18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
8 AC^USTOS 2001 ÇARŞAMBA CUMHURİYET SAYFA 17 Tel: 0.212.512 05 05 Faks: 0.212.512 44 97Eüektronik posta: denizsom#cumhuriyetcom.tr - Tayyip'in 1 milyar dolan yokmuş... "Yok val" Umuda dairTürk Tabipleri Birliği Merkez Konseyi adına Dr. Eriş Bilaloğlu, gönderdiği resmi yazıda (şyeri Hekimi Atama Vönetmetiği'nin Resmi Gazete'de yayımlanması koşulu yerine getirilmediği gerekçesiyle Danıştay'dan döndüğünü bildirerek vekarann da 10/9 oyçokluğuyla alındığını belirterek "Açık söylemek gerekirse, okuyacağınıza dair bir umut taşımadığımız için Danıştay'ın ilgili kararlannı, Hukuksal Boyutlanyla Işyeri Hekimliği kitabını aynca göndermiyoruz" diyor. Konuya önümüzdeki günlerde değinecegiz... Ancak kamu adına hizmet veren bir meslek örgütünün yöneticisine bu üslup hiç yakışmıyor... Eleştiri karşısında "Okuyacağınıza dair bir umut taşımadığımız için Danıştay'ın ilgili kararlannı göndermiyoruz" diyebilen zihniyet, umanz hastane kapısında "Bizim gibi düşüneceğinize dair bir umut taşımadığımız için sizi kabul etmiyoruz" demiyordur! eçen haftaki "Bergama süreci" başlıklı ya- zımızın giriş tümcesi "Danıştay 5. Daire Baş- kanı Ender Çetinkaya'nın (eski Devlet De- miryollan Genel Müdürü) başkanlığındaki Danıştay Nöbetçi Daire'nin, Başbakanlık talimatı doğ- ruttusunda Bergama Ovacık'ta başlatılan siyanüriü al- tın üretimine yeşil ışık yakan kararından sonra orta- ya çıkan hukuki süreçle ilgili olarak..." şeklindeydi. Uzun tümceler yanlış anlamalara açıktır... Bu kez de Çetinkaya, Danıştay karannın Başbakan- lığın talimatı doğrultusunda alındığı yolunda bir izle- nim edinmiş... Oysa bizim anlatmak istediğimiz Baş- bakanlığın talimatı doğrultusunda Bergama'da baş- latılan siyanürlü altın üretimine Danıştay Nöbetçi Da- ire'nin kararıyla yeşil ışık yakılmasıydı... Tümce yine uzun olduysa... Başbakanlık TÜBlTAK'a talimat veriyor; bu talimat üzerine "uygundur" raporu hazırlanıyor; ilgili bakan- lıklar rapora dayanarak siyanürlü altın üretmek üze- Danıştay re Normandy'nin önünü açıyor; Izmir Idari Mahkeme- si bu işlemi durduruyor; Danıştay da yerel mahkeme- nin karannı, davalı durumda olan Başbakanlığın is- temi doğrultusunda temyiz ediyor... Ender Çetinkaya'yla görüşürken Bergama'daki hu- kuki süreci bir de kendisinden öğrenelim ıstedik... Nöbetçi Daire'nin verdiği karann "Başbakanlığın baş- lattığı hazırlık işlemi, dava konusu değildir" görüşüy- le alındığını bildirdi. Başbakanlığın TÜBİTAK raporu ile başlattığı işlemin icrai bir işlem olmadığını söyle- di. Çetinkaya, Bergama'da siyanürlü altına karşı sür- dürülen hukuk mücadelesini hiç bilmediğini belirte- rek, "Nöbete geldim, dosya önüme geldi; verdiğimiz karar da davanın esasına ait bir karar değil" diyor... Çetinkaya'ya soruyoruz: "Adli tatille birlikte siz nöbete geldikten hemen sonra, Nöbetçi Daire'nin Bergama karannı vermeşin- den birkaç gün önce Devlet Bakanı Hüsamettin Öz- kan ziyaretinize geliyor... Bir saat kadar süren görüşmede Bergama davası gündeme geldi mi?" Çetinkaya yanıtlıyor: "Hayır, Bergama'yı görüşmedik. Ziyaretin amacı idariydi. Danıştay'ın taşınması planlanan yeni bina- sıyla ilgiliydi. Sayın Özkan hem o konuda bilgi verdi hem de Danıştay 5. Daire Başkanlığı'na atanmış ol- mamla ilgili olarak nezaket ziyareti yaptı." Çetinkaya'nın, "Kimsenin talimatıyla ilgimiz yok" de- mesi üzerine "Bergama'daki altın üretimiyle yakından ilgilenen Hüsamettin Özkan, adli tatil başlamadan önce niye bizzat Danıştay Başkanı'nı ziyaret edip idari konularda görüş alışverişinde bulunmadı" şek- linde bir soru sormak artık yersiz kalıyor... SESStZ SEDASIZ (!) NURlKVRTCEBE Yüksek Yerilim Hattı erdincutkucı yahoo.com N'olacak bu memleketin KREDİ NOTU abi! SSK'nin farzı sünnete ceza olunca! Op. Dr. Kemal Asan'ın baştabip- liğini yaptığı Kütahya Tavşanlı SSK 4 Hastanesi'ndeki birdizi iddiadan bi- ri: "Yaz ayı boyunca para karşılığı sünnet yapıldığı ve çok azının kayıt- lara geçırildiği, baştabibin mesai dışın- da, hatta senelık izninde dahi sünnet yaptığı..." Soruştunma sonunda müfettişin sap- taması: "Münferit olarak 208 sünnet vakasının yapıldığı, bunlardan sadece 8 vakanın ücretli olarak değeriendiril- diği, ücretli işlemi yapılmayan 200 sün- net vakasından 23'ünün tıbbı endikas- yon özelliği olan vakalar olduğu; söz ko- nusu vakalann yıllara ve hekımlere gö- re Dr. Kemal Asan'ın 1996-2000 yılla- nnda 146 sünnet yaptığı; kurumumuz ücret tarifesine göre sünnet vakalann- dan alınması gereken (sünnet operas- yonu, anestezi ve muayene ücreti) toplam 1 milyar 976 milyon lira ku- rum zarannın oluştuğu anlaşılmıştır. - Buna göre 1 milyar 765 milyon 950 bin liranın Dr. Kemal Asan'dan yasal fa- iziyle birlikte tahsilini..." SSK, Tavşanlı'daki baştabipten pa- rayı faiziyle alıyor... Bir de maaştan kes- me cezası veriyor... Bu arada irticai faaliyetlere katılma id- dialan da soruşturma sırasında ciddi bu- lunuyor ki Op. Dr. Kemal Asan'ın baş- tabiplikten alınması söz konusu oluyor fakat dosya SSK Yönetim Kurulu'nun Haziran 2001 'deki toplantısında son anda gündemden çıkartılıyor... SSK farzını, sünnete cezayla sınıriı tu- tuyor! •i f. ÇED KOŞESI OKTAY EKİNCÎ Gürkanlar... Yıllardır Yatağan ve çevresi- ne zehir saçan Termik Santral' 1 desülfürizasyon tesısı olmadan çalıştırdığı için, TEAŞ'a karşı Asliye Hukuk Mahkemesi'nde dava açan Dr.Bedriye Gürkan ile arkadaşı Özcan Çamur'un 500'er milyon ura "tazminat" ka- zandıklannı Cumhuriyet'te oku- muşsunuzdur... Bu "manevi" tazminatın ge- rekçesınin ıse yine aynı mahke- me karanyla "Santralın da- vacılarda vücut ve ruh sağlığı- na zarar verdiği" şeklinde sap- tandığını anımsayacaksınız... (Cumhuriyet 12/07/ 2001) Aslında tüm Yatağanlılar ve hatta "hepimiz" adına kazanı- lan bu "hukuk zaferi"nin ke- sinleşmesi için mahkeme karan- nın Yargıtay'ca da onanmasının umutla beklendığı gün Gürkan ailesiyle beraber olduk... Her ikisi de 1968 kuşağının "özverili" ve "simge" isimle- nnden olan Bedriye ile Mustafa Gürkan' ın, neredeyse artık "to- run sahibi" olacaklan yaşlarda, değme gençlere taş çıkartırcası- na sürdürdükleri bu "militan" savunmayı sürdürüyor... ••• Gürkanlar'la, 1980'liyıllarda- ki sayısız birlikteliklerimiz ara- suıda, Çanakkale'nin Yatağan'a benzerçevre sorunlannın yaşan- dığı Çan ilçesindekinin ayn bir önemı var... Çan'ı tutsak alan fabrjkalann ve kömür ocaklannın yarattığı kirlilige karşı ılçe beledıyesinin düzenlediği panale Muğla'dan "deneyimli konuklar" olarak katdmıştık... tzleyici sıralannın en önündekı "protokol" koltukla- nnda belediye başkanı ve kay- makamm yanı sıra bu fabnkala- nn ve maden ocaklannın "yöne- ticileri" de sıralanmışlardı... Çan'ın çalışan nüfusunun 2/3'ünü "istihdam" ettıklen ıçın ve yi- ne Çan'dakı yerel ekonominın ne- redeyse "tamammı" belirledik- lerinden ötürü ilçenın adeta "ha- mileri" hatta "sahipleri" gibı oturan bu protokol karşısında "çevre kirliüğinin sorgulanma- sı" acaba nasıl yapılacaktı?.. Söz sırası Mustafa Gürkan'a geldığınde, önce;"Yatağan'da da halkın artık en büyük gelir kay- Bedriye Gürkan (sağda) ve arkadaşlan "çevre" eylemlerinde. yaşamlannın onuruna ve başan- sına kadeh kaldırdık... Bedriye, hem bir aydın, hem de "doktor" olarak, neredeyse 20 yılı aşkındır Yatağan'da bır yan- dan "aydınlanma ve demokra- si" çabalannı sürdürürken; öbür yandan da yöre halkına sunduğu mesleğini "toplum sağlığı'' ve "konıyucu hekimlik" ılkele- nyle bütünleştirerek yaşama ge- çirmeye çalışıyor... Bu arada bir "anne" olarak ise sadece Can'ın, Atakan'ın ve Toprak'ın değil, hukuk eğıtünini "aftan yarar- lanarak" ve bu çahşkan ailenin "babası" kimliğiyle tamamla- yan Av. Mustafa Gürkan'ın da okul yaşamlannı başanyla sür^ dürmelerinde inanıhnaz "kah- ramanlığr bulunuyor... Mustafa da yine yıllardır Yata- jan'da Bedriye'nin bu inançlı çiz- gısinın "aktif siyasetteki" tem- sılciliğini üstlenmiş durumda. 1968 kuşağından olup da "ma- jnlannı" bozmayanlarda ancak göriilebilen "vefa" ve "bağlı- Ük" duygusunun sürekli ağır bas- ması nedeniyle olacak, SODEP, SHP ve CHP sürecinde edindiği "CHP'ye sahip çıkma ve ya- a" ikesini inatla ve sabırla nağı termik sanrraldır... Çün- kü binlerce Yatağanlı orada ça- lışıyor ve yüzlerce esnafda hem o işçilerden hem de yine sant- raldan geçiniyor..." diyerek Çan'daki durumla olan benzerli- ği özetledi... Ardından ıse unutul- maz konuşmalanndan birini şöy- le noktaladr. "Evet, Yatağan'da geciniyoruz ama aynı zamanda gün be gün ölüyoruz... Ve, siz ne derseniz deyin, isterseniz ba- na gerici ve ortaçağ kafalı de- yin, eğer elektrik için ölmemiz şartsa, biz mum ışığına ve kan- dil lambasına razıyız; çünkü yaşamak istiyoruz..." , • • • "' " ' Şimdi de Bedriye Gürkan, eşi Mustafa'nın 15 yıl önce Çan'da yaptığı bu konuşmayı "gerek- çe" göstererek açtığı davada TE- AŞ'tan 500 milyon lira manevi tazminat kazandı...Bu yazıyazı- lırken Yargıtay karan belli değil- di ama.. zaten artık çok önemli de sayılmaz. Çünkü Gürkanlar aydın ve yurtsever "tarihsel misyon- larını" sürdürüyorlar... Dansı diğer 68'lilerin ve elbetteki "tüm kuşakların" başına... Oekinci@ cumhuriyet.com.tr. KİM KİME DUM DUMA BEHİÇAK behicak(a turk.net ÇtZGlLtK KÂMtL MASARACI TARtHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAN 8 Ağustos TAKS/M'D£KIJW/rAÇILDI... 1323'oe BüGÜN, 7AKS/Mte CUMHURİYET ANı<~ 77 Tö££NL£ AÇJLOf. 1327 YfUNDA,/S7MN- BUL BELEDJYESlM/tV KURMUŞ OU>U6U ANIT KOMİSyOMUfANlT/N yAPfM/M/ İTALyAN HEYICEL.T&4? Pf£7&O CANON/CA'M V&ZM/ŞT/'. AHIT/N BİR YÛZÜNPG KU&TULUŞ SAVAŞt, Dig££ yüZÛN£>£ /&£ C U M E ' /LÂM CANL4NO/- . AÇJUŞl HAKKI $İNASİ YAPTfS/ 7t>#£A/û£Ş JO 5/A// &UCAA/ &4Y/0/1 İSTANBUdLU DA HA2./Z SU- UJAJMUŞTÜ... Hastalığım ve tedavim sırasında yakın ilgilerini esirgemeyerek beni sağlığıma kavuşturan Dr SEMA BOZKURT a Dr. İSMAİL HACIHASANOCLU na DrCANİYİİZe ve emeği geçen SSK Edirne Hastanesi'nin tüm personeline teşekkürlerimi borç bilirim. AHMETZEYİR YİTİRDİK 57 sicil numaralı üyemiz, Odamızın 2. Dönem Yönetim Kurulu Sekreter Üyesi, S. FERZAN BAYDAR'I yitirdik. Ailesine, dostlarına ve meslektaşlarımıza başsağlığı diliyoruz. MİMARLAR ODASI İZMİRŞUBESİ PANO DENtZ KAVUKÇUOGLU Yazarımız yıllık izninin bir bölümünü kullan- dığından yazılanna ara vemniştir. Uygar Yaşam - Atatürk - Laiklik Dr. ESEN SUNGUN* özgürlüğü, doğal hukukun bağnndan çıkan in- san haklannı, bağımsız aklı, kişiden başlayan la- ikliği, dinamizmi, dolayısıyla gelişmeyi içine alma- yan hiçbir düşünce ve eylem; uygar değildir ve de Atatürk'ü anlamak, uygulamak niyetiyle ya- pılan çalışmaların içinde yer almaz, yer alamaz. Insanlığın, bir diğer deyişle insanlığa ışık tutan Atatürkçülüğün, en açık, en büyük düşmanlan tes- limiyetçilik, kadercilik, durağanlık, tüketicilik olup kullanılmayan akıl, bu düşmanların bir satranç taşı gibidir! Şimdiye kadar söylenenlerden biraz daha fark- lı olarak Atatürkçülük, hem ölüm, hem de yaşam korkusundan soyutlanmak demektir. Teslim ol- mak ile teslim almak onaylanamaz olgulardır, ey- lemlerdir. Uygar yaşamın sözlüğünde kadercili- ğin anlamı yok olmaktır, bireyinin felsefesinde; top- lumsallık, sürerlik vardır. Doğaya da gerçek an- lamını veren bu fenomen, akıldan başlayan bir ka- tılıma, üretime, paylaşıma, ayrımsız gönül bera- berliklerine ulaşır. Bu dinamizm, zaman kavramı- nı da ortadan kaldınrken insanlığın yaşadığı bü- tün sıkıntılan da yaşanan, yaşanacak yaşamlar- da yaşatmayacaktır. Bu dinamizmin, bu devrim hızlı evrimin, en büyük itici gücü özgür akıldır, öz- gür vicdandır; özgür akıllı, özgür vicdanlı genç- lerdir. Günümüzde bilim ile sanatın hatta sporun, uy- gar yaşama, Atatürkçülüğe uyarlanması için, ar- tık bazı kavramların tartışılmayacak kadar bilin- mesi, benimsenmesi gerekir. En güçlü yok edici silah haline gelen bu kavramlardan ilk sırada bu- lunanı da "laiklik"X\r. Laiklik; insanlann, toplumlann, devlet sınırlan içindeki ulusların, anlamsız dini kurallara, dini inançlara, dini yaptınmlara, diğer bir deyişle ak- lın hayır demesi şart olan bütün dayatmalara yer vermeyen bir yaşam biçimidir. Insanlar, kendi de- ğerterini, kendi varlıklannı kavrayamadıklan, al- gılayamadıkları süreç içinde neden totem deni- len soyut-somut nesnelere, kavramlara tapar ol- muşlardır? Daha sonraki primitiv (ilkel) dönem- lerde, tarih çağlannda neden politeist (çoktann- lı) din anlayışları, tapınmalar egemen güçtürler? Bu tanrıların tümüne karşı, analitik bir düşünce- ye sahip olmadan kaynaklanan ulaşamama, kork- ma, olgu ve davranışlarını saptamaktayız. Tann- yaşam-insan üçgeninde en yönelınmemişi, en bakir kalanı insandır. Tannlar, ulaşılmayan, ceza- landıran ya da ödüllendiren üretim kaynaklarıdır. Yaşam, bu korkularla, ödüllerin verdiği çok kısa süreli sevinçterle donanmış, yatay süresi daha uzun bir mekândır. Peki ya insan? Korkudan sevgiye geçişe kadar, aktını kullanıncaya kadar, doğa güçlerini bıraz olsun gözleyip kendisini savuna- bildiği kadarıyla yaşayan insan, şimdi tann ola- rak karşımıza çıkmaktadır hem de büyük bir iki- yüzlülük ile tannya karşı sefaletinin son basama- ğındatüketetükete! Doğadan algılayıp, usumuz- da düşünceyle kavramsallaştırdığımızı hayata uygulayıp doğruladığımız bilgi olan bilimsel bil- ginin pek anımsanmadığı günümüzde; ekono- mik, siyasi, sosyal maskeli satılmışlığa, cehale- te dayalı bu hafiflik, insan aklmın tesettüre girme- sinden başka bir şey değildir! Diğer bir anlatım- la da insan aklmın tesettürden hiç çıkmamasıdır! Uygar yaşam, laiklik, Atatürkçülük böyle bir te- settürü asla kabullenmez. Tutuklu akıllar, fayda- lı oluşumlar biçiminde karşımıza çıkamazlar, po- zitif düşünceyi, eylemleri üretemezler. 'Tarihçi, Gazetecılik ve Halkla llışkıter Uzmanı, Marmara Üniversıtesi öğretim Üyesi "•_. ^ BULMACA SEDAT YAŞAYAN 1 2 3 4 5SOLDANSAĞA: 1/ Yanıltacak biçimde söz söyleme. 2/ Bir meyve... Mısra. 3/ Av- rupa'nın en büyük gölü... "Ogülendam 6 bir — şalebü- 7 rûnsün yürü- sün" (Ende- ö runluVasıf).4/ 9 Franz Kafka'mn bir romanı. 5/ Ceviz... Dudakboyası. 6/Şar- „ kı,türkü... Eskidenpo- „ lis ve inzibat görevli- lerinin boyunlanna taktıklan ayça biçi- mindeki üstü yazıh metal arma. II Kasık uru... Bir gösterme sı- fatı. 8/ Eski dilde ka- 9 pı... At üretilen çiftlik. 91 Özellıkle mehter müzi- ğinde kullanılmış vurmalı bir çalgı... Sınır boyu. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Osmanlı ordusunda takım ya da eşiti birlikle- re komutaeden subay. II Bir nesnenin uzaydakap- sadığı yer... Islam dinine göre haram sayılan fa- iz. 3/ Amaçlanan sonuç... Köpek ve ineklere ye- dirilmek için un ve kepekle hazırlanan yiyecek. 4/ Âşık olmaktan duyulan korku. 5/ Açıklanama- yan ya da çözülemeyen şey. 6/ Kutsal bir güce, bir dileği yerine getirmesi için yapılan vaat... Asaf Halet Çelebi'nin bir şiirkitabı. 7/ Boru se- si... Tekerlekli kara taşıtı. 8/ Üye... Afhka'nın en yüksek dağı Kilimanjaro'nun yerli dillerdeki adı. 9/ Genellikle sevecen ve hüzünlü bir konu işleyen küçük lirik şiir... Yiyecek bulamayan, yoksul kimse. Nüfus cüzdanımı kaybettim. Hükûmsüzdür. FİGENGENÇ Başka Türkiye Yok Haydi Fidan Dikelim ORMAN BAKANLIĞIAĞAÇLANDIRMA VE EROZYON KONTROLÜ GENEL MÜDÜRLÜCÜ
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle