17 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 7 AĞUSTOS 2001 SAU 14 KULTUR kultur(â cumhuriyet.com.tr SAHNEDEN AYŞEGÜL YÜKSEL Shakespeare'le düşünmek• Şu içinde yaşamakta olduğumuz bunaltıcı yaz günlerinde, atmosferdeki boğuculuğa çeşitli boyutlardaki "erk" tutkumuzun saldığı buhar da katkıda bulunuyor gibi geliyor bana. Shakespeare'le düşünmek kesinlikle ferahlatmıyor insanı. Dünyanın ve toplumumuzun her düzleminde "duyarlı dengeler"in kurulmasının gitgide güçleştiğini gösteriyor. Erke ulaşmanın da kazanılmış er- ki korumanın da yollan dikenlerle kaplıdır. Erk sahibi olan, bir ip cam- bazı gibi kurmak zorunda olduğu "duyarhdenge"yi koruyabildiği sü- rece. ısterpolitik istertoplumsal, is- terse daha küçük topluluklar bağla- mında olsun. kendisinin ve erkine bağlı olanlann esenliğinı koruyabi- lir. Toplumsal tarih ve edebiyat yapıt- lan "duyarb denge"nin bozulduğu anlarda erk sahibi kişinin nasıl tepe- taklak olduğunu. onun erkine bağlı olanlan da nasıl tepetaklak ettiğini gösterır. Başka güçlerin etkisini kü- çümsemek. erke susamış başkalan- nın fırsat kolladığını gözardı etmek. dalkavukluğu ve yalancı sevgi/bağ- hlık gösterilerini gerçek saymak. erk sahibinin kendisini tann düzeyine yerleştirdiğini gösterir. Oysa artık kişi. erkinın doruk noktasında degil, "zaaPın başlangıcındadır. Shakes- peare. sıradan bir ölümlü olduğunu unutan erk tutkunlanna yaman birbe- del ödetır. Çığrmdan çıkmış bir zaman bu. Ey kör talihim benim! Bana düşmez olaydı dünyayı dü- zeltmek. Danimarka bir zindandır üniver- siteli Prens Hamlet ıçin. Erkinin do- ruğundaki kral babası tt uyku sırasın- da" öldürülmüş, erki "katil amca" Claudius. dul kraliçeyle evlenerek ku- şanmış, Danimarka'da bir otorite boşluğu olması olasılığından yarar- lanan Norveç Prensi Fortinbras, uzun yıllar önce Danımarka'nın ülkesin- den aldığı topraklan gen kazanmak için çete düzeninde savaşa gecmiş- tir. Katil Kral, "lasadevre" yaparak "tahtla arasına gjrdiği" Hamlet'i Danimarka'ya rutsak etmiştir. Top- lumunun esenlığini düşünen Ham- let ise altüst olmuş, "duyarlı den- ge"yi yeniden kurabilmenin olanak- sızlığını yaşar. Sıradan bir "ötaunlü" olduğunun bilıncine varan tek kişi- dir oyunda. Dalkav ukluğun, işgü- zarlığın, saray dalaverelerinin, çıkar kaygılarının dostu düşmana dönüş- türdüğü bozbulanık ortamda, Saray Nazın Polonius'un oğlu Laertes bi- le isyan çıkartıp kral olmaya çalışır. Sonunda herkes ölüp de Danimar- ka'da tahta çıkacak kimse kalma- yınca, erk "altin tabak" içinde Nor- veçli Prens Fortinbras'a sunulur. Da- nimarka, Danimarka'yı yok etmiş- tir. N'olur amca bir hoca tut da soy- tanna yalan söylemeyi öğretsin. Ya- lan nasıl söylenir öğrenmek istiyo- rum. Kral Lear erk sarhoşudur. Devle- ti uzun yıllar başanyla yöneten bu yaşlı kral artık sorumluluklarından sıynlmak ister. Sorumlulukla yetki- nm birbirinden aynlamayacağını bil- mez. Üç kızını çağınp kendisıne olan sevgilerini iyi dile getirebilir- lerse ülkesini onlar arasında paylaş- tıracağıru söyler. Dalkavukluğa açık çağn çıkarmaktadır. lki büyük kız abartmalı sevgi sözleriyle babalan- nın "tannhk" oyununa katıhrlar. Kü- çük kız ıse bu küçültücü yanşmaya katılmayı reddettiği için Lear tara- findan cezalandınlır. Topraklan pay- laşan iki büyük kız "erk"ini kendi- lerine sunan yaşlı ama şımank ba- balanna kısa sürede sıradan bir bu- nakmışçasına davranmaya başlar- Gidgud lar. Hiç beklenmedik anda ulaştık- lan erk, içlerinde sessizce yaşattık- lan tüm tutkulann ortaya çıkması- na neden olmuş, sonunda her ikisi de Gloucester Kontu'nun "piç" oğ- lu Edmund'un "erk" tutkusunun araçlanna dönüşmüşlerdir. Lear ise "dürüst" kızı Cordelia'run, kendisi tarafından azledilmesine karşın Kral'ını en düşkün günlerinde bile yalnız bırakmayan Kent Dükü'nün, doğrulan yüzüne söylediği ıçin onu çok kızdıran Soytan'sınuı değerini, dayanılmaz acılardan geçtikten son- ra, "tann" değil, sıradan bir insan ol- duğunun bilincine vardığı son nok- tada anlayacaktır. Ne ki Lear'in er- kini yanlış ellere vermesinın bede- lirü yalnız "aldatan" ve t *aJdanan"lar değil, doğrulan görebilenler. dürüst- lükten aynlmayanlar da ödeyecek- tir. Güçlü bir krallıktan geriye taru- mar olmuş bir ülke kalmıştır. Beni mahmuzlayan tek şey kendi yükselme hırsım! Macbeth Iskoçya'nın en yiğit, en güçlü, en yetenekli beylerindendir. Ulke dışından destekli bir iç savaşı bastırmada gösterdiği yetkinlik so- nucu krallığa en yakın aday olduğu- nu bilir. Ne ki Kral Duncan kendi oğ- lunu tahta varis ilan eder. Ölesiye is- tediği ve hak ettiği erke uzak düş- meyi kabullenemeyen Macbeth, ca- navarca bir eyleme girdiğini bile bi- le, şatosunda konuğu olan, aynı za- manda akrabası Kral'ını "faüi meç- hul" süsü vererek öldürür. Kral'ın oğullannın kendi başlannı yitirmek- ten korkarak kaçmalanyla taht Mac- beth'e kalır. Önceleri çevresirü aldat- mayı başaran bu bir zamanlann dü- rüst kahramanı, "erk"i ele geçirdi- ği andan sonra "erk"i yitirme kor- kusu yaşamaya başlar. Erkini zayıf- latabileceğini düşündüğü tüm odak- lan canavarca ortadan kaldırma aşa- masında maskesi düşer. Iskoçya ka- na bulanmış, yeni bir iç savaşın eşi- ğine gelmiştir. Kendi şatosunun in- sanlannm bile onu terk ettiği nok- tada Macbeth, kendisini bile bile içi- ne soktuğu karabasandan uyanarak sıradan bir "öKkmlü 1 ' olduğunu anım- sar: .„ Hayat dediğin ne ki: Yüriiyen bir gölge, bir zavallı kuk- la bu sahnede: Bir saat boy gösterip, boyun kınp gidecek! Bir daha da duyulmayacak arûk sesi. Bir aptalın anlattığı bir masal bu: Kuru gürültüler, deli saçmalany- la doiu. Macbeth kısa bir süre sonra ça- tışmada ölür. Onun erk tutkusu- nun bedelini tüm toplum ödemiş- tir. Şu içinde yaşamakta olduğumuz bunaltıcı yaz günlerinde, atmosfer- deki boğuculuğa çeşitli boyutlarda- ki "erk" tutkumuzun saldığı buhar da katkıda bulunuyor gibi geliyor bana. Shakespeare'le düşünmek ke- sinlikle ferahlatmıyor insanı. Dün- yanın ve toplumumuzun her düzle- minde "duyarh dengeter"in kurulma- sının gitgide güçleştiğini gösteriyor. Aldatanın da aldananın da, doğru- lan söyleyenin de doğrulan duyma- yı istemeyenin de tepetaklak olma tehlikesini... Bir Coca-Cola açsam, zamanın çığrmdan çıkmışlığını unutabilir mi- yim? • 2 Ağustos Perşembe, doğduğu New Orleans'ta Armstrong'u anmak amacıyla düzenlenen 4 günlük Satchoma Yaz Festivali'nde, sanat sergileri, bando gösterileri, zenci Roman Katolik Kilisesi St. Augustine'nden 'Jazz Mass' cemaatinin adına verdiği özel konserlerin yanı sıra New Orleans Üniversitesi'nde gün boyu müzik yaşamı üzerine seminerler yer aldı. Aynca, New Orleans Havaalam'nın resmi yeni ismi "New Orleans Uluslararası Louis Armstrong Havaalam" olarak değiştirildi. New Orleans, Armstrong'un 100. doğum gününü kutladı Cazuı çatlak sesli devi Kültûr Servisi - Çatlak sesi, sımsıcak gülümsemesi, elin- den düşünnediği trompetiyle kitleleri büyüleyen cazın ba- bası Louis Armstrong, caz dün- yasındaki takma adıyla 'Satc- homa'nın 100. doğum günü New Orleans'ta kutlandı. 2 Ağustos Perşembe, doğdu- ğu New Orleans'ta Armst- rong'u anmak amacıyla düzen- lenen 4 günlük Satchoma Yaz Festivali'nde. sanat sergileri, bando göstenleri ve özel kon- serlenn yanı sıra müzik yaşa- mı üzerine seminerler yer aldı. Aynca, New Orleans Havaala- m'nın resmi yeni ismi "New Orleans Uluslararası Louis Armstrong Havaalanı1 * oldu. Festival koordınatörü Jackie Harris, yaptığı konuşmada, Armstrong'dan övgüyle bah- setti: "Müzikal dehasnun yanı sıra müziğin rotasını dcğiştircn bu dev müzik elçisi, aynı za- manda eşitsizliklere ve aynm- lara da karşıyduYeteneğini in- sanlarla paylaşmaktan çekin- meyen genç kuşakian yetiştir- mek ve cazın devamını sağla- makiçin ölümünden sonra mi- rasıyla fınanse edilen bir vakıf kuran Armstrong, cazuı ve in- sanhğuı unutulmaz simasrydı." Chicago'da Oliver King'in Creofc caz gnıbuna katıldıktan sonra Bessie Smith, EUa Fitz- gerakl'dan BennyGoodman ve Duke EUington'a kadar birçok ünlü şarkıcı ve müzisyenle ça- lışan Armstrong, 'Amerika'mn iyi niyet elçisi'olarak üç kıtada çalıştt. 1963 'te 'çatiaksesli' ola- rak nitelendirilen Annstrong 'HeUo,Dofly\ 1968'dede'What a VVonderfull VVorld' adlı kla- siğiyle hafızalara kazındı. BM Genel Sekreteri Kofi An- nan, festival dolayısıyla yolladığı mesajda "O, yoksul- luğu ve bizi zenginleştiren, bu müziği hiçe sayanlan yendL He- pimiz muhteşem sesivemüzi- kal yeteneğiyle insanhğı mut- hıhığa davet eden bu adamı kut- lamaya cağuıyorumw dedi. Seigmund rolü Domingo yerine Robert Dean smith'e verildi Bayreuth Festivali'nde anlaşmazlık Kültür Servisi - Bayreuth Festivali, festi- valin kendisinden çok sahne arkasında ya- şanan anlaşmazlıklanyla konuşuluyor. Ope- ra sanatçısı Placido Domingo, Bayreuth Fes- tivali'nın direktörü Wblfgang Wagner ile anlaşmazlığa düşmesi nederu\ le festıvale ka- tılmayacağını söyledi. Domingo'ya bu yıl RJchardWagner'in 'DieVVaOdire' adlı ope- rasında Seigmund rolü önerihnişti. Ancak. yaşananlardan dolayı rol, Robert Dean Smith'e verildi. Anlaşmazhğın, Wolfgang'ın, Domingo'nun provalara yeterince zaman ayıramamasındanduyduğu memnuniyetsiz- likten kaynaklandığı bildirildi. Domingo, Der Spiegel'e verdiği demeçte. "BajTeuth'aüç yâda dörtyıl daha kaüuna>ı düşünüyordum. Ama VVagner bu yü Berlin'de vereceğim bir konser nedenhie provalara kanlamayacak olmamı kabullenemedi. Ona karşı hiçbir kişisel hıncım yok. Yauuzca 80 yaşında bir adammbuiştebuderecekat obnasıçok aakfa. Hiçbir şe> insanlannbirbirine 'Bu adam ne zaman gidecek' diye sormasuıdan kötü ola- maz" dedi. Wagner ise yaşanan anlaşmaz- lığı trajik' olarak nitelendirdi. Almanya'mn Bavyera eyaletinin Bayre- uth kasabasında gerçekleşen festival, ilk kez 1876' da kompozitör Richard Wagner "tarafından düzenlenmişti. Çalışmalan ve festival için en uygun yerin Bayreuth oldu- ğunu düşünen Richard Wagner'in ölümüy- le yerini eşı Cosima doldurmuş, sonra da fes- tival direktörlüğünü çocuklan ve torunlan devralmıştı. 1951 'den beri yönetimi elinde bulunduran Wolfgang Wagner ise, festiva- li 1933-1945 yıllanndaNazi birliklerinden uzak tutarak o yıllarda saygınlık kazanmış- tı. Bu yıl, 81 yaşındaki VVagner'in, Bayre- uth yönetimi üzerindekı kontrolünü bırak- mayı reddetmesiyle tatsızhk yaşanmıştı. Placido Domingo festivale kaolmayacak. Festivale kızı Katharina ile katılan VVagner, Der Spiegel'e "Yaşunla birlikte, çıkan gö- rüşaynhldan, Bavrarthdevrininbittiğinigös- teriyor gibi" dedi. Wagner, ailesinden ge- len tüm tepkilere rağmen yine de direktör- lüğü bırakmaya niyeti olmadığını belirtiyor. Bu yıl, festival idaresi, Wagner'i yönetimi kızı Eva Wagner-Pasquier'e bu^kması için ikna etmeye çalışmış, ancak O, görevini ya- şam boyu sürdürme hakkı bulunduğunu öne sürmüştü. Kızı ise, babası, direktörlüğü bı- rakana kadar, bu görevle ilgilenmediğini belirtti. Wolfgang Wagner'in Stuttgart Dev- let Operası'nın direktörü KlausZehelem ile işbirliği yapan yeğeni Nike ise direktörlük için önerilen isimler arasında yer alıyor. Wagner'in yöneticiliği, fazla muhafazakâr olmakla eleştirilmiş ve bazı sanatçılar, onun otokratik tarzı ve biryıllık kontrat önerme- sinden yakınmışlardı. Wagner ise tüm bu eleştirileri reddederek tek kaygısının festi- valin geleceği olduğunu belirtiyor. YAZIODASI SELtM İLERİ Mevlanâ ve Ekonoml Ahmet Hamdi Tanpınar, Beş Şehir adlı baş- yapıtında Konya'yı dile getirirken, 699 yılının o müthiş günlerinden de söz açar. 'Başka bir görüngeden' okumadığımızda ko- lay kolay kavrayamayacağımız bir duyuş ve dü- şünüştür burada yorumlanan. Anadolu, "Moğol tahsildarlannın" pençesine düşmüş; korkuyla yaşamakta, kovuklarda mağa- ralarda oturmakta, kıtlık içinde, kemirecek ot bu- lamamaktadır. Zulüm ve veba Anadolu'nun ezgin insanını bir anda yakalamıştır. Artık hertüriü fela- ket toprağa üşüşmekte, insanlan insafsızca tü- ketmektedir. Bu dehşettablosunun tek aydınlığını, Huzurro- mancası, Mevianâ'nın şahsında ve eserinde gö- rür. Mevlanâ, aşktan konuşarak, birçok yoksun- luğa seslenmekte, birçok endişeye ümidin sesini duyurmaya çalışmaktadır. Şiiri inkâr eden Mevlanâ, yeryüzünün en tuhaf, en etkileyici şiirlerinden birini söyler. O, yıkım ve yıkılıştan söz açmaz görünmesine karşın, bitmez tükenmez bir aynlık acısını seslendirir... Tanpınar, şu harikulade yorumu yazmaktadır: "Onun dünyası hareket halinde bir dünyadır. Bu- rada her şey yaratıcı aydınlığın ve aşk'ın kendisi olan Allah 'ın etrafında döner, ona doğru yükselir, onda kaybolur, ondan doğar ve aynlır, tekraronun- la ve birbiriyle birieşir. Her şey burada birbirini öz- ler, birbirinin aynıdır, birbirine cevap verir. Bu mah- şerde ne öldüren, ne öldürülen, ne seven, ne se- vilen birbirinden fark edilir." Öldürenle ölenin iç içeliği, yine de Moğol tahsil- darlannın getirdiği yıkımdan ayn tutulur. Zaten Mo- ğol tahsildan, bir simge gibi, Anadolu'daki insan- lann, öldürenle ölenin dışında tutulmuş, öyle vur- gulanmıştır. Kimse Moğol tahsildarını özlememiş, kimse onunla 'aynı' olmamıştır. O, yarattığı korkuyla, zu- lüm ve vebayla bir tutulmuş gibidir. Doğrudan doğruya "mahşer"dir. Daha 699 yılında felaketin yıktığı insanlar, umar- sız zamanlarında, Mevlanâ'da aşk'ın ve ümidin sesini işitmeye koyulurlar. Tanpınar'agöre "bu ses bir bahar rüzgân gibi" dalgalanmış. öyle olmasa bile, Tanpınar'ın sesi böyle tasvir etmesi ne kadar anlamlı. IMF'nin boyunduruğun- daki, "sosyalpatlamalar"\ durdurabilmek için dış sadakaya "müjde-müjde!" çığlıklan atan 'günü- müz'e her defasındakinden daha anlamlı geliyor. Konya'yı yazan şair ekliyon "Dışandan o kadar çok şeyin yıktığı insan, onu dinledikçe kendi içinde yeniden doğar." Peyzaj oylesine karanlıktır kı, Anadolu'da birsi- luet yakalamak artık olasız, bir seçik şekil görebil- mek neredeyse olanaksızdır. Umutsuzluğun bun- ca yoğunlaştığı bir dönemde, Mevlanâ, "sanki alevden birdille" aşkı konuşmaktadır. Bütün yok- sunluklar, çaresizlikler ortasında bu aşk, bir ateş- se, "dışandan kavurucu gibi görünen ateş içeri- de bir gül bahçesi olur." Çünkü "Bu şiirler yazıldığı devirie beraberdü- şünülürse, batmakta olan bir gemiden yükselen son dua gibidir." Yanık, yıkık Anadolu, Mevla- nâ'nın sözünde umut ve bağışlamayı duyumsar. Bu söze "o kadar akide ve görenek aynlığının, kin ve kanın arasından yaralı bir hayvan gibi sürûne sürüne koşar." Tanpınar'agelince, bütün bunlan özümsemeden 'gün 'e yetiştirilen yanıtlara inanmamakta, gelece- ğin "her türiü" felakette karanp harap olacağını san- ki söylemektedir. Tanpınar'ın şöyle bir cümlesi de var "Fakat Mevlanâ'nın konuşma şekli, başka idi." Takvimde h Btrakan: "Ağır tedavi sanatçıyı mahvediyordu, değnek- lehe yürümeye çalışıyordu gene de." Taluy Öz- deş, Artrit ve Sanat kitabından, Okyanus Yayın, 2001. Adalar'da Kitap Şenliği I Kültür Servisi - Bu yıl Büyükada'da ilki gerçekleşecek olan Adalar 2001 Kitap Şenliği çarşamba günü başlıyor. Toktamış Ateş, Nermidil Binark, Cezmi Ersöz, Hıncal Uluç, Mıgırdıç Margosyan, Ataol Behramoğlu, Yıldız Sertel, Duygu Asena, Zeynep Oral, Osman Aysu, Füsun Önal, Gündüz Vassaf, Rıdvan Akar, Mario Levi, Oral Çalışlar ve Celal Başlangıç'ın katılacağı şenlik 26 Ağustos Pazar günü son bulacak. Tüm imza günleri ve söyleşiler Saydam Planet Hotel - Cafe'de gerçekleşecek. (0 216 382 33 66) Harold Becker yeni Nlm çekecek • HOLLYWOOD (VARIETY) - Yönetmen Harold Becker, New Legend Media yapım şirketi için 'The Lady Killer' isimli filmi çekecek. Japon yazar Masako Togava'nın 1963 yılında yazdığı bir kitaptan uyarlanacak olan film, bir dizi korkunç cinayetle şüpheleri üstüne çeken masum bir adamın esrarengiz öyküsünü anlatacak. Jon Voight- Gene VVılder ortaklığı • Kültür Servisi - Angelina Johe'nin babası Amerikalı aktör Jon Voight bu aralar yoğun film projeleri ile ilgileniyor. Voight ilki 1999'da çekilen Baby Geniuses (Dahi Bebekler) adlı komedinin devamında rol alacak. Ardından, bu kez daha yetişkin bir izleyici gnıbuna hitap edecek olan Cheek to Cheek'in (Yanak Yanağa) adlı filmde Gene Wilder ile başrolü paylaşacak- Filmin konusu kendini Fred Astaire sanan bir ruh hastası ile onun doktoru arasında gelişenleri konu alacak. Angelina Jolie'nin bir yıldız olmasıyla birlikte Voight'un da tekrar aranan bir aktör olduğu kesin. Levvis'in sapıgı öldü •LAS VEGAS (AP) - Komedyen Jerry Lewis'i sürekli tehdit eden mahkûm Gary Randotph Benson, Clark Bölge Hapishanesi'nde yattığı hücrede 4 Ağustos Cumartesi günü ölü bulundu. Benson, geçen yıl Lewis'e bir tehdit mektubu göndermişti. Yargıç, mahkûmun psikiyatrik tedaviden geçmesine karar verip, haziran ayındaki duruşmayı ertelemişti. 57 yaşındaki mahkûmun ölüm nedeni hâlâ araştınlıyor.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle