Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 5 AĞUSTOS 2001 PAZAR
14 KULTUR kulturS cumhuriyet.com.tr
Reza DeghatVmn İran sokaklanndan dünya ajanslarma uzanan öyküsü
atör rııhla profesyoneffik
NENAÇALtDİS
Dünyada Reza imzasıyla tanınan
Reza Deghati tran asıllı bir Azeri.
Özellıkle Asya ve Afrika ülkeleri ala-
nında uzmanlaşmış bir isim. Ası]
mesleği mimarlık olan Reza'yı fotoğ-
rafçtlığa itenneden.yıllaröncelran'da
tanık oldıığu öğrenci olaylannın ya-
nı sıra sosyal sınıflararasmdaki uçu-
rum. şah rejiminin getirdiği gelgitler
arasında kalan yoksulluk ve hayatta
kalabilme kavgasıydı. Dünyaya vizör-
den bakan Reza, işinin tarihçihkle
eşdeğerde olduğunu düşünüyor.
-Neden asıl mesleğinizmimarlıkye-
rinc fotoğrafla Ugüenmeyi yeğlediniz?
REZA- Mimarlık eğitiminden ön-
ce fotoğrafla tutku derecesinde ilgi-
liydim. 1979'daçalıştığım Tahran'da-
ki mimarlık bürosunun penceresin-
den gördüğüm görüntüler karşısmda
durum değişti. Şah döneminde öğren-
ciler yollarda gösteri yapıyorlardı. O
gün gördüğüm bir şey tüm hayatım]
değiştirdi: Bir öğrenci kaçmaya ça-
hşırken fotoğraflarçekiyordu. Oöğ-
rencıyı ölüm kalım savaşında fotoğ-
raf çekmeye çalışırken görünce pen-
cerenin kenanna oturdum ve yakla-
şık üç saat boyunca gerçekte kim ol-
duğumu. iilkemde gerçekleşmek üze-
re olan değişiklikler meydana geldi-
ğinde ne yapacağımı ve nerede ola-
cağımı düşündüm. Cevap hazırdı;
gitmelı ve o resimlen almahydım. O
gece bürodan a>Tilacağımı söyledim.
Şımdi o bürodan aynlalı tam 21 yıl
oldu ve ben bir kere bile gitmedim.
Eğer mimarlığa devam etseydim şu
anda nasıl birmimarolurdumbilmi-
yorum. Fakat en azından nasıl bir ha-
ber fotoğrafçısı olduğumu biliyorum.
21. yfizyıhn tarihçileri
- Haber fotoğrafçılığuu farklı kılan
nedir?
REZA- Fotoğrafçıhk yaklaşık 150
yıl önce yenı bir evrensel alfabe ol-
du. Haber fotoğrafçılığı kelimesini
dikkatle okursanız orada biri haber
diğeri de fotoğrafçıhk olmak üzere
iki kelime görürsünüz. Fotoğrafçı
renklen. resmin öğelerini nasıl kul-
lanabıleceğini, ne zaman nerede doğ-
ru tuşa basılacağını bilen bir ressam
gibidir. Haber fotoğrafçılığı olayla-
ra tanıklık yaratır ve bu tanıklığı dün-
yanın geri kalanına duyurmayı içe-
rir. Aynca haber fotoğrafçılannın 21.
yûzyılın tarihçileri olduklanna ina-
nınm. En iyı örnek Balkanlar.
- Türldye'yi yakuıdan tanıyorsu-
nuz. Göztemİerinizle okuduklannız
arasmda çelişld var mı?
REZA-Türkıye hakkında Batılı ül-
kelerin gerçeklikten uzak kaynakla-
nndan birçoklannı okudum ve din-
ledim. Batı ıçin hâlâ Osmanlı Impa-
ratorluğu gibi. Bu yüzden Türklere,
Müslümanlara karşı fazla bir sempa-
ti duymuyorlar ya da Türkiye'yi Ba-
tı'nın bir parçası olarak kabul etmi-
yorlar. Bu tamamiyle yanlış. Önce-
likle ülkenize gelmeli ve en azından
insanlarla tanışmaiılar.
'Insan olmaktan utandım'
- Türkiye'nin yaşadığı deprem
National Geographic Society cle ka-
pak olmuştu. Bu manzara karşısm-
da fotoğrafçı kimliğiııizJe insani duv-
gulannızın karışüğı oldu mu?
REZA- Çekerken herhangı bir zor-
lukla karşı laşmadım ama gördükle-
rim karşısında şoke oldum, çok üzül-
düm ve etkilendim. Müteahhitlerin ve
bu kötü. çürük malzemeyle yapılmış
binalann yapımında sorumlu olanla-
nn insan hayatıyla nasıl böyle oyna-
yabildiklerine. onlan bir buldozer gi-
bı ezip çiğnettıklerine inanamadım.
Bınalara bir mımar gözüyle bakıyo-
rum da, insan olmaktan utanıyorum,
nasıl böyle binalar inşa edilebilmiş
inanamıyorum.
- Özclİikle az geüşmiş ülkeler üze-
'Doğu ülkelerinde bir tür diktatörlüğün altında kalan basın,
Batı'da olduğu gibi saygı ve kabul görmüyor. Kaybettiğim şey
ülkem ve çalıştığım Doğu ülkeleri. Hep özgür olmaya, gerçekleri
görüp anlatmaya çalıştım. Ben hâlâ çalıştığı okul gazetesini satmaya
çalışan 16 yaşındaki çocuğum ve gerçeğe ulaşmaya uğraşıyorum.'
Reza'nın Türkiye'deki deprem fotoğraflan National Geographic dergisine kapak olmuştu. (Fotoğraf: HATİCE TUNCER)
rine çalışıyorsunuz. Sizi en çok han-
gi ülkeler ve neler etkiledi?
REZA- Projelerimin büyük bir ço-
ğunluğu Orta Asya, Afrika ve Asya
ülkelerini kapsıyor. Heryeni gün, her
öykü ve her fotoğraf benim hayatım.
Hayatımı ve kalbimi bu insanlarla
öykülere adıyorum. Çektiğim her res-
min insanlan etkilemesi için, önce be-
ni etkilemesi gerekir. Kendimi ıçin-
de hissettiğim pek çok öyküyü, ko-
nuyu çektim bugüne dek. Eğer çek-
tiğiniz resim ya da ele aldığınız öy-
kü duygulannızı yüzde yüz hareke-
te geçirmiyorsa, başka insanlann duy-
gulanna hiç dokunmaz. Kürdistan'da,
Güney Afrika'da, Afganıstan'da ve
gördüğüm pek çok savaşta, açlıktan
ya da bir kurşunla ölen çocuklann fo-
toğraflannı buruk bir kalp ve gözle-
rimde yaşlarla çektim. Gözümûn
önünde hâlâ Kürt kızın yüzü, Afgan
bir çocuğun ya da Azerbaycanlı bir
annenin savaştan duyduğu korku ve
çektiği acı var.
lyi günlerin geleceğine inanıyor
- Fotoğraflannızla nasıl bir dünya-
yı görüntülemek istiyorsunuz?
REZA-Unutamadığım birkaç an-
dan biri Nelson Mandela'nın hapıs-
haneden çıktığı gündü. Bir başka anı
ıse Madeleine Allbright'ın Gaza'ya
iki kez ayak basmasıydı. Berlin Du-
van'nın yıkılması, Sovyetler Birliği
askerlerinin Afganistan'dan aynlışı.
O anda orada olmasam bile, Pinoc-
het ve Miloşeviç'in hapishaneye gir-
melerinde, fotoğraflanmla bir şekil-
de olaylara katıldığımı biliyorum.
Hayatımın en iyı günleriydi. Daha
iyi günlerin geleceğine hâlâ inanı-
yorum. Azmlıklann sorunlannı çöz-
düğümüz, kendi dillenni konuşabil-
me haklarının olduğu, ülkelerinde
yaşayacakJan, çocuklanna kendi şar-
kılannı öğreteceklen, Çin'in Tibet'i,
Ermenistan'ın Dağlık Karabağ'ı bı-
rakacağı günleri dört gözle bekJıyo-
rum. Savaşta ölen oğlunun başmda
ağlayan bir annenin olmadığı, bir ço-
cuğun aç olduğu için ağlamadığı, ço-
cuk işgücünün kullanılmadığı bir
dünya temel hedefim. Bu hedeflere
ulaşacağımıza da inanıyorum.
- Dünya fotoğraf pazannda Doğu-
lu ve Müslüman olmanız kariyerini-
zi nasıl etkiledi?
REZA-20 yıl önce başladığımda
da, şimdi de, hep küçük bir azuılık
olarak; Doğulu ve Müslüman ola-
rak, genellikle benimle aynı geçmi-
şe sahip olan biriyle hiç tanışmamış
kişilerle çalıştım. Iran, Türk, Arap
kültür ve medeniyetleri hakkındaki
bilgimle kültürümü ve eğıtimimi dün-
yanın geri kalanına aktarabilıyordum
ve insanlann bu ülkeleri anlayabilme-
sine yardım ediyordum. Belki de bu
yüzden dığer fotoğrafçılardan fark-
lıyım.
Bir foto muhabiri ohnak, gerçeği
araştırmak demek. Doğu ülkelerin-
deki diktatörlüğün altında kalan ba-
sın. Batı'da olduğu gibi saygı ve ka-
bul görmüyor. Kaybettiğim şey ülkem
ve çalıştığım Doğu ülkeleri. Hep öz-
gür olmaya, gerçekleri görüp anlat-
maya çalıştım, ama otoriteler ilişki-
lenne burnumu soktuğum için bana
çok kızdılar. Ben hâlâ çalıştığı okul
gazetesini satmaya çalışan 16 yaşın-
daki çocuğum ve gerçeğe ulaşmaya
çalışıyorum ve bu da Doğu dünyasın-
da maalesef çok zor. Ama uğraşıma
devam edeceğım. Çünkü eğitimim
boyunca düşündüğüm ve almam ge-
reken yol bu.
Londra 'yı maddi çıkmaza sokan şap hastalığı bilet satışlarını etkilemedi
LONDRA(REUTERS) -LondraTiyatrotarBir-
liği, geçen perşembe. Ingiltere'de son aylarda yer-
li ve yabancı turist sayısında büyük düşüş yara-
tan ve birçok sektörü maddi çıkmaza sokan 'şap
hastalığTnın, önümüzdekı sonbahar sezonunda
tiyatrolann bilet satışlannı etkilemediğini açık-
ladı. Londra'nın en prestijli 53 tiyatrosuna att ve
geçen yıia oranla bilet satışlanndaki yüzde 7.6'lık
bir artışı gösteren rakamsal verilerin. turist azh-
ğından ürkerek bu yıl perdeleri erken indireceği-
ni düşünen yetkilileri sevindirir yönde olduğunun
da altı çızildi.
Yapımcılann, temmuzda, önceden yapılan re-
zervasyonlann iptaliyle 1 milyon poundluk za-
rara ugrayan, Andre» Lloyd Webber'in 'The Be-
autiful Game' adlı yapımıyla bozulan moralleri,
sonbahar sezonunda tiyatroseverlerle buluşacak
olan, aktrist Kathieen Turner'ın oynadığı TheGra-
duate', 'Mamma Mia', 'My Fair Lady' ve <
Chi-
cago' gibi şimdidenbiletleri tükenen oyunlarla dü-
zelecek gibi görünüyor.
Ülkede şap hastalığı nedeniyle tam anlamıyla
bir seferberlik ilan edilmiş ve milyonlarca do-
Yapımcuar, VVebber'in 'The Beautiful Game' oyunuyla 1 milyon poundluk zarara uğramışa.
muz, koyun ve sığır imha edilmişti. Fakat etkile-
ri hâlâ bir çok sektörde süren şap hastalığırun ti-
yatro dünyasını olmasa da 64 milyon poundluk
bir düşüş kaydeden turizm sektörünü tam anla-
mıyla vurduğu gelen bilgiler arasmda.
Hatta lngiliz Tiyatroiar Birliği 'nin bir sözcüsü
hastahğın bir anlamda bilet satışlanmn arrması-
na yardımcı bile olduğunu ima etti: "Tîyatrolara
bilet aianlartn çoğutatillerini şap hastalığıyüzün-
dea şefairde geçirmeye karar veren İngüLder.*'
Locarno'da kararı kaduılar verecek
Debra Winger da jüri üyesi.
LOCARNO(AFP) -Bu yıl 54'ün-
cüsü düzenlenen "Locarno Ulusla-
rarası Film Festivali", perşembe gü-
nü Isviçre'de başladı. Asya. Avrupa,
Ortadoğu ve Amerika yapımlannın
yer aldığı festivalin başmda ilk kez
bu yıl bir kadın. Romalı film eleş-
tirmeni ve Venedik'te bir film fes-
tıvali düzenlemiş olan Irene Bignar-
di bulunuyor. Bıgnardi, festivalin
yaratıcı, genç ve bazen 'riskK' sine-
mayı tanıtacağını belirtiyor. Geçen
ekimde festival başkanı seçilen Big-
nardi, 1992'den bu yana sürdüğü
başkanlık görevinden aynlan Mar-
co Muller'den görevi devraldı.
Önceki yıllardan farkJı olarak fes-
tival, bu yıl yönetmenlerin ilk ve
ikinci filmleri ile sınırlı kalmayıp
19 film içinden
15'inindünyaprö-
miyerini gerçekleş-
tirecek. Festivalin
ilginç yanı, Bignar-
di'yle birlikte fes-
tivaldeki kadın ege-
menliği... Yarışa-
cak 19 filmin yö-
netmenleri ve içle-
rinde Amerikalı
aktris Debra W"m-
ger ve Italyan akt-
ris Laura Morante'nin de bulundu-
ğu 9 kişilik jürinin 7'si de kadın.
Resmi yanşmaya Fransa, Alman-
ya, Italya, Brezilya, İran, Güney Ko-
re, Hindistan, Isviçre. ABD ve Çin
(Hong Kong) başta olmak üzere top-
lam 13 ülkeden
film katılıyor.
Fransız filmle-
rindenAnneFon-
taine'in yönetti-
ği 'Commentj'ai
tue mon pere"
(Babamı Nasıl
Öldürdüm) ve
DominiqueCab-
rera'nın 'Le lait
de la tendresse
humaine'(İnsan
lyiliğinin Sütü) isimli filmlen de
festivalde dünya prömiyerlerini ya-
pıyorlar.
Bu yıl yanşmaya katılacak olan
filmler, Piazzi Grande meydanında
gösterilmeyecek. Festival yetkilile-
ri. böylelikle her filmin eşıt şartlar
altında Altın Leopar için yanşabile-
ceğini söylüyorlar. Meydanda ise
Tim Burton'ın 'MaymunlarGezege-
ni' gibi son günlerde vızyona giren
filmler gösterilecek.
3 Ağustos'ta 'YeIlowEarth' ve 'El-
veda Cariyem
1
filmlerinin Çinli yö-
netmeni Chen Kaige'ye Onur Ödü-
lü verilecek. Aynca. 1915 tarihlı
'TheCheat' fiLminin yönetmeni Ce-
cilB.de Mille. Japon aktör Sessue Ha-
yakavva ve VVayne Wang gıbı sine-
ma endüstrisine katkıda bulunmuş
Asyalı oyuncular ve yönetmenler
anılacaklar. Festivalde kısa metraj-
lı filmyapımcılan ıçin 'YannınLe-
oparlan' adlı özel bir bölüm de bu-
lunuyor.
OKUMA LAMBASI
ENtS BATUR
Nesir Üzerine (I)
Terry Eagteton'ın bir saptamas/ndan yola çıkan
Ahmet Oktay, son zamanlarda Eleştiri'nin biryan
kolunun arsız sarmaşık gibi her yeri kapladığına dik-
kat çekiyor: Kitap tanıtım eksenli o metinler, eleş-
tirel bakışı handıyse pazarlama ışleviyle sınırlandı-
rır oldu. Yeni çıkan kitaplara eğiliniyor hemen hep,
okur düpedüz yayın dünyasının güncelliğine kilit-
leniyor. Gazeteler, dergiler, konuya yer ayırdıkfarı
ölçüde TV kanallan, internet siteleri şimdiki zama-
na odaklanmış durumda: Bir bugün kı, düne ke-
sinkes hak tanımıyor. Her köşede karşımıza "Yeni
Çıkan Kitaplar", "Çok Satan Kitaplar" listeleri çı-
kıyor; bir avuç insan, bir avuç yayında bu koşul-
lanmayadırenebiliyorsadireniyor: Fethi Naci'yi, Se-
lim lleri'yi, bir iki dikkatli okuryazan saymayacak
olursak, sanki kimse yenıden okumaya vakit ayır-
mıyor, gönül indirmiyor.
Yayın dünyasının tanıtıma, pazarlamaya, okura
köprü kurulmasına gereksinim duymasında şaşı-
lacak, yadırganacak bir yan yok elbette. Her dö-
nemdekinden fazla kitap üretiliyor bugün Türkiye'de;
çarkın dönmesi için onların bir bıçımde yenne ulaş-
tırılması zorunlu. Gelgelelim, okurun tüketiciye,
ürünün mala indirgenmesi tehlikeli süreç: Uyarıcı
özellikleri törpülenen, afyon boyutu geliştirilen bir
edime dönüştürülürse okumak, her okurdan edil-
gin bir izleyici yaratma olasılığı düşük değil de-
mektir. öyle okurlar tanıdım ben: Yuttukları kitap-
larla Dünyalannın şeklini değiştirecekterine onun şek-
lini aldılar-oysa iyı okumak, temelde bir muhalefet
biçimidir.
Okuryazann kendi gününe kafeslenmesi, sınır-
lannı daraltan bir seçım. Ne kadan seçım, bu du-
rumun, ne kadan yönlendirilme? Daha çok vitrin-
lerin tutsağıyız: Butün ekran formlanndan (kitabe-
vi vitrini de bir ekran değıl mi?), afişlerden ve vit-
rinlerden gözümüze sokulan başlıklar biçimlendi-
riyor tercihlerimizi.
Bir ay içinde okuduğum iki "eski" kitap, bir kez
daha bu koşul üzerinde düşünmeme yol açtı. Ön-
ce Sâmiha Ayverdi'nın "Yusufçuk"u (Gayret Ki-
tabevi, 1946), ardından Yakup Kadri Karaosma-
noğlu'ndan "Okun Ucundan" (Remzi Kıtabevi,
1940)-bu iki kitabın bana sağladığı duygu ve dü-
şünce derinliğini, nicedir kendi dilimde yayımlan-
makta olan pek az yazın yapıtından devşirebildi-
ğimi gördum.
Dünya görüşleri açısından, sıyasal bakış açılan
ya da dilsel tercihlen açısından taban tabana zıt ko-
numlarda bu iki yazarımız. Sâmiha Ayverdi'yi, ne
yazık ki, genelde "solda oturan" insanlarımız oku-
madılar, muhafazakârlığından tedirgın oldular. Has
bir yazar oysa; yapıtlannda son derece sağlam bir
yapı kurmuş, üslûp renkleri hayli baskın biryazı di-
li geliştirmiş. Belli ki yer'ine koyulması, Tanpınar
ile Cemil Meriç arasmda bir noktaya yerleştirilme-
si daha vakit ısteyecek. Yakup Kadri'yi sözümona
tanıyoruz: Bana öyle geliyor kı, pek çok yazar için
geçerlı olan, onun için de geçerli: Tanıyoruz, öy-
leyse onu okumuyoruz. . • ,;.':.•"
"Yusufçuk" ile "Okun Ucundan"\n, bu iki önem-
li yapıtın görünür, ortak bir noktaları var: Her ikisi-
nin de altbaşlığında, bir yazın türü göstergesi ola-
rak "nesirier" yazıyor. Şimdi bir düşünün: En son
bu nitelemeyle ne zaman, hangi kitabın kapağın-
da karşılaştınız? Nesir sözcüğünün, nasir kavra-
mının yalnızca özleşme çabaları nedeniyle geri pla-
na itildiğini ya da unutulduğunu sanmıyorum ben.
Okuru yazarı, kuramcısı araştırmacısıyla gereğin-
ce ilerlememış, mesafe alamamış bir yazı/n orta-
mı onlan terketmıştir. "Düzyazı" kavramı üzerine dü-
şünce üretebildik mi?
İki yazann da, frenk etkisiyle, "proses" karşılığı
"nesirter" önerisinde bulunduklannı ileri sürmek
şüphesiz güç değıldır. İyı de, "roman" kavramını
biz geleneğimizden mi kopartıp günümüze ulaş-
tırmıştık? Dolayısıyla, üzerinde kafa patlatılması
gereken sorun o kavramın yerliliğinden çok karşı-
lığıdır. Sâmiha Ayverdi ve Yakup Kadri neden "ne-
sirler" yazmışlar, bu tanıma başvurmuşlardı? Yazı
alanlarını böylece geliştirmişler miydi? Geliştirmiş,
genışletmişlerse, neden bugünün yazan bu kaza-
nımdan yeterince yararlanamamaktadır?
194O'lı yılların bu ürünlerinden yaklaşık yirmibeş
yıl sonra "metin" kavramı gündeme geldi. Yazın
türlerinin sıkıştırıcı, kısıtlayıcı boyutlan karşısında
modern yazar, her dönemde, duvarları delmek is-
temiştir. Şiir, anlatı, deneme: Edebiyat, ana alan-
larında, bir buçuk yüzyıldır açılım bölgeleri yarat-
ma çabasında. "Yusufçuk"ve "Okun Ucundan",
bizim yazın tarihimizde, bugün yaşandığını gör-
düğümüz kimi tıkanışlann hangi bağlantı kopuk-
luklarından kaynaklandığını gösteren iki kilomet-
re taşı.
Nesir, neden kendi deligömleğinde esir olsun?
Bu konuda daha söyleyeceklerim olacak.
Ron Tovvnson yaşamını yitirdi
• LOS ANGELES (REUTERS) - 1960'lann
Grammy ödüllü pop grubu 5th Dimension'ın
kurucu üyesi Ron Townson 68 yaşında Las
Vegas'taki evinde böbrek yetmezliğinden öldü.
Tovvnson, gospel, R&B, jazz ve popu
birleştirerek 1960'lann müzik geleneğini
kırmıştı. Genç yaşlarda operalarda, müzikal
tıyatrolarda yer almış ve ünlü gospel korosu
Wings Over Jordan ile dünyayı gezrruşti.
Kariyerine Nat King Cole ve Dorothy
Dandridge'le yaptığı çalışmalarla devam eden
Townson, 1965'te, LaMonte McLemore'la
birlikte daha sonra 5th Dimension admı alacak
olan Versatiles grubunu kurdu. Marilyn
McCoo, Billy Davıs ve Florence LaRue'nün de
yer aldığı grup, 1968'de 'Up up and away'
parçasıyla dört Grammy ödülü almıştı.
• BONN(AFP)- 10 Ağustos'ta Almanya'nın
Bonn şehrinde, Alman Ulusal Sanat
Galerisi'nde Tahran Ulusal Müzesi'nin eserleri
sergilenecek. 1979'dakı lslam devriminden
sonra Tahran Ulusal Müzesi, eserlerini ilk kez
sergilenmesi için Roma ve Viyana'ya
göndermişti. Bonn'da 6 Ocak 2002 tarihine
kadar sunulacak olan 180 parçahk sergide
7 bin yıl öncesine kadar uzanan lslam öncesi
İran sanatı örnekJeri de bulunuyor. Büyük
Iskender'ın Iran'ı fethinden sonraki döneme ait
eserlerde ise Yunan etkisini görmek mümkün.