18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
AĞUSTOS2001 ÇARŞAMBA CUMHURİYET SAYFA 17 ta £ Çeşmeli molozu Mersin'in 25 kilometre kadar batısındaki Çeşmeli beldesinde, yazlık Adakoğlu sitesi nden mendireğe boşartılan inşaat molozuyla ilgili olarak vatandaşın yaptığı şikâyete belediye gönülsüz de olsa yazılı yanıt vermiş; başkan yardımcısının imzasını taşıyan yazıya göre zabrta ekiplerince yapılan denetimde çevreye zarar verecek moloz ve tuğla parçası bulunmamış... Ne ki bu resmi yanıt, vatandaşın çektiği fotoğraflaria pek uyuşmuyor... Yazlık sitede tadilat yapılan dairelerden çıkan 30-40 el arabası moloz, sonbaharda denizin kabarmasıyta çevreye yayılmak üzere yerinde duruyor... Vatandaş da boş durmuyor ve bu kez elindeki belgelerle Içel Valiliği'ne başvuruyor... Biz de sonucu bekliyoruz... Tel: 0.212.512 05 05 Faks: 0.212.512 44 97Bektronik posta: denizsomOcumburiyetcom.tr - Ekonomik krizde öğretmenlik umut olmuş... "Üç kuruş maaş verenin kölesi oluruml" A vrupa Komisyonu ile Basın ve lletişim Direk- törlüğü tarafından Avrupa Birliği'ne üye ül- kelerde yapılan bir kamuoyu araştırmasına göreTürkiye, Avrupa Birliği'ne katılması ge- reken ülkeler sıralamasında sonuncu çıktı... Araştırma sonuçlanna bakarak isterseniz "Avru- palı, Türkiye'yi istemiyor" diyebilirsiniz, isterseniz ge- nişleme kapsamına alınması düşünülen ülkeler ara- sında Türkiye'nin yüzde 30'luk payını Fransa'nın yiiz- de 2 Vlik payı ile karşılaştınp Türkiye'nin Fransa'dan daha şanslı olduğunu söyleyebilirsiniz... Peki, Avrupa Birliği'ne katılım konusunda Türk in- sanı ne düşünüyor? Bu sorunun yanıtını da ProCon GfK'nin istanbul, Ankara, Izmir, Adana, Bursa, Antalya, Konya, Mani- sa, Diyarbakır, Gaziantep, Erzurum, Samsun ve Trab- zon'u kapsayan 13 ilde kent nüfusunun yüzde 60 tem- sil esasıyla 1.047 denekle yaptığı araştırmadan öğ- reniyoruz: AB uyeligi "Türkiye'de bugün birreferandumyapılsa haJkın yüz- de 69.8'i Avrupa Birliği'ne 'evet' diyecek..." Aynı araştırma Türkiye gibi Avrupa Birliği'ne aday öteki ülkelerde de yapıldı ve Estonya, Slovenya, Çek Cumhuriyeti, Slovakya, Letonya halkı 'hayır' dedi... Türkiye'ye dönersek... Avrupa Birliği'ne katılmaya yönelik görüşlerin, Kasım 2000 krizinde ve Şubat 2001 'deki son ekonomik krizde dış desteğin krizin aşılmasında umut olarak görülmesine paralel olarak 'olumlu' yönde değiştiğini gösteriyor. Kamuoyu araştırmacıları daha iyi bilir, ama bu so- nuca göre Türk halkının Avrupa Birliği'nden beklen- tisi daha çok demokrasi, daha çok insan hakları, da- ha çok düşünce özgürlüğü değil... Beklenti, borç da olsa para, para, para! Araştırmanın bu bölümünde zaten Avrupa Biriiği üye- liğinin getirisi olarak Türk halkının genel görüşü "eko- nomik iyileşme" yönünde ortaya çıkıyor... Araştırmada "Türkiye Avrupa Birliği'ne katılmaya hazır mı" sorusuyla ortaya çıkan sonuç ise biraz fark- lı... Halk bu konuda ne "evet" ne "hayır" diyor; "çe- kimser" kalıyor. Bulgarlar ve Romenler ise "evet" di- yor; Letonya ile Avrupalı için üyeliğe en şanslı görü- len ülkeler Estonya, Slovenya ve Çek Cumhuriyeti'nin yurttaşlan, Avrupa Birliği'ne katılıma hazır olma ko- nusunda göreceli olumsuz değerlendirmeler ortaya koyuyor... Araştırmaya göre Romanya, Bulgaristan, Türki- ye'nin Avrupa Birliği'nden beklentileri çok; beklenti- lerin başında da ekonominin düzelmesi geliyor ve Av- rupa Birliği'ne girince sadece ekonomi değil herşe- yin düzeleceği sanılıyor... Özetle, Türkiye'de paranın demokrasi dahil her kapıyı açması bekleniyor! SESSÎZ SEDASIZ (!) ' MJRÎKURTÇEğE Yüksek Yerilim Hattı erdincutkui'/ yahoo.com AK Parti adı tutmaz; bizim sağın DYP ve ANAP gibi AKLAMA partıleri meşhurdur! Tabipler, TTB'de demokrasiyi arıyor Türk Tabipleri Birliği'nin Danış- tay'dan dönen işyeri hekimliği uy- gulamasıyla ilgili yazılar sırasında, aralanndaTTB Merkez Konseyi'nden Dr. Eriş Bilaloğlu'nun da bulundu- ğu bazı hekimlerden hakarete varan eleştiriler almıştık... Eleştiri sahipleri TBB'nin demokratik yapısından söz ediyor ama yargı kararını göz ardı ede- biliyordu... TTB'nin en yüksek karar organı bü- yük kongresinde demokrasinin nasıl işlediğini geçenlerde bir hekimin gön- derdiği iletiden öğrendik: "Büyük Kongre, 54 tabip odasından seçilerek gelen 300 delegeden oluşur. Aynı Meclis ve milletvekilleri gibi. İstan- bul Tabip Odası'na üye 14 bin hekim vardır; delege sayısı 7'dir. Ankara Ta- bip Odası'na üye 9 bin hekim vardır; delege sayısı 7'dir. Izmir Tabip Oda- sı'na üye 6 bin hekim vardır; delege sayısı 7'dir. 500 hekimi olan herhan- gi bir tabip odasının delege sayısı 7'dir. Odanın üye sayısı 500'ün altında ise delege sayısı 5'tir. Yüzde 49'u üç büyük ilde oturan hekimlerin büyük kongresine katılan 300 delegeden sa- dece 21 'i üç büyük ildendir ve bu 29 bin hekimin kongrede temsiliyet oranı yüzde 7'dir. Sonuç; hekimlerin yüzde 49'unun yüzde 7 ile temsil edilmesini, 49'u 7'ye eşitlemeyi demokrasi örne- ği olarak içinize nasıl sindiriyorsunuz?" Sayın Bilaloğlu ve arkadaşlanndan di- leğim, TTB'nin en yüksek karar orga- nındaki "demokrasi" tartışmasına ben- denize hakaret etmeden katılmaları... ÇED KOŞESI OKTAY EKtNCt 'Bilimin Okulu' Bergama... Her geçen gün destanlaşan Bergama direnişini ilerleyen yıl- larda "tarihçiler" nasıl yazar- lar, bilemeyız... Ancak, şimdiden görülen bir gerçek var ki bu bü- yük dıreniş, sadece "hukuk ve demokrasi" açısından değil, "bilimsel etik" açısından da "çağdaşhğın" ve "insan hak- ları" kavramının ne olup, ne ol- maması gerektiği konusunda ge- lecek kuşaklara "ders" olacak tutumlan "turnusol kâğıdı" gi- bi açığaçıkartıyor... Tarihçiler eğer bu kâğıdı iyi okuyup aktarabilirlerse; "bili- min tarafsızkk adına sömür- genlere tutsak edilemeyeceği" bilıncini de 3 bin yıla taşımış olacaklar... ••• AsUndabusözde "bilimser(!) tavn. yani bilimin tarafsızlığı ve "•teknik gücü" adına, çevre düş- manı "sömürgeci" yatınmlara "önlem alınırsa yaran da var'" şeklinde destek veren tutumlan, artık sadece Bergama'da görmü- yoruz... Fırtına Vadisi'ne santralı "uy- gun"(!) bulan, Çanakkale Bo- kıymeti kahr?.. Yeniden Bergama'ya döner- sek... Daha önce kimi " maden mühendislerinin" adeta sade- ce "işlerini düşünen tüccar- lar" gibi davranarak, siyanürle akıncıhğa "tek çağdaş teknik yöntem budur" gibi söylçm- lerle destek çıkmalannı doğru- su pek de önemsemiş değildik.,. "Ekmek parası kaygısı" dc- yip, geçiştirmiştik... Ancak yargının "iptal" kara- nnı "etkisiz" kılmak için hare- kete geçen Başbakanlığın talı- matıyla, tutup "TÜBlTAK" gi- bi saygın bir kurumun da adı kullanılarak hazırlanan "bilim- sel rapor" doğrusu geçiştirile- cekgibı değildi... TÜBtTAK'ın uzmanlan, Bergama köylülerinin taşıdığı "çağdaşlık" bılıncınin o denli dışında bir rapor hazır- lamışlardı ki "bilimi koruya- üm" derken bir destan yazan in- sanlan da adeta yok şavmışlar- dı... Şimdi ele benzer bir tutum, DEÜ Müh. Fak. Maden Mühen- disliği Bölümü'nden bir grup öğretim üyesinde de gözleni- Bilimadamı değiller... Ama, "yürekleri" bilimsel... ğazı'na köprüyü "gerekli"(!) gören, Muğla ormanlannın ya- nı başına çimento tesisini "za- rarsız"(!) ilan eden.. ve buna benzerçok sayıda "ÇED(!) Ra- poru"nu hazırlayan "bUim" in- sanlan. duyarlı çevrelerin haklı tepkileri karşısında "koro" ha- linde şunu söylemiyorlar mı? "- Biz uzmanız... Öngördü- ğümüz teknik ve bilimsel ko- şullar yerine getirilirse, çevre zarar görmez, ülke kalkınma- sına da katkıda bulunur..." Peki, Fırtına Vadisi "Sant- ral Vadisi" olUTsa. Çanakkale Boğazı'ndaki tarihi Kilitbahir ve Çimenlik kaleleri köprü al- tında "ezilip", dev bağlantı yol- lanyla da Gelibolu Milli Par- kı ve Barış Parkı ormanları parçalanarak "imar iştahlan- nı" arttınrsa; ya da Muğla or- manları bu kez de "Çimento kamyonlannın " işgaline uğ- rarsa... Ve buna benzer çok sa- yıda *"doğal, kültürel, sosyal ve ekotojik alt-üst oluş" gerçek- leşırse, sizin o sadece "hijye- nik™ denebilecek çevre temiz- liğianlayışınızın ne anlamı ka- lır?. Bunlara onay verdiğiniz içinde "bUimselIiğlnizin" ne yor... "Belirli koşullar sağla- narak siyanürle altın üretimi yapüabilir" diyorlar ve ekliyor- lar; "Madenci öğretim üyeleri olarak bizler, gelişmiş ülkeler- de de uygulanan bu prosesin ÜK kemizde yasaklanmasını öğ- rencilerimize nasıl açıklayabi- liriz?.." (Cumhuriyet-12/07/ 2001) Bilime karşı böylesine "du- yarü" hocalann bu sözleri; "sa- dece bu kadarı" ile elbette ki doğru... Ancak o teknik koşul- lann en ufak bir "tavsatılma- sı" durumda bile doğabilecek risk "ölûmcül sonuçlar" de- mekse, dahası Bergama'da ve- rilecek bir "ödün", yurt düze- yinde benzer 560 siyanürle al- tın madeninin de hızla "ülkeyi işgalini" başlatacaksa, "öğren- cilerle" bu gerçeği de tartışma- nız ve onları aydınlatmanız ge- rekmez mi?.. Evet... Bergama direnişi, artık bir "okul" gibi... Bu deriniş şim- diden üniversitelerde de "ders" olarak okutulabilirse, geleceğin TÜBlTAKı da gerçekten "bi- limsel" olur, hocalan da... [email protected] KİM KtME DUM DUMA BEHÎÇAK behicakiu turk.net ÇtZGtLİK KÂMİL MASARACI HARBİ SEMİH POROY sem/hporoy(rt yahoo.com * • ¥ V- BULUT BEBEK NURAY ÇÎFTÇI bulutbebekCg hotmail.com Aannce / Baak. babarn TARÎHTE BUGÜN MVMTAZARIKAN 22 Ağutos YAKAN MIZRAK"JOMO KENMITA 'OA £K-ONOHAİ VE ANT- 8/IS KBSIYA'HIN KUHTUl-UŞU İÇ.İM K.O'YULMUŞ, "MAU AslAU" **>«// AAAULAR, AveuPALfLAIZ T#ISAFlM OAN YAMYAM OCAlSAK ' " « r ' ctruO.ı Mjı,<^n '* BUNUN ÖNEMLİ M£PEN _ , XAU Ç.£r£CtL£(Z<H KANLI YÖNTEMLER UY 13&S'rE - - - - PANO DENtZ KAVUKÇUOGLU 'Benhn OğlumBinaOkur, DönerDöııerYineOkup!' Bizi son zamanlarda en çok heyecanlandıran ve "mut- laka bir şeyler yapmalıyız!" refleksimizi harekete ge- çiren en önemli "o/ay" Adalet ve Kalkınma Partisi'nin kurulmasıydı... Fazilet Partisi içinde baş gösteren ve sonunda "elektrik ampulü" ile simgelenen bir siyasal partiye dö- nüşen hareketi, bir bisiklet meraklısının "Tourde Fran- ce"\ izlediği gibi hiçbir erbabını kaçırmadan büyük bir dikkatle izlemiştik. Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde patlak veren "Merve Olayı", Fazilet Partisi'ne karşı ka- patmadavası açılması, "Yenilikçi Hareket'm ortaya çık- ması, Recep Tayyip Erdoğan'ın lıderlığe soyunma- sı, Fazilet Partisi'nin kapatılması, Avrupa İnsan Hak- lan Mahkemesi'nin kapatma karannı onaylaması, Ada- let ve Kalkınma Partisi'nin kurulması... Her etapta ay- n bir heyecan duymuştuk... Öfkelerimiz, umutlanmız, sevinçlerimız, düş kınklıklarımz birbirine kanşmıştı... Yanşı, Recep Tayyip Erdoğan önde götürüyordu. En çok buna öfkeleniyorduk. Bir ara İstanbul Büyükşe- hir Belediye Başkanhğı da yapan "külhan edalı" bu Ka- sımpaşalı eski futbolcunun partamentoda temsil edi- lecek bir partinin liderliğini yapacak olmasını içimize sindiremıyorduk. Bir süre önce "süngülü, miğfeıii'tu- haf bir şiir okuduğundan hapis cezası almış, yatıp çıkmıştı... "S/yası yasaklı" idi... Daha doğrusu biz öy- lesanıyorduk!.. Beklenmedik bir, "meğerdeğilmiş"du- rumuyla karşılaşınca öfkemiz daha da artmıştı. Yazı- yor çiziyorduk, ama kimse aldırmıyordu... Belediye baş- kanhğı döneminde eşe dosta "ihale ktyaklan", "usul- süzlükler", "yolsuzlukiar"... Yazıyorçiziyorduk, amayi- ne kimse aldırmıyordu... Adam göz göre göre "takıy- ye" yapıyordu... Biz yine durmuyorduk. Yazıyor çizi- yorduk, ama bunlara da aldıran olmuyordu... Sonun- da parti kurulmuş, Adalet ve Kalkınma Partisi elli beş milletvekili ile Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde yerini almıştı... Recep Tayyip Erdoğan da Anadolu yollan- na düşmüş, biraz da, "n 'aberm/ş?.." tavn içinde, "Ben sözümü yemem..." diye anlatıyordu. "Demokrasi bir araçtır, arkadaşiar, yalnızca b/raraç..." Demokrasiyi bizden daha iyi bilip bilmemesi belki tartışılırdı. Ama kullanmasını bizden çok daha iyi bil- diği kesindi... Yeri gelmişken itiraf edelim, bizi de en fazla öfkelendiren, sinirierimizi tepemize çıkartan da buydu zaten... • • • Biz "solcular", dünyayı da, Türkiye'yi de, demok- rasiyi de çok iyi biliyorduk. Fakat bu, olan bitenlere, hayatımızı doğrudan ilgilendiren önemli gelişmelere son yıllarda yalnızca "dışandan seyirci" olarak "mü- dahil" oluğumuz, olabildiğimiz, olmak zorunda kaldı- ğımız gerçeğini değıştirmiyordu... "Bu gerçeği madem biz değiştiremiyoruz, bari binleri bizim adımıza değış- tirsirı...", beklentisi de yavaş yavaş "umut" olmaktan çıkıyordu. Biz kendimizi "cumhuriyet" ile ne kadar özdeşleştirmiş olursak olalım, "cumhuriyet"\ koruyup kollamanın Türk Silahlı Kuvvetleri'nin "asli görev'ieri arasında olduğunu ne kadar bilirsek bilelim, askerler bu işten sıkılmaya başlamışlardı. Cumhuriyeti koru- manın, cumhuriyet rejimini ideolojik-siyasal bir olgu olarak yükseltip sağlamlaştırmanın kuruluşundan 78 yıl sonra artık bir "sivil görev" olarak algıianmasını is- tiyorlardı. Sokaklarda "tank yürütme"rim herşeyden önce "şık" bir şey olmadığını, sivillerin artık akıllannı başlanna devşirmeleri zamanının geldiğini düşünüyor- lardı.... Dünyayı, Türkiye'yi, demokrasiyi ve "memleketme- se/e/eri"ni en iyi bilen biz "solcular" ise bu en iyi bil- diğimiz "şey/er"i tartışmaktan yorgun düşmüştük. Hep bir şeyler düşünüyor, bir şeyler tartışıyor, bir şey- leri eleştiriyorduk. O birşeyler"e duyduğumuz ilgiyi, biraz da kendi sorunlanmıza duysak, ancak biz güç- lendiğimizde siyaset sahnesinin dışına düşecek olu- şumlara, insanlann üzerine ürettiğimiz düşünceler ka- dar kendimiz için de düşünce üretebilsek; önemleri hiç kuşku götürmeyen, başka sorunlar, başka insan- lar için harcadığımız enerjiyi -sınırlı bir süre için de ol- sa-, kendi sorunlanmız için kendimiz için harcayabil- sek her şey çok daha farklı olmaz mıydı bu ülkede?.. Ama olmuyordu nedense... "Benim oğlum bina okur, döner döneryine okur..." deyimindeki oğlana benzi- yorduk... Beni yanlış anlamıyorsunuz, değil mi? Yoksa siz "sosyal demokrat oluşum" üzerine yeni bir şeyler mi duydunuz? (Faks:0212-723 84 97) B U L M A C A SEDAT YAŞAYAN 1 2 3 4SOLDAN SAĞA: 1/Anadolu ve Büyük Sel- çuklumimari- ' sinde anıtme- zar... Demirin 4 simgesi. 2/ Avuçiçi... Ha- murdurumun- 6 daki ekmekle- rin fınna atıl- madan önce. içine konuldu- ğu oyuk gözlü tahta. 3/ "Halk içinde mu- -| teberbir — yok 2 devlet gibi/Olmaya 3 devletcihandabirne- 4 fes sıhhat gibi" (Ka- 5 nuni Sultan Süley- man)...Mesafe. 4/Da- -, ndan yapılan şarabın g kımıza kanştınlma- _ sıyla elde edilen eski bir Türk içkisi. 5/ Bir şeyin özünü oluşturan ana öğe... tnce ve keskin ses. 6/ Kaynağı mitolojik çağ- lara dayanan kirişli bir çalgı... Uygun, yerinde. II Satrançta bir taş... At ve benzeri hayvanlann sır- tma vurulan keçe, meşin ya da kahn kumaş par- çası. 8/ Boğanotundan çıkanlarak hekimlikte kul- lanılan zehirli bir madde. 9/ Memelilerde asalak olarak yaşayan ipsi solucan... llkel bir silah. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Işık yeğinliği ölçüsü birimi. II Bir topluluğu oluşturan bireylerden herbiri... Hint müziğine öz- gü telli bir çalgı. 3/ Sıvacı ve duvaıcılann cetvel gibi kullandıklan ensiz, uzun ve dar tahta... llgi eki. 4/ Kuran'da bir sure... Beğenilen. zevk ve- ren. 5/ Orta Anadolu'da bir göl... Genellikle dört dizeden oluşan halk edebiyatı şiir türü. 6/ Boru sesi... Ateşli, coşkun. II "Dinle sana bir edeyim Hatırdan gönülden geçici olma" (Kara- caoğlan). 8/ Yeşil ile mavi arasında değişen renk- lerde bir süs taşı... Jüpiter'in bir uydusu. 9/ Do- ğalgazın önemli bir bileşeni olan gaz... Atın eş- kin yürüyüşü.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle