20 Mayıs 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
22 AĞUSTOS 2001 ÇARŞAMBA CUMHURİYET SAYFA J. L J J A kultur(5 cumhuriyet.com.tr 15 f^â Cemil Kavukçu 'Gemiler deAğlarmış 'ta çocukluk kasabasından denize açılıyor jjinema tadında öyküler MELTEMKERRAR "OnunJa niye konuşamıyorum, ni- ye "günaydırf yada 'iyi sabahlar' di- yemiyorum, niye kedileriyle ilgili bir şeyler sö>leyemiyorum. KonuşabiH- riz, dertleşebiliriz. Duvar gibi bir yü- zü var, ama asıl yüzü değil bu. Konu- şabilsek, dertleşebilsek asıl yüzünü görebileceğim belki. kedilerin gör- düğü o yüzü. Onlann görüp benim göremediğim o yüzü." Yirmi yılı aşan yazın serüveniyle, Tiirk öykücülüğü içinde farklı bir yeri olan Cemil Kavukçu, son kita- bı 'Gemiler de Ağlarmış'la yeniden okuyucu karşısmda. Mutluluk: uzak çocukluk günleri- nin, kedisi eksik olmayan evinde. so- ba kenannda çizgi roman okumak Kavukçu için. Kasabasının çok sev- gili mekânlannı 'gösterme' çabasın- da olduğu öykülen de okuyucuya çocukluğun çizgi romanlan kadar 'yaşayan' birdünya sunuyor. Son ki- tabmda kopamadığı kasabasından denizlere açılıyor bu kez Kavukçu, ama öykülerinin vazgeçemediği 'yalnızlûV simgeleri kediler. kargalar ve sokaklar. sinema tadında öyküler- de yine peşini bırakmıyor yazann. -' Pazar Güneşi' nden 'Gemiler de Ağlarmış'a yirmi yılın sizi vardırdı- ğı nokta ne oldu? CEMİL KAVUKÇU- Öykü. okur katkısı gerektiren bir tür. Belki de o yüzden bir vanş noktası yok. Yola çıktığımda -bugün bile- nereye va- racağımı bilmiyordum. Dönüp bak- tığımda daha çok. yetiştiğim. beni biçimlendiren kasabadan pek çıka- madığımı düşünüyorum, orada do- laşıp duruyorum. tlk gençlik yılla- nmdan itibaren bazı anılann izleri ve o izlerin silinmesi için tekrar öy- külerle onlann üzerine gidilmesi olarak düşünüyorum öykü serüve- nimi. Bugün beni en çok ilgilendi- ren, büyük kentlerdeki insanlann ciddi bir şekilde yalnız olmalan. Za- man içinde büyük kent yalnızlannı da kendime konu edindiğimi gör- düm. Böyle bir amaçla yola çıkrna- sanız da yirmi yılda ilgi alanınız net- leşiyor artık. - 1992-93 yılUan arasında yazma- yı bırakmayı düşündünüz. Devam et- meni/jn en önemli nedeni neydi? KAVUKÇU - Ben 81 'den bu yana 'Roman ya da öyküyü okurken orada anlatılan karakterle kendi iç dünyamda birtakım yakınlıklar kurabiliyorsam, o beni çağırtıyorsa seviyorum öyküyü' diyen Cemil Kavukçu, okurken ne anyorsa, yazarken onu gerçekleştirmek istiyor. öykü yazıyorum. 8O'li yıllar Türk öykücülüğünün oldukça okur yitir- diği. gündemden düştüğü ve pek önemsenmediği yıllardı. O dönem- de öykülerinizi. bırakın kitaplaştır- mayı, dergilerde yayımlatmakta bi- le güçlük çekiyordunuz. 80-90 ara- sında benim üç kıtabım yayımlandı. Bir tanesi Yaşar Nabi Nayır ödülü- nü aldı. Bütün bunlara karşın ben halen kitaplanmı yayımlatamıyor- dum. Bundan kurtulmam gerektiği- ni, okuyarak. gezerek daha mutlu olacağımı düşündüm. Ama o beni bırakmadı. Bir taraftan hâlâ kafamın öyküler kurmakta olduğunu, bir şey- ler karaladığını gördüm. 95 yılında, 'Sıcak Noktalara Doğru'yla Yem bir kapı açıldı önüme. Öyküde verdiği- min karşılığını almaya başladım. okurla buluştum. tyi ki bırakmamı- şım! On yılhk deniz serüveni - Öykünün içtenltğine ve yaşamla örtüşmesi gerektiğine inanıvorsunuz. Bir yazar samimiyetini kaybettiğin- de mi arük yazamıyor? KAVUKÇU - Roman ya da öykü- yü okurken orada anlatılan karakter- le kendi iç dünyamda birtakım ya- kınlıklar kurabiliyorsam, o beni ça- ğırtıyorsa seviyorum öyküyü. Bu da yazann anlattığı kişıyi, derinlemesi- ne inceleyip ortaya koyduğunu ve bu konuda içten olduğunu gösteri- yor. Ayaklan yere basmayan roman kişileri, sadece birtakım olaylann içinde yer alıyorlar ve bir isim ol- maktan öteye gidemiyorlar. çünkü orada içtenlik yok. Ben okurken ne arıyorsam, yazarken onu gerçekleş- tirrnek istiyorum. - Öykülerinizde özelükle çocukluk kasabanızın görüntü ve mekânlan başrolde. Son kitabınızda sizi kasa- banızdan çıkanp denizlere açan şey neydi? KAVUKÇU- Deniz; simgesel bir şey olarak girmek, yolculuk, özgür- lük.. birçok şey çağnştınyor bende. Ama başka bir yüzü de var. Mesle- ğim gereği uzun yıllar araştırma ge- misinde çalıştım. O gemi. benim yazdığım gemi öyküleriyle örtüş- müyor ama, orada çalışan gemicile- ri tanıyınca zengin bir dünyalan ol- duğunu gördüm. Gemi de bir anlam- da kapalı bir yer. Denize açıldığınız zaman karadaki yaşamdan soyutlan- mış oluyorsunuz, artık orada gemi- cilerin birbirlerine anlattığı öyküler gündeme geliyor. Herkesin bir serü- veni var. Onlan tanıdım, ama yaz- makta acele etmedim, deniz yaşan- tısını biraz daha sindirmem gereki- yordu. Kendi çapında on yıllık bir deniz serüveninin ardından bu öykü- ler çıktı ortaya. - Kitabın ikinci öyküsünde vazge- çemediğiniz bir çocukluk yalnızlığı var yine. Semih Gümüş'ün söyledi- ği gibi, 'öykücü önce ağnyan yerinî bulmalf ysa o ağn, nasıl bir yol gös- terici oluyor öykücüye? KAVUKÇU - Sizfyazmaya iten o aslında. Öyküdeki kadın sadece ke- dilerle konuşuyor. Büyük bir ileti- şimsizlik var, kimse kimseyle ko- nuşmuyor. Burası kasaba değil. bir kent. Kasaba olsaydı mutlaka konu- şurlardı; çünkü dar mekânda insan- lann iletişimi hâlâ kopmuş değil. Gizli kamera varmış gibi yazıyor - Bugûne kadar yazdığınız hiçbir öyküden pisman ofanadığınızı söylü- yorsunuz. Öyküyü 'bitmiş' yapan son nokta nasıl konuyor? KAVUKÇU - Tani olarak bilmi- yorum. Öyküyü hiçbir zaman ka- famda tasarlayıp yazmıyorum. Gün içinde, elimde birtakım izlekler, çağ- nşımlarla çalışan bir gizli kamera varmış gibi yazıyorum. Öykünün son tümcesı bir şekilde hissettiriyor kendini ve öykü bitiyor. O zaman benim için ekleyecek bir şey yoktur. Eklediğim zaman bozulur diye dü- şünüyorum. - 20 yılda olay öyküsünden durum öyküsünegecerken, bu sinematogra- fik dili hiç kaybetmediniz. KAVUKÇU - O benim başmdan beri yapmak istediğim bir şey. Bazen ızlediğim bir filmde çok hoşuma gi- den bir sahne olur, bunu nasıl yaza- bilirim diye düşünürüm. Bunu söz- cüklerle anlatmak, perdede izlediği- mizi, okuyan kişinin gözünde can- landırmak nasıl mümkün olur? Bu- rada işin içine aynntı seçimi giriyor ve bunun da son derece işlevsel ol- ması gerekiyor. Fazlalık aynntılar, öykünün taşıyamayacağı yüklerdir çünkü. 4 Dokıın Bana' ve kültürel yansımaları İLK KEZ SERGİLENİYOR Cecilia Roth ve Taylor Hackford da jüriye katddı. Venedik Film Festivali'nin başlamasına bir hafta kaldı ROMA (VARIETY) - Bu yıl 29 Ağus- tos-8 Eylül tarihleri arasında yapılacak olan 58. Uluslararası Venedik Film Festivali'ne bir hafta kala ana yanşma bölümü jürisine ABD'lı yönetmen Taylor Hackford ve Ar- jantınli aktris Cecilia Roth da eklendi. Italyan oyuncu ve yönetmen Nanni Mo- retti'nin başkanhğını yapacağı jüri Altın Aslan Ödülü'nü verecek. Jüri üyeleri arasına katılan yönetmen Hackford'un son filmi Meg Ryan ve Rus- sell Crowe'un başroUerinı paylaştığı 'Pro- ofofLife'tı. Yönetmenin 'Dolores Claibor- ne' adlı fılmı 1995 yılında Venedık Film Festıvali'nde göstenlmışti. Sinemasever- ler Roth'u, PedroAlmodovar'ın 2000 yılın- da Oscar alan 'Annem Hakkındaki Her Şey'deki rolünden anımsayacaklar. Aynca bağımsız bir Çin yapımı olan 'Ha- fadan' (Deniz Mahsulü) da yeni filmler ka- tegorisinde yanşacak. 'Haixian' intiharet- meyi tasarlayan Pekinli bir fahişe ile onu bu işten vazgeçirmek için şüpheli yöntem- lere baş\Tiran taşralı bir polisin öyküsünü anlatıyor. Bu film, 1999'da gene Venedik'te Zhang Yuan'a en iyı yönetmen ödülünü kazandı- ran 'Seventeen Years'uı (Onyedi Gün) se- naryo yazarlanndan Zhu Men'in ilk yönet- menlik denemesi. Bu filmm eklenmesiyle birlikte Venedik'te yeniler kategorisinde yanşacak fılmlerin sayısı 21 'e ulaştı. Uluslararası eleştirmenlerden ve sinema yazarlanndan oluşan birjüri tarafindan de- ğerlendirilecek filmler, 100 bın dolar para ödüllü Yılın Aslam için yanşacak. Ünlü DJ'ln Chinawhite'daki konseri bu gece saat 23.00te Danny Tenaglia IstanbuPda Club müziğinin önemli DJ'lerinden Danny Tenaglia Türkiye'de ilk kez bugün konser venyor. Bu gece saat 23.00'te Chınawhite'da gerçekleşecek konseri Fabrika International düzenliyor. Dünyanın en iyi DJ'i sırslamalannda yer alan Danny Tenaglia, müziğinde progressive house, tribal ve trance'e yer venyor. Tenaglia. sadece DJ'liği ile değil, aynı zamanda başanlı prodüksiyonlan ve dünyanın önde gelen sanatçılanna yaptığı ünlü remiksleri ile büyük bir dinleyici kitlesine sahip. New York Vinly Club'daki DJ'liğinin yanı sıra Londra'da Home, Ibiza'da Space ve Mykonos dışında başka ülke ve klüplere de konuk olan sanatçı. şu sıralar Depeche Mode'un son albümü Exciter'dan çıkan ikinci sıngle'ı 'I Feel Loved' için hazırladığı remiks ile bir numaraya orurmuş durumda. (259 54 80) Doç. BüLE^^r VARDAR Türkiye, son yirmi yıldır adına çağ atlama de- nilen, ama çağı atlamak için her türlü orurmuş gi- bi görünen alışkanlıklanndan uzaklaşmayı bir marifet. çağdaşlık görüntüsü olarak algılamayı kendine vazife edindi. Şüphesiz bu belirsiz ve kimliksiz gelişmeye karşı tavır alan bir avuç in- san ıse dinozor. gelişmelere ayak uyduramayan ve statükocu olarak tanımlanarak, neredeyse la- netlendi. İçinde bulunduğumuz günlerde, artık sadece ülkemizin ekonomik yapısı çatırdamıyor. ahlaki anlamda da çok ciddi bir şekilde zaaf için- deyiz. Bu acıklı durumu yeniden hatırlamama ve bir yazıyla hatırlatma girişiminde bulunmama neden olan olgu ıse, Shovv televizyon kanahnın. bir ön- ceki abuk, ama çok popüler programı olan 'Biri Bizi Gö- zetliyor'un bitmesinden sonra, ülkemizin gündemi- ne 'Dokun Bana' isimli ya- nşmayı sokması oldu. Ne yazık ki gerek yasadı- şı, gerek yasal olarak başla- yan özel televizyonculuk süreci beni ve pek çok kişi- yı hayal kınkhğına uğrattı. Şüphesiz hayal kırıklığım. bu alanlara öğrenci yetişti- ren bir öğretim üyesi olmak- tan ve demokratik bir ülke- de son derece önemli ve kul- lanılış şekline göre tehlike- li olabilecek 'medium'lann kullanılış biçimin- den ve ülkemizin hedeflediği uygar ülke olma is- temlerinden sürekli uzaldaşılmasından kaynakla- nıyordu. Aynca özel TV yayıncılığı, resmi ide- oloji propaganda aracı gibi çalışan devlet yayın- cılığına alternatif oluşturma ihtimali ve kültürel yapıya getireceği demokratıkleştirme katkılan açısından da çoğumuz için başlaması ilgiyle bek- lenen bir süreçti. 'Dokun Bana 1 programını ilk kez televizyonda izlediğimde şüphesiz çok yadırgadım. Şaşkınlı- ğa uğradım nitelemesını kullanamıyorum. çünkü televizyon yayıncılığımız içinde bu yanşmayı fer- sah fersahaşacakdüzeydeyapunlarme\cut. Di- ğer yandan her türlü garipliğe ve insan onuruna aykın olan durumlara karşı toplumumuzun her geçen gün duyarsızlaştığını fark ediyorum. Tele- vizyonun açık olduğu herhangi bir mekânda ve bu program oynarken, kendi çevremden insanla- nn bile artık merakla izlediklerini görüyorum. Eskiden gündelik yaşamımızda çok olağan ol- mayan şeylerin yapıldığı, değişik yaratıklann ser- gilendiği ve daha çok çocuklann eğlendirilerek bilgilendirilmesini de amaçlayan sirk vb. mekân- lar daha popülerdi. Artık sirk dosdoğru yaşamı- mızın içine yerleşmiş mekân haline geldi; hatta yaşamımız koskocaman bir sirke dönüştü. Prog- ramın kendisini, icra edildiği postmodern alışve- riş merkezlerimizden 'Capitol'de gözlemlediğim- de daha da yadırgadım. Aslında belki gördüğüm manzarayı çok da yadırgatıcı bulmamalıydım. Çünkü ülkemizin her köşesinde mevcut erkek erkeğe kahvehanelerinde boş olarak otunna uzmanı olan ve gene pek çok ge- reksiz olayı gündelik ha- yatımız içinde büyük bir merakla izleyen kalabalık- lara sahip olduğumuz için, ellerindeki beyaz eldi\en- leriyle bir grup erkek ve kadın vatandaşımızın tran- sa geçmiş bir şekilde sü- rekli ellemek zorunda kal- dıklan arabayı, zaman za- man da birbirleriy le ve ya- rışmayı kaybetrikleri için ebeveynleriyle tartışmala- nnı seyretmelerini de ya- dırgamamak gerekiyor. Şüphesiz, budalaca bir ciddiyeti ve sıkıcılığı savunmuyorum. Neo-kapi- talist ilişkilerin küreselleşme başlığı altında ge- çerliliğini sürdürdüğü yaşadığımız bu dünyaya ve kapıtalist ekonomi, liberalizm gibi olgulara uyum sağlayabilmek için büyük bir iştahla mü- cadele verdiğimizden, taklit ermeye çalıştığımız sistemin bazı kültürel yansımalannın posalannı da iştahla tüketiyoruz. Hazin olan, bu alanda da yaratıcı bir kıpırtıya sahip olmamamız ve toplumumuzun her türlü dü- zeysizliğe karşı tepki verme refleksini kaybermiş olması. Bu refleks var mıydı diye sormadan da edemiyor insan. Mar. Üni. Güz. San. Fak. Sinema-TVBöl; Yedi- tepe Üni. İle. Fak. Radyo-TV-Sin. Böl; Maltepe Üni. ile Fak Radyo-TV-Sin. Böl. Öğretim Üyesi Che'nin çektiği ' fotoğraflar Küba'da Kültür Servisi - Er- nesto Che Gue\ ara" nın 1954-1965 yıllan ara- sında çektiği fotoğraf- lar Küba'da ilk defa sergileniyor. 31 Ağustos'a kadar sürecek serginin mekâ- nı, Küba devriminin başlangıcında, gerilla- lann karargâh olarak seçtikleri 'San Carlos De La Kabaga'da bulu- nan kale. Che'nin yaşamından kesitler sunan ve 201 fotoğraftan oluşan ser- giyi şu ana kadar 6 bin kişizıyaretettı. Yaşamının her anını belgelemeye çalışan Che Guevara'nın fo- toğraf tutkusu. Fidel Castro'nun devrimci hareketine katılmasın- dan daha eskiye daya- nıyor. '1955'teMeksikaHa'- ber Ajansı için çalışan Che. Küba hükümetin- de bakan olarak yer al- dığı ve Afrika ile Asya ülkelerine yaptığı gezi- leri de fotoğraflamış. Sergide aynca. Che'nin 5 çocuğunun ve 2 eşi- nın fotoğraflan da bu- lunuyor. Che'nin ikinci eşin- den olan oğlu Camilyo Gue\ara March, fotoğ- raflara bakıldığmda devrimci bir liderden çok, baba kimliği taşı- yan Che'nin yaşamınm görüldüğünü söylüyol^. Latin Grammy'lere pnotesto • MIAMl (AP) - Önümüzdekı ay Mıamı'de gerçekleşecek olan Latin Grammy Ödülleri > töreninin Kübalı gruplann protesto tehditleri / yüzünden sanatçılann ve misafirlerin j güvenliğini sağlamak için 11 Eylül'de Los Angeles'ta düzenlenecek. Amerikan Sivil ( Özgürlükleri Birliği'nin Miami Başkanı J Lida Castro. törene komünist adadan t sanatçılann da katılması nedeniyte. karşıt f*f gruplann. törenin gerçekleşeceği American Airlines Arenası'nın yakınlannda gösteri 5 yapmakta dırettiklerini belirtti. Grammy \ organizatörleri ise bu nedenle töreni Los : Angeles'ta yapmayı düşündüklerını söylediler.l Göstericiler izin için geçen hafta başvurmuş, i ancak American Airlines Arenası'nın önünde î gösteri yapmak için izin alamamıştı. 17 1 Ağustos Cuma günü Belediye Başkanı ile Î görüşen gruplann arenanın karşı sokağında r gösteri yapmak üzere anlaştıklan bildirildi. * Oyuncu Kim Stanley öldü • SANTA . FE(AP)- l Şarkıcıhktan, Broadway oyunculuğuna, yükselen, | 'Bus Stop' j isimli müzikalde roK alan aktris Kim Stanley 76 yaşında kanserden öldü. < "Frances', , Picnic', 'Travelling Lady' gibi Broadway ' oyunlannda yer alan aktris, 'Kızgın Damdaki '. Kedi' filmindeki 'büyükanne' rolüyle beğeni ' toplamıştı. 'Goddes'. 'The Right Stuff' gibi \ filmlerde de oynayan Stanley, iki Emmy Ödülü almış. iki kez de Oscar'a aday gösterilmişti. ! Monroe'nun fotoğraflan satmıyop • NEW YORK (AP) - Marılyn Monroe'nun son günlerinde çekilen on fotoğrafı açık artırmaya çıkanldı. Leland Müzayedesi web ] sitesinden Alan Reid tarafından satışa çıkanlan fotoğraflann en az 50 bin dolardan alıcı ' bulması bekleniyordu. Ancak. kimse 50 bin ) dolar teklif etmeyince müzayede, Reid'in i beklentilerine yanıt veremedi. Monroe'nun ! eski eşi Joe DiMaggio'nun. fotoğraflan ' 1982'de kendisine hediye ettiğini belirten Reid; uzun yıllar bu fotoğraflan yatağının altında sakladığını söylemişti. Bert Stern tarafindan . 1962 Temmuzu'nda Vogue dergisi için çekilen fotoğraflann. Monroe'nun aşın dozdan ölmeden önce çektirdiği son fotoğraflan i olduğu biliniyor. # BUGÜN [ • BÜYÜKADA KİTAP ŞENLİĞİ kapsamında saat 16.00 - 21.00 arası Liz Behmoaras kitaplannı imzalayacak. (0 216 382 33 66) ^ • BEYOĞLU SİNEMASI'nda Onat Kutlar anısına yapılan yaz şenliği filmleri kapsamında Guy Ritchie'in yönettiği 'Kapışma' isimli film gösterilecek. (251 32 40) • NÂZLM KÜLTÜREVt'nde saat 18.30'da i Laurel-Hardy filmi gösterilecek. (245 04 81) i
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle