25 Kasım 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 13 AĞUSTOS 2001 PAZARTESİ - OLAYLAR VE GORUŞLER olay.gorusCgcumhuriyet.com.tr olitika. politikacı- larabırakılamava- cakkadarciddibir iştir.' Politikanm önemini belirten bu güzel söz, as- hnda toplumun her kesiminin politika üe ılgıienmesi gerektiğinı vurgulamak- tadır. Gerçekten de uluslann yazgısı politika ile belirlenmektedir. Gelecek kuşaklann yazgısını parlamentodan çı- kan yasalar oluşturmaktadır. Böyle olunca doğal olarak politika, uluslann gelecegi için önem kazanmaktadır. Siyasal PartiterYasası'nda ve Seçim Yasasf ndaki birtakım olumsuzluklar nedeni ile ülkemizde rjolitikada sıkın- tılar yaşanmaktadır. Öncelikle dene- yimli, birikimli, yetenekli insanlar po- litikadan uzak durmaktadır. Belki de böyle insanlar, politikadan bılerek uzak- laştınlmış, küstürülmüş, yıldınlmışhr. "Kötü poütikaa iyi polirikacryı kovar" sözü geçerlik kazanmıştır. Politikanm güçlükleri, olumsuzluklan nedeniyle yetenekJi, birikimli, değerli insanlar politikadan uzak kalınca politika, ge- nel olarak olumsuz insanlann elinde kalmıştır. Politika, ulusun aynasıdır, ama Türkiye Büyük Millet Meclisi'ne bakınca, çoğu kez insanın, "Bu Meclis ulusumuzun hakkı nudır" diyesi geli- 'SoyluKanda...' Prof. Dr. Erol ERTUĞRUL Hukukçu, Aydın Atatürkçü Düşünce Derneği Başka, yor. Bu siyasal kadrolann, bu yöneti- cilerin on yıllardır uyguladıklan yön- temlerle ya da yöntemsizliklerle, ulu- sumuz yalnızca ekonomik açıdan de- ğil, aynı zamanda siyasal açıdan da gö- rûlmemiş bir çıkmaza getirilmiştir. Ül- kemiz yolsuzluklarda,dünyanın en ön sıralannda yer almaktadır. Gelir dağı- lımında ise dağılımuı en bozuk oidu- ğu ülkeler arasındadır. Dürüstlük, erdem yok edilmiştir. Kap kaç köşeyi dön, ge- misini yürüten kaptan deyişleri öne geçmiştir. Kültürsüz ve çıkarcı bir kuşak yetiş- miştir. "Anayasayıbirkezdelnıeklebir şeyotaaz", "Benim memnnnn işmi bi- Hr", "Ben zenginleri severim" sözleri, ülkemizi en üst düzeyde yönetenler- den gelmiştir. Ve geçerli sayılmıştır. Geçmişten bu yana, ûlkemizin en de- ğerli düşünürlen, bilim adamlan, yazar- lan, çizerleri, düşüncelerinden ötürü, bo- zuk düzene karşı çıktıklan için, çalıp çırpmayı engellemek istedikleri için, gerçek bir demokrasi istedikleri için acılara ugratılmışlar, işkencelerden ge- çirilmişler, cezaevlerine sokulmuşlar- dır.Böylece bir kuşak yok edilmiş, ge- ri kalanı da sındırümıştır. Sonuçta da ülkemiz yeteneksiz, çıkarcı, ödüncü, aymaz politikacılann elinde kalmıştır. Işte sonuç ortadadır: Türkiye ekonomik bakımdan tarihnıın en bunalımlı döne- mini yaşamakta, gelecegi ile ilgili ka- rarlar dışanda aünmakta ve Türkiye buna uymak zorunda bırakılmaktadır. Onca önemli sorun varken, son yıllar- da akıllara gelen siyasal başörtüsü (tür- ban), ülkenin en önemli sorunu duru- muna getirilmiştir. Genç kızlanmızın beyinleri yıkanmış, başlanna taktıkla- n bez parçalan ile kocalannın birkaç eşinden birisi olmaya hazırduruma ge- tirilmişlerdir. Bunlar yapılırken de de- mokrasiden, insan haklanndan söz edil- miştir. Kısaca, Türkiye yıllarca, irtica ile, bölücülükle uğraşır duruma getiril- miştir. Ülkemiz bunlarla uğraşırken ka- palı kapılar ardında ekonomik kaynak- lanmız yok edilmiş, yabancılara peş- keş çekilmiştir. Bankalanmız birer bi- rer yabancılara sanlmıştır. Turizm ku- nı rumlanmızm da yabancılara satışrnın hazırlıklan yapılmaktadır. Işsizlik ve yoksulluk giderek artmaktadır. Maliye Bakanı'mn açıklaması ile, 2001 yılı bütçesinin vergi gelirlerinin yüzdedok- san beşi borç faizlerine gitmektedir. Ülkeyi bu duruma getirenler, sanki bu durumdan kendileri sorumlu değil- miş gibi, hiç sıkılmadan yeni çıkış yol- lan (!) öneriyorlar. Sanİci bu durum- dan kendileri sorumlu degilmiş gibi, tt Yeniden yönetimibanaverin, ben düz- lüğeçıkarabinrinT deme yüzsüzlügü- nü gösterebıliyorlar. Ne mutlu ki hal- kımız sonundauyandı. Bunlaraaruk gü- venmıyor. Politikada yeni yüzler, yeni adlar aldatmacası altında, şeriatçılığı kanıtlanmış, bu yolda yargı kararlan ile cezalar almış kişilere, "artikdeğiş- tim" diyerek eski görüşlerini, gencilik- lerini, şeriatçılıklannı saklı tutarak hal- kımızı aldatmaya çabşanlara yüz ver- miyor. Belediyelerin olanaklannı, ge- rici, yobaz vakıflara, şirketlere peşkeş çekenler, türbanı bayrak yapanlar, ca- mileri kışla, minareleri süngü gibi gö- renler nasıl umut olabılırler... Olum- suzluğu denenmişlerle denenmekte olanlann, artık bu ülkeye verebılecek- leri hiçbir şey olmadığını halkımız kav- ramıştır. Kız ögrencileri bekâret dene- timinden geçirmek isteyen bakanlan, ış- kencecileri cezalandırmayı bırakıp iş- kenceyi ortaya çıkaran milletvekilleri- ni cezalandırmak isteyen bakanlan bu ulus unutmayacaktır. Her fırsatta Ata- türkçüolduklannı söyleyip, gerçekte ise Atatürkçülüğün A'sı ile büe ilgisi olma- yanlar, Atatürkçülüğe en büyük hain- likleri yapanlar, Cumhuriyet ılkelerini dışladılar. Atatürkçülüğün tam bağım- sızlık olduğunu bilmezlikten geldiler. Ve ülkeyi yabancılara bağımlı duruma getirdıler. Atatürkçülüğün ulusal ege- menlık olduğunu unuttular. Ama artık yetti... Ulusumuz soygun- culara, \iirgunculara, ülkenin bağımsız- lığını yok edenlere, gericilere, yobaz- lara, insan haklan, emek ve demokra- si düşmanlanna artık yol vermeyecek, aydınlık günlere çıkmayı başaracaktır. Bunugerçekleştırecekgücümüzvardır. Koşullar ne olursa olsun bunu başara-' cağız.Çünkü,iştebizeAtatürk'ünbuy- ruğu: "„ Bu ortam ve koşullarda büe ödevin Türk bağınısı/Jığıru ve Cumhu- rryetini kurtarmaktır. Gereksindiğin güçdamarlaniKlakisoytukarKİavaniırf ARADA BİR GÜLTEKİN ERDAL LES Sınavında EşitsizJik Eğitim bilimcileri eğitimin tanımını yaparken, is- tendik değişimden söz ederler. Aslında bu aynntı, eğitimin tanımlan arasında birleşilen tek noktadır. Eğitimin tanımı kadar, önemi de herkesçe konuşu- lup tartışılır. Yine aynı kişilerce toplumun gelecegi, çocuk ve gençlerimizin eğitimine bağlanır. Her fır- satta çocuklanmızın ve gençlerimizin ülkemiz için ne anlama geldığinden söz edilir ve onlarla övü- nülüp durulur. Dr. Montessori, Çocuk Eğitimi adlı kitabında çocuğun görevini, "Kendinden, içinde yaşadığı çevreyle uyum halinde, zamanına, yerine, kültü- rüne uygun bir insan yaratmaktır" diyerek, çocu- ğa fırsat verilmesi gerektiğini vurgular. Burada kas- tedilen fırsat, demokratik ve eşit eğıtimdir. Ülkemizdeki eğitimin eşitliğinden ne kadar söz edilir bilinmez. Van, Urfa, Dıyarbakır, Amasya şöy- le dursun, Istanbul içinde dahi okullar arasında eğitim eşitsizliği bilinen gerçek. Hatta ÖSS sına- vında dahi, okullara göre puan farkı verilmektedir. Sadece okulunun adı nedeniyle fazla puan alabi- len bir öğrencinin, öbür öğrencıye göre ne kadar eşit olduğu da tartışma konusudur. Gerek üniver- sitelere öğrenci ve gerekse aynı kurumlara öğre- tim görevlisi seçme sınavlannı yapan ÖSYM, han- gi sınavıyla tartışma konusu olmuyor ki? Yaptiğı her sınavı eşitsizlik ilkesine dayandıran merkezin, tüm eleştiri ve önerilere kulak tıkaması da acı bir ger- çektir. üsansüstü Eğitimi Giriş Sınavı (LES), aralık ve mayıs'ta olmak üzere yılda iki kez yapılıyor. Sına- va katılmak zorunda bırakılan her adaya, formla bir- likte küçük el kitapçıklan da veriliyor. Mayıs 01 dö- nemi kitapçığın Dr. Fethi Tokerimzalı önsözünde, "6u sınavda lisansüstü eğitimdeki başanda etkili olan sayısal, sözel ve mantıksal akıl yürûtme (mu- hakeme) becerilerini ölçmeyi amaçlayan her tür- lü soru sonılabilecektır" sözleri dikkat çekici. Sa- yın Toker, bu açıklamasıyla sanat eğitimi alan ve t bu alanda yüksek lisans ve doktora yapmak iste- "yen ve hatta yapmakta olan adaylann başanlarını da sayısal ve sözel becerilerine bağlıyor. Başka bir deyişle, ülkemizde sanat alanında akademik kari- yer yapabilmek için matematik bilmeniz gerekiyor. Sanat ve sanat tarihi derslerinin lisans, yüksek li- sans hatta doktora tezlerinin, makale ve araştırma- lannın önemli olmadığı vurgulanıyor. Zira 160 so- ruluk bu sınavda, sanatla ilgili sorulara hiç yer ve- rilmiyor. Daha önceleri eğitim fakültelerinde bağımsız bö- lüm olan resim ve müzik öğretmenlikleri, YÖK Baş- kanı Sayın Kemal Gürüz'ün üstün bilgi ve bece- rileriyle birleştirilerek kapsamlan daraltılmış, LES en- geliyle de tamamen etkisiz hale getirilmiştir. Bunu LES'te, uygulanışında ve hatta puanlamasında açıkça görebiliriz. ÖSYM ilginç bir sınav anlayışıy- la, sayısal ve sözel bölümlerini ayn ayn, 90 daki- kalık sürelerle veriyor. Hangi mantıkladır bilinmez, ilk 90 dakikalık sürede sayısal bölüm yapılmaya zo- runlu bırakılıyor. Böytecezaman avantajını sözel bö- lümünde kullanmak isteyen, sanat eğitimi almış adaylar demokrasinin ince çizgisinde yanş dışı bı- rakılmış oluyor. Peki ya puanlama? Buradaki tutum da sanat eğitimi almış adaylan etkisiz kılacak ka- dar adaletsiz. Her ne hikmetse puanlama yapılır- ken mağdur adaylar eşit ağırlık esaslanna, sayısal bölüm mezunu adaylar ise sayısal standart puan- lamaya tabi tutuluyorlar. İlk bakışta doğru gibi gö- rünse de, adaletsizliğin vurgunu bu noktada yapı- lıyor. Fakültelerin fen ve matematik ağıriıklı bölüm- lerinden mezun adayın yaptığı her sayısal yanıt 0.7, her sözel yanıt 0.3'le, fen edebiyat bölümü me- zunlannın heryanıtı 0.3'le, fen edebiyat bölümü me- zunlannın her yanıtı 0.3 ve 0.7 çarpılarak hesapla- nırken, eşit ağırlık standartlanna tabi tutulan sanat eğitimi mezunlannın mağdur edilmiş adaylannın her iki bölümde de yanıtlan 0.5 ile çarpıhyor. Düz mantık hesabına göre öbür iki bölümden mezun adaylar, kendi alanlanndaki sorulann tamamını yap- mış olsalar 56 gibi barajın üstünde bir puan alabi- lecekken, mağdur edilmiş adaylar sayısal yada sö- zel sorularının tamamını yapmaları durumunda, barajın altında kabul edilen 40 puan almış olacak! Kısacası ülkemizde sanatçı olmanız için mate- matik bilmeniz gerekiyor!.. Sözün kısası, ülkemi- zin sanata, eğitimcisine ve öğrencilerine gereksi- nimi olmadığı söylenmek isteniyor. Muayene, Teşhis, Tedav! TÜRK KALP VAKFI 19 Mayıs Cad. No: 8 Şişli/Istanbul Td: (212) 212 07 07 (pbx) Faks: (212) 212 68 35 Intemet http://www.tkv.org.tr e-mail: gen.sekreter >ı tkv.org.tr koordinatorta tkv.org.tr C umhurbaşkanı Ah- met Necdet Sezer'in Hollanda ziyareti sı- rasında kraliçenin kardeşı Margriet, Setnra Sezer'e sormuş: "Tûrki- ye'ye dönânce yine örtüneceksi- niz,değimi?"' Boyalı basınımız bu- na "cehalet dolu soru" dedı. Hak- sız da sayılmaz. Onlarca yıldır Av- nq)a Birliği'ne girmek isteyen, 3 mılyon insanı da Batı ülkelennde yaşayan Türkiye'yi, Avrupalı tanı- mıyor. Kraliçe kardeşi de, lise öğ- retmeni de, ınşaat işçisi de... Fakat tüm suç onlarda mı? Ankara zah- met edip de ûlkemizin kültürünü, insanlannı, geleneklerini Avrupa- lıya tanıtıyor mu? Türkiye'yi yö- netenler, başımıza çorap örmek is- teyenlerin ortaya attığı ve de bizi devamlı haksız çıkardığı "bölâcâ terörörgfitû" ya da "sözde Erroe- ni soykmmı" gibi hayati konular- da bıle haklılığımızı Batı'ya anlat- mak zahmetine girmiyor. Türkiye, küreselleşmenin adımlannın çok- tan anldığı 21. yüzyılda kendini ta- nıtamıyor, bir türlü dışanya açıla- mıyor. Omeğin, Türkiye ile Almanya arasında kültür alışverişi hemen hemen sıfir. Kültürümüzü Alman- Kültürel Yalnızlık AhmetARPAD ya'da tanıtmak için 40 yıl boyun- ca hiç çaba gösterilmedi. Ülkesin- de 2.5 milyona yakın Türk'ü ba- nndıran AJmanya'nın politikacıla- rı da Türk kültürünü hiçbir zaman önemsemedi. Elli bin Almanın ya- şadığı Türkiye'de ise Alman kül- türü onlarca yıldır çok ilgi çekiyor, üç büyük kentimizdeki Goethe Enstitülen dolup taşıyor. Alman dili edebiyatından binlerce eser Türkçeye kazandmlmışken Al- mancaya çevrilmiş Türk yazarla- nnın kıtaplannın toplamı, Hein- rich BöB'ün Türkçe çevirileri ya- pılmış eserlerinin sayısına eşit! Hepimiz biliyoruz ki Alman top- lumu Türkiye üzerine oldukça ön- yargılı. Almanya'da ömürlerini ge- çirmış ınsanlanmız da Almanlar- la iç içe değil, bırbirine dokunma- dan, yan yana, kabuğuna çekil- miş, kendi halinde yaşamını sür- dürmekte. Içine kapanık diyebı- leceğimiz bu insanlar boş zaman- lannı istasyonlarda, kahvelerde geçıriyor, boyalı gazetelerimizi okuyor, çanaktan Türk kanallan- ru seyrediyor, şeriat özlemi duyan- lann tuzağına düşüyor. Gettolaş- ma hızlanırken yabancı düşman- lığı da katlanarak artıyor, Alman toplumu ile ortak yaşam gittikçe daha çok tehlikeye giriyor. Politi- kacılara gelince. onlar bir yandan daha çok cami ve mescidin açıl- masına ızin verirken öte yandan da "Türkler tophıma uyum sağlanu- yor" diyebiliyor. İnsan isterdı kı, önyargılara kar- şı camilerle değil, Türk kültür ens- titülen ile dolduralım bu ülkeyi. Al- manya'da kendi çabası ile adını az çok duyurabilmiş Türk yazar, şa- ir, ressam, müzisyen ve yontu us- talan yalnız. Bu insanlara kucak açalım, kültür enstitülerimizde on- lan biraraya getirelim. Türkiye'den gidecek sanatçılanmızla birlikte tanıtalım onlan Alman toplumu- na. Kültürümüz, önyargılarla sa- vaşta 'silah' olsun. Bu güzel düş tam 40 yıllık! Po- lıtıkacılanmızın günJük çıkar he- saplan ne olursa olsun, Batı ülke- leri ile kültür ilişkilerinin oluşru- rulması. kahcılığı ve de geliştiril- mesi kaçınılmaz bir sorumluluk- fur. Kültür alışverişinden yola çı- karaktoplumlararası diyaloğu sağ- lamak hem Türkiye'nin hem de Almanya'nın görevidir. Ancak 40 yılda bu 'kültür köprüsü'nü ne- dense bir türlü kuramadılar. Bir bıldikleri olmalı! Türkiye'de okuma-yazma bilen- lerin; lise, üni\ersite diplomasını cebine koyanlann sayısı katlanır- ken toplumun yozlaşması da aynı hızla arttı. 1940-1970 yıllan ara- sında bu toplum üstün başanlı ya- zar, düşünür gazeteci, sınema ve tıyatro sanatçısı, rejısör, besteci ve müzisyen çıkardı. Peki, ya son- ra?.. Sonra toplum, kendıne çok ge- rekli bu insanlan üretemedi. 12 Eylül öncesi ve sonrasında Türki- ye'de düşünmeyen, düşünce üret- meyen insan yetiştirilmedi mi? Toplum kültürsüz bırakıldı, bilinç- lı olarak 'kültüre negerek var. Kül- türiiniçsıetükürecekga Kültür dü- şündürür. düşünen kafa tehükeii- dir, düşünce tehlikelidir. Düşünce- yi kovacaksuı her rasüadığın yer* de' kafa yapısı ülkeyi bugün için- de bulunduğu yozlaşmaya getirdi. Yirmi yıl önce atılan tohumlar çoktanyeşerdi. OycdcftBonk 0SÜMERBANK| Halkımızın Bilgisine Sümerbank, 10 Ağustos 2001 tarihi itibariyle, Ordu Yardımlaşma Kurumu OYAK tarafından devralınmıştır. Sümerbank mudi ve müşterılerine hizmet vermeye devam edecek ve Grubumuzun güçlü bankası Oyak Bank ile en kısa sürede birleştirilecektir. OYAK her iki bankasının arkasında tüm gücü ve güvencesiyle durmaktadır. Değerli halkımızı her iki bankamiEin hizmetlerinden yararlanmaya davet ediyoruz. Kamuoyuna saygıyla duyurulur. OYAK'ın Mtsyonu: OYAK"ın Vtzyonu: OYAK'tn Değerieri: OYAK, bir yandan üyelerce arzulanan hızmetlen bir şırket anlayışı ıçınde en üst standartlarda sağlarken, dığer yandan da ûyslenne maksımum nemayı sağlamaya yönelik olarak, çevre ve toptum duyarlılığı ıçmde, bir hotdıng yaklaşımı çerçevesmde portföy ve ıştırak yatınmlan yapan, tüm faalıyetlerınde aktuaryel dengeyi öncslıMe gözeten bir sosyal yardımlaşma kurumudur. Oye muttuiuğunu öaıma göz önünde tutarak. değışım gereklıiığını benımseyıp dünya ve Türkiye dekı yenıhklerı yakalamak. Kurum'a olduğu kadar ülkeye de yararlı yattrımlar yapmak, Kurum'un kaynaklarını rıske sokmadan ûyelere her yıl artan reel kar dağıtmayı hedeflemek Oavranışlarımızı, kararfarımızı ve iş amaçlarımızı yönlendıren ortak değertenmız . Dürüstlük • Şeffaflık • Yaratıcıltk • Mûkemmelıyet • Karşılıklı Saygı • Sorumluluk .Adaiet .Rekabet • Üye ve Çalışanların Mutluluğu OYAK Ordu Yardımlaşma Kurumu MUSTAFA «ALBAY'DAN YENİ BİR ARAŞTIRMA KİTABI!.. Bu kıtapta yer alan konulann tumü gerçektır Türkiye'nin 9O'lı yıllanna dâmgastm vuran, bânka boşaltmalanndan küçük bir kesitı aktarmaktadır. Demıreller aılesınden yegen I. Yahya, 1970'h yıllarda ise yegen II Yahya. cepten para harcamadan banka sahıbı olup. kendi bankasının içını boşaltmaya gınşen bir kışı olarak tanhtekı yennı aldı. Mustafa BALBAY, Y. Murat Demırel'ın mUMİT eserlennı ızlemekle kalmadı, yazdı. Sız de okuyun... KITAPCINIZDAN İSTEYINİ2 MMMIM ft312)m3l2f' CUNEYT ARCAYUREK UyMer» MataUar KüçHtlert GerfeMer.- 3 0 Kriz Öıal'ın Türkiye'yi savaşa sokmak için üstün çaboları; soğduyulu bir generalin, cumhuriyet tarihinde, Öıal'a vesavaşa görülmedik biçjmde karçı Savaş polHikadald oynaşmalar, kaynafmalaL Arcayürek, ibret belgeleri sunuyoı Dizinin öteki kitapları 1. Demokrasi Dönemecınde Üç Adam / 3 bs. 2. Bir Gkten - Bir Gelen - Bir Bekleyen / 2. bs. 3. Knz Doğuran Savaş / 2 bs. 4 Bekleyen Adamın Gerçekleşen Düşü / 3. bs 5 Eteklı Demokrasi / 3. bs 7000ooo 7000000 7000000 7000000 7000000 www.bilgiyayinevi.com.tr BİUM YAYINEVİ Meşrulyet Cad 46/A Yenışehır • 06420/ANKARA Tel (0-312) 434 49 98 - 434 49 99 Faks (0-312) 431 77 58 BİLGİ DAâmM Nar)ıbahçeSok.No17, Kat1,Caf53k)ğlu-34360(1STANBUL Tel (0-212) 522 52 01 - 520 02 59 Faks (0-212) 527 41 19 BtLOİ KITABEVİ Sakarya Cad 8/A Kızılay - 06420/ANKARA Tel (0-312) 434 41 06 - 434 41 07 Faks (0-312) 43319 36 ATTİLÂ İLHAMn ŞİİRLERİ102. BASKIDA KIMI SEVSEM, SENSIN.. Attitâ llhan Bir büyük ustanın, Attifâ İıhan'ın yeni şiir kitabı "Kimi Sevsem, Sensin... Attilâ İlhan'm kendi deyişiule "Bütûn bir ömriin özetil ATTİLÂ İLHAN / BÜTÜN ŞİİRLERİ 1. DUVAR/10. bs. • 3500ooo 2. SİSLERBULVARI/11. bs - 285Oooo 3. YAĞMURKAÇAĞI/11.bs 2000ooo 4. BENSANAMECBURUM/14 bs. 2850ooo 5. BELAÇIÇEĞI/7 bs. . . 2000ooo 6. YASAKSEV1ŞMEK/8 bs -., . 2000ooo 7. TUTUKLUNUNGÜNLÜĞÜ/7 bs 2850ooo •1974 Turk Dıl Kurumu Şnr ÖdOlu" ; 8. BÖYLE BİR SEVMEK / 8 bs. • ' 285Oooo 9. ELDEVARHÜZÜN/8. bs. " 2000ooo 10. KORKUNUN KRALLIĞI / 4bs. 2850ooo 11. AYRIUKSEVDÂYADÂHIL/6. bs. 2OOOooo 12. KİMI SEVSEM, SENSIN / 8 bs. '- .. 2500ooo [ www.bilgiyayinevi.com.tr BİLOİ YAYINEVİ M^utyet Cad 46/A Yenışehır - 06420/ANKARA Tel (0-312) 434 49 98 - 434 49 99 Faks (0-312) 431 77 58 BİLOİ DAÖTIM Narlıbahçe Sok. No 17, Kat1, Cağaloğlu - 34360/tSTANBUl Td: (0-212) 522 52 01 - 520 02 59 Faks. (0-212) 527 4119 BİLBİ KİTABEVİ Sakarya Cad 8/A Kızılay - 06420/ANKARA Tel: (0-312) 434 41 06 - 434 41 07 Faks- (0-312) 43319 36 T.C. KADIKÖY 2. AS1İYE HUKUK MAHKEMESİ'NDEN Dosya No: 2000/935 Davacı Jale Gonca Semiz vekili tarafindan davalı Sedat Semiz aleyhine açılan boşanma davasında da- valıya tebligat yapılamadığından dava dılekçesinin ilanen tebhğine karar verilmış olup; Davacı vekili 26.09.2000 tarihli dilekçesinde eş- lerin evli olup aralannda geçımsizlık olduğunu, şid- detli geçimsizlik nedeni ile taraflann boşanmalanna karar verilmesini talep etmış, davahnın adresi tespit edilemediğinden ilanen tebligata karar verilmiş olup, duruşmanın bırakıldığı 23.10.2001 günü saat 10.30'da mahkememızde hazır bulunması, gelmedi- ği, mazeret bildırmedıği veya kendisinı bir vekille temsil ettirmediği takdirde davanın yokluğunda gö- rülüp karar verileceği ve gazetenin yayımlandığı ta- rihten itibaren 7 gün sonra tebliğ edilmiş sayılacağı dava dilekçesi ve duruşma günü tebliği yerine geç- mek üzere davalı Sedat Semiz'e ilan olunur. 08.08.2001 Basm: 47040 Memleket meseleleri ile ilgılenenlerin . yeni internet adresi inadina.com
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle