17 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 6 TEMMUZ 2001 CUA 8 HABERLER Çakıcı'nın yapgılanması • Istanbul Haber Servisi - Fransa'nın tstanbul Başkonsolosluğu'nda görevli bir Fransıza silahlı saldın düzenlemek için hazırlık yaptıklan öne sürülen ülkücü mafya Iideri Alaattin Çakıcı ile 6 adamının yargılanmasına devam ediidi. Istanbul l No'lu DGM'deki davada. mahkeme heyeti. dosyadaki eksikliklerin giderilmesi amacıyla duruşmayı erteledi. Başbağtar'm 8.ym • KEMALİYE(AA)- Erzincan'ın Kemaliye ilçesine bağlı Başbağlar köyünde, 5 Temmuz 1993 yılında köy meydanında toplanarak öldürülen 33 kişi dün törenlerle anıldı. Katledilen 33 kişi anısına Başbağlarda yaptınlan anıt önünde saygı duruşunda bulunuldu ve tstiklal Marşı okundu. Kemaliye Kaymakamı Ferhat Kurtoğlu törende. katliamın sorumlusu 12 militanın öldürüldüğünü belirtti. CanKurtaran ifade verdi • Istanbul Haber Servisi - Cankurtaran Holding Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Emin Cankurtaran. Orhan Aslıtürk ve Muhammet Ciğer'in sahibi olduklan ASCOR adh firmadan 5 ayn şirketi aduıa 46 milyon 532 bin dolarlık naylon fatura aldığı iddiasıyla ilgili olarak Şişli Cumhuriyet Savcısı Mecit Ceylan'a ifade verdi. Eylemine tahliye edildikten sonra da devam eden Özocak, 201. günde yaşammı yitirdi Ftipiııde27. öliim de geldîİZMİR (Cumhuriyet Ege Bü- rosu) - Buca Cezaevi 'nde ölûm onıcu eylemindeyken Atatürk Eğitim ve Araştırma Hastane- si'ne kaldınlan, bir ay önce tah- liye edildikten sonra dışanda da eylernini sürdüren Mahmut Gök- han Özocak (41), 201. günde yaşamını yitirdi. 14yılahüküm- lü Mahmut Gökhan Özocak, ey- leme Karşıyaka ilçesi YamanJar semtindeki bir evde devam edi- yordu. Özocak'ın cenazesi, otop- si amacıyla morga kaldınldı. Özocak'la birlikte ölüm orucun- da yaşamını yitirenlerin sayısı 27'ye yükseldi. Mahmut Gökhan Özocak, ölüm orucu eyleminin 187. gü- nünde yaptığımız röportajda, ya- şadığı sürecin, F tipi cezaevi ek- • 14 yıla hükümlü Mahmut Gökhan Özocak, Buca Cezaevi'nde başladığı ölüm orucunu bir ay önce tahliye edildikten sonra dışanda da sürdürdü. 41 yaşındaki Özocak, kaldınldığı Atatürk Eğitim ve Araştırma Hastanesi'nde tedaviyi kabul etmemişti. seninde ABD, AB ve MF'nin po- litikalanna karşı çıkmak oldu- ğunu vurgularruştı. 'Hayata Dönüş' olarak adlan- dınlan 19 Arahk 2000 tarihinde- ki operasyon sırasında Buca Ce- zaevi'nde olduğunu belirten Özo- cak, ardından zor kullanılarak Atatürk Eğitim ve Araşurma Has- tanesi'ne kaldınldığını söylemiş- ti. Hastanedeki ilk günlerinde uzun süre B-1 vitamini almadık- lannı belirten özocak, şunlan anlatmıştı: "Ancak zorla übbi müdahale yapılacak durumda değildik. Ölüm orucundan kavnaklanan rahatsızlıklanmı/ vardı ve eylem hapishanedeki temsikikrimi/Je görüşüierek bitirilebilirdi F tipi cezae\leri bir izolasyondur. Aile- lerüı Idşilik haklanna ve avukat- lanımza, yani savunma hakkı- mıza karşı bir saldındır. Hasta- nedeyapılan zorla müdahale, di- renişi Sağhk Bakanlığu Adalet Bakanlığı ve Içişleri Bakanhğı eliyle larma operasyonudur. Ba- na da zorla übbi müdahaleyapıl- tİL Gürsel Atmaz'a zor kullanı- larak yapılan übbi müdahalenin ardındanyaşama gözJerini yum- duğuyatağajandarma tarafindan kelepçelenerek yaünldım. Elle- rinı hemşireler tarafindan sargı bezleriy le yatağa bağlandı. Tıb- bi müdahaie>i reddettiğim bflin- mesine rağmen zorla serum ve- rildi. Serumu sökerek tedaviyi reddettim. Tüm bu geüşmeler TTB üyesi doktotiarm gözetimin- de vapüdL Doktoıiann üzerinde kimin gücü ve etkisi var?" Eylemi evde de sürdürdü Ölüm orucu eylemini halen TAYAD'lı bir ailenin evinde sür- dürdüğünü söyleyen Mahmut Gökhan Özocak, eylemlerirün F tipi cezaevieriyle birlikte IMF politikalanna da karşı çıkmak oiduğunu bildirerek şunlan söy- lemişti: "ABDve ABemperyaKzmi ken- di ülkelerinde insanlan yok et- mek, çürüünek için her rüriü sis- temi u\ gulamakta, büyük bir in- sanlık suçu işlemektedirler. Bu ülkeler sosyalistblokun çözülme- sinden sonra ülkemizi yağmala- yarak Ortadogu'da yeni mevzi- ler elde etmek istemektediıier. Ecevit hükümeti, hücre sistemi- ne geçilmeden IMF politikalan- nı uygulayamayacakiannı açıkça belirtmişlerdir. Vatanımız, ABD ucak gemileri ve destroyerleriyle dolup taşmakta; fabrikalanmız, emeğimi/ IMF ve ABD emper- yaüzminepeşkeş çekflmektedir. F tipi hücrelerABD,AB ve IMF pa- tentüdir." Motosikleti ile gidiyor Şehit oğlu için yollarda ERZURUM(AA)-Oğlu ÖzdenAşın- maz'ın 1994'de şehit olduğu Bitlis'üı Mutki ilçesi Kavakbaşı mevkiine git- mek için motosikletiyle Muğla'danyo- la çıkan baba Ihsan Aşuımaz, Erzu- rum'ageldi. Muğla dan 26 Haziran Salı günü yo- la çıkan şehit babası Aşınmaz, dün ulaştığı Erzurum'da tl Jandarma Alay Komutanlığı'na gitti. Il Jandarma Ko- mutanlığı 'nda törenle karşılanan Aşın- maz'ı, II Jandarma Alay Komutanı Al- bay Nuh Ata Avadan, makamında ka- bul etti. Aşınmaz, ruhlann insanın öl- düğü yerde bulunduğuna inandığını, bu nedenle teröristler tarafindan şehit edilen oğlunu, şehit düştüğü yerde zi- yarete gittigini söyledi. Yolculuk esna- sında kendisine eşlik eden jandarmaya teşekkür borcu olduğunu ifade eden Aşınmaz, diğer şehit ailelerini de ço- cuklannm şehit düştüğü yerleri ziyare- te davet etti. Aşınmaz, motosikletli yol- culuğunun amacının, terörden mağdur olan ailelerin acılannı bir şekilde ka- muoyuna aktarmak olduğunu belirtti. Il Jandarma Alay Komutanı Albay Avadan da Aşınmaz'ın ziyaretinden memnun olduğunu ve teröristiere kar- şı mücadele sırasında şehit olanlar ve gazikrin hiçbir zaman unutulmadığı- nı söyledi. Aşınmaz, bu yıl 7'ncisini yap- tığı motosikletli yolculuğunda, Erzu- rum'dan Ağn'ya, oradan da Bitlis'e geçecek. 'Ölümleri durdurun' HADEP ve ÖDP tstanbul il örgütleri ile İHD tstanbul Şubesi ve Halkevleri, tecridin kakhnlması, ölümlerin durması ve acılann düımesi için 15 Temmuz'da Şişli Abide-i Hürriyet MeydanTnda miting düzenİeyecek. "Ölümleri durdurun, yaşam hakkına saygı" mitinginin düzenley icileri, tnsan Haklan Derneği tstanbul Şubesi'nde düzenledikleri basuı toplanüsında, "duymak istemeyen kulaklara, görmek istemeyen gözlere bir kez daha çağn yapmak amacıyla" bir arava geldiklerini beKrttiler. (FotoğrafÖZLEM GÜVEMLİ) Eken ve Şahin'in cezasına onama ANKARA(CumhuriyetBü- rosu) - Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı, Susurluk kazasın- dan sonra ortaya çıkan iddialar- la ilgili yargılanan eski MlT görevlisi Korkut Eken ve es- ki Özel Harekât Dairesi Baş- kanvekili İbrahim Şahin'in 6'şar yıl ağır hapis cezasına çarptınlmasına ilişkdn Istanbul 6 No'lu DGM'nin karannın onanmasını istedi. Yargıtay, aynı davada yargılanarak 4'er yıl ağır hapis cezasına çarptı- rılan ve aralannda özel hare- kâtçı eski polis memurlannın bulunduğu 12 sanık için de onama karan verilmesi gerek- tiğini bildirdi. Alınan bilgiye göre, Yargı- tay Cumhuriyet Başsavcılığı, sanıklann temyiz istemine iliş- kin tebliğnamesini tamamla- dı. Tebliğnamede Istanbul 6 No'lu DGM'nin verdiği ka- rann usul ve yasaya uygun ol- duğu belirtilerekonanması is- tendi. Bassavcıhk dava dosyasını temyiz incelemesinin yapıla- cağı Yargıtay 8. Ceza Daire- si'ne gönderdi. Ceza Dairesî, 20 Eylül günü yapacağı duruş- manın ardından temyiz istemi- ne ilişkin karannı açıklaya- cak. Tebliğnamenin bağlayıcılı- ğının olmamasına karşın, Is- tanbul 6 No'lu DGM'nin ka- rannın bozulması halinde, Baş- savcılık bu karara doğrudan CezaGenel Kurulu'nda itiraz edebilecek. 4 yıi süren davayı 12 Şubat 2001 tarihinde karara bağla- yan Istanbul 6 No'lu DGM, sa- nıklardan ibrahim Şahin ve Korkut Eken'i Türk Ceza Ya- sası 'nın (TCY) 313. maddesi- nin 2,3 ve 4. fıkralan uyann- ca "Ciiriim işlemek amacıy la teşekkül oluşturmak ve bu te- şekkülü yönetmek" suçundan 6'şar yıl ağır hapis cezasına çarptırmıştı. ibrahim Şahin ve Eken, ömür boyu kamu hizmetlerin- den men edilerek haklannda yurtdışına çıkış yasağı konul- muştu. Bekaroğlu: Çelişkileri şaşırtıcı bulmadım tZMİR (Cumhuriyet Ege Büro- su) - Eski TBMM lnsan Haklan Komisyonu üyesi ve kapatılan FP'nin Rize Milletveküi Mehmet Bekaroğlu, "Hayata Dönüş" ope- rasyonundan sonra jandarmanın hazırladığı tutanaklar ile adli tıp raporlan arasmdaki çelişkiyi şa- şırtıcı bulmadı. Bekaroğlu, *Bn»- lann ortaya çıkmasma şaşmamak lazun. Bu tüm olaylarda böyJey di Raporiar ile bu olaym üzerindeld karanhk noktalar çıplak bir biçim- de ortaya konuldu. fşkence de tee- rit de devam ediyor" dedi. Hüseyin Karabey'in yaptığı ve cezaevJerinde tecrit sonuçlannın ele alındığı "SessizÖlüın'' adlı fil- min Izmir'deki galasma katıian Mehmet Bekaroğlu, jandarmanın hazırladığı it ola>yeriraporfann nda bu kez çok ciddi çelişkilerin oldu- ğunu belirterek tstanbul Başsavcı- sı ile Bayrampaşa Cezaevi Savcı- sı'nın bu raporu imzalamamasım^ anlamlı bulduğunu, olayın basına * yansıyan şeklinde bile soru işaret- lerinin bulunduğunu söyledi. Be- karoğlu, şöyle konuştu: "Ulueanlar'da hazuianan tuta- naklarda da kuş sapanlan, saçma- lar,av tüfekleri bulunduğu ve mao- kûmlann bu av tüfekleri) lebirbir- lerini arkadan vurduğu şekfindekr tutanaklar adh' üp raporlan tara- findan yaJaniannıışü. O zaman ofaş- turulan TBMM tnsan Haklan Ak Konasvonu'nda bizegetenön rapor- lan da bu şüpheJer nedeniyk red- detmiştün." AP'den insan haklan talebi STRASBOURG (AA) - Avrupa Parlamentosu (AP) Genel Kurulu, "AB" nin tnsan Haklan Politikası ve 2600 Yılında Tüm Dünyada tnsan Haklan" başlıkh raporu dün kabul etti. Raporun Türkiye bölümünde, "AP. AB Komisyonu'ndan, Türki- ye fle tam üyeük sürecinde kabul edilen ortakok anlaşmaa sözkşnıe- siçerçevesinde GüneydoğuAnado- lu'daki inlalleri gündeme getirme- sini ister" ifadeierine yer verildi. Raporda, "AP, Türk hükümetin- den, Güneydoğu Anadolu'da köy- lerinden aynhnış yaklaşık 500 bin kişinin evierine dönmesini garanti etmesini talep eder" denildi. Dışişleıi Bakanhğı 9 ri]n bir daveti üzerine Av.MORDODtNAR GeçenJerde, Dışişleri Bakanlığı, JJcin- ci Dünya Savaşı yıllannda Almanlann Yahudilere karşı uyguladığı soykınm- da 3 Türk diplomatın kendi fonksiyon- lannın çok ötesine giderek birçok Ya- hudiyi Almanların pençesınden kur- tarmış olmalan dolayısıyla kendileri- ne, Israil'in Ankara'daki büyükelçisi ile birlikte liyakat madalyalannın tak- dimi törenine bizi da\et etti. Töreni, bakanlığın müsteşan Bay Loğoğlu ida- re edecekti. Tabii ki davete icabet et- tik. Cemal Reşit Rey Konser Salo- nu'nda yapılan bu merasimde, Müste- şar Bay Loğoğlu yerine gelen zat. kür- süyeçıkarak onlan tanıttı: Savaşyıila- nnda Marsilya'da başkonsolos olan Bay \ecdet Kent. Rodos'ta başkonsolos olan bay Salahattin Ülkümen ve Pa- ris'e başkonsolos muavini olan Bay Namık Yolga. Onlan tanıtırken yanın- daki büyük ekranda ev%ela Bay Nec- det Kent. Marsilya'dan ölüm kampla- nna giden trendeki birçok Yahudiyi - eskiden Türk vatandaşı olsun olmasm- kurtanp kendilerine Türk pasaportu- nu vererek Almanlann elinden nasıl kaptığını bü>ük bir kibarlıkla ve hiç abartmadan anlatıyordu. Ardından. Bay Salahattin Ülkümen, yine bmiik ek- randa, ölüme giden bir grup Yahudiyi. kendilerine Türk pasaportunu vererek kurtardığını aynj kibarlıkla ve ayru va- karla anlattı. Etkilenmemek mümkün değildi. Davetlilerde hissedilir bir he- yecan ve de birnevi gurur vardı. Bu iki ekranlı konuşmadan sonra, üçüncüsü- nübeklerken ve hepimiz bakanlık na- mına konuşandan Bay Namık Yolga'nın neyaptığının \e nasıl yaptığının hıkâ- yesini de beklerken buna hiç değinil- medi ve merasime geçildi. Sahne önüne konan dört basamaklı ufak merdiveni baylar Necdet Kent, Salahattin Ülkümen ve Namık Yolga bir- kaç gencin yardımı ile güçlükle çıktı- lar (üçü de 85 yaşını geçkin beyefen- dılerdir) ve nişan verme merasimi baş- ladı, şiltler ve madalyalar verildi ve akabinde CRR fuayesinde ufak bir kok- teyl verildi. Hazır bulunanlar birbirle- rine Bay Namık Yolga'nın ne için tal- tif edildiğini sorup durdular ve bunu an- layamadan oradan aynldılar. Ama ben biliyorum. Anlatayım. Efen- dim, benim okuduğum Galatasaray Li- sesi'nde, orta mektepten lise son sını- fına kadar, bir mektep arkadaşım var- dı: FarukSayar. Herkesin bildiği "Ri- yazij'eci SaBh ZeJdw nin oğlu. Üvey an- nesi de Halide Edip Adıvar'dı. O mek- tep sıralanndan beri hepimiz Faruk'un bizden daha kültür meraklısı, daha mü- tecessis, daha aydın, daha çaplı oldu- ğunu biliyorduk. Derslerde hepimiz hanl hanl notlar alırken o yahıız yarım kulaktan dinler, not almaz, akşamlan Marcel Proust, AndreGide, Dostoyevs- ki okur ve fakat ertesi günü ayağa kal- dınldığnıda dersleri bizden iyi bilirdi. Mektep sıralanndan beri aramızdaki bilgi ve kültür mesafesinin açılmasına rağmen dostluğumuzhep artmıştır. Li- se son sınıfında bir kısmunız "febefe" sınıfına giderken o "fen* sınıfına geç- ti. Herhalde, mühendis veya sanayici mesleğini seçmişti. Ancak son sınıfı bitirdikten sonra "fen"ciler Almanya, Isviçre, Avusturya gibi memleketlere tahsillerine devam etmek üzere gider- ken Faruk, uzunca düşünülmüş bir ka- rarhlıkla Paris'te Sorbonne'a gitti. Bu kadar matematik ve fizik okuduktan sonra Sorbonne'a gitmesini hepimiz yadugadık, ama nafile, söz geçireme- dik. Paris'e gitti ve nerede ise orada kay- boldu. Zaten, gittiğinden iki sene son- ra Ikinci Dünya Savaşı başlamıştı ve Al- manlar Polonya'dan sonra Fransa'nın bir kısmını (Paris dahil) işgal ettiler. Her ne kadar oradaki büyükelçiliğimiz gazetelere ilan vererek Türklerin yur- da dönmesini istemiş ve birçoklan (Ra- gıp Sanca, Mehmet Ali Aybar vs...) dönmüşse de Faruk dönmedi. Bir sene sonraki ilanda da dönmedi. Ancak 1943 yıhnda birdenbire Istanbul 'da göründü, parasız pulsuz, meteliksiz ve de bir Fransız hanım ile evli olarak. Hepimiz seferber olduk, içimizde yer ettik, ken- disine iş bulduk. Bir müddet sonra ka- nsından aynldı ve Le\la Hanımeftndi ile evlendi, çocuklan oldu. Birbirimi- ze çok yakındık ve bu böyle 50 sene de- vam etti. Faruk 3 sene evvel vefat etti. Böyle- sine olağanüstü ve yakın bir arkadaşı- mın vefatı üzerine, onun anısına saygı olarak "Cumhuriyet" gazetesinde (30.9.1997) bir yazı yazmıştım. Bir- kaç ay sonra, "Tarih ve Tophım" der- gisinde (Nisan ] 998) çıkan bir yazıda, yazdığım yazıya atıf yapılarak Faruk'un insan taraflannı çizdiğimi, ancak onun bir de ideolog ve militan tarafı da ol- duğunu ve kendilerinin bunu anlata- caklannı yazıyordu. Beraberce okuyş- lım: u Paris mukavemet teşkilattnda bera- ber çahşüğı Galatasaray hocalanndan Maurice Bayen ileişbirüği ederek o za- manlarda Paris Türk EIçiMği memuru olan Namık Yolga'mn yardımı ile sefa- retten 176 boş pasaport alarak onlara Türk öğrencileri ve vatandaşlannın kimKklerüıi ve Almanlann aradığı Mu- sevilerin fotoğraflaruuyapışnrarak tas- dik etmişler. Faruk onlara kaülrruş ve hamile kansuu da yanına alarak sözüm ona vıırda dönüş yapan bir grup va- tandaş olarak yola çıkmışlar. .Muse\ile- rin çoğunun Türkçe bilmeyişi, durumu daha da tehlikeli bir hale sokmakta idi. oysa plan çok ustaca tertip edilmişti, dönüş Paris-Beriin-Köstence, oradan da gemi ile Istanbul olarak planlanmış- ü. Bu garip yolun seçilmesi Alman Na- zilerini uyutmak için, kimse Muse\ ile- rin Paris'ten Beriin'e trenle gidebilece- ğini aklına getirememişti, kimse de Ber- h'n'den Köstence'ye giden bir grupta Musevilerin olabileceğini düşüneme- nüşti. Böylece yolda kontrol edihne ris- ki azalülnuşü. Ancak Türkçe bilen Fa- ruk ve bir-iki Musevinin grubun başın- da olması zorunhı idi Bu nedenle Fa- ruk kansuıı vagona aunadı ve başka bir \agonla seyahat ettirdi, böylece onun sözde yurda dönüş yapan \Iuse\ilerle karşıiaşmasını önledi, sanınm Iren Me- likof-Sayar son zamanlara kadar bu sırn çözümlemiş değildir, bu da gerçek bir gizliliğin çokönemli bir ön şarüdır." Hayretten donakaldık. Nasıl? Bura- da sıkça gördüğümüz "bizim Faruk", okuldaki zayıfnaif Faruk, lakabı "sh- ri" olan sıska ve upuzun Faruk, her şe- yi "nonchalant" yapan Faruk, akla sığ- mayacak cesaret ve atılganlıkla ve de kellesini ortaya koyarak bir iş yapmış ve hiçbirimizin haberi olmamıştı. Ina- nılması imkânsız! Birbirimize sorduk. Kimse bilmiyor. Leyla Hanım'ı hemen aradığımda, bundan haberi olmadığını, ne kendisi- ne ne de çocuklanna hiçbir zaman hiç- bir şey. ıma tarik ile de olsa, söyleme- diğini ifade etti. Ancak dergide Bay Namık Yolga'nın adı geçtiğinden onu aramaya koyuldum. Birileri öldüğünü, başkalan Türkiye'den aynldığını, yine başkalan ise hiç bilmedıklerini söyle- diler. Yılmadan araştırmalanmı sür- dürdüğümde. nihayet emekli olarak Ankara'da oturduğunu öğrendim. Ad- resini bulmak, telefonunu bulmak ay- n bir araştırma mevzuu oldu. Sonun- da kendisini arayıp rande%r u istedim. Ankara'ya gittim. Kendimi takdim et- tikten sonra dergideki yazıyı uzattım. Dikkatlice okudu. Derin derin düşün- dü. Bir şey söylemedi. Faruk'un ölü- münü o gün benden öğreniyordu. Şo- ke olduğu belliydi. Ağır ağır konuşa- rak "Evet, bunu yapük" dedi. Bu sefer ben şoke olmuştum. Yutkunarak ve kendimi toparlamaya çalışarak "Niçin yapünız" diye sorduğumda, "Faruk, tanıdığun genç Türkler arasında en çok se\diğinı arkadaşım ohnuştu, ona kar- şı sevgi, hürmet ve havranhğım vardı, ona hay ır denıem mümkün değildi,yap- ük ve birbirimize de söz verdik, bunu kimseye söylemeyecekü'k, ancak şimdi öunüştür, size söyleyebüirün*' dedi. \'e devamla u .4hnanlann Gestapo subay- lan beni tanıyorlardı, mütemadiyen kendileri ile kavga ettiğimden, başka y urttaşlanmı/ için, o kadar ki onlann arasında ismim "belalı yaçıkmışü. An- cak sonunda dediklerimi de yaparlar- dj. Türkiye ile sorun yaraftnakistemez- lerdi. İyi geçinmekte de yararlan var- dı. Toplama kampından çıkardıklanmı- za trene kadar ben refakat ettim. Faruk onlatia a> nı vagonda idi Kansuıı en arka vagona yerleştirmişü' Id kötti bir durumda, aralannda hiçbir ilişki kuruJ- ması risküün ortadan kaldınlması için" dedi. Yorgun görünüyordu, yine de üs- teledim, acaba herhangi bir müessese nezdinde bunun doğruluğunun kanıtı- nı vermek gerekirse teyit eder misiniz diye. Uzun uzun düşündü ve "Evet,ta- bn" dedi. Istanbul'a döndüğümde, ilk kansın- dan olan kızianndan birini (halen Sor- bonne'da profesör) Paris'te arayıp sor- dum: "Evet" dedi, "Hiçbir zaman biz- lere söylemedi ancakölümünden az ev- \el, Paris'e tedaviye geldiğinde, bir ara, bunu kısaca \ e neredeyse laf arasında söyiedi, niçin yapüğını sorduğumda ce- vabışu ounuşüı:'Büyük bir insanlık su- çu işleniyordu, birilerinin bir şeyler yapması gerekirdi.' \e de hafif bir te- bessümk ilave ermişti; En büyük zor- luk ne olmuştu biliyor musun? Bunca kişiye Türk ismi bulmak. adı ve soya- dı ile'."Anlaşılan, çocukluk arkadaşım, delikanlılık arkadaşım. olgunluk yıl- lanmın arkadaşı sevgilı Faruk, mühim saydığı prensipler uğrunda ve kendi kendisiyle uyumlu bir şekilde yaşamak için erkekçe mücadele ve hatta ölümü bile göze alabilen çelikten yapılmış bir adammış. Daima soğukkanlı görünen, hiç heyecanlanmayan bu insanın etik ka- ideleri her türlü kişisel kaygılanndan da- ha mühim olup gerektiğinde ölümüne dek korunması gereken kaidelerdi. Bay Namık Yolga ve o, beraberce, hiç tanımadıklan, ömürlerinde hiç gör- mediklen ve sonradan da hiç görme- yecekleri insanlan. sırf insanlık onuru dürtüsüyle, sağa sola bakmadan, tered- dütsüz, kendilerini ateşe atmışlar, kel- lelerini ortaya koyarak yahıız güzel ke- limelerle yetinenlere en büyük ahlak, insaniyet \ e medeniyet ömeğini vermiş- lerdir. Herhangi birimizde herhangi bir ufacık şüphe olsaydı. Namık Yolga gi- bi bir şahsiyetin bunlan teyit etmesi ve bir de bakanlığın bu taltif merasimi ha- diseye kesinlik vasfını veriyor -her ne kadar merasimde Faruk'un ismi bile telaffuz edilmemışse de.Bunun adı kah- ramanlıktır. En parlak. en pürüzsüz, en saf cinsinden. En asalet dolu cinsin- den de. Sessiz sedasız karanlıktan çı- kıp bu en şerefli hareketi yapmak ve yi- ne sessiz sedasız karanlığın içine geri dönmek, kimseye söylememek sözünü vermek ve de bu sözü ömür boyu şe- refle tutmak. Bütün bunlar taltif merasiminde an- latılabilirdi. Anlatılmadı. Dışişleri Ba- kanlığı bunu biliyordu da anlatmadı mı, yoksa bilmiyordu da anlatmadı mı? Bilmiyorum. Belki gelir bir gün anla- tır. Anlatır da hepimiz, memleketimi- zin yalnız bilgisiz ve beceriksiz politi- kacılann arpalığı, sa\-urgan bankacıla- nn cenneti ve her istikametten her ve- sile ile hortumlanan memleket değil, ay- nı zamanda insanlık değerlerini en yük- seklerde tutan onurlu ve sessiz kahra- manlann da memleketi olduğunu ka- nıtlar. Ancak bu, yapılsın yapılmasın, sevgilı ve yanımdan hiç aynlmayan kardeşim Faruk'un ta çocuİduğundan beri nasıl ve ne için bizlere emsal ol- duğunu ve onun dostu olmakla her bi- rimize neden onur kattığını anlamak hiç de zor olmasa gerek.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle