Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2025
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 6 TEMMUZ 2001 CUA
8 HABERLER
Çakıcı'nın
yapgılanması
• Istanbul Haber Servisi -
Fransa'nın tstanbul
Başkonsolosluğu'nda
görevli bir Fransıza
silahlı saldın
düzenlemek için hazırlık
yaptıklan öne sürülen
ülkücü mafya Iideri
Alaattin Çakıcı ile 6
adamının
yargılanmasına devam
ediidi. Istanbul l No'lu
DGM'deki davada.
mahkeme heyeti.
dosyadaki eksikliklerin
giderilmesi amacıyla
duruşmayı erteledi.
Başbağtar'm
8.ym
• KEMALİYE(AA)-
Erzincan'ın Kemaliye
ilçesine bağlı Başbağlar
köyünde, 5 Temmuz
1993 yılında köy
meydanında toplanarak
öldürülen 33 kişi dün
törenlerle anıldı.
Katledilen 33 kişi
anısına Başbağlarda
yaptınlan anıt önünde
saygı duruşunda
bulunuldu ve tstiklal
Marşı okundu. Kemaliye
Kaymakamı Ferhat
Kurtoğlu törende.
katliamın sorumlusu 12
militanın öldürüldüğünü
belirtti.
CanKurtaran
ifade verdi
• Istanbul Haber Servisi
- Cankurtaran Holding
Yönetim Kurulu
Başkanı Mehmet Emin
Cankurtaran. Orhan
Aslıtürk ve Muhammet
Ciğer'in sahibi olduklan
ASCOR adh firmadan 5
ayn şirketi aduıa 46
milyon 532 bin dolarlık
naylon fatura aldığı
iddiasıyla ilgili olarak
Şişli Cumhuriyet Savcısı
Mecit Ceylan'a ifade
verdi.
Eylemine tahliye edildikten sonra da devam eden Özocak, 201. günde yaşammı yitirdi
Ftipiııde27. öliim de geldîİZMİR (Cumhuriyet Ege Bü-
rosu) - Buca Cezaevi 'nde ölûm
onıcu eylemindeyken Atatürk
Eğitim ve Araştırma Hastane-
si'ne kaldınlan, bir ay önce tah-
liye edildikten sonra dışanda da
eylernini sürdüren Mahmut Gök-
han Özocak (41), 201. günde
yaşamını yitirdi. 14yılahüküm-
lü Mahmut Gökhan Özocak, ey-
leme Karşıyaka ilçesi YamanJar
semtindeki bir evde devam edi-
yordu. Özocak'ın cenazesi, otop-
si amacıyla morga kaldınldı.
Özocak'la birlikte ölüm orucun-
da yaşamını yitirenlerin sayısı
27'ye yükseldi.
Mahmut Gökhan Özocak,
ölüm orucu eyleminin 187. gü-
nünde yaptığımız röportajda, ya-
şadığı sürecin, F tipi cezaevi ek-
• 14 yıla hükümlü Mahmut Gökhan Özocak, Buca Cezaevi'nde başladığı ölüm
orucunu bir ay önce tahliye edildikten sonra dışanda da sürdürdü. 41 yaşındaki Özocak,
kaldınldığı Atatürk Eğitim ve Araştırma Hastanesi'nde tedaviyi kabul etmemişti.
seninde ABD, AB ve MF'nin po-
litikalanna karşı çıkmak oldu-
ğunu vurgularruştı.
'Hayata Dönüş' olarak adlan-
dınlan 19 Arahk 2000 tarihinde-
ki operasyon sırasında Buca Ce-
zaevi'nde olduğunu belirten Özo-
cak, ardından zor kullanılarak
Atatürk Eğitim ve Araşurma Has-
tanesi'ne kaldınldığını söylemiş-
ti. Hastanedeki ilk günlerinde
uzun süre B-1 vitamini almadık-
lannı belirten özocak, şunlan
anlatmıştı:
"Ancak zorla übbi müdahale
yapılacak durumda değildik.
Ölüm orucundan kavnaklanan
rahatsızlıklanmı/ vardı ve eylem
hapishanedeki temsikikrimi/Je
görüşüierek bitirilebilirdi F tipi
cezae\leri bir izolasyondur. Aile-
lerüı Idşilik haklanna ve avukat-
lanımza, yani savunma hakkı-
mıza karşı bir saldındır. Hasta-
nedeyapılan zorla müdahale, di-
renişi Sağhk Bakanlığu Adalet
Bakanlığı ve Içişleri Bakanhğı
eliyle larma operasyonudur. Ba-
na da zorla übbi müdahaleyapıl-
tİL Gürsel Atmaz'a zor kullanı-
larak yapılan übbi müdahalenin
ardındanyaşama gözJerini yum-
duğuyatağajandarma tarafindan
kelepçelenerek yaünldım. Elle-
rinı hemşireler tarafindan sargı
bezleriy le yatağa bağlandı. Tıb-
bi müdahaie>i reddettiğim bflin-
mesine rağmen zorla serum ve-
rildi. Serumu sökerek tedaviyi
reddettim. Tüm bu geüşmeler
TTB üyesi doktotiarm gözetimin-
de vapüdL Doktoıiann üzerinde
kimin gücü ve etkisi var?"
Eylemi evde de sürdürdü
Ölüm orucu eylemini halen
TAYAD'lı bir ailenin evinde sür-
dürdüğünü söyleyen Mahmut
Gökhan Özocak, eylemlerirün F
tipi cezaevieriyle birlikte IMF
politikalanna da karşı çıkmak
oiduğunu bildirerek şunlan söy-
lemişti:
"ABDve ABemperyaKzmi ken-
di ülkelerinde insanlan yok et-
mek, çürüünek için her rüriü sis-
temi u\ gulamakta, büyük bir in-
sanlık suçu işlemektedirler. Bu
ülkeler sosyalistblokun çözülme-
sinden sonra ülkemizi yağmala-
yarak Ortadogu'da yeni mevzi-
ler elde etmek istemektediıier.
Ecevit hükümeti, hücre sistemi-
ne geçilmeden IMF politikalan-
nı uygulayamayacakiannı açıkça
belirtmişlerdir. Vatanımız, ABD
ucak gemileri ve destroyerleriyle
dolup taşmakta; fabrikalanmız,
emeğimi/ IMF ve ABD emper-
yaüzminepeşkeş çekflmektedir. F
tipi hücrelerABD,AB ve IMF pa-
tentüdir."
Motosikleti ile gidiyor
Şehit oğlu
için yollarda
ERZURUM(AA)-Oğlu ÖzdenAşın-
maz'ın 1994'de şehit olduğu Bitlis'üı
Mutki ilçesi Kavakbaşı mevkiine git-
mek için motosikletiyle Muğla'danyo-
la çıkan baba Ihsan Aşuımaz, Erzu-
rum'ageldi.
Muğla dan 26 Haziran Salı günü yo-
la çıkan şehit babası Aşınmaz, dün
ulaştığı Erzurum'da tl Jandarma Alay
Komutanlığı'na gitti. Il Jandarma Ko-
mutanlığı 'nda törenle karşılanan Aşın-
maz'ı, II Jandarma Alay Komutanı Al-
bay Nuh Ata Avadan, makamında ka-
bul etti. Aşınmaz, ruhlann insanın öl-
düğü yerde bulunduğuna inandığını,
bu nedenle teröristler tarafindan şehit
edilen oğlunu, şehit düştüğü yerde zi-
yarete gittigini söyledi. Yolculuk esna-
sında kendisine eşlik eden jandarmaya
teşekkür borcu olduğunu ifade eden
Aşınmaz, diğer şehit ailelerini de ço-
cuklannm şehit düştüğü yerleri ziyare-
te davet etti. Aşınmaz, motosikletli yol-
culuğunun amacının, terörden mağdur
olan ailelerin acılannı bir şekilde ka-
muoyuna aktarmak olduğunu belirtti.
Il Jandarma Alay Komutanı Albay
Avadan da Aşınmaz'ın ziyaretinden
memnun olduğunu ve teröristiere kar-
şı mücadele sırasında şehit olanlar ve
gazikrin hiçbir zaman unutulmadığı-
nı söyledi. Aşınmaz, bu yıl 7'ncisini yap-
tığı motosikletli yolculuğunda, Erzu-
rum'dan Ağn'ya, oradan da Bitlis'e
geçecek.
'Ölümleri
durdurun'
HADEP ve ÖDP tstanbul il
örgütleri ile İHD tstanbul Şubesi
ve Halkevleri, tecridin
kakhnlması, ölümlerin durması
ve acılann düımesi için 15
Temmuz'da Şişli Abide-i
Hürriyet MeydanTnda miting
düzenİeyecek. "Ölümleri
durdurun, yaşam hakkına
saygı" mitinginin düzenley icileri,
tnsan Haklan Derneği tstanbul
Şubesi'nde düzenledikleri basuı
toplanüsında, "duymak
istemeyen kulaklara, görmek
istemeyen gözlere bir kez daha
çağn yapmak amacıyla" bir
arava geldiklerini beKrttiler.
(FotoğrafÖZLEM GÜVEMLİ)
Eken ve Şahin'in cezasına onama
ANKARA(CumhuriyetBü-
rosu) - Yargıtay Cumhuriyet
Başsavcılığı, Susurluk kazasın-
dan sonra ortaya çıkan iddialar-
la ilgili yargılanan eski MlT
görevlisi Korkut Eken ve es-
ki Özel Harekât Dairesi Baş-
kanvekili İbrahim Şahin'in
6'şar yıl ağır hapis cezasına
çarptınlmasına ilişkdn Istanbul
6 No'lu DGM'nin karannın
onanmasını istedi. Yargıtay,
aynı davada yargılanarak 4'er
yıl ağır hapis cezasına çarptı-
rılan ve aralannda özel hare-
kâtçı eski polis memurlannın
bulunduğu 12 sanık için de
onama karan verilmesi gerek-
tiğini bildirdi.
Alınan bilgiye göre, Yargı-
tay Cumhuriyet Başsavcılığı,
sanıklann temyiz istemine iliş-
kin tebliğnamesini tamamla-
dı. Tebliğnamede Istanbul 6
No'lu DGM'nin verdiği ka-
rann usul ve yasaya uygun ol-
duğu belirtilerekonanması is-
tendi.
Bassavcıhk dava dosyasını
temyiz incelemesinin yapıla-
cağı Yargıtay 8. Ceza Daire-
si'ne gönderdi. Ceza Dairesî,
20 Eylül günü yapacağı duruş-
manın ardından temyiz istemi-
ne ilişkin karannı açıklaya-
cak.
Tebliğnamenin bağlayıcılı-
ğının olmamasına karşın, Is-
tanbul 6 No'lu DGM'nin ka-
rannın bozulması halinde, Baş-
savcılık bu karara doğrudan
CezaGenel Kurulu'nda itiraz
edebilecek.
4 yıi süren davayı 12 Şubat
2001 tarihinde karara bağla-
yan Istanbul 6 No'lu DGM, sa-
nıklardan ibrahim Şahin ve
Korkut Eken'i Türk Ceza Ya-
sası 'nın (TCY) 313. maddesi-
nin 2,3 ve 4. fıkralan uyann-
ca "Ciiriim işlemek amacıy la
teşekkül oluşturmak ve bu te-
şekkülü yönetmek" suçundan
6'şar yıl ağır hapis cezasına
çarptırmıştı.
ibrahim Şahin ve Eken,
ömür boyu kamu hizmetlerin-
den men edilerek haklannda
yurtdışına çıkış yasağı konul-
muştu.
Bekaroğlu:
Çelişkileri
şaşırtıcı
bulmadım
tZMİR (Cumhuriyet Ege Büro-
su) - Eski TBMM lnsan Haklan
Komisyonu üyesi ve kapatılan
FP'nin Rize Milletveküi Mehmet
Bekaroğlu, "Hayata Dönüş" ope-
rasyonundan sonra jandarmanın
hazırladığı tutanaklar ile adli tıp
raporlan arasmdaki çelişkiyi şa-
şırtıcı bulmadı. Bekaroğlu, *Bn»-
lann ortaya çıkmasma şaşmamak
lazun. Bu tüm olaylarda böyJey di
Raporiar ile bu olaym üzerindeld
karanhk noktalar çıplak bir biçim-
de ortaya konuldu. fşkence de tee-
rit de devam ediyor" dedi.
Hüseyin Karabey'in yaptığı ve
cezaevJerinde tecrit sonuçlannın
ele alındığı "SessizÖlüın'' adlı fil-
min Izmir'deki galasma katıian
Mehmet Bekaroğlu, jandarmanın
hazırladığı it
ola>yeriraporfann
nda
bu kez çok ciddi çelişkilerin oldu-
ğunu belirterek tstanbul Başsavcı-
sı ile Bayrampaşa Cezaevi Savcı-
sı'nın bu raporu imzalamamasım^
anlamlı bulduğunu, olayın basına *
yansıyan şeklinde bile soru işaret-
lerinin bulunduğunu söyledi. Be-
karoğlu, şöyle konuştu:
"Ulueanlar'da hazuianan tuta-
naklarda da kuş sapanlan, saçma-
lar,av tüfekleri bulunduğu ve mao-
kûmlann bu av tüfekleri) lebirbir-
lerini arkadan vurduğu şekfindekr
tutanaklar adh' üp raporlan tara-
findan yaJaniannıışü. O zaman ofaş-
turulan TBMM tnsan Haklan Ak
Konasvonu'nda bizegetenön rapor-
lan da bu şüpheJer nedeniyk red-
detmiştün."
AP'den insan
haklan talebi
STRASBOURG (AA) - Avrupa
Parlamentosu (AP) Genel Kurulu,
"AB" nin tnsan Haklan Politikası ve
2600 Yılında Tüm Dünyada tnsan
Haklan" başlıkh raporu dün kabul
etti.
Raporun Türkiye bölümünde,
"AP. AB Komisyonu'ndan, Türki-
ye fle tam üyeük sürecinde kabul
edilen ortakok anlaşmaa sözkşnıe-
siçerçevesinde GüneydoğuAnado-
lu'daki inlalleri gündeme getirme-
sini ister" ifadeierine yer verildi.
Raporda, "AP, Türk hükümetin-
den, Güneydoğu Anadolu'da köy-
lerinden aynhnış yaklaşık 500 bin
kişinin evierine dönmesini garanti
etmesini talep eder" denildi.
Dışişleıi Bakanhğı
9
ri]n bir daveti üzerine
Av.MORDODtNAR
GeçenJerde, Dışişleri Bakanlığı, JJcin-
ci Dünya Savaşı yıllannda Almanlann
Yahudilere karşı uyguladığı soykınm-
da 3 Türk diplomatın kendi fonksiyon-
lannın çok ötesine giderek birçok Ya-
hudiyi Almanların pençesınden kur-
tarmış olmalan dolayısıyla kendileri-
ne, Israil'in Ankara'daki büyükelçisi
ile birlikte liyakat madalyalannın tak-
dimi törenine bizi da\et etti. Töreni,
bakanlığın müsteşan Bay Loğoğlu ida-
re edecekti. Tabii ki davete icabet et-
tik. Cemal Reşit Rey Konser Salo-
nu'nda yapılan bu merasimde, Müste-
şar Bay Loğoğlu yerine gelen zat. kür-
süyeçıkarak onlan tanıttı: Savaşyıila-
nnda Marsilya'da başkonsolos olan Bay
\ecdet Kent. Rodos'ta başkonsolos
olan bay Salahattin Ülkümen ve Pa-
ris'e başkonsolos muavini olan Bay
Namık Yolga. Onlan tanıtırken yanın-
daki büyük ekranda ev%ela Bay Nec-
det Kent. Marsilya'dan ölüm kampla-
nna giden trendeki birçok Yahudiyi -
eskiden Türk vatandaşı olsun olmasm-
kurtanp kendilerine Türk pasaportu-
nu vererek Almanlann elinden nasıl
kaptığını bü>ük bir kibarlıkla ve hiç
abartmadan anlatıyordu. Ardından. Bay
Salahattin Ülkümen, yine bmiik ek-
randa, ölüme giden bir grup Yahudiyi.
kendilerine Türk pasaportunu vererek
kurtardığını aynj kibarlıkla ve ayru va-
karla anlattı. Etkilenmemek mümkün
değildi. Davetlilerde hissedilir bir he-
yecan ve de birnevi gurur vardı. Bu iki
ekranlı konuşmadan sonra, üçüncüsü-
nübeklerken ve hepimiz bakanlık na-
mına konuşandan Bay Namık Yolga'nın
neyaptığının \e nasıl yaptığının hıkâ-
yesini de beklerken buna hiç değinil-
medi ve merasime geçildi.
Sahne önüne konan dört basamaklı
ufak merdiveni baylar Necdet Kent,
Salahattin Ülkümen ve Namık Yolga bir-
kaç gencin yardımı ile güçlükle çıktı-
lar (üçü de 85 yaşını geçkin beyefen-
dılerdir) ve nişan verme merasimi baş-
ladı, şiltler ve madalyalar verildi ve
akabinde CRR fuayesinde ufak bir kok-
teyl verildi. Hazır bulunanlar birbirle-
rine Bay Namık Yolga'nın ne için tal-
tif edildiğini sorup durdular ve bunu an-
layamadan oradan aynldılar.
Ama ben biliyorum. Anlatayım. Efen-
dim, benim okuduğum Galatasaray Li-
sesi'nde, orta mektepten lise son sını-
fına kadar, bir mektep arkadaşım var-
dı: FarukSayar. Herkesin bildiği "Ri-
yazij'eci SaBh ZeJdw
nin oğlu. Üvey an-
nesi de Halide Edip Adıvar'dı. O mek-
tep sıralanndan beri hepimiz Faruk'un
bizden daha kültür meraklısı, daha mü-
tecessis, daha aydın, daha çaplı oldu-
ğunu biliyorduk. Derslerde hepimiz
hanl hanl notlar alırken o yahıız yarım
kulaktan dinler, not almaz, akşamlan
Marcel Proust, AndreGide, Dostoyevs-
ki okur ve fakat ertesi günü ayağa kal-
dınldığnıda dersleri bizden iyi bilirdi.
Mektep sıralanndan beri aramızdaki
bilgi ve kültür mesafesinin açılmasına
rağmen dostluğumuzhep artmıştır. Li-
se son sınıfında bir kısmunız "febefe"
sınıfına giderken o "fen* sınıfına geç-
ti.
Herhalde, mühendis veya sanayici
mesleğini seçmişti. Ancak son sınıfı
bitirdikten sonra "fen"ciler Almanya,
Isviçre, Avusturya gibi memleketlere
tahsillerine devam etmek üzere gider-
ken Faruk, uzunca düşünülmüş bir ka-
rarhlıkla Paris'te Sorbonne'a gitti. Bu
kadar matematik ve fizik okuduktan
sonra Sorbonne'a gitmesini hepimiz
yadugadık, ama nafile, söz geçireme-
dik. Paris'e gitti ve nerede ise orada kay-
boldu. Zaten, gittiğinden iki sene son-
ra Ikinci Dünya Savaşı başlamıştı ve Al-
manlar Polonya'dan sonra Fransa'nın
bir kısmını (Paris dahil) işgal ettiler.
Her ne kadar oradaki büyükelçiliğimiz
gazetelere ilan vererek Türklerin yur-
da dönmesini istemiş ve birçoklan (Ra-
gıp Sanca, Mehmet Ali Aybar vs...)
dönmüşse de Faruk dönmedi. Bir sene
sonraki ilanda da dönmedi. Ancak 1943
yıhnda birdenbire Istanbul 'da göründü,
parasız pulsuz, meteliksiz ve de bir
Fransız hanım ile evli olarak. Hepimiz
seferber olduk, içimizde yer ettik, ken-
disine iş bulduk. Bir müddet sonra ka-
nsından aynldı ve Le\la Hanımeftndi
ile evlendi, çocuklan oldu. Birbirimi-
ze çok yakındık ve bu böyle 50 sene de-
vam etti.
Faruk 3 sene evvel vefat etti. Böyle-
sine olağanüstü ve yakın bir arkadaşı-
mın vefatı üzerine, onun anısına saygı
olarak "Cumhuriyet" gazetesinde
(30.9.1997) bir yazı yazmıştım. Bir-
kaç ay sonra, "Tarih ve Tophım" der-
gisinde (Nisan ] 998) çıkan bir yazıda,
yazdığım yazıya atıf yapılarak Faruk'un
insan taraflannı çizdiğimi, ancak onun
bir de ideolog ve militan tarafı da ol-
duğunu ve kendilerinin bunu anlata-
caklannı yazıyordu. Beraberce okuyş-
lım:
u
Paris mukavemet teşkilattnda bera-
ber çahşüğı Galatasaray hocalanndan
Maurice Bayen ileişbirüği ederek o za-
manlarda Paris Türk EIçiMği memuru
olan Namık Yolga'mn yardımı ile sefa-
retten 176 boş pasaport alarak onlara
Türk öğrencileri ve vatandaşlannın
kimKklerüıi ve Almanlann aradığı Mu-
sevilerin fotoğraflaruuyapışnrarak tas-
dik etmişler. Faruk onlara kaülrruş ve
hamile kansuu da yanına alarak sözüm
ona vıırda dönüş yapan bir grup va-
tandaş olarak yola çıkmışlar. .Muse\ile-
rin çoğunun Türkçe bilmeyişi, durumu
daha da tehlikeli bir hale sokmakta idi.
oysa plan çok ustaca tertip edilmişti,
dönüş Paris-Beriin-Köstence, oradan
da gemi ile Istanbul olarak planlanmış-
ü. Bu garip yolun seçilmesi Alman Na-
zilerini uyutmak için, kimse Muse\ ile-
rin Paris'ten Beriin'e trenle gidebilece-
ğini aklına getirememişti, kimse de Ber-
h'n'den Köstence'ye giden bir grupta
Musevilerin olabileceğini düşüneme-
nüşti. Böylece yolda kontrol edihne ris-
ki azalülnuşü. Ancak Türkçe bilen Fa-
ruk ve bir-iki Musevinin grubun başın-
da olması zorunhı idi Bu nedenle Fa-
ruk kansuıı vagona aunadı ve başka
bir \agonla seyahat ettirdi, böylece onun
sözde yurda dönüş yapan \Iuse\ilerle
karşıiaşmasını önledi, sanınm Iren Me-
likof-Sayar son zamanlara kadar bu
sırn çözümlemiş değildir, bu da gerçek
bir gizliliğin çokönemli bir ön şarüdır."
Hayretten donakaldık. Nasıl? Bura-
da sıkça gördüğümüz "bizim Faruk",
okuldaki zayıfnaif Faruk, lakabı "sh-
ri" olan sıska ve upuzun Faruk, her şe-
yi "nonchalant" yapan Faruk, akla sığ-
mayacak cesaret ve atılganlıkla ve de
kellesini ortaya koyarak bir iş yapmış
ve hiçbirimizin haberi olmamıştı. Ina-
nılması imkânsız! Birbirimize sorduk.
Kimse bilmiyor.
Leyla Hanım'ı hemen aradığımda,
bundan haberi olmadığını, ne kendisi-
ne ne de çocuklanna hiçbir zaman hiç-
bir şey. ıma tarik ile de olsa, söyleme-
diğini ifade etti. Ancak dergide Bay
Namık Yolga'nın adı geçtiğinden onu
aramaya koyuldum. Birileri öldüğünü,
başkalan Türkiye'den aynldığını, yine
başkalan ise hiç bilmedıklerini söyle-
diler. Yılmadan araştırmalanmı sür-
dürdüğümde. nihayet emekli olarak
Ankara'da oturduğunu öğrendim. Ad-
resini bulmak, telefonunu bulmak ay-
n bir araştırma mevzuu oldu. Sonun-
da kendisini arayıp rande%r
u istedim.
Ankara'ya gittim. Kendimi takdim et-
tikten sonra dergideki yazıyı uzattım.
Dikkatlice okudu. Derin derin düşün-
dü. Bir şey söylemedi. Faruk'un ölü-
münü o gün benden öğreniyordu. Şo-
ke olduğu belliydi. Ağır ağır konuşa-
rak "Evet, bunu yapük" dedi. Bu sefer
ben şoke olmuştum. Yutkunarak ve
kendimi toparlamaya çalışarak "Niçin
yapünız" diye sorduğumda, "Faruk,
tanıdığun genç Türkler arasında en çok
se\diğinı arkadaşım ohnuştu, ona kar-
şı sevgi, hürmet ve havranhğım vardı,
ona hay ır denıem mümkün değildi,yap-
ük ve birbirimize de söz verdik, bunu
kimseye söylemeyecekü'k, ancak şimdi
öunüştür, size söyleyebüirün*' dedi. \'e
devamla u
.4hnanlann Gestapo subay-
lan beni tanıyorlardı, mütemadiyen
kendileri ile kavga ettiğimden, başka
y urttaşlanmı/ için, o kadar ki onlann
arasında ismim "belalı yaçıkmışü. An-
cak sonunda dediklerimi de yaparlar-
dj. Türkiye ile sorun yaraftnakistemez-
lerdi. İyi geçinmekte de yararlan var-
dı. Toplama kampından çıkardıklanmı-
za trene kadar ben refakat ettim. Faruk
onlatia a> nı vagonda idi Kansuıı en
arka vagona yerleştirmişü' Id kötti bir
durumda, aralannda hiçbir ilişki kuruJ-
ması risküün ortadan kaldınlması için"
dedi. Yorgun görünüyordu, yine de üs-
teledim, acaba herhangi bir müessese
nezdinde bunun doğruluğunun kanıtı-
nı vermek gerekirse teyit eder misiniz
diye. Uzun uzun düşündü ve "Evet,ta-
bn" dedi.
Istanbul'a döndüğümde, ilk kansın-
dan olan kızianndan birini (halen Sor-
bonne'da profesör) Paris'te arayıp sor-
dum: "Evet" dedi, "Hiçbir zaman biz-
lere söylemedi ancakölümünden az ev-
\el, Paris'e tedaviye geldiğinde, bir ara,
bunu kısaca \ e neredeyse laf arasında
söyiedi, niçin yapüğını sorduğumda ce-
vabışu ounuşüı:'Büyük bir insanlık su-
çu işleniyordu, birilerinin bir şeyler
yapması gerekirdi.' \e de hafif bir te-
bessümk ilave ermişti; En büyük zor-
luk ne olmuştu biliyor musun? Bunca
kişiye Türk ismi bulmak. adı ve soya-
dı ile'."Anlaşılan, çocukluk arkadaşım,
delikanlılık arkadaşım. olgunluk yıl-
lanmın arkadaşı sevgilı Faruk, mühim
saydığı prensipler uğrunda ve kendi
kendisiyle uyumlu bir şekilde yaşamak
için erkekçe mücadele ve hatta ölümü
bile göze alabilen çelikten yapılmış bir
adammış. Daima soğukkanlı görünen,
hiç heyecanlanmayan bu insanın etik ka-
ideleri her türlü kişisel kaygılanndan da-
ha mühim olup gerektiğinde ölümüne
dek korunması gereken kaidelerdi.
Bay Namık Yolga ve o, beraberce,
hiç tanımadıklan, ömürlerinde hiç gör-
mediklen ve sonradan da hiç görme-
yecekleri insanlan. sırf insanlık onuru
dürtüsüyle, sağa sola bakmadan, tered-
dütsüz, kendilerini ateşe atmışlar, kel-
lelerini ortaya koyarak yahıız güzel ke-
limelerle yetinenlere en büyük ahlak,
insaniyet \ e medeniyet ömeğini vermiş-
lerdir. Herhangi birimizde herhangi bir
ufacık şüphe olsaydı. Namık Yolga gi-
bi bir şahsiyetin bunlan teyit etmesi ve
bir de bakanlığın bu taltif merasimi ha-
diseye kesinlik vasfını veriyor -her ne
kadar merasimde Faruk'un ismi bile
telaffuz edilmemışse de.Bunun adı kah-
ramanlıktır. En parlak. en pürüzsüz, en
saf cinsinden. En asalet dolu cinsin-
den de. Sessiz sedasız karanlıktan çı-
kıp bu en şerefli hareketi yapmak ve yi-
ne sessiz sedasız karanlığın içine geri
dönmek, kimseye söylememek sözünü
vermek ve de bu sözü ömür boyu şe-
refle tutmak.
Bütün bunlar taltif merasiminde an-
latılabilirdi. Anlatılmadı. Dışişleri Ba-
kanlığı bunu biliyordu da anlatmadı
mı, yoksa bilmiyordu da anlatmadı mı?
Bilmiyorum. Belki gelir bir gün anla-
tır. Anlatır da hepimiz, memleketimi-
zin yalnız bilgisiz ve beceriksiz politi-
kacılann arpalığı, sa\-urgan bankacıla-
nn cenneti ve her istikametten her ve-
sile ile hortumlanan memleket değil, ay-
nı zamanda insanlık değerlerini en yük-
seklerde tutan onurlu ve sessiz kahra-
manlann da memleketi olduğunu ka-
nıtlar. Ancak bu, yapılsın yapılmasın,
sevgilı ve yanımdan hiç aynlmayan
kardeşim Faruk'un ta çocuİduğundan
beri nasıl ve ne için bizlere emsal ol-
duğunu ve onun dostu olmakla her bi-
rimize neden onur kattığını anlamak
hiç de zor olmasa gerek.