Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
EMMUZ 2001 ÇARŞAMBA CUMHURlYET SAYFA
17
It Tel: 0.212.512 05 05 Faks: 0.212.512 44 97Etektronik posta: ttenaaomOcunaiwiwet.coin.tr
- Karen Fogg'a göre Tayyip
sola oynuyormuş...
"Kadıncağıza soğan ve
saımısak gönderelim!"
IzelFatih
zmir Üçkuyular'daki
Dzel Fatih
0«rshanesi'nde
ortaöğretim seçme ve
yerleştirme sınavına
hazıriıkta, öğrencilere
seçmeli din sorusu
yerine sosyal bilgiler
trölümü içinde zorunlu
din sorusu soruluyor
fakat sınav sonuç
bildirim çizelgesi din
sorusu sorulmamış
g ibi düzenleniyordu...
Dershanenin müdürü
Metin Biliş aradı
ve eğitimde /
takıyye yapan
"malum - ^ u
çevreler"le
rtiçbir ilgileri
olmadığını anlattı.
Biliş, sorulardaki
düzenlemenin kasıttan
değil bir hatadan
kaynaklandığını
belirterek bundan
sonraki deneme
sınavlannda aynı
yanlışın kesinlikle
olmayacağını söyledi.
Izmir'de 1965 yılında
kurulan Özel Fatih
Dershanesi'nin isim
tiakkı için gerekli
başvuruyu yapacağını
da bildiren Biliş,
eğitimdeki "malum
çevreler"in aynı adı
kullanmasının önüne
geçileceğini belirtti.
ürk basınının ilk ve tek "ombudsman"ı Ya-
vuz Baydar, gazetesinin Türkiye'deki siya-
nürle altın üreticileri lehine yaptığı tek ta-
raflı yayınlar konusunda çağrımıza yanıt
vermedi... Belki de siyaset ve ticaret ilişkilerini araş-
tırmaya devam ediyordur, konuya haftaya deginir...
Biz işimize bakalım...
Siyanürlü altıncıların raporuna dayanarak Başba-
kan Bülent Ecevit'e Türkiye'de 400 milyar dolar
değerinde 6 bin 500 ton altın potansiyeli "müjde"si
veren iki DSP milletvekili vardı; Erol AJve Hasan Öz-
göbek. BergamaOvacık'tasiyanürle altın üretimi-
ne karşı çıkan köylülerin bir Alman vakfından des-
tek gördüğünü, çünkü Türkiye'ye yılda 800 milyon
dolarlık altın satan Almanya'nın Türkiye'nin altın
üretmesini istemediğini açıklıyoriardı... Eurogold'un
yerine geçen Normandy'nin arkasındaki Alman ser-
mayesini yarına bırakıp Bergama'ya dönelim ve sö-
zü Kimya Madenciliğine Karşı Sivil Inisiyatif'ten Me-
Fiya(n)sko
sut Mahmutoğullan'na verelim:
"Bergama'da siyanürle altın üretimine karşı geliş-
tirilen, insan sağlığı ve çevre temizliği ekseninde yü-
rütülen kampanyanın Alman Fiyan Vakfı tarafından
desteklendiği söyleniyor... Örgütün ismi Fiyan de-
ğil, FIAN'dır.
FIAN vakıf değil, Asya, Avrupa ve Amerika'da şu-
beleri olan bir dernektir. Almanya bu derneğin mer-
kezi değil şubesidir. Demek, merkezi bir yapıya da
sahip değildir. Orijinal ismi, 'FoodFirst Information
and Action Netvvork'tür. Isminden de anlaşılacağı gi-
bi, beslenme hakkının öncelikli ve ternel insan hak-
kı olduğu, beslenme kaynaklanna yönelik tehditle-
re karşı dünya çapında bir mücadelenin verilmesi
gerektigi, örgütün varlık nedeni ve anlayışıdır. FIAN,
hiçbir devletin ve organizasyonun uzantısı değildir.
Etkinliklerini yerel ilişkileri üzerinden yürütmekte,
parasal bir ilişki söz konusu olmamaktadır.
FIAN, çalışmalarını son yıllarda, altın madencili-
ğine karşı mücadelede yoğunlaştırmıştır. 40'a yakın
ülkede bu bağlamda, sosyal-kültürel etkinlikler dü-
zenleyerek, düzenli yayınlar-raporlar yayımlayarak,
basın açıklamaları yaparak bilgilendirme-deneyim
aktarma işlevini yerine getirmektedir. Evet, FIAN
uluslararası bir ilişkidir. Bu ilişkilerin kimya maden-
ciliğine karşı çeşitîendirilmesi ve geliştirilmesi gerek-
mektedir. Çünkü saldırı, ulusötesi altın şirketlerince
tüm dünyada eşanlı yapılmaktadır. Bu yüzden, ül-
kemizde 11 yıldır sürdürülen kimya madenciliğine
karşı mücadeleyi, enternasyonal bir örgütlülük ve et-
kinlik düzlemine taşımak, zaferin olmazsa olmaz
koşuludur. Bu yüzden bu ilişki, saklanılan bir ilişki
değil meşru bir ilişkidir."
Siyanürlü altının altındaki Alman ilişkisi yarın!
SESSÎZSEDASJZ(!) NURÎKURTCEBE
Yüksek Yerilim Hattı
erdincutku ıı yahoo.com
Turizm rakamlanndaki patlama IMF heyetlerinin
ziyaret sıklığından olmasın?
HatayMustafaKemalUniversıtesi'mle
Hatay'daki Mustafa Kemal Üni-
versitesi'nden gelen haberierden yi-
ne "hareketli" günler başlamışa ben-
ziyor...
Ziraat Fakültesi'nde çağdaş kim-
liği ile tanınan bir araştırma görevli-
sinin, bugüne dek herhangi bir disip-
lin soruşturması geçirmediği halde
hakkında verilen "olumsuz sicil"
nedeniyle görev süresi uzatılma-
yarak üniversiteyle ilişiği kesili-
yor...
Son haftalarda üç araştırma görev-
lisi ve son altı ay içinde sekiz öğre-
tim üyesi ya çeşitli nedenlerle -ki
aralannda gerekçesiz nedenler de
var- üniversiteden uzaklaştırılıyorya
da istifa etmek zorunda bırakılıyor.
Sonra yeni kadrolar açılıyor...
Ömeğin Iktisadi ve idari Bilimler Fa-
kültesi'nde alınacak dört yardımcı
doçent kadrosu için ilan veriliyor ve
sadece dört kişi başvuruyor... Baş-
vuranların ikisi Sütçü Imam'dan, iki-
si Inönü'den geliyor...
Yabancı dil jürisi için Mustafa Ke-
mal'de yeterli öğretim üyesi varken
Erzurum'dan öğretim üyesi çağrı-
' lıyor... Jüriye alınan üyelerden bi-
rinin hakkında, kadrosuna usul-
süz olarak atandığı iddiasıyla
YÖK'te başlatılan soruşturma bit-
mek bilmiyor, soruşturma bittiyse de
gereği yapılmıyor...
Dekan olabilecek iki profesörün
bulunduğu bir fakültede, dekanlık
yedi aydır başka bir fakülteden bir öğ-
retim üyesine vekâleten yaptınlıyor...
ÇEDKOSEŞI
OKTAY EKİNCt
İtalya'da kentsel
koruma ve edebiyat
Koruma kurullanmızm "yü-
lanmış neferlerinden" Bursa
Kurulu Başkanı Prof. Dr. Mete
Tapan, 20.07.2001 günü Cum-
hunyet'te yayımlanan makale-
sinde özetle şu çağnyı yineledi,
"Milli Eğitim'in Uköğretim, li-
se ve üniversite programlartn-
da korumayla ilgili konulara
aciletı yer verilmesi gerekiyor..."
Mete Tapan'ın, böylesı bır eğı-
tim progranunda hangı konula-
nn işlenebıleceğine dair önerile-
rinın de yer aldığı makalesine, ben
de "ttaİya'dan örneklerte" kat-
kıda bulunmak istiyoram...
Çünkü îtalya, özellikle "mi-
marhk mirasımn" korunma-
sında ve "tarihi kent dokulan-
nın" yaşatılmasında, gerçekten
"örnek" birülke...
Hemen tüm kentlerinde, ka-
sabalannda ve hatta köylerinde
gözlenen "koruma bilincinin"
ise sadece "yasal zorlamalar"
ve ımar kurallanyla değü, "kent
ve insan sevgteini" temel alanbır
eğitim ve "edebiyat" zenginh-
ğıyle güçlendiğini de sayısızltal-
yan şiırlerinde. öykülerinde ve ro-
"mimarhk ürünleriyle" kente
kazandınlmıştır?.. Amacı "şe-
hircilik" olmkyan aynı "dil der-
sinin" makalesınde bu merak da
şöyle gıderiliyor:
"Uzun Arno nehrinin ikiye
böldüğü kent, zarif koprüle-
riyle aşıhr... Bruneüesco'nun
kubbesi, Palazzo \ecchio'nun
kules^Giotto^nun ve Badia'nın
çan kuleleri, Santa Croce.. ken-
tin göğsünden, büyükbir şairin
yüreğinden kopan ilahi ilham-
lar gibi yükselir... Tüm bu mi-
marlık harikaları, beyaz villa-
lan çevreleyen tepelerin ûzerin-
de kente sevgiyle bakmak için
dizilmiş gibi dururlar..."
ttalyanca'yı "şürlerle" öğre-
nenler ıse Dieogo Valeri'nin söz
gelimı"Venedik" şiiriyle tanı-
şıyorlar... Böylece yine hembir
kültürle buluşurken hem de "ko-
rumacüığın tınılarını" daha
başlangvçta bile duymuş oluyor-
lar.
"Bir kent var bu dünyada
öyle güzel, öyle şaşırtıcı ki
(")
Floransa'da Arno ırmağının üzerindeki "Ponte Vecchio" köp-
rüsü... Bu koruma kültürü sadece mimarhkla ve şehircilik-
le değil, edebiyatla da besleniyor...
manlannda görebıliyoruz.
O kadar ki ttalyanlar, "yaban-
cüar için Italyanca" Öğrenimı
içinbıle okuma parçalannı seçer-
lerken, "tarihi kentlerinin geç-
mişten gelen güzelUklerini be-
timleyen" ömeklenyeğlıyorlar...
Bunlardan, ttalyan yazar Enri-
co Nencioni'nin ünlü kültür ve
sanat kenti Floransa'yı anlattı-
ğı bır yazısı, Italyanca öğrenci-
lenne "koruma büincmi" deba-
kın nasıl aktarrnış oluyor:
"Çiçekler kenti Floransa,
ilkbaharda görülmeli. Çünkü
o zaman kenti sihirli bir küre-
den bakıhyormuş gibi göste-
ren bir ışık demeti ile çevrili-
dir. Binalann taş ve mermer-
lerinin sertliği yumuşar, biçim
değiştirir; kulelerin, kubbele-
rin, çan kulelerinin tepeleri
saydam gökyüzünde göz
kamaştınr..."
Peki, böylesibir "göz kamaş-
tıncı" güzellik, acaba hangi
denizin ve gökyüzünün tur-
kuazı
arasında asüı kalmış
kiliseleri, bahçeleri, sarayla-
rıile
pembe bir tüle dolanmış..."
(Çeviriler. Dr. Betül Parlak)
•••
Bugünlerde, mimarlık ve şehiı-
cılik konusundaki "uzmanUk-
lannı" gelıştırmek üzere Ital-
ya'ya gidenlenmvz var... Onlar-
dan, gördükleri güzelliklerin ve
yaşatılan kültür mırasının ardın-
daki "edebiyatı" da inceleme-
lerinıdiliyorum...
Döndüklerinde ıse proje ve
plan raporlanna kendı yazacak-
lan şiirlerden ve öykülerden de
örnekler eklesinler. Koruma bi-
linci ıçvn önce "duygulu yürek-
lerle" donatılmamu gerektiğini,
5u "sevgi yoksunu" eğitim dü-
zenimizde yeniden gündeme ge-
tirsinler...
O«kinci@cumhuriyet.com.tr.
KİM KİME DUM DUMA BEHtç AK behicak'i turk.net
ÇİZGİLtK K.İMİL MASARACI
TARtHTE BUGÜN MLMTAZARIKAN 25 Temmuz
UZAYDA YURUYENİLK KADINL
1384-'TE BUGÜN, SOI/yBr KO2MON0TU SVETtANA
, OÜNYAN/M UZAYPA yÜ&ÜYEH İLK
OCMOfnU. BİR HAFr* ÖNC£, A&KAPAÇ
VLADfM/fi DZHANİSEKOV V* f'GOG ISOLK
£/&.//&-£, soyuz r-fz A/eActyo* e/ZAyA
KADIN KDZMOtJOrj Ö2.EL 6İY-
SİSİYLE UZAYOA yÜ&ÜMÜÇTÜ. SOYUZ T-42,
UZAYDAKİ SALYÜT? İ£7M£yONUyLA
8U AGADA 8AZI SİLİMSEL
f A yAP/LM/çr/. soz
YOLCULUK 13 6ÜN SÜtSMÜfTV
iuc uzA ü ü ü
YAPAN tcişi OE, yiue SOVYETt£R
upeAi Aieref LEONOV APU KOZMOUOTTU.
NOVITAS Turizm
KARADENIZ
11-19 Ağustos
Safranbolıt, Kastamonu, Sinop, Samsun, Ordu, Giresun,
Trabzon (Ayasofya, Sümela, Zigana, Hamsiköy, Torııl,
Vzungöl), Rıze (Ikızdere, Fırtına l'adısi, Ayder), Artvin,
Hopa, Sarp, Hattıtşaş
Tel: (0 212)25128 08-09
c-ınail: no\ itasiVrnovitas.com.tr >\cb: \vww.novitas.com.tr
ÇtNE ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ'NDEN
EsasNo. 1998 240
Davacı Muhlıse Gündüz tarafından davalı Fesıh Gündüz aleyhıne açılan
boşanma davasının yapılan yargılaması sonunda venlen karar gereğınce,
Van ili, Etciş ılçesı, Y. Işıklı köyü nüfusuna kayıtlı Ahmet kızı 1978 do-
ğumlu Muhlıse Gündüz ile Cemıl oğlu 1976 doğumhı Fesıh Gundüz'ün bo-
şanmalanna, 2 476,100.-TL harcın davalıdan tahsiVine. 31 64? 900 - TL yar-
gılama gidennin davalıdan alınarak davacıya venlmesıne dau 8.5.2001 ta-
rihlı karar tum aramalara rağmen adresı tespıt edılemeyen davalı Fesıh Gün-
düz'e 7201 TK.. 28 ve 29 maddelen gereğınce ılanen teblığ olunur. kararuı
ilanından itibaren 15 gün içinde temy ız edılmedığı takdnde kesinleşeceği
ilanenihtar olunur. 2.7.2001 Basın 42693
StNOP ASLİYE HUKUK MAHKEMESt'NDEN
Esas No: 2000/378
Davacı Muammer Tarakçı vekilince Sebile Tarakçı aleyhine açılan boşanma davasının yapılan açık yargvlaması sonunda,
Davanın kabulü ile Sinop merkez Taşmanlı Köyü. cilt no 23. hane no 22'de nüfiısa kayıtlı bulunan Omer ve Hayriye oğlu Sinop
2.3.1949 d.lu Muammer Tarakçı ile aynı yer nüfusuna kayıtlı Ismaıl ve Fatma kızı Ventz Bulganstan 30.6.1954 d.lu Sebile Tarakçf nın
M.K.'nin 134/1 maddesi gereğince boşanmalanna karar verilmiştır.
Davalı Sebile Tarakçı'nın yapılan araştnTnalara rağmen teblıgata yarar açık adresi bulunamadığından ılanen tebhgat yapılmıştıt.
îşbu ilanın neşrini müteakîp 7201 sayılı tebligat kanununun 3220 sayılı kanunla değışik 31. mad uyarınca 15 günlük süre ıçerisinde
karann temviz edilmediği takdiıde kesinleşeceği hüküm tebliği yerine kaım olmak üzere ilanen teblığ olunur.
Basın: 34404
PANO
DENtZ KAVUKÇUOGLU
Olimpiyat Tutkusu
istanbul'da olimpiyat düzenleme arzusunun
bizlerde artık bir ihtirasa dönüştüğünü, bunu "el-
bet bir gün" ve "mutlaka" gerçekleştiremezsek
yıkılacağımızı, belki mahvolacağımızı Claude van
Damme'ı Istanbul'a getirip Reha Muhtar'ın ak-
şam haberierine çıkardığımızda anlamıştım. Vur-
dulu kırdılı filmlerin bu ünlü yakın dövüş ustası,
bizim en az onun kadar ünlü "ankormen "imizin
insanı o delip geçen bakışları karşısında hiçbir şe-
kilde "irite" olmadan, olmuş olsa bile bunu, ken-
disini ekran başında çakılmış vaziyette izleyen
milyonlarca olimpiyat tutkunu Türk'e sezdinme-
den, nefis bir gösteri sunmuştu. Olimpiyat ada-
yı metropolümüzün tanıtımını Claude van Dam-
me'ın havada kavisler çizen, insanda "bir yedin
mi, oturvrsun" hissi uyandıran o maharetli ayak-
larına teslim etmek fikri gerçekten dâhiyaneydi!
Van Damme bizi öyle etkilemiş, hele kendisini
öyle merak ettirmişti ki manken kızlarımız daya-
namamışlar, adamcağızın kaldığı otele gece bas-
kınları düzenleyerek meraklarını gidermişlerdi...
Adam, Istanbul'dan ayrılırken hayranlığını ve hay-
retini gizleyememiş; gazetecilere, "Sizin millet ka-
dar olimpiyat meraklısı bir millete şimdiye kadar
rastlamadım doğnısu..." demişti.
• • •
Sonraçeşitli uluslardan kadınlı erkekli "adaykent-
leri yerinde ince/eme komisyonu" üyelerini ağır-
lamıştık istanbul'da. Komisyonun geleceği gün
çok satan renkli gazeteler okurlanna plastik olim-
piyat bayrakları dağıtmışlardı. Yaratılan atmosfer
gerçekten de çok çarpıcı ve çok etkileyiciydi.
Olimpiyat tutkunu yurttaşlar plastik bayrakları
pencerelerine, damlanna asmışlar, dükkânları-
nın, otomobillerinin camlarına yapıştırmışlardı.
Bu arada yapımı süren seksen bin kişilik olimpi-
yat stadını gezmeye giden komisyon üyeleri, gü-
zergâhları üzerindeki, çatılanndan demir filizlerı
uzanan, kırmızı tuğlalan kapanmamış, bitmemiş
gibi duran, ama içinde oturulan evlerin hepsinin
de camında bir olimpiyat bayrağı görünce derin-
den sarsılmışlar, kendilerine refakat eden Türk
dostlanna, "Şaşırdık vallahi, siz Türklermüthiş in-
sanlarsınız..." demişlerdi...
Daha sonra gittikleri lokantalarda tadını ömür-
leri boyunca unutamayacakları o nefis yemekle-
ri yerken masadaki Türk Ulusal Olimpiyat Komi-
tesi üyelerine, "Ne ya/an söyleyeyim, gönlümüz
sizden yana..." gibisinden iç gıcıklayıcı iltifatlar-
dabulunmuşlardı...
Istanbul çoktan layıktı "olimpiyat kenti" olma-
ya... Bunu hakettiğimizi yıllar öncesinden biliyor-
duk... Dünyada hiçbir ülkede bakkaldan "Olim-
piyat Gazozu" almak mümkün değilken biz bu-
nu çoktan mümkün kılmıştık. Olimpiyat tutku-
muz yalnızca gazoz markasına değil, işkembe
salonlannın, sandviç büfelerinin tabelalarına da
yansımıştı. Onlarca "Olimpiyat işkembecisi",
"Olimpiyat Büfesi" vardı bu kentte. Kadıköy'ün
en eski, en kalabalık birahanesinin de adı "Olim-
piyat" değil miydi?
• • •
Bütün bunlara rağmen olimpiyatları Pekin'e
kaptırmıştık. Yıne aldatılmış, yine haksızlığa kur-
ban gitmiş, yine hüsrana uğramıştık... Peki, yıla-
cak mıydık? Tabii ki hayııi Bize yılmak yakışmaz-
dı. 2008 olmazsa 2012, o da olmazsa 2016...
2020 niye olmasın? Bir gün mutlaka alacaktık
olimpiyatları... Biz madem ki ezelden beri vardık
ve ebediyen de var olacaktık, o haide biz göre-
mezsek çocuklanmız, onlar da göremediler, to-
runlarımız, torunlanmızın çocukları mutlaka gö-
receklerdi istanbul Olimpiyatlan'nı... Sekiz daki-
kalık metromuz da o zamana kadar on iki daki-
kaya çıkardı belki...
Sevgili Necati Doğru'ya gelince... Onu anla-
makta güçlük çekiyorum doğrusu... Hiç mi "Olim-
piyat Gazozu" içmemiş, hiç mi "Olimpiyat Işkem-
becıs/"ne gitmemiş? Bu tutkunun, bu milli dava-
nın yanında 140 milyon doların lafı mı olur, sözü
mü edilir, allahaşkına! Yıyip bitirsin mi bu tutku bi-
zi? Kahrımızdan ölelim mi? Yani...
e-posta: dkavukcuoglu(atuyap.com
Faks:0212-723 84 97
BULMACA SEDAT YAŞAYAN
SOLDANSAĞA: 1 2 3 4 5 6 7 8 9
1/ Dili anlam
açısından in-
celeyen dilbil-
gisi dah. II 3
Halojenler
grubunun
dördüncü
ametali olan 6
yahn cisim... 7
Birmeyve. 3/ g
"Gelse o şuh
meclise — ü ®
tegafü\eylese"(Şar-
kı)...Tuzağadüşürü-
len şey... Bir bağlaç. 2
4/EskiRoma'dabir- 3
birleriyle ya da vah- 4
şi hayvanlarla dövü-
şenkimse. 5/Evlerin
önüne oturmak için
taş ya da çamurdan
yapılan set... Alman
faşisti. 6/ Köpek...
"Kuzgun — " : Heykelcimiz. II Temel. esas... Es-
kiden Türk'e yabancı olan kimse ya da topluluk-
lara verilen ad. 8/ Afrika'da bir ülke... Amaç. 9/
Bir nota... Bir evinkapı, pencere, tavan, döşeme
gibi bölümleri.
YUKAR1DAN AŞAĞIYA:
1/ ABD'de ünlübir cezaevi. 2/ Yönetimbakımın-
dan bir tür bağımsızlığı olan büyük il... îskam-
bilde bir kâğıt. 3/ Domuz yavrusu... Kars'ın do-
ğusundaki ünlü antik kent. 4/ Satrançta bir taş...
Roma mitolojisinde avcılar tannçası. 5/ "Eğil
bir yol öpeyim / — karanhk görmezler" (Türkü)..
Kalsiyumun simgesi. 6/ Dinç, canlı... Çin ve Ja-
çonya'da oynanan bir strateji oyunu. II Belirti..
Özellikle atletizmpistlerinin kaplanmasmdakul
lanılan plastikten döşeme gereci. 8/ Erken doğ
muş ya da zayıf bebeklerin. bulaşıct hastalıklaı
dan korunması amacıyla yerleştirildiği aygıt.
Avuç içi. 9/ Bitkilerde sürgen doku.