25 Kasım 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA •* 4 t CUMHURİYET 3 HAZİRAN 2001 PA2AR OLAYLAR VE GORUŞLER olay.gorusCacumhuriyet.com.tr Universite Için Onemli Olan..; Prof. Dr. Omır Bilge KULA Mersin ü> 2 8Mayıs200l tarihli Cum- huriyet'te "Rektörlerin tstifa RestT başlığıyla ve- rilen haberde birçok rektö- riin çekilebilecegi (istifa ede- büeceği) belirtilmektedir. Birçok rektör "istifa edebi- Kriz" dediğine göre, mutla- ka universite ıle ilgili önem- li birgelişme gündeme gel- mekte, örneğin universite kavramınjn obnazsa olmaz koşullan ortadan kaldınl- makta ya da böyle bir tehli- ke güçlü bir olasılık olarak belirmektedir. Yoksa üniver- nı. siteyi universite yapan 'öz'e, dahası "akademik özgürlü- ğe" herhangi bir güç tara- fından dokunulmazsa, bir- çok rektör durup dururken "istifa edeceğu" der mi? Cumhuriyet'te EbnıTok- tar'ın hazırladığı habere gö- re, Ankara, Gazi, ODTÜ ve Hacettepe Üniversitesi rek- törlerinin öncülük ettiği bir girişim içerisinde yer alan bazı rektörler, Emit-Bahçe- fi-Yılmaz hükümetini, üni- versiteleri Cumhuriyet tari- hinin en kötü noktasına ge- tirmekle suçlamakta, hükü- meti Atarürk'e şikâyet et- meyi ve Sayın Cumhurbaş- Fen-Edebiyat Fakültesi kanı Ahmet Necdet Sezer'e toplu olarak istifalannı sun- mayı düşünmektedir. Siyasal erk ve YÖK yö- netiminin üniversiteleri kö- tü duruma sokma eğilimle- ri sıkça gözlenmiştir ve bu yeni bir olgu değildir. Üni- versitelerin asli görevlerini gereği gibi yapabilmeleri için özsel niteliklerine yöne- lik önlem ve düzenlemele- re karşı ortaya çıkmalan ka- dar doğal bir durum olma- malıdır. Bununla birlikte Türkiye üniversitelerinin, özellikle de universite yö- neticilerinin son yirmi yılda üniversitenin olmazsa ol- maz niteliğine yönelik bir tehlike ya da yasal düzenle- meye karşı ortaya çıktıkla- n görülmemiştir. Başta Ankara'daki anılan üniversitelerin rektörleri ol- mak üzere, söz konusu giri- şimi destekîeyen rektörle- rin istemleri arasında, en azından anılan haber düze- yinde tüm öğretim eleman- lannı ve universite kurumu- nu dolaysız olarak ilgilendi- ren sadece akademik ve ida- ri personelin maaşlarmın iyi- leştirilmesi, araştırma fonla- nnınkaldınlmaması ve araş- tırma görevlisi kadrolannm çoğaltılması bulunmaktadır. Bazı rektörlerin, hiç ol- mazsa bu tür istemleTİe or- Hiç dostu kalmadı mı? Hiç seveni yok mu? Yaşlılık, kaçınılmaz birdu- rumdur. Kim ki, bir insanı 'yaşlı' olmakla küçümsü- yor; kim ki, yaşlanmanın ki- şide yarattığı yetersizlikler- le eğleniyor; iyi bilsin, bir gün aynı şeyler kendi başı- na gelecektir! Yaşamın oyunları çok! Doganın elinde birçeşit oyun- cağız; sana yirmi, ona kırk, beri- kineyetmiş yıllık süretanıyor. Sü- re boyunca senden bir şeyler ko- panyor. Kimi zaman yavaş, kimin- deyıldınm hızıyla... Bakıyorum Bülent Ecevit pek çoklanmızın başlıca hedef tahta- sı. Hattaeğlenme, alay konusu... 'Küçük adımlaria 'yürümesi; "Bir takımı tutuyordum, ama unut- tum" demesi; elinde hertürlü güç olduğu halde jandarmanın davra- nışını önleyeceği yerde "Ben bu işişıkbulmuyorum" demesi; Anrt- kabir'de deftere yanlış tarih at- ması!.. Böyle şeyler kaçınılmaz yaşlılık belirtileridir. Yaşarsa, sek- senlere doğru giderse her insanın başına gelecek bir şey!.. Bir ülkenin, bir ulusun yazgısı- nı elinde tutan ya da tutmaya ça- lışan ya da tuttuğunu sanan yaş- lı politikacılar tarihte çok görül- müştür. Hindenburg, Petain, Churchill, De Gaulle, Franco, daha niceleri!.. Dikkat edilirse bu kişilerin seksen yaşlarında ülke- lerine yarardan çok zarar verme- ye başladıkları bir gerçektir. Kimi bu/ıu önceden anlar, kenara çe- kilfr, ânılannı yazar, resim yapar, şi- EVET/HAYIR OKTAY AKBAL Bir Kurtarıcı Aranıyor! ir yazar... öyleleri de var ki iktidar hırsından kopamaz; sonunda en güvendiği yakınlan "Sen buna- dın" derler, gereken raporu alır, o yaşlı kişiyi evine yollariar. Tunus'un büyük adamı Burgiba'nın başına gelengibi!.. Bülent Ecevit, "zamanı gelince çekilmesini bilen" bir aydın... Ol- mamalı mı? Lao Tzeu'unun "Za- manı gelince çekilmesini bil" öz- deyişini yine Ecevit yazmamış mıydı? Ne bekler bir iki yıl daha iktidar sahipliginden? Son kurul- tayda bekledim, "Ben sonuna dek görevimi yaptım. Şimdi kendini- ze yeni bir lider seçmelisiniz " de- mesini!.. Kim olabilirdi DSP lide- ri? Ben bir aday göstersem mi: Ze- keriya TemizeJ... Denecek ki, sen de yaşlandın ey yazar! Ama kırk yıldır köşenden hep konuşuyorsun! Dinleyen, oku- yan oldukça niye susmalı? Niye birikmiş deneyimlere dayanarak yazmayı sürdüren bir insan halk- tan, emekten, doğruluktan, sa- nattan, kültürden yana uğraşılar- dan kopmalı yaşlandım diye!.. Ne demişti Fethi Naci: "Oktayyaş- lanmaz, yaş alır." Olası mı yaşian- mamak? Işte unutkanlıklar, işte 'küçük adımlar', işte her an çeşit- li hastalıkların üstünüze saldınp saldırmamasının korkusu, işte işte!.. Ismet Paşa seksenin- de Başbakan'dı, CHP Ge- nel Başkanı'ydı... Ama o bir 'istisna'. öyleleri de var, az ama var!.. O da genç Ecevit karşısında ye- nik düşmedi mi? Yolunu kesme- di, aday olmasını önlemeye kalk- madı. Isteseyapamaz mıydı? Yap- madı. Yetiştirmesi genç Ecevit'in ge- nel başkan olmasını doğal gör- dü. Onu önünü ilikleyerek karşı- ladı... Bülent Bey bu örneği unırt- tu, nice gerçeği unuttuğu gibi. "Hangi tahmı tutuyorsun " dedik- lerinde "Biri vardı, ama şimdi anımsamıyorum hangisiydi" di- yecek kadar unuttu, unutuyor; hem kendini, hem geçmişini, es- ki düşünce ve inançlannı... Hepimizin sevdiği, saydığı, gü- vendiği, desteklediği, savundu- ğu, koruduğu bir Bülent Ecevit vardı! Arayın bulun! Evet, orda bir koalisyon lideri olarak her gün TV'lerde, gazetelerde, ama yok, gerçek Ecevit yok... Kendi tutku- sunun kölesi olmuş, değişmiş, bambaşka biri... Hiç seveni yok mu? Kırk yıllık can yoldaşı Rahşan da mı?.. Robert Kolej'li arkadaşlan da mı? Şair, yazar dostlan da mı? Bizler de mi? Yazar, şair, aydın, Ecevit'i kim bu yaşlılık karabasanından kur- taracak? 'Kendisi' mi dediniz? Artık 'kendisi' yok, o da yrtip git- ti!.. Bu zamanda huzurlu olabiliyor musunuz? Bazjianmiz zor günlerin tüm geriümfni yaşarken, bazıianrnızjn fıuzuru hiç kaçmadı. Sahip olduklan bütün değerler ve sağlıkları güvence altındaysa. neden kaçsın ki? Siz de iç huzurunuzu dış koşuilann etkisinden korumak, geieceğe yalmzca bugûn değil yann da umutla bakmak istiyorsanız, harekete gegnenin tam zamani. Hemen Yapı Kredi Sigorta'yı arayın. huzurunuzu g ü v e n c ^ alın! taya çıkmalan ve universite sorunlannın kamuoyunun gündemine getirilmesine katkı yapmalan olumlu ve sevindirici bir gelişmedir. Ne var ki, üniversitelerin içi- ne sokulduklan demokrasi, özgürlük ve özellikle bifim ve bilim özgûrtüğü ile bağ- daşmayan çağ ve uygarlık dışı durumun ya da durum- lann da rektörlerin istemle- ri arasında yer alması bek- lenirdi. Ne yazık ki, üniversitele- rin en ivedi gereksinmesi ve istemi olan bu istemler, rek- törlerin dile getirdikleri is- temler arasında bulunma- maktadır. Türkiye üniversi- telerinin, çağın ve uygarlı- ğın gereklerine uygun ola- rak yapılandmlması uğraşı- nın en can alıcı noktası. 'aka- demik özgürlük' ve hukuka dayalı demokratik işleyişi olanaklı kılacak düzenleme- lerdir. Habere konu olan istem- ler arasında 'akademik öz- gürlük' ve 'demokratik işle- yiş' gibi konular yokrur. Bu durum, bazılan için şaşırtı- cı gelebilir; ama Türkiye üni- versitelerinin rektörlerinin çoğunluğunun baskıcı, dış- layıcı, tek belirleyici yöne- tim anlayışlannı ve tarzını günlük yaşamda deneyimle- mek zorunda kalan öğretim elemanlan için hiç de şaşır- tıcı-değildir. Son zamanlar- da giderek yaygınlaşan öğ- retim üyelerinin sicillerinin olumsuzlaştınlması, bu tu- tuma bir örnek olarak gös- terilebilir. Bazı rektörler, ara- lanndan çıktıklan meslektaş- lannın 'skiUerini' hukuk dı- şı yöntemlerle 'oiumsuzlaş- ürmış', karşıt diye ulamla- dıklan öğretim üyelerini et- kisizleştirmek, dışlamak ve hatta kaçırtmak amacıyla. hiçbir nesnel gerekçeye da- yanmayan 'soruşturmalar' ile ilkeler yok edilerek uni- versite kurumundan soğut- maya yönelmişlerdir. Yine bazırektörler,YÖK Başkanı'nın desteğini de ala- rak ya da alıyor izlenimi ya- ratarak demokratik işleyiş ve akademik özgürlük ilke- sini gözetmeksizin, üniver- siteryapıyı ve akademik or- tamı keyfı olarak örselemiş, tahrip etmiştir. Bu tür rektörler, universi- te özerkliğini, kişisel ege- menlikleri ve keyfiliklerine ingirgemekten sakınmamış- lar ve bu tutumlannı örtmek için tüm Türk ulusunca yü- celtilen değerleri kullanma eğilimi göstermişlerdir. Böylece özellikle olası si- yasal baskılara karşı üniver- sitelerin eleştirel tutum ve kuşku düzeyinin dayanağı ve ereği olan universite özerkliği ya da akademik özerklik ilkesini gözetmek bir yana, liyakat ilkesi de görmezlikten gelinmekte- dir. Bu bağlamda rektörün yetkisine bırakılan akade- mik kadrolann gereksinme- lere uygun olarak ve denge- li biçimde universite birim- leri arasında dağıtılması ve ilanı bile zaman zaman ay- nmcı bir yaklaşımla yapıl- makta; çalışma süresi ve hak etme gibi ilkeler gözetilme- mektedir. Çağdaşlık söylevleri veren universite yöneticileri, çağ- cıllaşmanın taşıyıcı gücü olan Aydınlanma anlayışı doğrultusunda üniversitele- rin başlıca işlevinin hakıka- ti sürekli aramaya kararlı, bilimsel bilgi ve yöntemle- ri edinmiş, evrensel yöne- nimli kişilikler yetiştirmek olduğunu neredeyse unut- muşlardır. Böylece öğrencilerin üret- ken, akılcılık. eleştırellik, bağımsızlık, insancıllık ve demokratiklik gibi nitelikler- le donanmış kişilikler olarak yetişmeleri için gerekli or- tam yeterınce sağlanama- maktadır. Türkiye üıuversitelerinde özgürveeieştirel düşünmeve her koşul alöndagerçeği ara- ma istenci son dönemJerde yeterince geJişme olanağı bu- lamamaktadır. ÖzeUikJe bi- lim özgürlüğü konusunda üniversife açısından skandal sayılması gereken durumJar yaşanmaktadır. Vönetimler- cedışlanmak istenenJer baş- ta olmak üzere.öğretim üye- lerinin biMm özgürlüğü gere- ği araşürma sonuçlannı ka- muo\u\la özgürce paylaş- malan bilekaba yöntemler- le engeilenmektedir. Bu ko- nuda sa>ısız örnek verikbt- Br. Bazı üniversitelerde öğ- retim üyelerinin bilim öz- gürlüğünü, öğrencilerin öz- gür ve demokratik üniver- site ortamını yaşamasını zor- laştıran uygulamalar sürer- ken bazı rektörlerin şimdi özefliklede protokol sırasın- daki yerieri ve öğretim ele- manlannın tümünü kapsa- mayan döner sermaye, faiz vevergifcrinden dolayı 'isti- fa restı' ile ortayaçıkma ha- zırhğı içerisindeoimalan dü- şündürücüdür. Rektörlerce belirtilen is- temlerarasında yer alan araş- tırma fonunun kapatılma- ması ne denli haklı ve gerek- li bir istem ise bu fonlann olanaklannın şimdiye değin çoğu ünıversitede keyfi,yan- b kullanıldığı ve istenmeyen öğretim elemanlannın bu otanaklardan yaraıiandınl- madığı da bir gerçektir. Öğretim elemanlan ve öğ- rencilerin, dolayısıylada uni- versite kurumunun başlıca ve ivedi istemi, akademik Öz- gürlük. hukukun uygulan- ması ve demokratik işleyiş gibi bir yükseköğretim ku- rumuna universite niteliği kazandıran ilke ve değerle- rin öne çıkanlmasıdır. Üni- versitelerin gündemini, bas- kıcı ve tektipleştirici, aşm merkeziyetçi ve en üst yöne- ticiye mutlak yetki veren YÖK ve bu yasayla verilen mutlak yetkileri keyfiliğe indirgeyen yönetim anlayı- şının değiştirilmesi, akade- mik özgürlük ve demokra- tik katılım ve universite ça- lışanlannın maaşlannın iyi- leştirilmesi gibi tüm univer- site öğelerini içeren istem- ler ve gereksinmeler oluş- turmaktadır. Bu nedenle rek- törlerden beklenilen, proto- kol sırasmdaki yerlerinin yükseltilmesinin yanı sıra yönettikleri kurumlann öz- sel niteliklerinin iyileştiril- mesi için ortaya çıkmalan- dır. Ancak bu istemler ile or- taya çıkmadan önce meslek- taşlanyla yeniden buluşmak için bazı rektörlerin, ilkin, şimdiye değin "akademik özgürlük' ve 'hukukihlalle- ri' konusunda universite ça- lışanlarına karşı 'özeieştiri' yapmaları gerekir. Yoksa, salt rektörün protokol sıra- sındaki yeri ve bir-iki fakül- teyi özellikle ilgilendiren dö- ner sermaye gelirlerinin fa- iz ve vergileri ile ilgili uy- gulamalar için ortaya çıkan rektörleri öğretim elemanla- nnın izlemesi beklenemez. Sonuç Universite yöneticileri, başta üniversiteyi universi- te yapan temel değer olan 'akademik özgürlük' ve bu özgürlüğün gerçekleşmesi- ni sağlayan düzenlemeler için ortaya çıkmalıdır. Rek- törler böyle bir değer uğru- na ortaya çıktıklan zaman, protokol sırasındaki yerieri de kendiliğinden yüksele- cektir. Aynca unutulmama- lıdırki,rektörlerinprotokol- deki yeri her şeyden önce üniversitelerin kazandıkla- n akademik saygınlık ölçü- sünde yükselebilir. Üniversitelerin saygınlık- lan ise akademik özgürlük ve katılımcı demokrasiye iş- lerlik kazandırmak ve gerek- tiğinde bu değerleri kıskanç- lıkla korumak ıçin egemen siyasal söylemlere ve güçlere karşı çıkmakla olanaklıdır. Fenerbahçe'den Siyasal Partilerimize... AydeiHİr C E Y L A N VaH, ADD Genel Yönetim Kurulu Üyesi BOyOkdere Caddes No 161 Zmcrtkayu 80506 isiaıttuf Gene) Muduriuk Tel (0212)33606 06 (0212)3367778 vww».ytai9orta.a>m.tr B eş yıl aradan sonra Fener- bahçe tüm tarihinin en an- lamlı şampiyonluklann- dan birine ulaşarak Tür- kiye'nin gündemine otu- ruverdi. Benim gibi tüm Fenerbahçe- lilerin gururla, rakiplerimizin gıpta ile izledikleri bu şampiyonluğun, medya- nın spor sayfalan ve ekranlannda yal- nızca bir spor olayı olarak algılanma- sı yerine, toplum ve yönetim bilimci- lerce irdelenmesi, siyasetçi ve siyasal parti yöneticilerinin toplumu böylesi- ne derinden etkileyen başannın baş- langıç ve sonucu arasındaki süreçten dersler çıkarması gerekir. Bir siyasal partiyi ya da bir spor ku- lübünü, genelde bir örgürü amacına ve başanya götürecek ilke ve öğeleri kı- saca sıraladığımızda, FB'nin yönetim olarak çağdaş yönetim biçiminin tüm gereklerini bu yıl yerine getirdiğini ko- laylıkla görebiliriz. - Yönetim, teknik kadro, sporcu ve taraftarlar arasuıdaki etkin bir eşgüdü- mün şampiyonluk ve kulübün gelece- ği için üst düzeyde gerçekJeştirilmesi, - Bu amaçlara uygun olarak yönetim kurulu üyeleri arasında bilinçli bir şe- kilde tasarlanmış, üyelerce benimsen- miş planlı bir işbölümü, rol dağıtımı, - Hedeflenen amaca doğru izlene- cek yolda kamuoyu ve taraftann des- teğini alabilmek için etkin bir iletişim ve bildirişim ağı, - Bu iletişün ağı içerisinde doğru, tutarh, seviyeli ve öncelikle kararlı söy- lemlerin aktanlarak izleyicilerin gü- dülenmesi (motivasyonu), - Beşeri ve fızik çevrenin olabildiğin- ce etkin bir biçimde denetlenmesi, - Başanlann sürekli olabilmesi için kulüp yönetim merkezi, altyapı çalış- ma alanlan, Rüştü Saracoğlu Stadı gi- bi fiziksel mekânlann tesisinde özve- riden kaçırulmaması, kaynak yaratılma- sı, kaynaklann kişilerin çıkanna, üstün- lüğüne, saygınlık kazanmasına kulla- nılmasından kaçınılarak verimli kul- lanılması, - Sonuçta ve en önemli olarak bu il- kelerin yerine getirilmesi ve başanya ulaştınlması için, çalışmalan denetle- yip yönlendirecek. eşgüdümleyecek, takım çalışmasma inanan, başanlan paylaşıp başansızlığın bedelini tek ba- şına üstlenebilecek, sağlığını ve ser- vetini ortaya koyabilecek bir yetke (oto- rite), bir güç, sonuçta bir çağdaş baş- kan... tşte şampiyonluğa giden yolda Fener- bahçe Spor Kulübü'nün temel aldığı, sonuna kadar sahip çıktığı temel stra- teji ve ilkeler... Ister bir spor kulübü- ne, isterserüz bir siyasal partiye uygu- layın, basannın kendiliğinden gelece- ği evrensel ilkelerdir bunlar... Öncelikle kulüp başkanı Aziz Yıldı- rım'ı kutlamak gerek. Kimi siyasal parti liderlerimizde göremediğimiz yö- netici tavnnı kulübüne ve topluma sun- duğu için. Bir başkanda, bir önderde ol- ması gereken; bir amaç uğruna insan- lan birleştirebilen, etkileyen, izleyici- lerinin kısa ömürlü çıkarlan için değil, örgütünün uzun ömürlü hedefleri için güdüleyen, korkunun üstüne gidip ya- şamından ve servetinden bedel öde- meye hazır olan bir başkan, önder tav- nnı, niteliklerini sergilediği, örnek ol- duğu için; siyasal parti liderlerimiz gi- bi her Allah' ın günü karşımıza çıkıp aya- küstü, ekibine, kurullanna danışma- dan medyatik demeçler vermedi. Ra- kipleriae ve karşıtlanna karşı saygılı ve ölçülüydü. Bu tavn yönetime ve taraf- tara yansıdığı içindir ki tüm camia hedefe kilitlendi. PENCERE Pertev Naili'den Hoca Fıkraları... Nasrettin Hoca'yı elçi diye Tımurienk'e yolla- mışlar. Sultan, tepeden bakışla sormuş: - Senden başkası yok muydu da padişahın se- ni elçi diye gönderdi?.. - - v ; Hocadururmu: - Benden başkası da van ama, herkese müna- sibiniyolluyorlar... Timurlenk bozulmuş, bir ayağı topal olduğundan otururken uzatır, üstüne de minder örtermiş... Hoca'ya hışımla sormuş: - Senin ile eşek arasında ne fark var?.. Hoca: - Bir minder sultanım!.. ,. - • Hoca Akşehir'de kadılık yapfyormuş... Bir kadın yanında getirdiği bir ızbandut heriften şikâyetçi olmuş: - Bu adam beni zoria öptü, adalet isterim!.. Hoca başını kaşıyıp düşündükten sonra, karan- nı bildirmiş: - Sen dahi bu herifi öp!.. • Hoca'nın oğlu kuyuya düşmüş; feryat figan: - Hoca oğlun kuyuya düştü. Nasrettin Hoca kuyunun başına gelmtş, asağı eği- lip sormuş: - Oğlum burda mısın?.. - Babacığım imdat!.. Beni burdan kurtaıi.. Hoca: - Bekle oğlum, eve gidip ip getireyim, seni çıka- rayım, sakın ben gelinceye dek bir yere gitme!.. • Hoca hiç yel değirmeni görmemiş; ilk kez gorün- ce de oradaki bir herife sormuş: - Bunane derler?.. - Bu yel değirmentdir. - Bu değirmenin suyu nereden gelir?.. Herif: - Bu yel değirmenidir... • Hoca: - Anladım bu yel değirmenidir.. ama, bunun su- yu nereden gelir?.. • Hoca bir gün eve gelince kansına demiş ki: - Hanım bu akşam tasam sıkıntım yok; bir pilav pişir, ağız tadıyla yiyelim, yatalım. Kadın pilavı pişirmiş, yemişler, yatağa girmişter, kapı çalmış... - Kim o?.. - Komşu!.. Kapıyı açmışlar, komşu telaşla içeri girip anlat- maya başlamış: - Bizim eşek doğurdu, ama, ne kuyruğu var, ne kulağı... Hoca kansına dönmüş: *• - Gördün mü, pilavı yedik, karnımız doydu, yine de tasasız, sıkıntısız yatamayacağız... Neden?.. Doğan eşek üç yaşına girdiğinde dağa oduna go- türürierse, dönerken yolda çamura sapianıp bata- ğagömülürse, neresindentutupçıkaracağız?.. Ne kuyruğu var, ne de kulağı... • Yukanda okuduklannız Prof. Pertev Naili Bora- tav'ın derlediği Nasrettin Hoca fıkralarıdır; sürre- alist mi desem, postmodern mi desem, ipin ucu- nu kaçıranlann dünyasına yakışan çağdaş miza- hın ürünleri... Son bir fıkra daha: Hoca bir gün damdan aşağıya işiyormuş, heri- fin birinin geldiğini görünce kesmiş; adam sormuş: - Niye kestin hoca?.. Hoca: - İp gibi tutunup dama çıkarsın diye korktum!.. 38. Ölüm Yıldönümünde Nâzım Hikmefi özlemini çektiği, insanlığın güzel geleceğine olan inançla anıyoruz. Nâzım Hikmet Kültür ve Sanat Vakfı İSVİÇRE HASTANESİ ÖZEL KÜLTÜR ETKİNLlKLERt I KONSER 4 emin igüs / vokal-bağlama mutlu ödemiş / keman *.. • - f hakan oral / gitar ' '1 ahmet özbilen / vurmalı çalgılar Tarih : 6 Haziran 2001 Çarşamba . •/ Saat : 21.00 Yer : BAR1Ş MANÇ0 KÜLTÜR MERKEZİ (KADIKÖY) Tel :0216-418 16 46 Cumhuriyet ARM UERKEÜ KADIKÖY BELEDİYESİ TürkiyeGazetecüerCemiyeti'roı yayınladığı günlük cazeteÜlke sooınlanna iltşkın raportanyia, araştırmâlanyla, köşeyazdanyta, tarafsc haberieriyte siviltopkjmtanngazetesi. Düzenli okumak ıçm abone oiun. Tel: (X21Z 5110B75
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle