28 Kasım 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
3HAZİRAN2OO1 PAZAR CUMHURİYET SAYFA KULTUR kultur<g cumhuriyet.com.tr 15 Büyük ozan, aramızdan aynlışının 38. yılında çeşitli etkinliklerle anılıyor âzuıı yarma kalacak mı? MEMET FUAT Bu sorunun sorulacağını biliyordum. Ama bu soruyu soran kişinın Halûk Şahin olaca- ğını. yanıtını aramak için de bir hafta sonu- nun Nâzım Hikmet'in şiirlerini okuyarak ge- ^ireceğini söyleseler, ınanmazdım... "Nâznn Hikmet yanna kalacak mı?" Durup dururken gelir mi insanın aklına bu soru? Geldiğıne göre kuşkudasınız demektir. Ya da birilerinin kuşkuda olduğunu sezmiş. onlar adına soruyorsunuzdur. 21 Ocak 1992'tarihli "Cumhuriyefte şöy- le diyor Halûk Şahin: "Nâzım Hikmet'in doğumunun 90. yılı ne- deniyle düzenlenen etkinliklerle ilgili yaalan okurken aklınıa takıldı: 'Acaba Nâzım Hikmet yanna kalacak mı? Yoksa Sovyet komünizminin çöküşünün he- men crtesine rastlayan bu annıa canlılığı, nos- taljik bir uğurlama töreni yerine mi geçiyor?' Sormu şö>le de soıabiliriz: İdeolojisi çök- tükten sonra Nâzım'ın şiirine bir yaşama böl- gesi, evrensel bir geçerüük alanı kaüyor mu? Yoksa tarihscl açıdan kontrpiyede kaldığı için, ideolojisiyle birtikte şiiri de mi soluğunu yhir- di?" Halûk Şahin bu kaygının. yalnız Nâzım Hikmet için değil, çağımızın başka ünlü or- taklamacı sanatçılan için de söz konusu oldu- ğunu belirtiyor: Bertolt Brecht. Pablo Neru- da, Şolohof, Ehrenburg gibi... "Kesin cevabı elbette zaman verecektir. Ör- neğin 10 yıl sonra, NâzmTın 100. yaş günün- de, bu soruya soğukkanh ve nesnel bir cevap vermek kolay laşacaktır." Bir açıdan doğru... Çağdaş sanatçılan de- ğerlendirirken canlı bir ilişkiler ağı içinde, "soğukkanlı ve nesnel" olmak kolay değil. Zamana dayanabilmek sanatçılar için her zaman geçerli bir ölçüttür. Ama çok genel bir ölçüt. Üstelik de doğrudan sanatla. sanatçılık- lailgili... Sanâtınötesindeki konularda bugün de "soğukkaah ve nesner olabilirız. Örnekse Nâzım Hıkrnet'in yaygın ününün nereden kaynaklandıfını soğukkanlıkla araştırabiliriz. ... Sanatçı'arın başarılarına içerde, dışarda birtakım örgütlerin. dayanışmaların yardım- cı olduğu, ohbildiği doğrudur. Buna yazın ar- gosunda "P&mpalamak" deniyor. ... NâzımHikmet'i ya da onun gibi dünya çapında ünlmmiş olan Vaşar Kemal'i. ticare- -•toötesinde,örgütler de desteklemişlerdir> ne- den destekl;mesinler. ama bu desteklemele- rin sonundabir başanya ulaşıldıysa. işin gi- zini pompalamada değil. pompalanan "maFın nittliğinde aramak gerekir. Halûk Şiıin bunıı düşünmüyor. Nâzım Hikmet'in şiri, şiir olarak yetersiz kalsaydı, düma dillerhdeki yaygınlığına ne "partipro- pagandasryja. ne "yoldaşhkdayanışmasryla ne de "davaadamı olarak kendisine duvulan iVâ; ilgi""yle ulaşabilirdi... "İdeolojisi" çökünce, "ideolojik jargon"un, "ayağına taşlar bağlan- mış ördekler gibi dibe" çekeceğı bir şiiri, pro- pagandayla. dayamşmayla, hiçbir örgüt, hiç- bir güç. böylesine yükseltemezdi... ... Bir şairin büyüklüğünü anlamak için il- leonundilinibilmekgerekmez. Yıllardır Tür- kiye'de, çevrilmeleri Nâzım Hikmet'ten çok daha güç olan Baudelairc. Rimbaud, Mal- larme gibi şairler el üstünde tutulmuyorlar azım Hikmet Türk kültürünün bütün insanJığa armağan ettiği uluslarüstü bir değerdir. Daha önce de yazmıştım: Ingiliz şairi Shakespeare ne kadar Ingiltere'ninse ya da îspanyol şairi Lorca ne kadar Ispanya'nınsa, Türk şairi Nâzım Hikmet de ancak o kadar Türkiye'nindir... mı? Yalnız Fransızca bilen Türkler mi anla- yabiliyor bu şairlerin büyüklüğünü? ... Bir şairin bütün şiirleri güzel, başarılı, et- kileyici olmaz. îyi şairler de çok çeşitli neden- lerle başansız şiirler yazabilirler. Sırasında bir şairin yazın tarihi açısından çok önemli şi- irleri bile yetersiz bulunabilir. Nâzım Hikmet de. bütün şairler gi- bi, iyi şiirlerin yanı sıra kötü şiirler deyazmıştır. "Sovyet komüniz- KOCALMAYA ALIŞIYORUM Kocalmaya alışıyorum dünyanın en zor zanaatına, kapılan çalmaya son kere, durup durmadan aynlığa. Saattar, akarsınız, akarsınız, akarsınız... Anlamaya çalişıyorum inanmayı yrHrmenin pahasına. Bir söz söyleyecektim sana söyleyemedim. Dünyamda sabahleyin aç kanna içiten ctgaramın tadı. Öiüm kendtnden önce bana yalnızliğını yolladı. Kiskanıyorum öylelerini kocaldıklarmın farkında bile değiller, öylesine başlanndan aşkın işleri. 12 Ocak 1963 minin çöküşü'"nden önce de böyleydi bu, şim- di de böyle... ... Daha önce de yazmıştım: Nâzım Hik- met, şiirlerinin büyük çoğunluğunda ortakla- macılığı değil, ortaklamacılığın insanlara ge- tireceğine inandığı evrensel değerleri anlatır. "Ölüme karşı yaşanu, savaşa karşı banşı, tut- saklığa karşı özgürlüğü, sömürüye karşı pay- laşnıavı, adaJetsizüğe karşı adaleti. yok etme- ve karşı yaratmayı, düşmanuğa karşı dostlu- ğu, nefrete karşı sevgivi, geçmişe karşı gelece- ği", kısaca ölümseverliğe karşı yaşamsever- liği savunan herkes, Nâzım Hikmet'in şiirle- rini okursa, ister istemez beğenir. Sanatçılar için evrensel insanJık değerleri- dir her şeyin üstünde olan. Bütün bir ömrü yo- luna serdikJeri bir inanç için bile, son döne- meçte, Anlamaya çalişıyorum inanmayı yitirme- nin pahasına. deyiverirler - bir kuşkuya kapıhrlarsa... Nâzım Hikmet'in şiirini, sanatını "Sovyet komünizmi"ne bağlamak, "ideok)jisi"ni siya- sal bir çerçeveye sığdırmaya çahşmak son de- rece yanlıştır. Sanatçılann dünyaya, topluma, insana yaklaşımlan çok daha geniş boyutlu- dur. Siyasa bu boyutlar içinde yalnızca evren- sel insanlık değerlerine götüren bir araç ola- rak yer alabilir. Halûk Şahin'e, bu arada, Nâzım Hikmet'in yanna kaJıp kalmayacağını merak eden her- kese; ayrıca, evrensel değerleri insanlığa ortakla- macılığın getireceğine inanan bu şairi, ortak- lamacıhğa yakmlık duymayan, hatta düşman olanlann da neden beğenip sevebildikierini anlamak isteyenlere; ve de bütün şiirseverlere; şu günlerde yayımlanan bir kitabı, Nedfan Gürsel'in Nâzım Hikmet ve Geleneksel Türk Yazını adlı kitabını okumalannı sa- lık veririm. Büyük tat alınarak okunan bu 360 say- falık inceleme, bir yandan Nâzım Hik- met'in, kendisi için söylediği, Memleket toprağındadır kökü dizesini, bütün yönleriyle, açık- lığa kavuştururken bir yandan da Türk yazınının eleştiri ala- nındaki gelişmelerine, kimsenin yadsıyamayacağı yeni bir örnek olarak pınl pırıl yükseliyor. (Adam Sanat, Mart 1992) (Bu yazı Memet Fuat 'ın -Nâ- zım Hikmet Üstüne Yazılar, Adam Yayınlan, Mart 2001- başlıklı ki- tabından kısaltılarak ahnmıştır.) Niteliğin önde geldiği sanat ve kültürü, tüketim aracı olarak görüp 'satış'a endeksleyemeyiz Bugün,tiyatrofestivali sona erecekti... ZEYNEPOtAL BT süreden teri Cumhuriyet'ın kültir sayfalaının sağ alt köşe- sinde siyah, ka-anlık bir leke gö- rüycrsunuz. Sıyahın, kannlığın, boşluğun üzennde inceck beyaz bir yazıy- la "13'üncüsüluyılyapılamıyor" yazıyor. Chun hemenaltında her gün de- ğişeı bir tüme: "Bugün tiyatro festSalinin birnci günü". sonra u iknci günü". "üçüncü günü", "beanci günü'... "'Bugüıı tiyatro festnalinin ondördüncü günü", "onbeşinci güıü"... Ve bugün ti- yatn festivalınn son günü... Yani yapisaydı, yaıi gerçekleşseydi. bugin 13. Tiyaro Festivali'nin son girni olacaktı. Syah kareyçevirip baktığımda, tephnin. başkıldın niteliğini. bir "tenenni" olnaktan çok. herkesi sonmluluk alnaya çağıran bir buy- ruk olduğunu görüyorum. Çağrı şöye: "Liuslaai'ası Istanbul Tiyatro Fesıvali her yıkapüsın. Tiyatro Fes- tivai yaşasın."* ÎNereden geld. kim yolladı, nasıl bu iöşeye yerleti, bilmiyorum. ama gürjerdir o karaekeye baktıkça. içim bir andan acıy^r. bir vandan da oh nihyet, birilerifark etti, birileri ti- yato festivalini yapılmadığının far- kiTiia. birileri br tepki gösterdi diye se\jıiyor, içimcki isyan bayrağını dablandınyorm. (Ikem. yalnıra bu yıl Uluslarara- sı lonbul TiyatD Festivali'nin yapıl- nianasına deği Öfkem. tiyatro fes- tivLnin yapılramasına. (Cumhuri- yeiiışında) bata anlı şanlı medya- ıriLJİmak üzeî, hiçbir yerden hiç- b>ir?pki gelmeıesine! Eknomikkn Imam, ekoDmik knz var, onun içiiyatro fesVali yapılamadı. Ti- festivalim danışmanlanndan biriyim. gerekçeyi biliyorum. Istanbul Sanat ve Kültür Vakfı. son ana kadar dırendı, bir avoıç insan ola- ğandışı çaba gösterdi, ancak öteki festivallere değil de (müzik. caz, si- nema festıvallen. bıenale değil de) ti- yatro festivalıne bir tek sponsor bu- lunamadı. Evet, dünyada hiçbir yer- de hiçbir kuruluş. üstelik devletten yardım almadan bir festivalden beş festival üretmedi ama bu. "tiyatro fes- thaline sponsor bulunamadT gerçe- ğinı değiştirmıyor. (Bu ekonomık krizde millet geçim derdindeyken düşündüğü şeye bak dıye kızabilırsiniz elbet. Hemen be- lirteyim: Ekonomikknz bol gelirlile- ri değil, orta vedargelirlileri vurdu.) Peki niçin tiyatro festivaline spon- sor bulunamadı? Bu soruya yanıt ararken en çok kar- şılaştığım yanıt şu oldu: "Çünkü en az izlevicisi olan festrvaldi." konomik kriz nedeniyle bu yıl tiyatro festivali gerçekleşmedi. Ama benim anlamadığım, bundan böyle niçin her iki yılda bir yapılmasına karar verildiği? Tiyatro festivali tümden ölsün diye mi? Ilgi daha da azalsın diye mi? Kelle sayısı yetmiyor diye mi? tşte bu yanıt, özellikle sanat ve kül- tür yaşamımızda oturup bir sürü şe- yi yeniden düşünmemizı gerekli kı- hyor. Sanat ve kültürü, tüketim aracı ola- rak görüp "satış^a endeksleyeme- yiz... Etld alanını kelle sayısıyla he- saplayamayız... Bu alanlarda nicelik değil. nitelik önde gelir... Şu son tüm- celeri tekrarlamak bile bana ayıp gi- bi geliyor, ama öylesine popalarite merakhsı birtoplum olduk ki. söyle- mekten vazgeçemiyorum. Yitiniiğuniz değer Tiyatro festivali yalnızca, dünya- nın dört bir yanından birtakım pro- düksiyonlan. oyunlan biraraya geti- rip bunlan peş peşe sunmak değildi. Tiyatro festivali. tiyatronun çok a- ma çok geniş bir yelpazeye yayılan bir alan olduğunu, kendini sürekli ge- liştirerek yenilenen bir sanat dalı ol- duğunu ve tiyatro yapmanın bınlerce yolu yordamı. yöntemı olduğunu gösterebilmenin. bunu bılinçlere ka- zımanın da yoluydu. Tiyatro festivali. yaratıcılığın uç- suz bucaksızhğında. kültürler arası iletişimı sağlamak. başka dünyalara. başka toplumlara kucak açabılmek. onları anlamaya çalışırken kendini keşfermek. tanıyabilmek, farklı ses- lenn yükseldiği çağdaş ve evrensel bir platfoımda kendi sesini aramak ve kendi kımliğıni bulabılmekti. Tiyatro festivali. bu çağdaş ve ev- rensel platfoımda bir tartışma ortamı yaratmanın da yoluydu. Tiyatro festivali. aynca ortak pro- jelerle. davet ettiği yabancı tiyatro eleştirmenleri aracıhğıyla Türkiye ti- yatrosunu ve kültürünü yurtdışında tanıtmanın yoluydu. Tamam, ekonomik kriz nedeniyle bu yıl tiyatro festivali gerçekleşmedi. Ama benim anlamadığım, bun- dan böyle niçin her iki yılda bir yapılmasına karar verildiği? Ti- yatro festivali tümden ölsün diye mi? Ilgi daha da azalsın diye mi? Kelle sayısı yetmiyor diye mi? Ama o zaman, içinde yaşadığı- mız ekonomik knz. "bahane" ol- muş olmuyor mu?.. Tiyatronun özelliği Tiyatroyu, öteki tüm sanatlar- dan farklı kılan, canh olarak izle- yiciyle karşı karşıya gerçekleşti- rilmesidir. Sinema. beyazperde aracıhğıyla, müzik, radyo, plaklar aracıhğıyla aynı anda dünyanın her yerinde izlenebilir. Oysa tiyatro öyle değil. Izleyebilmeniz için o anda sahnenin karşısında olmanız gerek. Bugüne dek yurtdışına gidip ti- yatro izleme olanağı olmayan özel- likle gençler ve tiyatroyu meslek edinenler, farklı yöntemlerle, "baş- ka rüriü detiyatro \ apılabileceğini M . bu festivalden öğrendiler. Kendile- rini sınama olanağı buldular. Dünyadaki en ileri çalışmalan, ti- yatro tarihini etkilemiş ustalan, yal- nız tiyatro kalıplanna hapsolmayan, tiyatro-dans, tiyatro-resim, tiyatro- plastik sanatlar, tiyatro-müzik ilişki- lerinde sınırlan zorlayan ve sorgula- yan uygulamalan, bu festivalde izle- dik. (Robert VV'ilson'dan Pina Ba- uch'a, HeinerMuller'den Strehkr'e, Lubimov'dan VTşnievski'ye. Tadaşi Suzuki'ye, Berüner Ensemble'dan Royal NarionaJ Theatre'a, örnekJeri çoğaltabiliriz.) Yahıız izlemekJe kalmayıp "works- hop"lar aracıhğıyla ve ortak prodük- siyonlarla, eğitimi ve sahne olayına katılımı sağladı festival. 13. Uluslararası Istanbul Tiyatro Festivali bu yıl yapılmadı. Gerçek- leşseydi bugün son günü olacaktı. Tiyatro festivalinin yapılmaması benim içime sinmedi. Ya sizin? Lorca'nın oyunu, Öğrenci Kültür Merkezi Sahnesi'nde • Kültür Servisi - Istanbul Üniversitesi Öğrenci Kültür Mer- kezi (ÖKM) Sahnesi Eğitim Ajaştırma Top- luluğu, ÖKM Sahne- si'nden ve IÜ Edebi- yat Fakültesi Tiyatro Eleştirmenliği ve Dra- maturgi Bölümü'nden bir grup öğrenciyle, IÜ Mezunlar Derneği ça- tısı altında tiyatro ça- lışmalan yapan bir grup mezunun birlik- teliğiyle meydana gel- di. İÜ ÖKM Tiyatro Kulübü'nün dışanya açılmasında ve sanat- sal eğitim çalışmalan- nın geliştirilmesinde etkin bir rol üstlenen ve genel kulüp yapısı- nın esnek bir bileşeni olan topluluk, akade- mik alanla kulüp faali- yetlerinin buluşturul- ması ve tiyatroda dü- şünselliğe vurgu yapıl- ması fikrinden doğdu. Salt prodüksiyon he- defli olmayan bir sah- ne laboratuvan anlayı- şını benimseyen toplu- luğun Lorca'nın "Don Cristobita ile Dona Ro- sita'nın AcıkJı Güldü- rösü" adlı oyunu eki- bin bir kumpanya an- layışı içerisindeörgüt- lenmesi için atılan önemli bir adım oldu. Bir panayır gösterisi özelliği taşıyan oyun, ÖKM Sahnesi'nden sonra Gençlik Günleri ve Amatör Tiyatro Fes- tivali'nde gösterildi. Topluluk, oyunu önü- müzdeki günlerde de îzmir'de oynayacak. Rodrigo'nun 100. yaşı kutfanıyor • Kültür Servisi - Sabancı Üniversitesi, Istanbul Cervantes Enstitüsü işbirliği ile ünlü Îspanyol bestecisi Joaquin Rodrigo'nun doğumunun 100. yılı kutlamalan çerçevesinde, bir konser düzenliyor. 5 Haziran Salı günü saat 19.30'da Sabancı Center'da gerçekleştirilecek konserde, soprano Ruth Rosique ve uluslararası üne sahip îspanyol gitar ustası Jose Ruiz Del Puerto, Rodrigo'nun yapıtlanndan bir seçki sunacak. (292 13 13) Kanake' New York'ta tamtHdı • Kültür Servisi - Yaşamını Amerika'da sürdüren Türk yönetmen Mevlüt Akkaya'nın yeni filmi 'Kanake', Nevv York'ta tanıtıldı. Almancada 'gelişmemiş aptal insan' anlamına gelen 'Kanake' sözcüğü, argoda yabancı işçiler için kullanıhyor. Avrupa'da yeniden canlanmaya başlayan ırkçılık hareketlerini sert bir dille eleştiren kısa metrajlı film ekimde Türkiye'de de tanıtılacak. Film bu süre içinde Venedik, Toronto, Chicago, Nevv York ve Sundance'ta gerçekleşecek film festivallerine katılacak. Mfcheline R. Connery nin sergisi • ROMA (AFP) - Sean Connery'nin 30 yıllık Tunuslu eşi Micheline Roquebrune Connery, 30 Mayıs Çarşamba günü resim çalışmalannı Roma'da sergilemeye başladı. 1970 yılında daha eşi Sean Connery ile tamşmadan önce resim yapmaya başlayan sanatçının Italya'nın ulusal anıtı Vittoriano'nun içinde sergilenen ve çoğunluğu portre çalışması olan resimlerinde, neşeli Akdeniz dokunuşunun hâkim olduğu pastel renkler ağırlıkta. Sergi 10 Haziran'a dek açık kalacak. BUGÜN • PERA ÇOK AMAÇLI SALON'da saat 16.00'da Neşe Grançer yönetimindeki viyola- piyano konseri izlenebilir. (212 - 252 30 82) • ENGLISH BAR'da Önder Focan, Sibel Köse ve Erdal Akyol'un saat 22.30'da caz konseri dinlenebilir. (212 - 231 21 21) • NAZIMKÜLTÜREVtnde saat 15.30"da Fuat Saka'dan dinletinin, şiirlerin Tiyatro Manga'dan bir oyunun ve fotoğraf sergisinin yer alacağı Nazun Hikmet'i anma töreni yapılacaktır. (212 - 245 04 81) 13 üncüiü bu yıl yapüamıycr BLGUN TİYATRO FESTIVALİNIN SON CUNÜ
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle