15 Mayıs 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 29 MAYIS 2001 SALJ OLAYLAR VE GORUŞLER olay.gorus(a cumhuriyet.com.tr Etkin Bir Sistem îşletilerek... Prof. Dr. Doğan SORGUÇ • • lkemizde. • ""T" özet ola- I I rak belir- I I telim, çağ- B I daş de- ^^^^r mokratik bir ortamın sağlanması, başka bir deyişle küçük çıkar zümrelerinin Türki- ye'yi parmaklamasının (manipüle etmesinin) ön- lenmesine bağlı bulun- maktadır. Bu husus, çağ- daş demokratik bir yaşa- ma geçmeyi zorunlu kıl- dığrndan, ilk aşamada se- çim ve siyasi partiler ya- salan tam demokratik iş- leve kavuşturulmalı, dev- let üniversitelerinin be- lirli bir düzeyin üzerinde- kiler özerk olmalıdır. Gelişmekte olan bir ül- kede yukanda açıkJanan tüm önlemlerin, bu ülke- lere uygun bir demokra1 si tanımı gereği, birbiri- nin tamamlayıcısı olma- lan kaçınılmazdır. Çağ- daş demokratik ülkeler- de ise bu işlevler, sosyal altyapı ve kültürel birikim gereği, doğal biçimde ye- rine gelmektedir. Aynca çağımızda, toplumsal so- runlann çözümündeki ba- şannın. ilgili tüm sistem ve personelinin nıtehğıy- le (kalitesiyle) orantılı ol- duğu büinmektedir. Si- yasetçilerin 1950 yılın- dan başlayarak yozlaştır- dıkJan demokrasi adına plansızlık ve hesapsızlı- ğı savunmalan; aynca her kurumu kendi cıkarlan- na göre yönlendirme amacıyla yürüttüklen in- san kaynağı savurganlığı, kurumlar ve bürokrasi- de kaliteyi bugün acına- cak düzeye indirmiş. ger- çek işlevini yapamayan sistem ise. enformal (il- ligal) bir yapının (siyasal) yaşamımıza egemen ol- masına, ekonomik alan- daki başansızlıklara, pek çok toplumsal sorun (pat- lama) ve askeri müdaha- lelere yol açmıştır. Bu- gün vanlan noktada mad- di varhğımızın yansı yok olurken çalışanlar işleri- ni, gençler çalışma ve iş olanaklanyla umutlannı yitirmiş bulunmaktadır. Gereksinip yatınm yap- tığımız birçok değerli genç, çalışabilmek için yurtdışına gitmektedir. Maddı kaybın tek gece- de yüzde 50 düzeyinde olduğu ülkemiz yerine, demokratik bir ülkede hiçbir sorumlu, yitirilen iç ve dış güven nedeniy- le verinde kalamaz. Bu husus demokraside (si- yasal) ahlak gereğidir. Bunun yerine. Cumhur- başkanından başlayarak IMF'yı, onunla yapılan anlaşmalan vs. suçlamak. tabana has görünmek için bile olsa, siyasetçilere yö- nelik güvensizliği arttır- maktadır. Bu kapsamda hazırlanan plana karşı da köylü ve yoksul edebi- yatı yapanlar, bankalar hortumlanırken nerede olduklan sorusunu akla getirmekte ve siyasilerin içtenliği üzerine kuşku- lan büsbütün arttırmak- tadır. Sonuç Birözdeyiş "Akdh,baş- kasının deneyiminden; aptat kendi deneyimin- den yararlaıur" demek- tedir. Bu yazım, kendi deneyimlerimizden ya- rarlanarak, bilimsel öğre- tinın gösterdığı çıkış yo- luna ışaret etmektedir. Bu bağlamda bilimin, dene- yımleri sistematik ince- leme sonucu, genelgeçer çözümler ürettiği've "akıl yolununbiroMuğu" hiç- bir zaman unutulmama- lıdır. Bu birikime karşın siyasetçiler ve partileri, üstlendikleri yönetim gö- revlerindeki basiretsiz- lik, beceriksizlik ve ih- mal (geciktirme dahil) nedeniyle ülkede yol aç- tıklan zarardan sorumlu tutulmalıdırlar. Bu so- rumluluk. işletilmeyen siyasal sorumluluk ne- deniyle, cezai ve hukuk- sal yaptınmlan içermeli- dir. Esasen zarar ve olay- lann kendi koşullarmda belirli bir boyutu aşması halinde bu yaptınmlann gündeme geldiği, tarihsel birgerçektir. Bugün siya- setçiler nedeniyle içine "... ben kimibirhayli 'sıradışı' kimi bel- ki biraz eğlenceli ama düşündürücü ga- zetecilik anılanmdan bir demet sunu- yorum size... Bunlann başlıca özelliğı ise hemen hepsine doğrudan tanıklık etmiş olmamdır. Kitabın adını bu ne- denle 'Göngü Tanığı' koydum." Orhan Karaveii en az otuz yılımın için- de yer alan bir arkadaş... Nice serüven- ler yaşanmış, nice ortak anılarda bulu- şulmuş, nice yaşantılar, nice yitip gitmiş za- man parçalan!.. Görgü tanığı? Gazeteci öyle midir? Yal- nız tanık mıdır? Sanmıyorum. Kişi, hele yıl- lannı gazetecilik mesleğinde yoğrularak ge- çirmişse, gördüğu olayların yalnızca tanığı olmaz. Her tanıklıkta kendilığinden bir yo- rum vardır, kendine özgü bir aynştırma... Yine de okur bu görgü tanıklıklanndan çok şey öğrenir. Çoğu yanlış tanıklıklaryaşandığını da de- neyimimizle biliriz. Her anlatılana inanmak da inanmamak da doğaldır. Tek yanlı yorum- lamalan okurken kuşkuculuğu elden bırak- mamak da gerekir. Orhan Karaveli'nin görgü tanıklığı, yazı- lışından güç alan bir tanıklık. Yazar, "Bakın ben neler gördüm, neler yaşadım" diye böbürlenmiyor. Yalın, ama inandıncı bir an- latımla tanıklığını yıllar sonra okurlara sunu- yor... EVET/HAYIR OKTAY AKBAL Tanihe Yardımcı Olmak. Neler mi var bu 'Görgü Tanığı'nda? Yazann çocukluk, gençlik, oğrencilik yıl- ları. Karikatürcülük hevesinden yazarlığa geçiş. Mareşal Çakmak'ın cenazesi. Dum- lupınar denizaltısının batışı, Spaak'ın ver- diği anlamlı ders, Kıbrıs'la tanışma, Abdi Ipekçi ile lise arkadaşlığı, Küba, Amerika gezi izlenimleri, Moskova'da Nâzım Hik- met'le karşılaşma, vb... Karaveli'nin değinip geçtiği önemli döne- meçler de var. Bunlan koskoca bir kitapta anlatabilirdi. Örneğin "Vatan Taş" olayı. Da- ha doğrusu olaylan... Ahmet Emin Yal- man'ın önce Vatan'da sonra da HürVatan'da yaşattığı anlamsız, gereksiz serüven.. Ka- raveli'nin bu konuda yazdıklarını çok eksik bulduğumu söylemek isterim. Belki de za- mansız gördü! Oysa aradan geçen kırk yıl önemli bir uzaklık değil midir? Türk basın tarihinin aynntılarla yazılması gereken bir ola- yıdır 'Vatan' gazetesi serüveni!.. Belki Ka- raveii ya da Naim Tirali bu önemli etkin gazetenin birdenbire nasıl ortadan kay- bolduğunu, bunun gerçeklerini yazariaıi.. __ Şu günlerde bazı yazarlann özellikle Milliyet'te Taha Akyol'un öne sürdüğü bir tarihsel yozlaştırma var. Onlara gö- re Demokrat Parti, yani Adnan Mende- res, genel seçime giderken CHP'liler 1 " askeıieri kışkırtmış, demokratik bir yö- netimi al aşağı etmışler!.. Menderes diktasının, muhaliflen ezmek için kurdur- duğu Tahkikat Komisyonu'na çağnlmış bir kişi olarak şunu belirtmek isterim: DP'nin seçime gitmek diye gerçek bir niyeti yok- tu, bunun açık kanıtı da giderayak Tahkikat Komisyonlan kurdurması, baskıcılığa büyük bir hız vermesiydi... Yalman, Tirali, Akpınar, Balcıoğlu gibi ga- zetecilerin Puliam'ın biryazısını yayımlama- ları büyük suç sayılmış, bu unlü gazeteci- ler hapse atılmışlardı. Hem de o 1960 yılın- da!.. Nerede demokrasi, nerede seçime git- mek, nerede Menderes'in iyi niyeti? Kitaba bir önsöz yazan Nail Güreli'nin de- diği gibi: "Orhan Karaveii gazeteci olarak yaşadı- ğı süreçte tanıklık ettiklerini topluma aktar- makla mesleğinin sorumluluk isteyen birgö- revinideyennegetirmişoluyor. Dilerim, top- lum yaşamında yer alan başkalan da aynı yazma sorumluluğunu benimsesinler ve tahhe yardımcı olsunlar." Tlsm, Trky'nnIk msj ksltmlr szlğn snr. Tlsm, msjlşmy svnlr içn br hşlk dşnd: CpMsj Ksltmlr Szlğ. B ksltmlr kllnrk çk dh hzl msj yzblr, arkdşlrnzl özl v eğlncl br dlle hbrlşblrsnz. Knd özl ksltmlrnz vrs, 1717'y ks msj gndrrk y d www.telsim.com.tr adrsndn CpMsj blmn grrk bzml pylşblr, sz d b szlğn glştrlmsn ktkd blnblrsnz. Ücrtsz CpMsj Ksltmlr Szlğ'nz Tlsm CpShp'lrd. Gln, aln. A y r c u n t m y n : F x K r t , x K r t v P r t k H t ' t h r y 3 0 m s j b d v . düşülen bunalımın fela- kete dönüşmemesi. so- rumluların çok acil ka- rar ve hareketini gerekti- rirken kendilerinin gös- terdikleri ağır davranış ve zaman kaybı, kuşku- yu umutsuzluğa dönüş- türmektedir. Ulusça en içten dileğimiz, sıyaset- çilerimizin bir an önce bu çok ağır durumun ayır- dına varmalan ve kendı- leri yerine, ulusun tümü- nü düşünmekte oldukla- nnı göstermeleridir. Bu- nun kanıtı ise şu soruya verecekleri inandıncı ya- nıttadır: Tüm arazi ve iş- letmeleri özelleştirme adı altında -batan geminin mallan ömeği- elden çı- kardıktan ve bugün can çekişen reel sektörü de öldürdükten sonra, aldı- ğımız (büyüyen) borçlar için neyimizi satacağız? Bunu kimse yanıtlama- makta ve bu yol. Borçlar Idaresı (Düyunu Umu- miye). Sevr'e gider gö- zükmektedir. Zira iş dün- yasında, hele uluslarara- sı ilişkilerde kimsenin zor durumda kalandan azami ölçüde yararlanmayı ın- saf konusu yapması bek- lenemez. Türkıye'nin bu durum- dan kurtulması tümüyle ve ivedi olarak çağdaş düşünce \ e yeni siyasile- ri kaçınılmaz kılmaktadır. 1%0'h yıllarda OD- TÜ'nün rahmetli öğre- tim üyesi FuatÇobanoğ- lu "Şark2000\ıldanbe- ri bir mucize bekfcr" söz- lerini yınelerdi. Aynı ta- rıhlerde lran hükümeti. Ikıncı Dünya Savaşı'nın başında Alman ekonomi mucizesinin mıman. eko- nomi sihirbazı adıyla ün- lü Dr. H. Schachf ı davet edip kendisinden Iran'da bir ekonomi mucizesi yapmasını istemiş ve Dr. Schacht, kısa temaslan ardından, Alman ekono- mi mucizesinin Iran'da gerçekleştirilemeyeceği- ni belirterek yurduna dönmüştü. Türk ulusu- nun ödediği ve ödeyece- ğı büyük bedel karşılığı. mucize sıyasilerden baş- layarak önem sırasına gö- re kılıt noktalara bırinci sıruf insanlann getirilme- sı ve yazımda belirtilen etkin sıstemin ıvedılikle kurularak işletmesi ola- caktır. Bu mu Milliyetçilik... Av. Celal l LGEN T ürk Telekom'un satılması ile ilgili yasanın hazırlık- ları sırasında Ulaştırma Bakanı'nın tutumu kimi çevrelerce bağımsızlık yanlısı ulusal ta>ır diye sunuldu. Bu sunu, sayın bakanı ve partisinin yö- neticilerini de mutlu et- miş olacak ki hızlannı alamayıp gizemli gülü- cüklerle aynı kabineden başka bir bakan arkadaş- lannı mandacılıkla suç- lamaktan çekinmediler. Kendilerini milliyetçi diye niteleyen, şu anda siyasal erkin büyük par- çalanndan biri olan bu varlık geçmişi ile hesap- laşmaya girerek yanlış- lanndan annıp tam ba- ğımsızlıkçL, ulusçu bir po- litika\a mı sm unu\ ordu? 12 Eylül öncesınde hal- ka ve devrimcilere saldı- ran. oligarşınin ve em- peryalizmin vurucu gü- cü, işbirlikçisi, kışkırtıcı ve katliamlann sürgit sa- nığı, artık ulusu ve ulu- sun esenliğini ve de ba- ğımsızlığını mı düşünü- yordu? 6Şubatl969Pazargü- nü lstanbul'da Dolma- bahçe önlerine demırle- yen 6. Filo'yu protesto gösterilerine katılmak için Taksim'deki miting alanına gelen sol görüş- lü öğrencilere saldıran. 'Tam Bağımsız Türkiye" diye slogan atanlann üze- rine bomba yağdıranlar. bugün değişmiş olabılır- ler miydi? Yoksa tarih ya- lan mı söylüyordu? Sizin milliyetçi görüşü- nüz yanlısı ve partinizce milletvekili adayı olarak da gösterilmış bir emek- li savcı "Tûrkçe Ezan" dedi diye aforoz edılme- miş miydi; hem de siya- sal arenadan silinircesı- ne... Oysa dilde özleşme ve yabancı dıllerden ann- ma, anadille tapınma hak- kı çabalan da ulusal po- litikanın olmazsa olmaz koşulu değil miydi? Aslında değişen hiçbir şey yoktu. Tarihe, daha ta- rih olmamış günler ta- nıklık yapıyordu. Bu ba- kan arkadaşını mandacı- lıkJa suçlayan görüşün arkasında kir, pas, leke bırakmamış olması ge- rekırdi. Aynca daha son- ra atılan adımlarda da le- kesiz ve temiz olmak ko- şul değil miydi? Son günlerde ekono- mik bunalımdan çıkış yo- lu olarak; tüm dünya bor rezervlerınin yüzde 70"ıne sahıp bor maden- lerinıızin dış şirketlere satılmasını önerenlertam bağımsızlıkçı olabilir mıydı? O bor madenlen kı yannın petrolü olacak; bılgisayarlarda. ıletişim- de. uzay yolculuklannda yaşamsal önem kazana- cak... Ulusça gönenece- ğımiz. mutlu olacağımız yannlarımızı şimdiden satmak gibi bir şeydi bu. Genleri ile oynanmış tohuma tanmımızı tut- sak edenler. ektiği eki- nin tohumunu üreten bir ulus olmaktan bizi uzak- laştıran, lsrail'in ülke- mızde sömürge oluştur- ma çabalanna izleyici ka- lanlar tam bağımsızlıkçı olabilir miydi? Türk-ls- lam sentezi denince öne atılanlarülkemızin. Isra- ıl'ın ürettiğı hibrittohum- lara bağımlı kalmasına, tavukçuluk sektörüne el atarak bu konuda tekel kurma girişimlerine na- sıl tepkisiz kalabiliyor- lar? Küreselleşmek adı- na bağımsızlığımızı yi- timıek, mutlaka ödemek zorunda olduğumuz bir bedel midir? Son bunalımla dış bor- cumuzun 120milyardo- lan, iç borcumuzun ise 50 milyar dolan bulduğu. yeni ekonomik bunalım- dan kurtulma reçetesıy- le de 50 milyar dolar da- ha borçlanacağımız bili- nıyor. 220 milyar dolar- lık borcu bulunan bir ül- kenin daha çok iç kay- naklara yönelmesi biri- kime, üretime, toprak ve tanm yenileşmesine ön- celik vermesi ve de bu konularda ulusal çapta çabalara girmesi gerek- mez mi? Pekı nedir bu gızemlı suskunluk? Bız küreselleşme adı altında dayatılan yeni sö- mürü düzenine ve ülke- mizin kaynaklarını ya- bancılara peşkeş çeken yerli ışbırlikçilerine hep karşı çıkacağız; oyunla- ra kanmayarak ve de ki- min kim olduğunu bile- rek... Her alanda bağım- sızlıktan yana Atatürk mılliyetçiliğinin dışında ''milliyetçilik*' tanımıyo- ruz. Kaba güç ile milli- yetçiliğin kimlerin işine yaradığını. yaşayarak gördük: Hortumlayıcı sağ iktidarlara güç katma! Turkıye Gazetecıler Cemıyetı'nın yayınladığt gunlük Bizim Gazete Ülke sorunlanna ılışkın raporianyla, araştırmalanyla, koşe yazılanyla. tarafsız haberienyle sıvıl toplumlann gazetesi. Duzenlı okumak ıçın abone olun. Tel: 0.212.5110875 PENCERE Dündar Soyerin Anıları... Her insan kendi zaman diliminde yaşar, ancak geçmişten gelen zamanı gelecek zamana bağla- yacak bir yapıt ortaya çıkaran kişi zamanlan aşar. Mustafa Kemal böyleydi. Halide Edib bir gün Nadir Nadi'ye eleştiri yol- lu sormuş: - Siz aydın bir kişisiniz; Atatürk'e bu denli sev- giniz nereden doğuyor?.. Nadir Nadi: - Ben demiş, Atatün^'ü Mozart, Beethoven ya da Şekspir gibi seviyorum. Atatürk'ün yaşadığı zaman dilimi, Stefan Zwe~ ig'ın vurguladığı gibi "tarihte yıldızın parladığı an "dı. • Dündar Soyer'in anı kitabının adı "Cumhuri- yet'le Adım Adım, Olaylar, Anılar" (Büke Yayınla- n) ilginç yaşam derslerinden oluşan bir yumak... Soyerkim?.. Talihli bir kişi, Atatürk'ün ve Ismet Paşa'nın ya- kın arkadaşı Şefik Soyer'in oğlu. Düşünün ki daha gözünü açar açmaz, kendisi- ni tarihin beşiğinde buluyor; aile çevresindedir Mustafa Kemal ile Ismet!.. Babası Balten Savaşı'nda yaralandıktan sonra Atatürk'le Anadolu'ya geçe- rek Kurtuluş Savaşı'na katılan bir subay!.. Kuçuk Dündar, Atatürk'ü sekiz yaşındayken tanıyor; Isrret Paşa ve Mevhibe Hanımla ailecek dostluklanvar; bu çocuğun anıları altın pahası olmaz mı?.. Ne var ki Dündar'ın hayatı daha sonra memuri- yet (kaymakamlık yapıyor), basın (gazete çıkanycr). diplomasi (Izmir'in Belçika Fahri Konsolosu), tica- ret fışadamı. IzmirTıcaret Odası Başkanı), ihtilal (27" Mayıs ve 12 Eylül'de Kurucu Meclis üyesi) saln- caklannda kolan vurarak geçiyor; çok harekeHi bir yaşam... Anı damlalan bu petekten süzülüyon birtarhsel yaşam süreci oluşturuyor. Soyer, yaşadığı zaman dilimini dörde ayırnşr 1920-1940 Aydınlanma Dönemi; 1940-1960 Sat- cılı Yıllar; 1960-1980 Yozlaşmanın Başlangtcı; 198O ve sonrası: Topyekûn Yozlaşma Dönemi... Ne denli tartışılsa da bu aynmın, gerçek pay ta- şımadığını kimse söyleyemez. 360 sayfalık kitapta nice gerçek öykü anlatıhıç; ben bu köşede 'Aydınlanma'dan 'Yozlaşma'yzru- sıl gelindiğini vurgulayan iki örneği aktarmakisi- yorum. • Atatürk'ün sofrası... Mustafa Kemal'in en sevdiği arkadaşlanrda> biri Nuri Conker'di, Çanakkale savaşlarından tsa- layan kardeşlik içeriğinde dostluklan vardı. O akşam sofrada, Conker, herkesin duyabikct- ği yükseklikte konuşuyor: "- Paşam, benim küçük bir ricam var, birmtst- lem vardı. Ismet Paşa 'ya rica ettim, konununçc- zülmesini istedim, nedense yapılamadı. Ilgintir- ca ediyorum." Atatürk bir an düşünüyor; sonra eski arkaöş- na dönerek herkesin duyabıleceği sesle: "- Sen yine Ismet Paşa 'ya müracaat eV..." O gece sabaha kadar uyuyamayan Atatürk, zırladığı yazıyı ertesi gün yine sofrada okuyor.» yalnız bir satınnı aktarıyorum: "Arkadaşlar, benden iltimas beklenmemelttir. • Özal Başbakan... ' Bir gün Dündar Soyer Özal'a diyor ki: "- Haksız kazanç ve iktisap yoluyla devletirha- zinesi soyuluyor. Düzenbazlara kaçakçılara ]Cn doğdu. Hayali ihracatçılar ile namuslu ve hârs- yetli işadamlan birarada yaşamaya başladılar. Jj- fen bu yağmayı durduralım." Başbakan Ozal'ın yanıtı: "- Sayın Soyer, siz de yapınız!.." Ister inan, ister inanma.. Ama, gerçek... IFSAKİSTMMUL POTOĞMF VE SJ»EM» UtATÖRLEflt 110.DONEM FOTOĞRAf SEMESERLERÎ BAŞLIYOR 41 Y1LLIK DENEYIMLİIFSAK1N 110 DÖNEM FOTOĞR.tf SEMİNERLERİ05 H.AZİRAN 2001 S.UI - 0 9 HAZİRAN CUMARTESİGL-MER! BAŞLIYOR. Cumartesı gûnlen 11.15-1315. Salıgûnlen 19.15-21.15 saatlen arasında yapılacak ve 8 hafla sürecek olan semınerlerde: •FotoğnfMakmesı * lşık kullanımı * Fıltrelerve Yardımcı Araçlar * Kompoasyon * Çekım Teknıklen * Karanlıkoda * Fotoğrafçılıfın E\ r nmı ve Geleceğı deıslen ışlenecektır. 'Semınerler sırasında çekun \e karanlık oda uvgulamalan yapılacaktu Ayrmtılı bılgı ıçın. 292 42 01 ve 29218 »7 Nolu telefonİardan saat 13 30'dan sonra bılgı alınabıln ADRES: lsükJal Cad. A\tan lşık Sok No 34 K 2 â r c n m .Apt Beyoghı-k DUYURU T.C. MİLLÎ EĞtTİM BAKANLIĞI Ozel Gulen Andak Bale Kursu 2001-2002 oğretun >ılı ucret tanfesı GULEN .\NDAK BALE KURSU Suresı De\reler Saat ücretı 90 saat l-*ay 6.000-TL 2-4 ay 6.75O -TL 3A ay 7 5 0 0 -TL Not Fıyatlara%18K.DV dahıldır Adres ıhlamur Yolu Opera Palas 33/35 D 1 Nışantaşı Tel 0212 23 1 79 75 KADIKOY 2. SULH HUKUK MAHKEMESİ'NDEIV Dosya No- 2001,198 Mahkememizce venlen 10. 5.2001 t a r i h 2001/198 Es. 2001/343 K. sayılı karar ile. M K. 3 5 5 maddesı gereğince, Sokrat kızı 1324 d lu. Svafora Tayiboğlu vesayet altına alınarak, kendisıne A\ Nalajn Özden va- si tayin edilmiştır. Keyfiyet ilan olunur. 10.5.2001 Basın. 28720
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle