Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 29 MAYIS 2001 SA
14 KULTUR kultur(o cumhuriyet.com.tr
SAHNEDEN AYŞEGÜL YÜKSEL
AST güldürii yoluyla irdeliyorAST, tiyatro döneminin ikin-
ci yansına güldürünün uzak ba-
kış açısına yaslanan iki oyunla
girdi. DarioFo'nun "Ödeıune-
yecek"i işçi kesimi aile orta-
mında yer alan "parasızlık"
odaklı bir fars. Behiç Ak'ın "Ay-
nhk"ı ise küçük burjuva evli-
liklerindeki duygusal-davranış-
sal tıkanmalan irdeleyen bir ka-
ra güldürii.
'Ödenmeyecek, ödemiyonız'
"Ödenmeyecek", son yıllar-
da ödenekli-ödeneksiz, amatör-
profesyonel tüm tiyatrolann
sahneleme yanşına girdiği -be-
nim izlemekten artık bıkıp usan-
dığım- tek kışilik ya da az kişi-
li kısa Fo oyunlanndan değil.
Fo'nun "Bir Anarşistin Kaza
Sonucu Ölümü" gibi. belirli bir
olaylar dizisine bağlı. çok kişi-
h oyunlanndan bın. Türkıye'de J^J^^^ S a n a t Tivatrosu, Behiç Ak'm 'Aynlık- (solda) \e Dario Fo'nun 'Ödenmevecek' (sağda) adlı ovunlannı sahneliyor.
ılk kez 1985-1986 tıyatro do- *
neminde.\nkaraTıyatrosuyaPımıolarakSci- ^ 33.y ı ı ı m t a z e bir solukla sürdüren Ankara Sanat Tiyatrosu, Dario
Kökkaya,Erol Demiröz ve Nurhan Özenergö-
rev almıştı.
Dario Fo, insan haklan ve sosyal adalet sa-
vunuculuğuna adanmışlığını katıksız bir fa-
şizm karşıtı tutumla sergilediği oyunlannın
çoğunda, ülkesinin geleneksel halk tiyatro-
su Commedia dell'Arte'den yararlanıyor.
Kalın çizgilerle belirlenmiş bir durum, olay
ya da ilişkiler üsrüne kurduğu, doğaçlama-
ya olanak tanıyan "açıkbiçim"de oluşturul-
muş oyunlannı toplumcu dünya görüşü doğ-
rultusunda biçimlendirirken fars öğelerini
rahatça kullanıyor. Böylece büyük kitlelere
seslenebilen popüler bir çağdaş halk tiyatro-
su yaratmış.
Fo tiyatrosunun çoğu örneklerinde hem bo-
şalım, hem birikim sağlayan. ezilen insan ger-
çeğini sergilerken de yoğun bir güldürii akışı
kotaran. çok Akdenizli. çok ltalyan bir sesle-
niş biçimi var. Güleryüzlü, şakacı, geveze,
gürültücü... (Biz bu tür esnek dokulu güldü-
riileri. kendi seyirlik geleneğimizde de var ol-
duğu için severiz.) 1974'te yazılan "Öden-
meyecek". Fo'nun bu tür oyunlanndan.
Oysa Türkiye'nin yaşadığı "ciddi" kriz or-
tamına denk düşen bir durum irdeleniyor oyun-
da. Enflasyon-zamlar-işçi ücretlerinin yeter-
sizliği döngüsünde bunalan işçi eşlerinin bir
süpennarketi yağmalamalan ile başlayan olay-
lar. gerçeklerin yalanlarla gizlendiği, yanılt-
malann yeni yanlışlıklara yol açtığı, kaçma-
lı-kovalamalı-saklanmalı-yakalanmalı bir örün-
tü içinde gelişiyor. Sorun "yoksulluk*' olma-
Fo'nun işçi kesimi aile ortammda yer alan 'parasızlık' odaklı farsı
"Ödenmeyecek"ini ve Behiç Ak'm küçük burjuva evliliklerindeki
duygusal-davranışsal tıkanmalan irdeleyen kara güldürüsü "Ayrılık"ını
sahneliyor. Levent Ülgen Commedia dell Arte'ye özgü grotesk
komiklikle geleneksel halk tiyatromuzun güldürii dokusunu iç içe
geçiren bir hareket ve söyleşim düzeni içinde gerçekleştirmiş
"Ödenmeyecek"i. Altan Gördüm ise "Aynlık"ı tartımı sağlayacak yalın
bir anlatım düzeni içinde baştan sona soluklu kılmış.
sa ve oyun kişileri işçi olmasa. "eğlendirme"
amaçlı bir bulvar güldürüsü izlediğinizi sana-
bilirsiniz.
Yönetmen Ö. Levent Ülgen, Commedia
delFArte'ye özgü grotesk komiklikle gele-
neksel halk tiyatromuzun güldürii dokusunu
iç içe geçiren bir hareket ve söyleşim düzeni
içinde gerçekleştirmiş oyunu. Genç kadro ile
de kusursuz bir uyum içinde çalışmış. Fulya
Koçak, süpermarket ganimetini "namus düş-
künü" işçi kocasından gizleyen "bibniş kadm"ı
müthiş birenerjiyle yorumlarken oyunun mo-
toru olma işlevini de yükleniyor. Namuslu ko-
cayı oynayan Hakan Güven, AST'ta oluştur-
duğu birikimi tam verimle değerlendiriyor.
Meltem Gülenç "saf kadın"ın gülüncünü çı-
kanrken çok sevimli. Ferhat Büküş, Murat De-
mirbaş ve Hasan Tanay da sahnedeki ekibin
başanlı bir düzey tutturmasında birinci dere-
cede etken olmuşlar. Ne ki oyunculuğun tadı
"güldürücü abartTya aşın -bir oranda da sı-
kıcı- düzeyde yaslandığından, toplumda ya-
şanan gerçeklerin ağırlığı yanında Fo biçemi
"hafiT kalmış.
Yönetmen Levent Ülgen, oyunun güldürii
dokusu altında yitip giden ciddi iletiyi vurgu-
lamak için oyunu "ağırbaşh" bir tonlamayla
bitirmeyi denemiş. Bu da yadırgatıcı olmuş.
Garip bir durum. Hem özenli bir çalışma iz-
lemiş olmanm keyfini yaşıyorsunuz hem de
tammlaması zor bir eksiklik duygusu yapışı-
yor yakanıza. Fo tipi toplumcu güldürii anla-
yışı biraz gerilerde mi kaldı acaba? Ya da oy-
naya oynaya. izleye izleye biz mi Fo'yu kanık-
sadık?
Behiç Ak'tan dişi-erkek savaşı
Cumhuriyet'in "Kim KimeDum Duma"sı-
nın çizeri Behiç Ak'ın "Aynhk*
1
oyunu bir
"evülik güldürüsü" 1996'da Istanbul Şehir
Tiyatrosu taraftndan sahnelenen ve aynı yıl ya-
zanna Afife Ödüllen-Cevat Fehmi Başkut
Ödülü'nü kazandıran bu yapıtta küçük burju-
va duyarlıklanna "kara alay™m gözlükleriy-
le bakılıyor. Bir yıl önce boşanmış bir kadın-
la erkeğin "özel" olduğu kadar da "genel" du-
yarlık dünyasından bir süreç izliyoruz. tkisi-
nin de yaşadığı "yalnızlık" içimizi acıtırken
"iletişim" biçımlerindeki gül-
düriicülük, oyun kişilerine ve
kendimize uzaktan bakmamı-
zı sağhyor.
Behiç Ak, müthiş bir göz-
lemci olduğu kadar da müthiş
bir "esprili söyleşim'' ustası.
Oyununu duruş-bakış-söz ek-
seninde biçimlendirirken ra-
hat ve keyifli bir yaklaşım be-
nimsemiş. Ingiliz dilinin, so-
ğukkanlı iğneleyiciliğe olanak
veren inceliklerini kullanma
becerilerini hep kıskandığım
Oscar VVilde, G. B. Shaw, Tom
Stoppard gibi yazarlann kıv-
raklığını Türkçe söyleşimler-
de de yakahyor. Memet Bay-
dur'un da yakaladığı gibi... Ze-
kâ ile yeteneğin mutlu buluş-
masıyla gerçekleşen bu "söy-
leşim yazma" yetkinliğinin, ya-
zar adaylanna örnek olmasını
dilerim.
Ak, bir yandan küçük burju-
va çiftlere özgü çekişmelerin incir çekirdeği
doldurmazhğını sergilerken bir yandan da "in-
cinebilirliğin'' sıfır noktasına yerleştiriyor
oyun kişilerini. Dişi-erkek savaşı "şaka" et-
kisi yapsa da "yalnızhk" şaka değil. Kara alay.
güldürenin güldürmeyenle buluştuğu nokta-
da biçimleniyor ve "absürd"ü kucaklıyor.
Altan GördünTün doğalcı biranlayışla sah-
nelediği (oysa IBŞT yapımında Taner Barlasın
grotesk bir yorumu yeğlediği) oyunun devi-
nimi iki oyuncunun tartımlı söyleşim eylemi-
ne yaslanıyor. Gördüm. tartımı sağlayacak ya-
lın bir anlatım düzeni içinde oyunu baştan so-
na soluklu kılmış. Levent Ülgen ve Vahide
Gördûra, hızlı akışı bir an bile aksatmayan de-
netimli bir oyunculuk çizgisi sürdürerek ya-
pımın düzeyini belirliyorlar.
Levent Ülgen "Frankie ve Johnny" deneyi-
minin olumlu ürününü "Ayrdık
Tl
ta sunduğu yo-
rumla alıyor. Alabildiğine rahat, çok sevimli,
abartısı dozunda, çok profesyonel bir oyun-
culukla sırtlıyor oyunu. Vahide Gördüm ise Be-
hiç Ak'ın dişi-erkek savaşımı bağlamında
oluşturduğu "evrensel" küçük burjuva söyle-
mine "yereHik katmayı seçmiş. TV magazin
programlanndaki ünlülerin "dimiyani" biçi-
mindeki "yoz" söylemini benimseyerek bel-
ki günümüzdeki dişi-erkek ilişkilerinin dile ge-
lişindeki sıradanlığı yansıtmak istemiş. Ancak
kara güldürii rüründeki oyuncu kişi inandın-
cılığını da bir oranda yitirmiş böylece. Eski
kocasına rol yaptığı anlarla, kendi duyarlığı-
na gömüldüğü anlar arasındaki aynm yitip
gitmiş. Rolüne hep dışardan bakıyormuş duy-
gusu veriyor.
AST, 38. yılını taze bir solukla sürdürüyor.
Aydın Büke, Türkçede ilk kez ünlü bestecinin tüm eserlerini bir kitapta değerlendirdi
Bach; işini iyi yapan bir zanaatkâr
CUMHUR CANBAZOGLU
lstanbul Devlet Senfoni Orkestrası flüt
sanatçısı. radyo programcısı ve yazar Aydın
Büke'nin Bach'ın 250. ölüm yıldönümü için
hazırladığı 'Bach-YaşamıveEserleri' adlı kitap
Kabalcı etiketiyle yayımlandı.
488 sayfadan oluşan yapıt, ünlü besteciyi
yaşamı ve yapıtları olmak üzere iki ana
bölümde inceliyor.
- 250. ölümyıh nedeniyleanma dışmda Bach'ı
seçmenizde ne gibi etkenler söz konusu oldu?
AYDIN BÜKE - Türkçede bestecilerle ilgili
kaynak sıkıntısı çok fazla; hatta çeviri eserler
bile yok. Bach eskiden beri sevdiğim
bestecilerden biri; müzik için de olmazsa
olmaz bir isim. Ölümünün 250. yılı da gelince
bu tip bir başvuru kitabı hazırlamaya karar
verdim. Ayrıca bizde en sevilen besteciler
arasında Bach. Kendisinden önce yapılmışlan
öylesine güzel harmanlayıp vermesi ve
kendinden sonra gelenlere müthiş bir çalışma
alanı hazırlaması benim için çok önemli.
Müziğin her şeyden anndınlmış, temelinde olan
özünü yakahyor Bach. Insanlan da bu özelliği
etkiliyor bence. Bir de çok iyi ve çok yetenekli
bir doğaçlamacı. bu nedenle bugünün
cazcılarını kendine çekiyor.
- Entelektüel yapısı müzikteki yeteneğini ne
derece yakalıyor?
BUKE-Teknik açıdan çok iyi; müzik işçisi,
zanaatkâr olarak adlandırıyor kendini.
'Yaratıcıyun, bestechim, sıkuıülanm var' gibi
laflar, ancak Beethoven'dan sonra romantizmle
gelen bir anlayış. Müzik eğitimini ailesinden
alıyor Bach, ama iyi okullarda da okuyor.
Bilgiye de o günün insanına göre daha kolay
ulaşabilryor. Bunun dışında entelektüel yapısı
çok belirgin değil.
- Pekivi, kişilik olarak nasıl bir insan
Bach ?
BÜKE-Kişiliğiyle ilgili çok fazla bilgiye
sahip değiliz. Arkadaşına yazdığı bir mektuptan
başka elimizde özel bir bilgi yok. Gerekmediği
için kansıyla hiç mektuplaşmamış. Mozart gibi
zengin malzeme yok hakkmda. Benim de
se\'diğim genel izlenim şu Bach için; çalışkan,
düriist, inatçı, deha olmanın peşinde koşmayan,
belli formalitelere bağlı biri. İşini iyi yapan
bir zanaatkâr.
- Nasıl bir araştırma yaptımz? Hangi
kaynaklardan yararlandmız?
BÜKE- Bach'la ilgili bütün temel kitaplara
başvurdum, ilk Bach monografisini yazan
Forkd'in eserinden. iki ciltlik PhiKpp Spitta'nın
eserinden yararlandım. Spitta'nınki bence
Bach üzerine yazılmış en kapsamlı kitap :
• "Müziğin
her şeyden
anndınlmjş,
temelinde
olan özünü
yakahyor
Bach. İnsanlan
da bu özelliği
etkiliyor bence.
Bir de çok iyi ve
çok yetenekli bir
doğaçlamacı, bu
nedenle bugünün cazcılarını
kendine çekiyor."
yaklaşık iki bin sayfa. 19. yüzyılın ortammda
o insanın bu bilgileri nasıl topladığını
anlayabilmiş değilim. inanılmaz aynntılar var.
Sonra, AlbertSchweitzer'ın 1900 başlannda
yazdığı, Bach üzerine müzikal incelemeleri.
sanatçı yönünü aldığı eserinden yararlandım.
En son Christoph WbhT ın yazdığı kitaba dek
birçok kitabı inceledim. Özel kantatlarla ilgili
dinsel bilgi için de Ana Britannica'dan
yararlandım.
- Ne gibi eleştiriler geldi kitaba?
BÜKE - Nazan İpşiroğlu. Bach müziğini
Türkiye'de en iyi bilen insanlardan olduğu
için "Eserleri" bölümünde benden sübjektif
bir yaklaşım bekledi. Ben bütün eserlerini
incelemeye çalıştım. Kişisel bakabilmek için
çok çok geniş süzgeçten geçirmek ve zaman
harcamak gerekiyordu. Tüm eserleri diye
ortaya çıkınca genel bilgilerde kaldım.
Türkçede ilk kitap olma özelliğini taşıdığı
için bence bu bilgi yeterli. E>inllyasoğlu"nun
yorumu da 'Bach'a gerçekçi yaklaşmışsın'
şeklinde oldu.
- Sırada başka bir proje var mı ?
BUKE- Kafamda tam belirmiş bir proje yok.
Geniş kapsamlı besteci biyografileri ya da
daha özel araştırmalara girişebilirim; planlama
dönemindeyim. Türk bestecileri konusunda son
yıllarda en kapsamlı araştırmayı Evin Hanım
yapıyor. Açıkçası benim Türk bestecileri
konusunda çok zengin notlanm yok, bu nedenle
ilk etapta uluslararası bestecilerle ilgili
kaynaklara ulaşmam daha kolay olacaktır.
TarihiMalibran Tiyatrosuyeniden açıldı
ROMA(AFP)-17. yüzyılda inşa edilen,
kapanmasından 20 vıl sonra restore edi-
len tarihi Malibran Tiyatrosu, 24 Mayıs
Perşembe günü Italya Cumhurbaşkanı Car-
lo.\zegBoCiampi tarafindan açıldı. 1996'da
çıkan yangın sonucu büyük zarar gören
bina, restorasyon çalışmalarının 2003 'te bi-
tirilmesi planlanan La Fenice Opera Bina-
a'nın yerine hizmet verecek. Onde gelen
politikacılar, işadamlan ve sanatçılar baş-
ta olmak üzere yaklaşık 900 kişinin katıl-
dığı açılış gecesi VerdL W^gner, Beflini'nin
eserlerinin yorumlandığı bir klasik müzik
konseriyle başladı. Tiyatro. halka cumar-
tesigünüHans\\crnerveGusta\ Mahter'ın
eserlerini sunan Venedik Orkestrası 'nın
Isaac Karabatchevsky şefliğinde verdiği-
ği bir konserle açıldı. Malibran Tiyatro-
su'nun orijinal adı Teatro San Giovanni
Grisostomo'ydu. Daha sonra 1800'lerin
başmda dönemin efsane lirik şarkıcısı Ma-
ria Malibran'a ithafen adı Malibranolarak
değiştirildi. 1980'lerin başmda restoras-
yon nedeniyle kapauîan ve birçok tanınmış
esere e\' sahipliği yapan tiyatro, 1747'ye ka-
dar Avrupa'nın en eski ve Venedik'in de
tek müzikal tiyatrosu olma özelliğini taşı-
yordu. Dahasonralan komedyenlerinde sah-
ne almaya başladığı tiyatro. 1900'lerde
film stüdyosu olarak bile kullanıtaııştı.
1919'da restore edüdikten sonra 19%'datek-
rar restorasyon çahşmalan başlatılan tiyat-
ro, yeni yüzyılda hem yenihem deeski eser-
lerin mekânı olarak izleyicilerin hizmerin-
de olacak. MalibranTiyatrosu^nda La Fenice
Operası'nın ünlü Venedik Orkestrasıda mü-
zikseverlerle buluşmayı aralıksız olarak
sürdürecek.
YAZIODASI
SELİM İLERİ
Aksaray1
da Bir Cami (1
Biz o zamanlar, geçen yüzyılın onyıllardan ha
gisi oiduğunu şimdi pek çıkaramadığım, belki <
lilerde, belki altmışlann başmda, birtüriü Valide C
mii diyemez; 7'yi düşerek, Valde Camii derdik.
Bu cami çocukluğumun en güzel rüyalannd;
biridir.
Annemin babaannesi Feride Hanım, daha ö
ceyazdığım gibi, Horhor'la Aksaray arasında ot
ruyordu. Babaanneye ne zaman gidilse, Vali<
Camii'nin avlusundan da geçılirdi.
Gerçi bu cami avlusu sonra çehre ve kılık d
ğiştirecekti.
Çocukluğumdaki avlu ise, öyle değişik zama
larda geçip gittiğimizden, bize dört mevsimin b
tün görünümlerini sunardı.
Bazan ağaçları filizlenmiş bulurduk. Filiz zam
nını kaçırmışsak, ertesi yıla kadar beklemek g
rekecekti.
Bazan yaz başlangıçlannın o kadar taze yapr;
yeşertisini kuşanırdı ağaçlar. Sonra, yaz orta:
hele temmuz sıcaklannda, yaprak örtüsü tozlan
yazın sanki iki ayrı mevsim oiduğunu, olabileo
ğini hissettirirdi.
Bazan sararmış yapraklar düşer, hemen sonb
har başlardı. Güz ileıiedikçe, rüzgar avludaki kı
ru yapraklan savururdu.
Kışın çınlçıplak ağaçlar, hep nemli, ıslak taşl
avluya hüzün getirirdi. Kış bir an önce geçse di\
düşünürdüm.
O zamanlar Aksaray meydanı büsbütün yok c
mamıştı, basbayağı bir meydandı. Buradan, yol o
tasından Topkapı-Bahçekapı tramvayı geçirdi.
Istanbul'un kapıları olmasınaşaşırdım. Biryığ
kapıdan sözaçılırdı: Edirnekapı, Kumkapı, Lanç
Kapısı, Narlıkapı, Odun Kapısı, Zindan Kapısı... B
nim demin Bahçe Kapısı denirdi.
Bahçe Kapısı'na eskiden Güzelkapı da denirmi
Burada büyük bir kayık iskelesi varmış. Kapın
1850'lerde yıktırıldığı söylenir...
Işte kırmızı tramvayın önünden geçtiği Valic
Camii, meydanın köşesinde ince birgörkemledı
rurdu.
Ya annem, ya babam, ya da birtikteyseler, hı
ikisi birden ve adeta birağızdan, "Tektaş yüzük g
bi!" derter; ben de Valide Camii'nin elmas ışıltıl,
saçtığını görür gibi olurdum.
Annemle babam tektaş yüzüğe benzettikleri Vı
lide Camii'ni aynca Ortaköy Camii'ne çok benzı
tirlerdi.
Yanılmamışlar: Istanbul'u 'okurken' öğrendir
Pertevniyal Valide Sultan bu camiin Ortaköy C;
mii'ne benzemesini istemiş; birfarkla, avlusu di
ha geniş olacakmış...
Abdülaziz in annesi olan Pertevniyal Valide Su
tan muhakkak ki bir roman kişısi. II. Mahmud ı
dağdağalı dönemini yaşadıktan sonra, oğlu zami
nında, Dolmabahçe Sarayı'nda saltanatlı günlerg<
çiriyor.
Harem onun döneminde bol para harcamaya k(
yulmuş. Harem kadınları süslenip püslenmey
Avrupai giyinmeye başlamış. Olup bitenler hai'
gözünden kaçmıyor, herkes o tantanaya için içı
öç besliyormuş.
Kimbilir hangi sebepler, hangi heveslerie, Fer
de Hanım, Pertevniyal Valide Sultan'ı çok seve
kendisi de bir şeyler ekleyerek öyküsünü anlatı
dı.
Fazla dindar olmayan babaanne, semtinde
camie, herfıalde Valide Sultan uğruna önem v«
rir; bize herdefasında, "Avludan geçerken dua e
tiniz mi?" diye sorardı.
Bu "dua ettiniz m/"ler, bazan da, "Ruhuna Fi
tiha okudunuz mu?" sorusuna evrilirdi.
Elbette Pertevniyal Valide Sultan'ın ruhuna FJ
tiha okumamız isteniyordu. Ne anlaam geldiğiı
hiç öğrenmeden ezberiediğim Arapça sözcükle
ben de her defasında tekrarlamaya çalışırdım.
Takvimde İz Bırakan:
"Böylece aralannda, aylar sürecek, zamanı ge
lince paramparça edilmesı gereken bir suskur
luk vardı." Margaret Drabble, Sığ Sularda, AÎ
lı Çelik çevirisi, Can Yayınlan, 1996.
İZDOB'un gala konseri
• İZMİR (AA) - lzmır Devlet Opera ve '
Balesı'nın (İZDOB). 1 Haziran'da Efes Büyük
Tiyatro'da sunacağı gala konserine Yunanlı
tenor Zachos Terzakis solist olarak katılacak.
İZDOB 2000-2001 oyun sezonunu -Ölümünüı
100. yılında Giuseppe Verdi Gala Konseri'yle
tamamlayacak. Konseri Jose Carreras
konserlerinin şefi olarak anılan Ispanyol şef
Enrigue Ricci yönetecek. İZDOB solistleri,
orkestrası ve korosunun sunacağı konserde.
Verdi'nin eserlerinden aryalar. düetler, koral
bölümler ile u\ertürler seslendirilecek.
Solistlerden Birgül Su Ariç. Nurgün Baburhan
Aytül Büyüksaraç. Ayşe Tek. Arses Yıldızca,
Aydın Uştuk, Fırat Yalçınkaya. Gökhan Koç.
Cengiz Sayın ve Alpaslan Mater'in görev
alacağı konser için koroyu konuk Ahnan şef
Hans Joachim Gallus hazırladı.
Sultan Camları' New York'ta
• NEVV YORK (AA) - Osmanlı padişahlan
tarafından kullanılan değerli cam eşyalardan
oluşan bir koleksiyon, New York eyaletinin
Corning kentindeki dünyaca ünlü 'Cam Eşya
Müzesi'nde 3 Eylül'e kadar sergilenecek.
Eserler daha sonra New York Metropolitan
Müzesi'ne nakledilecek ve 13 Ocak 2002
tarihine kadar burada teşhir edilecek. Corning
Müzesi'nin kuruluşunun 50. yıldönümü
dolayısıyla hazırlanan sergide 150'den fazla
değerli cam eşya yer alıyor. Sergi. özellikle
Islam kültürünü Amerikalılara tanıhna
açısmdan büyük önem taşıyor. Koleksiyondaki
bazı eserler 7 ve 9. yüzyıllara ait.
Nam June Paik'in netrospektîfi
• BILBOA (AFP) - Bılboa Guggenheim
Müzesi, video sanatının babası olarak bilinen.
Kore asıllı Amerikalı kavramsal sanatçı Nam
June Paik'in 40 yıllık kariyer hayatını
kapsayan bir retrospektif sergi açtı. Sergiyi
ziyaret eden 69 yaşındaki Paik, gazetecilere
yaptığı açıklamada artık mutlu ölebileceğini
ifade etti. Sergi 23 Eylül'e kadar devam
edecek.