23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 29 MAYIS 2001 SA 14 KULTUR kultur(o cumhuriyet.com.tr SAHNEDEN AYŞEGÜL YÜKSEL AST güldürii yoluyla irdeliyorAST, tiyatro döneminin ikin- ci yansına güldürünün uzak ba- kış açısına yaslanan iki oyunla girdi. DarioFo'nun "Ödeıune- yecek"i işçi kesimi aile orta- mında yer alan "parasızlık" odaklı bir fars. Behiç Ak'ın "Ay- nhk"ı ise küçük burjuva evli- liklerindeki duygusal-davranış- sal tıkanmalan irdeleyen bir ka- ra güldürii. 'Ödenmeyecek, ödemiyonız' "Ödenmeyecek", son yıllar- da ödenekli-ödeneksiz, amatör- profesyonel tüm tiyatrolann sahneleme yanşına girdiği -be- nim izlemekten artık bıkıp usan- dığım- tek kışilik ya da az kişi- li kısa Fo oyunlanndan değil. Fo'nun "Bir Anarşistin Kaza Sonucu Ölümü" gibi. belirli bir olaylar dizisine bağlı. çok kişi- h oyunlanndan bın. Türkıye'de J^J^^^ S a n a t Tivatrosu, Behiç Ak'm 'Aynlık- (solda) \e Dario Fo'nun 'Ödenmevecek' (sağda) adlı ovunlannı sahneliyor. ılk kez 1985-1986 tıyatro do- * neminde.\nkaraTıyatrosuyaPımıolarakSci- ^ 33.y ı ı ı m t a z e bir solukla sürdüren Ankara Sanat Tiyatrosu, Dario Kökkaya,Erol Demiröz ve Nurhan Özenergö- rev almıştı. Dario Fo, insan haklan ve sosyal adalet sa- vunuculuğuna adanmışlığını katıksız bir fa- şizm karşıtı tutumla sergilediği oyunlannın çoğunda, ülkesinin geleneksel halk tiyatro- su Commedia dell'Arte'den yararlanıyor. Kalın çizgilerle belirlenmiş bir durum, olay ya da ilişkiler üsrüne kurduğu, doğaçlama- ya olanak tanıyan "açıkbiçim"de oluşturul- muş oyunlannı toplumcu dünya görüşü doğ- rultusunda biçimlendirirken fars öğelerini rahatça kullanıyor. Böylece büyük kitlelere seslenebilen popüler bir çağdaş halk tiyatro- su yaratmış. Fo tiyatrosunun çoğu örneklerinde hem bo- şalım, hem birikim sağlayan. ezilen insan ger- çeğini sergilerken de yoğun bir güldürii akışı kotaran. çok Akdenizli. çok ltalyan bir sesle- niş biçimi var. Güleryüzlü, şakacı, geveze, gürültücü... (Biz bu tür esnek dokulu güldü- riileri. kendi seyirlik geleneğimizde de var ol- duğu için severiz.) 1974'te yazılan "Öden- meyecek". Fo'nun bu tür oyunlanndan. Oysa Türkiye'nin yaşadığı "ciddi" kriz or- tamına denk düşen bir durum irdeleniyor oyun- da. Enflasyon-zamlar-işçi ücretlerinin yeter- sizliği döngüsünde bunalan işçi eşlerinin bir süpennarketi yağmalamalan ile başlayan olay- lar. gerçeklerin yalanlarla gizlendiği, yanılt- malann yeni yanlışlıklara yol açtığı, kaçma- lı-kovalamalı-saklanmalı-yakalanmalı bir örün- tü içinde gelişiyor. Sorun "yoksulluk*' olma- Fo'nun işçi kesimi aile ortammda yer alan 'parasızlık' odaklı farsı "Ödenmeyecek"ini ve Behiç Ak'm küçük burjuva evliliklerindeki duygusal-davranışsal tıkanmalan irdeleyen kara güldürüsü "Ayrılık"ını sahneliyor. Levent Ülgen Commedia dell Arte'ye özgü grotesk komiklikle geleneksel halk tiyatromuzun güldürii dokusunu iç içe geçiren bir hareket ve söyleşim düzeni içinde gerçekleştirmiş "Ödenmeyecek"i. Altan Gördüm ise "Aynlık"ı tartımı sağlayacak yalın bir anlatım düzeni içinde baştan sona soluklu kılmış. sa ve oyun kişileri işçi olmasa. "eğlendirme" amaçlı bir bulvar güldürüsü izlediğinizi sana- bilirsiniz. Yönetmen Ö. Levent Ülgen, Commedia delFArte'ye özgü grotesk komiklikle gele- neksel halk tiyatromuzun güldürii dokusunu iç içe geçiren bir hareket ve söyleşim düzeni içinde gerçekleştirmiş oyunu. Genç kadro ile de kusursuz bir uyum içinde çalışmış. Fulya Koçak, süpermarket ganimetini "namus düş- künü" işçi kocasından gizleyen "bibniş kadm"ı müthiş birenerjiyle yorumlarken oyunun mo- toru olma işlevini de yükleniyor. Namuslu ko- cayı oynayan Hakan Güven, AST'ta oluştur- duğu birikimi tam verimle değerlendiriyor. Meltem Gülenç "saf kadın"ın gülüncünü çı- kanrken çok sevimli. Ferhat Büküş, Murat De- mirbaş ve Hasan Tanay da sahnedeki ekibin başanlı bir düzey tutturmasında birinci dere- cede etken olmuşlar. Ne ki oyunculuğun tadı "güldürücü abartTya aşın -bir oranda da sı- kıcı- düzeyde yaslandığından, toplumda ya- şanan gerçeklerin ağırlığı yanında Fo biçemi "hafiT kalmış. Yönetmen Levent Ülgen, oyunun güldürii dokusu altında yitip giden ciddi iletiyi vurgu- lamak için oyunu "ağırbaşh" bir tonlamayla bitirmeyi denemiş. Bu da yadırgatıcı olmuş. Garip bir durum. Hem özenli bir çalışma iz- lemiş olmanm keyfini yaşıyorsunuz hem de tammlaması zor bir eksiklik duygusu yapışı- yor yakanıza. Fo tipi toplumcu güldürii anla- yışı biraz gerilerde mi kaldı acaba? Ya da oy- naya oynaya. izleye izleye biz mi Fo'yu kanık- sadık? Behiç Ak'tan dişi-erkek savaşı Cumhuriyet'in "Kim KimeDum Duma"sı- nın çizeri Behiç Ak'ın "Aynhk* 1 oyunu bir "evülik güldürüsü" 1996'da Istanbul Şehir Tiyatrosu taraftndan sahnelenen ve aynı yıl ya- zanna Afife Ödüllen-Cevat Fehmi Başkut Ödülü'nü kazandıran bu yapıtta küçük burju- va duyarlıklanna "kara alay™m gözlükleriy- le bakılıyor. Bir yıl önce boşanmış bir kadın- la erkeğin "özel" olduğu kadar da "genel" du- yarlık dünyasından bir süreç izliyoruz. tkisi- nin de yaşadığı "yalnızlık" içimizi acıtırken "iletişim" biçımlerindeki gül- düriicülük, oyun kişilerine ve kendimize uzaktan bakmamı- zı sağhyor. Behiç Ak, müthiş bir göz- lemci olduğu kadar da müthiş bir "esprili söyleşim'' ustası. Oyununu duruş-bakış-söz ek- seninde biçimlendirirken ra- hat ve keyifli bir yaklaşım be- nimsemiş. Ingiliz dilinin, so- ğukkanlı iğneleyiciliğe olanak veren inceliklerini kullanma becerilerini hep kıskandığım Oscar VVilde, G. B. Shaw, Tom Stoppard gibi yazarlann kıv- raklığını Türkçe söyleşimler- de de yakahyor. Memet Bay- dur'un da yakaladığı gibi... Ze- kâ ile yeteneğin mutlu buluş- masıyla gerçekleşen bu "söy- leşim yazma" yetkinliğinin, ya- zar adaylanna örnek olmasını dilerim. Ak, bir yandan küçük burju- va çiftlere özgü çekişmelerin incir çekirdeği doldurmazhğını sergilerken bir yandan da "in- cinebilirliğin'' sıfır noktasına yerleştiriyor oyun kişilerini. Dişi-erkek savaşı "şaka" et- kisi yapsa da "yalnızhk" şaka değil. Kara alay. güldürenin güldürmeyenle buluştuğu nokta- da biçimleniyor ve "absürd"ü kucaklıyor. Altan GördünTün doğalcı biranlayışla sah- nelediği (oysa IBŞT yapımında Taner Barlasın grotesk bir yorumu yeğlediği) oyunun devi- nimi iki oyuncunun tartımlı söyleşim eylemi- ne yaslanıyor. Gördüm. tartımı sağlayacak ya- lın bir anlatım düzeni içinde oyunu baştan so- na soluklu kılmış. Levent Ülgen ve Vahide Gördûra, hızlı akışı bir an bile aksatmayan de- netimli bir oyunculuk çizgisi sürdürerek ya- pımın düzeyini belirliyorlar. Levent Ülgen "Frankie ve Johnny" deneyi- minin olumlu ürününü "Ayrdık Tl ta sunduğu yo- rumla alıyor. Alabildiğine rahat, çok sevimli, abartısı dozunda, çok profesyonel bir oyun- culukla sırtlıyor oyunu. Vahide Gördüm ise Be- hiç Ak'ın dişi-erkek savaşımı bağlamında oluşturduğu "evrensel" küçük burjuva söyle- mine "yereHik katmayı seçmiş. TV magazin programlanndaki ünlülerin "dimiyani" biçi- mindeki "yoz" söylemini benimseyerek bel- ki günümüzdeki dişi-erkek ilişkilerinin dile ge- lişindeki sıradanlığı yansıtmak istemiş. Ancak kara güldürii rüründeki oyuncu kişi inandın- cılığını da bir oranda yitirmiş böylece. Eski kocasına rol yaptığı anlarla, kendi duyarlığı- na gömüldüğü anlar arasındaki aynm yitip gitmiş. Rolüne hep dışardan bakıyormuş duy- gusu veriyor. AST, 38. yılını taze bir solukla sürdürüyor. Aydın Büke, Türkçede ilk kez ünlü bestecinin tüm eserlerini bir kitapta değerlendirdi Bach; işini iyi yapan bir zanaatkâr CUMHUR CANBAZOGLU lstanbul Devlet Senfoni Orkestrası flüt sanatçısı. radyo programcısı ve yazar Aydın Büke'nin Bach'ın 250. ölüm yıldönümü için hazırladığı 'Bach-YaşamıveEserleri' adlı kitap Kabalcı etiketiyle yayımlandı. 488 sayfadan oluşan yapıt, ünlü besteciyi yaşamı ve yapıtları olmak üzere iki ana bölümde inceliyor. - 250. ölümyıh nedeniyleanma dışmda Bach'ı seçmenizde ne gibi etkenler söz konusu oldu? AYDIN BÜKE - Türkçede bestecilerle ilgili kaynak sıkıntısı çok fazla; hatta çeviri eserler bile yok. Bach eskiden beri sevdiğim bestecilerden biri; müzik için de olmazsa olmaz bir isim. Ölümünün 250. yılı da gelince bu tip bir başvuru kitabı hazırlamaya karar verdim. Ayrıca bizde en sevilen besteciler arasında Bach. Kendisinden önce yapılmışlan öylesine güzel harmanlayıp vermesi ve kendinden sonra gelenlere müthiş bir çalışma alanı hazırlaması benim için çok önemli. Müziğin her şeyden anndınlmış, temelinde olan özünü yakahyor Bach. Insanlan da bu özelliği etkiliyor bence. Bir de çok iyi ve çok yetenekli bir doğaçlamacı. bu nedenle bugünün cazcılarını kendine çekiyor. - Entelektüel yapısı müzikteki yeteneğini ne derece yakalıyor? BUKE-Teknik açıdan çok iyi; müzik işçisi, zanaatkâr olarak adlandırıyor kendini. 'Yaratıcıyun, bestechim, sıkuıülanm var' gibi laflar, ancak Beethoven'dan sonra romantizmle gelen bir anlayış. Müzik eğitimini ailesinden alıyor Bach, ama iyi okullarda da okuyor. Bilgiye de o günün insanına göre daha kolay ulaşabilryor. Bunun dışında entelektüel yapısı çok belirgin değil. - Pekivi, kişilik olarak nasıl bir insan Bach ? BÜKE-Kişiliğiyle ilgili çok fazla bilgiye sahip değiliz. Arkadaşına yazdığı bir mektuptan başka elimizde özel bir bilgi yok. Gerekmediği için kansıyla hiç mektuplaşmamış. Mozart gibi zengin malzeme yok hakkmda. Benim de se\'diğim genel izlenim şu Bach için; çalışkan, düriist, inatçı, deha olmanın peşinde koşmayan, belli formalitelere bağlı biri. İşini iyi yapan bir zanaatkâr. - Nasıl bir araştırma yaptımz? Hangi kaynaklardan yararlandmız? BÜKE- Bach'la ilgili bütün temel kitaplara başvurdum, ilk Bach monografisini yazan Forkd'in eserinden. iki ciltlik PhiKpp Spitta'nın eserinden yararlandım. Spitta'nınki bence Bach üzerine yazılmış en kapsamlı kitap : • "Müziğin her şeyden anndınlmjş, temelinde olan özünü yakahyor Bach. İnsanlan da bu özelliği etkiliyor bence. Bir de çok iyi ve çok yetenekli bir doğaçlamacı, bu nedenle bugünün cazcılarını kendine çekiyor." yaklaşık iki bin sayfa. 19. yüzyılın ortammda o insanın bu bilgileri nasıl topladığını anlayabilmiş değilim. inanılmaz aynntılar var. Sonra, AlbertSchweitzer'ın 1900 başlannda yazdığı, Bach üzerine müzikal incelemeleri. sanatçı yönünü aldığı eserinden yararlandım. En son Christoph WbhT ın yazdığı kitaba dek birçok kitabı inceledim. Özel kantatlarla ilgili dinsel bilgi için de Ana Britannica'dan yararlandım. - Ne gibi eleştiriler geldi kitaba? BÜKE - Nazan İpşiroğlu. Bach müziğini Türkiye'de en iyi bilen insanlardan olduğu için "Eserleri" bölümünde benden sübjektif bir yaklaşım bekledi. Ben bütün eserlerini incelemeye çalıştım. Kişisel bakabilmek için çok çok geniş süzgeçten geçirmek ve zaman harcamak gerekiyordu. Tüm eserleri diye ortaya çıkınca genel bilgilerde kaldım. Türkçede ilk kitap olma özelliğini taşıdığı için bence bu bilgi yeterli. E>inllyasoğlu"nun yorumu da 'Bach'a gerçekçi yaklaşmışsın' şeklinde oldu. - Sırada başka bir proje var mı ? BUKE- Kafamda tam belirmiş bir proje yok. Geniş kapsamlı besteci biyografileri ya da daha özel araştırmalara girişebilirim; planlama dönemindeyim. Türk bestecileri konusunda son yıllarda en kapsamlı araştırmayı Evin Hanım yapıyor. Açıkçası benim Türk bestecileri konusunda çok zengin notlanm yok, bu nedenle ilk etapta uluslararası bestecilerle ilgili kaynaklara ulaşmam daha kolay olacaktır. TarihiMalibran Tiyatrosuyeniden açıldı ROMA(AFP)-17. yüzyılda inşa edilen, kapanmasından 20 vıl sonra restore edi- len tarihi Malibran Tiyatrosu, 24 Mayıs Perşembe günü Italya Cumhurbaşkanı Car- lo.\zegBoCiampi tarafindan açıldı. 1996'da çıkan yangın sonucu büyük zarar gören bina, restorasyon çalışmalarının 2003 'te bi- tirilmesi planlanan La Fenice Opera Bina- a'nın yerine hizmet verecek. Onde gelen politikacılar, işadamlan ve sanatçılar baş- ta olmak üzere yaklaşık 900 kişinin katıl- dığı açılış gecesi VerdL W^gner, Beflini'nin eserlerinin yorumlandığı bir klasik müzik konseriyle başladı. Tiyatro. halka cumar- tesigünüHans\\crnerveGusta\ Mahter'ın eserlerini sunan Venedik Orkestrası 'nın Isaac Karabatchevsky şefliğinde verdiği- ği bir konserle açıldı. Malibran Tiyatro- su'nun orijinal adı Teatro San Giovanni Grisostomo'ydu. Daha sonra 1800'lerin başmda dönemin efsane lirik şarkıcısı Ma- ria Malibran'a ithafen adı Malibranolarak değiştirildi. 1980'lerin başmda restoras- yon nedeniyle kapauîan ve birçok tanınmış esere e\' sahipliği yapan tiyatro, 1747'ye ka- dar Avrupa'nın en eski ve Venedik'in de tek müzikal tiyatrosu olma özelliğini taşı- yordu. Dahasonralan komedyenlerinde sah- ne almaya başladığı tiyatro. 1900'lerde film stüdyosu olarak bile kullanıtaııştı. 1919'da restore edüdikten sonra 19%'datek- rar restorasyon çahşmalan başlatılan tiyat- ro, yeni yüzyılda hem yenihem deeski eser- lerin mekânı olarak izleyicilerin hizmerin- de olacak. MalibranTiyatrosu^nda La Fenice Operası'nın ünlü Venedik Orkestrasıda mü- zikseverlerle buluşmayı aralıksız olarak sürdürecek. YAZIODASI SELİM İLERİ Aksaray1 da Bir Cami (1 Biz o zamanlar, geçen yüzyılın onyıllardan ha gisi oiduğunu şimdi pek çıkaramadığım, belki < lilerde, belki altmışlann başmda, birtüriü Valide C mii diyemez; 7'yi düşerek, Valde Camii derdik. Bu cami çocukluğumun en güzel rüyalannd; biridir. Annemin babaannesi Feride Hanım, daha ö ceyazdığım gibi, Horhor'la Aksaray arasında ot ruyordu. Babaanneye ne zaman gidilse, Vali< Camii'nin avlusundan da geçılirdi. Gerçi bu cami avlusu sonra çehre ve kılık d ğiştirecekti. Çocukluğumdaki avlu ise, öyle değişik zama larda geçip gittiğimizden, bize dört mevsimin b tün görünümlerini sunardı. Bazan ağaçları filizlenmiş bulurduk. Filiz zam nını kaçırmışsak, ertesi yıla kadar beklemek g rekecekti. Bazan yaz başlangıçlannın o kadar taze yapr; yeşertisini kuşanırdı ağaçlar. Sonra, yaz orta: hele temmuz sıcaklannda, yaprak örtüsü tozlan yazın sanki iki ayrı mevsim oiduğunu, olabileo ğini hissettirirdi. Bazan sararmış yapraklar düşer, hemen sonb har başlardı. Güz ileıiedikçe, rüzgar avludaki kı ru yapraklan savururdu. Kışın çınlçıplak ağaçlar, hep nemli, ıslak taşl avluya hüzün getirirdi. Kış bir an önce geçse di\ düşünürdüm. O zamanlar Aksaray meydanı büsbütün yok c mamıştı, basbayağı bir meydandı. Buradan, yol o tasından Topkapı-Bahçekapı tramvayı geçirdi. Istanbul'un kapıları olmasınaşaşırdım. Biryığ kapıdan sözaçılırdı: Edirnekapı, Kumkapı, Lanç Kapısı, Narlıkapı, Odun Kapısı, Zindan Kapısı... B nim demin Bahçe Kapısı denirdi. Bahçe Kapısı'na eskiden Güzelkapı da denirmi Burada büyük bir kayık iskelesi varmış. Kapın 1850'lerde yıktırıldığı söylenir... Işte kırmızı tramvayın önünden geçtiği Valic Camii, meydanın köşesinde ince birgörkemledı rurdu. Ya annem, ya babam, ya da birtikteyseler, hı ikisi birden ve adeta birağızdan, "Tektaş yüzük g bi!" derter; ben de Valide Camii'nin elmas ışıltıl, saçtığını görür gibi olurdum. Annemle babam tektaş yüzüğe benzettikleri Vı lide Camii'ni aynca Ortaköy Camii'ne çok benzı tirlerdi. Yanılmamışlar: Istanbul'u 'okurken' öğrendir Pertevniyal Valide Sultan bu camiin Ortaköy C; mii'ne benzemesini istemiş; birfarkla, avlusu di ha geniş olacakmış... Abdülaziz in annesi olan Pertevniyal Valide Su tan muhakkak ki bir roman kişısi. II. Mahmud ı dağdağalı dönemini yaşadıktan sonra, oğlu zami nında, Dolmabahçe Sarayı'nda saltanatlı günlerg< çiriyor. Harem onun döneminde bol para harcamaya k( yulmuş. Harem kadınları süslenip püslenmey Avrupai giyinmeye başlamış. Olup bitenler hai' gözünden kaçmıyor, herkes o tantanaya için içı öç besliyormuş. Kimbilir hangi sebepler, hangi heveslerie, Fer de Hanım, Pertevniyal Valide Sultan'ı çok seve kendisi de bir şeyler ekleyerek öyküsünü anlatı dı. Fazla dindar olmayan babaanne, semtinde camie, herfıalde Valide Sultan uğruna önem v« rir; bize herdefasında, "Avludan geçerken dua e tiniz mi?" diye sorardı. Bu "dua ettiniz m/"ler, bazan da, "Ruhuna Fi tiha okudunuz mu?" sorusuna evrilirdi. Elbette Pertevniyal Valide Sultan'ın ruhuna FJ tiha okumamız isteniyordu. Ne anlaam geldiğiı hiç öğrenmeden ezberiediğim Arapça sözcükle ben de her defasında tekrarlamaya çalışırdım. Takvimde İz Bırakan: "Böylece aralannda, aylar sürecek, zamanı ge lince paramparça edilmesı gereken bir suskur luk vardı." Margaret Drabble, Sığ Sularda, AÎ lı Çelik çevirisi, Can Yayınlan, 1996. İZDOB'un gala konseri • İZMİR (AA) - lzmır Devlet Opera ve ' Balesı'nın (İZDOB). 1 Haziran'da Efes Büyük Tiyatro'da sunacağı gala konserine Yunanlı tenor Zachos Terzakis solist olarak katılacak. İZDOB 2000-2001 oyun sezonunu -Ölümünüı 100. yılında Giuseppe Verdi Gala Konseri'yle tamamlayacak. Konseri Jose Carreras konserlerinin şefi olarak anılan Ispanyol şef Enrigue Ricci yönetecek. İZDOB solistleri, orkestrası ve korosunun sunacağı konserde. Verdi'nin eserlerinden aryalar. düetler, koral bölümler ile u\ertürler seslendirilecek. Solistlerden Birgül Su Ariç. Nurgün Baburhan Aytül Büyüksaraç. Ayşe Tek. Arses Yıldızca, Aydın Uştuk, Fırat Yalçınkaya. Gökhan Koç. Cengiz Sayın ve Alpaslan Mater'in görev alacağı konser için koroyu konuk Ahnan şef Hans Joachim Gallus hazırladı. Sultan Camları' New York'ta • NEVV YORK (AA) - Osmanlı padişahlan tarafından kullanılan değerli cam eşyalardan oluşan bir koleksiyon, New York eyaletinin Corning kentindeki dünyaca ünlü 'Cam Eşya Müzesi'nde 3 Eylül'e kadar sergilenecek. Eserler daha sonra New York Metropolitan Müzesi'ne nakledilecek ve 13 Ocak 2002 tarihine kadar burada teşhir edilecek. Corning Müzesi'nin kuruluşunun 50. yıldönümü dolayısıyla hazırlanan sergide 150'den fazla değerli cam eşya yer alıyor. Sergi. özellikle Islam kültürünü Amerikalılara tanıhna açısmdan büyük önem taşıyor. Koleksiyondaki bazı eserler 7 ve 9. yüzyıllara ait. Nam June Paik'in netrospektîfi • BILBOA (AFP) - Bılboa Guggenheim Müzesi, video sanatının babası olarak bilinen. Kore asıllı Amerikalı kavramsal sanatçı Nam June Paik'in 40 yıllık kariyer hayatını kapsayan bir retrospektif sergi açtı. Sergiyi ziyaret eden 69 yaşındaki Paik, gazetecilere yaptığı açıklamada artık mutlu ölebileceğini ifade etti. Sergi 23 Eylül'e kadar devam edecek.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle