23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
26 MAY1S 2001 CUMARTESİ CUMHURİYET SAYFA KULTUR kulturfa cumhuriyet.com.tr 15 Halkı heyecanlandıran, meraklandıran, yaratıcılığa yönlendiren ve yaşayan mekânlar gerekli Müzeler Haftası kııtlu olsun!TOMURATAGÖK 20. yüzyüda gelişen ve 21. yüzyıl- da daha da belirginleşen bir müze kavramı var. Bu müze geleneksel ko- ruma ve belgeleme odaklı otoriter mûzecilik anlayışından çok. koruyup sergiledikJeri ve etkinliklenyle hal- kı heyecanlandıran, meraklandıran ve onlann yaratıcılığına katkıda bu- lunabilecek, "yaşayan müze" kavra- mıdır. Müzelerin öncülü olan bilgi mer- kezleri. bibliotek ve pinakoteklerin kurulması çok önceleri gerçekleş- mişse de Rönesans'tan bu yana mü- zeler sanat tarihinin zenginliklerini göstermek üzere devlet yöneticileri, asilzade ve din adamlannın önderli- ğinde, görkemli mekânlarda elit bir kitleye açılabilmişlerdir. 19. yüzyıl- dan itibaren bilım, arkeoloji, askeri. etnografi, sosyal tarih müzelerinin sistematik bir biçimde açılmalan mümkün olmuş, 20. yüzyılda zengin işadamlannın oluşturduğu koleksi- yonlan müzelere dönüştürmelenyle günün sanatını gösteren çağdaş sanat müzeleri kurulmaya başlamıştır. Gûndem yaraticı dünya olmah Müze türlerinin çoğalmasıyla bir- likte müzeler kamu yaranna kurum- lar olarak önemsenirken devletten destek alan özel ve tüzel kişiler (va- kıflar) tarafından yönetilmektedirler. Müze bugün popüler. topluma yöne- lik yaygın bir eğitim kurumu olarak halİan kültür düzeyinin yükselmesi için çalışmaktadır. Önceleri otoriter bir tavırla. refe- rans merkezi olarak çalışmalannı sürdüren bu kurumlar, bugün kav- ramlan sorgulayan, duygulara hitap eden, düşündüren, yaşamla ilişki ku- ran, etkileşimli sergilerle geleneksel müze anlayışlanndan uzaklaşmış, halka yönelik olarak çalışmaya baş- lamıştır. Müzenin başlıca üç çalışma alanı, araştırma, koruma ve iletişim birbirini tamamlayan işlevlerini oluş- turmuş, kadrolarda koleksiyon uz- manlannm yanı sıra sanatçı, eğitim- cı, halkla ilişkiler ve pazarlamacı. metin yazan. mimar, tasanmcı, gra- fikçi ve planlayıcı kadronun yer al- ması doğal olarak kabul edilmiştir. İnsana yatinm çok önemli Birçok gelişmiş ülkede, devletın türlü fonlarla destek verdiği sistem- ler oluşturulmuş. etkinliklere katkı- da bulunacak sponsorluk yasalan da- ha da genişletilmiştir. Kurumlann denetimi ise Kültür Bakanhklan ta- rafından değil de mûzecilik birlikle- ri / odaları tarafından üstlenılmiş, kültür ve sanatın devlet kadar diğer örgütler tarafından da desteklenme- sine olanak tanınmıştır. Küreselleşen dünyada merkez ol- mak ya da merkezde kalmak için ya- pılan tüm bu girişimlerin o ülkenin. o toplumun insanına olan yatınmı çok önemli. Bu yatınmın bir bölümü maddi bir dönüşümü sağlıyor. Ama asıl önemlisi herkesin öğrenerek ki- şiliğinin yüceldiği daha yapıcı. daha yaraticı, daha sosyal, daha saygılı, daha demokrat, daha çağdaş. daha insan olmasıdır. Müzeleri gerçekten işletmeyi. yeniden kurgulamayı. bü- yütmeyi, yeni müzeler kurmayı dü- şünmeliyiz. Bu var olan, eski ve gü- nümüz kültürü ve sanatı için gerek- lidir. Sahici ile 'khch'i ayırt etmeyi öğrenmeliyiz. Toplum gündemini hızla ekonomik sorunlar, seks ve fut- boldan, insanm gerçek gücü olan ya- raticı dünyaya kaydınlmalıdır. Istanbul Sanat Müzesi Vakfi Istanbul Sanat Müzesi Vakfı giri- şimlerine gelince. vakfın kuruluş ça- lışmalan Kasım 1998'de başladı, 6 Ekim 1999'da resmen kuruluşu ta- mamlandı. 21. yüzyıl projesi olarak Istanbul'a uluslararası bir çağdaş sa- nat müzesi kazandırmayı hedefleyen Vakıf, 20. yüzyılın ortalanndan gü- nümüze üretilen sanat yapıtlannı toplayıp sergilemeyi planlamaktadır. Müze. Istanbul'un doğu ile batı ara- suıdaki stratejik konumu nedeniyle Türk sanatçılannın yanı sıra, Akde- niz, Doğu Avnıpa, Balkanlar, Orta- doğu ülkeleri ve Türki Cumhuriyet- leri'nin bu dönemden yapıtlannı bünyesinde toplayacaktır. Koleksi- yonun yanı sıra açacağı sergiler. ku- racağı belgeleme merkezi ve kitap- lığı, yürüteceği eğitim programlan, atölye çalışmalan ve benzer etkin- liklerle yaşayan müze olarak kentin kültürel yaşamına yeni bir hareketli- lik kazandıracaktır. Kurumlaşma, belgeleme merkezi- nin oluşturulması için çahşmalar sür- dürülürken yer konusunun devlet ve yerel yönetimin desteğiyle gerçek- leştirilmesi vakfın öncelikli planlan arasındadır. Müze binasının yapımı • Bir yılın kültür ve sanatmı bir haftalık 'Müzeler Haftasrna sığdırmak bazılan için utanç verici olmayabilir, ama 'Çağdaş uygarlık düzeyine erişmek' için önce müzelerin kültürel yapı içinde önemini anlayan sonra da sanat evlerinin galeri, kültür merkezi değil sanat müzeleri olduğunu bilen devlet ve yerel yöneticilere gereksinimimiz olduğunu belirtmek isterim. ve koleksiyonlann oluşumu vakıfla birlikte sanatsever ve sanatçılann katkllanyla oluşturulacaktır. Vakfın kurulması aşamasında 21 Temmuz 1999 tarihinde Cumhurbaşkanlığı. Kültür Bakanlığı, Devlet Bakanlığı makamlan ve TBMM Başkanlığı'na yapılan ziyaretlerde Tepebaşı TRT Platolan istenmiş, önce sözlü olum- lu sonra yazılı olumsuz bir yanıttan sonra Kültür Bakanı Saym İstemi- han Talay'ın Topkapı Sarayı çevre- sindeki eski Gülhane Serriyat Hasta- nesi'ni teklif etmesiyle bu kez bu yerle ilgili bir proje taslağı yapılmış- sa da bu girişim de sonuçlanmamış- tır.Istanbul Büyükşehir Belediyesi Başkanlığı'nın Kültür Işleri ve Pro- jeler Daire Başkanlıklan ile yapılan çalışmalarda da bir gelişme kayde- dilmemiş, Yedikule Gazhanesi ile il- gili çalışma 29 Mayıs 2000'de Baş- kan'm projeyi heyecan verici bulma- sına rağmen bir ilerleme olmamıştır. UNESCO destekli Istanbul proje- lerinin yeniden canlandınlması ey- lem planı kapsamında Yedikule Gaz- hane alanı ile ilgili proje tekrar bir müzeler kompleksi olarak Belediye Projeler Daire Başkanlığı'na Şubat 2001 'de verilmiş. ancak henüz bir ya- nıt alınamamıştır. Halen Beyoğlu çevresinde devlete ve özel kişilere ait bazı binalar üzerinde araştırmalar yapılmaktadır. Istanbul'a uluslarara- sı bir sanat müzesinin gerekliliğini vurgulamak üzere Leo Burnett şirke- ti tamtımı desteklemektedir. Vakfın yer. koleksiyon ile ilgili yö- netim ve program geliştirme çalış- malan birbirine paralel olarak sür- dürühTiekte olup Kültür Bakanı Ta- lay'ın desteğinde tstanbul Bienali çerçevesinde Türk sanatçılannın eserlerinden oluşan bir sergi 15 Ey- lül - 15 Kasım 2001'de Topkapı Sa- rayı Müzesi Has Ahırlan'nda ger- çekleştirilecektır. Hamburger Bahnhof Berlin Günümüz Müzesi (yan- da). Saatchi&Saatchi Londra, İngiltere (üstte). Büyük kentlerde ciddi rekabet21. yüzyıla girerken birçok büyük kent, kül- tür merkezi kimliğini oluşturmak için çaba harcamış. ya var olan müzelerinin sergüeme- lerini yeni tasanmlarla daha çekici kılmış. ek binalar yapmış ya da yeni müzeler açmaya yö- nelmişlerdir. Son yıllarda Londra. Berlin ve Paris arasmdaki ciddi rekabetin sonucunda müzelerin merkez olduğu yeni kent alanlan gelişmiş, halka yeni iş olanaklan sağlanmış, gelen turist sayısında büyük artışlar olmuş, ki- şi başına gelir düzeyi doğal olarak yükselmiş- tir. Bu tür gelişmeleri izleyen Ispanya'daki Bil- bao gibi Bask yöresindeki bir kent son yılla- nn en başanh girişimini gerçekleştirmiştir. Burada dikkatleri çeken olgu devlet, yerel yönetim ve polirikacının bu alana verdiği (po- litik) önem ve destektir. Çok yakm bir tarihten bir örnek vermek gerekirse. küresel müzeyi oluşturmayı düşleyen Guggenheim Müzesi Müdürü Thomas Krens. Bilbao Belediyesi ile görüşmelere başlamadan önce 20 milyon do- lan danışmanhk ücreti olarak müzesine akta- nlmasını istemiş ve almıştır. Müzenin yapımı ise 100 milyon dolarlık bir yatınmı gerektir- miş ve bu miktar belediyece ödenmiştir. Ber- lin'de de daha ufak bir Guggenheim Müzesi. kentte daha yeni tamamlanmış Günümüz Ber- lin Müzesi Der Hamburger Bahnhof a rağmen açılmıştır. Berlin'de birçok büyük müze olma- sma, 20. yüzyıl ve çağdaş sanatın görüleceği, KunsthaUe ve NeuonatinaiGaliery gibi birçok sanat mekânlannm bulunmasınm yeterli ol- madığını düşünen devlet ve kent yöneticileri sanat ve küftür adma birçok girişhni destekle- mişlerdir. 1987'de çalışmalan başlayan ve 1987'den beri geçici sergiler alanı olarak kul- lanılan Hamburger Bahnhof, özel koleksiyon- cu Dr. E. Mant'ın koleksiyonlannı buraya ba- ğışlamasıyla devlet tarafından onanlmış, çev- resindeki alan bir sanat alanı olarak gelişme- ye devam ermiştir. Belediye yöneticileri bu ça- hşmalar için başlama işareti verirken sanat mü- zelerinin günümüz külîür turizmine en az es- ki eserleri banndıran müzeler kadar katkıda bulunduğunun bilincindeydiler. Devlet yönetimi, belediye ve shii toplum Paris'e dönersek. yine 21. yüzyıla girerken Pompidou Merkezi"nın yeni bir revizyonla da- ha çok sanatseveri kendisine çekmek amacını taşıdığını görmekteyız. Pompidou Merkezi, devlet başkanmın kendi fikriydi, ancak 1977'de açılan bu merkezle isminin ileriye ka- lacağımn bilincındeydi. Yine Paris'te son yıl- larda gerçekleştirilen Grand Louvre projesi Başkan Mitterrand'ın önemli bir girişimiydi. O daha da zor olan, Louvre gibi depolannda binlerce sergilenmeyen eseri gün ışığma çı- karmayı, yüzyıüann Louvre Müzesi'ni yeni- lemeyi ve ileriye, tekrarlanması mümkün ol- rrrâyan dev bir raüze bırakmayı başarmaktay- dı. Diğer bir büyük kent Londra ise bir dizi kül- tür ve müze oluşumunu yine 21. yüzyıla girer- ken başardı. 1997'de çahşmalara başlayan meşhur Dome, elektrik istasyonundan yenile- nerek açılan TateModern kadar 2000'li yıllar- da beklenen ilgiyi çekmedi, ama Londra'nın kültür kenti olma yolundaki planlannda yer alan önemli projelerdendi. Scknce Museum, The Natural History Museum. The National PortraitGaBery, TheWallaceCollection. niha- yet Tate ve Tate Modern birçok yeni tasanm- la halkın ve turistin ilgisini tekrar üzerine çek- ti. Devletin bir miktar kendi bütçesinden tah- sis ettiği ödenekler dışında piyango/lottery'dan aynlan 1/3 oranındaki pay, kültür yapılannın onanm ve kurulmalanna katkıda bulunuyor. Bir miktar da sponsorlardan sağlanıyor. Bu kentte de devlet yönetimi, belediye ve sivil toplum birlikte el ele çahşıyor. İÜ Devlet Konservatuvan Tiyatro Bölümü, 'Arzu Tramvayı'nı sahneliyor Kadınhğın tutkusunu şîirleştiriyor Oyun, bugün ve yann Kenter Tiyatrosu'nda. Kültür Servisi - Istanbul Üniversitesi Devlet Konservatuvan Tiyatro Bölümü son sınıf öğ- rencileri, Tennessee WîUiamsın 'ArzuTram- vayı'nı cumartesi 19.00'da ve pazar 15.00'te Kenter Tiyatrosu'nda sahneliyorlar. Refık Erduran'ın çevirdiği oyunu Yddız Ken- ter yönetiyor. Oyunda Esra Kızıldoğan. Sibel Taşçıoğlu. Okan Valabık. Ufiık Öz- kan, Sevinç Gürşen. Özgü Namal. Tank Köksal. Bülent Şakrak. Banş Çakmak. Tuna Kırlı ve Pelin Budak oynuyorlar. Yönetmen Yıldız Kenter, genel olarak tüm öğrencilennde 1980'lerde baş- layan bir kolayı seçme, bir kestir- mecilik, yüzeysellik. bir sanatsal potansiyel düşüklüğü başladığını belirtiyor. Ama baştan beri ol- dukça farklı, olumlu bir çızgı tutturmayı başaran bu sını- fının T. Williams oyunu- nu seçmesinden dolayı şaşumış. Bununaslın- da yaşadıklan döne- min çarpık toplumsal- ekonomik koşullann- dan kaynakladığına değinen Kenter, maki- neleşmenin getirdıği 'insan'ı, 'insanhğı' dışlayan durumun da altını çiziyor: "Tryatro- nun ilk vc tek vazgeçilmez un- suru 'insan'a ilgiyi yavaşiatan birdunun. insana yabancı bir ti- yatrocu! İnanümazbirparadoks, olacak şey değil. Ama ben bunu kırk dört yıflık bir' öğrencı göz- lemcısi' olarak bir süredir gö- rüyorum, izliyonım. Canun amarak bazen." Kenter reyting peşındekı özdenetimden yoksun bazı TV kanallannın da bu durumu olabildiğince desteklediğini. iz- leyiciyi de etkilediğini, daha iyiyi, daha güzeli, mükem- meli arayan seyirci sayısının gitgide azaldığını da anım- satıyor. "T. VVilliams'ın 'insan' bulmacasının sos>ok>jik, psikolojik vefizyolojik labircntkrinde dolaşmak sıkınnlı ge- liyordu kinıi öğrenciye ve sejirciye. Ürperten bir sözcük, bir sarsıcı koşullar zinciri, bir bakış, bir çığlık... Hiçbir şey de- miyorduçoğuna. Bir mctni deşifre etmek, matcmatiğini çö- züp müziğini oluşturmak ve hareketin (koreogran) nasü kendiliğinden oluşuverdiğini keşfetmek, bulmak, yaşa- mak... An, aah. istemiyordu çoğu!" 'Erkek' dünyasında a\akta kalabilme, yaşayabilme Tiyatroda, son yıllarda gözlenen düşüş nedenlerinden bazılannın bunlar olduğunu söyleyen Kenter. yalnız ülke- mizde değil. aynı durumun görebildiği, dertleşip konuşa- bildiği kadanyla tiyatro sanahnda, tekniğin 'insan'ı geri- lerde bıraktığı gerçeğini doğruladığını vurguluyor. Öğrencilerinin son yüzyılın en büyük tiyatro yazarlann- dan T. Willams'ın dehasını, gücünü hissetmek, anlamak, değerlendirmek. bundan tat alabilmek ve bütün bunlan ak- tarabilmek gibi 'zor'u seçtikleri için sevındiğıni açıklıyor Yıldız Kenter. "T. VVîlliams'ın oyunlan genekie'kadın' oyunlandır. Er- keğj asla göz ardı etmez. Ama o da, Athol Fugard gibi, ken- di benliğindeki 'kadın'ın gücünü hiç inkâr etmez. Kadının aosL- KadınıntutkusuL.. Yalnız seksüel değiL bü- tünleşme, tamamlanma duygusu, çoğalma, koruma tutku- su,en önemlisi debu 'erkek' dünyasında ayakta kalabilme, yaşayabilme rutkusu. Türk kadınının, dünya kaduunuı tut- kusu_." 1983 yılında Kent Oyunculan olarak Amerikalı yönet- men Arthur Housman'ın sahneye koyduğu 'Arzu Tram- vayı'nı Anadolu'nun pek çok yerinde seyirciyle bütünle- şerek oynadıklannı belirten Yıldız Kenter, T. Willams'ın kadınlığın tutkusunu, tüm açılan yücelttiğini, şiirleştirdi- ğini söylüyor. ESINTILER ZEYNEP ORAL Merhaba Sevgili Cumhuriyet okurları, "Merhaba!" Şu en baştaki dört sözcüğü bir araya getirip kâğıda dökünceye kadar, yüzlerce sözcük ara- sında dolaştım... Bu "ilk" yazıya onlarca "giriş" yaptım... Aziz Nesin'in anlı şanlı sayfalar boyu süren muhteşem "Merhaba"sından, Ruhi Su'nun kulaklarımda hâlâ taptaze "Merhaba dostlar, merhaba" diyen görkemli sesine. Ver- laine'in "Işteyalnızsizin için çarpan kalbim"öen, Nâzım'ın "Yeter ki kararmasın sol memenin al- tındakicevahir"e uzanan nice "merhaba"\ar ara-, sında gezindim durdum... "KendinegelZeynepi ne ilk yazısı, otuz beş yıldıryazıyorsun " telkinl&J rıyle, heyecanımı, telaşımı, endişelerimi, korku- larımı, sevinçlerimi bastırmaya, kendi sesimi bul- maya, kırılmış kanatlarımı onarmayaçalıştım... Sonunda seçimimi yaptım. Zaten, yazmak, bin- lerce olasılık arasından seçim yapmak, seçimler yapmak degilse, nedir! Ve yazıya başladım: Merhaba, Cumhuriyet okurtarı... Tuhaf bir biçimde sizlerin karşısında hiç mi hkj yabancılık çekmiyorum. Sanki yıllardır birbirimi- zi tanıyoruz duygusuna kapılıyorum. Belki ben de bir Cumhuriyet okuru olduğumdan; belki ço- cukluğumdan beri Cumhuriyet "evimizin gaze-_ tesi" olduğundan; belki yurtdışındaki öğrencilik yıllarımda, Türkiye'deki birçok gazeteyi "Paris Mektuplan" bombardımanınatuttuğumda, bun- ların bir bölümü Cumhuriyet'te yayımlandığından (sene 1966!); belki yıllar boyunca özellikle kültür ve sanat alanlannda Cumhuriyet'le yollarımız ke- siştiğinden; çoğu arkadaşım olan Cumhuriyet çalışanları ve yazarlarının bana kucak açmasın- dan ve daha birçok nedenden, hiç yabancılık hissetmiyorum. ] "Esintiler"\n, çok sıradan, çok yalın birkaç amacı var: - Değerlerin hızla erozyona uğradığı, para, şan şöhret ve iktidar hırsının yüreklere çöreklendiği, çıkar ilişkilerinin, soygun, vurgun vetalanın ege- men olduğu, insan onurunun yok sayıldığı bir or- tamda, insanı "insan" yapan değerleri yücelt- mek... - Yeryüzünün alaca karanlığında, geceyle gün- düz arasında, içerisiyle dışarısı arasında, ölüm- le yaşam arasında, ınsanoğlunun alçaklığıyla ha- rikuladeliği arasında gidip gelirken sanatın ve kültürün her alanındakı yaratıcılığından güç al- mak, bunlan sızlerle paylaşmak, paylaşarak ço- ğalmak, bu uğurda çaba gesterenleri destekle- mek... - İnsan haklarının ve kadın haklannın bir savu- nucusu olarak, gördüğüm her haksızlığa, baskı- ya ve şiddete karşı çıkmak... ("Hayata Dönüş" diye adlandınlan operasyonlardan bu yana 53 in- sanın öldüğü bir ülkede yaşadığımızı unutmadı- nız değil mi...) Bunlan yerine getirmeye çalışırken, düş kur- manıza, anımsamanıza, sevinmenize, sevmeni- ze, (bir insanı, bir yöreyi, bir rengi, bir kitabı, bir oyunu, bir şiiri, bir sözcüğü, bir düşünceyi, bir bakışı sevmenize, sevmenize, sevmenize), coş- manıza, öfkelenmenize, tepki göstermenize, tar- tışmanıza, soru sormanıza, sorularınızın yanıtla- nnı aramanıza, gülümsemenize, umutlarınızı bü- yütmeye, ufuk çizginizi biraz daha uzaklara ta- şımanıza, kendinizi ve "ötekini" tanımanıza, içi- nizdeki yaraticı filizleri yeşertmenize, yıldızlara uzanmanıza, yeryüzünü kucaklamanıza, muci- zelere inanmanıza, yokluktan ve varlıktan, mut: luluklardan, acılardan ve sorumluluklardan pay almanıza yol açabilirsem ne mutlu bana... Haydi bakalım, teknem yine yola koyuldu... • Hepınize "merhaba!" Poyraz, lodos, yıldız, karayel, gündoğusun- dan, günbatısından, nereden eserse essin rüz- gâr, yüreğimin yelkenlerı yine pır pır... Her cumar- tesi "Esintiler"de buluşmak üzere yolculuğa de- vam... zeynepuı zeyneporal.com \ Faks:(0212)257 16 50 Jervvood Ödülü Katie Pratfin • Kültür Senisi - lngıltere'nın en önemli ağdaş sanat ödüllerinden olan Jenvood ülü'ne bu yıl ressam Katie Pratt değer görüldü. Pratt, 30 bin poundluk ödülünü Lord Attenborough'nın elinden aldı. Ödül, ingiltere'de her yıl, çağdaş sanat alanında eser verenler arasından seçilen bir sanatçıya veriliyor \e tören Jenvood Charitable Vakfı tarafından düzenleniyor. Bu yılkı değerlendırmeye giren sanatçıların eserleri Jenvood Galerisi'nde 17 Haziran'a kadar. Glasgow Modern Sanat Galerisi'nde de 6 Temmuz-21 Ekım arasında sergilenecek. BUGÜN • PERA GÜZEL SANAT'larda saat 14.00'te Lilana Balar'ın piyano konseri izlenebilir. (252 30 82) • FRANSIZ KÜLTÜR MERKEZİnde saat 18.00'de 'Deli Divaneler İçm O>nn' başlıklı tiyatro oyunu sahnelenecek. (244 44 95) • BABYLON'da saat 23.00'te Stereolab'ın konseri gerçekleşecek. (292 73 68) »3 üncü&ü bu yıl yapılamıycr BUGÜN TİYATRO FESTİVALÎNİN SEKİ2INCI GUNU — COfY- rrv —
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle