22 Kasım 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
21 MAYIS 2001 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA / ekonomi(« cumhuriyet.com.tr 13 Rahmi Koç, 20 yılda çok zaman yitirildiğini ve yeni programın Türkiye'nin son şansı olduğunu söyledi 'Derviş'i gönderdi'ÖZLEMYÜZAK SOFYA - "Bulgarlann serbest dolaşun hak- lannı kıskanıyorum" diye söze başlayan Koç Holding Yönetim Kurulu Başkanı Rahmi Koç, yeni ekonomik programın Türkiye'nin son şansı olduğunu belirterek "Son 20 yılda çok fazla zaman yiti- rildi. Komşu ülkelcrie bile zenginlik açısından ara açıldı. Türkiye'nin sırtı duvara dayandı, politi- kacılann oynayacak yeri kalma- dı. Bu yüzden eski * • 'Aynı ceketi herkese giydirmeye başladılar" benzetmesiyle son zamanlarda bütün dünyada IMF politikalannın eleştirildiğini vurgulayan Rahmi Koç, "IMF zemzemle yıkanmış değil, ancak yine de bu programın son şansımız olduğunu unutmamalıyız. Başbakan ve yardımcılan imza attılar ve mutlaka arkasında #•:*. durmalılar" dedi. tabulan yıkıp yeni bir sayfa çevirip dünya nasıl kâynak yaranvorsa, na- sıl Uerliyorsa, nasıl masraflanna dik- kat ediyorsa bizim deöyle olmamız la- znn" diye konuştu. Rahmi Koç, Avrupa'nnı ilk Ramstore mağazası- nın açılışı için geldiği Bulgaristan'ın başkenti Sof- ya'da bir grup gazeteci ile yaptığı sohbet top- İantısında, Türkiye'deki ve dünyadakı geliş- meleri değerlendirdi. t rMF zemzemle yıkanmadı' Ekonomiden sorumlu Devlet Bakanı Kemal Derviş'in Tûrkiye'ye gelmesinin yalntz Başba- kan Ecevit'le dostluğuna bağlı olmadığını, bunda IMF'nin de büyük etkısinin bulunduğu- nu söyleyen Koç. "BihyorsunuzIMF, ABD'nin tesiri atanda. ABD Maliye Bakanı, Türidye'ye yöneük olarak Sıze devamlı para veriyoruz, siz parayı çarçur ediyorsunuz. Ben artık Ameri- kan vatandaşmın ödediği vergiden size mali kaynak aktarmam' demişti. Ardından Kemal Derviş diye bir arkadaş göndcrdikr, Türk Te- lekom'dan bankalara, THY'ye kadar tiinı ya- salar çatır çatır çıtayor" diye konuştu. •'Aynı ceketi herkese giydirmeye başladılar" benzetmesiyle son zamanlarda bütün dünya- da IMF politikalannın eleştirildiğini vurgula- yan Rahmi Koç. "IMF zemzemle yıkanmışde- ğiL ancak yine de bu programın son şansımız olduğunu unutmamalıyız. Başbakan ve yar- dımcılan imza attılar ve mutlaka arkasın- da durmalılar" dedi. luk taşıma ve hesap verme dönemi geldi. Bun- dan böyleTürkiye'de de herkeselini kolunu sal- laya sallaya dolaşamayacak." Seçim ve Siyasal Partiler Yasası nın mutla- ka değişmesi gerektiğini kaydeden Koç, TOBB ve TÜSÎAD'm bu konuda hazırladıklan rapor- lann değerlendirilmeye alınmasının şart oldu- ğunu vurguladı. Yeni kurulacak partilerin ba- şan şanslanmn düşük olduğunu da ileri süren Rahmi Koç, DSP Kongresi'nde başkanlığa adayhğını koyan Sema Pişldnsüt'ü konuştur- mamanın büyük bir hata olduğunu belirtti. Ital- ya'da başbakanlığa seçilen ünlü işadamı, med- ya patronu Berhısconi örnek gösterilerek "Tür- kiye'de de işadamlannın politikaya aûlma za- manlan geldi mi" sorusunu Koç, "Geçmişte birtakım güişimler oldu ama başansızhkla so- nuçlandı. Bu bir kültür ve auşkankk meselesi ve Türkiye buna hiç haar değü" diye yanıtladı. Pişkinsüt'e yaak oldu Dünyada şeffaflığın artık bir trend ha- lıne geldiğını de belirten Koç, Türki- ye'nin pek çok konuda olduğu gibi bu- nu da 4-5 yıl geriden takip ettiğini. an- cak artık şerraflığın kaçınılmaz olduğu- nu şu sözlerle dile getirdi: "Sorumlu- B U L G A R t S T A N ' D A N t Z L E N Î M L E R BulgarlarAB kapısına dayanmış bile Rahmi Koç sohbete "Bulgariann serbest dolaşun hakkını kıskanıyorum" diye başlamıştı. Gerçekten de 10 Nisan'dan beri serbest dolaşım hakkma sahip olan Bulgaristan'ın geçirmekte olduğu hızlı değişim gözle görükneye değer. Avrupa Birliği'ne aday ülkelerin arasında yer alan Bulgaristan uyguladığı istikrar ve büyüme politikası ile 1997 yılında binde 1080 olan enflasyonu iki yıl içinde yüzde 6.2'ye düşürmeyi başarabilmiş bir ülke. Yine 1997'de eksi yüzde 7'lerde olan büyüme hızını bugün yüzde 5.8'e ulaştırmış durumda. Birliğe bir an önce üye olabilmek hırsı ve coşkusu neredeyse tüm ülkeyi kaplamış durumda. Hızla yeni binalar dikiliyor, yabancı yatınmcılara kapılar açılıyor. Aslında baktığımız zaman ne doğnı dürüst bir sanayisi var ne de serbest piyasa deneyimi. Uzun yıllar boyunca çiftçi bir toplum olarak yaşam göstermiş 8.5 milyon nüfuslu Bulgaristan. Şimdi ise bilinçli değişim politikası yürütüyor. Kişi başına milli gelir şimdiden 4 bin 500 dolara yaklaşmış. Başkent Sofya'nın sokaklarında dolaşıyoruz. Tüm bu gelişmelere karşın işsizlik diz boyu. Otel yetkilileri. "Aman çantalanmza çok dikkat edin" diye uyanyor. Birçok yerde olduğu gibi burada da özelleştırme politikalannın asıl faturasını ödeyen, çalışan olmuş. Adım başı McDonald's restoranlan, Coca Cola ve sigara reklamlan ile Bulgaristan, ABD'nin kültür hegemonyasından ve bunu yayma politikasından diğer gelişmekte olan ülkeler gibi çoktan nasibini almışa benziyor. Ancak aynı şekilde göze çarpan bir diğer unsur yine adım başı gazete ve dergı bayılerinin olması. Kim bilır. nüfusunun neredeyse tamamına yakını okuryazar olan Bulgar halkı belki de bu değişimden kendı kımliğini bir ölçüye kadar koruyarak sağlam çıkmayı başarabilecek. Şeffaf olunması gerekirRahmi Koç. Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Mesut Yılmazilejandarma arasın- daki tartışmaya ilişkin görüşlerinin sorulma- sı üzerine Türkiye'nin de şeffaf olması gerek- tiğini dile getirerek şeffaflığın dünyada bir trend olduğunu, dünyadakı trendi daima 2-5 sene farklı izleyen Tûrkiye'ye şeffaflığın is- tesek de, istemesek de geleceğini söyledi. Kriz ve sonrası soruşturmalar, tutuklama- lann da genel trendin bir parçası olduğuna işaret eden Koç, "Bundan sonra Türkiye'de deyanhşyapıp da ellerini kolunu sallayıp gez- mek artık mümkün ohnayacaktır. Şimdiye kadar bu Avrupa ülkeiermde de vardj, bizde de vardı. Bundan sonra bu mümkün değil. Fransa'da da mihar dolar batırdı adam, kab- vede otunıyordu. Bir sene sonra baknk ada- mı ahp içeri atö lar. Sistem fena, sistem kont- rol etrâiyor. MeseJa banka aiacak adama sor- muyorlar, sen kimsia, bu parayı nereden bul- dun, ne vergi ödedin? Bunda Zekeriya Temi- zel Bey'in de imzası vardır, bu bankalar veri- firken-Ozaman Maliye Bakanı olarak.ondan sonra bankalann başma geçti. Hiç sormadan ba* adama nasd verirsiniz aıüamıyormn kP dedi. "Tabübu hiçbirzaman tam talep anlamı- na gehnez, ama durgunluk yavaş yavaş bir hareketuüğe doğru dönüşüyor" diyen Koç, bu gelişmenin parayla pulla, IMF'den para gehnesiyle ilgisi olmadığını belirtti. Tered- dütler ortadan kalktıkça gelişmenin devam edeceğini vurgulayan Koç, faizlerin inmesi- nin de çok önemli rol oynadığını kaydetti. ANKARAPAZARI YAKUP KEPENEK Alkışlayın, Ancak... Aylar süren çalışmalardan sonra, ekonomik krize çözüm programının son kısmı da açıklandı. Program, kamuoyuna çok iyimser bir hava ile pompalanıyor. Bırakalım öncekileri bir yana, son üç senede üç başansız program deneyi yaşanmamış gibi, kamuoyu oluşturan çevrelerce "şükürier" edili- yor; "sevinç çığlıklan" atılıyor. Bu yerli yorumcular, neredeyse Washington'a doğru dönüp toplu namaz kılmamızı isteyecekler. Program, amaçlan ve bunlara ulaşmak için kullan- dığı araçlann yetertiliği açısından, yani teknik olarak, kimilerince gerçekçi bulunabilir. Yine de yabancılar, örneğin OECD, 2001 için yılhk enflasyonunu, prog- ram gibi yüzde 50'lerde öngörmüyor; yüzde 80 ola- cakdiyeaçıklamayapıyor. Diğer taraftan, programın başanlı olmasını, çeyrek yüzyıldır, neredeyse her sa- bah cebindeki paranın değeri azalmış bir ülkenin in- sanlan arasında, istemeyecek aklı başında hiç kim- se yoktur. Ancak kimi doğrulann da altını çizmek gerekiyor. Önce, programın en zayıf tarafı, bozuk bir siya- sal yapıya dayanmasıdır. Program, hükümet içinde yolsuzluk ve yetki tartışmalannın ortasında doğdu. Bu nedenle de siyasal dayanağının sağlam olmadı- ğı çok açıktır. Gerçekten de programı ele alan yaban- cılann, özellikle Financial Times ve The Economist'in de belirttiği gibi, en büyük eksiklik, siyasal boyuttur. The Economist, "Türkiye'nin gerçek krizi" başlıklı yorumunda, "...krizlerin altı çizilecek nedeni kronik siyasal istikrarsızlıktır... Hükümet. işbaşında kala- mayabilir.." diyor. Yabancı yatırımcılann kararların- da, bizim yerli alkışçıların yorumlan değil, bunlaret- kili oluyor. Yabancılar hükümete güven duymuyor. Sonra, program, devlet harcamalannın reel ola- rak yüzde sekiz oranında daralmasını öngörüyor (Par. 31). Bununla devlet en temel kamu hizmetlen- ni bile yapamaz duruma getiriliyor. Kısa dönemde, özellikle kamu kesimi maaş ve ücretlerinde iyileştir- me beklenmiyor. Yapılmak istenen, tersine işçi üc- retlerini arttırmayarak, ücret-maaş makasını daratt- maktır. Oysa yapılması gereken, ücretleri azaltmak değil, maaşları arttırmaktır. Özetle program, işçi ve memurları gözden çıkanyor; maaş ve ücretleri art- tırmadığı gibi, akaryakıt ve KDV zamlanyla vergileri de onlann sırtına yüklüyor. Devlet hizmetlerinde bu büyük kısıntı, uzun dö- nemli ekonomik gelişme açısından çok olumsuz sonuçlar doğuracak özellikler taşıyor. Kamu sağlık hizmetleri çöküntü yaşıyor; eğıtim, özellikle de dev- let üniversiteleri artık tümüyle gözden çıkanlıyor. İki yıl önce, kamu çalışanlannın bir bölümü yararına ya- pılan maaş düzeltmelerinin dışında tutulan devlet üniversiteleri, sürekli olarak nitelikli insan gücü kay- bına uğruyor. Bu gidişin ülke gelişmesine vereceğı zarar, IMF'den alınan borç paranın çok üstündedir. Programı yapanlar ve onlann yerli alkışçılarına anım- satılır. Programın bir büyük eksiği de çok köklü uzun dö- nemli yasal ve kurumsal düzenlemeleri aceleye ge- tirmesidir. Programın oluşturulması sırasında dayat- macı bir tutumla bir dizi yasal düzenleme yapıldı. Bu yasal düzenlemeierle Türkiye, elektrik ve Telekom gibi kilit sektörierde ulusal politika yapma olana- ğını yitihyor. Tanm gözden çıkanlmakta, toplumun gıda güvenliği yok edılmektedır. Hıçbır ön hazırlık ya- pılmadan çıkarılan bu yasalann sonuçta, yatniınto- n ve üretim gücünü arttıracağını söylemek çok zor, giderek olanaksızdır. Bu kadar çok şeyı gözden çıkaran program, ya- kından izlenmelidir. Bu nokta bir yana, bu ülkenin yoksullaşarak acı çeken insanlanna, hiç olmazsa, OECD, Financial Times ya da The Economist kadar doğrulann söyienmesi gerekmez mi? Yoksa, doğ- ruluk, dürüstlük vetoplumsal sorumluluk da mı göz- den çıkanlıyor? e-posta: yakup(« metu.edu.tr DUNYA EKONOMİSİNE BAKIŞ /ERGÎN YILDIZOĞLU LONDRA ergin.yildizoglu(« btinternet.com Meğerse İngiltere'de Genel Seçimler Varmış... Mimik vejestlere dikkat! Tony Blair 8 Mayıs'ta, Londra'da bir kız okulunu ziyaret ettiği sırada, genel seçimlerin tarihini açıklayarak kampan- yasını başlatmıştı. Haberleri izleyenlerin çoğu gibi ben de, Blair yine vaaz veri- yor deyip kanalı degiştirmiştim. Sonra seçim kampanyası. sonu gelmeyen bir esnemeye dönüşünce, biz de giderek uyuma havasına girdik, ta ki geçen haf- ta İşçi Partisi Başkan Yardımcısı Pres- cott kendisine yumurta atan bir protes- tocuyu yumruklayıncaya kadar. Halbu- ki birçok açıdan çok ilginç bir genel se- çim yaşamaya hazırlanıyordu îngiltere. Sonuç belli ama yine de ilginç işçi Partisi 7 Haziran'dayapılacak ge- nel seçimleri kazanacak. Bu, bilgiç bir öngörü değil. adeta bir oldubitti. Son aylarda yapılan kamuoyu yoklamalannın sonuçlarına bakınca, yüzde 50 çizgisi- neoturmuş işçi Partisi'nin, sırasıyla yüz- de 30 ve yüzde 13'e takılmış Muhaza- fakâr Parti ve Liberal Demokratik Par- ti'den istikrarlı bir biçimde önde olduğu görülüyor. Harta The Economist'in yaptırdığı en son kamuoyu yoklaması- na göre, İşçi Partisi'nin oyu, son hafta- larda yüzde 54'e yükselmiş, Muhafaza- kârlann oyu da yüzde 26'ya gerilemiş, İşçi Partisi nihayet geleneksel muhafa- zakâr oylan da almaya başlamış (17/05). The Economist'e göre Muhafazakâr Parti'nin "daha düşük vergi" vaadi, seç- menin ilgısini çekmiyor. Hem orta sınıf Muhafazakâr Parti taraftariarı hem de henüz kararsız seçmen için, daha dü- şük vergi değil, eğrb'm, sağlık hizmet- lerinin iyileştirilmesi daha önemli. Yi- ne bu seçimlerde ilk kez işçi Partisi, can ve mal güvenliğinin savunulmasında, li- derliği Muhafazakâr Parti'den almış gö- rünüyor. Bellı ki Muhafazakâr Parti seç- meni de, eski bir İşçi Partisi milletvekili Ken Coates gibi "Bu ülkede iki Mu- hafazakâr Parti'ye yer yok" sonucu- na ulaşmış. Bu yüzden düne kadar Mu- hafazakâr Parti'ye oy verenler giderek İşçi Partisi'ni seçiyoriar. İş çevreleri de öyle; 7'si FT100 listesinde olan, 58 dev şirketin genel müdürleri, The Times'a gönderdiklen ortak imzalı bir mektupta, "îngiltere halkında girişim ruhunu canlandırmak için yaptıklanndan do- layı" işçi Partisi'nin desteklenmesini is- tediler (14/05). İş- çi Partisi'ni çoktan terk etmiş olan Coates ise "Bu ül- kede emekçile- rin haklannı sa- vunacak yeni bir partiye gerek var" diyor. Ancak, îngiltere seçimlerinin esas ilginçliği, sonuçla- nnın daha şimdi- den belli olmasın- danyada muhafa- zakâr seçmenin İşçi Partisi'ne kay- maya başlamasın- dan kaynaklanmı- yor. İşçi Partisi kendi sağındaki partilerden gelen bir tehdit altında değil. Bu durum, partinin gelenek- sel taraftarlan ara- sında daha önceki seçimlerde gör- mediğimiz bir ruh haline yol açtı. İlginç olan da bu. Parti ta- banı ve taraftarlan, hatta yerel parti ön- derlikleri içinde önemsiz sayılamayacak kesim, parti yönetimini artan bir şiddet- te soldan eleştirmeye; seçimleri muha- fazakârlara kaptırmak gibi bir tehlike ol- madığı için de, daha bir rahatlıkla yeni, daha sol arayışlara yönelmeye başladı- lar. Blair'in bilançosu Blair, Muhafazakâr Parti'nin tabanını etkileyor ve büyük şirketlerin desteğini almayı becerdi ama, ingiltere halkının büyük çoğunluğunu oluşturan işçiler, emekçiler, emekliler, öğrenciler açısın- dan İşçi Partisi (İP) iktidan düş kınklığı getirdi. Dün İP'ye oy verenler, bugün kendilerini ihanete uğramış hissediyor- lar. Bu geçen beş yılda İngiltere'de mil- yonerlerin sayısı ikiye katlandı. Thatc- her döneminde yüzde 52 olan kurum- lar vergisi, İP döneminde yüzde 30'a, kimi sektörierde de yüzde 10'a kadar in- dirildi. Buna karşılık İP hükümetinin ka- mu hizmetlerine yönelik harcamaları, Muhafazakâr Par- ti döneminden daha yüksek de- ğil. 1996'da son Muhafazakân Parti hükümetinin sağlık harcamala- n GSMH'nin yüz- de 5.5'i düzeyin- deydi. Bu oran geçen yıl yüzde 5.4oldu. 1980'ler- de kamu hizmet- lerinde sabit ser- maye yatırımlan- nınGSMH'yeora- nı yüzde 1 düze- yindeydi. İP hükü- meti döneminde yılda ortalama yüzde 0.5 düze- yindekaldı. Büyük şirketlerte siyasiler arasındaki yakın ilişkiler, İP döne- minde, sağda, Fi- nancial Times yorumculannı "Bugünün tüke- tici demokrasisinde politikacılar ke- nara rtildi... Bu tek parti sistemi' hal- kın çoğunun kendini rfade etme hak- kını elinden aldı" (19/05), merkezde, işçi Partisi sempatizanı New States- men'ın "Zenginler nasıl da yeniden politikaya egemen oldu" (26/06) ya- kınmalarına yol açacak düzeye ulaştı. Bu sırada küreselleşme karşrtı hare- ketin güçlenmesi, ABD ve inglitere'de özelleştirilmiş işletmelerin, elektrik, tren yollan gibi sektörlerdeki başansızlıklan- nın toplumsal faturasının su yüzüne çık- maya başlamasıyla, The Guardian'dan Jonathan Freedland'in işaret ettiği üzere, tüm dünyada olduğu gibi "Ingil- tere'de de ulusal konsensüs değişti. Arbk, 1997 öncesinin 'özel teşebbüs iyidir, kamu kötüdür' havası yok"... "Ama işçi Partisi, hâlâ bunun farkın- da değil" (14/07). Sosyalist tttifak Bu noktada Londra Belediyesi seçim- lerinde, İP adayı karşısında Ken ü - vingston'un kazanmasında belirleyici rol oynayan Londra Sosyalist ittrfakı adlı gruplaşmanın ulusal çapta genisle- tilmesiyle oluşan Sosyalist rttifak, İşçi Partisi'nin solunda önemli biryapılanma olarak öne çıkmaya başladı. İçinde 6-7 bin üyeli Sosyalist İşçi Partisi'nin de bu- lunduğu 15 sol parti, örgüt ve gruptan oluşan Sosyalist rttifak.lngiltere'de sol hareketin, tam da gerekli olduğu anda bir topartanma/bütünleşme sürecine girdiğini düşündürüyor. Ittifakın oluşma- sına katkıda bulunanlar arasında, îngil- tere sendikal hareketinin önder kadro- lanndan 200'den fazla sendika yönetı- cisi; İP şube yöneticilerinden, belediye meclisi üyelerinden yaklaşık 90 sosya- list, Tank Ali, Michâel Barrat Brovvn, Paul Foot ünlü film yöneticisi Ken Lo- ach, John Pilger, yazar ve yönetmen Harold Pinter, The Guardian, Inde- pendent, Kanal 4'ten çeşitli yorumcu- lar olmak üzere 50'den fazla önemli ay- dın ve sanatçı var. Geçen yıl içinde ülkenin çeşitli yerle- rinde yapılan ara seçimlerde katıldığı yerlerde yüzde 4 ile yüzde 11 arasında oy olarak yeşillerin de önüne geçen it- tifak, Seattle sonrasında dünyada olu- şan antikapitalist havanın bir ürünü ve önemli göstergelerinden de biri. Talep- leri de bu havayı yansıtıyor: Özelleştir- meyi durdur, tren yollarını yeniden ka- mulaştır; vergiyi zenginlerden ve iş çev- relerinden al; haftada 35 saatlik işgü- nü uygulamasına geç; sığınmacıların haklannı koru; ırkçılığa, cinsiyetçiliğe ve eşcinsel düşmanlığı gibi ayrımcılığa son; tümüyle ücretsiz bir ulusal sağlık hizmeti sistemi; emekli maaşlarını yük- selt ve yeniden kazançlarla ilişkilendir; belediye evlerinin özel kişilere satılma- sını durdur, konut sorununu çözmeye öncelik ver; ulusal eğitim sisteminin üc- retsiz ve kapsayıcı olmasını sağla; sen- dikal haklan kısıtlayan yasalan değiş- tir. Asgari ücreti Avrupa Birliği düzeyi- ne getir; çevre kirienmesi ve besin gü- venliği koşullannda taviz verme; vatan- daş haklarının sınırlanmasına yönelik saldırıları durdur, üçüncü dünyanın borçlannı sil! Sosyalist Ittifak'ın seçimleri kazanma şansı yok. Ancak belirgin bir sonuç el- de edebilirse İngiltere'de siyasi coğraf- yayı değiştirmeye başlayabilir! Bu se- çimlerin en ilginç özellıği de bu! İZMİR (AA) - ABD'den sonra dün- yanın ticaret hacmi en fazla olan ikin- ci ülkesi Japonya ile iş yapmanın in- celikleri. araştırma konusu oldu. Izmir Tıcaret Odası'nın yaptığı ve odanın dış tıcaret bülteninde yayımla- nan bir araştırmada, Japonlarla iş ya- pabilmek için dikkat edilmesi gereken konulara yer verildi. lşte Japonlarla iş yapmanın püf nok- talanndan bazılan: • Düşüncelerini anlamak için hare- ketleri dikkatlice ıncelenmeli. • Ekonomik tahlilin yanı sıra derin ve kapsamlı bir kültür analizi de şart. • Kalite konusunda titiz olduklan ve detaylara takıldıklan için. gönderilen numune ile malın aynı özellikleri rut- ması, sonuca ulaşmak için zorunluluk. • Teslimatın zamanında yapılması konusunda güven telkin etmek de Ja- pon alıcı için büyük önem taşımakta. • Malın tanımını yaparken genel ta- rifler yerine detay bilgileri içeren tarif- ler, Japonlan daha çok etkiliyor. DUYURU KOÇ ALLIANZ HAYAT SİGORTA A.Ş. 2000 HAYAT BRANŞI KAR PAYI DAĞITIMI 1999 yıl sonu itibariyle hayat sigorta poliçelerine ait toplam matematik karşılık 2000 yılı içinde toplam net birikim prim üretimi 2000 yılı içinde elde edilen net gelir : 31.545.581.061.538 : 18.279.998.131.147 : 20.314.637.788.569 TARİFE CRUPLARINA CÖRE KAR PAYI TL TARİFELER İCİN :% Dağıtılan net kar payı oranı • : 38.49 PÖVİZE ENDEKSLİ TARİFELER İCİN Dağıtılan net kar payı oranı , : . Amerikan Doları ($) : 11.57 Alman Markı (DM) v : 8.17 Diğer : AÇIKLAMALAR 1. Net birikim primi sigortalıların ödedikleri primlerden riziko primi varsa gider payı ve aracı komisyonu kesintileri dışında kalan ve yatırıma yönlendirilen kısımdır. 2. Yıl içerisinde elde edilen net gelir 1999 yılı sonunda sigortalılara ait matematik karşılıklar ile yıl içerisinde toplanan net birikim primlerinin günlük olarak yatırıma yönlendirilmesi sonucu elde edilen garanti edilen kar payı gelirlerini içeren dahil net gelirdir. 3. Kar payı oranları fonların yılhk ortalama net getiri oranı olup, günlük kar payı uygulaması nedeniyle her sigortalının kar payı dağıtım oranı farklı olabilir.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle