Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
17 MAYIS 2001 PERŞEMBE CUMHURİYET SAYFA
kuKur(5 cumhuriyet.com.tr 15
UYÇARLIKLARIN İZİNDE. OKTAY EKİNCİ
Kültürel mirası 'yaratan' insanı sevmek, 'yaşatmanm' da duygusal güvencesidir
Koruma hfljncininKültür ve yaşam değerienmizı koruma bilin-
ci için sadece "bilgtaur yetmeyeceğini, bunun
ancak "insan sevgisiyle'' gerçeklfcşebüeceğini..
kimbilir kaç yazımızda dile getirmişizdir...
Ne var ki bunlardan hiçbirisi, geçen pazar gü-
nü yayımlanan "Konımak Sevgidir" kadar il-
gi görmemişti... (14/05/ 2001 - ÇED Köşesi)
Gerçi. korumanın temelmdekı sevginin; "in-
sanuı yaratıcı akhna, hünerli eUerbıe ve du ygu-
lu beğenilerine" duyulan derin "hayranhk" ile
bu tarihsel yaratıcıhğa ait "birikjmierin" gele-
cek kuşaklara da "uygarlaşmanın belleğp ola-
rak armağan edilmesi olduğunu daha önceleri
de vurgulamıştım...
Ancak, bu kez ayıu sevginin (hümanizma-
nın) "koruma bilincine" dönüşmesindeki bü-
yük düşünce devrimini oluşturan "aydınlan-
ma" sürecinde, sadece mimarlığın değil, ede-
biyatın ve özellikle "şürin" de tarihsel mirası,
kentlerimizi ve bunlarla bütünleşen bir "yaşa-
ma kültürünü" duygu dünyamıza taşıdığını
"örneklerfc'' anımsatmak, farklı bir ilgi yarat-
tı.
Kimi okurların; "Aynı örnekleri arayı soğut-
madan sürdürmelisin'' demeleri üzerine de bu
yazının konusu belirlenmiş oldu...
Aydınlanmanın şairieri...
Evet.. ülkemizde "eumhuriyet devrimi" ile
başlayan "aydınlanmanın kurumsallaşmasr
sürecinde, daha ilk yıllardan itibaren tarihsel ve
kentsel mirasın korunması nasıl şaşırtıcı bir
"kamusal çabaya" dönüşmüşse, buna koşut
olarak aynı dönemlere ait şıir dünyamızda da
"yaşamı, çevreyi ve kenti insan sevgisiyle birlik-
te kucaklayan* seslenişler yükselmiştir...
Örneğin, 1930'lar ve 1940'lardaki ilk kent
planlannda. bugün ancak SİT'lere ait koruma
planlannda gözetilebilen "sokak" dokulanna
ayn bir özen göstenlirdi... 1960'lara doğru
Menderes'in acımasız yol yıkımlanyla başla-
yan "geniş caddeler" ve bunlarla bütünleşen
"blokapartmanlar'' düzenine kendilerinı kap-
tıranlar ise Ahmet Muhip Dıranas'ın (1909-
1980) şu "Sokak" şiirini çoktan unutmuşlardı:
"Sokakta gün, sokakta gece,
Sokaktan gelir vehimlerim,
Sokakta kibariar, sakatlar,
Alayiar, düğünler, tabudar. ,^.,,,
-t< Sokaktaağlanu;güJünur.._^.. ^>»kJi.<Mw>fe
Hayal kurulur ve ölünur~"
Benzerşekilde bugün birçok "uzman", hat-
ta kimi "ayduı"lanmız. doğal ve kültürel zen-
şnrleıi
İstanbul. Bursa, İzmir, diğer kentierimiz... Cumhuriyet'i Ahmet Muhip Dranas'ın, Nâzun Hikmet'in, Orhan VeB'nin, Kemalet-
tin Kamu'nun ve diğer aydınlanma şaiıierimizin insana ve yaşama sevdalı şüıieriyie de kucakladüar...
ginliğin en güçlü yaşam kaynaklan olduğunu
vurgulayan dünya çevre sözleşmelerini "kav-
ramakta" hâlâ güçlük çekiyoriar...
• OysaOrhanVeliKanık(i914-1950)buger-
çeği yine o aydınlanmanın coşkulu yıllannda
görmüş ve şiirine şöyle taşımıştı:
"Denizlerimiz var gûneş içinde
Ağaçlanmız var yaprak içinde -
Sabah akşam gider geliriz * <-
Denizlerinıiz ağaçlanmız arasında
Yokiukiçinde_"
Pazar günkü yazımda. Nâzun Hikmet'in ün-
lü "Saman Sansı" şiirinden sadece şu dizeleri
alabilmiştim: * - *
a
İki şey var ancak öhunle unutulur
Ananuzuı yüzüyle şehrimizin yüzü."
Şımdi, devamını da okuyahm:
"Ve koparnuş ipini eski kayıklar gibi yüzer
Kışın sabaha karşı rüzgârda tahta cumbalar
Ve bir sac mangalın külkrinde .. b a
uyanır uykudan büyük tstanbulum
tki şey var ancak ölümle unutulur."
O tahta cumbaların ipini koparmış kayıklar
gibi yüzmelerine. ya da söz gelimi Akade-
mi'nin nhtımmda yakılan mangalla ısmıp Üs-
küdar'ın uyanışuu sayrederek yaşanan sabahın
huzurlu yalnızhğına özlem duymayanlar, ken-
ti "kenf yapan tûm değerleri korumanın na-
sıl "bilinçö savunucusu" olabilirlerki...
Hele "Bursa " deyınce aklınıza ne geliyor-
sa?..
Bu tarihsel başkentimiz için de; "ah~. nasıl
da betonlaştırdık™'' diye dövünenler, bu cina-
yetin de "o duygulu >iliarda
n
değil, 1950 son-
rasının "kültür yoksunu" karşı- devrim süre-
cinde işlendiğini Ahmet Hamdi Tanpınar'ı
(1901-1962) okuyarak öğrenebilirler... lşte,
"Bursa'da Zaman"dan birkaç anımsatma:
"Orhan zamanından kalma bir duvar...
Onunla bir yaşta ihtiyar çınar (...)
Ovaıun yeşili göğün mavisi „.. _^,.._ ._
Ve mimarilerin en ilahisL (...) -
:
X •'• - *'
Bu hayalde uvur Bursa her gece,
Her şafak onunla uyanır, güler
Gümüş aydınhkta serviler, güller . r / ,
Serin hülyasıyla çeşmelerinin. ' '
l
Basuıdayun sanki bir mucizenin, < -''•'~ '
Su sesi ve kanat şakırüsından
:
"
Billur bir avize Bursa'da zaman."
...ve, bu yazımı da KemaJettin Kamu'nun
(1901-1948) inanılmaz aydınlık dörtlüğüyle
noktahyorum... Koruma bilıncinin. "Geçmişin
tanıkianyla geieceğin umutlan arasında bir kül-
türel süreküük kurmak" olduğunu ancak yeni
yeni söyleyebılenler, acaba bu 1930'lardan ya-
nnlara da "miras" kalan şiiri okurken neler dü-
şünecekler?.. - ' •
"Odamdaikikardeş
Biri dün, biri yann.
Ve ben aralannda
Bir köprüvüm onlarm."
Dilerseniz şimdi siz de kitaplığınıza ve kü-
tüphanejere bir zamaaayırm^ Çumhuriyet şa-
irlerimizin daha nice şiirlerinde "korumanın
ayduüıkgizemini*' yakalayuı ve doyasıya insan
sevginizi yaşayın...
EstlıerViların DünyanınBaskentl'adlıoyunuAlmanyaveingiftere'densonraTiyatroStüdyosu'nda
ktidarhırsıyla yok olan insanlıkMELTEMKERRAR
"Insaniarın sizin yaşammızda o
denli çarpıcı bulduklan şey de bu
zaten: Pekiya ben, ben nasıl davra-
mrdım onunyerinde olsaydım
?
Her-
kes bunu soruyor kendine! Dünya-
nın başkentini kurmak: Bir caniden
bile gelse, parlak bir önendir bu!.."
Tiyatro Stüdyosu. Tiyatro Festiva-
li'nde prömiyer yapması planlanan
yeni oyunu 'Dünyanın BaşkentT
('Speer') ile izleyici karşısında. Ah-
met LevendoğhTnun sahneye koydu-
ğu, Arjantinli yazar Esther Vîlar'ın
Almanca olarak yazdığı oyunda Ni-
hat 1leri ve Mehmet AJi Kaptanlar
rol alıyor. Sponsorluğunu Efes Pıl-
sen'in yaptığı oyunu dilimize Ahmet
Cemal çevirdi.
Almanya ve Ingiltere'de sahnele-
nen ve son dönemin en ilgi çeken po-
litik oyunlarından biri olan 'Dûnya-
nın Başkend", Albert Speer in yaşa-
mından yola çıkarak Nazizme özgün
bir eleştiri getirirken, bütün 'fenı'le-
n sorguluyor.
'Spandau'dan dönen hümanist'
Albert Speer, Führer'in sağ kolu
ve halefî. 'Dünyanın Başkenü" Ger-
mania'nın mıman, ILRrich'ın '}ip-
rannuş savaş mekanizmasuu' Yen
i-
den parlatan Silahlanma ve Cepha-
ne Bakanı. Elini attığı herkonudaeş-
siz bir 'icracı', benzersiz bir 'işbitiri-
ci'. Sonra, Nürnberg'de yargılanarak
Spandau cezaevinde 20 yıla mah-
kum olan ve bu cezasını örnek bir
mahkûm olarak tamamlayan savaş
suçlusu. Sonra, çok satan anı Ritap-
lanyla, çıktığı sayısız TVprogr3'Tlı
y-
la bir 'medya stan' olup, Batı dıinya-
sınm bir kesiminin vicdanında ken-
dini aklatan, 'Spandau'dan dönen
hümanist'.
'Speer' Tiyatro Stüdyosu'nun di-
ğer oyunlan gibi, ülkenin duruınuna
neredeyse 'birebir' gönderme vapı-
yor. "Basta rejimkrinin hâlâ tûken-
memiş olduğu bir dünyada yajı.vo-
ruz, bunun belirii uzantdan ûlktföiz-
de de hâlâ sürmekte. ü
oyundaiktidar sahiplerinin sor
nceden topluma
ilişkin çok olumlu
düşüncelere sahip
hümanist insanJar, iktidarla
buluşunca tam tersi bir yol
izlemeye başlayabiliyor.
Bu da ülkemizde sık sık
gördüğümüz bir durum.'
ması. Önceden topluma ilişkin çok
olumlu düşüncelere sahip hümanist
üısanlar, iktidarla buluşunca bunun
tam tersi bir yol izlemeye başlayabili-
yor. Bu da üİkemizde sık sık gördü-
ğümüz bir durum. Ekonomisi tü-
müyle çökmüş olan bir ülkenin ithal
bir kurtancı getiriyor ounası ise da-
ha birebir denilebilecek bir benzer-
Kk!"
Yazar Vilar'ın yapımcı Lukas Le-
uenberger. yönetmen-oyuncu Klaus
Maria Brandauer ve mimarhk ku-
ramcısı VVolfgang Schache ile işbir-
liği içinde yazdığı oyun, Nazizmin
yıkılışının ardmdan savaş mahkeme-
since yirmi yıl hapse mahkûm edilen
ve 1981 yıhnda Londra'da ölen Spe-
er'in. 1980 Doğu Almanyası'nda
kurgulanmış sorgulanması üzerine
kurulu.
Oyunda 1980'de birkonferans için
Berlin'e davet edilen Speer, yıllar
önce makamı için boşaltılan Sanat-
larAkademisi'nin binasındadır. Kar-
şısında asıl görevi oyunculuk olan ve
bir devlet görevlisi gibi sunulan Al-
man Demokratik Cumhuriyeti'nden
Hans Bauer'i bulur. Sorgu başlar, di-
yalog sürer.
Tarihsel gerçekle kurgu içiçe
Oyun, Speer ve Bauer'in, Leven-
doğlu'nun deyimiyle bircümlesi bi-
le atılamayacak yoğun bir diyaloğu-
nu kapsıyor. Bauer'in kendisini 'po-
litik görüşü önemsemeyen, kaüksız
bir teknisyen, doğuştan eylemd' ola-
rak tanımlayan Speer'e yönelttiği
sorularla birlikte aslında sömürü dü-
zeni sorgulanıyor.
1leri, oyunculuk açısından zor ol-
sa da yazann diyalog mantığınj ku-
sursuz bir şekilde kurduğunu ve te-
matiği hiç kaydırmadığuıı belirti yor:
"Bütün 3. Reich dönemi oyunda yer
alıyor. Örneğin sanat ve poütika Uiş-
kisincgirebüırdi yazar, ama oraya gir-
memiş, çok dozunda götürmüş isi."
Levendoğlu'na göre yazann asıl
ustalığı tarihsel gerçekle kurguyu ıç
içegeçirmek. "Salt tarih üzerine ku-
rulu bir oyunyazmak çokzor bir şey-
dir, çünkü bir noktadan sonra krono-
lojik bir özgeçnûş anlatımına dönü-
şür. bu da sahnede çok bmiik bir an-
lam taşunaz. Doğrudan doğruva oto-
biyografik bir oyun yazmak da zor
bir iştir. Burada \azann ııstauğı dev-
reye giriyor. Speer'in sorgulanması
veonun sorgulanması araahğıyla bü-
tün Reich döneminin masaya yaönl-
ması işi ancak böyle bir kurguyla
mümkün olabUirdi zaten." Yönet-
men Levendoğlu oyunda karakter-
lerden öte durumun ve kurgunun çe-
şitli katmanlan olduğunu vurgulu-
yor. Tüm sistemlerin sorgulandığı
oyunun bu nedenle olağanüstü zen-
gın olduğunu söylüyor.
"AdolfHitler için silah ürettim, bu
doğru. Onun bu silahlarla ne yaptı-
ğı... onları korkutmak için mı, ateş
etmek için mi, bombardıman ama-
cıyla mı kullandığı ya da biryerler-
de çürümeye mi terkettiği ise benim
alanıma giren konular değildi.. Bu
savaşı ben başlatmadım " diyor Hit-
ler'in 'oyuncakhrınıyapanfabrika-
tör' Speer.
İzleyici için, Reich'ın başkentini
planlamak ve yıpranmış savaş meka-
nizmasını Alman ordusunun bir za-
ferini yeniden olası kılmak için ör-
gütlemek görevlerini üstlenen, sa-
vunmayı iş haline getirmış Speer'i
suçlu bulmak o kadar kolay değil.
Ileri'ye göre Speer'i oynarken den-
geyi tutturmak önemli. "Burada
Speer'i savunuyorum. Çünkü ada-
mın hayatıNürnberg mahkcmelerin-
den başlayarak kendini saMinmakla
geçmiş ve bunu da çok başanlı bir şe-
kilde }apnıış. 20 yıl gibi bir ceza abp
kurtarabilmiş paçasuu. Tabü ki anti-
faşistim. ama uzak açıyla bu adamı
yargıiamak bu oyun için çok yanhş
bir yaklaşun olurdu. Dramaturji her
şeyi ortaya koyuyor. Ben sadece, o
kendini mahkemede dünyaya karşı
nasıl sa\undu>sa aynı ölçüde savun-
makiçin elimden geleni yapıyorum."
Levendoğlu, Speer'in Hitler reji-
minin yanında yer almasını bir sü-
rüklenme değil, seçim olarak görü-
yor. " 'Ben bir icracıyım ve bana ve-
rilen işı en kusursuz biçimde yap-
makla yükümlü bir kişiyim, kararla-
n başkalan alır' diyor Speer. Bu ya-
nı, savunusunun en önemli >anj. İn-
sani bir oyun aramaya çahşırsak bu
bovTitta bir şeyler bulabiuriz. 'Dün-
yanın başkentini kurması önerilmiş
bir mimardan kaçta kaçı böyle bir
şeyi reddedebilir?' diye Bauer'in bir
sorusu var. Oyımun befld de kiKtnok-T,
tası bu soru."
Oyun 17-19 Mayıs 'ta Aziz Nesin
Sahnesi 'nde, 29 Mayıs-3 Hazimn da
İSM2. Kat'ta, 8-9 Haziran'da ise
Banş Manço Kültür Merkezi 'nde iz-
lenebilir.
ODAK NOKTASI
AHMET CEMAL
Hyatroda Bir Kimlik
Arayışı Çözümlemesi...
"Tiyatronun tarihi, aynızamanda insanoğlunun
kimlik arayışının ve kimlikleıiyle yözleşmesinin de
tarihidir", diyen uzmanlar, aslında tiyatro sanatı-
nın özünde varolan birgerçeği dile getirirler. İnsa-
nı sahneye, sahneden de insanı yansrtan tiyatro,
tiyatro ise eger, izleyiciler-oyuncular potasında in-
sanı insanla en dolaysız yüzleştiren sanat değil
midir? Ve tiyatronun gerçeklik temeli dendiğinde,
bundan her zaman sahneye ve sahneden yansı-
tılan insanın gerçekten belli bir ortam ile, o orta-
mın koşullannın insanı olup olmadığı tartışılması
anlaşılmamış mıdır?
Modern tiyatroya gelince, kimlikle yüzleşmenin
biraz daha boyutlandığına ve insanoğlunu -türlü
nedenlerden kaynaklanma- kimliksizliği ile yüz-
leştirmenin ve bu kimlik yitimini sorgulamanın da
tiyatro sanatının temel yönelımlerinden birine dö-
nüştuğune tanık olmaktayız.
Onur Bayraktar'ın yazıp yönettiği ve birkaç ay
boyunca "Stûdyo Drama'da sergilenen "Kaos",
kanımca ülkemizde son yıllarda böyle bir yöneli-
mi konu alan en yetkin "buralı" oyunlardan biri,
belki de ilki. Yazar, "Kaos'u içerisinde ikisi kadın,
ikisi erkek dört insanın zaman ve mekân yitimiyle
de bağıntılı kimlik yitimlerini sorgulamış ve sorgu-
latmış. Nereden geldiklerini yeterince sorgulama-
dıklan için, vardıklart noktanın da bilincinde olama-
yan, tüm gitme tutkularına karşın, aynı nedenle
nereye gideceklerini/gitmeleri gerektiğini de kes-
tiremeyen bir kız ve bir oglan; kendi geçmişinde-
ki herşeyi hesapların yeterince kapatılmaması yü-
zünden belki'lere dönüştürmüş bir adam; ve birde
hep kaçılmış yüzleşmelerin son noktasında yer
alan, oyunun sonunda asıl ve bakmaktan kaçınıl-
ması olanaksız aynayı getiren kadın. Bu çerçeve
içerisinde kişilerin tümünün de adsız oluşları, kar-
şımıza anlarnsıza yönelik en sağlıklı anlamlandır-
malardan biri niteliğiyle çıkıyor, sanki şoyle derce-
sine: Kimlikleriyle yeterince hesaplaşmaktan hep
kaçınmış olanlann, insanlann bırbirierinden ayırt
edilmelerine yarayan göstergeleri, adlan kullan-
malan, ne anlam taşıyabilir?
"Yaşama tembelliği" denebilecek bir tavır, "Ka-
os"un kişilerinin en temel ortak noktalan arasın-
da. Kızla oğlan, üstünde büyük harflerte "harita"
yazan, ama hiçbir yerin işaretlenmedıği, bembe-
yaz bir çarşafı, yine de: "Belkı de hantadır!" diye-
rek kullanmaya çalışıriar. Yere serıp ustunde emek-
lerier. Sonra da: "Ne güzel! Heryer bembeyaz, de-
mek ki gelmek istediğimiz yerdeyiz!" diyerek hal-
lerinden memnun oluriar. Bu arada olası yaşam
belirtilerini, belki birtelefonun çalmasını, belki bu-
lunduklan yerden birilerinin geçmesini. hep dışar-
dan beklerler. Kendilerinin kendi yaşamlarına olan
katkılan ise buz kadar renksiz, buz kadar saydam-
lıktan uzaktır.
"Kaos", aslında modern bir tragedya, çünkü
oyunun akışı boyunca hep bir çıkışsızlık durumu
yansıtılmış. Ve bo, yaşamt bütünuyte kendi ak(Çt-
na bırakmaktan, gerçekte savrulup dururken bu-
nun grtmek olduğunu düşünmekten, insanlaria ile-
tişim kurduğunu sanırken, gerçekte ınsanca bir
iletişimi bir zamanlar bir ilişkinin, bir sevginin va-
rolup olmadığını bile anımsamayacak kadar yrtir-
mekten kaynaklanma bir çıkışsızlık.
Onur Bayraktar, bir oyun yazarı olarak ustalığı-
nı, böyle bir konuyu seçmesiyle olduğu kadar, ko-
nunun ve o konudan kaynaklanma mesajların iz-
leyiciye geçişinde olası bir dil engelini bütünüyle
ortadan kaldırmasıyla da gösteriyor. Çünkü metin-
de kullanılan dil, son derece yalın, izleyicinin anın-
da kavraması bağlamında hiçbir püruz içermeyen
bir anlatımın dili.
"Kaos", ileride yayımlandığında sanınm üzerin-
de çok daha geniş boyutlarda tartışılabilecek bir
metin olacak.
e-posta: ahmetcemal(a superonline.com
acem20<« hotmail.com
Şeytan'ın yüdra öldü
• Kümır Servisi - 'Şeytan' adlı filmdeki . ^}
,
rolüyle ün kazanan aktör ve oyun yazan . :
Jason MiIIer, 62 yaşında öldü. Miller bu
filmdeki rolüyle Oscar'a aday gösterilmiş ve
1973'te yazdığı 'That Championship Season'
adlı oyunuyla Pulıtzer ödülünü almıştı. Miller
'That Championship Season' adlı oyununun
filme uyarlanmasında da Robert Mitchum ve
Martin Sheen ile birlikte oynamıştı. 'Şeytan'
filminden sonra televizyona ağırlık veren
Miller'in kalp krizınden öldüğü açıklandı.
Sabancı Sanat Koleksiyonu
• Kültür Servisi - Sabancı Hat
Koleksiyonu'ndan oluşan 'Sultan'ın MühriT
adlı sergi, Frankfurt'ta açıldı. Deutsche Bank
sponsorluğunda dûzenlenen sergı. Frankfurt
Museums Für Angewandte Kunst Müzesf nde
24 Temmuz'a dek sürecek. Daha önce de
Louvre Müzesi gibi dünyanın pek çok ünlü
müzesinde sergilenen koleksiyonda, 15.
yüzyıldan 20. yüzyıla uzanan döneme ilişkin
birçok sultana ait fermanlardan derlenen
eserler yer alıyor.
BUGÜN
• ROXY'de 6. Roxy Müzık Günlerı fınal
programı kapsamında saat 23.00'te Replikas'm
konseri ile ödül töreni gerçekleşecek.
(245 65 39)
• AKSANAT'ta saat 18.30'da 'İstanbul
Modern Sanat Müzesine Doğru-2' başlıklı
söyleşiyi Prof. Dr. Devrim Erbil yönetecek.
(252 35 00)
• İFSAK'ta saat 1.9.30'da Nevit - - .
Diimaghanianın 'Gimpressionist' başlıklı dia
gösterisi gerçekleşecek. (29218 07)
• BABYLON'da saat 21.30'da Hnsnü
Şenlendirici ve Saz Arkadaşlan'nın konseri
izlenebilir. (292 73 68)
• İTÜMAÇKAKAMPÜSÜ'nde saat 19.30'da
Gençlik Haftası kapsamında konserler
verilecek. (24717 33)