Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 17 MAYIS 2001 PERŞEMBE
14 LJJ\ kuttur@cumhuriyetcom.tr
Tutucu Islami çevreleri çileden çıkarabilecek yan belgesel ve kurmaca bir yol filmi
A fganistan'da iç savaşta yitirilen sadece
canlar değil. Makmalbaf'a göre on
milyon Afgan kadını da 'görüntüsünü'
yitirmiş, 'görülmüyorlar.' 'Görüntüsünü
yitirmiş' bir toplumu anlatmak kolay
değil. Çarşaflannın altında kimliklerini
saklayan ve belki de kimliklerini artık
anımsamayan kadınlann öyküsü bu.
Makmalbaf la Kandahar SeferiVECDİSAYAR
CANNES-Iran sineması, 54. Can-
nes Film Festivali'nde son yıllann-
daki yükselışine yakışan bir çizgi
sergiledi. Yanşmalı bölümde, Mob-
sen Makmalbaf, tutucu lslami çev-
releri çileden çıkarabilecek bir yol fil-
nn,"Kandahar Seferi" (SafareGhan-
dehar) ile, yanşma dışı resmi prog-
ramda ise 'Attm Palmiye'li bir usta
Abbas Kiarostami'nin Uganda'da
gerçekleştirdiği başarılı belgesel
"ABC Afrika" yer alıyor. 'Eleştir-
menler HaftasTnda da, Seyyed Reza
Mir-Karimi'nin "Ayışığının Alün-
da" (Zire noure mah) adlı fılmı gös-
teriliyor.
Kiarostami sinemasınm etkilerini
taşıyan Mir- Karimi'nin filmi, genç
bir Kuran okulu öğrencisinin 'mol-
h'lık vasfi kazanma sürecinde başın-
dan geçenleri anlatıyor. Tıpkı Mak*
malbaf ın fılminde olduğu gibi, oto-
riteleri rahatsız edebilecek sahneler
var filmde de. Politik temalan doğ-
rudan ele almak yerine, genellikle
simgesel bir anlatımı yeğleyen Mak-
malbaf ise, filmine mekân olarak
Iran değil de Afganistan'ı seçerek
sansürü delmeyi başarmış.
Çarşafin altmdaki insan
llk dönem fılmlerinden birini, "Bi-
sikletçi
r>
yı de Afganıstan'da çeken
Makmalbaf, bu kez Afganistan'ın
temel sorunlan olan savaş, yoksul-
luk ve kadının tutsaklığı gibi konu-
lara eğiliyor. Ama, elbette sinema-
sınm özelhklennden yani fotoğrafa
verdiği önemden ve simgesel anla-
tımdan taviz vermeksizin.
Çöl üzerindeki birhelikopterden çe-
kilen görüntülerle başlıyorfilm.Çöl-
de koşturan tahta bacaklı erkekler
helikopterin peşinden koşturuyor.
Sonra, gökyüzûnde süzülen paraşüt-
ler ve bu paraşütlere bağh takma ba-
caklan görüntülüyor kamera. Film sii-
resince birkaç kez izlediğimiz bu gö-
rüntülerAfganistan 'da yaşanan sefa-
leti ve umutsuzluğu sımgeliyor.
Gökyüzünden -yani Batfdan- ge-
lecek takma bacaklann peşınde koş-
turan bu insanlann fotoğrafına ekle-
nen bir başka karanlık tablo da, ls-
lam toplumundaki kadının (Mak-
malbaf bunu Afgan toplumu olarak
anlatıyor elbette) konumunu anlatı-
yor. Çarşaflannın (daha doğru bir
ifadeyle 'Çador'lannın) altında kim-
liklerini saklayan ve belki de kimlik-
lerini artık anımsamayan kadınlann
öyküsü bu.
"Kandahar Seferi" esas olarak ka-
dmı odak noktasına almış. Birerkek
toplumunda her türlü haktan mahrum
olarak yaşamaya mahkûm edilen ka-
dının. Makmalbaf, filmi gerçekkş-
tirmeden önce, Afganistan üzerine
ciddi bir araştırma yapmış. İç savaş
nedeni ile altı milyon insanın göç et-
mek zorunda kaldığı (bunlardan iki
buçuk milyonu Iran'a gitmiş) bu top-
lum, savaşta iki buçuk milyon insa-
nını yitirmiş. Ama yitirilen sadece
canlar değil. Makmalbaf'a göre on
milyon Afgan kadını da 'görüntü-
sünü' yitirmiş. "Görülnıüyorlaıf Ve.
Makmalbaf ın deyişi ile "görüntü-
sünü yitirmiş." bir toplumu anlatmak
kolay değil.
Filmin başrolünü Kanada'ya göç
etmiş Afgan asıllı bir gazeteci olan
Nilüfer Pazira üstlenmiş. Filmin ha-
reket noktasım da Pazira'nın Mak-
malbaf'a anlattığı bir gerçek öykü
oluşturuyor. Pazira, bir gün Afga-
nistan'daki bir kız arkadaşından bir
mektup alır. Genç kız, yaşamdan tüm
umudunu kesmiştir ve yakm bir za-
manda gerçekleşecek güneş
tutulması sırasında intihar ede-
ceğini yazmaktadır Kana-
da'daki arkadaşına. Pazira,
derhal ülkesine gidip arkada-
şını bulmaya karar verir. Ay-
nı zamanda da, Makmalbaf ı
arayarak kendisi ile birlikte
gelmesini ve bu buluşmayı fılme al-
masını ister. Makmalbaf, bu öykü-
yü tam bir belgesel olarak değil kur-
maca olarak beyazperdeye aktarma-
ya karar verir ve Pazira'dan kendi
rolünü üstlenmesini ister. Tek bir de-
ğişiklik yapacaktır: Afganistan'daki
kızı Pazira'nın arkadaşı olarak değil,
kız kardeşı olarak yerleştirecektir
öyküsüne.
Öykü dediysem, uzun boylu bir
öyküsü yok "Kandahar Seferi"nin.
Pazira'nın yol boyunca karşılaştığı
güçlükleri, tanıdığı insanlan anlatı-
yor. Ve, kardeşi ile buluşamadan bi-
tiyor film. Umut, henüz ufukta gö-
rünmüyor çünkü.
Filmde, gerçek mekânları, gerçek
insanlan kullanmış Makmalbaf. Genç
kadının karşılaştığı Amerikalı zen-
ci (tslamcılarla birlikte Ruslara kar-
şı savaşmak için Afganistan'a gelmiş,
Taliban'ın cinayetlerini gördükten
sonra, orada kalarak insanlara sağ-
bk hizmeti vermeye karar ver-
miş bir gönüllü), Polonyah
Kızılhaç ekibi, sakat Afgan-
lar hepsi kendilerinı oynuyor.
Mekân olarak Afganistan çöl-
lerinde ve Iran'm Afgan smı-
nna yakın yörelerinde çek-
miş filmıni. Elbette, bin bir
zorluk altında, kimi zaman kimliği-
nı gizleyerek tamamlamış çekimle-
ri.
Farklı tepkiler kaçınümaz
Içerik açısından Batı dünyasmda
büyük ilgi ve destek görmesi kaçı-
nılmaz olan filme ilişkin tek kuşku-
muz, bu konulara duyarlı olan Batı
izleyicisinin biraz 'hümanist', biraz
da 'egzotik' olarak nitelendirilebile-
cek ilgısine fazlaca sığınması. Mak-
malbaf'm tanıdığımız yalm sinema-
sınm yerini 'manipülatif bir süıema
almış bu kez. Filme farklı tepkilerin
gelmesi kaçınılmaz. Bazılan, Mak-
malbaf'ı politik eleştirisi nedeni ile
övgülere boğarken diğerleri ele al-
dığı temayı 'kuDanma' biçiminin ah-
laka sığmadığını savunacak. Ama, ge-
ne de Makmalbaf'ın sinemasal ye-
teneğinın göstergeleri mevcut bu ya-
n belgesel, yan kurmaca filmde. Sırf
bu nedenle bile savunmak olası ''Kan-
dahar SeferF'ni.
Makmalbaf'ın Batı'ya yönelttiği
eleştiriyı ise haklı bulmamak müm-
kün değil: "Afganistan'da binlerce
insan sakat kalıp. miryonlarcası ölür-
ken Ugisiz kalan Batı'nın inıha edi-
len Buda heykellerinegösterdiği du-
yarühğa ne demeü?"
'Nı
Michael Haneke'nin Altın Palmiye için yarışan filmi cinsel sapkınlık üzerine
örotik bir piyanistCANNES (REUTERS) - Dört yıl önce Cannes se-
yircisini nedensiz şiddet hakkındaki bir filmiyle sar-
san Avusturyalı yönetmen Michael Haneke, bu yıl cin-
sel sapkınlık ile ilgili filmiyle Altın Palmiye için ya-
nşıyor. 'Piyanist'te Isabelk Huppert, soğuk, duygusal
yönden bastınlmış bir karakter olan Erika'yı oynuyor.
Cinselhğini marazi bir röntgenciliğe ve kendini yara-
lamaya indirgemiş bir piyano öğretmeni Erika. Erika.
zorba tavırlı, alkolik annesiyle, yaşamdan ve sevgiden
yalıtılmış bir biçimde yaşıyor. Ta ki, Viyana Konser-
vatuvan'ndaki zeki ve yakışıklı öğrencisi onu baştan
çıkarmaya karar verene dek. Haneke, "Onun hasta <ri-
duğunu düşünmüyorum, bence nörotik biri. O, belli
bir toplumun sonucu" dıyor.
'Piyanist'te Huppert'in cinsel organını yaralama sah-
nesi dahil pek çok açık sahne bulunuyor. Huppert bu
sahneler için şöyle diyor: "Bu sahneleri çekmek sorun
obnadı... Tehükeli ve bilinmeyen topraklarda gezer gi-
bi hissetmedik kendimizi. Ama bu her sahneyi de ke-
yifle çektiğuniz anlamına geunez."
Erika, VValter'dan kendisine sadistçe davranmasıru
ve kamçılamasını isteyen mazoşist bir karakter. Ah-
lak bozukluğu Haneke'nin yapıtla-
nna yabancı değil. 1997'de, iki
psikopat adamın bir çifte ve
çocuklanna yaptığı işken-
celeri anlattığı filmi
'Funny Games' de Can-
nes'dagösterilmısti. Hup-
pert, 'FunmGames'de-
ki eş rolünü geri çevir-
miş, çünkü rolün çok
yoğun bir benimseme
gerektirdiğıni ve bun-
dan sonra gerçek ha-
yata dönmenin zor ol-
duğunu düşünmüş.
"Funny Games'de oy-
nayacak cesaretim yok-
tu" diyor Huppert.
Michael Haneke
oyuncuları
Isabelle Huppert
ve Annie
Girardot ile.H
*>-*
Mauro Bolognini, İtalyan sinemasının en önemli yönetmenlerindendi
6
Mvıdu diPli bir sinema ozanıydı
İtalyan komedisi ile post-veni
gerçekçilik arasında yer
arayan 'iyi filmler'le
İtalya'nın dünü ve bugününü
anlatmanın peşindeydi.
CUMHUR CANBAZOĞLU
Beş yıldır ağır bir hastalıkla savaşan İtalyan si-
nemasının en önemli yönetmenlerinden Mauro
Bolognini pazartesi günü Roma'daki evinde ya-
şamını yitirdi.
Bizim sinemaseverlerin son olarak 20. Ulusla-
rarası tstanbul Film Festivali'nde 'Aa Aşk'ını (II
Bell'Antonio) izledikleri Bolognini, özellikle İtal-
yan edebiyatma çok yakındı ve görkemli kariye-
rinin neredeyse tamamma yakm bölümünde ünlü
yazarlann yapıtlannı beyazperdede yorumlama-
ya çalışmıştı.
Tam bir sinema ozaniydı ama, televizyonda da
Moravia, Stendhal gibi isimlerin yapıtlanyla iyi
işler ortaya koydu. Onunki, melodram ile mutlu-
luk arasında gidip gelen, italyan komedisi ile post-
yeni gerçekçilik arasında yer arayan 'muthı bir dil-
di'. Toscano bölgesinde yetişmesinin ve mimar-
lık eğitiminin armağan ettıği estetik tatla son de-
rece rafine, sıcak, yumuşak görüntüler yakaladı Bo-
lognini. Sadık görüntü yönetmeni Ennio Guanü-
eri'nin de bu başanda payı büyüktü. italyan eleş-
tırmenlerin bir bölümü ise onunla ilgili yazılann-
da bu görsel zenginliğin, yönetmenin edebiyatla
ılişkısını çoğu zaman yaraladığını, estetik arayı-
şın uyarlamalan boğduğunu belirtmişlerdi.
1923 Pistoia doğumluydu Bolognini; mimarlık
okuduktan sonra Roma'daki Centro Sperimenta-
le di Cinematografia'da sinema serüvenine başla-
mış ve 194O'lı yıllarda Luigi Zampa'nın. Fransız
Jean Deiannoy, Yves AUegret'nin asistanı olmuş-
tu. llk filmi 1953 tarihli 'Ci Troviamo In Galle-
ria"ydı;eleştirmenlerindikkatini ise 'LaNotteBra-
va' ve 'Una Giornata Balorda'yla çekmişti. Paso-
lini'den ve Moravia'dan büyük destek almıştı; bu
dostluk diğer yapıtlarda da sürdü gitti.
llk ses getiren yapıtı 1960'ta yönettiği 'D Befl'An-
tonio'ydu. VRaÛano Brancati'nin başyapıtından
Pasolini'nin senaryolaştırdığı film Bolognini'yle
beraber MarceDo Mastroianni ve Oaudia Cartö-
nale'e de uluslararası alanda başarı kazandıran
film olmuştu. Ardından ItaloSvevo'nun 'Seniüta'sı
(1961) ile Moravia'nm 'Agostino'su (1962) geldi.
70'li yıllarda ise yaratıcılığını daha fazla zorlaya-
rak Italya'nın sosyal, politik öykülenne eğilmiş-
ti. Bu dönem Vasco Pratolini'nin 'Metello'su ile
başladı, 'Fatti di Gente Perbene'yle (Büyük Bur-
juva-1974) devam etti ve 1978'deki 'Dove Vai in
Vacanza'yla sona erdi. Seksenli yıllarda ise sine-
ma setlerinde pek görülmedi Bolognini. Üç film
çekti: Isabelle Huppert la 'La Signora DeUe Ca-
meüe". Laura Antonelli'yle 'La Venexiana' ve LJv
Ulhnan'la 'Mosca Addio'. Son sinema yapıtı ise
uluslararası bir oyuncu kadrosuyla yaptığı 'La VII-
laDelVenerdi'ydi(1992).
Uzun sinema kariyerinde hiçbir zaman moda-
lann tuzağına düşmedi Bolognini. Uzun bir hazır-
lık döneminden sonra sete gelip kısa sürede çek-
tiği iyi filmler'le ttalya'nın dünü ve bugününü an-
latmanın peşindeydi. Bir toplantıda sinema eleş-
. tirmenlerine söyledikleri, onunla ilgili yazılarda
sürekli kullanıldı: "Merak etmeyin, nen kendimi
sizden fazla fazla eJeştiriyorum."
IŞILDAK VE YELPAZE
ATtLLA BİRKİYE
Yazı Özgürlüktür!
Yazı özgürlüktür; yazdıkça kendinizi özgür du-
yumsarsınız. Hele alanınız "edebiyat" ise, yara-
tım süresince ne kadar çok sancıJar çekseniz
de, yazdıkça özgürieşirsiniz.
özgürleşirsiniz, çünkü yazdıkça kendinizi bir
varlık olarak gerçekleştirebileceğiniz en yüksek
düzeyde gerçekleştirmişsinizdir.
Kendinizi gerçekleştırebildiğiniz ölçüde de öz-
gürsünüzdür.
(Aşk gibi...)
Biraz varoluşsal bir felsefe yatsa da derinlik-
lerinde, yazının varlık olarak sizi 'Tcursariaştırdı-
ğı kesindir. Çünkü yazıyı yazan, şiiri yazan, ro-
manı yazan vb. "s/z"sinizdir.
Sözcüklere hükmedersiniz. Istediğiniz gibi on-
lan "kullanır"sınız. Zaman zaman oynar, bozar,
değiştirirsiniz.
Sözcüklerin oluşturduğu gerçeklige de hükme-
dersiniz. Yarattığınız gerçeklikte olup bitenlere,
bu gerçekliğin içinde yer alan kişilere hükmeder-
siniz.
Onlann varlık alanlarını istediğiniz gibi çtzersi-
niz, ruhsal durumlannı istediğiniz gibi "yazarsı-
nız".
(Bazen sözcükler de isyan eder, ama...)
Çoğu zaman, içinizin sıkıldığı günlerde, dö-
nemlerde -illa aşk acısı çekmeniz gerekmez,
"kriz" dönemlerinde de insanın içi sıkılır, buna-
lır-, yazı bir "kurtuluş"tur.
Alıp sizi "ütopya "ya, özgürlük ülkesine götü-
rür.
Bazen de işler karışır; bir tek satır bile yazmak
istemezsiniz. Gözünüz hiçbirini, yazının o büyü-
lü gerçekliğini bile görmek istemez.
Zihninizdeki yazacağınız onlarca konu birden
yok olmuştur sanki. Belleğinizi zorlar, hiçbirini
anımsayamazsınız!
Belki de yalnızca yürümek, uzaklaşmak gere-
kir. Olup bitenden uzaklaşmak; alıp başını uzak-
lara gitmek. Dogaya dönmek...
Belki de haklı olan, yaklaşık iki yüz elli yıl ka-
dar önce, uygariığın "dehşetengiz durvmu" DU
düzeye gelmemişken "doğaya dönelim" çağn-
sı yapan ve felsefesinı bu çağn üzerinde oluştu-
ran romantik J.J. Rousseau'dur.
Bu çağn, zaman zaman bizim edebiyatımızda
da görülür. ömeğin Sabahattin AJi'nin o görkem-
li romanı Kuyucaklı Yusuf'ta bu çağn, bir alt me-
tin olarak okunur.
Romanın yayımlanışından yıllar sonra, -başka
bir yazar- Berna Moran da bunun attını çizmiş-
tir (Jürk Romanına Eleştirel Bir Bakış, ikinci cilt).
(En iyisi, görmemek, duymamak.. ama nasıl?)
Yazı, felsefi anlamda her ne kadar özgürtüğü
imliyorsada, kültürtarihimizedönüp baktığımız-
da tersi durumlarla çok sık karşılaşınz.
Birçok yazanmız -birçok "sayısı" aslında hoş-
görülü bir sayıdır-, "yazı" yüzünden özgürlükle-
rinden olmuştur. Yazdıklanndan dolayı, yarattık-
lanndan dolayı hapisierde sürünmüş, vaşamla-
nnı yitirmiştir.
Nâzım Hikmet şiir krtaplanndan dolayı hapis-
te yatmamıştır, ama yıllarca yatmasının ana ne-
deni, çoğumuzun bildiği gibi yazdıklan, yarattık-
landır.
Kimi de "yazrdan dolayı yaşamını yitirmiştir.
Sabahattin Ali'nin öldürülüşü, bunun en tipik ve
en acı örneğidir.
Yazının
u
var1ık"sa\ nedenine ters düşse de bu
tuhaf durum, bizde çok kanıksanmış olup günü-
müze kadar kesintisiz bir biçimde sürüp gelmiş-
tir!
Her ne kadar yazının "özgürlük" olduğuna yü-
rekten inansanız da, bazen tek bir satır yazmak
istemezsiniz...
ömeğin yedi ayını dolduran, elli dört kişinin ya-
şamını yitirdiği ölüm oruçlannın sürdüğü şu gün-
lerde olduğu gibi, içinizden yazı yazmak gelmez.
Dahası kimsenin kılı kıpırdamıyorsa, bizi yöne-
tenlerin kılı kıpırdamıyorsa, "ülke yönetimi"nde
söz sahibi olmanın haklı gerekçelerini sıralayan
"medya "nın umurunda değilse, içinizden tek bir
satır yazmak gelmez.
Urgup Karikatur Yarışması
• Kühür Servisi - Kapadokya Urgüp Karikatur
Yanşması'nın ilki bu yıl düzenleniyor. Tüm
karikatürcülere açık olan yanşmaya
gönderilecek karikatürlerde çizim tekniği
serbest. 25x35 cm. kâğıda çizilecek
karikatürlerin en geç 5 Haziran 2001 tarihine
kadar 'Kapadokya Karikatür Yanşması' Ürgüp
Belediyesi, Ürgüp-Nevşehir adresine elden
ya da posta ile ulaştmlmış olması gerekiyor.
Seçici kurulu Doğan Hızlan, Şakir Eczacıbaşı,
Semih Balcıoğlu, Kamil Masaracı ve Belediye
Başkanı Bekir Ödemiş'ten oluşan yanşmanın
karikatürleri Ürgüp Belediyesi tarafmdan bir
kitapta toplanacak ve her yıl 15 Haziran
tarihinde Ürgüp'te sergilenecek.
(Bilgi için tel: 384 341 70 76, e-mail:
urgupbelediyesi@superonline.com)
İZDT'de görev degişikflği
I İ Z M İ R (AA) - Sezonu bu ay başında
Topuzlu' oyununun Balıkesir turnesi ile
kapatan Izmir Devlet Tiyatrosu, yeni sezona
görev değişikliği ile girecek. İZDT Müdürü
Mustafa Şekercioğlu, kendi isteği ile görevden
aynlarak Ankara'ya dönerken yerine
Metin Oyman atandı. Oyman 22 yıldan bu
yana İZDT'de sanatçı ve yönetmen olarak
görev almış aynı zamanda 1983-1988 yıllan
arasında müdür yardımcılığı görevini de
üstlenmişti. Metin Oyman, 'Yüzyüze',
'Çil Horoz' ve 'Susuz Yaz' oyunlannın
yönetmenliğini de yaptı.
Karadeniz Orkestrası Trakya'da
• KüHür Servisi - Prof. Dr. Saim Akçıl
yönetiminde Tekfen Karadeniz Solistleri'nce
19 Mayıs etkinlilderi çerçevesinde bugün
Istanbul / Tatilya'da saat 19.30'da, yann
Edirne'de Türkan Sabancı Kültür Merkezı'nde
saat 20.00'de , 19 Mayıs'ta Tekirdağ'da
Belediye Kültür Salonu'nda saat 17.30'da,
20 Mayıs'ta Iş Sanat Kültür Merkezi'nde saat
20.00'de bir dizi Bahar Konseri
gerçekleştirilecek.