Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 11 MAYIS2001 CUMA
HABERLER
DUNYADA BUGUN
ALt SÎRMEN
Balkanlılaşma Sürecinde
Balkanlap ve Türkiye
ÜSKÜP - Genç ve güzel kızlann, çok başanh
bir koreografinin ürünü olan danslarının en ilginç
yönü, bunların, alışılageldiği gibi mayo, dekolte
kılık, dansçı giysisi veya ulusal kıyafet yerine, as-
ker üniformaları giymiş olmaları ve savaş ilahı
Mars'ı çağnştıran figürlerle. kendilerini izleyen-
lerin tüylerini ürpertmeleriydi.
Bu gösteri, Balkanlar'ın göbeğindeki Üsküp
yerine başka bir diyarda olsaydı, belki bu denli
tüyler ürpertici olmayabilirdi.
Dans eden kızlar, bir hafta sürecek olan ve her
türiü silahın sergilendiği, "Güvenlik 2001 Fu-
an"nın mankenleriydiler.
Belki de hiçbir olay, bir süredir yeniden "Bal-
kanlılaşma" sürecine girmiş olan bölgenin çev-
reye saçtığı tehlikeyi bu kadar çarpıcı biçimde
gözler önüne seremezdi.
"Balkanlılaşma" bir Batı deyimi.. etnik. dini ya
da politik nedenlerle iç içe yaşarken birbirine gir-
miş, uzlaşmaz çatışmalara girişmiş birimlerin or-
taya çıkardığı durumu anlatıyor.
Balkanlar, Yugoslavya'nın ya da başka bir de-
yişle Tito ütopyasının 1990-91'de dağılma sü-
recine girmesiyle yeniden Balkanlılaşmaya baş-
ladı. Büyük çabalarla yatıştınlmaya çalışılan kar-
maşa, tam istikrara kavuşamadan Makedon-
ya'daki Arnavut milisler ve hükümet güçleri ça-
tışması, yeniden herkesin dikkatini bölgenin üs-
tüne çekti.
• • *
Türkiye Dışişleri Bakanı Ismail Cem işte tam
böyle bir ortamda, Makedonya ve Kosova'ya kı-
sa, ama önemli bir ziyarette bulundu.
Dilerseniz, katıldığım bu gezinin karşılıklı me-
sajlarının irdelenmesini yarına bırakarak önce
bölgeye göz atalım.
Makedonya'da bir an herkesi umutlandıran
ulusal birlik hükümeti formülü ise önerilmesinin
üzerinden bir gün bile geçmeden, Arnavut par-
tilerin, ayaklanmacı Arnavutlarla ateşkes ilan edil-
mesini önkoşul olarak ortaya sürmeleri üzerine
zora girmiştir.
Şimdi herkes kınlgan Makedonya'da durumun
daha da kötüye gitmesinden korkmaktadır.
Yalnızca bu çatışmalar sırasında, yakın geçmi-
şin yaralarını hâlâ saramamış olan 39 ülkeden
42.500 askerin bulunduğu Kosova'ya geçen Ar-
navutlann sayısının 10.000'i bulduğu düşünülür
ve ülkedeki etnik gerginliğin de hâlâ her an pat-
lamaya hazır olduğu göz önünde bulundurulur-
sa, bölgede en ufak bir gerginliğin bile her an dört
bir yana sıçrama olasılığının ne kadar büyük ol-
duğu anlaşılır.
Öte yandan Bosna'ya bakanlar, Dayton An-
laşmalarıyla vanlan çözümün de aynı biçimde
çok kınlgan olduğunu görmektedirler. Boşnak-
lar seçimlerde ılımlı partilere eğilim gösterirken
Sırp ve Hırvatlar'ın radikalleri yeglemiş olmaları
anlamlı ve gelecek açısından tehlikeli gösterge-
lerdir.
Nihayet Karadağ son seçimlerde, bağımsızlık-
çıların ancak yüzde 40'lar dolayında oy toplamış
olmalarına karşın, tümüyle aynlma isteginden
vazgeçmiş değildir.
Bütün bu tabloda tek olumlu etken, Belgrad'ın
"ılımlı" Sırp lideri Kustuniçanın, VVashington
gezisindeki daha fazla demokrasi vaatleridir.
• • •
Dışişleri Bakanı Ismail Cem'in böyle kritik bir
zamana rastlayan Kosova gezisine, son gelişme-
lerin ışığında Makedonya'yı da katmış olması,
yeniden Balkanlılaşma sürecine girmiş olan Bal-
kanlar konusunda, Türkiye'nin mesajını da orta-
ya koyuyor. Gezi sırasında konuşulanlann irde-
lemesini yanna bırakarak şimdı mesajın ana öğe-
sine bakmakla yetınelim.
Ankara, Sayın Cem'in ağzından, bölgedeki as-
keri biriiğe daha fazla katkı değil, ama bölgenin
biçimlenmesinde, banşa giden yolda, Yunanistan
ile biriikte bölge ülkesi ve NATO üyesi olarak da-
ha fazla politik ve diplomatık ağıriık, hiç değilse
daha danışılır bir müttefik olmak istemektedir.
Bu istek hem Türkiye'nin hem de Balkanlar'ın
çıkarlarına uygundur.
Tantan'dan yanıt
Aydemir, kalp
krizinden öldü
ANKARA (ANKA)
-lçişleri Bakanı Sadet-
tinTantan. Aydın E Ti-
pi Cezaevi etrafındaki
evlerde polis tarafın-
dan yapılan arama sı-
rasında hayatını kay-
beden Resul Ayde-
nür'in. kalp krizı sonu-
cu öldüğünü bildirdi.
Bakan Tantan. FP
Genel Başkan Yardım-
cısı Mehmet Bekâroğ-
lu'nun konuyla ilgili
yazılı soru önergesine
verdiği yanıtta, Nevruz
öncesi, cezaevi çevre-
sinde ikamet eden şa-
hıslann ev ve müşte-
milatlannda tünel kaz-
mak suretiyle ceza-
evindeki tutuklu ve hü-
kümlülerin firarlanna
yardım ve yataklık
edebilecekleri endişe-
siyle. Aydın Sulh Ceza
Mahkemesi tarafından
cezaevi çevresindeki
40 evde arama karan
verildiğini anımsattı.
Bakan Tantan, güven-
lik güçlerinin mahke-
me karan doğrultusun-
da görevlerini yerine
getirdiğini ve ilgili ki-
şilere arama kararını
gösterdiklerini bildir-
di. Tantan "Merhum
Resul Aydemir'in Iz-
mir iü 5. AdH Tıp Ku-
rumu tarafindan yapı-
lan otopsisinin emıuyet
görevlHerinee telefon
ile alınan nericesinde
'ölümün kalp krizi so-
nucunda gerçekleştiği,
merhum şahısta her-
hangi bir darp ve cebir
iziyle travmaya bağlı
bir bulgunun bulun-
madığı' öğrenilmiş. ra-
ponın kendilerine u-
laşmasının beklendiği
anlaşılnuşbr" dedi.
31 Sıvas kıyımcısının idamını onaylayan Yargıtay, olayın laikliğe karşı başkaldın olduğunu vuıguladı
eriatçı teröre öliiııı cezasıANKARA (Cumhuriyet Büro- kü duruşmaya askeri hâkimin ka- teşebbüs suçuyla korunmak iste-
su)- Yargıtay 9. Ceza Dairesi. Sı-
vas katliamı davasında Ankara
DGM'nin 33 sanık hakkında ver-
diği idam karanndan 31 'ini onar-
ken 2 sanık hakkındaki hükmü
bozdu. Daire, çeşitli hapis ceza-
larına çarptınlan 15 sanıktan
14'ü hakkındaki hükmü onadı. 1
kişi hakkındaki karan da bozdu.
Yargıtay Cumhuriyet BaşsavcıJı-
ğı, bozma istemlerinin reddine
ilişkin gerekçeye katılmazsa iti-
raz hakkı bulunuyor.
Başsavcılık dairenin karanna
katılırsa hakJanndaki mahkûmi-
yet karan onanan sanıklann "ka-
rar düzehme" isteminde bulun-
ma haklan var. Başsavcılık bu is-
temi reddederse sanıklar hakkın-
daki hüküm kesinleşecek. kabul
ederse bunu da daire karara bağ-
layacak. Haklanndaki mahkûmi-
yet karan bozulan 3 kişi ise An-
kara 1 No'lu DGM'de yeniden
yargılanacak.
CerekçeU Karar 25 sayfa
Yargıtay 9. Ceza Dairesi'nce,
Ankara 1 No'lu DGM'nin Sıvas
olaylan davasında verdiği karann
temyiz işleminin sonucu açıklan-
dı. Yargıtay 9. Ceza Dairesi'nin
23 sayfadan oluşan gerekçeli ka-
rannda, DGM'lerdeki askeri hâ-
kimin görevine son veren anaya-
sa değişikliğine karşın aynı gün-
tılmasının, bozma nedeni olarak
kabul edilmediği belirtildi.
Olaydan birkaç gün önce ve o-
lay günü. Salman Rüşdü tarafın-
dan yazılan. Aziz .\esin tarafın-
dan da Aydınlık gazetesinde kıs-
men yayımlandığı ileri sürülen
"Şeytan Ayetieri" isimli kitapta,
Islama ve peygamberine dil uza-
tıldığı öne sürülen "Müslüman
Kamuoyuna" başlıklı bildirilerin
yayımlandığı anımsatıldı. Karar-
nen hukukı değerin. devletin en
yüksek düzeninin temel kurulu-
şunu oluşturan ve anayasal düze-
ni meydana getiren normlar ol-
duğu \urgulandı.
Organize hareket
Kararda. "Hükümet düzeni,
devlet kuvvetlerinin şekillenişi,
devletin temel ideolojik yapısı, te-
mel insan haklan. seçim sistemi
• Yargıtay 9. Ceza Dairesi, Sıvas'ta 2 Temmuz
1993 yılında meydana gelen ve 37 kişinin
ölümüyle sonuçlanan olaylann, anayasal düzenin
en önemli ilkelerinden biri olan 'Cumhuriyetçilik'
ve 'Laiklik' ilkelerinin ortadan kaldınlmasına
yönelik bulunduğunu tüm açıklığı ile ortaya
koyduğunu bildirdi.
da. 2 Temmuz 1993'te cuma na-
mazını kılıp çıkan topluluğun
Madımak Oteli önünde toplandı-
ğı ve "Şeriat gelecek, zulüm bite-
cek. Cumhuriyeti burada kur-
duk. burada \ ıkacağı/, Yaşasın şe-
riat Yaşasın Hizbullah. kahrolsun
laiklik" sloganlan attıkları kay-
dedildı. Bu kişilerin daha sonra
oteli yaktıklan vurgulandı.
Sanıklann mahkûmiyetJerine
esas alınan Türk Ceza Yasası'nın
146. maddesi irdelenirken anaya-
sal düzeni cebren değiştirmeye
gibi değerler devletin temel kunı-
luş prensiplerini teşkil edivorsa,
146. maddenin koruduğu hııkuki
konu içerisinde mütalaa edilmek
gerekir" değerlendirmesi yapıl-
dı.
Anayasada. Türk milletinin ba-
ğımsızlığı ve bütünlüğüyle ülke-
nin bölünmezliğini korumanın.
devletin temel amaç ve görevleri
arasında gösteriidiği kaydedeilen
kararda şöyle devam edildi:
"Olaydan önce Türkiye Cum-
huriveti devletine ve temel ilkele-
re aylon açıklamalan da kapsa-
yan bildirilerin dağıtılmış olması,
olay sırasında sürekli olarak aulan
sloganlann, başka olaylarda ya-
sadışı örgüt elemanlannca anlmış
bulunan sloganlarla ayniyet gös-
termesi. bu örgütlerin el işaretie-
rinin yapılmış olması, bu eylemle-
rin aynı amaç ve strateji doğrul-
tusunda ve bir organizasyon dahi-
linde gerçeklestirildiğini ortaya
koymaktadır. TCK'nin 146. mad-
desinde, fiilin. bu suçu oluşturma-
sı bakımmdan gerekli ve zorunlu
hareketierin belirlenmediği, yal-
nızca 'eebren teşebbüs edenler'
sözcüklerinin kullanılmasıyla ye-
tinildiği görülmektedir."
Gerekçeli kararda, ölüm ceza-
sına çarptınlan 31 kişi hakkında-
ki hükmün onandığı belirtildi.
Ölüm cezasına çarptınlan 2 sanık
hakkındaki hükmü bozan daire,
bozma karanna gerekçe olarak,
Pişmanlık Yasası'ndan yararlan-
mak isteyen sanıklar hakkında
mahkemenin yanıt vermemesini
gösterdi. 4 sanık hakkında verilen
2O'şer yıl ağır hapis cezalannı
onayan daire, bir sanık hakkında-
ki aynı yöndeki karan ise bozdu.
Daire, 15 yıl ağır hapis cezası ve-
rilen bir sanık ve 7 yıl 6'şar ay ha-
pis cezalanna çarptınlan 9 sanık
hakkındaki karan ile 5 yıl ağır ha-
pis cezasına çarptınlan bir sanı-
ğın cezalannı usul ve yasaya uy-
gun bularak onadı.
Pir Sultan Abdal Kültür Derneği
Asıl tertipçiler
İHlllUlIllIlll
Perde kalkSin Pir Sultan Abdal Kültür
Derneği Genel Başkanı Ali Balkız, olayın
asıl faillerinden RP'li Sıvas Belediyesi
encümen üyesi Cafer Erçakmak'ın henüz
yakalanmadığını, dönemin belediye Başkanı
FP milletvekili Temel Karamollaoğlu'nun da
yargılanmadığını anımsattı.
ANKARA (Cumhuri- lantılannın henüz açığa
yet Bürosu) - Pir Sultan çıkarılmadığına işaret
Abdal Kültür Derneği etti. Olayın asıl faillerin-
Genel Başkanı AM Bal- den kapatılan RP'li Sı-
laz, Sıvas Madımak Ote- vas Belediyesi encümen
li katliamının asıl tertip- üyesi Cafer Erçak-
çileri, perde arkasındaki mak'ın henüz yakalan-
karanlık güçler ve onla- madığını anımsatan Bal-
nn devlet bağlantılannın k ü dönemin Sıvas Bete-
açığa çıkanlamadığını dive Başkanı olan FP
belirterek şeriat tehlike- .Millefvekili Temel Kara-
sinin henüz geçmediğini mollaoğlu'nun da yargı-
bildirdi. lanmadığına dikkat çek-
Pir Sultan Abdal ti. Balkız, şöyle konuştu:
Kültür Derneği Başkanı
Ali Balkız, Yargıtay 9. TehHfce geçmedl
Ceza Dairesi'nin Sıvas
davasına ilişkin karannı "Şeriat tehlikesi henüz
değerlendirirken "Bu so- geçmemiştir. Üstelikyeni
nucun, o katliamda kay- katliamlar yaşanmıştır.
bettiğimiz güzel insanla- OIa> daki kasta varan ih-
n geri getirmej'eceğini malleri nedeniyle, ne o
biliyonız. Onian unut- günküdevlefyönericüeri
madık ve unutnıayaca- ne de bugünküler özür
ğız"dedi. dilememişlerdir. Bu so-
nucu 'adaletin tecellisi"
Yeniden baglamall saysak bUe ancak 8 \ıl
sonra ulaşılabilmiştir.
Davanın bittiği nokta- Madımak Oteli, müzeye
dan yeniden başlaması döniiştüriUememiştir.Sı-
gerektiğini belirten Bal- vas Kültür Merkezi'nin
kız, cezalan onaylanan önüne Pir Sultan Abdal
sanıklann bu katliamı anıtı yeniden dikileme-
gerçekleştiren kimseler miştir."
olmakla biriikte, olayın Balkız, bu sonuçlar el-
asıl tertipçileri, perde ar- de edilinceye dek müca-
kasındaki karanlık güç- delelerini sürdürecekle-
ler ve onlann devlet bağ- rini vurguladı.
İĞNELİ FIRÇA ZAFER TEMOÇİN
Zorlu yargı süreci
7yıl10aysonra
üçüncükamr
ANKARA (Cum-
huriyet Bürosu) - Sı-
vas'ta Madımak Ote-
li'nin 2 Temmuz
1993'te yakılması ve
37 kişinin ölümüyle
sonuçlanan katliam-
dan sonra açılan dava-
da, 7 yıl 10 ay sonra
üçüncü karar çıktı.
Yargıtay'ın karanyla
davada yeni bir aş^-
maya gelindi. 7 yıldır
süren dava öncesinde-
ki olaylar ve sonrasm-
daki yargı süreci şöy-
le gelişti:
-Pir Sultan Abdal'ı
anmak üzere her yıl
şenlik düzenleniyor-
du. Sıvas'a giden sa-
natçılar, şairler, yöne-
ticiler Madımak Ote-
li'neyerleşti. Sıvas'ta
bulunan Aziz Ne-
sinin, Salman Rüş-
dfi'nün Şeytan Ayet-
ieri adlı kitabını ya-
yımiaması bahane
edilerek cuma nama-
zının ar-
dından bir ,
grup otel
önünde
toplandı.
Gösterüe-
rinin ar-
dından
Madımak
Oteli'ni
ateşe ver-
diler ve
olaylar so-
nunda 37
kişi haya-
tını kay-
betti.
- Soruş-
turma so-
nunda
Kayseri
E)GM, Sı-
vas Ağır
Ceza
Mahkemesi ve Sıvas
Asliye Ceza Mahke-
mesi sanıkJarhakkın-
da ayn ayn dava açtı.
Dava, güvenlik gerek-
çesiyle Ankara'ya
alındı.
- Ankara'da Afır
Ceza Mahkemesi ve
Asliye Ceza Mahke-
mesi "nde görülmesi
gereken davalann
dosyalan, görevsizlik
karan verilerek
DGM'ye gönderildi.
- Ankara DGM ise
gelen dosyalar hak-
kında oyçokluğuyla
görevsizlik karan ve-
rerek uyuşmazhğı
çözmesi için üç ayn
dava dosyasını Yargı-
tay'a gönderdi. Yargı-
tay, görevli mahkeme-
nin Ankara DGM ol-
duğuna karar verdi.
- Ankara DGM'deo
zaman 79'u tutuklu
olan 124 sanığın yar-
gılanmasına, 21 Ekim
1993 Perşembe günü
Şeriatçılar,
Aziz Nesin'in
Salman
Rüşdü 'nün
Şeytan
Ayetieri
kitabını
yayımlamasını
bahane
etmişti.
başlandı ve 18 duruş-
ma sonunda 26 AralÂ;
1994 Pazartesi günü
karar verildi. 124 sa-
nıktan 26'sına 20 yıl
hapis cezası veren
mahkeme, daha sonra
olayda yazar Aziz Ne-
sin'in tahriki olduğu-
nu gerekçe göstererek
sanıklann cezalannı
15 yıla indirdi. 60 sa-
nık hakkında 3'er yıl
hapis cezası verirken,
37 sanığın beraahnı ve
davanın bir numarah
sanığı yakalanamayan
eski Sıvas Belediyesi
Meclisi Üyesi Cafer
Erçakmak hakkında-
ki dava dosyasının ay-
nlmasmı kararlaşürdı.
- Dönemin Ankara
DGM Bassavcısı Nus-
retDemiral ilemüda-
hil avukatlan, sanıkla-
nn eyleminin
TCY'nin ölüm cezası
öngören "devletin
anayasa ve temel ni-
zamlaruu bozmaya
kallaş-
mak"hük-
münü içe-
ren 146-1.
maddesi
kapsamma
girdiğini
belirterek
temyiz etti-
ler. Yargı-
tay, itiraz-
lan yerinde
gördü*
- Dava-
nın yeni-
den görül-
mesine 19
Kasım
1996 günü
başlandı.
Mahkeme,
ikinci ka-
rannda, 33
sanığı idam cezasına
mahkûmetti.
Üçüncü görü$me
- Temyiz edilmesi
üzerine Yargıtay 9.
Ceza Dairesi, 33 sanık
hakkındaki idam ka-
rarını usul yönünden
bozdu.
- Dava dosyasının
yeniden Ankara 1
No'lu DGM'ye gel-
mesinin ardından 26
Şubat 1999'da dava-
nın "üçüncü kez" gö-
rülmesine başlandı.
Üçüncü yargılamanın
başladıği 21 Ekim
1993'ten sonra 6 yıl 7
ay 26 gün süren yargı-
lama sonunda 3. kara-
nnı 16 Haziran
2000'de açıkladı.
Mahkeme, bu kara-
nnda 33 sanığı idam
cezasına çarptınrken
diğer 15 sanık hak-
kında ise çeşitli hapis
cezalan verdi.
SlFIR NOKTASI /ORAL ÇALIŞLAR oralcalislar@yahoo.com
Fikri Canoruç'u tanımam, Kemal
Gürüz'ü ise yıllardır yaptıkları nede-
niyle iyi tanıyorurn. Prof. Dr. Canoruç,
Diyarbakır Dicle Üniversitesi'nin rek-
törü. Kemal Gürüz, onun rektör ol-
masını istememişti, ancak Cumhur-
başkanı Ahmet Necdet Sezer, yet-
kisini kullanarak Canoruç'u rektör
atadı. Kemal Gürüz, 12 Eylülcü sis-
temin yarattığı YÖK'ün, bu sisteme
uygun başkanı. Üniversiteleri 12 Ey-
lülcü bir anlayışla medreselere çevir-
meye uğraşıyor. Kendisini kutlamak
gerek, bu konuda epeyce de mesa-
fe aldı.
Canoruç konusu ise, tam bugün-
kü yönetme mantığını gözler önüne
seriyor. Birisinden hoşlanmıyor mu-
sun, onu tasfiye mi etmek istiyorsun,
ya "bölücü", ya "şeriatçı" bir dam-
ga vurursun olur biter. Kemal Gürüz
belli ki Canoruç'u istemiyor. YÖK
Genel Kurulu'nda Kemal Gürüz, bir
iddia öne sürüyor, diyor ki; "devletin
yüksek mercilerinden gelen belgele-
Kemal Gürüz'ün 'Üst Mercileri'
re göre" Canoruç "ülkenin bölün-
mez bütünlüğüne aykın görüşlere"
sahip. Nedir bu devletin yüksek mer-
cileri? Bu ülke polis devleti mi? Biri-
leri YÖK Başkanı'na gizli raporsunu-
yor ve onun görevden alınmasını is-
teyebiliyor.
Ne demek, "Ülkenin bölünmez
bütünlüğüne aykın görüş/er"? Bu
kadar keyfi, bu kadar ölçüsü olma-
yan bakış açısıyla bir üniversitenin
rektörü nasıl suçlanıp görevden ali-
nabilir? O insan, yıllardır bu ülkede
öğretim üyeliği yapmış, bilim alanın-
da asistanlıkla başladığı bilimsel ka-
riyerinde profesörlüğe yükselmiş.
Üstelik bunu ülkede cadı kazanlan
kaynatıldığı bir dönemde yapabilmiş.
Ama Türkiye böyle yönetiliyor. Bir
üniversitenin rektörü, yıllarını bilime
adamış bir bilim insanı bir cümlelik
"ülkenin bölünmez bütünlüğüne ay-
kın görüşler" suçlamasıyla yok edi-
lebiliyor. Şimdiye kadar üniversite
böyle yönetildi, devlet böyle yönetil-
di. Yönetildi de ne oldu? Türkiye üni-
versiteleri bilim alanında geçmişe
göre uluslararası alanda bir başarı mı
sağladı?
Devlet böyle yönetildi de ne oldu?
Ne olduğu ortada, Türkiye 20 sene
içinde geriye gitti. Adam başına dü-
şen yıllık geliri azaldı, ülkenin presti-
ji sarsıldı, Batı'dan para dilenen bir
"kızgın ülke" haline geldi. Kemal Gü-
rüz'ün toplantıda söylediği "devletin
yüksek mercileri" sözcüğü üzerinde
durmak gerekiyor. Çünkü böyle de-
diğiniz an birilerini korkutabiliyorsu-
nuz, istediğinizi yaptırabiliyorsunuz.
"Devletin üst mercileri" nedir; istih-
barat örgütü mü? Silahlı Kuvvetler
mi? Cumhurbaşkanlığı mı? Başba-
kanlık mı? Hükümet mi? Böyle bir
tehdit yöntemiyle üniversite yöneti-
lebilir mi? Gelişmiş bütün ülkelerin
üniversitelerinde, o ülkenin bilim
adamlannın çoğu kurulu düzeni eleş-
tirirler ve üniversiteler çoğu zaman
birer fikri muhalefet odağı haline ge-
liıier. Bizde ise bütün bilim dünyası-
nın "devletin üst mercileri"riın emri-
ne girmesi, girmeyenin de "aykın gö-
rüşleri" yüzünden tasfiye edilmesi is-
tenir.
YÖK Başkanı ve "devletin üst mer-
cileri" sözcüğüne kafam takıldı. YÖK
Başkanı, bilim adamı mıdtr, yoksa ne
olduğunu bilmediğimiz "devletin üst
mercileri"nir\ emrinde çalışan bir gü-
venlik görevlisi mi? Devletin en üst
mercisi, yasal olarak Cumhurbaşka-
nı Ahmet Necdet Sezer'dir. Dicle Üni-
versitesi Rektörü Fikri Canoruç'u da,
YÖK Başkanı Kemal Gürüz'ü de
Cumhurbaşkanı yani "devletin en üst
mercisi" atadı. Bu ülkede daha baş-
ka üst merciler mi var? Belli ki Kemal
Gürüz'ün bizim bilmediğimiz birta-
kım üst mercileri bulunuyor. ,
•••
Şunu açıkça görelim, bu ülke bir
"üstmerci" gerçeği ve tehdidiyle ba-
taklığın içine çekildi. Ekonomisi bat-
tı, halkı sefil oldu, prestiji yıkıldı. Bu
ülke açıkça bu kafa tarafından iflas
ettirildi. Şimdi bunlara dur deme za-
manı. Ya Kemal Gürüz'ler bu ülkeye
egemen olmaya devam edecekler ya
da artık onlara dur diyeceğiz. Kemal
Gürüz'lerin yarattığı üniversiteler or-
tada. Onlann dayandığı ve güç aldı-
ğı "üst merciler"\n yarattığı tablo da
ortada.
Ince bir çıkış yolu görünüyor. Arka-
sında "üst merciler" bulunan Kemal
Gürüz'lerin artık tarih müzesine kal-
dırılması gerekiyor. 12 Eylül müzesi-
ni kurabildiğimiz ve onlan da oraya
havale ettiğimiz zaman önemli bir
adım atacağız.