Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 5 NİSAN 2001 PERŞEMBE
14 J I ^ I J f ı kurtur@cumhuriyetcom.tr
Ölümünün 10. yılında Şefik Bursalı'nın retrospektif sergisi Merkez Bankası Sanat Galerisi'nde
Ânadolu'da bağunsız bir sanatçı
KAYAÖZSEZGİN
Klasiklerle modernler arasında bir
sınır çekmek ve resim sanatının mi-
lat yılını saptamak gerekirse ve kuş-
kusuz Türk resminin oluşum ve ge-
lişim koşullan da dikkate alınarak
bir sıralama yapılırsa, Şefik Bursa-
h'nın yeri, kendi kuşağının sanatçı-
lan arasında olacaktır.
Ilk bakışta doğal bir değerlendir-
me gibi görünse de, resminin içerdi-
ğı plastik öğelerin niteliği ve konu-
mu açısından bakıldığında, bizi kuş-
kuya düşürecek ve belkı de Şefik
Bursah'nın sanatı için söz konusu
olabilecek birtalom "özeP değerle-
rin varlığı. bu yargımızı bir kez da-
ha gözden geçirmeye yöneltecektir
bizi. Tartışmalı ve göreceli kavram-
lar olarak klasisizm ve modernite,
hele modernizmin de klasikleşmiş
aşamalan düşünüldüğünde, sanatçı-
lan salt doğum tarihlerine ve men-
sup olduklan kuşak özellıklerine ba-
karak sınıflandırmanın yeterli ola-
mayacağı sonucuna varacağız.
Ote yandan her sanatçı, kendi ko-
ordinatlannı kendileri belirleyen ve
bütün etkilenmelere karşın, kimlik
ve kişilik arayışlannı kendi yaşam ve
birikim koşullan doğrultusunda ger-
çekleştiren kişiler olarak, genel ka-
tegorilerle pek de bağdaşmazlar. O
nedenle, genel bir perspektiften yak-
laşmak yerine, sanatçılarla yapıtları
arasında, o sanatçılara özgü aynm-
sal değerler araraak daha doğru ve
kuşkusuz daha az yanıltıcı olacaktır.
Kendi anlayışına uygun yonım
Şefik Bursalı' nın sanatına da böy-
le yaklaşmaktan daha doğal ne ola-
bilir... Sanat eğitimi gördüğü ve ye-
tiştiği ortamın, Çallı atölyesinden ve
bu atölyenin bağlı bulunduğu kuşak
hareketinden kaynaklanan yan izle-
nimci bır palet beğenisine bağlı ol-
duğu düşünülse bile, özellikle
194O'lı yıllardan sonra Cezanne'ı
keşfetmekte gösterdiği atak tutum,
onu vaktinden önce, gerçek ustala-
nnı bulmaya yönlendirmişti. Otuz
yılı bulan Güzel Sanatlar Akademi-
si'ndeki hocahğı da alışılmış yön-
temlere ve kariyer aşamalanna bağ-
lı bir öğreticilik misyonunu içerme-
miş olduğundan -profesörlük titrini
alması, ölümûnden üç yıl öncedir-
bu konuda da, kendi kuşağının üye-
lerinden oldukça farklı bir konum-
da görünûr. Akademi çevresi, onu,
bir anlamda geleneksel yapılanma-
sının dışında tutmuştu. Anadolu'da
geçen uzun öğretmenlik yıllanndan
sonra ve olgun sayılabilecek bir yaş-
ta, Akademi kadrosunda yer alma-
nın ve bu kadroyla mesafeli bir gö-
rev yürütmenin onu, sanatında daha
özgür bir çahşma ortamına yönlen-
dirmiş olabileceği de uzak bir olası-
lık değildir.
Özellikle doğum yeri olan Bursa
ve sonradan hocalık yaptığı Konya,
onun bütünüyle doğaya ve yaşadığı
çevTeye açık olan resimleri üzerin-
de, doğrudan bir etki oluşturmuş,
gözlemlerine dayah bir sanatçı işle-
vinin öne çıkmasında birinci derece-
de etken olmuştu. Bu dönem resim-
leri yakından incelenirse, Bursa-
lı'nın yöre doğasını gözlemleme so-
nucunda, gördüklerini yansıtmakla
yetinmediği, tercihlerine ve kendi
anlayışına uygun bir "yorum" getir-
meye özen gösterdiği ve bunu da sa-
natçı olmanın zorunlu bir koşulu
saydığı görülecektir. Söz konusu yo-
rum, geç dönem izlenimciliği ile öl-
çülü ya da ılımlı bir kübist yaklaşım
arasında, ama daha çok da ikincisi-
ne yakın bir konumdadır.
Yaşadığı kentle üetişimi
Bursalı'nın öğretmenlik yaparak
Konya'da geçirdiği dört yılhk (1934-
1937) sürenin, bu kente özgü yöre-
sel ve tarihsel değerlerle bütünleşe-
rek, sonraki çalışmalanna da dam-
gasını vuracak olan kalıcı bir çizgi
yaratmış olmasını, sanatçı ile yaşa-
dığı kent arasındaki iletişıme bağla-
mak gerekecektir.
Konya, kendine özgü görünümü
ve Iç Anadolu doğasını simgeleyen
yapıtlanyla tipik bir Anadolu kenti-
dir. Orada her şey, kendi içine kapa-
narak varlığını gizler ve Selçuklu
kültürünün kavrayıcı gizemini ken-
di içinde saklar. Böyle bir yöre ka-
rakterinin, Bursalı gibi usta bir sa-
natçının gözlemine kendıni açabile-
ceğini düşünmek, sanatçı ve yaşa-
nan yöre ikileminin seçkin sentezle-
re ulaştığı başka örneklerle de kanıt-
lanmış bir gerçekliği anımsamamı-
za yol açacaktır. Bu ise, sıradan bir
manzara ressamının, salt doğa pey-
sajını yansıtmakla sınırlı olan eyle-
mi anlamında bir çabanın ötesine
geçmekle mümkün olabılir.
Erken döneminin tarihlerini taşı-
yan çıplak etütlerinden, daha sonra-
• •
\Jzellikle doğum yeri olan Bursa ve sonradan hocalık
yaptığı Konya, onun bütünüyle doğaya ve yaşadığı
çevreye açık olan resimleri üzerinde doğrudan bir etki
oluşturmuş, gözlemlerine dayalı bir sanatçı işlevinin
öne çıkmasında birinci derecede etken olmuştu.
ki portre çalışmalanna ve ölüdoğa
resimlerine kadar uzanan bir sürek-
lüik doğrultusunda, renklerle biçim-
leri yüzeyin gerisine taşıran, hacim-
selliği, doğal bir perspektif sorunu
olmanın ötesinde, bir konsept bağ-
lammda algılama ayncalığı göste-
ren bu yorum kapasitesi, Şefik Bur-
salı'nın sanatında, kapsayıcı bir de-
ğer düzeyine yükselir zamanla. Sa-
nat yaşamının belki de en verimli
dönemini yaşadığı ve şimdi anısını
yaşatan bir "müze-ev"i banndıran
Ankara'da, Bursa ve Konya resimle-
riyle başlamış olan bu üslup biçim-
lenmesi, tipik bir evre ile noktalanır.
Bursalı'yı Ankara'ya çeken ve onu,
başkent yaşamıyla, tıpkı EşrefÜren
gibi bir "hoca ressam" kimliği için-
de bütünleştiren etkenler, onun ara-
yışlanna cevap verecek boyutlar ta-
şımaktan da uzak değildir. Bu yön-
den Eşref Hoca ile Şefik Hoca ara-
sında bir yazgı bağının varlığından
bile söz edilebilir.
Evi mûzeye ddnûştüriüdü
Genellikle büyük ustalarda sık
rastlanan ortak bir özelliktir: flgile-
rini çeken konulan, kendi sanatsal
görüş ve eğilimlerinin penceresin-
den görmek isterler. Bu aşamada,
plastik unsurlar, ele alınan konunun
belirleyici olma niteliğini aşar. Şefik
Bursalı, atölyesini ziyarete gelenle-
rin önüne, usta bir sanatçının yapıt-
lannı içeren bir kitap koyarak, ken-
di sanatının gizlerini, o ustanın be-
nimsemiş olduğu temel ilkeler yö-
nünde açıklamaya çalışırdı. Genel-
likle de üzerinde Cezanne'ın adı ya-
zılı olan bir kitap olurdu bu. Cezan-
ne'ın Saint Victoire dağı düzenle-
meleri ya da bir masa üzerine rasge-
le yerleştirilmiş ölüdoğa nesnelerini
kapsayan natürmortlan, Şefik Bur-
salı'nın gözünde, çağdaş sanat im-
gesinin tartışma götürmeyen göster-
geleriydi.
Çağdaş sanat serüveni içinde, Ce-
zanne ile başlamış olan sürecin gü-
nümüze uzanan bütün oluşumlan,
aslında gerçeklik karşısında, ona
egemen olma savaşı veren sanatçı-
nuı meraklı arayışından başka bir
şey değildi. Göz ve tinin (ruh) bir-
likteliği, gerçek işlevin sanat yapıtı
haline dönüşmesinde, zorunlu bir
görevi yerine getiriyor ve böylece,
sonuçta doğaya özgü elemanlar, sa-
nata özgü elemanlar olma aşaması-
na yükseliyordu.
Yapıtlannı sergileme konusunda
Şefik Bursalı da, kuşağınm uyum
gösterdiği ilkelerden uzak olmadı;
yapıtlarının kamuoyuna ulaşması
için uygun zaman ve zemin koşulla-
nnı kolladı. Piyasanın sanatçıyı da-
ha sık üretime zorlayan etkilerini gö-
ğüslemekte kararlı davrandı. Ama
kendi dışından gelen talepler karşı-
sında, onu daha iyi tanımak isteyen-
lerin (galericilerin) bu arzulanna,
yaşammm son döneminde fazlaca
direnmedi. Evinin müzeye dönüştü-
rülmesi için ilgili kurumlan hareke-
te geçirme yolundaki girişimleri ise,
anılanndaki tazeliğini hep korudu,
koruyor.
Ancak ölümûnden sonra, bu isteği
hayatageçirilebildi. Çankaya'da otur-
duğu ev (Ahmet Mithat Efendi Sk.
36/3), bugün yapıtlannı ve anılannı
saklayan bir Müze-Ev'dir artık. Ora-
ya uğrayanlar, Bursalı ustanın yapıt-
lanndan bir kesiti izleme şansını bu-
labilirler. Böyle bir müzenin varlığı,
sanatçının bu koleksiyon dışında ka-
lan ve bir bölümü belki de fazlaca bi-
linmeyen yapıtlan, sergilerle günde-
me getirme çabasının önemini ve ge-
rekliliğini gölgelemez elbet. Şefik
Bursah'nın sonsuzluğa göçmesinin
üzerinden on yıl gibi uzun bir zaman
diliminin geçtiği bir sırada, Merkez
Bankası Sanat Galerisi'nde, onun
anısına düzenlenen bu sergi, Bursa-
lı'nın sanatını ayakta tutan ve kuşku-
suz bundan sonra da tutacak olan de-
ğerleri bir kez daha gözden geçirme-
mize olanak verecektir.
Şimdi üıılü başkan
"Cannes'a bir fibn göstermeden ghmek çok güzeL"
Kültûr Servisi - Cannes Fihn Festivali'nde
gerçekleşecek olan 40. Cannes Eleştirmenler
Haftası'nın bu yılki başkam Ken Loach ola-
cak. Eleştirmenler Haftası'nın başkanlığına
ilk kez geçen yıl bir yönet-
men getirilmişti: Bernar-
do BertoluccL Başkanlığa
getirilen yönetmenin, ulus-
lararası ününü Eleştirmen-
ler Haftası'yla elde etmiş
olması gerekiyor.
Loach'un ikinci filmi
'Kes', 1970'te Eleştirmen-
ler Haftası'nda gösterile-
rek yönetmenine bir kari-
yer sağlamıştı.
Bu film bu yıl da Eleştir-
menler Haftası'nın bir bölümü olarak Lo-
ach'un ve diğer yönetmenlerin katıhmıyla
gösterilecek.
Yönetmenin Cannes'da ödül alan ilk filmi
n Loach, Cannes'da
Eleştirmenler Haftası'nda
gösterilen ikinci filmi
'Kes'ten sonra bir kariyer
sağlamıştı. Uluslararası
ününü burada elde eden
Loach, 40. Cannes
Eleştirmenler Haftası'nın
bu yılki başkanı.
'Hidden Agenda' (1990) idi. Gene 1993'te
'Raining Stone' ile bir ödül ve 1995'te 'Ülke
ve Özginiük' ile iki ödül almıştı.
Loach'un diğer filmleri arasında 'Riff-
- - •_ • RaffyCarla'nmŞarkıs've
'Ekmek ve GüDer' bulunu-
yor. Loach, Eleştirmenler
Haftası'nın başkanı seçil-
mesiyle ilgili olarak şöyle
dedi: "Cannes'a bir film
göstermek zorunda kalma-
dan gitmek çok güzel. tn-
sanlann ne dediğinin dışın-
da birçok insan Cannes'a
filmleri görmek ve onlar
hakkmda konuşmakiçin gi-
diyor. Bu yıl benim yapmak
istediğim şey de bu."
10-19 Mayıs taribJeri arasmda gerçekleşe-
cek olan Cannes Eleştirmenler Haftası, genç
sinemacılann filmlerine yoğunlaşacak.
1 milyon sterlinlik satış yaptı
Potler'ın CD'si
rekor kırdı
HarryPotterinCD'si Stephen
Fry tarafindansesiendiridi
Kültûr Servisi-J.K.
RowKng'in 'Harry
Potter and the
GkrfdetofFire'ad-
h kitabının 21 sa-
atlik bir ses kaydı
Ingiltere'de saöşa
sunuldu. îlk sa-
tışlardan 1 mil-
yon sterlin elde
edildi. Potter seri-
sinin dördüncü ki-
tabı, Stephen Fry
tarafindan seslendi-
rildi. Kaset versiyo-
nu 50 sterline, CD versiyonu ise 90 sterline satışa
sunuldu. Harry Potter serilerinin yazan J. K. Row-
ling, kitaplannın herhangi bir şekilde kısaltıhnasına
karşı çıkıyor ve 'The GoUet of Fîre' onun en uzun
yapıtı. Cover To Cover Yayıncılık'm başkanı He-
tenNkoO.
u
Birçokçocnkveyeti^dn,kttabmsesf(»--
mafmda ya\ımlanmasından da boşnmiar, çünkü
ikisinden de farkh bir keyif ahyorsunuz" diyor.
Rowling, kaydın uzun tutubnasmda ısrar ettiği-
ni, çünkü kitaplannın kısaltıhnasına çok sinir-
lendiğini belirtiyor ve bu yüzden 'ya hep ya Kç'
demiş. Yazar, kitabın seslendirmesini yapan
Fry için "Çok etkfleyfci bir sesi var. Oidukça
soylu bir ses ama khaba uyan bir anarşist to-
nn da var" diyor. Potter kitaplannı sesli oku-
manın bir çikolata denizinde yüzmek gibi
bir keyif verdiğini beürten Fry, "Harry Pot-
ter'da yüreklilikve sevünMkzekâ,gûç ve ik-
tklar gibi mtelflderden daha üsründür" de-
di. Romanın film versiyonu için çalışmalar
da devam ediyor. Potter'ı Danid Radc&f-
fe'in canlandıracağı fihn, kasımda Ingilte-
re'de gösterime girecek.
Barbra9
dan
eleştiri
Kültûr Servisi - Efsane şarkıcı, oyuncu Barbra
Streisand, Amerika Başkanı George Bush'u "zararh
ve beceriksiz adam" olarak tanımladı. Pazartesi günü
ofislerine gelen Demokratlann önde gelen isimleri,
masalanmn üzerinde Barbra Streisand tarafindan
gönderilmiş üç sayfalık "Nice Guys Finish Last"
(iyi Adamlar Sonunda Biter) başlıklı bir dosya ile
karşılaştılar. Streisand gönderdiği dosyada,
"Republican"lann (Muhafazakârlar) yıkıcı
politikalanna ve kendi adlanna gerçekleştirdikleri
tt
devrim"e karşı, Demokratlan daha aktif, hedefçi,
stratejik ve güçlü politikalar üretmeye çağırdı.
"Zayıf ohnanm zamanı değü" diyen Streisand,
kelimenin tam anlamıyla "esqı gürlediği'' dosyada,
Bush'u "yıkıcı poütika yapmakla ve beceriksiztikle''
suçladı ve "çalışanlar, insan haklan, evsizler,
ekonomi" gibi birçok alanda yetersiz kalmakla
eleştirdi. Önde gelen Demokratlara yollanan bu
dosyada yer alan yazılann Streisand'ın yayımcısı
Dick Gnttman tarafindan gazetelere verilmesi de
Muhafazakârlar üzerinde soğuk duş etkisi yaptı.
Sıkı bir demokrat ve CKnton destekleyicisi olduğu
bilinen Stresiand dosyada, aynca Bush'un eski
başkanlardan olan babasının adını, ilişkilerini
kullandığını ve bu yolla başkan seçildiğine de
değindi. Aynca önde gelen zengin Muhafazakâr
işverenlerin, siyah, Yahudi ve diğer azınlıklardan
oluşan çalışanlan üzerinde gözdağı verme
yoluyla oy topladığını da iddia etti.
Streisand'ın yayımcısı Guttman, konuyla ilgili
yaptığı bir açıklamada, "Streisand'ın poütikacı
ohnak gibi bir arzusumın kesinKkle
bulunmadığnu, sadece sorumlu ve tepküı bir
Amerikan vatandaşı olarak yanhşhklara karşı
kayıtsız kahnamak adına bu dosyayı
hazuiadığmı" söyledi. Muhafazakâr
kanattan Streisand'a henüz bir cevap
gelmezken Amerikan halkının bu
konudaki tepkisinin ne olacağı da
merakla bekleniyor.
IŞfînAKVEYFTPA/F,
ATÎLLA BtRKtYE
Bugün, Sirkeci Garı'nda
Garlar, hem buluşmalann hem de aynhklann hü-
zün ve sevinçli mekânlandır. Duruma göre değişir,
ama çoğunlukla şu veya bu şekilde aynlık kokar.
Hareket eden trenin penceresinden sallanan eller
uzaklaştıkça, geride kalanın içini bir sıkıntıdır kaplar.
Gar lokantalannın anlamı da farklıdır; kimi zaman
aynlığın son kadehi, kimi zamansa kavuşmanın ilk
kadehidir. Gar lokantalanna girildiğinde, içeride yal-
nızlığın içselleşmiş şarkısını duymak olanaklıdır. Üs-
telik müşteriler de sessiz birer eşlikçidir.
Bekleme salonlannda fırtına öncesi bir sakinlik
egemendir. Bir tren düdüğüyle, tahta kanepelerde
uyuklayan yolcular birden ayaklanır.
Bir de garlann saatleri vardır: Belâ Çiçeği'dir. Si-
yasi bir suçlunun kansından aynlışını adeta bir film
karesi gibi anlatan bu güzelim şiir, bilindiği gibi At-
tilâ llhan'ın kaleminden çıkmıştır:
ayaküstü birer bafra içtiler
gece gann saati belâ çiçeği
şimdiden biryalnızlık içindeydiler
karanlık gelmişi geleceği
birdenbire sapsan kesildiler
vagonlar usul usul kımıldıyordu
Gelelim Sirkeci Gan'na. Onun da öteki gariardan
pek farkı yoktur. Birçoğunda olduğu gibi banliyö
trenlerini anaç bir biçimde kucaklar.
Cağatoğlu, çok eskiden değil, yakın bir geçmişe
kadar, "Bato/â//"yken Sirkeci Gar Lokantası'nın öne-
mi hâlâ sürüyordu. Bırakalım aynlık ya da kavuşma
şarkılannı, öğle kaçamaklan, yani bir-iki dublelik ka-
çamaklar için bulunmaz yerlerdendi.
Yanılmıyorsam, Sirkeci Gar Lokantası'na ilk kez -
saygıyla andığım- Aziz Çalışlar ile gıtmiştim. Yine
yakın bir geçmişteki birkaç kongrede de muhalif
üyeler için "kulis" görevini yerine getirmiştir, benim
bildiğim.
Uzun zamandır da gittiğim yok; hâlâ o eski halin-
de midir, yoksa yerinde yeller mi esiyor? Kim bilir,
belki de bir "fast food" vardır!
Bugün Sirkeci Gan farklı bir etkinliğe tanık olacak.
Etkinliğin adı "Edebiyat Ekspresı Avrupa 2000-Son
Durak Sirkeci 2001". Istanbul Goethe Enstıtüsü ve
Avusturya Kültûr Ofisi tarafindan gerçekleştiriliyor.
Geçen yıl kırk üç ülkeden yüz beş yazann katıh-
mıyla on dokuz Avrupa kentini kapsayan bir "tren
yolculuğu" gerçekleştirilmişti. Yazariar, Avrupa'nın
kültürel geleceğini sorgulamışlardı. Tren yolculuğu
araç olmaktan çıkmış, bir amaç haline dönüşmüş-
tü.
Yazının buluşturduğu birlikteliğin müjdecisiydi.
Bugünkü Sirkeci Garı buluşması da onun bir uzan-
tısı. Geçen yıl o trene ülkemızden dört yazar katıl-
mıştı.
Kültürel bir buluşmanın sevinci paylaşılması ge-
rekirken, bıze özgü "olaylar" yaşandı; yolculuğa gi-
den arkadaşlanmıza ne yazık ki haksızlık yapıldı. An-
lamsız yere suçlandılar.
Bugün Sirkeci Gan yazarlann buluşmasına tanık
oluyor. Felicitas Hoppe ve Richard VVagner (Al-
manya), Silvia Treudl (Avusturya), Anastasis Vıs-
tonctis (Yunanıstan), Cengiz Abdullayev (Azerbay-
can), Neşe Yaşin (KKTC), Mahir Öztaş, Turgay Fı-
şekçi ve Sezer Duru (Türkiye), Büyuk Bekleme Sa-
lonunda Avrupa kültürünün geleceğini tartışacaklar.
Kültürel yozlaşma yalnızca bizim ülkernızde ya-
şanmıyor, hiç kuşkusuz. Modernızmi doğuran Avru-
pa'nın aydınlan da kaygılılar diye düşünüyorum Sha-
kespeare'in okunmama olasılığından...
Sanınm asıl mesele de bu!
iüsa Rlm Günieri' başlıyor
Kühür Servisi - Bu yıl 13 'üncüsü düzenlenecek
olan Uluslararası Kısa Fihn Günleri bugün
başlıyor. Fransız ve Italyan Kültûr Merkezleri'nde
gerçekleşecek etkinlikteki filmlerin çoğu Avrupa
fılmlennden oluşuyor. Festivale Türkiye'den
2000 yıh ÎFSAK Sinema Ödülü'nün sahibi
Ahmet Uluçay 8 filmle katılıyor. Etkinlikte
toplam 110 film ücretsiz olarak gösterilecek.
Festivalde bu yıl ilk kez lsra.il ve Meksika'dan
fıhnler de gösterilecek. Kültûr Bakanlığı'nın
sponsorluğunu üstlendiği etkinliğin bu yılki
afışini Piyale Madra çizdi.
Hollyvvood artistlerine zam
ANKARA(AA)-
Holh/wood'un ünlü
kadın yıldızlan
ücretlerine zam yaptı.
Sinemada istediği
başanyı bır türlü
yakalayamayan Jennifer
Lopez, Matthew
McConaughey ile rol
aldıgı 'Dansı Başıma'
rekor hasılata ulaşmca,
bunu firsat bilip ücretini
arttırdı. Meksikalı
ressam Frida Kahlo'nun
yaşam öyküsünü anlatan
fıbnde rol almayı planlayan Lopez, başka bir
fılmin yapımcılanndan gelen teklifı değerlendirdi
ve 10 milyon dolar talep etti. Oscar ödülünü
kucaklayan Julia Roberts, ücretini arttırarak 25
milyon dolara çıkarmıştı. Böylece ünlü aktörlerle
aynı ücreti alan ılk aktris olan Roberts, film başına
25 milyon dolar kazanan Mel Gibson ve Harrison
Ford'a yetişti. Roberts'tan sonra ikinci sırayı 15
milyon dolarla Sharon Stone ve Sandra Bullock
alırken üçüncü sırayı 12 milyon dolarla Jodie
Foster alıyor.
Stüdyo Drama Eskişehir'de
Kültür Servisi - Kısa süre önce kurulan ve Onur
Bayraktar'ın yazıp yönettiği 'Kaos' adlı oyunla
temsillerini sürdürmekte olan Stüdyo Drama,
Anadolu Üniversitesi Devlet Konservatuan'nın ve
Tiyatro Anadolu'nun ortak davethsi olarak
Eskişehir'e gidiyor. Yann 'Yunus Emre Kampusu
Oda Tiyatrosu'nda oyunlannı sahneleyecek olan
topluluk, aynı gün 'Bir Tiyatro Kurmak' başlıkh
bir söyleşinin de konuğuolacak.
liyatro Isrgan Tophduğu
Kühür Servisi - On amatör oyuncunun bir araya
gelerek oluşturduğu Tiyatro Isırgan Topluluğu,
'Manzaralar' adlı oyununu sahneliyor. Selami
Uncuoğlu'nun yazdığı oyun, iki perdelik bir
komedi. Oyun 5, 8 ve 12 Nisan tarihlerinde
Muammer Karaca Tiyatrosu'nda sahnelenecek.