Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 16 NİSAN 2001 PAZARTESİ
HABERLER
Uluslararası
Tahkim Merkezi
• ANKARA
(Cumhuriyet Bürosu) -
Adalet Baİcanlığı, hakem
ve bilirkişi odalan ile
bunlann bağlı olacagı
Türkiye Hakem ve
Bilirkişi Odalan Birliği
kurulmasını öngören
yasa tasansı hazırladı.
Adalet Bakanlığı'mn
hazırladığı bir diğer yasa
tasansında ise Istanbul
Üluslararası Tahkim
Merkezi kurulması
öngörülüyor.
'Beyaz Ahtapor
operasyonu
• EDtRNE(AA)-
Edirne'de jandarma
ekiplerince yapılan ve
'Beyaz Ahtapot' adı
verilen operasyonda,
Edirne Terminali'nde
'çıkar amaçh suç örgütü
kurmak' ve 'devleti
zarara uğratmak'
iddiasıyla ilgıli 12 kişi
gözaltına alındı. Bu
kişilerin üzerlerinde ve
işyerlerinde yapılan
aramada da 8 tabanca, 6
av tüfeği ile bol
miktarda mermi ve
fişek ele geçirildi.
Gözaltına almanlann
şiddet, zor ve tehdit
uygulayarak kişileri
kendilerine tabi kılmaya
zorladıklan, kendi
çıkarlanna uygun tekel
yarattıklannın tespit
edildiği belirtildi.
Cjn kopkusuyla
adam öldürdü
• lstanbul Haber
Servisi-'Mahmut
Hoca' olarak bilinen
Mahmut
Ustaosmanoğlu'nun
damadı Hızır Ali
Muratoğlu'nu cami
içinde öldürdüğü ileri
sürülen Ufuk Salih
Hantal hakkında ölûm
cezası istemiyle dava
açıldı. tddianamede
Ufuk Salih Hantal'ın,
hocanın damadının,
kendisini Hıristiyan
yapmak amacıyla
üzerine cinler saldığını
düşündüğü ve bu
korkuyla cinayeti
işlediği belirtiliyor.
Dûnya
Parkinson Günii
• İstanbul Haber
Servisi - Parkinson
Hastalığı Derneği'nce
"11 NisanDünya
Parkinson Günü"
nedeniyle lstanbul
Üniversitesi
Baltalimanı Sosyal
Tesisleri'nde
düzenlenen toplantıda,
hasta ve yakınlan,
uzman doktorlarla
bir araya gelerek
konuyla ilgili bilgi
aldılar. Prof. Dr. Sibel
Özekmekçi, hastalığı
iyileştiren kesin tedavi
olmamasına karşm,
kullanılan ilaçlann,
belirtileri büyük ölçüde
düzelttiğini ve birçok
hastanm yasamını
aktifveüretkenbir
şekilde sûrdürdüğünü
kaydetti.
Aksa mağdurtan
sigortalanmıyor
• YALOVA(AA)-
Marmara depreminde,
Aksa Fabrikası'ndan
sızan 'akrilonitril' (vinil
siyanür) gazmdan
etkilendikleri
gerekçesiyle,
Yalova'nın Taşköprü
beldesinde oturan 166
kişinin açtığı tazminat
davası sürerken beldede
yaşayan 2 kişinin özel
sağlık sigortası
başvurusu, bu kişilerin
'akrilonitrir gazı
soluduklan
gerekçesiyle, Bayındır
Sigorta şirketi
tarafından reddedildi.
Yalova'da faaliyet
gösteren diğer sigorta
şirketlerinin de benzer
başvurulan, ayru
gerekçeleri öne sürerek
kabul etmedikleri
öğrenildi.
Eyleme destek veren tutuklu yakını Canan Kulaksız da yaşamını yitirdi
Birer bîrer ölüyorlarIstanbol H^ıer Senisi - Tu-
tuklu ve hûkümlülerin ölüm
orucu eylemine destek vermek
için ölûm orucuna giren tutuk-
lu yakınlanndan Canan Ku-
laksız (19) dûn yaşamını yitir-
di. Küçükarmutlu'da yaklaşık
300 kişilik bir grup, genç kızın
cenazesini bir sedyenin üze-
rinde sokak sokak dolaştırdı. F
tipi (hücre) cezaevlerinde tec-
ridin kaldınlması, ortak alan-
lann kullanıma açılması is-
temleriyle tutuklu ve hüküm-
lûlerin 179 gündür sürdürdüğü
ölüm orucunda ölenlerin sayı-
sı, ikisi tutuklu yakını olmak
üzere 12'yeulaştı.
Küçükarmutlu'da bir evde
ölüm orucuna başlayan Canan
Kulaksız, dün sabah saat 09.00
sıralannda eyleminin 137. gü-
nünde yaşamını yitirdi. Edirne
F Tipi Cezaevi'nde DHKP-C
davasından tutuklu bulunan
Mehmet Kulaksız'ın yeğeni
olan Canan Kulaksız, Ege
Üniversitesi Fen Fakültesi 1.
smıföğrencisiydi.
Bedel ödemek
Canan Kulaksız, Cumhuri-
yet'te 13 Nisan günü yayımla-
nan röportajında şunlan söyle-
mişti:
"Yaşamayı ben de seviyo-
rum. Ama ne yazık ki hak al-
mak için bedel ödemek gereld-
yor. Içerdekilere tabuthık ha-
zniannuş. İçerde bunlar olur-
ken ben dışanda hiçbir şey ol-
mamışgibi vaşayamam. 8 met-
rekaretik hücrede kimsenin ya-
şamasımümkündeğildiıf Ab-
lası Zehra Kulaksız' ın da ölüm
orucunda olduğu Canan Ku-
laksız, "Bir aüeye iki genç kız
ağır bir bedel değil mi" soru-
muzu "Bedeli hisse yapıp afle-
lerebölüştürmemişler ki" diye
yanıtlamıştı.
Kulaksız'ın Küçükarmut-
lu'da bir evde bulunan cenaze-
si, dün öğle saatlerinde karan-
fillerle donatılmış bir sedyeye
konularak çıkanldı. Yaklaşık
300 kişilik topluluk, genç kızın
cenazesini, sloganlar atarak
meşalelerle sokak sokak do-
laştırdı. Kulaksız'm cenazesi
daha sonra Adli Tıp Kurumu
Morgu'ndan memleketi Ri-
ze'ye gönderildi.
12 kişi yaşamını yitirdi
Cezaevlerinde tecrite karşı
100'ü aşkın tutuklu ve hüküm-
lünün sürdürdüğü ölüm oru-
cunda daha önceki günlerde
Cengiz Soydaş, Bülent Çoban,
Adil Kaplan, Fatma Ersoy,
NergizGülmez.Tuncay Günel,
AbduDah Bozdağ,CelâlAlpay,
Erol EvciJ Murat Çoban yaşa-
mını yitirmişti.
Eyleme dışandan destek ve-
ren Gülsüman Ada Dönmez de
7 Nisan günü hayatını kaybet-
mişti. Tutuklu yakınlan Zehra
Kulaksız, Şenay Hanoğlu,
Mehmet An' Kanmaz, Mesut
Bedeli hayatıyla ödedi
Canan Kulaksız, Cumhuriyet'te
yayımlanan röportajında, "Yaşamayı
ben de seviyonım. Ama ne yazık ki
hak abnak için bedel ödemek
gerekiyor. tçerdekilere tabutiuk
bazuianmış. İçerde bunlar
olurken ben dışanda hiçbir şey
obnamış gibi yaşayamam" diyordu.
Bedeli dün hayatryla ödedL
Avcı, Hatice Yürekli, Fatma
Hülya Tümgan ve Ecevit AB-
şan Şanlı'nm da durumunun
kötü olduğu belirtiliyor.
Duyarhhga çağn
Bir grup tutuklu yakını dün
Beyoğlu Mis Sokak'ta ölüm
orucunun 167. gününde Anka-
ra'da yaşamını yitiren Murat
Çoban için anmatöreni düzen-
ledi. Ailelertarafindan yapılan
yoğun güvenlik önlemleri ara-
sında yapılan açıklamada, "in-
sanım diyen herkesin yaşanan
ölümlere karşı duyarh olması"
gerektiği ifade edildi.
Tutuklu ve hükümlü ailele-
ri, dün Ankara Numune Has-
tanesi önünde yaptıklan basın
açıklamasında da görüşmele-
rin başlatılması isteklerini yi-
nelediler. Aileler adına konu-
şan tutuklu Ablcan Soday 'ın
annesi Fadime Soday, 'Hayata
Dönüş' operasyonu sonrası
cezaevlerinin 'zindan içinde
zindan' halıne geldiğini ve şid-
detin dozunun arttmldığmı
söyledi. Öte yandan Adalet
Bakanı HikmetSamiTürk'ün
savcılıklara gönderdiği genel-
gede hastanelerdekı tutuklular
için refakatçi almabileceği be-
lirtilmesine karşm, ailelere bu
konuda zorluk çıkanldığı öğ-
renildi. Hastanelerdeki eylem-
cilerin, avukatlanyla görüş-
melerine de izin verilmiyor.
Bülent Çoban: Baba, bize kapının altından köpeğe atar gibi yemek atıyorlar
Böyle yaşamayı kabul edemem
HATtCE TUNCER
Gazete ve televizyon haberleri her
gün bir bilanço yayımlamaya
başladı: "Ölüm orucunda yaşamını
yitirenkrin sayısı «-'a ulaşa"_.
Sıradan sayılar gibi sunulanlar, ^ 1"
acıyla kavrulan yenı bir ailenin
dramını yansıtıyor.
Cezaevlerindeki ölüm orucu
eylemcilerinin yakınlan altı aydır,
her gün ölüm haberi alma
korkusuyla yaşıyor. Çocuklan
"Hücrefcre girmeyeceğiz'' diye
ölüme yatarken aileler de büyük bir
çırpınışm içinde. Kimisi basm
açıklamalan, protesto gösterileriyle
sesini duyurmaya çalışıyor, kendi de
ölüm orucuna yatıyor; kimisi
çocuğunu ikna ederek ölümden
kurtarmaya çahşıyor; kimisi
savcılıklara dilekçeler yazarak
çözüm istiyor.
Korkulan haberin geldiği, mahalle
karakolunun polisleri kapıyı çalmca
anlaşılıyor.
Kandıra F Tipi Cezaevi'nden
kaldınldığı Sağmalcılar Devlet
Hastanesi'nde ölüm orucunun 160.
günü olan 7 Nisan'da yaşamını
yitiren Bülent Çoban'm
anne ve babası bu acılı ailelerden.
Anne Melek Çoban, son bir kez
oğluna dokunamayışını gözyaşlan
içinde anlatıyor: "Hastaneye
tekeriekJi sandaryede getirdiler.
Operasyondan sonra sırtmdan,
bacağuıdan ve ayağmdan
yaralannuşü. Çok yakındu elimi
uzattun. Araya elini koydu bir
görevK. 'Dokunursan görüş biter'
dedi. Son bir kez dokunamadun."
Bülent Çoban, aılesıne son mektubu
ölüm orucunun 78. gününde yazmış.
Bülent Çoban'm annesinin ehnden
bırakmadığı mektuptan bırkaç satır
şöyle: "^Sizleri çok seviyorum. Size
layık bir eviat olmaya çahştun hep.
Eksiklerim, vanhşlanm otanuştur her
insan gibL Sizi hiçbir zaman
isteyerek üzrnedim. Bugün içinde
buluiıduğum koşullar ve
davraıuşlardan dolayı üzûlmeyin.
Burada benim yerimde olsanız beni
daha iyi anlarsınız. Ziyarete
geldiğinizde burayı ve bizleri
gördüğünüzde daha iyi
anlarnıyanırriır—"
Baba Niyazi Çoban "Fazla bir şey
istemedi çocuğum. Birliktc yemek
yiyecekleri yemekhane ve spor alanı
istedüer. Ortak yaşam alanı istediler
vani" diye konuşuyor.
Çoban, oğlunun neden ölüm
orucu yaptığıru, hücrelere
konulduğunu araştırmış, şöyle
devam ediyor: " Çocuğuma 'Bırak
ölüm orucunu' dedim. 'Böyle
konuşacaksanız bir daha gelmeyin'
dedt 'Baba, bize kapının altından
köpeğe atar gibi yemek atıyorlar.
Böyle yaşamayı kabul edemem'
dedi. Terörle Mücadele Kanunu'nun
16. maddesi nedeniyle çocuklan
tecrite koyuyoıiar. Çözüm yasa
değiştirmekse, değiştirsinler. Biz
yandık, başkalan yanmasın."
Kandıra F Tipi Cezaevi'nden kaldınküğı Sağmalcılar DevletHastanesi'nde ölümorucunun 160. günü olan 7Nisan'da yaşamını
yitirenÇoban'uı anne ve babası bu acıh ailelerden. Anne Melek Çoban son bir kez oğluna dokunamayışuun gözyaşlan içinde.
SlFIR NOKTASI /ORAL ÇALIŞLAR [email protected]
"12 Eyiül'de Türk Silahlı
Kuvvetleri'nin iktidara el ko-
yan üst komutanlargnıbunun
'Milli Güvenlik Konseyi' adını
alması kadar, milli güvenlik
kavramının bundan sonra
devlet ve toplum katında kay-
dettiği genişleme, işte bu
üluslararası konjonktür açı-
sından daha iyi anlaşılabilir."
Bülent Tanör ve Necmi
Yüzbaşıoğlu'nun birlikte ha-
zırtadıklan "1982Anayasası'-
na Göre TûrkAnayasa Huku-
ku" başlıklı kitap geçen gün-
lerde Yapı Kredi Yayınlan ara-
sında çıktı. Bülent Tanör'ün
dikkat çektiği 'üluslararası
konjonktür', Latin Amerika ül-
kelerindeki, Pakistan, Bang-
ladeş ve Güney Kore'deki
darbelere destek veren or-
tamdı. ABD'nin başını çektiği
Batılı ülkeler, ordulann bu tür
ülkelerde yönetime el koyma-
sını desteklemişlerya da ses-
sizce onaylamışlardı.
Bülent Tanör, o dönemi kı-
saca tahlil ettikten sonra,
1982 Anayasası'nı yaratan
darbeye Batı'nın yaklaşımını
şu şekilde özetliyor "Bu ve-
riler, Batı'nın bazı iktisadi ve
askeri merkezleh için Türki-
12 Eylül 'Yeşil' Hukuku
ye'de ordunun yönetime el
koymasını kâriı hale getiriyor-
du." Bu mantıkla işbaşına ge-
len ve her seyi 'milli güvenlik'
kavramına bağlayan 12 Ey-
lülcüler şunlan yaptılar "Bu
bağlamda, milli güvenlik ge-
rekçesiyle devletin el atma-
dığı hiçbir alan kalmayacak,
bu kavramiç ve dış savunma
anlayışını aşıp 'toplumun hu-
zur ve güvenliği'y/e ilgili her
alanayayılacak, anayasalye-
niden yapılanma da jeostra-
tejik bir içerik kazanacaktır."
Kenan Evren, bugüne de
damgasını vuran, 12 Eylül hu-
kukunu ya da hukuksuzluğu-
nu, Anayasa MaHkemesi üye-
lerinin önünde yaptığı şu ko-
nuşmayla ortaya koşmuştu:
"Anayasa Mahkemesi'nin
(önüne gelen) sorunlan, ön-
celikle devletin ülkesi ve mil-
letiyle bütünlüğü, Cumhuri-
yetin ve milli egemenliğin üs-
tünlüğü ve milli güvenliğin
idamesi açısından ele alma-
sı, bilahara (yani ondan son-
ra) iktisadi, siyasi ve sosyal
yönlerini düşünmesi (...) so-
rumluluk ve görevinin gereği-
dir."
İşte 12 Eylül askeri rejimi,
bu amaçla bir sistem kurdu.
Bu ülkeye egemen olanlar, ki-
me kızsalar, onu "milli güven-
liğin idamesi"ne karşı gördü-
ler.
Hangi ülkeyle sorun çıksa,
bu anlayışı gündeme getirdi-
ler. 12 Eylül Anayasası ve bu
anayasal sistemin parçası
haline gelen yasalar ve ku-
rumlar, Türkiye'yi içeriyle ve
dışarıyla kavgalı, "kızgın ül-
ke" haline dönüştürdü. Ka-
nunlar, sırf "güvenlik" için çı-
kanldı, paralar "güvenlik"e
harcandı, partiler "güvenlik"
kaygısı(!) ve gerekçesiyle kış-
la disiplini içinde örgutlene-
cek biryapıya kavuşturuldu.
öldürmek kolaylaştı. öldü-
renler güçlendi. Unutmayın
bu ülkede "Yeşil" denen
adamlartüredi. Yıllarca, dev-
letin kanatları altında öldür-
düler, soydular.
Buraya şimdi nasıl geldiği-
miz soruluyor. "Ye?/7"lenerek
geldik. "Yeşil" hâlâ yakaian-
madıysa, 12 Eylülcü rejim de-
vam ettiğindendir.
TÜSlAD'ın tıkanan siyasi
yapıyı çözmek için önerdiği
her şey, 12 Eylül Anayasası'n-
da ifadesini bulan anlayışı aş-
maya yönelik. Sonunda gö-
rüldü ki 12 Eylülcü "Yes7/"ler
sistemi, özgürlüğü tükettiği
gibi parayı da tüketti, ülkenin
enerjisini ve moralini de tü-
ketti. En çok adam öldürül-
düğü, en çok "devletin ülke-
si ve milletiyle bölünmez bü-
tünlüğü" seslerinin yükseldi-
ği dönemde, en çok soygu-
nun yapılması rastlantı mıdır?
Devir değişti. O dönemde
askeri darbelere destek ve-
ren işadamları ve ABD, bu-
gün ihtiyaçlar değiştiği için
sorunlara farklı yaklaşmaya
başladılar. ABD'nin Hazine
Bakanı, üstelik Bush'un Ha-
zine Bakanı, Kemal Derviş'e
para alabilmesi için oncelikle
"Siyasi Partiler Yasası" ve
"Seçim Vasas/"nındeğişme-
si gerektiğini anlatıyor. TUSİ-
AD, çok uzun bir zamandan
beri "demokratik değişim"\n
gereğine dikkat çekiyor.
Ancak, 12 Eylülcü sistemin
yarattığı terör ve korku orta-
mından beslenenler ise bir
türtü değişmek ve Türkiye'nin
değişmesini kabul etmek is-
temiyorlar.
Demokrasi ve özgüriükler
yönünde değişim Türkiye'nin
vazgeçilmez ihtiyacıdır. Bu
değişimin önündeki en temel
engel ise 1982 Anayasası ve
bu anayasanın yarattığı hu-
kuki ve siyasi yapıdır.
Bülent Tanör ve Necmi
Yüzbaşıoğlu, 1982 Anayasa-
sı'nı, bu anayasaya yön ve-
ren despotik mantığı, somut
olgulan değerlendirerek bü-
tün çıplaklığıyla gözler önüne
seriyorlar. Bu kitabın sayfala-
rı arasında dolaşırken yer yer
öfkeye kapılıyor ve 20 yıldır
böyle bir anayasanın bu ül-
keye nasıl yön verdiğine şa-
şınyor ya da böyle bir anaya-
sa, bu ülkeyi ancak iflasa gö-
türür diyorsunuz.
Kenan Evren'lerin hâlâ iti-
bar gördüğü, "Yeşil" gibi ka-
tillerin devlet görevlisi olarak
kullanıldığı bir ülkenin, neden
iflas ettiğini sormaya gerek
var mı?
2000'Lİ YILLARDA
ERDAL ATABEK
Hükümete Kranak
Kolay da...
'Hükümet istifa' diye alanlara çıkmak kolay.
'Hükümetistifa' diye sokaklarda yürümek de ko-
lay.
Hepsi iyi hoş da bu hükümeti, bu siyasal partile-
ri kimler seçti acaba?
Meclis'te beş parti var. Bu beş partinin hükümet-
leri de denendi. Demek ki bu beş parti de başanlı
hükümetler çıkaramıyor. DYP-Fazilet partisi hükü-
meti denendi, neler yaşandığı umanz ki akıllarda-
dır. Şimdi de geri kalan üç siyasal partinin hüküme-
ti işbaşında.
Hükümet başarısız. İstifa.
Miltetvekilleri bir şey yapmıyor, işe yaramıyoriar,
öyle mi?
Peki, iyi de onlan bu millet seçmedi mi? Onlan,
şimdi 'istifa' diye bağıranlar seçmedi mi?
Elbette ki onlar seçti.
Bugün seçim yapılsa gene onlar bugünkülerin
benzerlerini seçecekler.
Taban aynı taban. Tavan aynı tavan. Kimin kime
kızmaya hakkı var ki?
'Neden gitmiyorlar?' diye kızanlara sormak ge-
rekiyor: 'Sen neden göndenmiyorsun?'
Sen göndermiyorsun, çünkü ilişkini bozmak is-
temiyorsun.
Sen yapmıyorsun, çünkü 'Biraksilik olursa orta-
ya çıkanyansın, ben kurtulayım' diyorsun.
Sen bir çözüm aramıyorsun, çünkü elini taşın al-
tına sokmak istemiyorsun.
Sen kendine hiçbir soru sormuyorsun.
Sen kendini hiçbir zaman eleştirmiyorsun.
Sen 'Bu olan bitende benim payım ne?' diye bir
kaygı taşımıyorsun.
Şimdi başına gelenlerin ne olduğunu anlamak
zahmetine bıle katlanmıyorsun.
Hep bir kurtancı bekliyorsun.
Ama öyle bir kurtancı olacak ki, senin elin sıcak
sudan çıkıp soguk suya girmeyecek.
Senin ranatının hiçbir noktası bozulmayacak.
Sen rahatına bakacaksın, gününü gün edecek-
sin.
Olabilirse köşeyi dönüp 'Çok şükürpaçamızı kur-
tardık' diyeceksin.
Herkesin çalışıp didinip senin için birşeyleryap-
masını bekleyeceksin.
Yanında yanana bakmayacaksın, önünde düşe-
ni görmeyeceksin.
Işler ters gitmeye başlayıp da çare bulamayınca
herkese kızacaksın, herkesi suçlayacaksın.
Ama kendine asla kızmayacaksın, kendini asla
suçlamayacaksın.
Kendini asla eleştirmeyeceksin.
Böyle bir şey yapan olursa öfkeyle ona saldıra-
caksın.
Onu yerle bir etmeye çalışacaksın.
Onu suçlann en ağırianyla karalamaya çalışa-
caksın.
Hayır, böyle bir toplum sorunlannı çözemez.
Çözememesinden de bellidir ki bu toplum böy-
le bir toplumdur.
Bu toplumun sorunlan yok, bu toplumun kendi-
si sorun.
•••
önce bu durumu görmek gerekiyor. Öncelikli so-
runumuzu anlamak gerekiyor.
Neden böyle oluyor acaba?
Eğitim düzeyimiz düşük de ondan mı? Bence
hayır. Eğitimle ilgisi yok.
Fakirlikten mi oluyor? Bence değil, insanlar zen-
ginleştikçe davranışlar daha bozuluyor.
Yeni toplumsal kültür bu sosyal davranışlan
olumluyor da ondan.
Eski toplumsal küttürümüz sosyal sorumluluğun
sınıriannı aile yakınlan ile sınıriardı.
Yeni toplumsal kültürümüz kişiyi kendi paçasın-
dan sorumlu tutmayı akıllılık saydı.
Yeni toplumsal kültür; fırsatçılık, çıkarcılık, kendi
paçasından başkasına aldırmazlık üzerine kurul-
du. 80'lerden sonrasının kültürüdür bu. Özal kül-
türüdür bu.
Üluslararası kapitalizmin azgelişmiş ülkeler ver-
siypnu.
Üretmeden tüketeceksin.
Borç alacak, lüks yaşayacaksın.
Insanlan kandırmaktan çekinmeyeceksin.
Eline yetkiyi geçirip kendin ve çevren için kulla-
nacaksın.
Nasıl olsa toplumun hesap sorma yeteneği yok.
İnsanlar yapana kızmıyor, 'fırsatını bulup da ben
neden yapamıyorum' diye kızıyor.
Bu başımtza gelenler mi? Olan bitene göre az bi-
le.
Gelişmiş ülkelerin yönettiği, sadece tüketici ola-
rak önem taşıyan bir toplum.
Kızmak kolay da bunu anlayıp külahını önüne
koymak zor.
e-mail: erdalatak(§ superonline.com
Faks:0212-51390 98
Alpay Tuncett'de, Çoban
Tokat'ta toprağa verildi
TUNCEIİ/TOKAT
(Cumhuriyet) - Ölüm
orucunun 174. günün-
de Izmir Buca Ceza-
evi'nde yaşamını yiti-
ren Celal Alpay'm ce-
nazesi önceki gün
memleketi Tunceli'de
toprağa verildi. Sincan
F Tipi Cezaevi'nde
ölüm orucunu sürdü-
ren ve eyleminin 167.
gününde yaşamını yi-
tiren Murat Çoban'ın
cenazesi ise Tokat'ta
kimseye haber veril-
meden defhedildi.
TİKKO üyesi ol-
maktan 12 yıl 6 ay ha-
pis cezasına çarptınlan
Celal Alpay, ölüm oru-
cunun 174. gününde
Izmir Buca Ceza-
evi 'nde cuma günü ya-
şamını yitirmişti. Al-
pay'm cenazesi önceki
gün Tunceli'nin Maz-
git ilçesi Örs Kö-
yü'nde yaklaşık 500
kişinin katıldığı tören-
le toprağa verildi. Al-
pay'ın cenazesi evin
önünde yapılan dini tö-
renin ardından bir süre
eller üzerinde taşmdık-
tan sonra "Celalyoldaş
öhımsüzdür" sloganla-
n eşliğinde Örs Köyü
Mezarlığı'nda toprağa
verildi.
Sincan F Tipi Ceza-
evi'nde ölüm orucu
eylemine katılan ve
Numune Hastane-
si'nde yaşamını yitiren
DHKP-C davası tutuk-
lusu Murat Çoban'm
cenazesi de önceki gün
akşam saatlerinde
kimseye haber veril-
meden memleketi To-
kat'ın Almus ilçesi
Çambulak Köyü'nde
toprağa verildi.