Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
1 6 NİSAN 2001 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA
EKONOMI / ekonomi@cumhuriyet.com.tr 13
Katbnlar
vergide zirveye
oynuyop
• İSTANBUL(AA)-
FCadınlar, gelir vergisi
rekortmenleri
sıralamasında zirveye
oynuyor. Istanbul'da
2O00 yıhnda tahakkuk
eden vergileri nedeniyle
en yüksek gelir vergisi
ödeyecek rekortmenler
listesinde ilk 6 içinde 5
kadın yer aldı. Bu yılki
rekortmen listesinin 2.,
3., ve4. sırasınıKoç
Topluluğu'nun
kurucusu Vehbi Koç'un
kızlan Daime Sevgi
Gönül, Semahat Sevim
Arsel ve Suna Kıraç
paylaştı. Koç Holding
Yönetim Kurulu
Başkanvekili Suna
Kıraç, ücret gelirleri
karşıhğı tahakkuk eden
1 trilyon 605 milyar lira
vergi ile Istanbul'da bu
yıl dokuzunculuktan
dördüncülüğe
yükselmiş oldu.
fizelsektoran
ysüpnnlsn
• ANKARA(AA)-
Türkiye'de özel sektör,
son 10 yılhk dönemde
345 milyar 486 milyon
dolar tutannda yatınm
gerçekleştirirken
devletin yatınm tutan
82 milyar 352 milyon
dolarda kaldı. 1990-
2000 döneminde özel
sektör yatınmlannın
büyûk bölümü konut,
ulaştırma ve imalat
sanayiine yönelirken
devlet ise yatınmlannın
büyük kısmını
ulaştırma ve enerjiye
ayırdı. Özel sektör,
dolar bazında en yüksek
yatınmı 39 milyar 264
milyon dolar ile 1997
yılında yaptı.
lUrizme
denizden destek
• ANKARA(AA)-
Denizyolu ulaşımının
geliştirilerek
ekonomiye katkı
sağlanması amacı ile
yapımı planlanan 4 yeni
liman projesinin "yap-
işlet-devret" sistemine
göre inşa edileceği
öğrenildi. Ulaştırma
Bakanlığı'na bağlı
Devlet Liman ve Hava
Meydanlan Inşaatı
(DLH) Genel
Müdürlüğü'nün 2000
yılı faaliyet raporunda
yer alan bilgilere göre
finansmanın
özkaynaklardan
karşılanması planlanan
ve yatınm programına
alınan Iskenderun
limanı konteyner
terminali inşaatı.
Çanakkale limanı üst
yapı tesisleri, îzmir
limanı tarama tevsi ile
Bodrum yolcu iskelesi
inşaatlannın söz konusu
model çerçevesinde
inşa edileceği belirtildi.
Deli dana yakın
izlemede
• KONYA(AA)-
Konya Tanm Müdürü
Sami Vurucu, deli dana
bastahğı konusunda
yurt genelinde
yürütülecek projenin
Konya ayağmda,
sınirsel hastalıldara
özgü belirti veren
bayvanlann titizlikle
izleneceğini bildirdi.
Yurucu, 1986 yılmda
Ingiltere'nin ardından
bazı Avrupa ülkelerinde
görülen deli dana
hastalığının Türkiye'de
görülmediğini, ancak
tedbirli olmak zorunda
dduklannı söyledi.
Prof. Huffschmid, Türkiye'nin kamu ağırlıklı bir program uygulaması gerektiğini söyledi
'Ehş borcu geri plana âbn'
HİLMİTOZAN
BREMEN/FRANKFURT -
Türkiye'deki mali ve ekono-
mik krizin çözümü için neoli-
beral kanattan ulusal paranın
iptali önerisi gelirken IMF po-
litikalannda ısrann Türkiye'yi
daha derin bir çıkmaza sürük-
leyeceği anımsatıldı. Türk eko-
nomisinin dış borç ödemeleri-
ne öncelik vermeden kamu
ağırlıklı bir demokratik kalkın-
ma planına yönelmemesi du-
rumunda, yaşadığı çıkmazdan
kurtulamayacağı savunuldu.
Almanya'daki Bremen Üni-
versitesi'nde öğretim görevli-
si olan Prof. Dr. Jörg Huffsch-
mid, Türkiye ve Arjantin'de
yaşanan ekonomik krizleri
Cumhuriyet için değerlendir-
di. Prof. Huffschmid, dûnya-
nm 2 ayn bölgesinde patlak
veren mali krizlerin temelin-
de, 2 ûlkenin de yüksek dış
borçlanma sarmalının yattığı-
• Jörg Huffschmid, Türkiye'nin gelecekte, yaşanan bu krizi nasıl aşabileceği
konusunda bir öngörüde bulunmanın mümkün olmadığını açıklarken "Türkiye
uluslararası mali kuruluşlann türküsünü çığırmaya böyle devam ederse çok daha
ağır sorunlar ve sert toplumsal kutuplaşmalarla karşı karşıya kalacaktır" dedi.
nı vurguladı. Dış borçlanma-
nın bir yanıyla çok önemli bir
ekonomik sorun olduğuna işa-
ret eden Huffschmid, "Çünkü
ürctimin büyük bir kısmı İU-
kenin gelişmesi için değil, çoğu
zaman spekülatif nedenİerle
ülkede olan yabancı sermaye-
ye gidiyor" dedi.
'IMF alacakhyı düşünûr'
Yüksek dış borçlanmanın
Uluslararası Para Fonu'nun
(IMF) ulusal iktisat politika-
sındaİci nüfuzunu arttırdığına
dikkat çeken Jörg Huffschmid,
"Bu, kuşkusuz alacakhlann çı-
karlan için yapılryor. Çünkü
IMF'nin kredi anlaşmalann-
da, önce alacakhlar düşünülü-
yor. Sosyal sorunlann giderü-
mesi ise arka planda" görüşü-
nü dile getirdi. IMF'nin, ka-
rarlaştınlan koşullann yerine
getirümemesi durumunda kre-
dileri geri çektiğini ve böyle-
likle krizlere ivme kazandırdı-
ğını belirten Prof. Huffschmid,
Türkiye'de de bunun yaşandı-
ğını vurguladı.
Türkiye'deki ekonomik kri-
zin şu andaki haliyle, AB ve
özellikle Almanya ekonomisi-
ne bir etkisi ohnayacağını bil-
diren Huffschmid, "Türkiye
ekonomisinin Almanya ve
ABD ekonomileri arasında
bağiantılar ve bağunhhklar
çok eşitsiz. Türkiye ekonomisi
AB'ye büyük ötçüde bağunh,
ama tersi söylenemez" dedi.
Prof. Jörg Huffschmid, Tür-
kiye'nin AB'de en önemli tica-
ret ortağı Almanya'nın, yaşa-
nan krizde sessiz kalmasını şu
sözlerie yorumladı:
"Berlin'in bu krizin üstesin-
den gebnek için önemli bir rol
oynamak istediğbü sanmryo-
rum. AB de şimdiye kadar çok
çekimser davrandL"
Dönüşûm mümkün
Jörg Huffschmid, Türki-
ye'nin gelecekte, yaşanan bu
krizi nasıl aşabileceği konu-
sunda bir öngörüde bulunma-
nın mümkün olmadığmı açık-
larken de "Türkiye uluslara-
rası maK kuruluşlann türkü-
sünü çığırmaya böyle devam
ederse, çok daha ağır sorunlar
ve sert toplumsal kuruplaşma-
Simit arbk
6
lüks' yiyecek oldu
Ekonomik kriz
vatandaşuı en ucuz
yoldan açhğnu
yabşürmak için yediği
simidi de vurdu. Simit
saüşlan son zamanlarda
yarryadüştü.
Vatandaşlar arasında
espri fle kanşık
"susamh piliç" olarak
nitelendirifcn simidi
yemek bugünkrde lüks
oldu. Simit satıcılan ve
vatandaşlar arasında
yapüan araştirmaya
göre, simhçUer yeterince
satamamaktan,
vatandaşlar ise sokakta
açhklannı yatışürmak
için bir simit büe
: . alamamaktan
şikâyet ediyor.
laria karşı karşıya kalacakbr"
dedi. Prof. Huffschmid sözle-
rini şöyle sürdürdü:
"Ben Türkiye uzmanı deği-
Bm ve her derde deva bir reçe-
tede tanımıyonım.Ama şunun
farkmdayun: Türkiye'de, ha-
len piyasa radikalizmi teşvik
edfliyor. Düzgüo siyasiyapdan-
ma otmadan, bu radikaUzm,
hızh özelleştirnıe, piyasalann
kapsaınhbirşekfldeserbesdeş-
tirilmesi ve açılmasıyla ülkede-
ki en güçlü yerii ve yabancı şir-
kederin kârlannı aşuı arrünr,
fakat genel büyümeyi engeller
ve işsizük oranmı yükseltir."
Buna karşılık iç talebi arttır-
mayı hedefleyen ve kamu sek-
törü ağırlıklı demokratik kal-
kınma planını da içeren alter-
natif bir politika izlenebilece-
ğini belirten Prof. Huffsch-
mid, "Para ve maüye potitika-
laruun hedefi enflasyon ve ka-
mu harcamalannı düşürmek
değiL, daha çok insanlann ve iş-
letmeterin verimhiiğini artör-
mak olmalı" dedi. Türkiye'de
yaşanan kriz sürecinde dış
borçlann geri ödenmesine ön-
celik tanınması gerekmediği-
ni vurgulayan Jörg Huffsch-
mid, bunun için bir morator-
yum anlaşması yapılabilecegı-
ni ya da gerekırse tek taraflı
ilan edilebileceğini söyledi.
Yabancı sermayenin, bu şe-
kilde uygulanan ekonomiyi
canlandırma yöntemlerini sa-
bote etmek amacıyla yurtdışına
kaçabileceğıni de anımsatan
Huffschmid, bunu engellemek
için de sermaye ihracının kısıt-
lanabileceğini veya belli bir dö-
nem için yasaklanabileceğini
belirterek şöyle devam etti:
"Malezya hükümetinin, ser-
mayenin kaçmasma karşı akn-
ğı başanh önlemleri, Türk hü-
kümeti neden alamasuı ki?
IMF, Dünya Bankası ve uhısfat-
raraa malipiyasalardakibüyük
aktöriere bağunhlıktan kuıtul-
mak için olanaklarvar. Ama bu
olanaklar, sadece güçlü ve de-
mokrarikbirtoplurnsalhareket
terndmfegeı^deştirifebOirf
D U N Y A E K O N O M l S İ N E B A K I Ş / ERGÎN YILDIZOĞLU LONDRA ergin.yildizoglu@btinternet.com
ABD ile Çin arasında geçen hafta ya-
şanan gerginlikleri, dünya ekonomisinin
dinamikleriyle birlikte değerlendirince,
insanın aklına "yeni bir süper gücün
doğum sürecine mi şahit oluyoruz?"
sorusu geliyor.
Kötüden daha kötüye doğru
Önce dünya ekonomisine bakalım.
Geçen hafta açıklanan veriler, ABD, Ja-
ponya ve Avrupa'da ekonomik koşulla-
nn bozulmaya devam ettiğini gösterdi.
Cuma günü, işsizlik artış oranlarını, top-
lam satışlardaki gerilemeyi ve tüketici
güveni endekslerini aktaran Wall Street
Journal'a göre ABD ekonomisi "kışın
yaşanan duraklamanın ardından, da-
ha da kötüleşmeye başladı" (13/04)..
Aynı gün Bloomberg'in, Japonya'ya iliş-
kin benzer bir yorumunda Japon
Hükümet Ofisi'nin, 1995'ten bu yana ilk
kez bu kadar kötümser bir rapor yayım-
ladığı, ekonominin durumuna ilişkin "Za-
yıflamaya devam ediyor" ifadesini kul-
landığı aktarılıyordu. Rapora göre Ja-
ponya'da ihracat, yatırımlar düşüyor, if-
iaslar hızla artıyor. Hükümet Bürosu Is-
tatistik Bölümü Başkanı Harihrto Arai'ye
göre "zayıflamaya devam etmek" ifade-
leri, aşağıya doğru grtmek anlamına ge-
liyor.
Avrupa Merkez Bankası Başkanı Du-
isenberg in faizleri indinmeyeceğine iliş-
kin açıklamasındaki "Küresel resesyon
riskine ilişkin hiçbir gösterge yok" ifa-
delerini yorumlayan Morgan Stanley
Dean Witter ekonomistlerinden Eric
Chaney'ın, Duisenberg'in yaklaşımını,
"küstahça olmasa bile akılsızca" olmak-
la suçlayan yazısının başlığı ise, "Avru-
pa'nın üzerinde kara bulutlartoplanı-
yor" idi. (12/04) Chaney, Avrupa'nın,
ABD'deki yavaşlamadan etkilenmesinin
yanı sıra, içerde de tüketici talebinin za-
yrflamakta olduğuna dikkat çekti. Özel-
likle telekom endüstrisinde koşullar hız-
la kötüleşiyordu.
Diğer taraftan, önemli uluslararası
ekonomik kurumlar da projeksiyonlannı
daha aşağı çekiyorlar. Örneğin, Nobel
ödüllü ekonomist Lavvrence KJein baş-
kanlığında hazırlanan ve 60 ülkeyi kap-
sayan Birleşmiş Milletler raporunun,
2001 yılı büyüme projeksiyonunu yüzde
4'ten yüzde 2.4'e, Dünya Bankası'nın
da dünya ekonomisi büyüme projeksi-
yonlannı yüzde 3.4'ten yüzde 2.2'ye çek-
tiği görülüyor. OECD'de Euro bölgesi bü-
yüme projeksiyonunu yüzde 3.1'den
yüzde 2.1'e indirmiş. (www.wsws.org
12/04)
Yeni bir denge unsuru: Çin
Çin, Asya Krizi sırasında bölgede bir
istikrar odağı olmuş krizin daha fazla ya-
yılmasını engellemişti. Çin'in bugün yine
ekonomik istikrarını korumaya, dünya
ekonomisinde nispeten korunaklı bir
Bir Siiper Güç Doğarken
bölge olarak kalmaya devam ettiği gö-
rülüyor. Tarihe baktığımızda, süper güç-
lerin, hegemonik devletlerin, her zaman
krizlerde sürekli olarak ekonomik istikra-
nnı, en azından göreli olarak koruyabilen
ülkelerarasından çıktığını görüyoruz. An-
cak göreli istikrar yetmiyor, süper güç
adayı ülkenin, dünya ekonomisinin geri
kalanına sunduğu ekonomik olanaklar-
la bir lokomotrf ya da dengeleyici un-
sur olmaya başlaması gerekiyor. Mor-
gan Stanley Baş Ekonomisti Stephen
Roach'agöre, bugün Çin dünya ekono-
misinin tekrar dengeye gelmesinde
önemli rol oynamaya aday bir ülke.
Örneğin dünya ekonomisindeki daral-
maya paralel gerileyecek ihracat potan-
siyelini göz önüne alan Çin merkezi yö-
netimi, bu yıl ekonomik büyümede ağır-
lığı özellikle iç pazara veriyor. Dünyanın
ikinci büyük döviz rezervine sahip Çin,
bir taraftan banka sektöründeki batık
alacakları sistemli bir biçimde temizler-
ken diğer taraftan yollar, köprüler vb gi-
bi altyapı yatınmlanna öncelik veren bir
kamu maliyesi politikası izliyor. Bu yüz-
den hem ağır sanayi çıktısı bu yılın ilk üç
ayında yüzde 13 büyüdü hem de sana-
yi çıktısı büyüme hızı martta yüzde 11.2
olması beklenirken yüzde 12.4'e yüksel-
di. Diğer taraftan, Asya Krizi ülkelerinin
ihracat büyüme hızlan negatif olurken
Çin'in ihracatı martta, yıllık yüzde 14.9
arttı. Çünkü, Çin'in ihracatının önemli bir
kısmı "yeni ekonomi" mallanndan değil
eski ekonominin dayanaklı tüketim mal-
lanndan oluşuyor. ABD'deki "yeni eko-
nomi" krizinin etkilerine karşı nispeten
korunaklı (Global Economic Forum
12/04).
Casus uçak olayı
Böylece Çin, dünyanın başka bölge-
lerinde sıkışan yatınmcılara, hızla büyü-
yen bir iç pazar, hem istikrarlı hem de gü-
venlikli bir ekonomik ortam sunuyor. Ya-
bancı yatınmcılar da Çin'e girmek için
yanş ediyorlar. Geçen yıl Çin'de 40 mil-
yar dolardan fazla doğrudan yabancı
sermaye yatınmı gerçekleşti. Ancak
ekonomik istikrar ve denge unsuru ol-
mak, korunaklı ve verimli bir ekonomik
alan sunmak, hegemonik güç olmaya
aday bir süper güç olmaya yetmez. Si-
yasi, diplomatik ve askeri bir etkinlik de
gerekir. Bu açıdan, Çin için, "casus uçak
olayı" işlevli oldu.
Çin, bir süredir geliştirmekte olduğu
yeni süper denizaltılan (Stradfor, 04/04)
ve Hainan Adası'ndaki uzay çalışmala-
nnı, balistik füze tesislerini dinleyen,
Çin'in Güney Çin Denizi'ndeki petrol
yollanna yönelik kapasitelerini ölçme-
ye çalışan (Jane's Defence 10/04)
EP-3 casus uçağını, 1 Nisan günü
uluslararası hava sahasında yakaladı,
Hainan Adası'na inmeye zoriadı. Uça-
ğın personeli 11 gün adada tutuklu ka}-
dı ve serbest bırakılmalannı sağlamak
için, ABD hükümetinin Çin'e, EP-3'ü
mecburi inişe zorlayan Çin pilotunun
yaşamını yitirmesinden dölayı "çok ûz-
gün" olduğuna ilişkin bir mektup ver-
mesi gerekti. "Dünyanın en gelişmiş
teknolojisine sahip casus uçağı" (Ja-
ne's Defence) EP-3 ise hâlâ Ha-
inan'da ve Çin uzmanlan tarafından irv
ceteniyor.
ABD resmi kaynaklan ve New Yon\
Times, VVashington Post gibi gaze-
teler gelismeleri ABD'nin bir zaferi ola-
rak sunsa da uluslararası kamuoyu,
özellikle de Asya bölgesi ülkeJeri, sü-
reçten, esas kazançlı çıkanın Çin oldu-
ğunu düşünüyorlar. Güney Kore Han-
kook llbo gazetesi, sonucu Çin'in za-
feri olarak yorumladı. Tayvan'daçıkan
China Tımes "Komünist Çin kesinlik-
le muzaffer" dedi. Ingiltere'cte The Gu-
ardian, Fransa'da Le Monde Çin'in
kazançlı çıktığı yönünde yorumlar ya-
yımladılar.
ABD sağının etkili yorumculan da bu
kanıyı paylaşıyorlar. Muhafazakâr We-
ekly Standard'ın editörleri William
Kristol ve Robert Kagan derginin bu
haftaki sayısında olayı yorumladıklan
yazılanna "Ulusal Aşağılanma" baş-
lığını koydular. The New Republic
dergisinin yorumlan da benzertonday-
dı. Kısaca özetlersek: 1) Asya bölgesi
siyasi/ diplomatik kültürü içinde bakıl-
dığında ABD'nin "çok ûzgûnüm" ifa-
deleri, Çin'in saygınlığını çok yükselt-
ti. 2) Çin'de milliyetçilik daha da güç-
lendi, yönetimin prestiji arttı. 3) Çin,
ABD'nin "bumunu sürterek" adeta
Mao'un "Emperyalizm Kâğrttan
Kaplandııi" tespitini doğruladı. Cent-
ral Asian Times'ın bir yorumuna gö-
re (13/04), bu durum Rusya savunma
çevrelerinin gözünden kaçmadı. Pu-
tin'in ABD- Çin gerginliğini kullanma-
ya hazırlanırken Çin'le stratejik işbirli-
gini geliştirme eğilimini güçlendirdi.
4) Nihayet Çin hem EP-3'ü inceleye-
rek paha biçilmez bilgilere ulaştı hem
de ABD'nin özür dilemesi, bu ülkenin
bölgedeki casus uçuşlannın meşruiye-
tini şüphe altına soktu.
Far Eastern Economic Review'e
gdre Çin, bir süredir bölgede en güç-
lü ülke olduğunu kanıtlamaya çalışı-
yor. Gasus uçak olayı Çin'in bu hedef
doğrultusunda çok önemli bir adım at-
masına katkıda bulundu.
ANKARA PAZARI
YAKUP KEPENEK
Geçmişle Gelecek
Güçlü Ekonomiye Geçiş adıyla kamuoyuna
açıklanan yeni istikrar programı, birçok olumlu ve
olumsuz özellik içeriyor. Bunlann tamamını bu yazı-
da ele alma olanağı yok; yalnızca kimi özelliklerine
değiniliyor. Kaldı ki, cumartesi günü açıklanan, prog-
ramm ikinci aşamasıdır. Ne kadar dış kaynak sağ-
lanabileceği açıklık kazandıktan sonra üçüncü aşa-
ma da tamamlanacaktır.
Önce, bir noktaya değinilmelidir. Programın böy-
le parçalı açıklanması, belirsizliklerin sürmesi
sonucunu verir ve ekonomik işlemcilerin önlerini
görmeleri açısından hiç de olumlu değildir.
Programın en olumlu yönü, yalnız fiyat istikrannı
değil, ekonominin reel kesimini, yani üretim ve dış-
satım artışını da temel hedef saymasıdır. Ancak bu
doğru ve önemli amaca giden yol haritasının çizimin-
de çok büyük eksiklerin bulunduğu da söylenebilir.
Program, doğru birtutumla, 1990 sonrası on yılı-
nı değerlendiriyor. Ancak değerlendinme yalnızca
ekonomi tekniği açısından yapılıyor; dönemin hü-
kümetterinin sorumluluğu tümüyle göz ardı ediliyor.
Örneğin bu dönemde ikiye katlanan dış borçlann
nasıl kullanıkjığı üzerinde durulmuyon kamu ban-
kalannın borca batanlmasının yönetimsel ya da si-
yasal sorumluluğu bir yana bırakılryor. Gerçekten
de bu dönemde alınan yaklaşık 60 milyar dolar dış
borç nasıl kullanıldı? Sürekli vurgulanan kamu ban-
kalannın 20 milyar dolara ulaşan zarartan; özel ba-
tok bankalardan kaynaklanan 15 milyarlık zarann si-
yasal sorumlulan nerede? Ya iç borçlar ve bunlara
ödenen bütçelerin kimi yıllar yansını götüren yük-
sek faizler? Program, 2000 Eylülü'nden başlaya-
rak "faiz oranlanna yansıyan bozulma"y\ saptıyor;
ancak o günlerde neden önlem alınmadığını ses-
siz geçiyor. Eğer doğru bir gelecek kurmak ama-
cıyla geçmiş irdelenecekse -ki irdelenmeli- bu so-
rulann da yanıtı verilmeliydi.
Program, "vergi oranlannın yüksek" ve "vergi ta-
banının dar" olmasını, "kamu geliherinin temel so-
runu" sayıyor. Bunun sonucu olarak da vergi top-
lanmasının yetersiz kaldığı ve vergi yükünün adalet-
siz bir biçimde dağıldığı vurgulanıyor. Doğru da,
program, 1998'de çıkanlan ve özünde kayrt dışı eko-
nomiyi kayıt içine almayı amaçlayan Vergi Yasası'nın
başına gelenlen tümüyle atlıyor. Yasanın, biryıl son-
ra, kimler tarafından ve neden bir yana bırakıldı-
ğını ve bundan dogan büyük kaytplan görmezlik-
ten geliyor.
• • •
Program yine doğru bir tutumla kamu maliyesini
sağlamlaştırmaya büyük önem veriyor. Ancak, prog-
ramın bütçe gelir ve giderieri yaklaşımı, uzun dö-
nemli gelişrne açısından hiç de sağlıklı değildir.
Kamu maliyesi önce sağlam gelirlere dayanmalı-
dır. Oysa, programın vergiler konusundaki yaklaşı-
mı tam anlamıyla yanlıştır. Bu köşede sürekli olarak
vurgulandı; vergilerin içinde varlıklı-yoksul aynmı
yapmayan ve bu nedenle de en haksız olanı do-
laylı vergilerdir. Türkiye'de dolaylı vergiler göreli ola-
rak yüksektir ve bu nedenle de çok büyük bir vergi
haksızlığı vardır. Program, bu durumu çok daha
ağıriaştınyor.
Konsottde Bütçe Vergi Gelirteri / Topiam Ulusal Gelir
(GSMH)-Yüzde
Dolaysız
Dolaylı
Topiam
1999
8.6
10.3
18.9
2000
8.6
12.4
21.0
2001
7.3
13.3
20.5
İçinde bulunduğumuz 2001 yılında topiam ulusal
gelirin yüzde üç oranında azalacağı öngörüldüğüne
göre, topiam vergi gelirierinin, yüzde 21 'den yüzde
20.5 düşürülmesi yada 0.5 puan azaltılması doğru
sayılabilir. Ancak, burada büyük bir haksızlık yapıl-
makta ve dolaylı vergilerin topiam içindeki payı yüz-
de 12.4ten yaklaşık bir puan arttınlarak yüzde 13.3'e
çıkanlmaktadır. Program bu bağlamda aynca somut
birtutum da izliyor; akaryakıttüketim vergisi (ATV)
en az hedeflenen enflasyon oranında sürekli art-
tınlacak ve topiam ulusal gelir içindeki payı yüzde
2£ olacaktır. Akaryakıt tüketim vergisinin nasıl zin-
cirleme olarak tüm ürün ve hizmetlerin fiyarJanna
yansıdığı bilinmektedir. Bu durumda, programın iç
kaynak yükü her zaman olduğu gibi, toplumun yok-
sul kesimlerinin üzerine yüklenmektedir.
Bütçe giderieri iyice kısılıyor bu yıl reel olarak
yüzde 9 oranında azalması öngörülüyor; bütçenin
personel giderieri de azaltılıyor. Bu durumda, kamu
çalışanlannın enflasyona ezdirilmeyeceği sözü,
esa6 olarak boşlukta kalacaktır. Artan işsizlik ile bir-
likte, yıllardır kaynaksızlık nedeniyle yıkıma uğrayan
eğitim, sağlık gibi en temel kamu hizmetlerinin ye-
rine getirilmesi de iyice güçleşecektir.
Emeğryle geçinenleri ekonomik olarak daha da
sıkıştıran ve ezen bir programdan güçlü bir ekono-
miye geçiş çıkar mı? Izleyip, göreceğiz.
e-posta: yakup@metu.edu.tr
Hızlı tren projesi bitirilemiyor
Demir ağlarpas tuttu
Ekonomi Servisi -
Planlama çalışmalan
1970 yılında başlatıla-
rak DPT tarafından ha-
zırlanan raporlar doğ-
rultusunda Devlet De-
miryollan Genel Mü-
dürlüğü tarafından yü-
rütülen Arifiye-Sincan
çift hat demiryolu pro-
jesi 26 yıldır tamamla-
namadı. 2001 Yılı Yatı-
nm Programı'na alı-
nan Ankara- Is-
tanbul hızlı
tren projesi,
Türkiye'de
yanm kalan
kamu projelerinin en
çarpıcı örneğini oluştu-
rurken, yatınm tercih-
lerinde ülke koşullan ve
çıkarlannın gözetilme-
diğinin de kanıtı olarak
göze çarpıyor.
2 katrilyon 941 tril-
yon liraya malolacağı
hesaplanan ve bugüne
kadar sadece 301 tril-
yon lıranın aktanldığı
projeye 2001 yılı yaö-
nm programında 1 tril-
yon liralık kaynak akta-
nlması öngörüldü.
450 kilometre uzun-
luğundaki projede bu-
güne kadar sadece 10
küometrelik tünelin ya-
pım çalışma-
lan tamam-
landı. Kara-
yolu taşıma-
cılığına alter-
natif olarak
1970'li yıl-
larda yatınm
programına alınan Ari-
fiye-Sincan çift hat de-
miryolu projesi maliyet
analizinin yüksek oldu-
ğu gerekçesiyle ta-
mamlanmazken aynı
güzergâhtaki otoyol
projelerine çok daha
yüksek tutarlarda para
aktanldığı görülüyor.