Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
16 NİSAN 2001 RAZARTESİ CUMHURJYET SAYFA
1
1_JR kultur@cumhuriyetcom.tr 15
Bertolucci'nin sansürsüz gösterilecek olan 'Paris'te Son Tango adlı yapıtına bilet kalmadı
Eıı ekonomik yaflaııaıı fîlıı ıÎSMMIU 20.U1USLARARASI
S FİLM FESTİUALİ
CUMHUR CANRAZOĞLÜ
Festival bu yıl yolculuğuna iyi
başladı ve birkaç filmın biletleri da-
ha şimdiden tükendi. Emek'te bu-
gün iki kez gösterilecek Bertoluc-
d'nin Paris'teSon Tango'su da bun-
lardan bırı. KaçıraJilar üzülmesin;
aldığımız bilgiye göre 22 Nisan'da
Reu'te tekrarlanacak gösten için
hâlâ bilet bulunabiliyormuş. Pa-
ris'te Son Tango'da ikı öykü ve iki
vücut boş bir apartman dairesinde
buluşuyor. Kısa siire önce boşan-
mış, orta yaşh, Amerikalı Paul
(Brando) ile Parisli genç bir kız Je-
anne'ın (Schneider) sevişmek için
kapandıkJan bu mekân bir tür ilkeJ
mağara işlevinde. Birbirlerinin ad-
lannı dahi bilmeden sadece tensel
bir ilişki için orada iki vücut.
Türkiye dahil dünyanın birçok ye-
rinde sansürle başj derde giren
70'lerin 'skandal filmi', beyazper-
dedeki pornonun kitlelertarafından
kabulgörmediği dönemde 'tereyağ-
h' cinsel ilişki sahnesi nedeniyle gü-
nah keçisi yapılrruş, ancak birçok
tabuyu da gündeme getırerek tartı-
şılmasını sağlamıştı. Bertoluc-
ci'nin, kapalı mekânın avantajsızh-
ğını sıradışı müzik, Storaro'nun ışı-
ğı ve görünrüleriyle aştıgı Paris'te
Son Tango, sinenıa tarihinin belki
de en ekonomik yaşlanan filmlerin-
den biri.
etmişli yıllann skandal filmi 'Pariste Son Tango', David Comptron'unsosyal
bilimkurgu niteliğindeki yapıtı 'Naklen Ölüm', Heneke'nin kent üçlemesinin en iyi
parçası 'Tesadüfi Bir Kronoloji 71' ve San Sebastian'dan en iyi yönetmen ödülü
çıkartan Reza Parsa'nın 'Fırtına'dan Öncesi' günün seyretmeye değer filmleri arasında.
_ Emek'in ikinci klasiği Naklen
Ölûm'de ise kahraman kansere ya-
kalanmış ve yaşamının sonuna gel-
miş yazar Katherine (Schneider).
Yazann son günlerini yayımJamak
isteyen televizyon kanalı, birelema-
nının (Keitel) beynine mini kamera
saklayarak onun şahit olduklannı
geniş kitlelere aktarmaya başlıyor.
David Comptron'un The Continu-
ous Katherine Mortenhoe adlı ro-
manından beyazperdeye aktarılan
bu 'sosyal bilimkurgu', özel efekt
yardımı olmadan Glasgow'un yalın
ortamında medyanın ölümsüz oldu-
ğu, özgürlüğün nasıl vahşi sonuçlar
doğurduğu ve ölümün yaşamaya
tercih edilebildiği bir dünyaya doğ-
ru nasıl yuvarlandığımızı irdeliyor.
Atlas'ın filmlerinden MutJu Son
ise Bertolucci kadar olmasa da ül-
kesi Güney Kore'de cesur görüntü
ve diliyle olay yaratrruş, Seul'un va-
roşlannda yaşanmış zinaya erkekle
kadının farklı bakışını yansıtıyor.
iki gündür festivalde Haneke'nın
insanoğlunun 'duyarsızlaştmlma'
operasyonuna getirdiğı eleştiriden
doğmuş kent üçlemesinin Yedinci
Kıta ve Benny'nin Videosu adlı
ayaklannı izledık. Bu kez sıra son
film Tesadüfi Bir Kronoloji 71 par-
çasında. Bizce üçlemenin en iyi ya-
pıtı.
Sinepop'ta gün Marco Tıuüo Gi-
ordana'nın (Pasoloni, Un Delitto
Italiano'yu da yapmıştı) Yûz
Adnn'ıyla başlıyor. Mafyayı özgün
mekânlannda anlatmayı deneyen
Giordana, festivaldeki Italyan Sine-
ması bölümünün en iyi yapıtlann-
dan birini sunuyor.
Sautet'yi andığımız Mado ise or-
ta sınıf Fransız insanındaki ahlak
yapısına getirdiği çarpıcı eleştiri ve
MichelPicofi'nin üstün oyunuylabu
salonun en iyisi.
San Sebastian'dan en iyi yönet-
men ödülü çıkartan 33 yaşındaki
Reza Parsa'nın Fırünadan Once'si
günün sürpriz filmi. iki kahraman
var öyküde; biri Isveç gibi yüksek
standartlarda yaşayan topluma ka-
tılmaya çalışan Arap şofbr AJi, di-
ğeri okulda sürekli horlanan minik
Leo. flcisinin de var olmak için bas-
kılara direnmekten başka şansı
yok.
Beyoğlu Sineması'ndaki İkinci
KattanŞarküar'ın da 45 mini öykü-
sü ve Cannes'dan gelen jüri Özel
ödülüyle sürprizi seven sinemase-
vere yönelik biryapıt olduğunu söy-
leyebiliriz.
Carne'nin 'şiirsel gerçekçilik' di-
ye değerlendinlen Sisler Rıhtunı ise
30'lu yıllann Fransız sineması için
kilit film. Alexandre Trauner'in
sembolizmin tadıyla boyanmış çev-
re düzeniyle 'JdasikçiJer' için vazge-
çilmez bir seçim.
Rexx'te Mastroianni bölümünden
Ginger ve Fred ile Özel Bir Gün var
programda. Roger Cormanın, ın-
san yiyen bir bitki yetiştiren çiçek-
çiyi işlediği kara komedisi Küçük
Korku Dükkânı ile Nigel Cole'un
yaşamın sürprizlerinden bıkmış bir
dul kadını anlattığı Grace'i Kurtar-
mak adlı yapıtıyla Rexx yine en
zengin programJı salon.
İçinde yaşadığımız toplumu görme, anlama ve bütünleşmede tiyatro sözcü konumda
Sanatsal ö
AYŞEEMELMESÇt
Ryszard Cieslak, Grotowsld'nin unutulmaz
oyunculanndan biriydi. Inanılmaz bir iç ener-
jıyi mükemmele varan bir beden diliyle bir-
leştirmeyi bilen sayılı aktörlerdendi. 'Prens
Constant'ta, çok zor bir heykelsi duruş için-
de uzun bir tiradı nasıl tek solukta oynadığı-
nı videodan izlemiş, sanki zaman kavramına
meydan okuduğu izlenimine kapılmıştım. Bu
başannın altında, hem soluk alırken hem de
verirken ses kullanmaya olanak veren Doğu-
lu nefes tekniklerine egemenliğin iç uzam ya-
ratma ustalığıyla bütünleştirilmesi vardı. Son
yıllannda Paris'te Peter Brook'la çalışan Ci-
eslak, Avrupa'nın çeşitli kentlerinde work-
shoplar da düzenlemiş, bu arada Roma'da yö-
nettiği bir vvork-shopta ilginç bir olay yaşan-
mıştı: Çeşitli yaşlarda 15-20 oyuncu Cieslak'ı
bekliyorlardı. Meşhur aktör biraz içkili geldi-
ği çalışma salonunda kendisini bekleyenlere
şöyle bir göz attıktan sonra, bir kenara otur-
du ve "Haydi birşeyleryapnT dedi. Oyuncu-
lar, o güne dek öğrendüderi tekniklerle ısın-
maya başladılar. Cieslak bir süre bekledi, son-
ra tekrar "Bir şeyleryapın" dedi. Pek bir şey
anlamamışlardı, ama ısınmaya devam ettiler.
Cieslak yerinden kalktı ve "Bir şeyler yapın"
diye haykırdı. Oyunculardan biri. ünlü aktö-
rün "PrensConstant'taki meşhur tiradım söy-
lemeye başladı. Cieslak bir an durdu ve oyun-
cuların arasına girerek yalvanrcasma "Yeni
bir şeyler yapm" dedi. Oyuncular bozulmuş-
lardı, itirazlar yükseldi: "Ne demek istiyor-
sun. biraz açıkla." Cieslak bir nefes aldı. son-
ra birdenbire olduğu yerde 360 derece dönüp
tam karşısına gelen kız oyuncuya bir tokat at-
tı. Kızcağız öyle sinirlendi ki, tokatı aynen
Cieslak'a iade etti. Cieslak güldü: "İşteşim-
di yeni bir şey yapnn!"
Gerçeği sahneye taşımak kolay olmuyor
Tabii ki tiyatroda 'yenibir şeyleryapma'nın
yolu bu tarz grotesk şiddet gösterilerinden
geçmiyor. Ama insana ikinci bir ten gibı ya-
pışan ve bedenini esir alan düşünce, davTanış
kahplan bir kenara atılmadan dipteki gerçe-
ği sahneye taşımak da pek kolay olmuyor ve
Grotowski'nin bir zamanlar çok sevdiği de-
yimle 'kazıma' işlemi bazı şoklan da gerek-
tiriyor. Her ne olursa olsun, tiyatroda 'yeni bir
şeyler', 'yenibiçimler', 'yenigerçekkr'arama
uğraşı asla sona ermiyor ve ne ilginçtir ki, bu
arayışlar genellikle tiyatronun 'eskiler lar-
kamban'ndan besleniyor. Tiyatro tarihine
kuşbakışı bir göz armak ve özellikle de bu ta-
rih içinde kilometre taşlannı oluşturan büyük
teatral dönemleri şöyle bir akıldan geçırmek
bu görüşü doğrulamaya yeterli: Rönesans ti-
yatrosu, Elizabeth çağı tiyatrosu, Lope de Ve-
ga'Iann, Calderon'lann Ispanyol tiyatrosu,
l?20'ler tiyatrosu, Brecht tiyatrosu, getirdik-
leri yeniliklerin en önemli esin kaynaklannı
geçmiş biçimlere yönelttikleri bakışta, onJa-
• Sadece ekonomik ve siyasal değil, toplumsal, kültürel, sanatsal
alanlarda da çok ciddi ve inkâr edilmez bir kriz yaşıyoruz. Trajik
deprem olgusu fiziki bir gerçekJiğin ötesinde, sanki metaforik bir anlam
da yükleniyor: Kınlmış fay hattımızın derinliklerinden, çatlakJanndan
yüksek kimlik bunalımı her alanda yayılıyor. Bunun önüne geçmek,
özgüven duygusunu yeniden kazanmak gerek. Bu durum sanata ve
tiyatroya da çok önemli işlevler yüklüyor.
fç enerjisini mükemmele varan beden diliyle biıieştiren aktör Ryszard Cieslak,Opole 1963.
n estetik düzlemde yeniden yorumlayışlann-
dabulanörnekler...
Cumhuriyet gazetesinin 10 Mart 2001 tarih-
li 'Bilinı-Teknik' ekinde, Almanlann ünlü sa-
nat sergilen organizatörü HaroWSzeemann'la
yapılmış bir söyleşi yayımlandı. Szeemann
bu söyleşide çok ilginç bir saptama yapıyor:
"Sanat, teknikten farklı olarakhep arkaik de-
ğerler ürerir. Bu bövle de kalacak sanınm."
Buradaki 'arkaik' nitelemesı tabii kı tartışma-
ya oldukça açık, çünkü sürekli üretilen ve üre-
tilmeye devam edileceği düşünülen bir değe-
rin/değerlerin 'arkaik'liği su götürür. İnsana
özgü olanı, özündeki evrensel değerleri ara-
maktan doğası gereği vazgeçemeyecek olan
sanat açısından, mevcut çevre koşullannı ve
koşullanmalannı, düşünce-davTanış kalıplan-
nı, klişeleri, genelgeçer kabulleri aşıp dipte-
ki o derin çekırdeğe ulaşmak için zaman ve
mekân içinde yolculuğa çıkmaktan doğal bir
şey yok aslında. Yukanda söz ettiğımiz Gro-
towski tiyatrosunun yönlendirici güdülerin-
den birinin de, tiyatronun antik çağda seyir-
ciyle oyuncuyu bütünJeştiren kutsal büyüsü-
nü ve gücünü yeniden üretmek olduğu unu-
tulmamalı. Bence tiyatroda kendi dışındaki
coğrafyalara ve geride kahruş zaman dilimle-
rine yönelmenin altında. 'arkaik' özlemJerden
çok mevcut kahplan kırma yönünde yenilik-
çi arayışlar yatıyor.
Tabii söz konusu 'büyük teatral dönem-
ler'in ya da tiyatroda yenilenme, deyim yerin-
deyse 'diriliş' dönemlerinin bazı ortak özel-
likleri daha var: içinde yaşadığı toplumu gör-
me, ona söyleyecek bir sözü olma ve sanatsal
özgü\en duygusu.
içinde yaşadığı toplumu görme, anlama,
onunla bütünJeşme ve ona söyleyecek bir sö-
zü olma, tiyatroyu bu dönemlerde toplumu-
nun sözcüsü konumuna taşırken, sanatsal öz-
güven duygusu da sanatçının içinde şekillen-
diği değerleri evrensel platforma taşıyabilme,
sözünü sınırlar ötesine de söyleyebilme gücü-
nü oluşturur.
Battlı modele göre ölçfiyoruz
Günümüzde Türk tiyatrosunun içine girdi-
ği bunalım tartışılırken özgün estetik yararı-
cılığın 'ohnazsa olmaz' koşullannı oluşturan
bu noktalarda nerede olduğumuzu da çekin-
meden, gizlemeden, cesaretle irdelemek ge-
rek.
Toplum olarak en az yüz elli yıldır, ideal'
olduğu varsayılan bir modele yetişmeye uğ-
raşıyoruz. Başanyı-başansızlığı sadece bu
Batılı modele göre ölçüyoruz. Bu süreç, di-
ğer alanlarda olduğu gibi, sanatta da özgüven
duygusunu ağır bir şekilde zedeliyor. Kendi
kaynaklanndan da beslenmeyi unutmayan bir
sanat anlayışının dört duvar arasına kapan-
mak, çağdaş ölçüleri dışlamak, evrensellikten
uzaklaşmak anlamma aslagelmeyeceğini ne-
dense pek dikkate almıyoruz. Oysa tarihimiz-
de bu 'makûs taüh'in değiştirildiği ve toplu-
ma büyük bir özgüven duygusu kazandırmış
çok önemli bir kınlma noktası da var: Cum-
huriyetin kuruluşu. Bugün genellikle sadece
'Batıülaşma' sürecinin bir parçası olarak gö-
rülen bu dönemde, Halkevleri'ne bulunduk-
lan yörelerin geleneklerini. yerel kültürü, se-
yirlik oyunJan, el sanatlannı derleme ve 'yö-
resel halk müzeleri' oluşturma misyonunun
da biçilmesı (bu misyon hiçbirzaman hakkıy-
la yerine getirilmemiş olsa da), hem bir kınl-
ma momenti olarak Cumhuriyet'in aşıladığı
özgüven duygusu hem de sanatsal yönelişler
açısından üzerinde mutlaka düşünülmesi ge-
reken bir olgu.
Sadece ekonomik ve siyasal değil, toplum-
sal, kültürel, sanatsal alanlarda da çok ciddi
ve inkâr edilmez bir kriz yaşıyoruz. Trajik
deprem olgusu fiziki bir gerçekliğin ötesin-
de, sanki metaforik bir anlam da yükleniyor:
Kınlmış fay hattımızın derinliklerinden, çat-
laklanndan yüksek kimlik bunalımı her alan-
da yayılıyor Bunun önüne geçmek, özgüven
duygusunu yeniden kazanmak gerek. Bu du-
rum sanata ve tiyatroya da çok önemli işlev-
leryüklüyor. içinde yaşadığımız toplumu gör-
mek, ona söyleyecek sözümüzü üretmek, ken-
di kaynaklanmızdan beslenmeyi ihmal etme-
yen bir sanatsal özgüven duygusunu yarat-
mak zorundayız.
Neyzen Tevfik'in sıradışı hayat hikayesi
Bu yazıyı tamamladığımın ertesi günü,
Tiyatro Kare'de TuncerCücenoğlu'nun yaz-
dığı, Işıl Kasapoğlu'nun sahneye koyduğu,
Burak Sergen'in oynadığı 'Neyzen Tevfik'i
izledim. Bu mükemmel tiyatro olayı içim-
de öyle bir sevinç, öyle bir umut, öyle bir
özgüven duygusu yarattı ki, bu yazırun çer-
çevesi içinde iki satırla da olsa söz etmem
gerektiğini düşündüm. Tuncer Cücenoğ-
lu'nun metni, Neyzen Tevfik gibi sıradışı bir
kişiliğin hayat hikâyesinin etrafında Türki-
ye'nin yakın tarihinin önemli dönemlerini
oya gibi işliyor. Işıl Kasapoğlu bu metni,
yaratıcı soluğunu katarak sahneye taşımış
ve çeşitli geleneksel seyirlik öğeleri çağdaş
bir estetik yorumla bütünleştirerek çok
renkli, çağnşımJara açık ve oyuncuya büyük
olanak tanıyan bir sahne dili oluşturmuş.
Oyuncu Burak Sergen için ise ne söylense
az. Yazımın başmda Ryszard Cieslak için
kullandığım "inamhnaz bir iç enerjiyi mü-
kemmele varan bir beden diliyle birieştir-
meyi bilen sayılı aktörlerden biri" nıteleme-
sini, hiç duraksamadan Burak Sergen için de
yineleyebilirim.
J. Uluğ ve R Güneş'in konseri yann 19.00'da.
Türk bestecîterînden seçmeler
• Kültür Servisi - Uluslararası üne sahip
viyola sanatçımız Ruşen Güneş ve piyanist
Judith Uluğ, Borusan Kültür ve Sanat Merkezi
etkinlikleri çerçevesinde yann saat 19.00'da
Italyan Kültür Merkezi'nde bir konser verecek.
Türk bestecilerinin yapıtlannı seslendinneyi
misyon edinen ikili, Ipek Mine Altınel, Ali
Rıza Saral, Meliha Doğuduyal, Kamran Ince ve
Semih Korucu'nun yapıtlannı seslendirecek.
Türk şiiri Hollanda'daydı
I Amsterdam(AA)-Hollanda'da 'Popyrus' ve
'Troya' adlı vakıflann girişimleriyle
düzenlenen 'ŞiirFestivali' etkinliği Hollanda
ve Türkiye'den pek çok Türk şairinin
katılımıyla gerçekleştirildi. Türkiye'den
Mehmet Çetin, Sunay Akın ve Bejan Matur'un
katıldığı festivalde 'Şiir ve Dn" başlıklı bir
panel, şiir okumalan ve yanşma da düzenlendi.
Amatör şiir yazan Türk şairler arasında
düzenlenen yanşmada birinciliği Mesan
Erdoğan. ikinciliği Yusuf Sağlam ve Evren
Büyükçınar alırken Kemal Yanar ve Ali Şerik'e
de özendirme ödülü verildi.
BKIVTde 'Inadına Yaşamak'
• Kültür Servisi - Ankara Sanat Tiyatrosu'nun
sahnelediği, Metin Balay'ın yazıp yönettiği,
Altan Erkekli'nin oynadığı tek kişilik 'înadına
Yaşamak' adlı oyun Beşiktaş Kültür
Merkezi'nde. Erkekli'nin 1997'den beri 450
kez sahnelediği oyun, yaşamını onurlu bir
şeklide sürdürmek isteyenlerle, duyarsız, kendi
çıkarlan doğrultusunda yaşama bakanlann
savaşını konu alıyor.
'SiPlar Otefl' fioethe Enstitiistj'nde
• Kültür Servisi-Wim VVenders'ın 'Sırlar
Oteli' adlı fihni çarşamba günü saat 19.00'da
Goethe Enstitüsü'nde gösterilecek. 1999
yapımı fılmin başlıca rollerinde Mel Gibson,
Milla Jovovich ve Jeremy Davies var. Fihn,
2001 Martı'nda bir dedektifin, bir otelde
eksantrik birinin öldürülmesinin nedenlerini
araştırması üzerinden, Los Angeles şehir
merkezinin acımasız dünyasmda gerçek ve
yalan, yaşam ve ölüm temalannı ele alıyor.
Kan araştırmaları toplanüsı
• Kültür Servisi - Istanbul Ünıversitesi
Edebiyat Fakültesi 16-18 Nisan tanhleri
arasında '2000 Yılı Arkeolojik Kazı ve Yüzey
Araştırmalan Toplantısı' başlığı altında bir
etkinlik düzenliyor. Vezneciler'deki Kuyucu
Murat Paşa Medresesi'nde gerçekleştirilecek
toplantılar üç gün boyunca 10.00-15.30 saatleri
arasında yapılacak. Oturumlarda Mehmet
Özdoğan, Oktay Belli, Engin Akyürek, Haluk
Abbasoğlu, Sümer Atasoy gibi birçok arkeolog
ve sanat tarihçisi yaptıklan araştırmalar üzerine
bilgi verecekler.
Trauner'in sinemayla 50 yılı
• Kültür Servisi - 20 Uluslararası Film
Festivali çerçevesinde Alexandre Trauner'in
setler, görüntüleme, çekimler, dekor
yapımlanyla ilgili fotoğraflannın yer aldığj
sergi Fransız Kültür Merkezi'nde açıldı.
Festivalde aynca Marcel Carne ve Alewandre
Trauner'in ortak çalışmasına yönelik bir
retrospektif de yer alacak. 19 Nisan Perşembe
günü saat 16.00'da sergiyi tanıtım turu
yapılacak.
İSTANBUL FİLM FİSTİVALİ NDE BUCÜN
• BEYOĞLU EMEK'te saat 10.30'da Naklen
Ölüm, saat 13.30 ve 19.00'da Sır, saat 16.00 ve
21,30'da Paris'te Son Tango filmleri
gösterilecek. (293 84 39)
• BEYOĞLU ATLAS'ta saat 10.30'da MuÜu
Son, saat 13.30 ve 19.00'da Tesadüfi Bir
Kronoloji 71, saat 16.00 ve 21 JO'da ise Daha
İyisi Can Sağhğı adlı filmler izlenebilir.
(252 85 76)
• BEYOĞLU SİNEPOP'ta saat 10.30'da Yüz
Adım, saat 13.30'da Mado, saat 16. 00'da
Fırtınadan Önce, saat 19.00'da Her Şeyin Ash,
saat 21 30'da Ne Yazık ki Yosmanuı Teki
fıbnleri yer alacak.(251 11 66)
M BEYOĞLUBEYOĞLU'nda saat 10 30da
Sisler Rıhümı, saat 13.30 ve 19.00'da İknıd
Kattan Şarkdar, 16.00 ve 21.30'da Küçük
Sevgili adlı filmler gösterilecek. (251 32 40)
• KADIKÖY REXX'te saat 10.30'da Ginger ve
Fred. saat 13.30'da Küçük Korku Dükkânı, saat
16.00'da Unutamayan Adam, saat 19. 00'da
Grace'i Kurtarmak. saat 21 30'da Özel Bir Gün
adh filmler izlenebilir. (336 0112)