22 Kasım 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
16 NİSAN 2001 RAZARTESİ CUMHURJYET SAYFA 1 1_JR kultur@cumhuriyetcom.tr 15 Bertolucci'nin sansürsüz gösterilecek olan 'Paris'te Son Tango adlı yapıtına bilet kalmadı Eıı ekonomik yaflaııaıı fîlıı ıÎSMMIU 20.U1USLARARASI S FİLM FESTİUALİ CUMHUR CANRAZOĞLÜ Festival bu yıl yolculuğuna iyi başladı ve birkaç filmın biletleri da- ha şimdiden tükendi. Emek'te bu- gün iki kez gösterilecek Bertoluc- d'nin Paris'teSon Tango'su da bun- lardan bırı. KaçıraJilar üzülmesin; aldığımız bilgiye göre 22 Nisan'da Reu'te tekrarlanacak gösten için hâlâ bilet bulunabiliyormuş. Pa- ris'te Son Tango'da ikı öykü ve iki vücut boş bir apartman dairesinde buluşuyor. Kısa siire önce boşan- mış, orta yaşh, Amerikalı Paul (Brando) ile Parisli genç bir kız Je- anne'ın (Schneider) sevişmek için kapandıkJan bu mekân bir tür ilkeJ mağara işlevinde. Birbirlerinin ad- lannı dahi bilmeden sadece tensel bir ilişki için orada iki vücut. Türkiye dahil dünyanın birçok ye- rinde sansürle başj derde giren 70'lerin 'skandal filmi', beyazper- dedeki pornonun kitlelertarafından kabulgörmediği dönemde 'tereyağ- h' cinsel ilişki sahnesi nedeniyle gü- nah keçisi yapılrruş, ancak birçok tabuyu da gündeme getırerek tartı- şılmasını sağlamıştı. Bertoluc- ci'nin, kapalı mekânın avantajsızh- ğını sıradışı müzik, Storaro'nun ışı- ğı ve görünrüleriyle aştıgı Paris'te Son Tango, sinenıa tarihinin belki de en ekonomik yaşlanan filmlerin- den biri. etmişli yıllann skandal filmi 'Pariste Son Tango', David Comptron'unsosyal bilimkurgu niteliğindeki yapıtı 'Naklen Ölüm', Heneke'nin kent üçlemesinin en iyi parçası 'Tesadüfi Bir Kronoloji 71' ve San Sebastian'dan en iyi yönetmen ödülü çıkartan Reza Parsa'nın 'Fırtına'dan Öncesi' günün seyretmeye değer filmleri arasında. _ Emek'in ikinci klasiği Naklen Ölûm'de ise kahraman kansere ya- kalanmış ve yaşamının sonuna gel- miş yazar Katherine (Schneider). Yazann son günlerini yayımJamak isteyen televizyon kanalı, birelema- nının (Keitel) beynine mini kamera saklayarak onun şahit olduklannı geniş kitlelere aktarmaya başlıyor. David Comptron'un The Continu- ous Katherine Mortenhoe adlı ro- manından beyazperdeye aktarılan bu 'sosyal bilimkurgu', özel efekt yardımı olmadan Glasgow'un yalın ortamında medyanın ölümsüz oldu- ğu, özgürlüğün nasıl vahşi sonuçlar doğurduğu ve ölümün yaşamaya tercih edilebildiği bir dünyaya doğ- ru nasıl yuvarlandığımızı irdeliyor. Atlas'ın filmlerinden MutJu Son ise Bertolucci kadar olmasa da ül- kesi Güney Kore'de cesur görüntü ve diliyle olay yaratrruş, Seul'un va- roşlannda yaşanmış zinaya erkekle kadının farklı bakışını yansıtıyor. iki gündür festivalde Haneke'nın insanoğlunun 'duyarsızlaştmlma' operasyonuna getirdiğı eleştiriden doğmuş kent üçlemesinin Yedinci Kıta ve Benny'nin Videosu adlı ayaklannı izledık. Bu kez sıra son film Tesadüfi Bir Kronoloji 71 par- çasında. Bizce üçlemenin en iyi ya- pıtı. Sinepop'ta gün Marco Tıuüo Gi- ordana'nın (Pasoloni, Un Delitto Italiano'yu da yapmıştı) Yûz Adnn'ıyla başlıyor. Mafyayı özgün mekânlannda anlatmayı deneyen Giordana, festivaldeki Italyan Sine- ması bölümünün en iyi yapıtlann- dan birini sunuyor. Sautet'yi andığımız Mado ise or- ta sınıf Fransız insanındaki ahlak yapısına getirdiği çarpıcı eleştiri ve MichelPicofi'nin üstün oyunuylabu salonun en iyisi. San Sebastian'dan en iyi yönet- men ödülü çıkartan 33 yaşındaki Reza Parsa'nın Fırünadan Once'si günün sürpriz filmi. iki kahraman var öyküde; biri Isveç gibi yüksek standartlarda yaşayan topluma ka- tılmaya çalışan Arap şofbr AJi, di- ğeri okulda sürekli horlanan minik Leo. flcisinin de var olmak için bas- kılara direnmekten başka şansı yok. Beyoğlu Sineması'ndaki İkinci KattanŞarküar'ın da 45 mini öykü- sü ve Cannes'dan gelen jüri Özel ödülüyle sürprizi seven sinemase- vere yönelik biryapıt olduğunu söy- leyebiliriz. Carne'nin 'şiirsel gerçekçilik' di- ye değerlendinlen Sisler Rıhtunı ise 30'lu yıllann Fransız sineması için kilit film. Alexandre Trauner'in sembolizmin tadıyla boyanmış çev- re düzeniyle 'JdasikçiJer' için vazge- çilmez bir seçim. Rexx'te Mastroianni bölümünden Ginger ve Fred ile Özel Bir Gün var programda. Roger Cormanın, ın- san yiyen bir bitki yetiştiren çiçek- çiyi işlediği kara komedisi Küçük Korku Dükkânı ile Nigel Cole'un yaşamın sürprizlerinden bıkmış bir dul kadını anlattığı Grace'i Kurtar- mak adlı yapıtıyla Rexx yine en zengin programJı salon. İçinde yaşadığımız toplumu görme, anlama ve bütünleşmede tiyatro sözcü konumda Sanatsal ö AYŞEEMELMESÇt Ryszard Cieslak, Grotowsld'nin unutulmaz oyunculanndan biriydi. Inanılmaz bir iç ener- jıyi mükemmele varan bir beden diliyle bir- leştirmeyi bilen sayılı aktörlerdendi. 'Prens Constant'ta, çok zor bir heykelsi duruş için- de uzun bir tiradı nasıl tek solukta oynadığı- nı videodan izlemiş, sanki zaman kavramına meydan okuduğu izlenimine kapılmıştım. Bu başannın altında, hem soluk alırken hem de verirken ses kullanmaya olanak veren Doğu- lu nefes tekniklerine egemenliğin iç uzam ya- ratma ustalığıyla bütünleştirilmesi vardı. Son yıllannda Paris'te Peter Brook'la çalışan Ci- eslak, Avrupa'nın çeşitli kentlerinde work- shoplar da düzenlemiş, bu arada Roma'da yö- nettiği bir vvork-shopta ilginç bir olay yaşan- mıştı: Çeşitli yaşlarda 15-20 oyuncu Cieslak'ı bekliyorlardı. Meşhur aktör biraz içkili geldi- ği çalışma salonunda kendisini bekleyenlere şöyle bir göz attıktan sonra, bir kenara otur- du ve "Haydi birşeyleryapnT dedi. Oyuncu- lar, o güne dek öğrendüderi tekniklerle ısın- maya başladılar. Cieslak bir süre bekledi, son- ra tekrar "Bir şeyleryapın" dedi. Pek bir şey anlamamışlardı, ama ısınmaya devam ettiler. Cieslak yerinden kalktı ve "Bir şeyler yapın" diye haykırdı. Oyunculardan biri. ünlü aktö- rün "PrensConstant'taki meşhur tiradım söy- lemeye başladı. Cieslak bir an durdu ve oyun- cuların arasına girerek yalvanrcasma "Yeni bir şeyler yapm" dedi. Oyuncular bozulmuş- lardı, itirazlar yükseldi: "Ne demek istiyor- sun. biraz açıkla." Cieslak bir nefes aldı. son- ra birdenbire olduğu yerde 360 derece dönüp tam karşısına gelen kız oyuncuya bir tokat at- tı. Kızcağız öyle sinirlendi ki, tokatı aynen Cieslak'a iade etti. Cieslak güldü: "İşteşim- di yeni bir şey yapnn!" Gerçeği sahneye taşımak kolay olmuyor Tabii ki tiyatroda 'yenibir şeyleryapma'nın yolu bu tarz grotesk şiddet gösterilerinden geçmiyor. Ama insana ikinci bir ten gibı ya- pışan ve bedenini esir alan düşünce, davTanış kahplan bir kenara atılmadan dipteki gerçe- ği sahneye taşımak da pek kolay olmuyor ve Grotowski'nin bir zamanlar çok sevdiği de- yimle 'kazıma' işlemi bazı şoklan da gerek- tiriyor. Her ne olursa olsun, tiyatroda 'yeni bir şeyler', 'yenibiçimler', 'yenigerçekkr'arama uğraşı asla sona ermiyor ve ne ilginçtir ki, bu arayışlar genellikle tiyatronun 'eskiler lar- kamban'ndan besleniyor. Tiyatro tarihine kuşbakışı bir göz armak ve özellikle de bu ta- rih içinde kilometre taşlannı oluşturan büyük teatral dönemleri şöyle bir akıldan geçırmek bu görüşü doğrulamaya yeterli: Rönesans ti- yatrosu, Elizabeth çağı tiyatrosu, Lope de Ve- ga'Iann, Calderon'lann Ispanyol tiyatrosu, l?20'ler tiyatrosu, Brecht tiyatrosu, getirdik- leri yeniliklerin en önemli esin kaynaklannı geçmiş biçimlere yönelttikleri bakışta, onJa- • Sadece ekonomik ve siyasal değil, toplumsal, kültürel, sanatsal alanlarda da çok ciddi ve inkâr edilmez bir kriz yaşıyoruz. Trajik deprem olgusu fiziki bir gerçekJiğin ötesinde, sanki metaforik bir anlam da yükleniyor: Kınlmış fay hattımızın derinliklerinden, çatlakJanndan yüksek kimlik bunalımı her alanda yayılıyor. Bunun önüne geçmek, özgüven duygusunu yeniden kazanmak gerek. Bu durum sanata ve tiyatroya da çok önemli işlevler yüklüyor. fç enerjisini mükemmele varan beden diliyle biıieştiren aktör Ryszard Cieslak,Opole 1963. n estetik düzlemde yeniden yorumlayışlann- dabulanörnekler... Cumhuriyet gazetesinin 10 Mart 2001 tarih- li 'Bilinı-Teknik' ekinde, Almanlann ünlü sa- nat sergilen organizatörü HaroWSzeemann'la yapılmış bir söyleşi yayımlandı. Szeemann bu söyleşide çok ilginç bir saptama yapıyor: "Sanat, teknikten farklı olarakhep arkaik de- ğerler ürerir. Bu bövle de kalacak sanınm." Buradaki 'arkaik' nitelemesı tabii kı tartışma- ya oldukça açık, çünkü sürekli üretilen ve üre- tilmeye devam edileceği düşünülen bir değe- rin/değerlerin 'arkaik'liği su götürür. İnsana özgü olanı, özündeki evrensel değerleri ara- maktan doğası gereği vazgeçemeyecek olan sanat açısından, mevcut çevre koşullannı ve koşullanmalannı, düşünce-davTanış kalıplan- nı, klişeleri, genelgeçer kabulleri aşıp dipte- ki o derin çekırdeğe ulaşmak için zaman ve mekân içinde yolculuğa çıkmaktan doğal bir şey yok aslında. Yukanda söz ettiğımiz Gro- towski tiyatrosunun yönlendirici güdülerin- den birinin de, tiyatronun antik çağda seyir- ciyle oyuncuyu bütünJeştiren kutsal büyüsü- nü ve gücünü yeniden üretmek olduğu unu- tulmamalı. Bence tiyatroda kendi dışındaki coğrafyalara ve geride kahruş zaman dilimle- rine yönelmenin altında. 'arkaik' özlemJerden çok mevcut kahplan kırma yönünde yenilik- çi arayışlar yatıyor. Tabii söz konusu 'büyük teatral dönem- ler'in ya da tiyatroda yenilenme, deyim yerin- deyse 'diriliş' dönemlerinin bazı ortak özel- likleri daha var: içinde yaşadığı toplumu gör- me, ona söyleyecek bir sözü olma ve sanatsal özgü\en duygusu. içinde yaşadığı toplumu görme, anlama, onunla bütünJeşme ve ona söyleyecek bir sö- zü olma, tiyatroyu bu dönemlerde toplumu- nun sözcüsü konumuna taşırken, sanatsal öz- güven duygusu da sanatçının içinde şekillen- diği değerleri evrensel platforma taşıyabilme, sözünü sınırlar ötesine de söyleyebilme gücü- nü oluşturur. Battlı modele göre ölçfiyoruz Günümüzde Türk tiyatrosunun içine girdi- ği bunalım tartışılırken özgün estetik yararı- cılığın 'ohnazsa olmaz' koşullannı oluşturan bu noktalarda nerede olduğumuzu da çekin- meden, gizlemeden, cesaretle irdelemek ge- rek. Toplum olarak en az yüz elli yıldır, ideal' olduğu varsayılan bir modele yetişmeye uğ- raşıyoruz. Başanyı-başansızlığı sadece bu Batılı modele göre ölçüyoruz. Bu süreç, di- ğer alanlarda olduğu gibi, sanatta da özgüven duygusunu ağır bir şekilde zedeliyor. Kendi kaynaklanndan da beslenmeyi unutmayan bir sanat anlayışının dört duvar arasına kapan- mak, çağdaş ölçüleri dışlamak, evrensellikten uzaklaşmak anlamma aslagelmeyeceğini ne- dense pek dikkate almıyoruz. Oysa tarihimiz- de bu 'makûs taüh'in değiştirildiği ve toplu- ma büyük bir özgüven duygusu kazandırmış çok önemli bir kınlma noktası da var: Cum- huriyetin kuruluşu. Bugün genellikle sadece 'Batıülaşma' sürecinin bir parçası olarak gö- rülen bu dönemde, Halkevleri'ne bulunduk- lan yörelerin geleneklerini. yerel kültürü, se- yirlik oyunJan, el sanatlannı derleme ve 'yö- resel halk müzeleri' oluşturma misyonunun da biçilmesı (bu misyon hiçbirzaman hakkıy- la yerine getirilmemiş olsa da), hem bir kınl- ma momenti olarak Cumhuriyet'in aşıladığı özgüven duygusu hem de sanatsal yönelişler açısından üzerinde mutlaka düşünülmesi ge- reken bir olgu. Sadece ekonomik ve siyasal değil, toplum- sal, kültürel, sanatsal alanlarda da çok ciddi ve inkâr edilmez bir kriz yaşıyoruz. Trajik deprem olgusu fiziki bir gerçekliğin ötesin- de, sanki metaforik bir anlam da yükleniyor: Kınlmış fay hattımızın derinliklerinden, çat- laklanndan yüksek kimlik bunalımı her alan- da yayılıyor Bunun önüne geçmek, özgüven duygusunu yeniden kazanmak gerek. Bu du- rum sanata ve tiyatroya da çok önemli işlev- leryüklüyor. içinde yaşadığımız toplumu gör- mek, ona söyleyecek sözümüzü üretmek, ken- di kaynaklanmızdan beslenmeyi ihmal etme- yen bir sanatsal özgüven duygusunu yarat- mak zorundayız. Neyzen Tevfik'in sıradışı hayat hikayesi Bu yazıyı tamamladığımın ertesi günü, Tiyatro Kare'de TuncerCücenoğlu'nun yaz- dığı, Işıl Kasapoğlu'nun sahneye koyduğu, Burak Sergen'in oynadığı 'Neyzen Tevfik'i izledim. Bu mükemmel tiyatro olayı içim- de öyle bir sevinç, öyle bir umut, öyle bir özgüven duygusu yarattı ki, bu yazırun çer- çevesi içinde iki satırla da olsa söz etmem gerektiğini düşündüm. Tuncer Cücenoğ- lu'nun metni, Neyzen Tevfik gibi sıradışı bir kişiliğin hayat hikâyesinin etrafında Türki- ye'nin yakın tarihinin önemli dönemlerini oya gibi işliyor. Işıl Kasapoğlu bu metni, yaratıcı soluğunu katarak sahneye taşımış ve çeşitli geleneksel seyirlik öğeleri çağdaş bir estetik yorumla bütünleştirerek çok renkli, çağnşımJara açık ve oyuncuya büyük olanak tanıyan bir sahne dili oluşturmuş. Oyuncu Burak Sergen için ise ne söylense az. Yazımın başmda Ryszard Cieslak için kullandığım "inamhnaz bir iç enerjiyi mü- kemmele varan bir beden diliyle birieştir- meyi bilen sayılı aktörlerden biri" nıteleme- sini, hiç duraksamadan Burak Sergen için de yineleyebilirim. J. Uluğ ve R Güneş'in konseri yann 19.00'da. Türk bestecîterînden seçmeler • Kültür Servisi - Uluslararası üne sahip viyola sanatçımız Ruşen Güneş ve piyanist Judith Uluğ, Borusan Kültür ve Sanat Merkezi etkinlikleri çerçevesinde yann saat 19.00'da Italyan Kültür Merkezi'nde bir konser verecek. Türk bestecilerinin yapıtlannı seslendinneyi misyon edinen ikili, Ipek Mine Altınel, Ali Rıza Saral, Meliha Doğuduyal, Kamran Ince ve Semih Korucu'nun yapıtlannı seslendirecek. Türk şiiri Hollanda'daydı I Amsterdam(AA)-Hollanda'da 'Popyrus' ve 'Troya' adlı vakıflann girişimleriyle düzenlenen 'ŞiirFestivali' etkinliği Hollanda ve Türkiye'den pek çok Türk şairinin katılımıyla gerçekleştirildi. Türkiye'den Mehmet Çetin, Sunay Akın ve Bejan Matur'un katıldığı festivalde 'Şiir ve Dn" başlıklı bir panel, şiir okumalan ve yanşma da düzenlendi. Amatör şiir yazan Türk şairler arasında düzenlenen yanşmada birinciliği Mesan Erdoğan. ikinciliği Yusuf Sağlam ve Evren Büyükçınar alırken Kemal Yanar ve Ali Şerik'e de özendirme ödülü verildi. BKIVTde 'Inadına Yaşamak' • Kültür Servisi - Ankara Sanat Tiyatrosu'nun sahnelediği, Metin Balay'ın yazıp yönettiği, Altan Erkekli'nin oynadığı tek kişilik 'înadına Yaşamak' adlı oyun Beşiktaş Kültür Merkezi'nde. Erkekli'nin 1997'den beri 450 kez sahnelediği oyun, yaşamını onurlu bir şeklide sürdürmek isteyenlerle, duyarsız, kendi çıkarlan doğrultusunda yaşama bakanlann savaşını konu alıyor. 'SiPlar Otefl' fioethe Enstitiistj'nde • Kültür Servisi-Wim VVenders'ın 'Sırlar Oteli' adlı fihni çarşamba günü saat 19.00'da Goethe Enstitüsü'nde gösterilecek. 1999 yapımı fılmin başlıca rollerinde Mel Gibson, Milla Jovovich ve Jeremy Davies var. Fihn, 2001 Martı'nda bir dedektifin, bir otelde eksantrik birinin öldürülmesinin nedenlerini araştırması üzerinden, Los Angeles şehir merkezinin acımasız dünyasmda gerçek ve yalan, yaşam ve ölüm temalannı ele alıyor. Kan araştırmaları toplanüsı • Kültür Servisi - Istanbul Ünıversitesi Edebiyat Fakültesi 16-18 Nisan tanhleri arasında '2000 Yılı Arkeolojik Kazı ve Yüzey Araştırmalan Toplantısı' başlığı altında bir etkinlik düzenliyor. Vezneciler'deki Kuyucu Murat Paşa Medresesi'nde gerçekleştirilecek toplantılar üç gün boyunca 10.00-15.30 saatleri arasında yapılacak. Oturumlarda Mehmet Özdoğan, Oktay Belli, Engin Akyürek, Haluk Abbasoğlu, Sümer Atasoy gibi birçok arkeolog ve sanat tarihçisi yaptıklan araştırmalar üzerine bilgi verecekler. Trauner'in sinemayla 50 yılı • Kültür Servisi - 20 Uluslararası Film Festivali çerçevesinde Alexandre Trauner'in setler, görüntüleme, çekimler, dekor yapımlanyla ilgili fotoğraflannın yer aldığj sergi Fransız Kültür Merkezi'nde açıldı. Festivalde aynca Marcel Carne ve Alewandre Trauner'in ortak çalışmasına yönelik bir retrospektif de yer alacak. 19 Nisan Perşembe günü saat 16.00'da sergiyi tanıtım turu yapılacak. İSTANBUL FİLM FİSTİVALİ NDE BUCÜN • BEYOĞLU EMEK'te saat 10.30'da Naklen Ölüm, saat 13.30 ve 19.00'da Sır, saat 16.00 ve 21,30'da Paris'te Son Tango filmleri gösterilecek. (293 84 39) • BEYOĞLU ATLAS'ta saat 10.30'da MuÜu Son, saat 13.30 ve 19.00'da Tesadüfi Bir Kronoloji 71, saat 16.00 ve 21 JO'da ise Daha İyisi Can Sağhğı adlı filmler izlenebilir. (252 85 76) • BEYOĞLU SİNEPOP'ta saat 10.30'da Yüz Adım, saat 13.30'da Mado, saat 16. 00'da Fırtınadan Önce, saat 19.00'da Her Şeyin Ash, saat 21 30'da Ne Yazık ki Yosmanuı Teki fıbnleri yer alacak.(251 11 66) M BEYOĞLUBEYOĞLU'nda saat 10 30da Sisler Rıhümı, saat 13.30 ve 19.00'da İknıd Kattan Şarkdar, 16.00 ve 21.30'da Küçük Sevgili adlı filmler gösterilecek. (251 32 40) • KADIKÖY REXX'te saat 10.30'da Ginger ve Fred. saat 13.30'da Küçük Korku Dükkânı, saat 16.00'da Unutamayan Adam, saat 19. 00'da Grace'i Kurtarmak. saat 21 30'da Özel Bir Gün adh filmler izlenebilir. (336 0112)
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle