25 Kasım 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
15 NİSAN 2001 PAZAR CUMHURİYET SAYFA 17 Randevular Ekonomiden sorumlu Devlet Bakanı Kemal Derviş'in "ulusal progranV'ı hazıriamaya devam ettiği günlerde otomobilinde unuttuğu randevu çizelgesini kameralar yakalamıştı. Listede George Soros vardı. Soros, ülke ekonomilerinî çökerten bir para spekülatörü. Soros'dan sonraki randevu Tayyibe Gülek'e verilmişti. Gülek, din ticaretinden dolar milyarderi Moon tarikatının Türkiye'deki eski temsilcisi Kasım Gülek'in kızı; bir Amerikalı; DSP milletvekili. Temizlik Kamu taşıtlannda tasarrut yapılıyor mu sorusunun yanrtını bulmak istiyorsanız Istanbul'da yolunuz Taksim'e düştüğünde Atatürk Kültür Merkezi'nin arka bahçesine uğramanızı öneriyor bir okurumuz... Burası, resmi ve özel plakalı kamu taşıtlannı yıkama yerine dönmüş; küttürün bütçesi tırpanlanırken model model, marka marka otomobiller kültürün suyuyla temizleniyor! Etektrontk posta: denâsom©cumhuriyetcom.tr W: 0.212.512 05 05 Faks: 0.212.51244 91 - Işadamlan taze kan istemiş... «Drafcu/aVamı özendilerr T ürkiye'de bir yüzer-gezer santral pazaria- masıdırgidiyor... Işe, Akdeniz kıyılarından başlamışlardı... Finike'yi gözlerine kestirmiş- ler ama çevrecilerin tepkisi üzerine Dala- man Göcek'e sıçramışlardı. Bir koldan da Karade- niz'e geçtiler; Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı Trabzon, Giresun, Ordu kıyılannı vermek üzereydi ki yine tepkiter üzerine Bartın'a geldiler. Herhalde, Bartın'da Fatih Eryılmaz Beyefendi'ye güvendiler... Haksız da değillermiş... Bartın'da yü- zer-gezer santral pazarlamacılarınm tanıtım toplan- tısında "Vay sen bana beyefendi diyemezsin, seni gebertirim" diyen bir vali çıktı yüzer-gezer santrala karşı çıkanların karşısına. Vali bu... Hem devleti hem hükümeti temsil eder... Gereenpeace ise bu dünyayı kirietmeden insan- ca yaşamak isteyen insanlan temsil ediyor... Gre- enpeace Akdeniz enerji kampanyası sorumlusu Mel- da Keskin, yüzer-gezer santrallann çevre kiriiliğine Yuzen de gezer de yol açtığını kesin bir dille anlatıyor ama kim dinler? Amerika'da isedinliyortar... Kaliforniya'daki elekt- rik kesintileri üzerine geçen yıl benzer bir santralı San Francisco Körfezi'nde kurmak istemişlerdi; halkın ve çevrecilerin tepkisiyle vazgeçtiler... Şimdi temiz ve ekonomik enerji sağlayacak dünyanın en büyükrüz- gâr çiftliklerini kuruyortar... Elde kalan projeleri ne yapacaklar? Birilerine sa- tacakiar... Turgut Özal, Traİcya'da siyah-beyaz te- levizyon tüpü fabrikası açtıktan sonra Türkiye'ye renkli televizyonu getirtmemiş miydi? Türkiye'nin rüzgâr, güneş, jeotermal ve biyokütle gibi bol ve sonsuz yenilenebilir kaynaklardan ener- ji politikalanna geçebilmesi için önce fosilleşmiş projeleri mi tüketmesi gerekiyor? Bu kadar geri kal- mış bir ülke miyiz! Dalaman'da ihaleyi yapmışlardı... Melda Keskin, Dalaman Belediyesi'nin ihaleyi iptal kararı aldığını söylüyor... Olumlu bir gelişme ama tepkileri azalt- mak için kandırmaca da olabilir... Dalaman'daki ihaleyi Aksa Makine A.Ş. şirketi al- mıştı... Aksa, Kazancı Holding'e bağlı bir şirket... Hol- ding, devletin ve özellikle Türk Silahlı Kuvvetleri'nin açtığı jeneratör ihalelerini almasıylatanınıyor... Tica- retin içindeki siyaseti izleyenler, holdingin patronu Mehmet Kazancı'nın birdönem Beşiktaş Jimnas- tik Kulübü'nde başkanlığa aday olduğunu ve Beşik- taş'taki Fethullahçılarla birlikte hareket ettiğini öne sürüyorlar... Konumuz bu değil; Dalaman'daki iha- teye teklif veren rakip firmanın Orka Makine'nin sa- hibinin Teoman Orçun olması. Orka bir yandan da sigorta şirketi, Teoman Orçun'un Or'u ile Ayşe Ka- zancı'nın Ka'sında oluşuyor olmasın... Rakipler ama yüzerken de gezerken de ortakgibi! SESSÎZ SEDASIZ (!) MMKURTCEBE Yüksek Yerilim Hattı •rdincutku(ayahoo.com IMF'nin enşemeyecefi bir yerde saklayınız ekonominızi! KmMerHiler kış için odun toplarken Fıkra bu ya sonbaharda, kızılderililer şeflerine kışın soğuk geçip geçmeyeceğini sormuşlar. Herhangi bir fikri olmayan şef, bir ihtimal kışın soğuk geçeceğini ve hazıriıklı olmak için odun toplamaları gerektiğini söylemiş. lyi bir önder olan şef, ekibine bilimsel cevap vermesi gerektiğini de düşünerek, en yakın telefon kulübesine gitmiş ve Ulusal Hava Durumu Servisi'ni arayıp sormuş: - Kış soğuk mu geçecek? Telefondaki adam: - Sanıyoruz bu kış soğuk olacak. Şef, köye geri dönüp odun toplama işini hızlandırmış. Bir hafta sonra, tekrar telefon etmiş: - Kış çok mu soğuk geçecek? - Evet, bu kış gerçekten oldukça soğuk geçecek. Veriler o yönde artıyor. Şef köye dönüp adamlanna bulabildikleri bütün odun parçacıklarını dahi toplamalannı söylemiş. Bir hafta sonra tekrar Ulusal Hava Durumu Servisi'ni aramış: - Bu kışın çok soğuk geçeğine kesinlikle emin misiniz? Telefondaki adam: - Kesinlikle, kızılderililer deli gibi odun topluyor. Fıkrayı gönderen Ayşegül Tokatiı diyor ki: "Ekonomiyi yönetenler de ellerindeki sağlam verilere bakarak önümüzün açık olduğunu söylüyor" ÇED KOŞESI OKTAY EKİNCl Kriz ve ' Demokrasimiz'... Artık herkes biliyor ki yaşa- dığımız krizin nedeni, $ubat ayındaki "Sezer-Ecevit" atış- ması değil, aslında o gerilimin de temelinde yatan daha eski- ye dayalı "ekonomik tercih- ler"dir... r Bu tercihlerin başında da "üreterek kalkınma" yerine "rantla zenginleşme"nin gel- diği; böylece elde edilen spe- külatif kazançlann "vergi dı- şı" kalarak kamunun da finans darboğazına girdiği; siyasetin ise aynı rant ekonomisinin gü- dümünde "satıp savmaktan" başka bir şey (özelleştirmenin Türkçesi) göremez hale düştü- ğü, yine hemen herkesin bildi- ği, ama "söylemediği" ger- çekler değil midir?.. Şimdi. işte böylesine "top- lumsallaşan" birtalan ekono- misinin açıkça "iflasına" kar- şı hükümet yine "aynı tercih- lerde" ısrar ederek sözde çö- züm ararken "halkımız" da giderek kitleselleşen bir tep- kiyle "demokratik direni- §e"(!)geçıyor... Aslında kendileri de bu rantçı ekonomi- den başka bir seçe- neği savunmayan, bu nedenle "neye muhalefet cttik- leri" bile bel- li olmayan hü- kümet dışmdaki partilerin de deste- ğiyle "ayağa kal- kan" esnaf. yurdun her ye- rinde meydanla- n doldurarak çö- zümönerisinide ekliyor: "Hü- kümet isti- fa..." B. Sh'aw... Haklı mı çüayor?., Bu talebe TOBB da katılıyor ve bastın- yor: "Siyaset dibe vurdu, ye- nilenmeli..." •*• Peki, acaba aynı esnaf ve ay- nı TOBB, yıllardır "bu sonu- cu" hazırlayan politikalar kar- şısında, şimdiki tepkilerinin hiç değilse birazını olsun neden göstermediler?.. Dahası. tepki bir yana, he- men her seçimdeki oylannı, ör- neğin "Araziyağmasına son" diyenlere değil de "Gecekon- duya tapu" sloganıyla ortaya çıkanlara neden verdiler?.. Ya da "KİT'ler özerkleşip ulusal kalkınma gücümüz olacak, satnıayacağız..." di- yenler seçim barajını bile aşa- mazlarken "tlk işimiz özelleş- tirme" diyenler kimlerin oyla- nyla iktidar oluverdi?.. Yıllardır "plana değil pila- va" oy verenler, eldeki son pi- rincm de plansız tüketilmesi sonucunda şimdi "pilavsız" kalmanın şaşkınlığını yaşıyor... ••• Yaşım elverdiğince geriye dönüp baktığımda içim daha çokdaralıyor, "popüüzmden" dsfia çok nefret ediyorum... Örneğin, ülkemizi her ba- kımdan daha çok dışa bağımlı kılan "karayolcu" politikalar- dan "demiryolu" tercihine ye- niden dönebilmek için ne ka- dar çırpındıksa, hemen hiçbir toplumsal destek görmedik... Benzer şekilde, kentin göbe- ğine dikilen gökdelenlerin "çağdaş şehirleşme" ya da "modern mimari" falan de- ğil, düpedüz "ayncalıkh imar soygunu" olduğunu söyleme- mize de artık aldıran yok... Bu soygunun ise aslında "kent halkının" yaşam kaynaklannı "sömürmek" anlamınageldi- ğini anlattığımızda, yanımız- da yine ne halkımızı görüyoruz ne de şimdi ayağakalkan esna- fi... Apartmanlaşmış gecekondu- lardan ve altyapısız gökde- lenlerden "ekonomiye sızan" imarrantlan öy- lesine çoğaldı ve kit- leselleşti ki, çoğu "ay- dın" bile birincisi- ne "halkın buldu- ğu çözüm" diyerek, ikincisine de "global- leşme" gerekçesini ta- karak krizin kaynağını oluşturan "üretim dışı gelir kay- naklarına" al- kış tutuyor. Son günlerde de"Hazineara- zilerinin satışı- , na"bizleryine karşı çıkarken, acaba şu meydanlan dolduran "yurttaşlar" ne diyorlar?.. Bir yandan, "iyi olur, hem devlet kazanır hem de biz işgal et- tiğimiz kamu toprağımn ta- pulu sahibi oluruz..." deyip, öbüryandan "krize karşı" mi- ting yapmanuı anlamı nedir? ••• Şakir Eczacıbaşı, mükem- mel bir zamanlamayla Bernard Shaw'un sözlerini derledi (Remzi Kitabevi). Biz de yazı- mızı bu sözler arasından bir çift "gülen düşünce" ile nok- talayahm: "Demokrasi artık satın aunmıyor, dolandınlıyor..." (Çünkü) "Demokrasi dü- zenbaizbir azınlık tarafından atanma yerine, yetersiz bir çoğunluktarafından seçilme- yi getiriyor..." Oekincifa cumhuriyet.com.tr. HAYVANLAR ISMAİL GÜLGEÇ igulgecuı yahoo.com KİM KİME DUM DUMA BEHÎÇ AK S behkak(a turk.net ÇtZGtLtK KÂMtL MASARACI 1 • • •x • KEDÎ LEVO TARtHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAN 15 Nisan BLUES'UN İMMRA7OR/CBS//. SU6ÜMÜMLÜ AMBRJtMU ŞAOaCl BESSIE torrn Ğpu. YOKSUL 8im zerJci AİLBN'IN ÇO- CJJĞU OLAN SMITH, Sesiuiu 6ÛZELtiSfrCE ÇA- i KtSA SütteDe PlAKDCl IAM0jKAkiJCI MÛ&&IUİAJ ÖZ£<JM SUUl^LAKJUPAM S'HJ ocvflAj *8iMes*Tüzûht[>e ÇOKBAŞAZIU SA- YILAM BeSStB SMITH, "6UJSS İKAPAİSATO- &ÇESİ Piye AUtiACA<rttg, YOZSULCUk.,BAS- *U VEAŞIC kpKJUtAR'MDAfJ PO&AN,Q£MEL L.it£JU£ UÜZÜMÜJ ŞA&KlLAZPlR BUfiJLAg.. ÜtJLÜ ŞAeiClCl, 133O 'LABDA PeÇiÇEN CAZ MÜZıGiNe AfAtC USDUdAMIVACAK, tll.lJ\(UNDA ise AUCOL.ÛH PANO DENtZ KAVUKÇUOGLU Gölgelep Koyu renk giysili, ciddi yüzlü "kitap toplayı- cılar"m suretleri, Izmir Kitap Fuan'nın cıvıl cıvıl çocuk kaynayan sokaklarının yürekleri ısıtan o tarifsiz renk cümbüşünün üzerine birer koyu göl- ge gibi düşüyordu... Bir gün önce de gelmiş- ler, standları dolaşmışlar, topladıkları "yasak kitaplar"\ plastik torbalara koyup, "olay"a ta- nık olan yayıncıların, yazarların, okurların al- kışları arasında çekip gitmişlerdi... Yaptıkian işten kendileri de pek memnun görünmüyor- lardı sivil polisler. Bir yazarın, "Bu görev size ağır gelmiyor mu?" sorusunu, "Devlet Işi..." diye yanıtlamıştı içlerinden biri, "Devletböyle uygun görmüş... Ne yapalım?.." • • • Çiçek demetleri gibi stand önlerinde topla- şıp binbir renkli kitapları karıştıran, ayaküstü düş- ler kuran, düşlerini seslendiren, sorular soran minikler de yadırgamışlardı o koyu gölgeleri... "O amcalarneyapıyoriar?.." "O amcalar' kitap toplayıcılan' yavrum... Polis onlar... 'Yasak ki- tap' topluyoriar... Devletgörevlendırmiş..." Göz- lerini kocaman kocaman açıyorlar, soruyorlar- dı... "Bizim kitaplanmızı da alacaklar mı elimiz- den?" "Hayır, yavrum... Yalnızca 'yasak' olan- lan topluyoriar... Korkmayın siz..." Ama yine de korkuyordu çocuklar... Ana ba- balarını işsizliğe, açlığa, yoksulluğa mahkûm eden; yuvalarını yaşanamaz hale getiren "dev- letie ilk kez yüz yüze geliyoriardı... Hem de dev- letin "gölge yüzü"yle... Kendi hazinesini so- yanlan bile yakalamaktan, cezalandırmaktan aciz, ülkeyi bir gecede yarı yarıya yoksullaştı- ranların yakasına yapışmaktaçaresiz "devlet", kitapların, düşüncelerin, özgürlüğün karşısın- da nasıl da "aslan" kesiliyor, nasıl da devleşi- yordu?.. ••• Ertesi gün yine gelmişlerdi "kitap toplayıcı- lan". Daha kalabalık ve daha hazırlıklıydılar bu kez... Ellerinde kalın bir defter vardı. "YasakKi- taplar Defteri". Titiz bir doktora öğrencisinin elinden çıkmış bilimsel bir "kaynakça" çalış- masını andırıyordu... Her "yasakkitap"a bir nu- mara verilmiş, yanında da yayınevinin adı ile ki- tabın yasaklanma tarihi belirtilmişti. "Devlet" bu "yasak kitap" işine gerçekten büyük önem ve- riyordu. Onca ön çalışma, onca insan, onca emek... Her şey "kitap" içindi... Kitap toplamak içindi yani... Polisler, aralarında gerekli işbölü- münü yaptıktan sonra fuar alanına dağılmışlar- dı... İnsan kızamıyordu o polislere... "Dev/et"in verdiği, ama kesinlikle bir "iftihar vesilesi" ol- mayan, olmayacak, ileride anımsandığında mutlaka pişman olunacak görevlerini yerine getirmeye çalışan dar gelirli devlet memurla- rıydı onlar... Adına kitap topladıkları "devlet"} yönetenlerin yaşadıkları gibi yaşayamıyorlar, onlarınyedikleriniyiyemiyorlar, içtiklerini içemi- yorlardı. Çocuklarını onların çocuklarının girti- ği okullarayollayamıyorlar, eşlerine, onların eş- lerine aldıklan armağanları alamıyorlardı. Ama onlar adına kitap topluyorlardı... Hayatlar pay- laşılırken onlara da bu hayat düşmüştü... • • • Uzaktan izliyordum onları... Binlerce çocuğun arasında kaybolmuş gibiydiler... Standiara yak- laşamıyorlar, ellerindeki kalın "Yasak Kitap Def- teri"™ çocuklardan korumaya çalışıyorlardı... Karşılarına birden çıkıveren, birbirine seslenen, sesleri türküleşen, türküleşen sesleriyle yania- rında çağıl çağıl akıp giden çocuklardan ürk- müşlerdi sanki... Sonra ışığın, aydınlığın gücü karşısında yenik düşen, yok olan gölgeler gibi kaybolmuşlardı ortadan... Işık, gölge kaldırmıyordu... -• Faks:0212-723 84 97 (e-posta: dkavukcuogluto tuyap.com) BULMACA SEDAT YAŞAYAN SOLDANSAĞA: 1/Kum,çakıl ve mucurun sıkıştınlma - 2 sıyla yapılan 3 yol. 2/ Ela- zığ'm bir il- çesi... Şanlı- urfa-Gazian- 6 tep karayo- lundabirdağ. 3/ Klavyeli bir çalgı... Türk soyundan bir halk.4/EskiMısır'da güneş tannsı... "Fi- liz — " : Sinema oyuncumuz. 5/ Eti yenen bir cins mü- 5 rekkepbahğı.6/"Yâr 6 dediğin demir — / 7 Yaaluuryaahnmaz" g (Karacaoğlan)...Tel- g ü bir çalgı. II İskam- bilde üçlüye verilen ad... Gözleri görmeyen. 8/ Incir ağaçlannda döllenmeyi sağlayan sinek... Aynı tiyatroda çalışan oyuncular topluluğu. 9/ Ünlü kişilerin özel yaşantılanm gözetleyip fo- toğraflayan gazetecilere verilen ad. YUKARTOAN AŞAĞIYA: 1/ Çiçeksiz bitkilerde üreme organı... Ilgi çekici ve değişik kimse. 2/ Ayağın yüksek olan üst bö- lümü... Bir göz rengi. 3/ Suyosunu... Bir burç adı. 4/ Bir gösterme sıfatı... ABD'nin bir eyale- ti. 5/ Bir pamuk cinsi. 6/ Yapılması gerekli olan şey... Tantal elementinin simgesı. II Mavi peri kuşu da denilen ve Endonezya'da yaşayan ötü- cü kuş... Yeryüzü. 8/ Tavlada kullanılan oyun ara- cı... " — Goncagül": Oktay Arajıcı'nın oyunu. 9/ Anadolu'da kurulmuş eski uygarlık... Paralı oyunlarda kâr ve zarar olmadığını anlatmakta kullanılan söz.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle