25 Kasım 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 15 NİSAN 2001 PAZAR 10 PAZAR YAZHARI dishab@cumhuriyet.com.tr Kokoreççinin Danimarkalısı Birkaç haftadır Danimarka tclcvizyonlannda yayımlanan bir reklam Danimarkalılan gülmekten kınp geçiriyor. Bir cep telefonu reklamının yapıldığı kısacık hikâyede; genel güzellik anJayışının dışında, iş urbalan içinde ve ikisi aşın kilolu dört erkek gösteriliyor. Bunlardan üçü sonuncusuna bir cep telefonu hediye ediyorlar. Hediyeyi verenler, hediye paketini bıraktıklan gibi kahkahalara boğulmuş bir halde olay yerinden uzaklaşıyorlar. Uzaktan arkadaşlannın beceriksizliğini izleyip eğlenecekler, zira hediye verdikleri arkadaşlan çok saf. Reklamcılar bu rolû, çirkin olduğunu düşündükleri birisine oynatarak bu kişinin hediye paketini açmayı becerip telefonu kullanmaya başlayamayacak kadar saf olduğunu anlamamızı istiyorlar. Bu reklamla, birçok sosyolog ve medya araştırmacısı, reklamcı ve gazete yöneticilerini bir dûzeysizlik kuyusuna düşmekle suçladılar. Hafta sonunda Danimarka'nın önde gelen gazetelerinden Politiken'in haftalık medya eki bu konuya aynlmıştı. Medya ekini hazırlayanlar ûşenmeden ûlkenin en büyük 15 reklam ajansı müdûrleri ve sanat direktörleri ile en büyük gazetelerinin genel yayın müdürlerinin adreslerini yayımladılar. Adreslerinin hepsi de en pahalı villalann bulunduğu semtlerde yer alıyor. Gazeteciler yazılann başına kendi adreslerini de eklemeyi unutmamışlar. Şimdi yazının girişini Danimarka coğrafyasından aldık, ama yazının bundan sonrasını siz Türkiye'yi düşünerek okumaya devam edin isterseniz. Aile içi eviflikdeformeettL. Zengın gazetecilere ve reklamcüara tepki duyan Danimarkalı medya araştırmacılan ve sosyologlar ağızlanna geleni söylediler. Dediler ki: Son yıllarda gazeteciler ve reklamcılar büyük paralar kazandılar. Kazandıklan paralar sayesinde lüks restoranlarda yemek yemeye, pahalı villalarda yaşamaya ve lüks ofıslerde KOPENHAC SADİ TEKELlOĞLU çahşmaya başladılar. Bu da onlan halktan kopardı. Halktan kopunca kendi gelir gruplanndan, yine kendi meslektaşlan ile tüm zamanlannı birlikte geçirir oldular. Aile içi evlilik yapa yapa deforme olmaya başlamış bir kuşak haline geldiler. Bu da ortaya koyduklan ürünlerde açıkça görülmeye başladı. Halkın göz hizasına inmeyi beceremeyen bu kişiler ister reklamcı, ister gazeteci olsun artık bir araya geldiklerinde etnik azınlıklarla ve sosyal mağluplarla (refah toplumlannda bir baltaya sap olamamış kişiler olarak adlandınlan gruba uygun görülen tanımlama bu) alay ederek eğlenmeye başladılar. Aşın kilolu, fakir, çirkin ve sefalet içinde yaşayan insanlar gerek reklamlarda konu mankeni olarak, gerekse ağırlıklı olarak haberleri yapılan insanlar olarak boy göstermeye başladılar. Kokoreççiyi bulan nerede oturuyor. Politiken'in medya eki sankiüstü kapalı Türkiye'yi anlatmak için yazılmış. Okurken ister istemez bizim TV'lerde de yayımlanan kokoreççi reklamiannı ya da Fenerbahçe Stadı önünde sağanak yağış altında bilet kuyruğunda bekleyen sefil çocuklan ya da Şifo Mefamet'in lüks arabasıyla gelip topa basarak çamurlu sahada bir çocukla göz göze gelmesini düşündürüyor: Ya da Garanti Bankası'nın reklamındaki su satan çocuğu. Bizim haberlerimiz de salataya limon sıkıyor. Doğu illerimizde kayak yapan şalvarhlarla televizyon haberlerinde nasıl alay edildiğini izlemeyeniniz yoktur herhalde... Reklamcılara veryansm eden Darümarkah bilim adamlannın öne çıkardıklan bir başka nokta ise reklamcıların ve gazetecilerin birbirlerini ürünJerinde konu alarak kullanmaktan özenle kaçınmalan konusu ki bu da bize benziyor. Yüzlerce kişinin bir hafta içinde gazete ve televizyonlardaki işlerinden ohnasına haber değeri yüklemeyen medya kuruluşlan da bizde var... Ne diyelim yazık oluyor. Danimarkahlara... e-posta: msadi@mobilixnet.dk ParasıkadarkonuşanlannzirvesiTürkiye'deki ünlü deyişlerden biri, "Paran kadar konuş" sözcüklerinden oluşur. Üretim araçlannrn sahibi olan egemen sımfla işgücünü egemen sınıfa satmak zorunda olan emekçi sınıfın bitimsiz savaşımınrn da odak tanımıdır para. Üretim ve artı-değeri ele geçirmeyi tek hedef gören statüko, parayı ya da "kâr* olgusunu, erk gücünün dayanağı sayar. Anamalcı demokrasinin sözde her bireyi özgür kıldığı savlanan yüzeysel kurgusuna karşın, var olan tek egemen güç paradır. Nitekim, kimi zaman kuşkucu karşıtlann, kimi zaman da, düzenin inanmış yandaşlannın kullandığı bir deyişle, "paranın konuştuğu" gerçeği, belleğe çivi gibi çakılmıştır. Paranın hangi dilden konuştuğu değil, sadece konuştuğu önemlidir. Dini imanı, pasaportu, insafi ve kaynağı ne olursa olsun, paranın nasıl konuştuğunu duymayan yoktur yerküre üzerinde. Küreselleşme görkemiyle birlikte töresel ilkeler, değer yargılan, etiksel normlar, herkeslerin bıyık altından gülümsediği ya da umursamadıgı bir hiçlik dizisine dönüşedursun, paranın bayrağı gönderlerdeki tek bayraktır. 20-22 Nisan'da Kanada'nın Quebec kenrinde yapılacak "Kuzey- Gûney Amerika Zirvesi"nin hazırhğı süredursun, "parayı verenin düdüğü çaldığT gerçeği kafalara bir kez daha dank etti. Ingilizcede, Türkçedekinin tıpa tıp benzeri olan atasözü, Kanada halkına kapılan kapalı olan zirvede, milyonlarca dolar destek ödentisi veren ışadamlannın, ellerini kollannı sallayarak dolaşma hakkı kazandığmı da belirliyor. Barikatlarla çevrilmiş zirve binalannda kahvaltıda, yemekte, resepsiyon ya da seminerlerde, Kuzey ve Güney Amerikak liderlerle omuz omuza oturacak olan Kanadalı işadamlan, açılış gecesine şirket başına 500 bin dolar bağışta bulunmayı sorun bile saymadılar. işadamlan, üç kahvaltı için 75 bin dolar, zirve çantasına 100 bin dolar bağışta bulunmayı da "yıırtseverfik" görevi sayıyordu. Zirveye katılacak dev şirket temsilcilerinin sayısının bine varacağını açıklayan yetkililere bakılırsa, astronomik ücretler bağışlayarak zirveye katılan işadamlan, konuklann sadece ellerini sıkacak ve onlara hoşgeldin diyecekmiş. Nitekim zirvenin örgütleyicisi olan Kanada Dışişleri Bakanlıgı, "Kanadah işadamlannın, gelen konuk liderlerle tek başına görüşmeye TORONTO ENGİN AŞKEV Beyrut'ta Paskalya coşkusu Hıristiyan dûnyaa Paskalya Yortusu'nu kuthıyor. Lübnan'ın başkenti Beyrut da Paskalya bayrammın başlamasıyla harekedendL Paskalya YortusıTnun simgesi olan tavşan biçimri çikolatalarm sabşmda patlama yaşamyor. Ortodokslarla Katolikler Paskalya'vı bir hafta arayla kuthıyor. Ancak bu yü iki mezhep için de bayram aynı döneme denk gektL (REUTERS) Kurbanma sıntan ırkçı katil...Londra'mn doğu kesimindeki Stamford Hill, siyahlann, Ortodoks Yahudilerin ve diğer yabancılann çoğunlukta olduğu bir semttir. Bu nedenle olsa gerek, herhangi bir yabancı bu semtte ırkçı bir saldınya uğramayacağına inanır. Neden diye sorarsanız, buradaki diğer yabancılarla kendisi arasında, tngiliz ve beyaz olmamanın sağladığı bir ortaklık olduğunu düşünür. Bir de, yine tngiliz veya beyaz çoğunluğun farklı gördügü insanlar olarak o diğer yabancılarla kendisini aynı görür. Bu müthiş bir rahatlıktır. Konumu sizinkine benzeyen insanlann yanında kendinizi güvende hisseder, bir tehlikeye onlarla birlikte daha kolay karşı koyabileceğinizi sanırsınız. Ben de böyle sanırdım. Gerçi yabancılann çoğunlukta olduğu yerlerde de ırkçılara rahmet okutacak olaylar olmuyor değil. Şu yazının yaaldığı sıralarda, Londra'nrn Tottenham bölgesinde, ki ırkçı örgütler burada taban bile bulamamıştır, birbirlerinde nefret edilecek ne gördüler bilinmez, Türkler ile siyahlar birbirlerine girdiler. Meomet Sait Sefimoğhı'na, Stamford HilFde güven içinde yürümesinin benimkine benzer bir nedeni olup olmadığını sormayı çok isterdim. Acaba bana ne yanıt verirdi? "Buraiarda benzeri konumda oktuğumuz insanlar var. Irkçüarm buraya gebneleri cesaret ister" mi derdi acaba? Oysa çok belli ki, Mehmet'in yanıtının ne olacağını bilemediğimden onun adına konuşmuş olmayayım, ırkçı benim öngörümden daha da cesur çıktı. Bir gece yansı sevgilisi ile yürürken Mehmet'e küfur ederek itti, tekmeler savurdu. Mehmet, aslında rahatlıkla alt edebileceği, fakat sarhoş sandığı rrkçı alçağa, bize özgü bir delikanlılık yaptı, karşılık vermedi. Mehmet, en doğal hakkı olan kendini koruma hakkını yeterince kullanmadığı için düşüp kafasını kaldınma çarptı. Hastanede bitkisel yaşamdan çıkamayacağı anlaşılınca da, yakınlannın karanyla yaşam destek makinesinden alındı. 33 yaşındaydı. Haberin aynntılannı gazetelerde okurken bir cümleye LONDRA takıldrm, çok ama çok gücüme giden bir cümleye. "KatiF deniyordu haberde, "olay yerinden gûlerek uzaklaşb". Haberde böyle denılmış de olsa, biliyonunki, katil asla gülümsememiştir. tnsancıllığın, insamn yüzüne yansıttığı en estetik biçim olan gülümsemenin o alçağın yüzünde elbette ki işi olamaz. Mehmet'in sevgilisüün gülümseme sandığı katilin yüzündeki o ifade, olsa olsa tüm aşağılık duygulannı açığa çıkaran bir sıntmadır bence. Çünkü tanık oldum. Tüm ırkçılar böyle sıntırlar. Ingiltere'nin tanınmış _ _ _ _ _ ırkçı faşistlerinden birinin sözlerini anımsıyorum. "Bir yabanarun yüzünde pafJablmış bir şişe ve sonrasında akan kanlan görmek beni çok muthı edıyor" demişti. Bu sözlerde, o faşistin ruh halini ortaya koyması dışında ciddiye alınacak bir şey yok. Benzer laflan hep ederler. Ancak gazetedeki fotoğrafinda, bu aşağılık düşüncelerine çok uygun düşen iğrenç bir sıntma vardı. Bir süredir, Muhafazakâr Partı'nın lideri VVUham Hauge'in MUSTAFA ERDEMOL yüzüne çok dikkatli bakar oldum. Konuşmalanndan hiçbir şey anlayamadığım bu adamın sadece yüzüne takılıyor gözlerim. Soğuk bir adam. Ama bu görüntüsünü bozan, sıcak bir gulümsemesi var. Parlamentoda iktidan eleştirirken zaman zaman espri de yapıyor. Böyle durumlarda iki dudağı düzgün bir çizgi haline geliyor, düzgün dişleri ortaya çıkıyor. Hafıf kısılmış gözleri bu gülümsemeyi tamamlayan bir unsur oluyor. Bu gülümsemeden insancıl mesajlar alabiliyorsunuz. Geçenlerde, iktidardaki Işçi Partisi'ni eleştirirken partiyi, Ingiltere'yi yabancılar ülkesine çevirmekle suçladı. O gün bugündür, belki bana öyle geliyor, yüzündeki o gülümseme, yerini yavaş yavaş sıntmaya bıraktı. Yani lordlann yönettiği bir ülkede aristokratlann partisinin lideri, küçümseyerek baktığı alt sınıfa mensup ırkçıyla aynı sıntık ifadeye sahip oldu. Katilin nereye gittiği henüz bilinmiyor. Tekmeleyip yere düşürdükten sonra Mehmet'ten uzaklaşan kişi, ortak hedefe beraberce sınttığı parlamentodaki kişiyle buluşmaya gitmiştir belki. Kimbilir. girisnıesuıin kesinlilde yasak olduğanu" açıklayıp kuşkucu yüreklere su serpti. Zirvenin gündemindeki temel konu olan "kutsal serbesttecim'' olgusunun gerisini deşip durmakta olan eylemci Kanadalılar, tüm parababalannın sonuçtan zaferle çıkacağına inanıyor. Dünya eylemciliğine ağırhğını koyan Kanadalılar Konseyi örgütünün ünlü lideri Maud Bariow, iş dünyasının 2 gün için zirveye milyonlarca dolarlık bağış yapmasını öfkeli sözlerle şöylece yanıtladı: "Zirvedeküerin hepsi şirkederin cebindedir, 'sponsor' sözcüğüyle hiç Idmse bizi uyutamaz." Başbakan Jean Chretien'i dinlerseniz, "işadamlannm milyonlarca destek ödentisryie zirveye katılmalannda herhangi bir sakmca saptanmamış". Başbakan, Kanadalı vergi mükeliefine 35 milyon dolara çıkacak olan zirve toplantısının harcama faturasını azaltma düşüncesinin altını çizerken kuşkuculann öküz altmda buzağı aradıklanna inanıyor. Quebec Zirvesi'ne Toronto'da eylem kamplan açarak hazırlanan onlarca eylem topluluğu, "şiddetsiz protesto"yu özenle uygulayacaklannı vurgulamakla birlikte Kanada, Avrupa, Brezilya ve Amerika'dan akacak 15 bin protestocunun, 5000 kişilik polis ve 400 kişilik askerden oluşan güvenlik gücüyle eninde sonunda sürtüşeceğini ileri süren karamsarlar görülüyor. Kanada polisinin cephaneliğine, plastik kurşun atan "Anven 37" tüfeklerinin de eklendiğini öğrendik. 2000 atımlık plastik kurşunun, Ingiltere'den satrn alınan "Arwen 37" tüfekleriyle birlikte zirve öncesi dağıtılacağını açıklayan polis amın Paul Marah, eylemcileri kötü bir yazgının beklediğini sezdiren sözler etti. "Saatte 160 km hızla uçan plastik mennilerin, 20 metreden tam hedefini bulduğunu ve kaburga kemiğini lardığını" söyleyen polis amiri, "vurulan kişinin çekeceği acuun dayanılmaz türden olduğuna" dıkkati çekiyor. Sadece gövdeyi hedeflemesi gereken 15 cm'lik plastik kurşunlann, hedefini şaşınp, vücudun daha duyarlı yerlerine girmesini "fdaket" sözcüğüyle tammlayan polis yetkilileri, kurşunlann, tngiliz firması "Royal \^ Ordnance" tarafından üretildiğini belirtiyor. Quebec protestosunun, *« banşçılık çizgisinde kahnası her sağduyulu Kanadaluıın isteği, ama kötü olasılıklar da hiç akıldan çıkmıyor. Zirvenin halka ve medyaya kapalı tutulması karannın çok yoğun eleştiriler doğurması ardından, TV kameralanmn zirveyi izlemesine izin venleceği duyuldu. özellikle "demokrasT görüşmelerinin özel TV yayınıyla yansıtıhnası tasansı, demokrasinin kapalı kapılan biraz aralattığını kanıtlıyor. Patronlann borazanlığını yapan medyayı bir yana bırakırsanız, Fldd Castro'nun, ülkesinde demokrasi olmadığı savıyla zirveden uzak tutulması, saygınlığını koruyan medyada zirvecilere yönelik alaylı eleştirilere yol açtı. Zirvenin en sert karşıtlanndan biri olan yazar ve yorumcu Dalton Camp, Dışişleri Bakanı John Manley'i, Küba'yı zirveden dışlayan karan nedeniyle alaylı dille kınarken şunlan yazıyordu: "Küba demokrasi değilmiş. Peki, demokrasi künmiş? Haydi canım, büiyorsunuz demokrasinin Idm olduğunu?" Bilgisayar Kullanan Gerçek Aydınlar!.. NASIL KULLANIYORSUNUZ Bilgisayarımzı ? 1 - 2 parmakla BİLİNÇSİZCE mı ? 10 parmakla + bakmadan UZMANCA mı ? Aradaki farkı düşünmek istemiyorsanız: YAZIK DEĞİL Mİ omM.TiL.sE.iiiTE.vfiiLsurM.iiwu.ij 76231 GenceMeslek-iş www.sampiyon-kurslari.com.tr - sampiyon@superonline.com ONPARMAKLA + BAKMADAN BİLGİSAYAR KULLANIMI İŞLETMENLİK + MUHASEBE DAKTİLO +YABANCI DİL ESKİ FİYATLARLA Beyaztt: 5^7 22 57 Kadıköy: 3361150 Şişli: 230 SO 37 Bakırköy: 551 ) n Q 9 O I I O O c;? NÂZIM HlKMET şarkıları V Kadınlannm Japon Balıkçısı Karlı Kayın Onnarunda Mavi Liman Kanatlan Gümü| Tahir'le Zühre Meselesi Seni Düşünmek RuhiSu Sümeyra Zülfü Iivaneli Cem Karaca Ina Çayırlı Esin Afşar Emin Igüs Nâzım Hikmet Kültür ve Sanat Vakfi VCD Kitap; vakıf merkezinden ve kitabevlerinden temin edilebilir. Sıraselviler Cad. No: 48 Kat: 1 Taksım Tel.& Faks:(0212)252 63 14-15 T.C. Kültür Bakanlıgı 'nın kathlanyla hozırlanmıştir Başka Türkiye Yok Haydi Fidan Dikelim ORMAN BAKANLIĞI KJRŞEHİR SULH HUKUK HÂKİMLİĞl'NDEN 2000/11 Esas / 2000/904 Karar Davacı Izzet Aközbek vekili tarafından davalılar Mehmet Hilmı Demir ve arkadaşlan hakkında mahke- memize açmış bulunduğu müdahale ve duvann kaJ'i davasında mahkememizce 25.12.2000 tarih ve 2000/11-904 esas ve karar sayüı ılamı ile davanın red- dine karar verilmiş ve bir kısım davalılardan Halil Gö- çer ile Irfan Şakar'ın adresleri tespit edilemediğinden kendilerine ilanen temyiz dılekçesinin tebliğine karar verilmiş ve işbu karar ılanın yayımlandığı tarihten ıti- baren davalılara tebliğ edılmiş sayılacağı hususlan teb- hğ yerine kaım olmak üzere ilanen tebfîğ olunur. 26.3 2001 Basın: 18220 MANAVGAT 2. .\SLtYE HUKUK MAHKEMESİ'NDEN Dosya No: 2001/35-E - 2001/37-K Mahkememizdenverilen 13.3.2001 tarih 2001/35-E, 2001/37 K sayılı karan gereğince: Tekirdağ ili, Çerkezköy ilçesi, Karaağaç köyü cilt: 8, hane, 167 'de nüfiısa kayıtb Fikret ve Galiman kızı 1978 d.lu Giliman Hatipoğlu'nun ismıne Sevinç isminin ek- lenerek Giliman Sevinç Hatıpoğlu olarak düzeltilmesi- ne karar venlmiştir. 26.3.2001 Basın: 18202 SARIGÖL ASIİYE HUKUK MAHKEMESİ'NDEN Dosya No: 1999/176 Davacı Şaban Tosun vek. Av. Ahmet Balkız tarafin- dan davalı Şadiye Tosun aleyhine açılan boşanma dava- sında verilen ara karar gereğince, Davalı Şadiye Tosun'un adresi tespit edilemediğin- den Sangöl Asliye Hukuk Mahkemesı'nde 10.5.2001 günü saat 09.20'de yapılacak olan dunışmaya gelmedi- ği veya kendisini vekılle temsil ettinnediğı takdırde gı- yabında duruşma yapılıp sonuçlandınlacağı ilanen teb- hğ olunur. 29.3.2001 Basın: 19502 S.S.BASIN EMEKÇİLERİ KONUTYAPI KOOPERATİFİ Koopefatrfimızın 2000 yılı çalışma dönenııne aıt 10 Olağan Genel Kunjlu aşağıdakı gündemı goruşmek uzere 26 Mayis 2001 Cumartesi günü saat 14.00 te Türfcocağı Cad. No:1 Basm Sarayı Kat:2 Cağaloğlu/lstanbul adresınde toplanacaktır. Çoğunluğun sağlanamaması duaımunda toplantı aynı gündem ile 9 Hazıran 2001 Cumartesı gunü aynı yer ve saatie yapılacaktır. 2000 yılı Yönetım Kuaılu ve denetım Kuaılu raportan ve bı- lanço ile gelır-gider hesaplannın Kooperatif merkezınde ortaklanmı- zın ıncetemesine hazır bulundunjlduğunu, genel kunıl toplsnttstn- dan sonra noter huzunında daire çekiiişterinin yapılacağm, bu nedenle bütün üyelenmızın toplantıda hazır bulunmalanı veya vekıl tayın etmeten gerekmektedır. YÖNEDM KURULU GÛNDEM 1) Açılış ve yoklama, 2) Başkanlık Dıvanının oluştuaılmasj; 3) Genel Kurul Toplantı tutanağının ımzası için Başkanlık Divaro- na yetki venlmesı 4) 2000 yılı Yönetim ve Denetim Kunılu raporiannm okunması ve görüşme açılmaa; 5) 2000 yılı bılanço ve gelır-gıder hesaplannın okunması ve gö- rûşme açılması; 6) 2000 yılı btlanço ve geiır-gıder hesaplan uzennde görüşme açılması; 7) Yönetim ve Denetım Kurullan'nın ayn ayn ıbra edılmesı; 8) Yönetim ve Denetım Kurulu asil ve yedek üyelennin seçimi ve görev süretennın belırlenmesı; 9) Kooperatif S S. Esenkent Boğazköy Konut Yapı Kooperatıflen üst bırtığınde temsil etmek uzere 1 asil ve 1 yedek üyenın seçilmesı ve gûrev sûresinin belirtenmesi; 10) Anasözleşmenın 11. maddesının 5. fıkrası uyannca koşullan saptanarak yenı ortak kaydı ıçın Yönetim Kuaıluna yetkı venlmesi; 11) Aylık aıdat tutartan ile gecıkme faızının belırlenmesi; 12) 2001 yılı ıçın çalışma programının görüşülmesi; 13) S.S. Esenkent Boğazköy konut yapı Kooperatıflen Bırlıgıne alt yapı ödemelennın yapılması ıçın Yönetim Kurvıluna yetkı venlmesı; 14) Dılek ve temenniter; 15) Kapanış Öğrenci kimlik kartımı kaybettim. Hükümsüzdür. SELDA AKBULAK
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle