Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 15 NİSAN 2001 PAZAR
10 PAZAR YAZHARI dishab@cumhuriyet.com.tr
Kokoreççinin
Danimarkalısı
Birkaç haftadır Danimarka
tclcvizyonlannda
yayımlanan bir reklam
Danimarkalılan gülmekten
kınp geçiriyor. Bir cep
telefonu reklamının
yapıldığı kısacık hikâyede;
genel güzellik anJayışının
dışında, iş urbalan içinde
ve ikisi aşın
kilolu dört erkek
gösteriliyor. Bunlardan üçü
sonuncusuna bir cep
telefonu hediye ediyorlar.
Hediyeyi verenler, hediye
paketini bıraktıklan gibi
kahkahalara boğulmuş
bir halde olay yerinden
uzaklaşıyorlar. Uzaktan
arkadaşlannın
beceriksizliğini izleyip
eğlenecekler, zira hediye
verdikleri arkadaşlan
çok saf. Reklamcılar bu
rolû, çirkin olduğunu
düşündükleri birisine
oynatarak bu kişinin
hediye paketini açmayı
becerip telefonu
kullanmaya
başlayamayacak kadar saf
olduğunu anlamamızı
istiyorlar. Bu reklamla,
birçok
sosyolog ve
medya
araştırmacısı,
reklamcı ve
gazete
yöneticilerini
bir
dûzeysizlik
kuyusuna
düşmekle suçladılar. Hafta
sonunda Danimarka'nın
önde gelen gazetelerinden
Politiken'in haftalık medya
eki bu konuya aynlmıştı.
Medya ekini hazırlayanlar
ûşenmeden ûlkenin en
büyük 15 reklam ajansı
müdûrleri ve sanat
direktörleri ile en büyük
gazetelerinin genel yayın
müdürlerinin adreslerini
yayımladılar.
Adreslerinin hepsi de
en pahalı villalann
bulunduğu semtlerde yer
alıyor. Gazeteciler
yazılann başına kendi
adreslerini de eklemeyi
unutmamışlar.
Şimdi yazının girişini
Danimarka coğrafyasından
aldık, ama yazının bundan
sonrasını siz Türkiye'yi
düşünerek okumaya devam
edin isterseniz. Aile içi
eviflikdeformeettL.
Zengın gazetecilere ve
reklamcüara tepki duyan
Danimarkalı medya
araştırmacılan ve
sosyologlar ağızlanna
geleni söylediler.
Dediler ki:
Son yıllarda gazeteciler ve
reklamcılar büyük paralar
kazandılar.
Kazandıklan paralar
sayesinde lüks
restoranlarda yemek
yemeye, pahalı villalarda
yaşamaya ve lüks ofıslerde
KOPENHAC
SADİ
TEKELlOĞLU
çahşmaya başladılar. Bu da
onlan halktan kopardı.
Halktan kopunca kendi
gelir gruplanndan, yine
kendi meslektaşlan ile tüm
zamanlannı birlikte geçirir
oldular. Aile içi evlilik
yapa yapa deforme olmaya
başlamış bir kuşak haline
geldiler. Bu da ortaya
koyduklan ürünlerde
açıkça görülmeye başladı.
Halkın göz hizasına
inmeyi beceremeyen bu
kişiler ister reklamcı, ister
gazeteci olsun artık bir
araya geldiklerinde etnik
azınlıklarla ve sosyal
mağluplarla (refah
toplumlannda bir baltaya
sap olamamış kişiler
olarak adlandınlan gruba
uygun görülen tanımlama
bu) alay ederek eğlenmeye
başladılar. Aşın kilolu,
fakir, çirkin ve sefalet
içinde yaşayan insanlar
gerek reklamlarda konu
mankeni olarak, gerekse
ağırlıklı olarak haberleri
yapılan insanlar olarak boy
göstermeye başladılar.
Kokoreççiyi bulan nerede
oturuyor.
Politiken'in
medya eki
sankiüstü
kapalı
Türkiye'yi
anlatmak için
yazılmış.
Okurken ister
istemez
bizim TV'lerde de
yayımlanan kokoreççi
reklamiannı ya da
Fenerbahçe Stadı önünde
sağanak yağış altında bilet
kuyruğunda bekleyen sefil
çocuklan ya da Şifo
Mefamet'in lüks arabasıyla
gelip topa basarak çamurlu
sahada bir çocukla göz
göze gelmesini
düşündürüyor:
Ya da Garanti Bankası'nın
reklamındaki su satan
çocuğu. Bizim
haberlerimiz de salataya
limon sıkıyor.
Doğu illerimizde kayak
yapan şalvarhlarla
televizyon haberlerinde
nasıl alay edildiğini
izlemeyeniniz yoktur
herhalde...
Reklamcılara veryansm
eden Darümarkah bilim
adamlannın öne
çıkardıklan bir başka
nokta ise reklamcıların ve
gazetecilerin birbirlerini
ürünJerinde konu alarak
kullanmaktan özenle
kaçınmalan konusu ki bu
da bize benziyor. Yüzlerce
kişinin bir hafta içinde
gazete ve televizyonlardaki
işlerinden ohnasına haber
değeri yüklemeyen medya
kuruluşlan da bizde var...
Ne diyelim yazık oluyor.
Danimarkahlara...
e-posta:
msadi@mobilixnet.dk
ParasıkadarkonuşanlannzirvesiTürkiye'deki ünlü deyişlerden biri, "Paran
kadar konuş" sözcüklerinden oluşur.
Üretim araçlannrn sahibi olan egemen
sımfla işgücünü egemen sınıfa satmak
zorunda olan emekçi sınıfın bitimsiz
savaşımınrn da odak tanımıdır para. Üretim
ve artı-değeri ele geçirmeyi tek hedef gören
statüko, parayı ya da "kâr* olgusunu, erk
gücünün dayanağı sayar. Anamalcı
demokrasinin sözde her bireyi özgür kıldığı
savlanan yüzeysel kurgusuna karşın, var
olan tek egemen güç paradır. Nitekim, kimi
zaman kuşkucu karşıtlann, kimi zaman da,
düzenin inanmış yandaşlannın kullandığı
bir deyişle, "paranın konuştuğu" gerçeği,
belleğe çivi gibi çakılmıştır. Paranın hangi
dilden konuştuğu değil, sadece konuştuğu
önemlidir. Dini imanı, pasaportu, insafi ve
kaynağı ne olursa olsun, paranın nasıl
konuştuğunu duymayan yoktur yerküre
üzerinde. Küreselleşme görkemiyle birlikte
töresel ilkeler, değer yargılan, etiksel
normlar, herkeslerin bıyık altından
gülümsediği ya da umursamadıgı bir hiçlik
dizisine dönüşedursun, paranın bayrağı
gönderlerdeki tek bayraktır.
20-22 Nisan'da Kanada'nın Quebec
kenrinde yapılacak "Kuzey-
Gûney Amerika Zirvesi"nin
hazırhğı süredursun, "parayı
verenin düdüğü çaldığT gerçeği
kafalara bir kez daha dank etti.
Ingilizcede, Türkçedekinin tıpa
tıp benzeri olan atasözü,
Kanada halkına kapılan kapalı
olan zirvede, milyonlarca dolar
destek ödentisi veren ışadamlannın, ellerini
kollannı sallayarak dolaşma hakkı
kazandığmı da belirliyor. Barikatlarla
çevrilmiş zirve binalannda kahvaltıda,
yemekte, resepsiyon ya da seminerlerde,
Kuzey ve Güney Amerikak liderlerle omuz
omuza oturacak olan Kanadalı işadamlan,
açılış gecesine şirket başına 500 bin dolar
bağışta bulunmayı sorun bile saymadılar.
işadamlan, üç kahvaltı için 75 bin dolar,
zirve çantasına 100 bin dolar bağışta
bulunmayı da "yıırtseverfik"
görevi sayıyordu. Zirveye
katılacak dev şirket
temsilcilerinin sayısının bine
varacağını açıklayan yetkililere
bakılırsa, astronomik ücretler
bağışlayarak zirveye katılan
işadamlan, konuklann sadece
ellerini sıkacak ve onlara
hoşgeldin diyecekmiş. Nitekim zirvenin
örgütleyicisi olan Kanada Dışişleri
Bakanlıgı, "Kanadah işadamlannın, gelen
konuk liderlerle tek başına görüşmeye
TORONTO
ENGİN
AŞKEV
Beyrut'ta
Paskalya
coşkusu
Hıristiyan dûnyaa Paskalya
Yortusu'nu kuthıyor. Lübnan'ın
başkenti Beyrut da Paskalya
bayrammın başlamasıyla
harekedendL Paskalya
YortusıTnun simgesi olan
tavşan biçimri çikolatalarm
sabşmda patlama yaşamyor.
Ortodokslarla
Katolikler Paskalya'vı
bir hafta arayla kuthıyor.
Ancak bu yü iki mezhep
için de bayram aynı
döneme denk gektL (REUTERS)
Kurbanma sıntan ırkçı katil...Londra'mn doğu kesimindeki
Stamford Hill, siyahlann,
Ortodoks Yahudilerin ve diğer
yabancılann çoğunlukta olduğu
bir semttir. Bu nedenle olsa
gerek, herhangi bir yabancı bu
semtte ırkçı bir saldınya
uğramayacağına inanır. Neden
diye sorarsanız, buradaki
diğer yabancılarla kendisi
arasında, tngiliz ve beyaz
olmamanın sağladığı bir ortaklık
olduğunu düşünür. Bir de, yine
tngiliz veya beyaz çoğunluğun
farklı gördügü insanlar olarak o
diğer yabancılarla kendisini aynı
görür. Bu müthiş bir rahatlıktır.
Konumu sizinkine benzeyen
insanlann yanında kendinizi
güvende hisseder, bir tehlikeye
onlarla birlikte daha kolay
karşı koyabileceğinizi sanırsınız.
Ben de böyle sanırdım. Gerçi
yabancılann çoğunlukta olduğu
yerlerde de ırkçılara rahmet
okutacak olaylar olmuyor değil.
Şu yazının yaaldığı sıralarda,
Londra'nrn Tottenham
bölgesinde, ki ırkçı örgütler
burada taban bile bulamamıştır,
birbirlerinde nefret edilecek ne
gördüler bilinmez, Türkler ile
siyahlar birbirlerine girdiler.
Meomet Sait Sefimoğhı'na,
Stamford HilFde güven içinde
yürümesinin benimkine benzer
bir nedeni olup olmadığını
sormayı çok isterdim. Acaba
bana ne yanıt verirdi?
"Buraiarda benzeri konumda
oktuğumuz insanlar var.
Irkçüarm buraya gebneleri
cesaret ister" mi derdi acaba?
Oysa çok belli ki, Mehmet'in
yanıtının ne olacağını
bilemediğimden onun adına
konuşmuş olmayayım, ırkçı
benim öngörümden
daha da cesur çıktı.
Bir gece yansı
sevgilisi ile
yürürken Mehmet'e
küfur ederek itti,
tekmeler savurdu.
Mehmet, aslında
rahatlıkla alt
edebileceği, fakat
sarhoş sandığı rrkçı alçağa, bize
özgü bir delikanlılık yaptı,
karşılık vermedi. Mehmet, en
doğal hakkı olan kendini koruma
hakkını yeterince kullanmadığı
için düşüp kafasını kaldınma
çarptı. Hastanede bitkisel
yaşamdan çıkamayacağı
anlaşılınca da, yakınlannın
karanyla yaşam destek
makinesinden alındı. 33
yaşındaydı. Haberin aynntılannı
gazetelerde okurken bir cümleye
LONDRA
takıldrm, çok ama çok gücüme
giden bir cümleye. "KatiF
deniyordu haberde, "olay
yerinden gûlerek uzaklaşb".
Haberde böyle denılmış de olsa,
biliyonunki, katil asla
gülümsememiştir. tnsancıllığın,
insamn yüzüne yansıttığı en
estetik biçim olan gülümsemenin
o alçağın yüzünde elbette ki işi
olamaz. Mehmet'in sevgilisüün
gülümseme sandığı katilin
yüzündeki o ifade,
olsa olsa tüm aşağılık
duygulannı açığa
çıkaran bir sıntmadır
bence. Çünkü tanık
oldum. Tüm ırkçılar
böyle sıntırlar.
Ingiltere'nin tanınmış
_ _ _ _ _ ırkçı faşistlerinden
birinin sözlerini
anımsıyorum. "Bir yabanarun
yüzünde pafJablmış bir şişe ve
sonrasında akan kanlan görmek
beni çok muthı edıyor" demişti.
Bu sözlerde, o faşistin ruh halini
ortaya koyması dışında ciddiye
alınacak bir şey yok. Benzer
laflan hep ederler. Ancak
gazetedeki fotoğrafinda, bu
aşağılık düşüncelerine çok
uygun düşen iğrenç bir sıntma
vardı. Bir süredir, Muhafazakâr
Partı'nın lideri VVUham Hauge'in
MUSTAFA
ERDEMOL
yüzüne çok dikkatli bakar
oldum. Konuşmalanndan hiçbir
şey anlayamadığım bu adamın
sadece yüzüne takılıyor
gözlerim. Soğuk bir adam. Ama
bu görüntüsünü bozan, sıcak bir
gulümsemesi var. Parlamentoda
iktidan eleştirirken zaman zaman
espri de yapıyor. Böyle
durumlarda iki dudağı düzgün
bir çizgi haline geliyor, düzgün
dişleri ortaya çıkıyor. Hafıf
kısılmış gözleri bu gülümsemeyi
tamamlayan bir unsur oluyor. Bu
gülümsemeden insancıl mesajlar
alabiliyorsunuz. Geçenlerde,
iktidardaki Işçi Partisi'ni
eleştirirken partiyi, Ingiltere'yi
yabancılar ülkesine çevirmekle
suçladı. O gün bugündür, belki
bana öyle geliyor, yüzündeki o
gülümseme, yerini yavaş yavaş
sıntmaya bıraktı. Yani lordlann
yönettiği bir ülkede
aristokratlann partisinin lideri,
küçümseyerek baktığı alt sınıfa
mensup ırkçıyla aynı sıntık
ifadeye sahip oldu. Katilin
nereye gittiği henüz bilinmiyor.
Tekmeleyip yere düşürdükten
sonra Mehmet'ten uzaklaşan
kişi, ortak hedefe beraberce
sınttığı parlamentodaki kişiyle
buluşmaya gitmiştir belki.
Kimbilir.
girisnıesuıin kesinlilde yasak olduğanu"
açıklayıp kuşkucu yüreklere su serpti.
Zirvenin gündemindeki temel konu olan
"kutsal serbesttecim'' olgusunun gerisini
deşip durmakta olan eylemci Kanadalılar,
tüm parababalannın sonuçtan zaferle
çıkacağına inanıyor. Dünya eylemciliğine
ağırhğını koyan Kanadalılar Konseyi
örgütünün ünlü lideri Maud Bariow, iş
dünyasının 2 gün için zirveye milyonlarca
dolarlık bağış yapmasını öfkeli sözlerle
şöylece yanıtladı: "Zirvedeküerin hepsi
şirkederin cebindedir, 'sponsor' sözcüğüyle
hiç Idmse bizi uyutamaz." Başbakan Jean
Chretien'i dinlerseniz, "işadamlannm
milyonlarca destek ödentisryie zirveye
katılmalannda herhangi bir sakmca
saptanmamış". Başbakan, Kanadalı vergi
mükeliefine 35 milyon dolara çıkacak olan
zirve toplantısının harcama faturasını
azaltma düşüncesinin altını çizerken
kuşkuculann öküz altmda buzağı
aradıklanna inanıyor. Quebec
Zirvesi'ne Toronto'da eylem kamplan
açarak hazırlanan onlarca eylem
topluluğu, "şiddetsiz protesto"yu
özenle uygulayacaklannı
vurgulamakla birlikte Kanada,
Avrupa, Brezilya ve Amerika'dan
akacak 15 bin protestocunun, 5000
kişilik polis ve 400 kişilik askerden
oluşan güvenlik gücüyle eninde
sonunda sürtüşeceğini ileri süren
karamsarlar görülüyor. Kanada
polisinin cephaneliğine, plastik
kurşun atan "Anven 37" tüfeklerinin
de eklendiğini öğrendik. 2000 atımlık
plastik kurşunun, Ingiltere'den satrn
alınan "Arwen 37" tüfekleriyle
birlikte zirve öncesi dağıtılacağını
açıklayan polis amın Paul Marah,
eylemcileri kötü bir yazgının
beklediğini sezdiren sözler etti.
"Saatte 160 km hızla uçan plastik
mennilerin, 20 metreden tam hedefini
bulduğunu ve kaburga kemiğini
lardığını" söyleyen polis amiri,
"vurulan kişinin çekeceği acuun
dayanılmaz türden olduğuna" dıkkati
çekiyor. Sadece gövdeyi hedeflemesi
gereken 15 cm'lik plastik
kurşunlann, hedefini şaşınp,
vücudun daha duyarlı yerlerine
girmesini "fdaket" sözcüğüyle
tammlayan polis yetkilileri,
kurşunlann, tngiliz firması "Royal \^
Ordnance" tarafından üretildiğini
belirtiyor. Quebec protestosunun, *«
banşçılık çizgisinde kahnası her
sağduyulu Kanadaluıın isteği, ama
kötü olasılıklar da hiç akıldan
çıkmıyor. Zirvenin halka ve medyaya
kapalı tutulması karannın çok
yoğun eleştiriler doğurması ardından,
TV kameralanmn zirveyi izlemesine
izin venleceği duyuldu. özellikle
"demokrasT görüşmelerinin özel TV
yayınıyla yansıtıhnası tasansı,
demokrasinin kapalı kapılan biraz
aralattığını kanıtlıyor. Patronlann
borazanlığını yapan medyayı bir yana
bırakırsanız, Fldd Castro'nun,
ülkesinde demokrasi olmadığı savıyla
zirveden uzak tutulması, saygınlığını
koruyan medyada zirvecilere yönelik
alaylı eleştirilere yol açtı. Zirvenin
en sert karşıtlanndan biri olan yazar
ve yorumcu Dalton Camp, Dışişleri
Bakanı John Manley'i, Küba'yı
zirveden dışlayan karan nedeniyle
alaylı dille kınarken şunlan
yazıyordu: "Küba demokrasi
değilmiş. Peki, demokrasi künmiş?
Haydi canım, büiyorsunuz
demokrasinin Idm olduğunu?"
Bilgisayar Kullanan Gerçek Aydınlar!..
NASIL KULLANIYORSUNUZ Bilgisayarımzı ?
1 - 2 parmakla BİLİNÇSİZCE mı ?
10 parmakla + bakmadan UZMANCA mı ?
Aradaki farkı düşünmek istemiyorsanız:
YAZIK DEĞİL Mİ
omM.TiL.sE.iiiTE.vfiiLsurM.iiwu.ij 76231 GenceMeslek-iş
www.sampiyon-kurslari.com.tr - sampiyon@superonline.com
ONPARMAKLA + BAKMADAN
BİLGİSAYAR KULLANIMI
İŞLETMENLİK + MUHASEBE
DAKTİLO +YABANCI DİL
ESKİ FİYATLARLA
Beyaztt: 5^7 22 57 Kadıköy: 3361150 Şişli: 230 SO 37 Bakırköy: 551
) n Q 9 O I I O O c;?
NÂZIM HlKMET
şarkıları
V
Kadınlannm
Japon Balıkçısı
Karlı Kayın Onnarunda
Mavi Liman
Kanatlan Gümü|
Tahir'le Zühre Meselesi
Seni Düşünmek
RuhiSu
Sümeyra
Zülfü Iivaneli
Cem Karaca
Ina Çayırlı
Esin Afşar
Emin Igüs
Nâzım Hikmet
Kültür ve Sanat Vakfi
VCD Kitap; vakıf merkezinden ve kitabevlerinden
temin edilebilir.
Sıraselviler Cad. No: 48 Kat: 1 Taksım
Tel.& Faks:(0212)252 63 14-15
T.C. Kültür Bakanlıgı 'nın kathlanyla hozırlanmıştir
Başka Türkiye Yok
Haydi Fidan Dikelim
ORMAN BAKANLIĞI
KJRŞEHİR SULH HUKUK
HÂKİMLİĞl'NDEN
2000/11 Esas / 2000/904 Karar
Davacı Izzet Aközbek vekili tarafından davalılar
Mehmet Hilmı Demir ve arkadaşlan hakkında mahke-
memize açmış bulunduğu müdahale ve duvann kaJ'i
davasında mahkememizce 25.12.2000 tarih ve
2000/11-904 esas ve karar sayüı ılamı ile davanın red-
dine karar verilmiş ve bir kısım davalılardan Halil Gö-
çer ile Irfan Şakar'ın adresleri tespit edilemediğinden
kendilerine ilanen temyiz dılekçesinin tebliğine karar
verilmiş ve işbu karar ılanın yayımlandığı tarihten ıti-
baren davalılara tebliğ edılmiş sayılacağı hususlan teb-
hğ yerine kaım olmak üzere ilanen tebfîğ olunur.
26.3 2001 Basın: 18220
MANAVGAT 2. .\SLtYE HUKUK
MAHKEMESİ'NDEN
Dosya No: 2001/35-E - 2001/37-K
Mahkememizdenverilen 13.3.2001 tarih 2001/35-E,
2001/37 K sayılı karan gereğince:
Tekirdağ ili, Çerkezköy ilçesi, Karaağaç köyü cilt: 8,
hane, 167 'de nüfiısa kayıtb Fikret ve Galiman kızı 1978
d.lu Giliman Hatipoğlu'nun ismıne Sevinç isminin ek-
lenerek Giliman Sevinç Hatıpoğlu olarak düzeltilmesi-
ne karar venlmiştir. 26.3.2001 Basın: 18202
SARIGÖL ASIİYE HUKUK
MAHKEMESİ'NDEN
Dosya No: 1999/176
Davacı Şaban Tosun vek. Av. Ahmet Balkız tarafin-
dan davalı Şadiye Tosun aleyhine açılan boşanma dava-
sında verilen ara karar gereğince,
Davalı Şadiye Tosun'un adresi tespit edilemediğin-
den Sangöl Asliye Hukuk Mahkemesı'nde 10.5.2001
günü saat 09.20'de yapılacak olan dunışmaya gelmedi-
ği veya kendisini vekılle temsil ettinnediğı takdırde gı-
yabında duruşma yapılıp sonuçlandınlacağı ilanen teb-
hğ olunur. 29.3.2001
Basın: 19502
S.S.BASIN EMEKÇİLERİ
KONUTYAPI KOOPERATİFİ
Koopefatrfimızın 2000 yılı çalışma dönenııne aıt 10 Olağan
Genel Kunjlu aşağıdakı gündemı goruşmek uzere 26 Mayis 2001
Cumartesi günü saat 14.00 te Türfcocağı Cad. No:1 Basm Sarayı
Kat:2 Cağaloğlu/lstanbul adresınde toplanacaktır. Çoğunluğun
sağlanamaması duaımunda toplantı aynı gündem ile 9 Hazıran 2001
Cumartesı gunü aynı yer ve saatie yapılacaktır.
2000 yılı Yönetım Kuaılu ve denetım Kuaılu raportan ve bı-
lanço ile gelır-gider hesaplannın Kooperatif merkezınde ortaklanmı-
zın ıncetemesine hazır bulundunjlduğunu, genel kunıl toplsnttstn-
dan sonra noter huzunında daire çekiiişterinin yapılacağm, bu
nedenle bütün üyelenmızın toplantıda hazır bulunmalanı veya vekıl
tayın etmeten gerekmektedır.
YÖNEDM KURULU
GÛNDEM
1) Açılış ve yoklama,
2) Başkanlık Dıvanının oluştuaılmasj;
3) Genel Kurul Toplantı tutanağının ımzası için Başkanlık Divaro-
na yetki venlmesı
4) 2000 yılı Yönetim ve Denetim Kunılu raporiannm okunması
ve görüşme açılmaa;
5) 2000 yılı bılanço ve gelır-gıder hesaplannın okunması ve gö-
rûşme açılması;
6) 2000 yılı btlanço ve geiır-gıder hesaplan uzennde görüşme
açılması;
7) Yönetim ve Denetım Kurullan'nın ayn ayn ıbra edılmesı;
8) Yönetim ve Denetım Kurulu asil ve yedek üyelennin seçimi ve
görev süretennın belırlenmesı;
9) Kooperatif S S. Esenkent Boğazköy Konut Yapı Kooperatıflen
üst bırtığınde temsil etmek uzere 1 asil ve 1 yedek üyenın seçilmesı
ve gûrev sûresinin belirtenmesi;
10) Anasözleşmenın 11. maddesının 5. fıkrası uyannca koşullan
saptanarak yenı ortak kaydı ıçın Yönetim Kuaıluna yetkı venlmesi;
11) Aylık aıdat tutartan ile gecıkme faızının belırlenmesi;
12) 2001 yılı ıçın çalışma programının görüşülmesi;
13) S.S. Esenkent Boğazköy konut yapı Kooperatıflen Bırlıgıne alt
yapı ödemelennın yapılması ıçın Yönetim Kurvıluna yetkı venlmesı;
14) Dılek ve temenniter;
15) Kapanış
Öğrenci kimlik kartımı kaybettim. Hükümsüzdür.
SELDA AKBULAK