Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURtYET 15 NİSAN 2001 PAZAR
12 PAZAR KONUGU
Eski ABD Temsilciler Meclisi üyesi Jonh Brademas, Türkiye 'deki demokrasiyi değerlendirdi
Siyasireforma ihtiyacınızvar
Yolsuzluk
ciddi bir
sorun1
- Türkiye'deyolsuzluklann nasübaşmı ahp
gittiğinidünya aiem bilirkenAvrupa'dan bura-
ya şu durumdapara akıtdması nasü beUent'
bilir?
- Ben Transparency Intemational (Uluslara-
rası Şeffaflık) adlı örgütün yönetim kurulu üye-
siyim. Bu örgüt, uluslararası iş ve para çevrele-
rindeki yolsuzluklaria mücadele için kuruldu.
Bu yolsuzluklann Türkiye'de ciddi bir sonm ol-
duğunu biliyorum. Aynca birtakun bankalann
birtalam siyasi partilerle baglan oldugunu da
öğrendim. Vereceğim konferans için araşürma
yapana kadar Türkiye siyasetinde Siyasi Parti-
ier Yasası'run ne kadar önemli bir rol oynadığı-
nı, nasıl etkili olduğunu bilmiyordum. Bu feci
birdurum. Sizde siyasi parti liderleri adetapar-
tüennin mutlak hâkimleri. Bakm, ben ilk kez
ABD Temsilciler Meclisi üyeliğirıe adaylığımı
koyma kararı aldığım zaman tek başımaydım.
Partimin liderine telefon edip "Ben seçimJerde
adaybğunıkovmakistiyuruın", demedım. Onun
onaymı alma gereğini duymadım. Partimin,
kendi bölgemdeki yetkilileriyle, parti teşkdlat-
lanyla temas kurdum. Kongreye adaylığımı
koymak istediğimi söyledim, desteklerini iste-
dim. Sonuçta beni onlar destekJedi. Ama o gi-
rişimi partimin lideri değil, benim yapmam zo-
runluydu. Bu yoldan gittiğıniz zaman çok daha
şefFaf işler yapma olanağını bulursunuz. Türki-
ye'deki siyasi yaşamla ılgilı birnokta dikkatimi
çekti. Ordu, son zamanlarda hiç sesini çıkarmı-
yor gibi. Bu da doğrusu çok şaşırncı. Türki-
ye'deki siyasi yaşamia ilgili pek çok yazı oku-
dum. Bana çok çarpıcı gelen şu tema hep o ya-
zılarda ışleniyordu: Sıyasilerin, siyaset sahne-
sinde bıraktıklan boşluk hep askeri faaüyete
yol açmıştır. Ben dışardan bakan biriyim. Bu-
rada yanlış da yapabilirim. Ama bence Türki-
ye'de yapılması gereken Siyasi Partiler Yasa-
sa'nı biran önce değiştirmektir. Çünkü bu yasa,
bir avuç siyaset reisine ülke siyasetirü teslim et-
me olanağjnı veriyor. Bn yasanın değiştnilme-
siyle siyasetin önü açıhr. Gençlerin daha çok si-
yasete girmelerine olanak tanınır. Nüfusunuzun
büyük çoğunluğu 30 yaşın alnnda. Ama sürgit
böyle devam ederseniz, ülkenin geleceğinden
hiçbir şey beklemeyen, umutsuz bir genç kuşak
yetiştirmiş olursunuz. Türkiye ve Tûrkler'in şu-
na kararvermesi iazun: Biz demokratik, çağdaş,
uygar bir ülke mi olacağız yoksa sürekli gerile-
yen, hep arkadan gelen bir devlet mi?
Değişîklik
isteği
artacak'
- Ya ekonomik durum?
- Siyasi reformlann yapılabiimesi içinhalkın
yaşam standardınm yükselmesi gerekir. Öte
yandan siyasi reform olmadan ekonomik re-
formlar gerçekleşemez. Şu anda biz, dünyanın
en önemli ülkelennden birisinin geleceğini ko-
nuşuyoruz. Burası harika bir kültürü ve uygar-
lığı olan bir ülke. Ama siyasilerin çağdaş lider-
lik yapmamalan çok acı bir durum.
-Sizce bu siyasiliderter birdenbire mibu ka-
dar güçlendiUr? Buna yol açan nedenler siz-
ce nedir?
- Ben Türkiye'nın siyasi tarihi konusunda uz-
man oîduğumu iddia edecek değilim. Ama gö-
rebildiğim kadanyla, yasalann düzenleniş biçi-
miyle siyasilerin bankalarla olan bağlan, med-
yanuı rolü, siyasilerin kendi çıkarlan doğrultu-
sundakamuparalannı gereksiz havaalanlan ya-
pımına harcatmalan, bunun için oyavcılıgı yap-
malan yolsuzluk sisteminin mekanizmalannı
güçlendiriyor. Burada halkın daha bu sistemi
kırmak için bir şeyler yapmakta ısrarh olmaya
pek de istekli olmadığı görülüyor. Ama krizin
boyutlannın çok derin oluşu ve Türkiye'nin AB
üyeliğini elde etmekteki anlaşılabilir istekliliği
sivil toplum kuruluşlanmn değışım yönündeld
baskılannı arttıracaktır. Türkiye nın önünde
şimdi çok ciddi firsallar var. Bazen hasta öyle-
sine şişmanlar ki doktor ona, "Pfcrhize ginnen.
dmoastik yapman iazun. Yoksa öhırsün" der.
Bazen insanlar, içinde bulunduklan durumun
yasamlanm tehlikeye soktuğunu anladıklarında
davranış biçimlerini değiştirirler. Okuduklanm
ve duyduklanmdan. Türkiye'deki durumun ya-
şamsal tehlike arzettiğini öğreniyorum. Türki-
ye, uluslararası para kunıluşlanndan para bul-
maya çalışıyor. Ama bunlar da cevap olarak
"Refonn yapmadan size para yok", diyorlar.
Türkiye'deki siyasi liderler de onlan suçluyor,
hep suçu başkalanna yüklüyorlar. Hep bir gü-
nahkeçisi anyor, sorumluluklannı üstlenmek is-
temiyorlar. Bütün sorun, Türkiye'nın yetışkin
olraayı isteyip istememesinde yanyor. Son tah-
lildeiş, Türk halkınuı karanna bağlıdır. Son ka-
ran onlar verecektir. Biz sadece yardnncı ola-
biliriz. Burasî 65 miryonu aşkın nüruslu bir ül-
ke. Gücünün de farkında oimah.
LEYLA TAVŞANOĞLU ABD Temsilciler Meclisi 'nin eski üyelerinden Yunan asıllı John Brademas geçen hafta Istanbul'daydı. TESEV'in düzenlediği
Türkiye de demokratikleşme konulu bir konferansa konuşmacı olarak katıldı. Bizim basın, 1974 Kıbrıs Barış HarekâU 'ndan sonra Temsilciler Meclisi 'nde
Türkiye 'ye silah ambargosu uygulanması yolunda karar aldırdığı için Brademas 'ı Türk düşmam ilan etmişti. Brademas 1967 de Yunanistan 'da albaylar cuntası
darbeyle ikîidara el koyduğunda, benzer bir silah ambargosunu Atina yönetimine uygulatmıştı. Bu kararların nedenini kendisine sorduğumuzda Brademas,
"Hukuk devleti olmayan heryere yaptırımlar
uygulanmalıdır " görüşünde olduğunu iletti.
Uluslararası pek çok sivil toplum kurulusunda
etkin olarak gö'rev alan Brademas 'la Türkiye 'deki
demokratikleşmeyi, siyasi liderler sultasım,
Kıbrıs 'ın çözümsüzlüğünü ve çözüm için neler
yapılması gerektiğini konustuk. Brademas, Siyasi
Partiler Yasası 'nın en kısa zamanda değiştirilmesi
gerektiğinin altını çizerken "Ülkenizde dikkatimi
çeken, siyasilerin siyaset sahnesinde bıraktıklan
boşluk hep askeri faaliyete yol açıyor " dedi. Bizim
siyasilerin, uluslararası para kuruluslanndan para
gelmeyince hep başkalannı suçladıklannı söyleyen
Brademas, "Onlar hep günah keçisi anyor;
sorumluluklannı üstlenmek istemiyorlar "
görüsüne yer verdi.
PORTRE /JOHN BRADEMAS
ABD Temsilciler Meclisi'nin 22yüsüreyle (1959-81) Indiana
eyaletinden üyesi ve Demokrat Parti çoğunluk lideri oldu.
Demokrasileri yeterince gelişmemiş üikelerde/d sivil toplum
kuruluslarına demokratik çalışmalan içinfon akttmakla ünlü
olan düşünce üretme kuruluşu National Endowmentfor
Democracy'nin (Ulusal Demokrasi Vakfi) 1993-2001 arası
başkanlığım yaptu 1981-92 arası New York Üniversitesi
Rektörlüğü görevinde bulundu. Son olarak merkeziSelanik'te
bulunan Centerfor Democracy and Reconcüiation in
Southeastern Europe'un (Güneydoğu Avrupa Demokrasi ve
Uzlaşma Merkezi) başkanlığımyürütüyor.
- Siz hafta içinde TESEV'in çağnlısı olarak tstanbul'da
demokrasi konulu bir konferans verdiniz. Türkiye'nin de-
mokrasisi çok mu zayıfki boyle bir konferansa gerek duyul-
du?
- TESEV Başkanı Büyükelçi Özdem Sanberk'in çağnhsı
olarak Istanbul'a geldim ve demokrasi konulu o konferansı
verdim. Bildiğiniz gibi ben ABD Temsilciler Meclisı'nde 22
yıl süreyle Demokrat Parti'den temsilciydim. Çeşitli sivil
toplum kuruluşlannda çalışıyorum. Uzun bir süre National
Endowment for Democracy'nin başkanlığım yaptım. Bu ne-
denle de siyaset ve demokrasi içinde epeyce yoğruldum.
Konferansın ana teması şöyleydi:
Üç unsur, üç gelişme Türkiye'nin demokrasi yolunda iler-
lemesi için tarihi firsat yaratıyor. Birincisi, ülkedeki parasal
ve ekonomik kriz, ikincisi Türkiye'nin AB tam üyeliğine a-
day oluşu, üçüncüsü de Türkiye'de sivil toplum kuruluşlan-
nın, özellikle de TÜSİAD gibi işadamlan derneklerinin et-
kilerinin güçlenmesi. Geçen hafta TÜSÎAD yetkilileriyle
New York'ta beraberdim. Onlann Türkiye'deki siyasi sis-
temle ilgili çok net ve hiçbir kaçamak söze başvurmadan açık
konuşmalanndan çok etkilendim.
- Bu açık ve net konuşmalarmda neler söylediler?
- Türkiye'nin AB üyesi olabilmek için kesinlikle Kopen-
hag kriterlerine uyması, konuşma ve fikir özgürlüğünün yer-
leştirilmesi, basın özgürlüğü, Siyasi Partiler Yasası'nın dü-
zeltılmesı, Millı Güvenlik Kurulu bağlamında anayasamn
değiştirilmesi, azınlık haklanna daha fazla özen gösterilme-
si gereği üzerinde durdular. Bütün bunlar AB'nin, Türki-
ye'nin sonuçta tam üye olabilmesi için koyduğu ana kriter-
ler. Ben Türkiye'nin AB'ye tam üyeliğini destekliyorum. A-
ma aynı zamanda Türkiye için
özel ayncalıklar tanmmaması
gerektiğine inanıyorum. Bütün
öbür aday ülkelere uygulanan
kriterler, Türkiye için de uygu-
lanmalıdır. lşte, böylece şimdi
kendimi Türkiye'nin siyasi ya-
şamuun en ilginç dönemJerinden
birisinin tam ortasmda buldum.
•HukuKa İnanıyorum'
- Siz siyasiyaşamınız boyunca
her zaman demokrasiye bağlt-
lığınızı herftrsatta eyiemleri-
nizle ortaya koymaya çahştınız.
Hatta, 1967'de Yunanistan'da
Albaylar Cuntası iktidan ele
geçirdikten sonra, babanız Yu-
nan asıllı olmasına karşm
ABD Temsilciler Meclisı'nde
Yunanistan 'a silah ambargosu
kararı aldırdınız. Ancak daha
sonra, 1974'te Kıbrıs'taki barts
harekâtının ardından Türki-
ye'ye de silah ambargosu uy-
gulattınız. Neden?
- Ben hukuka sonuna kadar
inanan bir kişiyim. O nedenle şunu açıkça anlamanız gere-
kir:
Babam Yunanistan doğumlu, annem ise Iskoç-lngiliz- Ir-
landalı kanşımı bir aileden geliyor. Ben, ABD Kongresi'ne
seçilen ilk Amerikan doğumlu Yunan asıllı temsilciyım.
Dediğiniz gibi 1967'de Yunanistan'da albaylar bir darbey-
le iktidan ele geçirip askeri diktatorya oluşturduklannda ve
daha sonra da genç kralı sürgüne gönderdiklerinde Yunanıs-
tan'ı fena halde kınadım. Askeri cuntanın iktidarda kaldığı
yedi yıl boyunca Yunanistan'a ayağımı basmadun. Washing-
ton'daki Yunan Büyükelçiliği'nin kapısından bakmadım.
Böylece de ABD Kongresi 'nde ABD'nin Yunanistan'a yap-
tığı askeri yardun aleyhinde ifade verdim.
Çünkü Yunanistan NATO üyesiydi. NATO ise demokrasi-
yi, özgürlüğü ve hukuku savunmak amacıyla kurulmuştu.
Oysa Yunanistan'daki albaylar ne demokrasiye, ne özgürlü-
ğe ne de hukukun üstünlüğüne inanıyorlardı. O nedenle de
o dönemde Yunanistan'a askeri yardım yapılmasma ilkesel
olarak karşı çıktım.
Bunu yaptığrm için de o dönemde bazı Yunan asıllı Ame-
rikalılar tarafmdan şiddetle eleştirildim.
Yedi yıl sonra albaylar Kıbns'ta Cumhurbaşkanı Başpis-
kopos Makaıios'u devirmek için o başansız darbe girişimi-
ni düzenlediler. Bu darbe girişiminden sonraki olaylar Albay-
lar Cuntası'nın sonu oldu. Sayın Konstantin Karamanüs Yu-
nanistan'a geri döndü ve ülkeye demokrasi geri geldi.
Ama bu girişim Türkiye'nin Kıbns'ı iki kez istila etmesi-
ne yol açtı. Burada dikkatinizi çekmek istediğün bir nokta
var. Ben birinci istila sırasında hiç sesimi çıkarmadım. Ama
ikinci istilanın ardmdan çok sayıda Türk askeri adayı işgal
etti. Bunlar bu harekâtlan Amerikan silahlanyla yapmışlar-
dı.
Türkiye bu silahlan Amerika'dan alırken bunlann hangi
yerlerde kullamlacağımn yasal sınırlarmı kabul etmişti. Bu
silahlar ancak savunma amacıyla Türkiye tarafindan kulla-
nılabilirdi. Yasa çok açıktı. Amerika'dan savunma amacıyla
aldığı silahlan başka amaçlar için kullanan herhangi bir ül-
keye silah verilmesi otomatikman yasaklanıyordu.
- Siz o sırada Dtşişleri Bakanı olan Henry Kissinger'la da
bir görüşme yapmadınız mı?
- Evet. Bir grup ABD Kongre üyesiyle birlikte onu ziya-
rete gittik. O hafta ABD içın çok dramatik bir dönemdi. Tam
o sırada Nfcon ABD Başkanlığı'ndan istifa etmişti.
Kissinger'ı ziyaretimızde kendisine söz konusu yasayı ha-
tırlattım: "Saym Bakan, oyasayı beğenmeyebiHrsiniz. Ama bu-
nun gerekk'rini uygulamak zorundasuıız. Lnutmaym ki, yû-
riitmenin dediklerini yasama organının yerine getirmesinin
gerekriğj birpariamenter sistem değil bizünJd" dedım. Ken-
disine, Nixon'ın ABD'nin anayasası ve hukuk sistemine say-
gı göstermemesi nedeniyle istifa etmek zorunda kaldığını ve
bu duruma düştüğünü de anımsattım.
Ama Kissinger, yürürlükteki yasayı uygulamamakta ayak
diredi; bunu kasıtlı olarak yaptı. O böyle yapınca, biz de
Temsilciler Meclisi ve Kongre olarak yürürlükteki yasalan
uygülama karan aldık. Hükümetin yürütme kanadı bunu yap-
mayı reddetmiştı çünkü. Böylece Türkiye'ye silah ambargo-
su uygulanması karan alındı.
Bülent Ecevlfle gdrüşme
- Bir de New York'ta Ecevit'le bir görüşmeniz vardu..
- Evet. Yine Amerikan Temsilciler Meclisi üyelerinden Pa-
ul Sarbanes, Benjamin RosenthaJ ve Senatör Torn Eagleton 'la
birlikte New York'ta BMnın karşısındakı otelde Başbakan
Ecevit'i ziyarete gittik.
- O sırada Türkiye'de basın, sizleri Türk düşmam ilan et-
mişti...
- Biliyorum. Bu duygulan da anlayabiliyorum. Ama unut-
mayın ki bizimki bir hukuk devletidir. Ecevit'in odasmdan
içeri girdiğimizde ben ona elimi uzattım, "Sayın Başbakan,
adım John Brademas" dedım. Bana. "Kim olduğunuzu bili-
yorum" diye cevap verdi. Bunun üzerine ona şunlan söyle-
dim:
"Ecevlt bana yardımcı olmadı'
"Kongrede Türkiye'ye Amerikan silahlan gönderilmesi için
oy verme olanağma sahip olmak istiyorum. Bu nedenle de ba-
na yardım etmenizi rica ediyorum."
Ama bana hiçbir şekilde yardımcı olmadı. Bir yıl sonra ise
yine bu yüzden kendi partimin lideri olan o zamanki ABD
Başkanı Carter'la çok ciddi bir kavgamız oldu. Çünkü Baş-
kan Carter, Türkiye'ye silah ambargosuna son verilmesi için
harekete geçmiş ve Temsilciler Meclisi'nde üç oy farkıyla da
başanlı ohnuştu. lşte, o zamandan beri çıkmaz devam edi-
yor. Kıbns, Türk-Yunan, Türk-Amerikan ve Türk-AB ilişki-
lerinde ciddi bir baş ağnsı olma özelliğini koruyor. Kişisel
görüşüm, Türkiye AB'ye girişini engelleyen pek çok soru-
nun yanında Kıbns sorununu da bir an önce çözmelidir.
Burada şunu hatırlatmamda yarar var:
Güney Kıbns'ta yılda kişi başma düşen gelir 17 bin dolar
dolayında. Oysa Kuzey Kıbns'ta yıllık kişi başına gelir bu-
nun beşte biri kadar. AB tavnm çok açık biçimde ortaya koy-
du ve Kıbns sorununa çözüm gelse de gelmese de Güney
Kıbns'ın AB'ye üye olacağını bildirdi.
Bence Kıbns'a bir an önce çözüm bulunması, hem Kıbns-
h Türlder hem de Türkiye'nin çıkannadır. Böylece Türki-
ye'nin, Yunanistan, ABD ve AB'yle devam eden baş ağnsı
da sona erecektir.
- İyi de kördüğüm haline gelmiş olan Kıbns sorunu bu
aşamada nasıl çözülecek?
- Benim bazı fikirlerim var. Öncelikle adanın askerden
anndınlması gerekir. Adada ne Yunan ne de Türk kuvveti kal-
malı. Güvenliği sağlamak için NATO kuvvetleri tek alterna-
tifobnalı.
- Peki, ya Ingiliz üsleri ne olacak?
- Dediğim gibi hiçbir yabancı kuvvet adada kalmamalı. Sa-
dece NATO birliği güvenliği sağlamalı. Çünkü zaten Türki-
ye ve Yunanistan NATO üyesi iki ülke.
Hem Kıbns Türkleri'nin hem Kıbns Rumlan'nın kendile-
rini güven içinde hissetmelerinin zorunlu olduğuna inamyo-
rum. Bunun çok önemli bir adım olacağını düşünüyorum.
ikinci olarak, iki toplum arasında sıvıllerin daha çok bir ara-
ya gelmeleri gerektiğine inanıyorum. 1998'de adaya gitti-
ğimde hem Saym Denktaş, hem de Saym Kkrides'le yaptı-
ğnn görüşmelerde iki taraf halklannda birbirleriyle daha faz-
la görüşme isteği olduğunu bildiğimi anlattun. Ama ne ya-
zık ki Saym Denktaş, bu tür bir araya gelmeleri yasakladı.
- Ama bu türden sivil toplum toplantüan sürüyor. Daha
on gün kadar önce Rum tarafindan Akelpartisiyle Türk ta-
rafindan CTP'nin Ledra Palas sınır kapısında düzenlediği
gençlik festivaline 2 bin 500 kişilik bir kalabalık katıldı...
- Oyle mı? Memnun oldum. Bu temaslann daha sık olma-
sını dilerim. Kıbns'ta, BM'nin kararlan çerçevesinde iki top-
lumlu, iki bölgeli bir federasyon kurulmasıyla sonuçlanacak
bir anlaşmaya vanlması hem Kıbnslı Türkler hem de Türki-
ye'nin çıkanna olacaktu".
Biliyorum, BM kararlan çerçevesinde bir anlaşmaya ula-
şılsa bile bazı pürüzlerin sürmesi kaçınılmazdır. Kıbnslı
Türklerin, kendilerinden daha fazla refah içinde olan Kıbns-
lı Rumlar'm kuzeye geri dönüp mülk edinrneleri olasılığm-
dan rahatsız olacaklannı anlıyorum.
Bu soruna da dikkatle eğilmek gerekecektir. Ama şöyle bir
gerçek de var: AB, Kıbns'ta bir çö-
züme ulaşılmasa bile Güney Kıb-
ns'm üyeliğe alınacağını açık biçim-
de ortaya koydu. Kıbnslı Türkler ve
Türkiye bu gerçeği kabullenmek is-
temiyorlar. Tren kaçıyor. Şu aşama-
da ne Kıbnslı Türkler ne de Türkiye,
Kıbns'ın (güney) AB'ye girişini ve-
to etme durumunda.
Slyasl Idare
- Peki, gelelim Türkiye'ye. Siz ts-
tanbul'a demokrasi reformu konu-
sunda bir konferans vermeye geldi-
niz. Türkiye'deki siyasi durumu de-
ğerlendirmefirsaünız da oldu, sanı-
yorum. Neler düşünüyorsunuz?
- Türkçe bılmedığim içın Turkish
Daily News gazetesini dikkatle oku-
dum. Ve gördüm ki ülkenizin ihtiya-
cı olan unsur siyasi reform. Aksi hal-
de Türkiye, ciddi bir çıkmazın içine
girecek. Ben siyaset yapanm, bunun
uygulayıcısı değilim. Ama gördü-
ğüm bir şey var. Fşler dibe vurduğun-
da bugün iktidarda olan siyasi liderler bile, "Ulkenin ayakta
kalabilmesiiçindeğişirnşarttır''. diyebileceklerdir. Bunu söy-
leyecek ve yapacak iradeleri olmalıdır. Bunu yapacak irade-
lerinin olması da kamuoyundan yeterli baskının gelip gelme-
diğine bağlıdu*.
Geçen gün 35 kişilik bir grubun karıldığı ve ülkenin için-
de bulunduğu durumun ele aluıdığı bir toplantıya katıldrm.
Grubun içinde, sosyal demokrat eğilimli olduğunu anladı-
ğım bir kişi ayağa kalkarak "Siyasi değişim olması şarttn-"
dedı^. Bir başkasınm görüşü şöyleydi:
"Ulkemiz tarihinin en kötü krizini yaşıyor. Bunun içinden
çıkabibnemiz için bir şeyler yapmaayız."
Daha sonra benim de görüşlerimi dile getirmesi istediler.
Ben de onlara şunlan söyledim:
"Halktan üısanlann, ulkemiz nereye gidiyor, kaygısrvla top-
lanıp tarüşmalan beni çok etküedL"
Konuşmamızm başuıda da söylediğim gibi TÜSlAD'm
New York'a getirdiği raporlardan da çok etkilendim. TÜSÎ-
AD, Türkiye'deki gelişmelerle ilgili tavırlannı çok net biçim-
de ortaya koyuyordu. Hatta, "MUK Güvenlik Kurulu'nu ana-
yasadan çıkarmamız gerekir, Milli Güvenlik Kurulu'nun gö-
revi sadece savunma konularryla smırh kalmabdır" görüşün-
deydiler.
Iş ve sanayi dünyanızda çok önemli, değerli liderler var.
Anladığrm kadanyla son zamanlarda pek çok gazeteci ve
akademisyen de değişim ve daha fazla demokrasi içın yazı-
lar yazıyorlar.
- Peki, AB üyeliği Türkiye'nin demokrasi yolunda daha
htzlı adımlar atmasına yardımcı olabUir mi?
• Bakın, Başbakan Bülent Ecevıt, iş AB kriterlerine uyma-
ya gelince, anladığım kadanyla, "Biz farknyız. Bize aynı kri-
terleri uygulayamazsınız'', yaklaşımı içinde. Ama bu olamaz.
Ayncalüdı knterler hiçbir aday ülke için uygulanamaz.
- O zaman sizce Türkiye neden AB üyeliğine başvurdu?
- Çünkü AB fonlanndan çok para alacaklarmı biliyorlar-
dı.