19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURtYET 12 NİSAN 2001 PERŞEMBE O L A Y L A R V E G O R U Ş L E R [email protected] Zorunlu Bir Yanıt-1 Prof. Dr. KemaJ ALEMDAROĞLU /rte»to// tfm. S ayıq Toktamış Ateş'ın Cumhuriyet gazetesin- dekı 'Arayış' köşesınde ikı yüı aşlan süredirdur- maksızın şahsunı hedef alan ve gerçeklerle bağ- daşmayaffyazılar yazmasını hayret- le ızlemekteyım. Sayın Ateş, ardı ar- dına ve bırbirinı tekrarlayan yazüar- la IÜ yönetimine ve şahsıma yönelik karalamalannı sürdürmekte, kişisel sorunlan ve olumsuz duygulan ile gûndem yaratmaya çalışmaktadır. Sayın Ateş'in karalama kampan- yasuıa bugüne kadar yanıt vermeyi- şimin nedeni, Istanbul Üniversite- si'nin iki öğretim üyesinin kamuoyu önünde tartışarak kurumu yıpratma- lannı önlemektir. Ancak Sayın Ateş, eleştiri sınırlannı aşan ve doğrudan Istanbul Üniversitesi'nin ve aynı za- manda kendi fakültesinin öğretim üyelerini hedef alan gerçek dışı id- dia ve ithamlannı sürdürdükçe, üni- versitemizin daha fazla yıpratılma- ması için bazı gerçekleri kamuoyu ile paylaşmak zorunluluğu ortaya çık- mışör. Cevabımı fazla uzatmamak için kısa başlıklarla sunacağım: 1. Uhısalahk Konusu Sayın Ateş bir yazısında IÜ Sena- tosu'nun Fransız Parlamentosu'nun kabul ettiği Ermeni Soykınm Yasa- sı ile ilgili olarak aldığı Fransa ile "bi- fimsd ffişkaerm kesflmesT karannı kı- namakta ve ûniversitelerin görevi- nin Ermeni iddialan ile ilgili yalan- lan ortaya çıkaran araştırmalar yap- mak oiduğunu vurgulamaktadır. ÎÜ yönetimi, Senato karanndan sonra Fransa Cumhuıbaşkanı'na ko- nu ile ilgili bir mektup göndermiş ve yasa cumhurbaşkanınca onaylanma- dan önce kendileri ile Istanbul dev- let ûniversiteleri rektörleri adına, Dı- şişlen Bakanlıgı aracıhğı ile bir gö- rüşme talebinde bulunmuştur. Üni- versitemizde bu konuda yıllardır sü- ren çahşmalardan Sayın Ateş'in an- laşılan hiçbir bilgisi ve ilgisi yoktur. Aynca 24-25 Mayıs 2001 tarihinde uluslararası nitelikte 3O'u aşkın Türk ve yabancı bilim adamlannın da ka- tılımı ile Ermeni sorunu irdelene- cektir. Istanbul Üniversitesi tktisat Fa- kültesı Sıyasi Tarih Ana Bılım Dalı Başkanı bir öğretim üyesi olarak, kendisinin de bu konuda bilgi ve hat- ta katkı sahibi olması gerekirdi. Sayın Ateş, bir siyasi tarih öğretim üyesi olarak acaba bugüne kadar ko- nu ile ilgili hangi araştırmayı yapmış- tır? Sosyal Bilimler Enstitüsü'nce kapaülan"Ortadoğu,BafcuıbrveAs- ya Getişmeteri" yüksek lisans prog- ramında bugüne kadar Ermeni soru- nu ile ilgili kaç tez hazırlatılmıştır? Hazırlanan tez var ise, neden kamu- oyu ile paylaşılmamıştır? Bir üni- versite rektörünün görevi kuşkusuz konu ile ilgili bir araştırma yapmak değil, araştıncılara kaynak sağla- maktır. Istanbul Üniversitesi Araştır- ma Fonu, araşnrmacılarakaynak sağ- lamak bakımından Türkiye'nin tüm üniversiteleri içinde en büyük mad- di olanaklara sahiptir. Araştırma pro- jelerinin içeriğine göre araştırmacı- lara hiçbirüst sınırolmaksızın her tür- lü destek benim rektörlüğüm döne- minde sağlanmıştır. 4.6 trilyonluk yıllık gelıri olan Araştırma Fonu'na bugüne kadar Sayın Ateş veya bölü- mündeki öğretim elemanlan bir pro- je önerisinde bulunup ret cevabı mı almışlardır? Bilim alanı sosyal bilim- ler ve siyaset bilimi olan birbilim ada- mının, bu konuda hiçbir araşnrma ya- pılmadığı gerekçesi ile rektörü suç- laması hangi mantıkla bağdaşmak- tadır? Ulusalcüık, köşe yazılannda sadece kişisel nefretini kusmak ye- rine, ülkenin temel sorunlanna ya- pıcı ve kalıcı çözümler üretmek ol- malıdır. Ulusalcüık, her türlü bölücü ve ge- rici teröre karşı açık ve kesin tavır al- mayı gerektirir. Sayın Ateş, 14.12.2000 tarihli köşe yazısında ve aynı günlerde bir televizyonda yap- tığı konuşmada, teröristierce şehit edilen polislerin cenazesine katıldı- ğım için benı eleştırmiştir. Teröre karşı tavır almak ve şehitlerin cena- zesine katılmak ulusal görevdir. Bu törene katılışımı, şehitlerin polis ol- ması nedeniyle eleştirmek, ancak güvenlik teşkilatına karşı peşin hü- kümlü kin ve nefret besleyenler için geçerlidir. Sayın Ateş'in şehitleri- mize karşı kin ve nefret duygulannı taşıdığını düşünmek istemiyorum. Aynca aynı gün polislerin gerçek- leştirdiği yasadışı yürüyüş ve tavır- lan da cenazede öğrendim. Yasadı- Şi yürüyüş ve davramşlan hiç kimse için düşünemediğim gibi emniyet görevlilerine yakışürmam ise hiçbir zaman söz konusu olamaz ve de ol- mamıştır. 2. Demokrasi-Hoşgörû Sayın Ateş, demokrat ve hoşgö- rülü kişiliği ile kendini tanıtma gay- reti içindedir. Hatta o kadar ki, geç- mişte el ele kameralara poz verdiği FethuDahGükn ile ilgili gerçekler or- taya çıküktan sonra bile aynı engın hoşgörüsünü sürdürmüş, şimdi olsa yine aynı davramşlan sergileyeceği- ni, bundan hiçbir pişmanlık duyma- dığını açıklamış, Gülen grubunca çı- karüan dergilerde yazı kurulu üye- liği yapmayı sürdürmüş, AdnanHo- cacdara aynı hoşgörü mantığı için- de "temizveAtatürkçü gençler" ola- rak destek vermiş ve yargıda aklan- malannı sağlamıştır. Her ortamda ve her firsatta farklı düşuncelere olan saygısım yinele- mekten kaçınmayan Sayuı Ateş, her nedense kendi bölümü içinde terör havası estirmekten kaçınmamakta, yaş ve unvan bakımından kendinden küçük olanJan, kendi emir ve buy- ruklanna uymadıklan zaman ceza- landırmakta, kendisine aykın gelen söz ve davranış sergileyenleri haka- rete varan sözcüklerle aşağılamaktan kaçınmamaktadır. Kendi bölümündebulunan biryar- dımcı doçentin süresini uzatmamak için elınden geleni yapmış, süre uza- tımı olayından bilgim olması üzeri- ne taranmdan uzatılma yapıldığı için de beni o hoşgörülü, demokrat kişi- liği ile eleştırmiştir. Kendi bölümün- deki bir başka yardımcı doçentin, ÖDP Genel Başkanı Sayın Ufiık Unıs'ın son milletvekili seçimlenn- de seçilemeyip üniversıteye geri dön- meyi istemesı üzenne, kabul yazısı- nı aylarca bekletmiş, bu durumun dü- zeltilmesi de yasanuı gerekleri doğ- rultusunda tarafımdan yapılmıştır. Aynca daha önceleri de yanında ye- tişen bu genç bilim adamı ile yüz yü- ze konuşmak yerine onu gazetedeki sütununda yerden yere vurmuştur. Bölümündekı ikı yardımcı doçen- tin Türk cumhuriyetlerine araştırma yapmak üzere gitme taleplerini bö- lüm başkanı olarak önce kabul etmiş ve görevlendirme yazısını dekanlı- ğa göndermiş, bu konuda rektörlük- ten izin çıkmca, bu defa da kendi görevlendirme yazısından 11 gün sonra, bu elemanlara ders vermek için gereksinimi oiduğunu ileri sü- rerek, gitmekten vazgeçmeleri için çok ağır baskılar uygulamış, gitmek- te ısrar etmeleri üzerine bölüm baş- kanlığından istifa etmiş ve onlan göndermeyerek bilimsel gelişmele- rini engellemiştir. Aynı fakülteden bir öğretim üyesi- ni, YÖK başkanuun konuşmacı ola- rak katıldığı bir toplantıda uluslara- rası ılişkıler eğitımi konusunda yap- nğı ve kendi özgür düşüncesini yan- sıtankonuşmasındandolayı, 3.2.2001 tarihli köşe yazısında "utanmaziılda" suçlayarak hakaret etmıştir. Yine çok demokrat ve hoşgörülü kimliğinin bir uzantısı olarak şahsı- ma yönelik konularda kendisini uya- ran ya da şahsımı öven herkesi ağır biçimdeeleştirmiştir. 3.7.1999'daîş- çi Partih gençler, 13.11.1999'da CHP îstanbul II Başkanı, 13.6.2000 tarih- li yazısında ise DSP'li milletvekille- ri bu ağır eleştirilerden paylanna dü- şeni alnuşlardır Her firsatta Üniversite Yönetim Kurulu ve Üniversite Senatosu'nun seçkin üyelerini dalkavukluk ve ki- şiliksizlikle suçlayan Sayın Ateş, kendisi ile aynı fikirde olmayan ve özellikle üniversite yönetimine sahip çıkanlara karşı adeta savaş açmış, Fetbullah Gülen'e gösterdiği hoşgö- rüyü kendi üniversitesinin öğretim elemanlanndan esirgemiştir. 3. Üniversitede Yeniden Yapılanma-Görev Bitinci Istanbul Üniversitesi'nde rektör seçildikten hemen sonra başlattığım yeniden yapılanma süreci, tüm Türk üniversitelerinde uygulanmakta olan veya hazırlığı başlatılmış bir yenileş- me hareketidir. AB'ye üye ülkelerin üniversitelerinde de benzeri süreç başlatılmış ve AB'ye uyum progra- mı kapsarmna alnımıştır. Bu sürecin ilk aşaması olan yanyıl sistemi, kre- dili sistem, bağıl not değerlendirme- si, teorik ders saatlerinin azaltılma- sı, uygulamalı ders saatlerinin arttı- nlması, yaz okulu, yabancı dil hazır- lık sınıflannın açılması, derslerin bö- lünerek küçük sınıflarda yapılması, öğretim üyelerinın öğrencilere da- nışman olarak atanmalannı sağla- yan, aktif, öğrenci merkezli eğitim- dir. Ancak Sayın Ateş tam olarak in- celemediği bu sistemi yazılannda her nedense yermektedir. Bağıl de- ğerlendirme sistemmi eleştirdiğini zannederken aslında sistemden ta- mamen farklı olan Çan Eğrisi uygu- lamasını eleştirmekte, üniversitede yapüanlan kaynağından öğrenmek bir öğietim üyesi olarak görevi olduğu halde, kolayı seçerek duyum ve de- dikodulara dayanan yazılar yazmak- ta ve tüm bunlan tek bir amaçla, ya- ni sadece ve sadece beni eleştirmek amacı ile kaleme almaktadır. Bu yazılan ile ydlardır var olan bir gerçeği de, yani bir öğretim üye- si olarak kurumu ile olan bağlannın zayıflığını da gözler önüne sermek- tedir. Çünkü Sayuı Ateş, 7.1.1995 tarihli yazısında da açıkça ifade et- tiğı gıbı derslere gırerek öğrencile- rinı Atatürkçülük konusunda aydın- latmayı yıllarca cıddi bir külfet ka- bul etmiş, her türlü ricaya, öğrenci- Ierinin kapısında beklemelerine ve hatta yalvarmalanna aldırmayarak bir ders yılında sınıflan ancak birkaç kez şereflendirmiş. Ancak benim rektörlüğümle birlikte, derslerin boş geçmemesi konusunda fakülteler ön- lemler almış, üç kez üst üste maze- retsiz derse gehiıeyen öğretim üye- leri için fakülte dekanlan tarafindan işlem başlatılmıştır. Fakültesinin yö- netimi, bu konudakı düzenlemeleri yapmakla birlikte yine alıştığı bi- çimde derslerine girmeyen Sayın Ateş hakkında da işlem başlatarak kendisine uyanda bulunmuştur. Bu konuda ifade vermekten kaçman Ateş, 24.3.2001 tarihli köşe yazısın- da "30 küsur yılhk bir öğretim üyesi olarak bir başka öğretim üyesinin odasına çağnlarak ifadesinin alm- masmın", bölümünün ıtibannı sars- tığmdan söz etmiştir. Oysa bir eği- tim kurumunun itıbannı gerçekte sarsan, yıllardır öğrenci ve ailelerin- ce derslere girmediğinden şikâyet edilen öğretim üyeleridir ve bu ko- nuda da ne yazık ki geçmişte ilk sı- rada Sayın Toktamış Ateş bulunmak- tadır. Devaımyann EVET/HAYIR OKTAY AKBAL Kazan Kaldırma Gibi! Siz hiç 'esnafın hak arama yürüyüşlerine çıkbğını gördünüz mü? Hem bir tek yerde değil.. Konya'da, Bursa'da, Ankara'da, daha birçok yerde!.. Esnaf, ku- rulu düzenin en baş savunucusudur. Ne olursa olsun işini bozmak istemez! Sözlükteki karşılığı da bu ger- çeği iyice belirtir: "Küçük çapta ticaretleya daelsa- natlanndan biriyle uğraşan kimselere verilen ortakad." Ya tek başına, ya aılesıyle birlikte, ya da bir iki ÇH rakJa ışını gören kışı! Sattığı mal, yaptığı ış karşılığın- da para alır. Çok kazanmaz, ama sağlamdır getiri gi- deri. Politikayı izler, orda burda, özellikle, mahalle kahvelerinde en gerçekçi yorumlan yapar. önemii olan önce kendisidir, işidir. sonra öteki insanlar, 6te- ki meslekler... Hem anımsanz, öğrencilerin hak arama mrtingle- rinde, emekçilerin, memurlann hükümet karşrtı gös- teriierinde kolluk güçlerinin en büyük destekçiteri ol- duklannı... Hele sol gösterilerden hiç .hoşlanmazlar! Yerleşmiş düzene karşı çıkanı kim olursa olsun elle- riyle yakâlarlar. Kimi zaman döverler, polise teslim ederek yurttaşlık görevini yaptıklanna inanırlar... Hiçbir parti esnafa güvenemez. Ama hiçbir parti de onlarşız olamaz. Oy deposudurlar. Tuttuklan politika- cıyı bir noktaya kadar desteklerler.. baktılar ki işteri- ne gelmeyen birtakım davranışlara, kararlara kalkışt- yor, hemen değişirler. Bu kez işlerine kim geliyor, kim onlann çıkanna dokunmuyorsa, odur güvendikleri, destekledikleri... Bir parti kursalar, belki de ıktidan alırlar! Fransa'da bir kırtasıyecı çıkmıştı, kurduğu "esnaflar" partisi se- çimde büyük sayıda milletvekili elde etmişti. Her ül- kede "esnaf" ağırlığını duyurur. Her ne kadar markei- ler, süper, hiper marketler esnaf kesimini epeyce hır- palamışsa da, özellikle bizim gibi geri kalmış ya da bırakıimış ülkelerde hâlâ güçlüdür, etkindir. Bu yüzden politika esnafları bu önemii oy kayna- ğını gözden uzak tutmazlar, -çünkü onlar da bir çeşit "esnaf olduklanndan(!)- içtensizlikle de olsa, halk dalkavukluğu, laf kalabalığıyla bu kesimden ilgilerini esirgemezler! Osmanlı döneminde de 'esnaf, toplumun en güç- lü kesimtydi. Nedeni de Yeniçerilerin 'esnaHaşmasıy- dı... Genleme döneminde Yeniçeri iyıden iyiye yozlaş- mışt, hemen hepsi mal, mülk, dükkân, tezgâh sahi- bi olmuştu. İşlerine gelmeyen bir uygulamada pala- lan çekip meydanlara doluşuyoriardı. 'Kazan Kaldır- ma' deyjmi o günlerden kalmadır. O kazan bir kalk- maya görsün! Vezirleri, sadrazamlan, hatta padişan- lan bile devirir, yenisini tahta çıkanrdı: Şimdilerde de kazanlar kaldınldı! Gerçi ortalıkta ka- zan-mazan yok, bağnşmalar, çığlıklar, cop patrtılan var ama.. bunlar hiç de iyi haberier değil! Cumhuri- yet tarihinde pek çok gösteri, yürüyüş yaşadık, ama böylesini ilk kez görüyoruz. Bilmem Ankara'nin sa- ğıriaşmış kulaklan bu sesleri hâlâ duymuyor mu? DÜZELTME: 10 Nisan Salı günü çıkan "Aç Mide- lerden" başlıklı yazımda yer alan Faruk Nafiz Çam- lıbel'inşiirindeki "kalacaktır" sözcüğü "kalabalıktir" diye çıkmış. ÇamlıbeJ'in o dörtlüğünü bir kez daha okurianma sunuyonım: "Bir kavmi uykusundan uyandınr bu haller/ Do- ğar aç midelerden nur topu ihtilaller/ Bir diyarda al- mazsa herkes irfan hakkını/ Her çekilen hançerin boş kalacaktır kını." PENCERE Ali Sinmen'in Nostradamus'u Esnaf ülkenin her yanında ayakta, eylemlerde, meydanlarda!.. Ankara'da Tandoğan Meydanı'nda esnaf polisle çatıştı, öfkeli, kızgın; çünkü bıçak ke- miğe dayandı... Olayı televizyonda izledim, esnaf bir zamanlann öğrencisi ya da işçisi gibi burnundan soluyor... • Cumhuriyet'in ilk döneminde Cemal Nadir, Ra- miz, Orhan Ural 'Akbaba' ya da 'Karikatür' der- gilerinde esnafı nasıl çizerdi?.. Kömürcü, oduncu, bakkal ya da kasap, dükkâ- nın önüne attığı iskemleye kurulmuş; posbıyıklı, acımasız, keyfi gıcır, ayak ayak üstüne atmış... Memur, emekli, dar gelirli kılığında bir adam, süngüsü düşmüş, bir deri bir kemik denecek cılız- lıkta, elındekı çantayla esnafın önünden geçiyon mahcup, çekingen, ürkek, yere bakarak... Neden?.. Çünkü esnafla ilişkisi veresiye defterinde kayıt- lı borç üzerine!.. Esnaf nereden nereye geldi?.. • Cumhuriyet kurulduğunda fabrika şınanay, ser- maye yok, burjuva sınıfını ara ki bulasın!.. Ali Sir- men'in son günlerin özel sohbetlerinde yinelediği gibi tarihin en büyük falcısı Nostradamus'un pa- bucunu dama atan Lord Curzon'un Lozan'da Is- met Paşa'ya söyledikleri bugün geçerii... Ne demişti Lord Curzon: - Paşa, istediklerimizin hiçbirini vermiyor, 'evet' demiyorsun; hepsini cebime koyuyorum, sende para yok!.. Para birbende, birde bu yanımdakin- de var, bunu bilesin!.. Lord'un yanındaki, Amerika'nın Lozan Konfe- ransı'ndaki temsilcisiydi. Lord lâfını şöyle sürdürmüştü: - Paşa!.. Başaramayacaksınız, dönûp dolaşıppa- ra için yine bize geleceksiniz, şimdi cebime koy- duklanmı birer birer çıkanp önüne koyacağım; hepsini size ödeteceğim; frtilfitilburnunuzdan ge- tireceğim. Curzon'un Paşa ile konuşmasını abartarakyine- ledim; çarpıcı olsun diye... • Çok partili rejimle birlikte iktidara geçen karşı- devrim yandaşlan Türkiye'yi soyup soğana çevir- mekle kalmadılan dışanya da sattılar!.. öyle bir noktaya geldik ki karşıdevrimin iliğini kemiğini tü- ketmediği sınıf ve katman kalmadı gibi... Memur tükendi, esnaf eridi, sanayici hükümetin açık kapı politikasının bugün ulaştığı noktada şir- ketterini, fabrikalannı, yabancıya ucuza satmak zo- runda, bankacı teslim bayrağını şimdiden çekmiş durumda... • Attilâ llhan'ın yeni şiir kitabının adı: "Kimı Sevsem Sensin" Kemal Derviş şimdi dışardaki çeşitli yabancı kişi ve kurumlaria ilişkilerini sürdürüyor; ama Der- viş kimden yardım isterse istesin, her konuştuğu Curzon'dur. Biz Lord Curzon'lara muhtaç oldukça, adam ce- bindekileri birer birer çıkanp önümüze koyuyor va koyacak... a» Cumhuriyet kitap kulübü Tadilat nedeniyle kapahyız. Taksim Serçp Salonu: Istiklal cad Zambak Sok. 4/1 Beyoğlu NOVITAS Turizm GAP (19-23 Nisan) Adana, Karatepe, Antakya, Gazıantep. Zeııgma. L'rfa, GAP. Kemrut, Kâhta, Dıyarbakır (L'çakla 4 gece 5 gıtn) SAFRANBOL U - AMASRA (21-23 Nisan) Tanhin capcanh yaşadığı açıkhava mıızesi Safranbolu ve tıpık Ceneviz lıman kenti Amasra 'da unutulmayacak bir haftasonu, 2gece 3 gım Tel:(0212)25I 2808-09 e-mail : novitas^novitas com tr web : \vw\\ novıtas com tr MODA HEMŞEHRİLER DERNEĞ1 OLAĞAN GENEL KURUL ÇAĞRISI Genel Kurul toplantısı 06 Mayıs 2001 günü saat 11.00'de, çoğunluk sağlanamadığı halde 13 Mayıs 2001 günü aynı saatte, aşağıdaki gün- demle Neşet Ömer Sok. No: 13/2 Kadıköy adresinde yapılacaktır. 1- Başkanlık divanının seçimL 2- Faaliyet raporlannın okunması, 3- Bütçenin ibrası ve yeni bütçe, 4- Kurullann seçimi 5- Dilekler Yönetim Kurulu Nüfus cûzdanımı kaybettım, hükümsüzdür ŞEVKETYAZAR
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle