19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
10 NİSAN 2001 SALJ CUMHURİYET SAYFA [email protected] 15 Çağdaş sanatla uğraşan çok kimseye yeni düşünme kapılan ve aralıklan açan bir düşünür Sarlds'm seı^flermdeki IIKI AIİAKAY Sarkis, 2001 Mart ayı içinde Istan- bul'a üç sergi için geldi. Bunlardan bi- ri, zannediyorum yaşanan kriz ile ala- kalı olarak iptal edildi. Dulcinea Sanat Galerisi böyle önemli bir firsatı kaçır- nuş oldu; kendi açısından bu galeri bir düşüş anına yakalandı -herhalde- an- cak Sarkis iki ayn galeride iki ayn ser- giyi gerçekleştirdi. Biri Sabancı Kasa Galerisi'nde, diğeri ise Maçka Sanat Galerisi'nde yapıldı. Maçka Sanat Galerisi sergisinde Sar- kis' in bir çeşit retrospeksiyonu gerçek- leştirildi; ancak bildiğimiz eserlerin topluca gösterimi değildi gerçekleşti- rilen. Sarkis, Füreya Koral'a ait, ke- narlan ahşap, üzerinde bir cam bulu- nan bir büyük masanın altına masanın ağırhğını hafifleten bir neon ışık koy- duğu gibi, masanın üzerinde de fotoğ- raflar gelişigüzel bir şekilde, sıralan- madangösterilmekteydi. Bunlar Sar- kis'in çeşitli yerlerde gerçekleştirdi- ği enstalasyonlannın fotoğraflanydı. Hem ön salonda hem de arka salonda masanın etrafina izleyicilerin oturup bakmasını kolaylaştırmak üzere gaze- telerden yapılmış tabureler vardı: Mil- liyet, Cumhuriyet, Hürriyet, Agos, Sa- bah vb. gazetelenn yığını üzerine otu- ran ızleyıci de Sarkis'in "çahşmaoda- a* projelerinden birinin daha şahidi olmaktaydı. Sarkis bu sergıde, bize çağdaş sana- ta ait bir şey göstermiş oldu: Çağdaş sa- natın benim "minör'' diye adlandırdı- ğım sergileme şeklini. Minör diye ad- landmyorum, tıpkı Dekuze ve Guarta- ri'nin kullandıklan anlamda, bir tür "savaş makinesinin" molekülerleşme- si minör olanı verdiği gibi, Sarkis de moleküler bir bellek kuruyor. Majör veya moler olan moleküllerden sadece boyut olarak değil, doğası gereği, gönderme yaptığı veya yapmayı düşündüğü sistemin doğası üze- rinden de aynlmaktadır. O halde fotoğrafın malzeme olarak çabuk üretilirliği veya çoğal- tılabilirliği yüzünden moleküler veya minör de- ğildir; aynca göndermeleri de minör olanadır. Yerliyedir, tarihedir, mekândaki dikkat çekmez gibi görünen bir doğalhğadır vb. Çünkü sergi bırçok çağdaş sanat içinde yapıldığı gibi, mal- zemelerin görüntüsünü vermekteydi. Andy Warfaol'un masasını hatırlatırcasına; ancak açka Sanat Galerisi sergisinde Sarkis'in bir çeşit retrospeksiyonu gerçekleştirildi; bunlar sanatçının çeşitli yerlerde gerçekleştirdiği enstalasyonlannın fotoğraflanydı. Kasa Galerisi içindeki üç odadan birincisinde Sarkis'in ses yazılı neonlan ve en arka odada da geçen yaz Paris Modera Sanatlar Müzesi'nde gerçekleştirilen 'Voila' adlı sergide gösterdiği videolan görülmekteydi. Warhol kendi masasına eline geçen her şeyi koymuştu: Tanıdıklannın notlan, kartvizitler, fotoğraflar vb. Içerideki odada ise üç albüm, Sarkis'in son dönem fotoğraflanm bize ver- mekteydi. Bir de sık sık kullandığı ses ensta- lasyonu vardı salonda: Yağmur ve gök gürül- tüsü sesi, doğadan alınan şekilde verilmektey- di ve Tarkovski'nin filminden -zannediyorum "Ayna"daki- sesler eklenmişti. Birçok çağdaş sanat çahşmasında olduğu gibi göndermelerın minörlüğü veya öznelliği izlemeyi zorlaştır- maktadır; ancak Sarkis'in ışıklan ve sesleriyle olağanüstü bir şiirselhk yakaladığında, izleyi- ci eserlerin içine yavaş yavaş girmeye başhyor. Bu sergide önemli olan bir unsur da Sarkis'in pedagojik yönüdür. Okul kurma arzusu, okul pratiği, gençlere yönelik olduğu kadar çağdaş sanatla uğraşan çok kimseye yeni düşünme ka- pılan ve aralıklan açan bir düşünür oluşu da Maçka Sanat'ta verdiği söyleşide ortaya çık- maktaydı. Çok kalabalık olmayan bir dinleyici grubuna yaptığı konuşma ve karşılıklı tartışma, ne yazık ki birçok kimsenin kaçırdığı, faydala- namadığı bir konuşmaydı; çünkü Istanbul çağ- daş sanat ortamında o kadar az bu tip konuşmalar gerçekleştiriliyor ki, her türlü izleyicinin bu konuşmalan izle- mesi çağdaş sanatın geleceği açısından da hayırh olurdu, diye düşünüyorum - her ne kadar bu konuşmanın bir metni- nin yayımlanacağı kulaktan kulağa do- laşsa da-. Çağdaş sanatın sadece ses ve mekân (in situ) işleri değil, aynı zaman- da suluboyalar da olduğunu duymak birçok kişiye iyi gelebilirdı. Yerleştirmelerin enerjisi ve hayatını anlamak açısından Sarkis'in tavırlan sanatın kendi yaşamına ait ipuçlan ve- rebilirdi potansiyel dinleyicilerine. Bel- ki daha ileriki yıllarda... Bunlardan yararlananlar ise Kasa Galerisi'ndeki genç sanatçılar oldular. Ebru Uygur, Mürüvvet Türkyılmaz, E- sen Selen, Çağn Saray, Borga Kantürk, Cem Gencer, Vahit Tuna, EKf Çetebi, Şeyda Cesur, Ünal Bahtiyar mart ayı boyunca her hafta üç kere (pazartesi, çarşamba, cuma) galerinin orta tnekâ- nına kapanıp saatlerce ortak bir şekil- de işlerini tartıştılar; Sarkis'in çağdaş sanattan verdiği benzer örnekleri dın- lediler; aralarmda işleri üzerine yorum- laştılar ve tartıştılar. Kahveler içtiler, çikolatalar, baklavalar yediler, sesleri- ni paylaştılar, nefesleri birbirine girdi, heyecan ve adrenalin arttı. Nefesler ve sesler konuştu. Yukanda ise hep az sa- yıda izleyicı bu konuşmalan izledi. Sar- kis'in eski öğrencilerinden olan SeKm Birsei her konuşmayı büyük bir dikkat- le izledi. Bir futbol seyırcisinin heyeca- nı gibi, onlann konuşmalarına yakın- dan bakarak üst kattan katıldı; bazen onlar yerine konuşmaya çalıştı ama o- nun sesi mikrofon dışındaydı. Seyre- denler arasında ErdağAksel ve Hjunfam Börteçene'yi de görmek ve onlann he- yecanını paylaşmak güzel bir duygu olarak kalacak. Kasa Galerisi içindeki üç odadan birincisin- de Sarkis'in ses yazılı neonlan ve en arka oda- da da geçen yaz Paris Modern Sanatlar Müze- si'nde gerçekleştirilen "Vbfla" adlı sergide gös- terdiği videolan görülmekteydi. Bunlar ger- çekten çok şiirsel, renk dolu, sesin ve el hare- ketinin birbirine kanştığı, iç içe geçtiği, fisıl- daştığı, enerji yayan ve yaydığını da izleyiciye aktarmasını en azından hislerle başaran çalış- malardı. Umanz başka bir sefer daha onlan görmek imkânı doğar. 'Yetişkin müziği yaptığını' belirten Nick Cave'in yeni albümü duygularının yansıması Artık dünyaya daha farklı bakıyor Kültür Servisi- Şimdi 43 ya- şmda olan Nick Cave. hiçbir zaman kırkından fazla yaşaya- cağını düşünmemişti. Ama eroin kullandığı ve kendinden nefret ettiği yıllar artık geride kaldı. Şimdi Londra'daki ofî- sinde sabah dokuzdan akşam beşe dek şarkı sözleri yazarak mesai yapıyor. PJ. Harvey ve KyBe Mino- gue ile düet yaptığı 'Murder BaOads' adlı albümünün ardın- dan, 1999'da 'The Boatman's Call' geldi. Bu yıl Uluslarara- sı Istanbul Caz Festivali'nde izleme olanağı bulacağımız Nick Cave'in yeni albümü 'And No More ShaD We Part' adını taşıyor. "Yaşlandıkça" diyor Cave, "rock and roü bir yaşam tarzı olarak gerçekten utandıncı, hatta rezfl bir şey gibi görünü- ywf Şimdi yaptığı müziği 'ye- tişkin müziği' olarak tanımlı- yor. Bu, 20 yıl öncesinin genç vekeskin müziğinden olduk- ça farklı. "Sanınm bu günler- dedünyaya daha farklı bakıyo- rum.Galiba buna olgunhık di- jwlar" diyor. Rock yıldızlan- nın gençken dünyaya karşı duyduklan öfke, yaşlan ilerle- dikçe pek de yaşama geçirile- bilir olmuyor ve zorunlu ola- rak olgunlaşıyorlar. Ama Ca- ve'in yaşadığı olgunlaşma o- nun verimliliğini de arttırmış gibi gözüküyor. Kendisi hak- kında konuşmaktan hoşlanmı- yor Cave. Hissedilir ve bulaşı- cı asabiyetinin ardmda, aslın- da utangaç bir kişilik yatıyor. Bu utangaçhk bir rock sta- öarkılannda aşkın ve arzunun denge bozucu etkileri, bedenin bir hapishane oluşu ve ruhun önde gelişi ana temalan oluşturuyor. nndan çok bir yazara yakışı- yor sanki. Aslında Cave'in de yazıyla ilişkisi salt şarkı sözü yazmaktan ıbaret değil. En son 'Markos'a Göre Incil'e bir ön- söz yazdı. Ve 1989'da yayım- lanan 'And The Ass Saw The Angel' adlı romanını yazdı.Ye- ni albümü 'And No More Shall We Part'ta dınleyicinin şarkı- lara eşlik eden kişisel öyküle- ri bilmesinin gerekmediğini söylüyor Cave. Albümün bu özelliği onun hoşuna gidiyor. Bu şarkılar, Cave'in duygula- rının "dosdoğru ve tam olarak yansımasj". Albümde yer alan şarkılardan 'Love Letter' ol- dukça melankolik bir parça. 'Oh My Lord' ve 'HalJelu- jah'da ise dinsel bir söylem var. 'God is in The House' mi- zahi unsurlar taşıyor. Küçük bir Amerikan kasabasmda ya- şayan ve tann korkusu taşıyan birinin ağzından yazılmış. Şar- kı bir toplumsal taşlama örne- ği oluşturuyor. Cave yeni albümdeki tüm şarkılan geçen yıl Londra'da- ki evinin yakınlannda bulunan ofisinde yazmış. Gururla her gün evden çıkıp işe gittiğini söylüyor. Böylece şarkı sözü yazarlığı da sabah dokuz ak- şam beş mesaisine dönüşmüş. Bu, disiplinli ve kuralcı bir ye- ni Nick Cave ile karşı karşıya olduğumuzun bir göstergesı. Şarkılannda aşkın ve arzunun denge bozucu etkileri, bedenin bir hapishane oluşu ve ruhun önde gelişi ana temalan oluş- turuyor. Cave, 1999'da Ingiliz aris- tokrat manken Suzie Bkk ile evlendi ve yakınlarda ikiz ço- cuklan Earl ve Arthur dünya- ya geldi. Aym zamanda Bre- zilyalı sanat yönetmeni Vivi- anne Carneiro ile yaşadığı giz- li ilişkiden 10 yaşında bir oğlu var. Uzun bir süre boyunca Ca- ve'in müziği gizemliliği, takın- tılan ve kendini aşağılama öz- gürlüğunü dile getirdi. Kendi- sınden önce pek çok sanatçı gi- bi o da aşınlığın saflığına inan- dı, aşınlığın getireceği bir aş- kınlığı aradı. Her Nick Cave şarkısı dün- yaya yönelik bir kahnn haykı- nşı, herperformansı 'öMürmü- yorsa güçlendirir' meselinin bi- linçli bir dışavurumu oldu. BÜFK, etnik kültürlerin dans ve muziklerini harmanlıyor Boğaziçi'nde folklor günleıi Kûitür Servia - Boğaziçi Öniversitesİ Folklor Kulübü (BÜFK), geçen yıl mayıs ve ekim aylannda sergılenen 'Günebakan' adlı dans-mü- zik gösterisinden sonra yeni bir dans-müzik gösterisi 'Şehrin Esmerleri' ile nisan- mayıs aylannda seyirci kar- şısına çıbyor. Anadolu'daki etnik kültür- lerin dans ve muziklerini, halklann kardeşliği çerçeve- sinde sahneye aktaran BÜFK'nin gösterisi flci bö- lümden oluşuyor. Gösterinin ilk bölümünü kente göçmek zorunda kalan bir Kürt ka- setçinin hikâyesi oluştur- makta. Kentte başlayan hi- kâye, kasetçinin göç edişini hatırlamasıyla sürüyor. Son- raki sahne şehirdeki çalışma ortammdan enstantaneler veriyor ve şiddet ortamının bir maç dağılışıyla tasvir edildiği sahneye bağlanıyor. Ağırlıklı olarak Romanla- nn dans ve müziklerinden yola çıkarak hazırlanan ikin- ci bölüm ise 'Eğleace', 'Kav- ga' ve 'Sevda' sahnelerinden oluşmakta. Romanlann top- lumsal olarak 'nonnaT ka- bul edilmeyen yaşantılann- dan kesitlerle 'nonnaJ'olan- la yaşadıklan karşılaşmalar teatral olarak kuüanılan flci tipolojiyle verilmeye çalışı- hyor. Dans ve müzik birlikteli- ğinin zorlandığı sahne üstü çahşmalannı da ıçeren bir egitim döneminin ürûnü olan gösteri, Boğaziçi Üni- versitesi Kuzey Kampus Murat Dikmen Salonu'nda 15,21,22Nisansaatl5.00, 16,18,25 Nisan ve 16 Mayıs saat 19.30'da, 19, 24 Nisan ve 18 Mayıssaat 17.30'daiz- lenebilir. 1958'de Robert Kolej Türk Folklor Kulübü olarak kurulan kolüp, _1971'de RC'nin Boğaziçi Üniversi- tesi'ne dönüşmesiyle 'Boğa- ziçi Ünivenates Türk Foft- tor Kulübü' adını ve sonola- rak da 1972'de 'Törk' sözcü- ğûnün kısrdayıcılığı üzerine yapılan tartışmalar sonucu 'BoğazM Üniversitesi Folk- lor KulÜM' adını aldı. Oku- lun en eski kulüplerinden bi- ri olan kulüp, Pertev Naffi Boratav. Tahir Alangu, Le- vent Soysal, Arzu Oztörk- men gibi foklorcu ve araş- tırmacılann farklı zamanlar- da buluşma noktası oldu. Folklor Kulübü çalışmala- nnı dans, müzik ve gitar ol- mak üzere üç birim halinde yürütüyor. Dans biriminde yöre ve ekip formu yerine öbek anlayışı tercih ediliyor, geleneksel danslar, sahne aksiyonunu temel alan ve sahnenin anlatım olanakla- nnı zorlayan bir yorumla ele aluımaya çalışılıyor. Müzik biriminde önceden koral tekniklere dayalı, halk şarkılan korosu, sonralan daha özgün ve Anadolu folk tarzındaçalışmalar yapılmış, zamanla kulübün günümüz müzik anlayışı ve icra biçi- mi şekıllenmiş. Rodin'in yapıtları Roma'da • ROMA (AFP) - Fransız sanatçı Auguste Rodin'in heykel, resim, desen ve fotoğraflanndan oluşan 180 yapıtı Roma'da sergileniyor. 'Rodin ve îtalya' başlıklı sergi 9 Temmuz'a dek sürecek. Sergide yer alan yapıtlar arasında ünlü 'Düşünen Adam' ve 'Öpüş' heykellerinin yanı sua 19. yüzyıl Fransız romancısı Balzac'm bronz bir büstüde bulunuyor. Rodin, Paris Louvre Müzesi'nde bulunan Michalengelo'nun yapıtlanndan etkilenmiş ve 1876'da Italya'ya gitmişti. Ingiliz heykeltıraş Henry Moore daha sonra Rodin'in Rönesans'ı gerçekten anlayan tek sanatçı olduğunu söylemiştı. Rodin aynı zamanda 'llahi Komedya'mn yazan Dante'den ve 17. yüzyıl Italyan heykeltuaş, mimar ve ressamı Lorenzo Bemini'den de esinlenmişti. Giotto'nun Isa'sı onanldı • FLORANSA (AFP) - Giotto'nun Isa'nm çarmıha gerilişini gösteren freskosu 12 yıl süren bir onanmdan sonra Italya'nın Toskana kentinde bulunan gotik Santa Maria Novella Kilisesi'ne geri getirildi. Freskonun yeniden sergilenmesi için 75 bin Euro'ya mal olan yeni bir düzenek yapıldı. Bu düzenek sayesinde Isa'nın çarmıha gerilişini gösteren 300 kilo ağırhğmdaki freskoyu yerinden kaldınp indirmek olanaklı olacak. Freskonun yeniden kiliseye dönüşü dolayısıyla yann resmi bir tören düzenlenecek. 16. yüzyıl Osmanlı sanatı • Kültür Servisi - Sanat Tarihi Derneği'nin düzenlediği '16. Yüzyıl Osmanlı Kültür ve Sanatı' konulu sempozyum 11-12 Nisan tarihlerinde Mimar Sinan Üniversitesi Oditoryumu'ndagerçekleştirilecek. 16. yüzyıl Osmanlı kültür ve sanatının yansıtılacağı sempozyumda, kültür ortamı, mimarlık ve diğer sanat dallannda hazn-lanan özgün bildiriler sunulacak. Sempozyum, dönemin müziğinden bir ömeğin sunulacağı Ege Köprek (tambur) ve Neva Özgen'in (kemençe) yorumlayacağı dinleti ile sona erecek. (247 90 81) Gielgufrun eşyaları saüldı I Kültür Servia - Sothesby's tarafından düzenlenen müzayedede ünlü Ingiliz Shakespeare yorumcusu Sir John Gielgud'un eşyalan satıldı. 2000 Mayısı'nda 96 yaşında ölen efsane Ingiliz sanatçı Gielgud'un evınde düzenlenen müzayedede toplam 1.1 mılyon pound gelir elde edildi. Satışa sunulan parçalardan Gielgud'un bronz büstü 14.300 pounda satıln-ken ünlü film yönetmeni Lord Richard Attenborough ise oymalı şömine perdesini 1440 pounda aldı. Sothebys'den yapılan açıklamaya göre Gielgud'un resım koleksiyonunda bulunan 1917 tarihli 'The Little Lustre Mug' adlı tablo rekor fiyatla, 102.500 pounda alıcı buldu. Taos Rhn Festivali • TAOS (AA) - ABD'nin New Mexico eyaletinde düzenlenen Taos Film Festivali 'nde bir film festivali için olağandışı sayılabilecek beş dönümlük toprak ödülünü Isveçli Lukas Moodysson'un 'Together' adlı fihni kazandı. 'Toprak Bağış Ödülü'nü kazanan Moodysson, bu ödülle Cerro Montoso'da doğa manzaralı bir arazi sahibi oldu. Festivalde Elizabeth Taylor da 'Yaşam Boyu Başan Ödülü' olan Maverick ödülünü aldı. Taylor'a verilen ödül, Taoslu sanatçı Larry Bell tarafından yapılan bastonlu adam heykeliydi. BUGÜN • BABYLON'da saat21 30da '2pIstanbul 1. Yıl Partisi'nde Kangroove bir konser verecek. (292 73 68) • ENKA ODtTORYUMU'nda saat 20.00'de Tiyatro Istanbul 'Ideal Bir Koca' adlı oyunu sahneleyecek. (27622 14) • CEMAL REŞİT REY'de saat 19.30'da Sofya Sotistkri'ıiin konseri dinlenebilir. (232 98 30) • ATATÜRKKrrAPLIĞI'nda saat 18.00'de Robert Bresson'un 'Para' adlı filmi Türkçe seslendirmeli olarak izlenebilir. (249 09 45) • YAPIKREDİ KÜLTÜR MERKEZİ'nde saat 18.30'da 'Gutenberg Galaksisı'nde Gezı' kapsamında '1700-1750 Defoe-Robinson Crusoe/Diderot d'Alembert-Ansiklopedi' toplantı gerçekleşecek.(252 47 00)
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle