Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 10 NİSAN 2001 SALJ
14 kultur@cumhuriyetcom.tr
Geçen yıl gerçekleştirilen Edebiyat Ekspresi'nin on yazan İstanbul'da bir araya geldi
Avrupa, SirkecTcle tarbşddı
TURGAY FİŞEKÇİ
Geçen yıl gerçekleştirilen "Ede-
biyat Ekspresi Avrupa 2000" etkin-
liğine katılan yazarlardan 10'u
"Son Durak Sirkeci 2001" adlı et-
kinlik içüı Istanbul 'da bir araya gel-
di.
Istanbul Alman Kültür Merkezi
ve Avusturya Kültür Ofisi'nin giri-
şimiyle gerçekleştirilen toplantı,
Sirkeci Gan'nın tarihi Büyük Bek-
leme Salonu'nda yapıldı.
SezerDuru'nunyönettiği toplan-
tının sabahki oturumunda yazarlar
soyadı sırasıyla söz alarak Avrupa
üzerine yazdıklan metinlerden bö-
lümler okudular.
Azerbaycan Yazarlar Birliği lkin-
ci Başkanı, polisiye yazan ve kitap-
lannın 18 milyonluk satışıyla
önemli bir rekorun sahibi olan Cen-
giz AbduDayev, konuşmasında Ba-
tı ve Doğu toplumlan arasmdaki
çifte standartlara dikkat çekerek bu
olgunun Avrupa'nın birleşik gele-
ceği ıçin önemli bir engel oluştur-
duğunu söyledi.
Kıbnslı Constantin Candounas,
geçen yılki gezinin kendisi için
önemli olan anlannı ve olaylannı
anımsatarak bunlar üzerinde yo-
rumlarda bulundu.
Turgay Fişekçi, "tnsanhğuı Avru-
pası" adlı konuşmasında Avrupa
kültür zenginliğinin tek külrürlülü-
ğe doğru giden yeryüzünde insan-
lık için ne denli önem taşıdığını vur-
guladı.
Berberlerin Pikniği adlı kitabı
Dost Yayınlan 'nca yayımlanan Al-
man Felicitas Hoppe, "Vatikan'a
Mektup" adlı denemesınde "Pisko-
pos şapkasının alnnda banş hüküm
sürüyor, Avrupa'da ise savaş" diye-
rek günümüz Avrupası'nın çelişki-
len üzerine çarpıcı bir metin sundu.
Mahir Öztaş. "Düşlenebilir Bir
Geteceğin Avrupası" adlı konuşma-
sında bugünün sorunlanm ve bun-
lar karşısında yazarlann görevleri-
ni ve kültürel direnişin nasıl örgüt-
lenebileceğini anlattı.
• Felicitas Hoppe, günümüz Avrupası'nın çelişkileri üzerine çarpıcı bir metin
sundu. Anastassis Vistonitis, Avrupa'nın 'hala kültürün beşiğT olduğunu anımsattı.
Sylvia Treudel, dünyayı değiştirecek olan 'azgın hıza' kavuşmak için çabşılması
gerektiğini vurguladı. Richard Wagner ise Königsberg kentinin yazgısı ile Avrupa'nın
sorunlarmı birbiri içersinde irdeledi. Neşe Yaşın bir Avrupa resmi çıkarmayı denedi.
Avusturyalı Sylvia Treudel "Ha-
reket" adlı bildinsinde değişimin
itici gücü olan devinime övgüyle
yaklaşarak dünyayı değiştirecek
olan "azgın bir luza" kavuşmak için
çalışılması gerektiğini vurguladı.
Yunanistanlı Anastassis Vistoni-
tis, altı haftalık yolculuk sonunda
ortaya çıkan gerçeğin, "ashnda ta-
nımamız gereken bu tarihi toprak-
lan pek de iyi tanunadığnnız" oldu-
ğunu. "tarihsel bihncin kahntılan-
nın ultramodern dönemin hanniçin
kaklırıhp ablamayacağnu" söyleye-
rek Avrupa'nın "hâlâ kültürün be-
şiği" olduğunu anımsattı. Avru-
pa'nın bu özelliğinin kaybolması-
mn kendisinin de yok olmasına yol
açacağını vurguladı.
Romanya doğumlu, Alman yazar
ve şair Richard Wagner ise "Kö-
nigsberg Labirenti" adlı etkileyici
denemesinde, bu kentin yazgısı ile
Avrupa'nın sorunlanm birbiri içe-
risinde irdeledi.
Son konuşmacı Kıbnslı Neşe Ya-
şın, "Nuh'un Treni ile Devr-i Avru-
pa" adlı bildirisinde gezi boyunca
biriktirdiği küçük izlenimlerden bir
Avrupa resmi çıkarmayı denedi.
•••
Oturumun öğleden sonraki bölü-
münde konuşmacılarla dinleyiciler
sunulan bildiriler üzerinde tarnştı-
lar.
Demir Ozhı, Orhan Duru, Uğur
Kökden, Güfeüm Cengiz, FarukŞü-
yun, Metin Celal gibi yazarlann da
katıldığı tartışmalar, daha çok gü-
nümüz toplumlannda yazarlann
görevleri ve işlevleri konusunda
odaklandı.
Söz alan çok sayıda dinleyici, ya-
zarlardan kültürel kirlenmeye ve
yozlaşmaya karşı daha aktif ve ce-
sur girişimler beklediklerini açıkla-
yan konuşmalar yaptılar.
Edebiyat Ekspresi 2000 etkinliği-
ne katılan yüz yazann metinleri
önümüzdeki ekim ayında Almanca
olarak yayımlandıktan sonra bütün
Avrupa ülkelerinin dillerinde de ya-
yımlanacak.
Ülkemizde bu kitabı Gendaş Kül-
tür Yayıncıhk önümüzdeki yıl ba-
sacak.
Turgay Fişekci: Bireylerin ve kül-
türlerin Avrupa'da serbest dolaşımı
Avrupa Topluluğu düşüncesiyle bir-
likte ortaya çıkmış bir olgu değildir.
Yüzyıllardır Avrupa'da bireyler ve
kültürler birbirleri içinde dolaşıyor,
birbirlerini etkiliyor. Avrupa edebi-
yatı, Avrupa resmi, Avrupa mima-
risi vb. deyimler Avrupa Topluluğu
düşüncesinden çok önce kullanılan
ve hayatta karşıhğı olan deyişlerdi.
Art nouveau tipi yapılar Paris'te de
vardır, Riga'da da, İstanbul'da da.
Richard Wagner: Doğu'nun şe-
hirleri yok. Ne Königsberg ne de
Kaliningrad var, sadece iki harabe,
gerisi hayal ürünü. Königsberg Ka-
tedrali'nin harabeleri üzerine mül-
teciler bir dam yapmış. Damın ya-
nmda Kant'ın mezan var. Mezann
yanında durup fotoğraf çektirebilir-
siniz. Birçoklan yapıyor bunu. San-
ki kendilerine bir şeyler geçebilir-
miş, pınltısız gözlerine ne olursa ol-
sun o özlenen şey geçebilirmiş gi-
bi.
Anastassis Vlstonidis: Güneydo-
ğu ve Doğu Avrupa'daki kanlı çağ-
dışıhklan, öç duygusunu ve vicdan
azabı içındekı toplumlan ancak de-
mokrasinin kendisinin dayanak-
lılığını kanıtlaması halinde aşabili-
riz. Bizim böyle bir toplumu göre-
meyeceğimiz çok olası.
Müjdat Gezen 41. sanat yılını îstanbul Devlet Opera ve Balesi'nde 'Yarasa' operetiyle kutladı
ni projesi rock opera HamletNENAÇALtDİS
Müjdat Gezen. 41. sanat yı-
lını Viyana klasik operasının
başlangıç eserlerinden olan
Strauss'un Yarasa operetiyle
kutladı. Sanatın, yaşamının
vazgeçilmez bir parçası oldu-
ğunu vurgulayan ünlü oyuncu,
önümüzdeki yıl Shakespe-
are'in Hamlet oyununu rock
opera biçiminde sahneleyecek.
- 41. sanat yılınızı 'Yarasa'
operetiyle kutlama düşüncesi
nasd oluştu?
MÜJDAT GEZEN - Aslında
aklımda böyle bir şey yoktu.
Teklif Îstanbul Devlet Opera ve
Balesi'nin Genel Sanat Yönet-
meni SedatÖztoprak'tan geldi.
Bu opereti 40 yıl önce Behzat
Butak sahnelemişti. Benim oy-
nadığım son sahne, biraz da o
konuk oyuncuya bırakılmış bir
bölüm gibi. Proje hakkında gö-
rüşmeye gittiğimde kendimi
provalann içinde buldum. Ope-
ret umduğumun üstünde ilgi
gördü, bu da bana yeni bir ufuk
açtı.
'Yenilik yanlısıyım'
- Frosch nasd bir karakter?
GEZEN - Frosch üçüncü perdenin tü-
münde yer alan bir karakter. Bina bekçili-
ği yapan bir sarhoş. Benim oynadığım bö-
lümde şan yok. Sadece tekst bölümü var,
bir nevi stand-up diyebiliriz.
- Operete güncel espriler katarak yenile-
nüş oldunuz~.
GEZEN -Yenilik yanlısı ve yeniliğe açık
bir insanım. Bu, yaptıklanma da yansıyor.
Bütün dünyada oynayan Yarasa operetle-
rini izleme fırsatım olmadı, sadece Alman-
ya, Ingiltere ve Türkiye'dekini izleyebil-
dim. Benim rolüm oyuncunun kendisine
göre uyarlayabileceği bir rol. Bunun ver-
diği özgürlükle karakterime uygun güncel
bir tekst yazdım.
- Yeni projeniz olan, rock opera Ham-
let'te Tarkan'uıyer alacağı söylentileri var.
Bunun doğruluk payı nedir?
GEZEN - Ben de bunu gazetelerden öğ-
rendim. Tarkan aklıma gelecek en son
isim. Bir aktörün Hamlet'i oynayabilme-
si için sanatta en az 20 ya da 30 yılının geç-
• 'Yeni projemin rock opera Hamlet oldugu doğru.
Tarkan'ın yer alacağım gazetelerden duydum. Tarkan
en son aklıma gelecek bir isim. Bir aktörün Hamlet'i
oynayabümesi için en az 20-30 yıîının geçmesi
gerekiyor.'
mesi gerekiyor. Zor bir oyun. Doğru olan,
yeni projemin rock opera Hamlet olduğu.
Onun dışındaki gelişmeleri ben de basın-
dan izliyorum.
- Bu nasıl bir proje?
GEZEN - Hamlet üzerine yaklaşık 40
yıldır çahşıyorum. 1961 yılında ilk kez
Hamlet'te figüran olarak yer almıştım.
Daha sonra 1968'de Afedersiniz Hamlet
isimli bir oyun yazdım. Bundan 10 yıl ön-
ce de Hamlet Efendi isimli bir piyes ça-
lışmam olmuştu. Piyes üç yıl boyunca
Devlet Tiyatrosu'nda kapalı gişe oynadı.
Önümüzdeki sezon için de Hamlet'i
rock opera tarzında sahnelemeyi düşünü-
yorum. Her aktörün idealinde Hamlet oy-
namak vardır. Benim adeta mitimdir Sha-
kespeare. Ben tiyatroda 41. yılıma gir-
dim ve sahneleyeceğim oyunda Poloni-
us'u ya da mezarcıyı oynayabileceğimi
düşünüyorum. Hamlet zor bir karakter.
- Sanat yaşamınız boyunca elde ertiğiniz
maddi ve manevi bütün biriküninizi oku-
lunuza yatırdınız. Şimdi
MSM'yi öğrencilerinize bağış-
ladınız, bir arüamda emanet et-
tiniz. Bu karan alma nedeniniz
neydi?
GEZEN - Ailemin geleceği-
ni garanti altına aldım. Bu oku-
lun hayattan aynlışımdan son-
ra da birileri tarafından yönetil-
mesi gerekiyor. Bunu da bu işe
gönül vermiş öğrencilerin en
iyi şekilde yapabileceğini dü-
şündüm. Kura sistemiyle belir-
lediğim 10 öğrencime MSM'yi
bağışladım. Binanın ölümüm-
den sonra devlete kalacağına
öğrencilerime kalması beni da-
ha mutlu eder.
'Sanatçı umutsuz olmamalı'
- Bir sanat adanu olarak ül-
kemizin sanatsal ve kültürel ge-
leceğini nasd görüyorsunuz?
GEZEN -Türkiye'deki sana-
tı, tiyatroyu hiçbir zaman ülke-
nin genel konumundan soyut-
lamıyorum. Ülkede ekono-
mik, endüstriyel, siyasal ve de-
mokratikleşme alanında bo-
zukluklar varsa bunun diğer
kollara yansımamasına imkân
yok. Bana göre sanatçı asla
umutsuz olmamalı. Ben bu toplumdan bir
şeylerin çıkacağını düşünüyorum.
- Tiyatrolann içinde bulunduğu krizi
nasıl yorumluyorsunuz?
GEZEN - Ozel tiyatrolann çektiği sı-
kıntıyı bir ben, bir de Allah bilir. Şu an-
da MSM Oyunculan isimli bir tiyatro-
muz var. Pek çok sorunla karşılaşıyoruz,
kimi zaman.
Özel tiyatrolar için bir şey yapılmah,
bunu kim yapar, nasıl yapar bilmiyorum.
Devletin yaptığı yardımlar devede kulak.
Eskiden turneler yapılırdı, şimdi bu da
bitti. Artık prodüksiyon tiyatrolan oluş-
maya başladı.
Tiyatroyu ayakta rutmak bir ülkenin
kültürü ile başabaş giden bir şey. Bence
bu konu TBMM'de kalkan parmaklardan
çok daha önemli. Bu duruma önce devle-
tin, sonra da halkın el ele verip sahip çık-
ması gerekir. Insanı, insana insanla ve in-
sanca anlatan bir sanatm insanlann oldu-
ğu sürece biteceğini sanmıyorum.
Kavrama özel sergi ve kitap
MeıılalklhıikV
Sıyku'hı giinler
Küitür Servisi - Yasemin Baydar Demir-Birol
Demir iki yıldır üzerinde düşündükleri 'Men-
tafldJoik' projelerini geçen günlerde hayata ge-
çirdiler. Nişantaşı Topağacı'nda 23 Mart'ta açı-
lan mekânda, beÜi aralıklarla belirlenen kavram-
lar dahilinde, üretimde bulunan kaülımcılarm sı-
rurh sayıda ürettikleri işler satışa açık olarak ser-
gilenecek. Mentalklinik, kavramlardan yola çı-
karak bu kavramlar üzerine tasanmlar ve düşün-
celer üretip denemeler yapan bir tnekân obnayı
amaçlıyor. Mekânda, her kavrama özel, konu-
nun gerektirdiği şekilde kurgulanmış bir enfor-
masyon ve sergileme şekli olacak. Aynca her et-
kinlikle biriikte, özel oiarak hazarlanmış bir de ki-
tap yayun-
lanacak.
Mentalk-
linik'in ilk
konu başh-
ğı *Uykıı'.
Mekânda
çeşitli karı-
hmcılar ta-
ranndan
üretilmiş,
uykukavra-
mına farkh
yerlerden bakan pek çok tasanm ve ürün yer aü-
yor. Yine bu konu başhğına ait kitabında ise uy-
ku kavramı bu kez yazılar, fotoğraflar yoluyla ku-
şatıhyor.
Mentalklinik'in ilkçalışması olan 'uyku'etra-
finda oldukça geniş bir kanhmcı grubu var. Grup-
ta farklı alanlarda uğraş veren yirmiye yakın ka-
ühmcı yer alıyor. Ali Akay, Tül Akbal Süalp, Oi-
lek Aksu, Ükay Aydın Türün, Yasemin Baydar
Demir, Süreyya Berfe, Birol Demir, IşıkErgüden,
H ^ Q İ ^ G ü ia > o g , B ^ H e e ^ ü n ı i h a
Hafiioğhı, Birtan Keskm, Ömer Kokal, M. Srib-
riKoz,MerrfmekAhnıet,LeventMorg5k,Reşat
Oktar, Tanju Özelgin. Seza Paker, Kazumi Yamo-
rooto Takaya, Ece Temelkuran, Yasmin tris YaB-
yan ve Özen YûJa Mentalklinik'in 'uyku* katılım-
cılan. Mekân salı, çarşamba, perşembe, cuma ve
cumartesi günleri saat 11.30-20.00, pazar saat
13.00-17.00 arasında izleyiciye açık.
YAZIODASI
SELİMİLERİ
Menekşeli Bonbonlar
Çocukluğumun geçtiği Şifa'ya geçenlerde yine
gittim. Yıllar sonra. Benim Şifa'mdan geriye hemen
hiçbir şey kalmamış. Bahçeler içindeki villalar, ah-
şap ve kâgir evler, hepsi üçer dörder katlı apart-
manlar olmuş.
Sokağın en ucunda, çiçekler kuşanmış genç bir
erguvan ağacı tek başına duruyon geçmiş zaman-
dan bir şeylere boş yere özeniyordu.
Şifa'da en sevdiğim ev, Nezihe Hanım'la Ami-
ral Cevat Bey'in evleriydi. Yüzünüz denize dog-
ru, sağ kolda, tam ortadaki, genış taraçalı, -gali-
ba- san villa. Bahçesinde, orta öbekte güller, ka-
pıya doğru yol boyunca ortancalar; arka bahçede
meyve ağaçlan, kümes...
Heyecan uyandıran ne bahçe, ne evin kendisiy-
di. Burada yiyeceklere, içeceklere, mutfakta olup
bitenlere, buzdolabındaki şuna buna vurgundum.
Onlar tuhaf ve güzel yaz ve sonbahar günleriy-
di. Çok şık giyinen Nezihe Hanım'ın ikramlan da
daima çok şıktı. Çeşit çeşit çikolatanın, fondonun
sunulduğu pembe kristal, kapaklı şekeriiği unut-
mam. Üstünde renksiz kristalden çiçekler uçuşur-
du.
Portakallı, çilekli, naneli çikolatalann, kahvelile-
rin, balbademlilerin, fındıklılann tadını elbette da-
ha dün gibi damağımda hissedebiliyorum. Ne var
ki, Nezihe Hanım'ın bir de gönü! çelen, yürek oy-
natan şekerleri vardı. Bunlara 'bonbon' denirdi.
Sözlüğe kalsa, bonbon, şekerlemenin Fransız-
cası. Sözlükler, 'şekerieme'y\ biryandan da "şe-
kerşerbeti içinde terbiye olmuş meyve; kestane,
kayısı, elma şekertemesi" diye tanımlıyor. Nezihe
Hanım'lann evinde şekerlemeler de vardı ve bun-
lann bonbonla hiçbir ilintisi yoktu.
Oahası, o 'bonbon' deyişte, Muazzez Tah-
sin'vari bir alafrangalık okunurdu.
Bonbonların bazılan portakallı, bazılan limonlu,
şeftalili, bazılan da çiçekli, güllü, menekşeliydi.
Menekşeli bonbonlar bütün nayatım boyunca
bir sanat eseri gibi yaşadı bende. Belki de ince bir
pudra şekeri tabakasının örttüğü, buğulu eflatun
renk daha görülür görülmez büyülerdi. Emmeye
başladınız mı, bir demet kır menekşesinin koku-
sunu duyardınız. Herhangi bir sebeple menekşe-
li bonbonu ağzınızdan çıkanrsanız, buğulu eflatu-
nun ışıltılı mor kestiğini saptar, bu alaca, renk de-
ğişimine ayrıca gönül verirdiniz.
Ne limonlulann sansı, ne şeftalililerin pembesi,
ne güllü bonbonun gülkurusu rengi buğulu eflatu-
nun, uçuk ama ışıltılı morun coşkusunu uyandıra-
bilirdi. Sonra, menekşeli bonbonlar, her biri birer
küçücük menekşe şeklindeydi.
Niye bizim evde, başka evlerde yoktu? Çok iyi
hatıriıyorum ki, menekşeli bonbonları yalnızca Şi-
fa'daki evde bulabilirdım. O da her zaman değil.
Kimi gidişlerimizde bonbon ikram edilmezdi. <5y-
leyken günün tılsımı çözülür, düş kınklığına uğra-
nılırdı.
Kadıköyü'nden Cihangir'e taşındığımız yıllarda,
Comtesse Segur'un yazdığı Ipek Prenses masal-
romanını okuyacak, menekşeli bonbona bu kez bir
masal-romanda kavuşacaktım. Gerçi Gramofon
Hâlâ Çalıyor'da onlan, üstlerine toz şeker serpili
jöle meyve şekerlemesi gibi gösterdim, yazdım a-
ma, menekşeliler herhalde bonbondu. Çünkü me-
nekşeli jöle meyve şekerlemesine bugüne kadar
rastlamadım.
Ipek Prenses'teki Oburcuk onlar için neredey-
se deli oluyordu. Oburcuk'un çılgın bonbon tut-
kusunu kendiminkine ne kadar benzetiyordum!
Hayatım ve duyan insanlann hayatlan günden
güne tatsızlaştıkça, büsbütün acılaştıkça menek-
şeli bonbonların hatırası daha anlam kazanmaya
başladı. Yoğun menekşe kokusunu daha çok du-
yar oldum. Comtesse Segur'un tasvirteri, söz-
cükleri yankryıp duruyordu...
Dilin, mutfak kültürünü besleyen, zenginleştiren
sözcüklerine; edebiyatın yiyecek-içecek sayfala-
nna açılma, kapılıp gitme serüvenim böyle başla-
dı.
Gelgelelim aklımda hep Andersen'in küçük
Kibritçi Kız'ı, biryılbaşı akşamı soğuktan ve açlık-
tan ölürken gördüğü, gümüştepsi içindeki, nar gi-
bi kızarmış tavuk!
Takvimde tz Bırakan:
"Kaybolmuş bahanma beni götûrhattra I Hafı-
zam avut beni, beni kurtar ey şiir!" Ziya Osman
Saba, "Yaşamak Bundan Sonra", 1940. v ,
Kumpanya'üan yeni oyun
• Kültür Servisi - Bu yıl kuruluşununun
onuncu yılını kutlayan Kumpanya Sahnesi, yeni
projesi 'Ayşegül Kanada'da' ile izleyicisinin
karşısında. Ash Mertan'ın yazıp yönettiği
oyunda Bilge Arat ve Aslı Mertan rol alıyor. ilk
kez 13 Nisan Cuma günü saat 20.30'da
sahnelenecek oyun, her cuma ve cumartesi
Kumpanya Sahnesi'nde görülebilir. Oyunda hiç
çıkılmayan ama hep hatırlanan bir yolculuk
anlatıhyor. (235 54 57)
Habbecik'in konseri bugün
• Kültür Servisi - 'An Meselesi' adlı albümüyle
müzikseverlere adını duyuran Habbecik,
îstanbul konserlerine bugün Kerem Görsev
AFM Jazz Bar'da vereceği konserle devam
edecek. Saksofon ve flütte Levent Altındağ,
gitarda Berç Yeremyan, tuşlu çalgılarda Cengiz
Ozdemir, bas gitarda Eylem Pelit, vurmalı
ç_algılarda Cem Erman ve davulda Volkan
Oktem'den oluşan grubun bu akşamki konseri
22.30'da başlayacak. f 231 39 50)
Buena Vista Social CJub'ın
kemancısı öldü
• BASEL (AA) - Küba müziğini dünyaya
tanıtan Buena Vista Social Club müzik
grubunun kemancısı, 55 yaşındaki Pedro
Depestre dün gece Basel'de verdikleri
konserde, keman solosunu tamamladıktan
hemen sonra sahnede yaşama veda etti.
Organizatörler, bu akşam Almanya'da Köln'de
verilecek konseri iptal ettiler. Albümlerinin
dünyada 4 milyon satması üzerine, Küba
kültürünün dünyadaki elçileri olarak
değerlendirilen Buena Vista Social Club'ın
müzisyenleri çok yaşlı olmalanyla da
tanınıyor.