25 Kasım 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 10 NİSAN 2001 SALJ 14 kultur@cumhuriyetcom.tr Geçen yıl gerçekleştirilen Edebiyat Ekspresi'nin on yazan İstanbul'da bir araya geldi Avrupa, SirkecTcle tarbşddı TURGAY FİŞEKÇİ Geçen yıl gerçekleştirilen "Ede- biyat Ekspresi Avrupa 2000" etkin- liğine katılan yazarlardan 10'u "Son Durak Sirkeci 2001" adlı et- kinlik içüı Istanbul 'da bir araya gel- di. Istanbul Alman Kültür Merkezi ve Avusturya Kültür Ofisi'nin giri- şimiyle gerçekleştirilen toplantı, Sirkeci Gan'nın tarihi Büyük Bek- leme Salonu'nda yapıldı. SezerDuru'nunyönettiği toplan- tının sabahki oturumunda yazarlar soyadı sırasıyla söz alarak Avrupa üzerine yazdıklan metinlerden bö- lümler okudular. Azerbaycan Yazarlar Birliği lkin- ci Başkanı, polisiye yazan ve kitap- lannın 18 milyonluk satışıyla önemli bir rekorun sahibi olan Cen- giz AbduDayev, konuşmasında Ba- tı ve Doğu toplumlan arasmdaki çifte standartlara dikkat çekerek bu olgunun Avrupa'nın birleşik gele- ceği ıçin önemli bir engel oluştur- duğunu söyledi. Kıbnslı Constantin Candounas, geçen yılki gezinin kendisi için önemli olan anlannı ve olaylannı anımsatarak bunlar üzerinde yo- rumlarda bulundu. Turgay Fişekçi, "tnsanhğuı Avru- pası" adlı konuşmasında Avrupa kültür zenginliğinin tek külrürlülü- ğe doğru giden yeryüzünde insan- lık için ne denli önem taşıdığını vur- guladı. Berberlerin Pikniği adlı kitabı Dost Yayınlan 'nca yayımlanan Al- man Felicitas Hoppe, "Vatikan'a Mektup" adlı denemesınde "Pisko- pos şapkasının alnnda banş hüküm sürüyor, Avrupa'da ise savaş" diye- rek günümüz Avrupası'nın çelişki- len üzerine çarpıcı bir metin sundu. Mahir Öztaş. "Düşlenebilir Bir Geteceğin Avrupası" adlı konuşma- sında bugünün sorunlanm ve bun- lar karşısında yazarlann görevleri- ni ve kültürel direnişin nasıl örgüt- lenebileceğini anlattı. • Felicitas Hoppe, günümüz Avrupası'nın çelişkileri üzerine çarpıcı bir metin sundu. Anastassis Vistonitis, Avrupa'nın 'hala kültürün beşiğT olduğunu anımsattı. Sylvia Treudel, dünyayı değiştirecek olan 'azgın hıza' kavuşmak için çabşılması gerektiğini vurguladı. Richard Wagner ise Königsberg kentinin yazgısı ile Avrupa'nın sorunlarmı birbiri içersinde irdeledi. Neşe Yaşın bir Avrupa resmi çıkarmayı denedi. Avusturyalı Sylvia Treudel "Ha- reket" adlı bildinsinde değişimin itici gücü olan devinime övgüyle yaklaşarak dünyayı değiştirecek olan "azgın bir luza" kavuşmak için çalışılması gerektiğini vurguladı. Yunanistanlı Anastassis Vistoni- tis, altı haftalık yolculuk sonunda ortaya çıkan gerçeğin, "ashnda ta- nımamız gereken bu tarihi toprak- lan pek de iyi tanunadığnnız" oldu- ğunu. "tarihsel bihncin kahntılan- nın ultramodern dönemin hanniçin kaklırıhp ablamayacağnu" söyleye- rek Avrupa'nın "hâlâ kültürün be- şiği" olduğunu anımsattı. Avru- pa'nın bu özelliğinin kaybolması- mn kendisinin de yok olmasına yol açacağını vurguladı. Romanya doğumlu, Alman yazar ve şair Richard Wagner ise "Kö- nigsberg Labirenti" adlı etkileyici denemesinde, bu kentin yazgısı ile Avrupa'nın sorunlanm birbiri içe- risinde irdeledi. Son konuşmacı Kıbnslı Neşe Ya- şın, "Nuh'un Treni ile Devr-i Avru- pa" adlı bildirisinde gezi boyunca biriktirdiği küçük izlenimlerden bir Avrupa resmi çıkarmayı denedi. ••• Oturumun öğleden sonraki bölü- münde konuşmacılarla dinleyiciler sunulan bildiriler üzerinde tarnştı- lar. Demir Ozhı, Orhan Duru, Uğur Kökden, Güfeüm Cengiz, FarukŞü- yun, Metin Celal gibi yazarlann da katıldığı tartışmalar, daha çok gü- nümüz toplumlannda yazarlann görevleri ve işlevleri konusunda odaklandı. Söz alan çok sayıda dinleyici, ya- zarlardan kültürel kirlenmeye ve yozlaşmaya karşı daha aktif ve ce- sur girişimler beklediklerini açıkla- yan konuşmalar yaptılar. Edebiyat Ekspresi 2000 etkinliği- ne katılan yüz yazann metinleri önümüzdeki ekim ayında Almanca olarak yayımlandıktan sonra bütün Avrupa ülkelerinin dillerinde de ya- yımlanacak. Ülkemizde bu kitabı Gendaş Kül- tür Yayıncıhk önümüzdeki yıl ba- sacak. Turgay Fişekci: Bireylerin ve kül- türlerin Avrupa'da serbest dolaşımı Avrupa Topluluğu düşüncesiyle bir- likte ortaya çıkmış bir olgu değildir. Yüzyıllardır Avrupa'da bireyler ve kültürler birbirleri içinde dolaşıyor, birbirlerini etkiliyor. Avrupa edebi- yatı, Avrupa resmi, Avrupa mima- risi vb. deyimler Avrupa Topluluğu düşüncesinden çok önce kullanılan ve hayatta karşıhğı olan deyişlerdi. Art nouveau tipi yapılar Paris'te de vardır, Riga'da da, İstanbul'da da. Richard Wagner: Doğu'nun şe- hirleri yok. Ne Königsberg ne de Kaliningrad var, sadece iki harabe, gerisi hayal ürünü. Königsberg Ka- tedrali'nin harabeleri üzerine mül- teciler bir dam yapmış. Damın ya- nmda Kant'ın mezan var. Mezann yanında durup fotoğraf çektirebilir- siniz. Birçoklan yapıyor bunu. San- ki kendilerine bir şeyler geçebilir- miş, pınltısız gözlerine ne olursa ol- sun o özlenen şey geçebilirmiş gi- bi. Anastassis Vlstonidis: Güneydo- ğu ve Doğu Avrupa'daki kanlı çağ- dışıhklan, öç duygusunu ve vicdan azabı içındekı toplumlan ancak de- mokrasinin kendisinin dayanak- lılığını kanıtlaması halinde aşabili- riz. Bizim böyle bir toplumu göre- meyeceğimiz çok olası. Müjdat Gezen 41. sanat yılını îstanbul Devlet Opera ve Balesi'nde 'Yarasa' operetiyle kutladı ni projesi rock opera HamletNENAÇALtDİS Müjdat Gezen. 41. sanat yı- lını Viyana klasik operasının başlangıç eserlerinden olan Strauss'un Yarasa operetiyle kutladı. Sanatın, yaşamının vazgeçilmez bir parçası oldu- ğunu vurgulayan ünlü oyuncu, önümüzdeki yıl Shakespe- are'in Hamlet oyununu rock opera biçiminde sahneleyecek. - 41. sanat yılınızı 'Yarasa' operetiyle kutlama düşüncesi nasd oluştu? MÜJDAT GEZEN - Aslında aklımda böyle bir şey yoktu. Teklif Îstanbul Devlet Opera ve Balesi'nin Genel Sanat Yönet- meni SedatÖztoprak'tan geldi. Bu opereti 40 yıl önce Behzat Butak sahnelemişti. Benim oy- nadığım son sahne, biraz da o konuk oyuncuya bırakılmış bir bölüm gibi. Proje hakkında gö- rüşmeye gittiğimde kendimi provalann içinde buldum. Ope- ret umduğumun üstünde ilgi gördü, bu da bana yeni bir ufuk açtı. 'Yenilik yanlısıyım' - Frosch nasd bir karakter? GEZEN - Frosch üçüncü perdenin tü- münde yer alan bir karakter. Bina bekçili- ği yapan bir sarhoş. Benim oynadığım bö- lümde şan yok. Sadece tekst bölümü var, bir nevi stand-up diyebiliriz. - Operete güncel espriler katarak yenile- nüş oldunuz~. GEZEN -Yenilik yanlısı ve yeniliğe açık bir insanım. Bu, yaptıklanma da yansıyor. Bütün dünyada oynayan Yarasa operetle- rini izleme fırsatım olmadı, sadece Alman- ya, Ingiltere ve Türkiye'dekini izleyebil- dim. Benim rolüm oyuncunun kendisine göre uyarlayabileceği bir rol. Bunun ver- diği özgürlükle karakterime uygun güncel bir tekst yazdım. - Yeni projeniz olan, rock opera Ham- let'te Tarkan'uıyer alacağı söylentileri var. Bunun doğruluk payı nedir? GEZEN - Ben de bunu gazetelerden öğ- rendim. Tarkan aklıma gelecek en son isim. Bir aktörün Hamlet'i oynayabilme- si için sanatta en az 20 ya da 30 yılının geç- • 'Yeni projemin rock opera Hamlet oldugu doğru. Tarkan'ın yer alacağım gazetelerden duydum. Tarkan en son aklıma gelecek bir isim. Bir aktörün Hamlet'i oynayabümesi için en az 20-30 yıîının geçmesi gerekiyor.' mesi gerekiyor. Zor bir oyun. Doğru olan, yeni projemin rock opera Hamlet olduğu. Onun dışındaki gelişmeleri ben de basın- dan izliyorum. - Bu nasıl bir proje? GEZEN - Hamlet üzerine yaklaşık 40 yıldır çahşıyorum. 1961 yılında ilk kez Hamlet'te figüran olarak yer almıştım. Daha sonra 1968'de Afedersiniz Hamlet isimli bir oyun yazdım. Bundan 10 yıl ön- ce de Hamlet Efendi isimli bir piyes ça- lışmam olmuştu. Piyes üç yıl boyunca Devlet Tiyatrosu'nda kapalı gişe oynadı. Önümüzdeki sezon için de Hamlet'i rock opera tarzında sahnelemeyi düşünü- yorum. Her aktörün idealinde Hamlet oy- namak vardır. Benim adeta mitimdir Sha- kespeare. Ben tiyatroda 41. yılıma gir- dim ve sahneleyeceğim oyunda Poloni- us'u ya da mezarcıyı oynayabileceğimi düşünüyorum. Hamlet zor bir karakter. - Sanat yaşamınız boyunca elde ertiğiniz maddi ve manevi bütün biriküninizi oku- lunuza yatırdınız. Şimdi MSM'yi öğrencilerinize bağış- ladınız, bir arüamda emanet et- tiniz. Bu karan alma nedeniniz neydi? GEZEN - Ailemin geleceği- ni garanti altına aldım. Bu oku- lun hayattan aynlışımdan son- ra da birileri tarafından yönetil- mesi gerekiyor. Bunu da bu işe gönül vermiş öğrencilerin en iyi şekilde yapabileceğini dü- şündüm. Kura sistemiyle belir- lediğim 10 öğrencime MSM'yi bağışladım. Binanın ölümüm- den sonra devlete kalacağına öğrencilerime kalması beni da- ha mutlu eder. 'Sanatçı umutsuz olmamalı' - Bir sanat adanu olarak ül- kemizin sanatsal ve kültürel ge- leceğini nasd görüyorsunuz? GEZEN -Türkiye'deki sana- tı, tiyatroyu hiçbir zaman ülke- nin genel konumundan soyut- lamıyorum. Ülkede ekono- mik, endüstriyel, siyasal ve de- mokratikleşme alanında bo- zukluklar varsa bunun diğer kollara yansımamasına imkân yok. Bana göre sanatçı asla umutsuz olmamalı. Ben bu toplumdan bir şeylerin çıkacağını düşünüyorum. - Tiyatrolann içinde bulunduğu krizi nasıl yorumluyorsunuz? GEZEN - Ozel tiyatrolann çektiği sı- kıntıyı bir ben, bir de Allah bilir. Şu an- da MSM Oyunculan isimli bir tiyatro- muz var. Pek çok sorunla karşılaşıyoruz, kimi zaman. Özel tiyatrolar için bir şey yapılmah, bunu kim yapar, nasıl yapar bilmiyorum. Devletin yaptığı yardımlar devede kulak. Eskiden turneler yapılırdı, şimdi bu da bitti. Artık prodüksiyon tiyatrolan oluş- maya başladı. Tiyatroyu ayakta rutmak bir ülkenin kültürü ile başabaş giden bir şey. Bence bu konu TBMM'de kalkan parmaklardan çok daha önemli. Bu duruma önce devle- tin, sonra da halkın el ele verip sahip çık- ması gerekir. Insanı, insana insanla ve in- sanca anlatan bir sanatm insanlann oldu- ğu sürece biteceğini sanmıyorum. Kavrama özel sergi ve kitap MeıılalklhıikV Sıyku'hı giinler Küitür Servisi - Yasemin Baydar Demir-Birol Demir iki yıldır üzerinde düşündükleri 'Men- tafldJoik' projelerini geçen günlerde hayata ge- çirdiler. Nişantaşı Topağacı'nda 23 Mart'ta açı- lan mekânda, beÜi aralıklarla belirlenen kavram- lar dahilinde, üretimde bulunan kaülımcılarm sı- rurh sayıda ürettikleri işler satışa açık olarak ser- gilenecek. Mentalklinik, kavramlardan yola çı- karak bu kavramlar üzerine tasanmlar ve düşün- celer üretip denemeler yapan bir tnekân obnayı amaçlıyor. Mekânda, her kavrama özel, konu- nun gerektirdiği şekilde kurgulanmış bir enfor- masyon ve sergileme şekli olacak. Aynca her et- kinlikle biriikte, özel oiarak hazarlanmış bir de ki- tap yayun- lanacak. Mentalk- linik'in ilk konu başh- ğı *Uykıı'. Mekânda çeşitli karı- hmcılar ta- ranndan üretilmiş, uykukavra- mına farkh yerlerden bakan pek çok tasanm ve ürün yer aü- yor. Yine bu konu başhğına ait kitabında ise uy- ku kavramı bu kez yazılar, fotoğraflar yoluyla ku- şatıhyor. Mentalklinik'in ilkçalışması olan 'uyku'etra- finda oldukça geniş bir kanhmcı grubu var. Grup- ta farklı alanlarda uğraş veren yirmiye yakın ka- ühmcı yer alıyor. Ali Akay, Tül Akbal Süalp, Oi- lek Aksu, Ükay Aydın Türün, Yasemin Baydar Demir, Süreyya Berfe, Birol Demir, IşıkErgüden, H ^ Q İ ^ G ü ia > o g , B ^ H e e ^ ü n ı i h a Hafiioğhı, Birtan Keskm, Ömer Kokal, M. Srib- riKoz,MerrfmekAhnıet,LeventMorg5k,Reşat Oktar, Tanju Özelgin. Seza Paker, Kazumi Yamo- rooto Takaya, Ece Temelkuran, Yasmin tris YaB- yan ve Özen YûJa Mentalklinik'in 'uyku* katılım- cılan. Mekân salı, çarşamba, perşembe, cuma ve cumartesi günleri saat 11.30-20.00, pazar saat 13.00-17.00 arasında izleyiciye açık. YAZIODASI SELİMİLERİ Menekşeli Bonbonlar Çocukluğumun geçtiği Şifa'ya geçenlerde yine gittim. Yıllar sonra. Benim Şifa'mdan geriye hemen hiçbir şey kalmamış. Bahçeler içindeki villalar, ah- şap ve kâgir evler, hepsi üçer dörder katlı apart- manlar olmuş. Sokağın en ucunda, çiçekler kuşanmış genç bir erguvan ağacı tek başına duruyon geçmiş zaman- dan bir şeylere boş yere özeniyordu. Şifa'da en sevdiğim ev, Nezihe Hanım'la Ami- ral Cevat Bey'in evleriydi. Yüzünüz denize dog- ru, sağ kolda, tam ortadaki, genış taraçalı, -gali- ba- san villa. Bahçesinde, orta öbekte güller, ka- pıya doğru yol boyunca ortancalar; arka bahçede meyve ağaçlan, kümes... Heyecan uyandıran ne bahçe, ne evin kendisiy- di. Burada yiyeceklere, içeceklere, mutfakta olup bitenlere, buzdolabındaki şuna buna vurgundum. Onlar tuhaf ve güzel yaz ve sonbahar günleriy- di. Çok şık giyinen Nezihe Hanım'ın ikramlan da daima çok şıktı. Çeşit çeşit çikolatanın, fondonun sunulduğu pembe kristal, kapaklı şekeriiği unut- mam. Üstünde renksiz kristalden çiçekler uçuşur- du. Portakallı, çilekli, naneli çikolatalann, kahvelile- rin, balbademlilerin, fındıklılann tadını elbette da- ha dün gibi damağımda hissedebiliyorum. Ne var ki, Nezihe Hanım'ın bir de gönü! çelen, yürek oy- natan şekerleri vardı. Bunlara 'bonbon' denirdi. Sözlüğe kalsa, bonbon, şekerlemenin Fransız- cası. Sözlükler, 'şekerieme'y\ biryandan da "şe- kerşerbeti içinde terbiye olmuş meyve; kestane, kayısı, elma şekertemesi" diye tanımlıyor. Nezihe Hanım'lann evinde şekerlemeler de vardı ve bun- lann bonbonla hiçbir ilintisi yoktu. Oahası, o 'bonbon' deyişte, Muazzez Tah- sin'vari bir alafrangalık okunurdu. Bonbonların bazılan portakallı, bazılan limonlu, şeftalili, bazılan da çiçekli, güllü, menekşeliydi. Menekşeli bonbonlar bütün nayatım boyunca bir sanat eseri gibi yaşadı bende. Belki de ince bir pudra şekeri tabakasının örttüğü, buğulu eflatun renk daha görülür görülmez büyülerdi. Emmeye başladınız mı, bir demet kır menekşesinin koku- sunu duyardınız. Herhangi bir sebeple menekşe- li bonbonu ağzınızdan çıkanrsanız, buğulu eflatu- nun ışıltılı mor kestiğini saptar, bu alaca, renk de- ğişimine ayrıca gönül verirdiniz. Ne limonlulann sansı, ne şeftalililerin pembesi, ne güllü bonbonun gülkurusu rengi buğulu eflatu- nun, uçuk ama ışıltılı morun coşkusunu uyandıra- bilirdi. Sonra, menekşeli bonbonlar, her biri birer küçücük menekşe şeklindeydi. Niye bizim evde, başka evlerde yoktu? Çok iyi hatıriıyorum ki, menekşeli bonbonları yalnızca Şi- fa'daki evde bulabilirdım. O da her zaman değil. Kimi gidişlerimizde bonbon ikram edilmezdi. <5y- leyken günün tılsımı çözülür, düş kınklığına uğra- nılırdı. Kadıköyü'nden Cihangir'e taşındığımız yıllarda, Comtesse Segur'un yazdığı Ipek Prenses masal- romanını okuyacak, menekşeli bonbona bu kez bir masal-romanda kavuşacaktım. Gerçi Gramofon Hâlâ Çalıyor'da onlan, üstlerine toz şeker serpili jöle meyve şekerlemesi gibi gösterdim, yazdım a- ma, menekşeliler herhalde bonbondu. Çünkü me- nekşeli jöle meyve şekerlemesine bugüne kadar rastlamadım. Ipek Prenses'teki Oburcuk onlar için neredey- se deli oluyordu. Oburcuk'un çılgın bonbon tut- kusunu kendiminkine ne kadar benzetiyordum! Hayatım ve duyan insanlann hayatlan günden güne tatsızlaştıkça, büsbütün acılaştıkça menek- şeli bonbonların hatırası daha anlam kazanmaya başladı. Yoğun menekşe kokusunu daha çok du- yar oldum. Comtesse Segur'un tasvirteri, söz- cükleri yankryıp duruyordu... Dilin, mutfak kültürünü besleyen, zenginleştiren sözcüklerine; edebiyatın yiyecek-içecek sayfala- nna açılma, kapılıp gitme serüvenim böyle başla- dı. Gelgelelim aklımda hep Andersen'in küçük Kibritçi Kız'ı, biryılbaşı akşamı soğuktan ve açlık- tan ölürken gördüğü, gümüştepsi içindeki, nar gi- bi kızarmış tavuk! Takvimde tz Bırakan: "Kaybolmuş bahanma beni götûrhattra I Hafı- zam avut beni, beni kurtar ey şiir!" Ziya Osman Saba, "Yaşamak Bundan Sonra", 1940. v , Kumpanya'üan yeni oyun • Kültür Servisi - Bu yıl kuruluşununun onuncu yılını kutlayan Kumpanya Sahnesi, yeni projesi 'Ayşegül Kanada'da' ile izleyicisinin karşısında. Ash Mertan'ın yazıp yönettiği oyunda Bilge Arat ve Aslı Mertan rol alıyor. ilk kez 13 Nisan Cuma günü saat 20.30'da sahnelenecek oyun, her cuma ve cumartesi Kumpanya Sahnesi'nde görülebilir. Oyunda hiç çıkılmayan ama hep hatırlanan bir yolculuk anlatıhyor. (235 54 57) Habbecik'in konseri bugün • Kültür Servisi - 'An Meselesi' adlı albümüyle müzikseverlere adını duyuran Habbecik, îstanbul konserlerine bugün Kerem Görsev AFM Jazz Bar'da vereceği konserle devam edecek. Saksofon ve flütte Levent Altındağ, gitarda Berç Yeremyan, tuşlu çalgılarda Cengiz Ozdemir, bas gitarda Eylem Pelit, vurmalı ç_algılarda Cem Erman ve davulda Volkan Oktem'den oluşan grubun bu akşamki konseri 22.30'da başlayacak. f 231 39 50) Buena Vista Social CJub'ın kemancısı öldü • BASEL (AA) - Küba müziğini dünyaya tanıtan Buena Vista Social Club müzik grubunun kemancısı, 55 yaşındaki Pedro Depestre dün gece Basel'de verdikleri konserde, keman solosunu tamamladıktan hemen sonra sahnede yaşama veda etti. Organizatörler, bu akşam Almanya'da Köln'de verilecek konseri iptal ettiler. Albümlerinin dünyada 4 milyon satması üzerine, Küba kültürünün dünyadaki elçileri olarak değerlendirilen Buena Vista Social Club'ın müzisyenleri çok yaşlı olmalanyla da tanınıyor.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle