16 Mayıs 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
5 MART 2001 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA ROPORTAJ Kapahçarşı girişindeki sokak. "Tahtakale" adını kuDanan serbest döviz piyasasının merkezi-. -w~ j r 1 apalıçarşı'ya Nuruosmaniye m^r Kapısı'ndan girince sağa veya m£ Mahmutpaşa Kapısı'ndan m ^ k girince sola döndüğünüzde ~A- J ^ . -en iyisi Kılıççılar Kapısı'ndan girmektir ki bu dunımda sağa sola dönmenize gerek yok- ve arkanızı Çuhacı Han'a verdiğinizde, tarihi çarşının tonozlan altında karşınıza sandviç büfesinden döviz büfesine kadar bir yanı AŞa Sokagı'na, öteki yanı Muhafazacılar Sokağı*na doğru uzanan küçük dükkânlar çıkacaktır. Bu dükkân adasının arkasında önce gürültüsünü duyacağınız bir aralık göreceksinız; uzunluğu on, eni iki metre kadar olan ve Altıncılar Sokağı denen bir aralık... Sokağımsı arahğın ne elini kolunu sallayarak geleni geçeni var ne de altıncı dükkânı... Dûkkân denirse eğer. birkaç metrekareye sığmış bir çay ocağı ile sadece ızgarasını koyabilmiş bir köfteci -ki ner ikisinin de buzdolaplan ve boş meşrubat kutulan kapı önünde- ve alüminyum çerçeveye buzlu cam kapatılmış iki "Işi olmayan giremez" odası, kapı aralığından görüldüğü kadanyla odada küçükten de küçük bir masa ve raflarda mavi dosyalar... Curcuna İle hengâmenln oyunul Adına sokak denmiş kısa ve dar boşlukta, ellerinde en az iki telefonla her yaştan ve kılıktan adam kaynıyor... Otuz kişi, kırk kişi, ellı kışi... Kimi takım elbise-kravatlı, kimi kazaklı-montlu, kimi tıraşlı, kimi sakallı... Hepsi omuz omuza, sırt sırta, göğüs göğüse, alt alta, üst üste... Ekonominin krize girdiği günlerde burada curcuna ve hengâme sözcüklerinin birbirleriyle nasıl köşe kapmaca oynadığını görebilirsiniz... Ne ki curcuna ile hengâmenin köşe • kapmacası ne kadar yoğun olsa da yaşlı bir adam, adam kaynayan aralığın başındaki kaldınma tezgâhını açmış, naylon torbalann içinde kuruyemiş, domates ve biber salçası satıyor. olanca sakinliği ile... Işte burası Kapalıçarşı girişinde ve serbest piyasadaki döviz alışverişinin yapıldığı ve anlık kurlann belirlendiği ve fakat iki kilometre ötedeki bir mahallenin, Tahtakale'nin adıyla anılan bir yer... Türkiye'nin ekonomisi battıkça dolann lira karşısmdaki değerine paralel bağınşlann dozunun arttığı bu mekânın varlığı 40-50 yıl öncesine dayanıyor.... Nasıl mı? Az sonra! Karaborsanın dlll Dövizin yasaklı olduğu yıllarda, Kapalıçarşı ginşindeki hanlann odalanna saklanmış karaborsacılar. sokağa saldıklan adamlanyla Amerikan Dolan'na "yeşfl" ya da 'lam", Alman Markı'na "çeyrek", Fransız Frangı'na "Napoh/on", Isviçre Frangı'na "çikolata", Ingiliz Sterlini'ne "krafiçe", Italyan Lireti'ne "makarna", Suudi Riyali'ne "hacı", Hollanda Florini'ne "gül" diyerek güya gizliden gizliye döviz alıyor, döviz satıyorlar... Oysa o yıllarda işler, sokağa devletin postanesi tarafından bağlanmış ve dam üstünde saksağan gibı sokak ortasında duran telefonlarla görülüyor; bunu polis de görüyor... Söylendiğine göre başlangıçta döviz Tahtakale'den Tahtakale'ye farklıdır TahtdkaLeürkiye'nin ekonomisinde yeri olan iki Tahtakale var... Biri Eminönü 'nün bir mahallesL. Bizans 'tart beri önemli bir ticaret merkezi; Türkiye'nin hrtasiye, saat, hırdavat, oyuncak, baharat ithalaünın büyük bölümünü yapan tüccarlann toplandığı yer ve aynca sokaklanndaki tezgâhlarla bir kaçak ntal cennetL... Öteki "Tahtakale"ise Türkparasımn korunduğuyıllarda Kapalıçarşı'mn girişinde karaborsa olarak başlayıp daha sonra serbest bırakılan ayaklı borsamn dövizfiyatlannı belirlediğipiyasa... Tahtakale adımn nereden geldiği bilinmese de Tahtakale'nin adının Kapalıçarşı 'ya nasıl taşındığı bellL. karaborsasını Musevi tefeciler yönetiyor, sokaktaki işleri ağırlıklı olarak Kilisliler yürütüyor... Kilislilere, sonradan Antepliler ve Mardinliler katıhyor; yıllar içinde Süryaniler ve Kürtler de piyasaya giriyor... 80'li yıllarda Türk parasımn değeruıin korunmamasına karar verilince piyasa resmen serbest oluyor ve önce "birek birek"li telsizlerle, sonra frekans şifresi özel ve damlardaki özel antenleriyle 30 kilometreye menzilli kablosuz telefonlarla ve en sonunda da cep telefonlanyla serbestçe döviz alınıp serbestçe döviz satıhyor; gerekirse paralar çuvallarla taşınıyor, gerektiğinde Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası bile Kapalıçarşı'mn önünden döviz topluyor! "Hazır 100 tam var Herkesin elinde en az iki tane ve uçlan döviz büfelerinden bankalara kadar finans piyasasuıa bağlı özel frekanslı telefonlar için arka sokaklardan birindeki dükkânda her türlü telefon tamiratı yapılıyor olması, memleket ekonomisinin bir teknik anzaya kurban gitmesine karşı gerekli önlemin almdığını gösteriyor! Karaborsayla başlayan piyasa serbest bırakılsa da eski alışkanlıklar bırakılmıyor... Adam, aralığın içindeki gürültünün ortasma dalıp olanca sesiyle "Hanr 100 tam" diye bağınyor... Bu demektir ki, satış için lOObindolar cebinde... Başka bir adam telefonu kapattıktan sonra, "40'tan 50 çeyrek alınm*" diye haykınyor... Bu demektir ki, son iki hanesini söylediği fiyattan 50 bin mark alacak... Çağnyı duyanlardan biri "Hazır 50 çeyrek... 45-45_" diye yanıtlıyor... Bu demektir ki, talebin 5 bin lira fazlasıyla 50 bin mark arza hazır cepte duruyor... O an cepte hazır döviz yoksa ve piyasada kriz yoksa "açığa satış" da yapılıyor... Bu demektir ki, varsayalım 100 liradan 2 milyon dolar almak için anlaştımz... Paranın hazırlanmasına kadar geçen birkaç saat içinde dolar 110 liraya çıksa da 90 liraya inse de işlem, ağızdan çıkan ilk söz üzerinden tamamlanıyor.... Burada çek, senet, Tahtakale MahallesiMuhtan Abdurrahman Se- çer, mahalleye bir çivi çakılmasını bektiyor... sepet geçmiyor; her şey söze ve nakit paraya dayamyor... Ekonominin rayında olduğu nadir günlerde ıse Kapalıçarşı'nın girişindeki piyasa yine boş durmuyor, kendine başka bir uğraş buluyor ve dünya borsalannı izleyip bu kez "pariteye oynuyor", dolar alıp mark satıyor ya da mark alıp dolar satıyor... Blzans'ın venedlk kolonlsl Adını iki kilometre ötede Kapalıçarşı'mn girişindeki döviz piyasasma kaptıran Tahtakale'ye gelirsek... Kapalıçarşı'dan çıkıp Mahmutpaşa Yokuşu'ndan inip. Alaca Hamam Sokağı'ndan Marpuççular Caddesi'ni geçtiniz mi karşınızda Tahtakale Caddesi... Ya da Mısır Çarşısı'nın arkasmdaki kalabalığın akıntısına kendinizi bırakırsamz yine Tahtakale'ye vanrsınız... Tahtakale, Eminönü'nün bir mahallesi... Bizans döneminde Venedik kolonisi, Osmanh'da yine ticaret merkezi... Ticaretin en merkezi ise "Balkapanı" ile payitahtın bal deposu... Bugüne ne Bizans'tan ne Osmanlı'dan kalan, ne tahtasınm ne de kalesinin bir izi var... Bir söylentiye göre tahtadan kale gibi bir kule varmış da hatta tekerlekli bir kule; mal çalan olmasın diye sokaklan gözetlemede kullanılırmış... Bir söylentiye göre Arapça kale altı anlamındaki "Taht el kal'a"dan bozulup Türkçede Tahtakale olmuş... Bu dunımda taş duvarlı bir kalenin olması gerekiyor ki ya Süleymaniye'nin altındaki yapılar ya da Bizans'tan kalma surlar gösteriliyor ama pek uymuyor; eski Istanbul'un her yanı sur ve sur içinin her yanmda büyük yapılar var iken... Bugünkü Tahtakale'nin eskiden kalmış ve yeni yapılmış hanlanndan açılan kapılarla birinden ötekine geçılen ve birer labirenti andıran dar sokaklannda başka bir dünya var... Kırtasiyeden oyuncağa, hırdavattan baharata, saatten incik-boncuğa kadar faturalı ya da kasa fişli ve kaldınmlara atılmış karton kutulann üstündeki tezgâhlarda otomobil teybinden cep telefonuna, parfümden film tekerçalarma kadar her türlü kaçak ve taklit malm merkezi... a.. -" ' . w İ E * Tahtakale MahaDesi'nin ortasmdan geçen Tah- takale Caddesi. tarihi ve gerçek Tahtakale.- Işportadaki kaçak mallar o kadar ucuz ki, almasa da bakmaya gelenlerin yaratüğı kalabalık, iğnenin yere düşmesine izin vermeyen bir yoğunlukta... Bir de yol ortasında mevsimine göre küfede ayva, arabada karpuz satanlar, kokoreççiler, simitçiler... Aynca taşıt trafiğine açık olmasına karşın otopark niyetine caddenin ortasına bırakılmış taşıtlanyla Tahtakale ayn bir âlem. Vakti zamamnda Sarayburnu'nda cemrenih denize düşmesini bekleyen çaylak muhabirler gibi ekonomi krize girip dolar başmı alıp gidince sokaktaki ayakçılara "dealer" diyerek "Tahtakale piyasası"m Tahtakale'de arayan çaylak televızyoncular da olmasa yolumuz düşmeyecekti Tahtakale Mahallesi'ne... Tahtakale'nin admın Kapalıçarşı girişindeki döviz karaborsasına nasıl taşındığına gelince... Sorup soruşturunca, birkaç yaşlı esnafla konuşunca anlaşılıyor... Ne ki şimdiki gençlerin "cemre"yi bekleyecek kadar sabn yok; Tahtakale'ye dalıp ilk döviz büfesinde "Tahtakale piyasasTnı buluyorlar... Tahtakale'nln plyasa sırrı Gelelim sadede... Henüz Türk parasınm yasayla korunduğu ve yabancı para taşımanın hapislik suç sayıldığı yıllarda, ki bu yıllar turistlerin de lstanbul'a sayıyla geldiği ve gelenlerin hemen hepsinin Ayasofya'dan sonra Kapalıçarşı'yı gezdiği ve dövizini bozduracak banka bulamadığı yıllar... Turistlerin harcadığı dövizler Kapalıçarşı'da özellikle kuyumcu ve halıcılajda toplanıyor... Öte yanda ise Türkiye'nin saat, kırtasiye, hırdavat, baharat, kimyevi madde -sonradan elektronik- ithalatının neredeyse yüzde seksenini yapan tüccar Tahtakale'de bulunuyor ve ithalat için döviz anyor... Kapalıçarşı'da toplanan dövizin ilk müşterisi Tahtakale'deki ithalatçılar olunca döviz karaborsasının adı "Tahtakale pryasasrna çıkıyor. "Tahtakale piyasasT bugün Tahtakale'deki ithalatçılann boyunu ve Kapalıçarşı'daki kuyumcularla hahcılann bosunu çoktan aşmış dunımda... Paranın asıl kaynağını merak ediyorsamz... Beyrut iken 1967'deki Arap-lsrail savaşından beri Isviçre'ye taşınmış... Muhtar dedl ki! Tahtakale Mahallesi'ne girmişken muhtarın hatınm da sorduk... Abdurrahman Seçer, 1936 da 10 yaşındayken Karabük'ten kalkıp getaıiş; simit satmakla işe başlayıp fınn sahibi olmuş... 40 yıldır da muhtarlık yaparmış... Günümüzde, gün içinde ben diyeyim 500 bin kişinin. siz deyin 1 milyon kişinin gelip geçtiği Tahtakale'de güneş batıp da herkes evine çekildiğinde kaç kişi kahrnuş bilir misiniz? Muhtar dedi: - 60 kişL. Hani belki 70 kişL. Onlar da hanlardaki hamallar... Belediyenin bu tarihi mahalleye bir çivi bile çakmayı çok görmesi, seçmeni olmayışından olmalı... Unutmayın ki başka Tahtakale yok... GEÇMIŞTEN GELECEĞE ORHAN ERtNÇ Aldatmaca Döneminin Sonuna YaklaşıyOPUZ Medyanın, haberciliği çoktandır bıraktığı bilini- yordu. Haberciliğin, işe yarayacağı sanılan kişileri övmek, tekere çomak sokan kişileri de yermek için kullanılan bir araç olarak algılandığı ve uygulandığı pek çok ömekle gözümüze sokulmaya başlamıştı. Ama "Ekonominin yeni patronu" nitelemesiyle Deviet Bakanlığı koltuğuna oturan Kemal Derviş'i konu alan habefierin başlıklan "Bu kadanna da pes" dedirtecek düzeydeydi. övgü o dereceye çıkanlmıştı ki, sanırsınız med- yamız, gazeteciliği, eski yazın sanatlanna "nazire yazmak"\a eşdeğer hale getirmişti. Aşın övgü "Gulüv" denilen bir sanat olarak tanım- lanmıştı. Örnegin, birisinin korkusuzluğunu anlat- mak için "Hazreti Ali'den bile cesur" denirdi. Bu aşı- n övgü, aynı zamanda övülen için "Allah'tan kork- maz" yargısını da içerdiğinden sunturlu biryergi an- lamına gelirdi. Medyamız Bay Derviş'i de benzer biçimde o de- rece övgüye boğdu ki, sonuçta Türkiye'de, ekono- miden ve paradan anlayan bir Allah'ın kulu bulun- madığı dünyaya ilan edilmiş oldu. Hem de kendi ya- yın organlannın anlı şanlı profesyonel uzmanlannı da yok sayıp bugüne kadar göklere çıkanıan kimi ba- kanlan da unutarak. Belki de olast başansızlığın tüm faturasını Bay Derviş'e çıkarmanın ön hazırtığı ola- rak.. Bay Derviş bu hava içinde geldi ama, Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulu Başkanı Zekeri- ya Temizel'in gidişi doğal bir olay gibiymişçesine yansıtıldı. Günahlan boynuna, belki deTemizel'in aynm yap- madan kamusal ve özel bankalann üstüne gidişin- den rahatsızlık duyanlar vardı ve bu sayede rahat- lamış oldular. ••• Yeni bakanın gelişiyle, Dünya Bankası ve Ulusla- rarası Para Fonu (UPF) eliyle Türkiye ekonomisinin, Türkiye için özel bir bakan da görevlendiren ABD'nin dogrudan güdümüne girdiği tartışmasız biçimde kesinleşti. Tarihe bir göz atarsak Osmanlı padişahlannın ve özellikle Abdülhamid'in; Almanya, Fransa ve Ingil- tere'den hangisine yakınhk göstermesi gerekirse göreviendirmek üzere o ülke yanlısı sadrazamlan eti- nin altında bulundurduğunu görürüz. Tahterevalli oynar gibi, birisi aşağıya indiğinde öteki sadrazam yukan çıkanlmıştır. ABD o dönemde adı sanı geç- meyen bir ülkedir. Tarihimizdeki tek aynk dönem 1920 ile 1945 ara- sındaki donemdir. "Tam bağımsızlık" ilkesinin ödün- süz uygulandığı bu dönemde, fakir Türkiye, biryan- dan milli ekonomisini ve sanayiini kurmaya çaba- larken, bir yandan da Osmanlı'nın milyonlarca altın lira tutan biorçlannı kuruşuna kadar ödemiştir. Ikinci Dünya Savaşı sonrasında ABD, Marshall Planı ileTürkiye'ye girmiş, ekonomiyi kıyısından kö- şesinden yönlendirmeye başlamıştır. Demokrat Parti'nin "Kûçü/cAmeri/ca'yaratmaha- yaliyle başlayan tüketim ekonomisi gittikçe azmış, azdıkça da yöneticilerimiz ABD'nin dogrudan ya da dolaylı olarak eline bakar duruma düşmüştür. Avrupa Birliği'ne girme çabalannın sonuçlandınl- ması için ABD'nin desteğine gereksinim duymamız da sakalı Amerika'ya kaptırdığımızın bir başka so- mut kanıtıdır. DP sonrası iktidara gelen partilerin de ABD'nin öngörüsü doğrultusunda bir tutum sergiledikleri gerçektir. Belki "Erbakan Hoca bunlann dışında" diyenler çıkabilir. Ama o da, ABD güdümündeki Su- udi Arabistan'aönceliktanıyarak, dolaylı da olsa ay- nı yolun yolcusu olmuştur. Kamuoyunu asıl rahatsız eden olgu ise, ABD ta- parlığın geçmişine sunger çekmek durumunda ka- lan Başbakan Ecevtt döneminde doruğa çıkmış ol- masıdır. Türkiye ekonomisinin düzlüğe çıkanlması herke- sin dileğidir. Ancak Cağaloğlu esnafı arasında bile "Sağcılaria solcular birieştiler.. zenginlere para ka- zandınyoriar" kanısı oluşmuşsa, bu kanıyı değil der- vişlerin, şeyh efendilerin bile değiştirmesi kolay de- ğildir. Gerçekleri bir süre daha kamuoyundan giz- lemek ise "Ülkeye iyilikyapıyorum" diyenlerin ara- lannda aldatmaca oynamalanyla eşdeğerdedir. [email protected]. StNÇAN SUUİ HUKUK HÂKtMLİĞİ'NDEN EsasNo: 2000/861 Davacı ASKİ Genel Müdürlüğu vekih Av. Neşe Engin tarafından davalı M. C. Mah. Rove Sk. Aykent Sit. C Blok No. 14/11 Sincan'da oturan Refık Oyuncu aleyhine açılan alacak davasının yapılan açık yargılaraası sırasında alınan ara karar uyannca, Davacı ASKİ Genel Müdürlüğu tarafından 158.972..OOO.TL kaçak bedelin tahsili hakkında aşağıda adresi yazılı şahıs hakkında dava açıldığı, adresine çıkanlan dava dilekçesi ile dunışma gününü bıldiren tebligat bila ikmal iade edilnnş, zabıta manfetiyle de yapılan araştırmada adresi tespıt edilemedığinden davetiyenın ilanen tebliğine karar venlmiştir. Karar gereğince dunışma günü olan 16'03/2001 tarihinde saat 9.30'da davalının mahkememizde bızzat hazır bulunması veya kendisini bu- şekılde temsil ettinnesini aksı takdirde duruşmanın HMUK'nun 509. ve 510. maddelen gereğince gıyabında de\am edeceği ve hüküm verıleceğı tebligat yerine kaım olmak üzere Uanen tebliğ olunur. 20.02.2001 Basın: 10970 SULTANBEYLİASLÎYE HUKUK MAHKEMESİ'NDEN Esas No: 2000/611 Davacı Mustafa Uzun vekili Av Ali Aydın Ertan ta- rafından davalı Melek Uzun aleyhine açılan boşanma davasının yapılan duruşmasuıda verilen ara karar gere- ğince: Kayseri ili Yahyalı ilçesı Fetullah, cılt 0004, k. sıra: 0026'da nüfusa kayıtlı tbrahım ve Alime'den olma, 1981 doğ davalı Melek Uzun'a da- va dilekçesi ve duruşma günü tebliğ edilemedığinden adı geçen davalının adresi de tespıt edilemediğınden adına ilanen tebligat yapılmasına karar venlmış olup bu davanın dunışma günü olan 10/04/ 2001 günü saat 10.00'da mahkememiz dunışma salonunda hazır olma- sı veya kendisini bir vekılle temsil ettirmesi, aksı tak- dirde yargılamanın yokluğunda yapüıp karar \ erileceği duruşma günü ve dava dilekçesi yerine kaım olmak üzere ilan olunur. 23/02/2001 Basın: 11069
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle