Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
r 2001 PAZARTESt CUMHURtYET
EKONÖMT7
SAYFA
ekonomi@cumhuriyet.com.tr
kiye'de uygulanan ekonomik progranüar hiçbir şeyi değiştirmedi. Vatandaş aynı senaryoyuyedikez izledi
i Bey'in ömrü enflasyoıüa geçti
Türk Lirası'ylabtrlikte yaşamı da devalüe edilen
\\ doğumlu Ali Bey, "bankalann hortumlandığr
ülkede, operasyon bombardımam altında ayakta
Imaya çalışan yurttaşlardan sadece biri. Ali Bey
ksulluğu arttıran devalüasyonu yedinci kez yaşıyor.
"paradanparakazanma"
olanağı sunarken; emek karşıtı,
üretimi, istihdamı, vergiyi
gözardı eden politikalann
yerleşmesine
neden oldu.
umomi Servisi- Cumhuriyetin
* yıllannda başlatılan yatınm
ımlelerim sürdüremeyen
iirkiye, 1946'dan bu yana
rtalama lOyıldabir
devalüasyon" yaşarken her
perasyon, yoksulluğu bir kat
laha arttndı. 1980'de
ıygulanmaya başlanan ekonomi
;>olitikalan gelir dağılımındaki
adaletsizliği derinleştirerek dar
ve sabit gelirli kesimi her geçen
gün yoksullaştınrken Türkiye'de
bir nesil "enflasyon"la büyûdü.
Türk Lirası'yla birlikte yaşamı da
devalüe edilen 1941 doğumlu Ali
Bey, "bankalann hortumlandığı'"
bir ülkede, operasyon
bombardımanı altında ayakta
kalmaya çalışan yurttaşlardan
sadece biri.
Devalüasyonla tanışma
Henüz 5 yaşındayken Recep
Peker hükümetince dolann 2.80
liraya yükseltilmesi sayesinde
devalüasyon olgusuyla tanışan
Ali Bey şu anda 60 yaşında. 1958
yılında on yedi yaşındayken
ikinci kez devalüasyonu yaşayan
Ali Bey, 1963'te 22 yaşında
eğitimini tamamlayarak iş
yaşamına başladı.
Kazandığı 100 birimle bu
dönemde geçinebilen Ali Bey, 2
yıl boyunca temel üıtiyaçlanru
karşıladı, hatta az da olsa tasarruf
yapabildi. 1970 yılma
gelindiğinde, 29 yaşında olan Ali
Bey'in, Demirel nükümetinin ilk
devalüasyonunun ardından
gereksinimlerini karşılaması için
185 birim paraharcaması
gerekli oldu. Oysa Ali
Bey'in maaşı 1971'de de
sadece 103.4 birimle sınırlı kaldı
ve Ali Bey'le aynı kaderi
paylaşan ücretlilerin büyük bir
çoğunluğunun maaşlan, bundan
sonra hiçbir zaman fıyatlardaki
artışı yakalayamadı.
24 Ocak 1980'de yürürlüğe
sokulan ekonomik kararlar, "AB
Bey'inTürkiyesi'ni'', ucunda
kronik enflasyon, dış ticaret
açığı, yüksek faiz, trilyonlarca
lira borç ve katrilyonlarca
liralık bütçe açığının
bulunduğu bir çıkmaza
sürüklerken kimileri
için de rant cenneti yaptı.
"Serbest piyasa ekonomisine
geçiş." adı altında aluıan ve
"yabancı sermayeye
kolayhk, vergi geüıierinde
emekçflerin aleyhine
düzenlemeler, üretim
yerine ticaret sektörüne
ağırhkveren potitikalara
geçömesi'' biçiminde
özetlenebilecek kararlar
dizisi, Türkiye'de rant
ekonomisinin yolunu açan
program niteliğini taşıdı.
lşçi sendikalarının bir anlamda
"dağıühnası" ve
"yoksulluk ücretmin"
dayatılmasına karşı oluşan
kamuoyu tepkisinin
etkisizleştirildiği 12 Eylül
darbesiyle yaşama geçirilen
kararlar, sermayeye
j£*»t
24Ocak döntimnoktaa
1980 yılında Türkiye'nin
ekonomi politikalannda dönüm
noktası olarak kabul edilen 24
Ocak kararlannın ardından
ücretler ile fiyatlarda yaşanan
artışlar arasında uçurum daha da
derinleşti. Bu dönemde Ali
Bey'in 1963'te 100 birim olan
maaşı 82.7 birime gerilerken
fiyatlardaki artış 1981'de 382,
1984te de
990 kata ulaştı.
199O'lı yıllara gelindiğinde de
Ali Bey'in maaşı 86.9
birim,
fiyatlardaki
artış bin
307 kat
olarak
gerçekleşti. Ali
Bey, 1993 yılında kısmen
düzelen maaşıyla "betini
doğrultmaya çahştrken"
5 Nisan kararlan
olarak anılan altıncı
devalüasyon, bütçesine yeni
ve büyük bir darbe indirdi.
KİT ürünlerine yüzde 100
civannda zamlann yapıldığı
ve dolann fırladığı
kararlann ardından
Ali Bey, yaşadığı ülkede
bir kez daha "aynı senaryonun"
uygulandığını gördü; zam
yağmuru, ücretlerde erime,
yüksek vergüer, kamu
yarannı gözardı eden
özelleştirmeler, kamu
yatınmlarına son.
Enflasyon düşüyor ama
mutfaktaki yangtn söranûyor
Makroekonomik göstergelerin
alarm verdiğibir sırada, IMF
direktifleriyle Aralık 1999'da
uygulamaya konulan istikrar , j
.
£rograihı çerçevesinde >
enflasyonun düştüğü söylendiyse
de Ali Bey'in mutfağmdaki
yangın dinmedi.
Enflasyonun düştüğünü gösteren
rakamlar, ahşveriş sepetini
doldurmakta sürekli zorlanan ve
giderek harcamalanndan kısmak
zorunda kalan Ali Bey'i
şaşırtmaktan başka bir işe
yaramadt.
1997 yılında, 1963'te kazandığı
100 birim maaşı 113.7'ye
yükselen Ali Bey bu dönemde
ihtiyaçlannı 1963'e göre 8
milyon 126 bin 650 kat daha
pahalıya karşılarken 1999'da
birim maaşı 131.6 oldu,
fiyatlardaki artış ise 24 milyon
395 bin 67 kata ulaştı. Ekonomik
istikrar programının sonuçlannın
ortaya çıkmaya başladığı
2000'e gelindiğinde ise Ali
Bey'in maaşı 116.9'a düşerken
fiyatlardaki artış, bir önceki yıla
göre 1.5 kat artış gösterdi.
Bey farklı gelişmelere de tanık
oldu. Krizden yarar
sağlayanlardan bürokratlara,
kapitalizrrun simgesi haline gelen
sermayedarlara kadar hemen
herkes televizyon ekranlannda
"Tûm Türkiye'nin
fakirleşuğinden ve
2000'de fıyat artışlan 1963'e
göre ise 36 milyon 592 bin 601
kat yükseldi.
Ali Bey, bugün 60 yaşında ve
Türkiye'nin yedinci
devalüasyonuna da tanık oldu.
Bir gecede parasmın yüzde
30-40 oranında eridiğini
öğrenen Ali Bey, yüksek
oranlı yeni zamlann ve vergilerin
yağacağından emin.
Ancak yedinci devalüasyonla
sonuçlanan krizin ardından, Ali
herkesin aynıgemide
olduğundan"
söz ederken Ali Bey emekçi
kesimlerin, ülkenin IMF'siz ve
Amerikasız programlara ihtiyacı
olduğu fıkrinde birleştiğini
gördü. Ali Bey'e göre,
Türkiye'nin yaşadığı krizlerden
ve emekçilerin her geçen gün
daha yoksullaşmasından
yarar sağlayanlar ise bugün
faturayı paylaşma görüntüsü
vermeye çalışıyorlardı ve bu
gelişmeler, korkunun en
önemli göstergesiydi.
D Ü N Y A E K O N O M Î S Î N E B A K I Ş / ERGÎN YILDIZOĞLU LONDRA ergin.yildizo9
lu(abtinternet.com
Dünya ekonomisi resesyona gir-
di ve tehlikeli biryönde iterliyor. Ge-
çen hafta yayımlanan veriler ve pi-
yasalann bunlaratepkileri, önümüz-
deki dönemde yine Asya'dan, ön-
celikle de Japonya'dan kaynakla-
nan ciddi bir sarsıntı olasılığının
güçlenmekte olduğuna işaret edi-
yordu. Hazırltksız yakalanmamak
için Japonya'dakigelişmeleri yakın-
dan iziemekte büyük fayda var.
ABD'den esen rttzgârlar
10 trilyon doiarlık ABD ekonomi-
si, dünya ekonomisinin en önemli
parçasınıoluşturuyor; ancaksaltbir
büyüklükten öte biranlamıvar dün-
ya ekonomisi için. Asya kriztnden
sonra büyük tüketim kapasitesiyle
dünya ekonomisini peşinden sü-
rükledi ABD, butüketimide özellik-
le Japonya'dan aldığı 340 milyar
doiarlık borçla fınanse etti. Bu fı-
nansman, ABD borsasındaki canlı-
lığın yarattığı zenginlik etkisiyle tü-
keticitalebinedönüşerekAsyaeko-
nomilerini, yalnızca 1999 yılında
450 milyarlık bir ithatatla destekle-
mişti. Küresel düzeyde kurulan bu
dengenin, ABD'deki yavaşlama,
borsadaki gerileme yoluyla hızla
bozulurken Japonya'dan gelecek
ikinci bir darbeyte de toptan çök-
mesi olasılığı giderek güçleniyor.
Geçen yılın sonundaABD ekono-
misi hızla frene basmıştı. Büyüme
hızının, ilkdokuz ayın ortalamayüz-
de 5 düzeyinden dördüncü çeyrek-
teyüzde 1.4'e gerilediğini, imalatsa-
nayii etkinliğinin geçmiş resesyon
dönemlerindegörülenbirdüzeyein-
diğini geçen aytn ilkyazısında aktar-
mıştım (Cumhuriyet, 5/02). Büyü-
me hızındaki ani gerileme, ivmesi
göz önüne alındığında bir resesyon
başlangıct olarak kabul edilebilirdi.
Ancakhâlâpiyasalarda, duraklama-
nın kısa sürede yerini güçlü bir bü-
yümeye bırakacağına inananlar (bu
Japonya'yaDikkathatta The Economist birçok say-
gın ekonomistinteketekkonuşuldu-
ğunda çok daha kötümser bir hava
çizdikleriniaktardı ama)hâlâçoğun-
luktaydı. Geçen hafta çarşamba gü-
nü Merkez Bankası Başkanı Alan
Greenspan Kongre'ye verdiği rfa-
dede "ekonorninin daha birsüreyu-
muşak kalacağını" (The Wall Stre-
et Journal, 1/03), diğer bir deyişle
ekonomik yavaşlamanın daha bir
süre devam edecegini açıkladı (Fı-
nancial Tımes) ve en azından "V"
mi "U" mu tartışmasına son verdi.
Ekonomi en iyimser yaklaşımla "U"
biçiminde birtoparlanma sergileye-
cek, kötümser bir yaklaşıma göre
de, özellikle Japonya'daki sorunlar
daha da ağırlaşırsa, "L"tipi bir hare-
ketle düşük bir büyüme htzında,
şimdiden öngörülemeyecek kadar
uzun bir süre kalacak.
"Business Cycles" (iş
devreleri) üzerine haien
sürmekte olan tartışma-
lardagiderek bukötüm-
ser yaklaşımları kuram-
sal olarak destekleyen
sonuçlar üretiyor.
"Business Cycle"ın
farklı özellikler göster-
meye başlamış olabile-
ceğine, özellikle Asya
krizinden sonraki dö-
nemdeABDborsasında
sıklaşan şiddetli sarsın-
tıları tartışırken 1929'a
gönderme yaptığımız
luğun, 1950 sonrastnın enflasyonıst
baskılar içeren devrelerinin aksine,
1900'lerin başındaki deflasyonist
devrelere benzediğine dikkati çek-
ti (Global Economic Forum,
28/02). Cuma günü Financial Tı-
mes'da bu konuda, Roach'ı des-
tekleyen biryorumyayımlandı. Eğer
bu yaklaşımlar doğruysa bu dur-
gunluğun yaklaşık2 sene, hattada-
ha uzun sürme olasılığı var. Bu he-
nüz erken bir saptama olsa bile,
ABD'de durgunluğun birkaç ay ön-
ce öngörülenden daha uzun süre-
ceğini söylemek yanlış olmaz.
Japonya ve Asya
Geçen hatta açıklanan veriler,
dünyanın 2. büyük ekonomisi Ja-
ponya'da da ekonomik koşullann
Geçenhaftaaçıklananverikregöre dünyanm2.büyükeko-
nomisiJaponya'da da koşullaryenidenbozubnayabaşladı.
yazılarda değinmiştim. Geçen ay-
larda Morgan Stanley Dean Wrt-
ter'ın başekonomisti Stephan Ro-
ach butemayı işlemeye başladı. 28
Şubat tarihli makalesinde de, AB-
D'de son yıllann en parlak ekono-
misti olarak bilinen, eski Hazine
SekreteriSummers'layaptıklan bir
toplantıya atıfla, bugünkü durgun-
yeniden bozulmaya başladığını
gösteriyordu. Çarşamba günü Ja-
pon Ticaretve Sanayi Bakanlıgı, sa-
nayi üretiminin ocakta, bir önceki
yıla göre, piyasalardaki yüzde 0.4
artışbeklentisinin aksine, yüzde 3.9
gerilediğini açıkladı. Mal satışlan da,
bir önceki aya göre yüzde 3.9 geri-
iemişti. Geçen agustosta srfır faiz
politikasını terk ederek faizleri yük-
seltmiş olan Japon Merkez Banka-
sı, ekonomiyi desteklemek için fa-
izleri yüzde 0.25'ten yüzde 0.15'e
çekti. Cuma günü Kamu Yönetimi
Bakanltğı işsizliğinyüzde 4.9'dakal-
dığını açıklarken (piyasalar yüzde
4.8'e düşmesini bekliyordu - Asian
Financial Review) Tokyo borsası,
faizlerin düşmesine aldırmadanson
15 yılın en düşük düzeyine inerek
kritik 12.000 tabanına 261 puan
yaklaştı (Wall Street Joumal).
Tüm bunlar, bir türlü sonu gelme-
yen siyasi istikrarsızlıklaria birleşin-
ce Japonya ekonomisinin yeniden
bir resesyona girmeye başladığına
işaret ediyordu. Londra'daki Brook
Institute'den RobertBrook'agöre
üç etken, ABD ve Japonya'da tek-
nolojihissesenetlerindeki gerileme-
ler, Japon bankasisteminin
taşımaya çaltştığı büyükba-
tıkborçlar(yaklaşık291 mil-
yar dolar) ve gittikçe artan
kamu borçlan, birbirini bes-
leyerek sorunları daha da
derinleştiriyor. "Japonya'da
durum dramatik bir nokta-
ya" ulaşmaküzere, "tikanık-
lık, bir mali kriz olmadan
açılacak gibi görünmüyor*
dedikten sonra Brook ekli-
yordu: "Ya bu koşullarda
Japon bankalan, yükûmlû-
lükterini karşılamak için ka-
salanndaki hisse senetleri-
ni (çoğu ABD'ye ait - E.Y.)
boşaltmaya başlariarsa?"(DailyTe-
legraph, 3/03) Üstelik, Japonya'nın
ihracatının yüzde 31'ini alan
ABD'deki ekonomik daralma da
(DTÖ) Japonya'nın sorunlannın gi-
derekdahadaağıriasacağını göste-
riyor. Japon, Merkez Bankası veriie-
rine göre ABD'ye ihracat, ocaktabir
önceki yıla göre yüzde 12 düşmüş.
Siyasi istikrarsızlığa gelince, durum
o kadar ümitsiz ki, Far Eastern
Economic Review'un yorumuna
göre "Başbakanın artık kaçtnılmaz
hale gelen istifası dapek birşey de-
ğiştirmeyecek" (8/03).
Japonbankalannınellerindekikâ-
grtlanboşaltmaotasılığı ABDborsa-
sının başı üzerinde Demokles'in kı-
lıcı gibi sallanadursun, ekonominin
yeniden bir resesyona girmeye baş-
laması, krizdençıkmaya çabalayan
Asyaülkeleri içinçokkötübirhaber.
Asya ülkeleri, ihracatlannın yüzde
42'sini birbirine, yüzde 10.4'ünüJa-
ponya'ya, yüzde28.3'ünüde Kuzey
Amerika'ya gönderiyoriar (DTÖ).
Asya kriztnden etkilenen ülkeler ise
ortalamaGSMH'terininyansına ya-
kın büyüklüklere ulaşan (Dünya
Bankası) ihracatlannın yüzde
13'ünüJaponya'ya, yüzde21'ini de
ABD'ye yapıyoriar (DTÖ). Bu ko-
şullarda ABD'ye ihracatlan gerile-
meye başlayan Asya krizi ülkeleri
birdeJaponyapiyasasındaki daral-
manın etkilerinialmaya başlariarsa,
bölgedeki ekonomik toparlanma-
nın da sonu gelir. Asya krizi ülkele-
rinin ekonomik geleceklerinin böy-
lebir belirsizlikaltınagirmesi, bura-
lann ABD borsasından kaçan spe-
külatif sermayeden de pekfazla ya-
rarianamayacakları anlamına geli-
yor (WaH Street Journal, 2/03).
Tüm bunlara bakarak Avrupa'dan
gelenyavaşlama işretleriyle biriikte,
dünya ekonomisinde dengeler bo-
zulmaya devam ederken Japon
ekonomisindeki bir resesyon olası-
lığının, durumu kritik bir noktaya
doğru ittiğini söylemek mümkün.
Stephen Roach'agöre modern za-
manlarda görülmedik ölçüde eşza-
manlı bir resesyonun gelişmesine
şahitoluyoruz. Oyleyse, eğer lastik-
lerden biri patlarsa diğerlerinin ara-
bayı çekmeye devam etmesi pek
mümkün değil. Japonyailkpatlaya-
cak lastik olabilir.
ANKARAPAZAR1
YAKUP KEPENEK
Siyasefin Setaleti
Türkiyesiyaseti, zavallı durumdadır. Ne ülke so-
runlarına çözüm bulabiliyor, ne de kendi iç sorun-
lanna eğiliyor. Sıyaset, ısrartave inatla intihar edi-
yor.
Son günlerin kurtancı arayışı da siyasetin ye-
tersizliğini, buna isterseniz zavallılık deyin, bir kez
daha sergiliyor.
Araîık 1999'da oldukça olumlu koşullarda baş-
latılanûç yıllıkekonomikistikrarprogramı dahabi-
rinci yılının sonunda tamamıyla çöktü. Kimi iyim-
seriik dağıtıcılan ne derse desin, ülke çok ağır bir
ekonomik bunalıma, bunun da ötesinde yıkıma
sürüklendi.
Ekonomik çöküntünün asıl sooımlusu siyaset-
çilerdir, onlar hiçbir şey olmamışçasınayerierinde
kalıyor, kalabiliyor. Hükümetinuygulamaya koydu-
ğu İstikrar Programı'nı düzenleyen niyet mektup-
lanndayazılanlar,çözümlemeler, öngörüler, verilen
sözler ve atılan imzalar unutuluyor. On beş gün-
dür, faiz, döviz kuru ve zamlanyia tam bir ekono-
mik kargaşa yaşanıyor, bunlar çıldınyor; onlara
bağlı olarak insanlar da.
Toplumu çıldırtanlar, hiç sıkılmadan iletişim araç-
lannıntau^ısınageçiyor veyerimizdenaynlmıyo-
ruz, bu hükümeti bırakmıyoruz, diyor.
Demokratik bir ortamda böyle şey olmaz.
Siyasal sorumlular, kendıleriniseçıpişbaştna ge-
tiren halkın karşısına çıkıp yanlış yaptk bile de-
miyor, diyemiyoriar. Çünkü böyle bir davranışın
gerektirdiğı toplumsal duyariıtıkyok; daha doğru-
su demokrasi içinde hesap verme anlayışı çok
kıt. Ancak, hiç olmazsa ekonominin bu uçurum
noktasına sürüklenmesinde birinci derecede so-
rumlu otan kimi bakanlar neden görevlerinden ay-
nlmaz? Bu sorunun yanıtı verilemez; çünkü yok-
tur. Oysa, hesap verme günü, bugündür. Yapılan
yanlışlannya dayapılması gerekirken yapılmayan-
lann hesabı verilmelidir.
Hesap vermenin iki ayn ve büyük boyutu var.
Birincisi, Ekonomik istikrar Programı başansız
olmuştur, bu başarısızlığın siyasal sorumlulan gö-
revlerinden kesinükle aynlmalıdır. Çünkü, Prog-
ram'ın çöküşüyle birlikte ekonominin siyasal yö-
netimine olan güven de yok olmuştur. Ekonomi-
nin bundan sonraki yönetim sorumluluğu datek
sözcükle siyasetçinin işidir; başarı da başansız-
lıkda dünyanın her yerinde siyasetçiyefatura edi-
lir, kesin kural budur. Ekonominin yönetiminin, ye-
tenekleri ve uluslararası parasal kuruluşlar karşı-
sındaki güvenıliriiği yüksek olan Kemal Derviş'e
verilmesi seçimle gelen sıyasetçileri sorumluluk-
tan kurtaramaz. Dervişmodelininçözümügereken
büyüksorunu, bundan sonra uygulanacak olan ve
kendi içinde tutarlı olması beklenen yeni istikrar
programıyia güven duyulmayan bir hükümet ara-
sındaki büyük çelişkidir.
Ikincisi, rüşvet ve yolsuzluk konusudur. Mec-
lis'teki oylamalarda iç© sindirilen ve sürekli üstü
kapatlan yolsuduk ve çürümüşlüğün hesabı
nasıl görülecektir? Bu sorunun yanıtını aramak
kuşkusuz çokönemlidir;çünküyolsuzluk konusu,
ekonomikprogramın bundan sonrasını doğrudan
etkileyecektir. Kim ne derse desin, iç ve dış ser-
maye sahipleri yolsuzluğa batmış bir ülkeye yatı-
nm yapmaz, yabancı sermaye kalıcı bir biçimde
gelmez; gelecekse de kapkaççı bir anlayışla gelir.
Bu nedenle bundan sonra uygulanacak olan istik-
rar programının en temel hedeflerinden biri, yalntz-
ca göstermelik ve bürokrasi düzeytnde değil, si-
yasetçileri deiçerecek biçimderüşvetve yolsuz-
luklaria savaşım olmalıdır.
•••
Türkiye'deyaşanan ekonomikçöküntü, aslında
siyasaltıkanıklığındoğrudan sonucudur. Siyasal
tıkanıklık da siyasal yapı bozukluğundan kaynak-
lanıyor. Türkiye siyaseti, özellikle 12 Eylül sonra-
sındaki yasal düzenlemelerin de katkısıyla, içine
kapalı bir duruma gelmiştir. Siyaset, kendi içsel
etkenlerive bunlann etkileşim ve devingenlikleriy-
leevrimsürecinegiremiyor; esneklik kazanamıyor,
değişim geçiremiyor, kendi kendini yenileyemi-
yor. Yepyenitoplumsalkatılımlariaiçindentohum-
lanıp kabuklannı kıramıyor, topluma ve dünya-
ya açılamıyor. Çünkü kendi içinde demokratik
katıhmcı süreçleri işletemiyor. Böyle olunca da
tam demokrasiye doğru yol alınamıyor; demok-
rasiyebenzerbirsiyasalyapıoiuşuyor. Bu neden-
leTürkiye, 12 Eylül Anayasasfnınyarattığı siyasal
ortamı, Siyasi Partiler ve Seçim Yasalannı da de-
ğiştirerek daha demokratik bir duruma getimneli-
dir.
Sorunlaraduyarsız kalan siyasetyalnız kendisi-
ni boğmakla kalmıyon toplumu bunaltıyor ve bo-
ğuyor. Bunalımdan çıkış için asıl değlştirilmesi
gereken, var olan siyasal yapılanmadtr. Bu yapıl-
madığından, siyaset halkın gözünde iyicetükeni-
yor, yatana sarılıyor ve ağlıyor. Tıpkı şair Tevfik
Fıkret'in Tarih-i Kadim'de dediği gibi:
Kizbe (yalana) ancakriyaÇıkiyüzlülük) ve humk
(budalalık) ağlar,
e-posta: yakup(â metu.edu.tr
• ANKARA (ANKA) - Elektrik piyasasının
serbest piyasa koşullanna göre yeniden
yapılandınlmasını öngören Elektrik Piyasası
Yasası yürürlüğe girdi. Cumhurbaşkanı Ahmet
Necdet Sezer'in 11 gün süreyle Köşk'te
beklettikten sonra imzaladıgı yasa, Resmi
Gazete'nin mükener sayısında yayımlandı.
Yasaya göre elektrik piyasası faaliyetlerinde
bulunacak tüzelkişiler her faaliyet için ayn
lisans alacaklar. Lisanslar bir defada en çok 4
(
yıl için verilecek. Üretim, iletim ve dağıtım
lisanslannda bu süre 10 yılm altmda
olamayacak.
Ureticiyebaypam avansı
• ŞARKÖY (AA) -Tekirdağ'm Şarköy
ilçesinde, TEKEL Yaprak Tütün İşletme
Müdürlüğü tarafmdan Trakya'daki 450 tütür
üreticisine yaklaşık 105 milyar lira tutarında
avans verildi. Yetkililer, bayram nedeniyle
tütün üreticilerine avans verildiğini ve ahmi
önümüzdeki aylarda başlayacağmı bildirdil
Tekirdağ'm Malkara ve Şarköy ilçelerinde
Kırklareli, Edirne ve Keşan ilçesinde 200
üreticinin bulunduğunu belirten yetkililer,
"Tütün üreticilerine bayram avansı olarak
milyar lira dağıtıldı" dediler.