Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
MART 2001 PAZAR CUMHURtYET SAYFA
l U J \ kultur@cumhuriyet.com.tr 15
3imur Şener'in yıllarca mektuplarla içini döktüğü Fakir Baykurt, yaşamının umudu oldu
Seııi boşuna se^ııeıııişimÎAMZEAKDEMtR
Yaşamına damgasını vuran FakirBaykurt im-
,esini, yitirmediği okuma tutkusunu Papirüs
'ayınlan'ndan çıkan, "Fakirin Kryısmda" ad-
ı ilk kitabında okuyucularla paylaşan bir Ana-
lolu kadını. 54 yaşında, halıcı, anne, okuyu-'
u ve yazar Birnur Şener.
Henüz 5 yaşındayken hah tezgâhıyla tanı-
ır. 8 yaşında diş ağnsından kurtulmak için
;ittığı bır berber dükkânında, 'semaver kafata
dam" olarak anlatılan Fakir Baykurt o gün-
len sonra adeta yaşamının umudu olur. Her fir-
atta yaşadıklannı, duygulannı, tüm olup bî-
aıi ona, hiç gönderemediği mektuplarbiçimin-
le yazmaya başlar. Yıllarca ona ulaşamaz ama
liç umudunu yitirmez. 15 yaşında evlendiri-
ir. 19 yaşındayken eşinın bir öğretmenden
ıdünç aldığı"Yüanhnn Öcû", okuduğu ilk Fa-
ir Baykurt kitabıdır. Geçim kaygısı içinde üç
•ocukyetiştirir. okutur, mektuplannı da sürdürür.
Sonunda 1997'de, 48 yaşında. Burdur'da im-
agününde Fakir Baykurt'la, "ışüdakgöztü,içi-
lin acılanm, sevinçİerini yazan yazanyla" ta-
uşır. 40 yıl aradığı "yazar kardeşT'ni yitirdi-
çındeyınemektuplaradökeracısını: "Bıttimi
anım öğretmenim? Kırk yıl sonra kavuştuk,
iç yıl bik olmadı daha~ Aç gözünü can kar-
leşim, Fakir'im uyan."
Aklındakinı, yûreğindekinı ıçtenlikle anlat-
ığı mektuplan veFakır Baykurt'un yapıtlany-
a yönlenen yaşamının öyküsü "Fakirin Kıyı-
anda". Fakir dostlan Bertan Onaran ve Ok-
ay Şimşek ıse bu kitabm oluşmasuıı bır vasi-
/et olarak kabul etmışler.
- Fakir Baykurt'a dair yokuluğunuz bir diş
jğnsıyla başhyor.
BİRNUR ŞENER - Evet. Dışçıye para ver-
neye durumumuz elvermediği için babam, bu
şten anlayan berber Gavez Dayı'ya götürdü.
Sonra oraya gelen dedeler, "Bir adara çıknıış
\kçaköy'den, yazı yazryormuş, ağalara beyle-
-e çanyormuş. Bu adarrun kafası da semaver gi-
riymiş, çok akülıymış, ama komünistmiş. Onu
ia yakmda detiğe akartar" diye konuşmaya baş-
adılar. Işte o anda kafam kanştı. Neden bu ada-
TII deliğe ükacaklar, diye düşünmeye başladım.
Madem bu adam bu kadar akıllı, bizi ağalar-
ian kurtanr diye düşündüm ve bunun peşini
Dirakmadırn. Çevreme sorular sordum ama ce-
vaplar bana yetmedi. Merakım iyice arttı. Ki-
ne kızdıysam, kimi sevdiysem hepsini kâğıt-
iara yazdım.
- Yıllar ileriedikçe okumak, okula gitme is-
teğiniz giderek artmış.
ŞENER- Aklım bir şeylere ermeye başladı-
Şında okumayı kafama koydum. Çocukluğum-
da da yalandan gazeteleri, bulduğum kâğıtla-
n okuyormuş gibi yapardım. Hayatta kımse-
nin bir ekşi eriğine dokunmadım, ama kıtap çal-
mayı düşündüğum günler de oldu. O derece-
de sevdim, istedim okumayı. Erkek olsam bu
'V
A. aşamda
bildiğim herşeyi
Fakir Baykurt'un
kitaplarından
öğrendim; onun
sayesinde
kendimegüven
geldi
Zorhayat
koşullarına
katlanmagücü
buldunu
Gözüm ağalann,
beylerin
yanlışlarutiy
haksızlüdannı
daha birgörür
oldu. Fakir
Baykurt kendi
bulduğum
öğretmenimdir.'
kadar mücadele vermek zorunda kalmazdım.
Kütüphanelenn nerede olduğunu bilsem, ora-
dan kıtap çalınır mı diye çok düşündüm. Üç
çocuğumu da okuttum. Okula gitmek yerine
sokaklarda boş boş dolaşan gençlere bakıp çok
üzülüyorum. Herkes okusun, okumayı sevdır-
sın ıstıyorum.
'50 yaşmdan sonra ortaokulu bitirdim'
- "Yılanlann Öcü" sizi çok değiştirmiş. Ya-
şamdankorkmadaıuyılmadaıu dahaçok diren-
meyi öğrettiğini yazryor ve "Seni boşuna sev-
memişim akıllı yazaran" diyorsunuz.
ŞENER - Evet. Kendisiyîe hıç karşılaşma-
dan tanıdığımı, anladığımı hıssediyordum.
Onun sayesinde zor hayat koşullarına katlan-
ma gücü buldum. Gözüm ağalann, beylerin yan-
lışlannı, haksızlıklannı daha bir görür, fark
eder oldu.
- Yıllar sonra tanışmafirsatınızohnuş-
ŞENER-O günden sonra dünyanuı en mut-
lu insanı oldum. Fakir Ba> kurt bana "Okuma-
yanlann okuyanısın" derdı. Aynı adla, Alman-
ya'da bir dergıde bır öykü yayımlamıştı.
- 'Efendilik Savaşı'nda kendinizden çok şey
bulmuşsunuz.' Hanımlık savaşı' nda hem ken-
dinizle hem de başkalanyla savaşjp, ezflmeme-
ye, ezmemeye çahşarak.
ŞENER - Herkes 10 bin düğum atarken ben
daha çok kazanmak için 14 bin düğüm atma-
dan halıyı bırakmazdım. Bir taraftan hanım-
lık savaşı, çocuklanm, evim. Gündüz halı do-
kurdum. gece iğneoya yapardım, para kazan-
mak ıçın. Kendimı ıse daha çok vermek zorun-
da kaldım. Komşulara elbiseler dikerdim. Yaz-
maya hiç vakit kahnazdı. Bu yüzden bır ara,
6-6.5 sene hiç yazamadım.
- Bu ldtabın sizin için anlamı nedir?
ŞENER- Yıllarca sevgılenmin, acılanmın,
su"lanmm tümünü bir kâğıt tomanna attım.
Onlar orada saklandılar. Böyle bir kitap ola-
cağını hiç düşünmemıştım. Ama şimdi okuyan
bır tek insan bile olsa, hayatımdan dersler çı-
karsa, etkilense, Burdur'da Bırnur Şener diye
birisi varrmş, bunlan bunlan yazmış diye dü- '
şünse, bu bana yeter. 50 yaşımdan sonra orta-
okulu en yüksek puanla bitirdim. Bırakın oku-
la gırmeyi, kitap bile bulamazken kendimi bu-
günlere getirdim. Belki bir örnek olurum.
- Başka kitap projeteriniz var mı?
ŞENER - Çevremde gördüğum çok çeşitli
olaylardan öyküleştirdığim yazılanm var. Git-
tiğim yerlerde her şeyi gözlemler, öyküler ya-
zanm. Bunlan kitaplaştırmak istiyorum.
Okunınu yazarbk kulvarma taşıdı
- Khaplaşma süreci nasıl gerçekleşti?
OKDVYŞİMŞEK-Birnur Şener, Fakir Bay-
kurt'la tanıştığında ve bu mektuplan göster-
diğmde Baykurt çok duygulanır ve ağlayarak
okur. Şener, "Bu kadar yıldır yazdığım bu
mektuphu* arük sahibini buldu. Arûk bunla-
natabQirinı
n
deyince Baykurt'un. "Hayır,asd
şündiden sonragerekli, bunlantemizeçek" de-
mesinin yarattığı o ivme, o dürtü aslında ki-
taplaşma sürecinin ilk adımı olarak düşünü-
lebilir. Ardmdan Baykurt'un vefat haberiyle
yıkılan Şener'in, cenazede tamştığı Bertan
Onaran'ın. Fakir'in yerine mektuplan kendi-
sine yazabileceğim söylemesi zaten önü açı-
lan o kitaplaşma sürecinin devatmıhı getırdi.
Bertan banagetirdı. Inanılmazetkilendim. Fa-
kir'i bundan daha mutlu edecek bu- şey yok-
tu. Yazarlık yaşamındaki başansımn, bir oku-
runu yazarlık kulvarma taşıması çok gurur
verici bir olay. Yazdıklannın boşa gitmediği
ispat olunuyor ve yazarlar belki de böyle ölüm-
süzleşiyorlar.
Yapımcılar, yayımlanmamtş da olsafilme çekilecek iyi kitaplannpeşinde!
ngiliz yazarlar kuşatma altında• Edebiyat dünyasının
kalbi sayılan Ingiltere,
Hollyvvood ile
özdeşleşen sinema
endüstrisi alanında bir
devrim gerçekleştirme
yoluiîda. Artık stüdyolar
henüz yazılmamış bir
kitabın film hakkını satın
almak için yanşıyor.
KültürSenisi- Yeni kitaplann ba-
sıhnadan önce film haklanm bır an
önce satm almak isteyen stüdyo pat-
ronlanmn yem sloganı: 'Banatngi-
Kz yazarlardan birini getir'. tngiliz
yayuncılar ve edebiyat temsilcıleri
(bürolan) en iyi restoranlarda uzun
uzadıya yenilen yemekler, gönderi-
len neşeli notlar ve buket buket çi-
çeklerle gösterilen abartılı bir ilgi-
nin kuşarması altındalar. Tüm bun-
lar sistemli bır şekılde yürütülen tak-
tik savaşunn silahlan; kimi çevreler-
ce yagmacı olarak nitelendirilen film
şirketi yetkililerinin azimle, ümit ve-
ren yazarlarla. eserlerinin film hak-
lan konusunda sürdürdükleri müca-
delenin bir parçası.
Londralı yayuncılar bu sonbaha-
nn bugüne kadarkı en kazançlı se-
zon olacağuıı umuyorlar. Edebiyat
dünyasuıın kalbı sayılan tngiltere,
Hollywood ile özdeşleşen sinema
endüstrisi alanında bir devrim ger-
çekleştirme yolunda adımlar atıyor.
Artık stüdyolar bir kitabı fıune çek-
mek için yazılmış ve yayımlanmış
olmasını beklemiyorlar. 'Fîkirhak-
kı', 'tekhf hakkı' gıbı yenı ıbarele-
rin eklendiğı anlaşmalar yoluyla he-
nüz yanbnamış bir kitabın film hak-
kını satm alma anlayışını benimse-
miş durumdalar.
'Michael Joseph'ın editörü Tom
WeWon, bu konuda çok heyecanlı
ve umutlu: "Bu, futn endüstrimizin
yeniden canlanması ve arka arkaya
njtetiküyaponlann gerçekkştirilebil-
mesi demek. Aynca gençyazarlar da
tecrübeü yazarlarla eşit nrsatlara
sahip olacaklar. Bundan hem edebi-
yat hem de flhn dûnyas kârh çıka-
cak ve en önemHsi de film endüstri-
miz yeniden canlanacak."
Edebiyat bürolanndan bir bayan
temsilcı, bu gelişmelerden şaşkm-
lık ve bir o kadar da memnuniyet
duyduğunu söylüyor: "Eslddenbiz
film stüdyolaruun ayağına gider,
mektup ve telefon yoluyla ulaşma\a
çahşn", ileri tarihli randevular talep
ederdik. Yine de yanıt alamadığı-
mız zamanlar çok ohırdu. Şimdi ise
tam tersine stüdyolar bize e-mail ve
fakslar gönderiyorlar ve görüşme
talep ederek filme çekilebilecek iyi
kitap önerileri istiyorlar. Bu, yeni ve
yaraücı eserier yaratabümek için
benzeri görülmemiş bir firsat"
Film versıyonlanmn yakmda çı-
kacak kitaplar arasında, Helen Fiet-
dings'in 'Bridget Jones'un Günlû-
ğü\ LouisDeBemieres'ın 'Yüzbaşı
Coreüi'nin Mandolini' de yer alı-
yor. Stüdyolann kitaplann basılma-
dan fıhn haklanm satın almak iste-
mesinin bir başka nedeni de yayım-
lanan kıtap için yapılan tamtımla-
nn ve kitabın beğenilme oranmm
yüksek olabilmesi sonucunda, fıhn
haklanm daha pahalıya satm alma
riskiyle karşılaşmalan.
Daha nitetikli yaptmlar
Tüm edebiyat bürolan temsilcüe-
rinin bu konudaki düşüncesi tek bir
ortak noktada toplamyor: Yapuncı-
lann bu yeni polıtikalan, alman pa-
ra kokusuyla da açıklanabilir, mad-
dı kaygılardan soyutlanmadan daha
nitelikh yapımlar gerçekleştirme ar-
zusuyla da.
Nicholas Evans'ın 'The Horse
VVhispenr
1
(Aflara FısddayanAdam)
adlı kıtabuım film haklannın 3 mil-
yon dolara satıldığı; 'Joanne Har-
ris'in' 'Çkobta'nın da 5 Oscar aday-
lığı elde ettiği ve seyirciler tarafin-
dan büyük ilgiyle karşılandığı ve
Juh'ette Binoche'e ikinci bahanm
yaşattığı düşünülürse stüdyolann
ısrarcılıklan biraz olsun anlaşılabi-
lir. Bu konuda Tobias Hill gıbi fark-
lı düşünenler de var. 'Underground'
ve 'The Love of Stones' adlı iki ki-
tabı da filme çekilen Hill, "Yazar-
larm önceUği yazmakor. Fflm anlaş-
malan benim öncehghn değü, bunu
yazma başansı konusunda bir ölçüt
olarak görmüyorum" dıyor ve ya-
zarlar için en iyi olanın bu konuyu
fazla önemsememek olduğunu be-
lirtiyor.
KUŞBAKIŞI
MEMET BAYDUR
Mike Zwerîn
Caz tarihinde önemli plak sayısı, meseleye fazla
eleştirel bir gözle yaklaşırsak, elli kadardır. Üzüle-
rek yüz kadar plağı da liste dışı bıraktığınızı bilirsi-
niz üstelik. Oysa çok daha eleştirel, titiz, kılı kırkya-
ran bir seçimle bu listeyi, çok önemli beş yapıta da
indirebilirsiniz. Bu, elbette öznel bir seçme olacak-
tır. Bu kısacık listede Duke Ellington'ın Unknovvn
Sesstons'ı, Mingus'un herhangi bir plağı, Oliver r4el-
son'ın Blues and The Abstract Truth'u ve elbette
ünlü Kind of Blue adlı Miles Davis, John Coltra-
ne, Bill Evans yaprtı da olacaktır. Daha işin başın-
da çuvallıyor insan, nelerin liste dışı kaldığını göre-
rek. En iyisi böyle listeler yapmamaktır.
Bu girişten sonra caz seven, dinleyen insanlann
mutiaka edinmesi gereken bir başeserden sözü
açabiliriz. Plağın tam ismi şöyle: Mack the Knife /
Kurt Weill'ın Berlin Tıyatro Şafkılan /A.B.D. Orkest-
rası Altılısı. Bir yüzü 1964 Ocak ayında, diğer yüzü
1965'in Haziran ayında New York'ta kaydedilmiş bu
plağın CD formatı sonunda ortaya çıktı. Biraz zor
bulunuyor, amavar! Yapıtta cazın devlen çalıyor, ama
işin başında Mike Zwerin isımli sanatçı var. Zwe-
rin, sanınm geçen yıl ülkemize gelip Istanbul festi-
valini de izlemiş, sonra yıllardır müzik eleştirmenli-
ğini yaptığı Intemational Herald Tribune gazetesin-
de ilginç yazılar yayımlamıştı. Daha on dokuz ya-
şındayken Miles Davis, Gerry Mulligan gibi adarn-
larla ünlü "Birth of the Cool" plağında çalan kişi.
Bir caz entelektüeli. Bas trompet çalıyor, aynı za-
manda anlatacağımız eserin müzik düzenlemele-
rini yapıp yöneten kişi. Kurt VVeill'ın Berlin Tıyatro
Şarkılan adlı plak Mike Zwerin sayesinde dünyaya
gelmiş. Otuz beş küsuryıl sonra yazdığı kısacık bir
yazıda mağrur bir baba gibi şunlan söylüyor "Ge-
leceğe bırakacağm tek şey bu plak. Zaman kap-
sülüne girecektir. Benim en iyi tarafımdır bu yapıt.
Ömrüm boyunca kendimi bu denli temiz, akıllı,
svvingli ve keyifli ifade ettığim yegâne fırsat bu-
dur." Şimdi biraz müzikten söz edelim...
1961 yılında Zvverin, New York kentinde, 10. Cad-
de'yle 58. Sokak arasında bir binada yaşamakta-
dır. Att katında piyanist John Lewis, onun karşısın-
daki dairede ise Miles Davis otururlaıi Zvverin, bir-
kaç yıldan beri Kurt VVeill'ın tiyatro müziğini caz di-
linde yorumlamak istiyordur.
Kurt VVeill'ı biliyorsunuz, Ferruccio Busoni'nin
öğrencisi AJman besteci. 1920'li, 1930'hj yıllarda Ber-
tolt Brecht'in oyunlan için besteledıği müziklerle
ünlenmiş. Klasik müzikle uğraşmasına rağmen hem
o yıllann Amerikan cazıyla ilgileniyor hem de popü-
ler kabare şarkılanyla. Brecht ile öyle bir işbiriiği ya-
pıyorlar ki ortaya eşı benzeri olmayan bir tiyatro çı-
kıyor. Nasıl bir tiyatro bu? Hem sanat, hem eğlen-
ce; ama sanatı da, eğlenceyi de aşan bir tiyatro. So-
nu yaklaşan VVeımar Cumhuriyeti'ndeki ahlaksal
çürümeyi, ekonomik çöküşü, kararan ruhlan orta-
ya çıkaran bir tiyatro. Sonraki yıllarda Adorf Hrber
adlı sapığın ilk düşmanları arasında yer alacak
Brecht ile VVeill. Herzamanki gıbı Amerikalılann me-
seteyi anlaması biraz uzun sürmüş. İkinci Dünya Sa-
vaşı bitmiş, McCarthy'nin kaynatbğı cadı kazanı sön-
müş ve 1964 yılında Brecht, VVeill'ın ünlü Üç Ku-
ruşluk Operası, New York kentinde olağanüstü bir
başan kazanmış. Bundan neredeyse on yıl sonra
Mike Zvverin bir rüya takımı topluyor ve bu seminal
plağı gerçekleştiriyor.
Yaptığı iş aslında, kendi söylediği gibi, Kurt VVe-
ill'ın şarkılannı aiıp onlan caz diline dönüştürmek de-
ğil. Bunlar zaten tıkabasa caz dolu işler. Yapılan iş,
onlan otuzlann Berlin caz dünyasından alıp altmış-
lann New Yori< caz dünyasına taşımak. VVeill'ın mü-
zik dünyasına sadık kalınmış, ama bunlar sanki Vve-
ıll, Duke Ellıngton'ı dinledıkten sonra bestelemiş
gibi olmuş. Bu, faşızm-öncesi Berlin şarkılannın ev-
rensel olduğunu anlayan bırinın ışleri. Temsıl ettik-
leri çöküşü, karanlığı anlayan; gelecek olan aydın-
lığı biten bir aydın müzisyenin işi.
Plağın birinci yüzünde Nick Travis trompet, Eric
Dolphy alto saksofon/bas klarinet ve fiüt, Mike
Zvverin bas trompet, Richard Davis bas, John Le-
wis piyano, Connie Kay davul çalıyor. Mahagony
Kentinin Yükselişi ve Duşüşu adlı Brecht/VVeill ese-
rinden üç parça. Bu kayıt yapıldıktan iki üç ay son-
ra Dolphy (Beriin'de) ölüyor. Nick Travis ise New
York'ta ölüyor. Plağın ikinci yüzü için saksofonda
Jerome Richardson, kornette Thad Jones yer
alıyoriar. Piyanist yerineyse büyük büyük gitarist
Jimmy Raney çalıyor. Geri kalan üç müzisyen ay-
nı. Burada ise Üç Kuruşluk Opera'dan ve Mutlu
Son adlı oyundan ezgiler var. Eşi benzeri zor bulu-
nur bir müzik şöleni. Cazı, tiyatroyu, klasik müziği,
sıkı sanatı seven insanlann anlayacağı bir iş. Bun-
laria yanm yamalak ilgili olanlar içinse şunu ekleyip
kapatalım bu Kuşbakışı'nı: Bu plağın ilk parçası
Alabama Song'dur. Mahagony Kentinin Yükselişi
ve Çöküşü adlı oyundan. Bu şarkı, Doors grubu-
nun ilk plağında Jim Morrison tarafından da söy-
lenmiştir...
Ressam Şefik Bursalı anısına
pesim yarışması düzenleniyor
• ANKARA (ANKA) - Kültür Bakanhğı,
Cumhunyet dönemi resim sanatma damgasını
vuran ve 1990 yılında yaşammı yitiren ressam
Şefik Bursalı anısma bir resim yanşması
düzenliyor. Yanşmaya katılmak isteyenler, îl
Kültür Müdürlükleri, Devlet Güzel Sanatlar
Galerileri, Devlet Resim ve Heykel Müzeleri,
üniversitelerin ilgili bölümlerinden, yanşma
koşullarmı öğrenebilecekler. Yanşmanın seçici
kurulu ise Kültür Bakanhğı Güzel Sanatlar
Genel Müdürlüğü temsilcisi, Şefik Bursalı
ailesinden bir temsilci, Prof. Kaya özsezgin,
Prof. Dr. Turan Erol ve Osman Zeki Oral'dan
oluşacak. Son katılım tarihi 1 Haziran 2001
olan yanşmada, dereceye girenlere 1 milyar lira
tutannda 3 adet başan ödülü verilecek.
^2001 ŞUP Yıllığı' yayınHandı
• Kültür Servisi - Mehmet H. Doğan
tarafından hazırlanan şiir yıllıklannm
dokuzuncusu yayımlandı. '2001 Şiir Yıllığı
Şiirimizde Geçen Yıl' adım taşıyan yıllık,
Adam Sanat dergisinm mart sayısının eki
olarak sunuldu. Yıllıkta, geçen yıl çıkan şiir
kıtaplan, şiir üstüne yazılar, şiu- ödüllerinin
dökümü ve 1914 doğumlu Fazıl Hüsnü
Dağlarca'dan 1981 doğumlu Can Bahadır
Yüce'ye uzanan 111 şaire yer veriliyor. Aynca
yılhğa ilk kez gırenler bölümünde de 14 yeni
şair bulunuyor.