23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
26 MART 2001 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA HABERLER Beyoğlu yalnızca üzerinde restoranlann, butiklerin, sinemalann, bankalann, Çiçek Pasajı'nın yer aldığı Istiklal Caddesi demek değil Eğlencenin merkezinde 8saatÜMİTZtLELİ Ben, bizzat ve de uzun uzun içınde yaşamış, birincı elden tanıklann yalancısıynn; bırzamanlar Beyoğlu'nda (nostalji meraklılan hâlâ Pera demekte ısrarlıdır) iki çeşit ınsan cinsi yaşardı: - Gündûz insanlan - Gece insanlan Bu iki insan cinsi genellikle birbirleriyle hiç karşüaşmazlardı... Buna gerek de yoktu zaten; yaşam tarzından dünyaya bakışlanna, giytmlennden ceplerindekı paraya dek hıçbıralışvenşlen olamayacak denlı uzaktılar bitbirlenne... Gündüzü yaşayanlar, yanı çalısanlar, yani Istiklal Caddesi'ni "piyasaya" çevirenler,yani alışvenşçıler ve de tramvaylar gecenin belıriı bir saatinde meydanı gece insanlanna bırakırlardı... - Ta ertesi sabaha kadar!.. O uzun, upuzun saatler boyu Beyoğlu'nun cadde ve sokaklannda nelerin yaşandıgı, nelerin paylaşıldığı, hayal kınkhklan,.sevişmeler, en incesinden aldatmalar, aldatılmalar gecenin insanlan arasında bir sır olarak kalırdı... Aynca bunlar, gündûz insanlannı hiç mi hiç ilgilendirmezdi!.. Yeterki, saaügelince gecenin insanlan büinmeyen inlerine çekilsın ve sokaklan, caddeleri, mekânlan gündûz sahiplerine terk etsin... - Ta ki, alacakaranlık Beyoğlu'nun ûzerine çökene kadar... - Ama artık öyle değü!.. Beyoğlu'nda artık geceyle gündüz, gece insanı ile gündûz insanı birbırine kansmış, o üzerine titrenen "kutsal uzlaşma" bozulmuş... - Beyoğlu'nda artık meydanı terk etmek yok!.. Istiklal Caddesi'ninbirbaşından ötekine "lopJuvolbı atan" yığvnlartn hangı saatte, hangı mekânda taküacağı, hangı barda saz, hangı pub'da caz dinleyeceği protokole bağlanmış hiç değil!.. Arnk hangı kafenin (Artık hiçbir isim adıyla uyumlu değil Beyoğlu'nda) saat kaçta hangı tür canlı müzık yapacağı, hangısinden rock, hangısınden caz, hangısınden türkü nağmeleri tasacağı da keyfe keder!.. Işte ben, tam da burada sahneye gıriyorum... 15 Mart 2001 günü, müthış bır bahar havasırun insanlan Beyoğlu'na adeta sürükledığı öğlen saaüennden gece yansına kadar volta atan on binlenn arasına kanşacağım... Elımde küçük rtotdeftenm bu curcunayı sokak sokak, saat saat yaşayacak, sonra da size anlatacağun... Ünlü (ve de benım hiç tadına bakmadığım) köşebaşı dönercilennin hemen yanından Istiklal Caddesı'ne adım atıyonım... -Işte sekiz saatlık Beyoğlu!.. şıngır mıngırt..' BlB^BMMM^n^nin^n^nHH^HniMBaani Doğrusunu söylemek gerekırse, ben Beyoğlu'na sık . sık giddrim... Kimi zaman ısrarla peşine düştüğum bir eskı zamandergısmı yakalamak, bazen "AriPfa YferPnde, gitmesem görmenın mürnkün olamayacağı dostlarla bir iki kadeh parlatmak, ara sıra Asmalımescıt'tekı "Yataş)" ta meyhane özlemini gıdermek için rotamı bu tarafa çevinrim... - Ama bu defa her şey çok değişiktı!.. Her şeyden önce şunu fark etüm; neresinden baksanız en az 25 yıldır geldiğim, çok 1yi tanıdığımı sandıgım Beyoğlu'nun hiç bılmedığım, fariana bile vannadığun bambaşka bir yüzü vardı!.. Ben bu 25 yıl ıçinde Beyoğlu'na değil, Beyoğlu'nda yer alan bazı mekânlara gelmıştım. Hedefledığıın yere giderken etrafima dıkkat etmediğim için Beyoğlu'nu gözden kaçırmışüm doğal olarak!.. Ve Beyoğluyalnızca üzerinde restoranlann,butiklerin, sinemalann, tiyatrolann, bankalann, Galatasaray Lisesi'nin, Çiçek Pasajı'nın yer aldığı Istiklal Caddesi demek değıldi!.. Diğer bir deyişle Beyoğlu, aslında ara ve arka sokaklannda yaşıyordu, hem de kestntısız, hiç durmadan, dınlenmeden... Önce fark ettıklenmı ve dırenenleri anlatmam gerek sanınm... Bir kere Beyoğlu, benim yıllarca önce keyifle okuduğum sevgılı Salah Birsd'in "An Beyoğlu, Vah BeyoğhT ya da "Beyoğhı Ştngır Mmgn-" kitaplannda anlattığı Beyoğlu'nu bıle çook gerilerde bırakmış!.. Öyle ki, sürekli yenılenen, değışen Beyoğlu'nun bu değışımden başı dönmüş!.. Olumlu ya da olumsuz gelişim ve değişımlere ayak uyduramayan "eskfler" yenıler karşısında bırer ıkışer pes edıp sahneden çekümıs... Ama dırenenler de var, birçırpıda sayabüdik- lehmi siz de hatırlayacaksınız... Ömeğın Inci pastanesi hâlâ ayakta. Kapısuu açıp girdığınizde sankı "Fera yıDanDa" dönecekmışsiniz duygusunu uyandıran dekoruyla bir yanında seks filmlen oynatan Rüya sıneması, diğer yanında floresan lambalanyla aydınlatılmış vıtriniyle Belita giyım arasında sıkışmış kalmış... Rebul ve Taksim eczaneleri eski vitrinlerini, hatta eskı güneşlıklennı bile muhafaza ediyor... Binlerce "fast food" restorarun arasında Abdullah Restoran ile Hacı Baba Restoran, Türk yemeklerini sunmayı sürdürüyor. Beyoğlu'nun anlı şanlı sinemalarmdan geriye yalnızca Ernek sineması kalmış. Hâlâ o büyük, güzelim salonunda tek fılm göstenp modern zamanlann "köpekknlübesi" ÇekL." Burası beyzadelerle pezevenklerin, sokak çocuklanyla sosyetiklerin, açlarla toklann, parayı saçanlarla paraya tutsaklann halvet olduğu Beyoğlu!.. Bir parçası New York-Manhattan, bir parçası Lübnan, bir diğer parçası Anadolu, bir başka yeri Paris-Şanzelize, biraz Akdeniz, biraz Latin, biraz Afrikalı... Biraz müstehcen, biraz muhafazakâr, biraz deli dolu... Türkü sevenlerin uğrak yeıieri, "Defi Mavi", "Ora Bar", «Türkü Bar"; dansı ve elektronik müziği sevenlerin gözde mekânlan, "Mfflt", "Smoke", Tanm She", "Switdı"; cazseverlerin takıldıgı "Jazz Stop" bunlardan yahıızca bır kaçı... O kadar çokvar ki, buraya sığdırmak olanaksız. : , Pavyontar ve fcflylfl kadınlar... Beyoğlu'ndapavyondaçok ama içeriklendegışmıs!.. Ben pavyon muhabbetinden hep korkmuşumdur; çocukluğumdan kulagımda kalan, "Cebiniboşallıııadan tiTalmMufar" tÜTÜnden söylemler, "bol" içıp şampanya parası ödeten konsomatrisler hâlâ var mı bılmıyorum ancak program ıçenğının degıştiği kesuı... Alın "Lüks Malibor Night Chıb"ı mesela... Kapısına asüğı afış, değişimi tüm çıplaklığı ile göstenyordu: - Group of Modern Ballet!.. Hani bilmesenız meşhur Bolşoy Balesi geldi sanırsınız!. Aslında bu bir revü... Büyük olasüıkla kuzey ûlkelennden ithal bırgrup parlak mını eteklı güzel kızın şuh fotoğraflan süslüyordu kapının iki yanını. Gırişin iç taraftnda ise bir "turistik tarife" asüıydı. Ancak tarifede ne yazüı olduğunu görmek mümkün değıldi. O tarifenin oraya gelen müşterinin ıtıbannı ölçmek için konulduğu duygusıma kapıldım anıden... Öyle ya, ne yazdığıru görmek için durakladığınız an kapıdaki kurtlar cebınizde ne olabılecegını şıp dıye anlayabilirdı!.. Gösterilecek itibar oradakı bır saniyelik duraklamayla ya da pas geçmeyle ölçülebılırdı!.. Beyoğlu'nun yenı yüzünde bir de vitnndeki köylü kadınlar vardı!.. "Otantik" olduklannı koca koca yazılarla gözünüze sokan bu lokantalar bununla yetinmemış, vitrinlerine köylüden bile köylü, hamur açan, gözleme pişiren kadınlar koymuşlardı. Gayet iyi de ış yapıyorlardı. Bazılan iyice ileri gıtmiş. kapıyı açandan servis yapanına, hatta kasiyenne kadar tüm elemanlannıköylü küığma sokmuş, yetmemış lokantarun ortasına yapay dereler ınşa edıp duvarlan hasat resimleriyle donatmıştı!.. Sokak aralannda tek tük kalmış klasik "bnhanderde" ise uzun taburelere tünemış derth yurttaşlar "Arjantin" eşhgindeFerdiTaynır,OrlıanGenat^fılnüeriizleyip ah çekmeyi sürdürüyorlardı!.. Beyoğlu'nda yok yoktu... örneğin escinsel barlarbile arnk dergılerde yerli ve yabancı müdavımlen için her dılde en ince aynntısına kadar tarutılıyordu... Beyoğlu'nu size en kısa yoldan karşdaşurabılecek bir yer düşündüm, bulamadım. Bu- parçası New York- Manhattan, bir parçası Lübnan, bir diğer parçası Anadolu, bir başka yeri Paris-Şanzelize, biraz Akdeniz, biraz Latin, biraz Afrikalı... Biraz müstehcen, biraz muhafazakâr, biraz deli dolu... Burası beyzadelerle pezevenklerin, sokak çccuklanyla sosyetiklenn, açlarla toklann, parayı saçanlarla paraya tutsaklann halvet olduğu Beyoğlu!.. Ohh, sonunda bıtn!.. Ben bu curcunada yıne kendi mekânlanmı özledim. Kendi yaşamıma dönüyorum; Arif'te iki kadeh parlattıktan sonra ver elini Asmalımescit'in raeyhanecı Yakup'u... - Var bende bir tuhaflık! .. büyüklüğündeki sinema salonlanna rest çekiyor!.. Halbuki Fitaş sineması çoktan pes etti, görkemli salonunu sekiz parçaya böldü bile!. Birde Çiçek Pasajı... Eskı şaşaası olmasabileyenüerle aşık atmayı sürdürüyor, hem de hiç başını eğrneden... Alemln yenl krallarıl.. Unutmadan; Beyoğlu'nda hâlâ, "Abi, yüz bin Hran var mı", "Bir sigara verir misin'' dıye soran bır dolu çocuğa rastlayabiUrsiniz, gece ya da gündûz... -Benrastladım!.. Kalabahklann bıle entemedığı sokak çocuklandır onlar... Gece ve gündûz mekânlan hep oralardır. ÖzeUikle ara sokaklarda hep onlar vardır... Kendime söz verdığım üzere, Beyoğlu'nun bütün sokaklanna gınp çıktıra Buâlerrunyeni krallarınıntürkû barlar ve meyhaneler olduğuna bizzat tanık oldum. Ne kadar çoktular yarabbi!.. Üstelik pek de sosyeriktiler... Otantik olanlan da vardı tabii. Örneğin Büyükparmakkapı Sokak tümünü kucaklayan en pınlüh öraektı. Entelektüel okuyucunun uğrak yeri Pandora kitapçısı hemen karşıdakı Mercan kokoreççısı ile sırt sırta vermış olan Latin-Raggıe- Afhcan müzik mekânı Riddim Bar'la bakışıyordu.. Bohem yaşamayı seçenlerin, bır diğer deyişle "kulağı kûpeöer"ın uğrak yeri Hayal Kahvesı. "özgün canh mûzjk" çalınan Dem Cafe Bar ile yan yanaydı.. Tam karşıdakı Barbar Bar da ise "saz dile gekti" sloganıyla her gece sahne alan AhmetToprak'ı dınleyebılırdiniz... Barbar'm garsonuna ışlen sordum, hiç fena değıldi. Genç garson, "Abi, bu caddder sazı, sözü yeniden keşfetti" diyordu... Hayal Kahvesı ise bu atağa her gece 23'te "Captiûn Swtag" ile yanıt veriyordu!.. Çocukhığumun çızgı kahramanının admı görünce içeri girip sordum. "Captain Swing" eskı adı "CfiVS" olan bir grubun yenı adıydı. Eskısı tutmayınca değiştirmişlerdi. Rock ve metal tarzı canlı müzik yapıyorlardı. Her ban, meyhaneyi tek tek dolasamayacağımı görünce Istiklal Caddesi'nde kendi karama göre bır anket düzenledim. Sokaktayürüyenlerden gözüme kesördiğım gençler, kapılannın önünde takılan esnaf, Çiçek Pasajf ndan birkaç müşteri, Balık Pazan'ndan bir iki kişi ile Galatasaray Lisesi'nı astıklannı yüzlerine vurmadığım bırkaç sevımlı öğrencı de deneklerim oldular. Soru gayet basitti: - En popüler yer neresi?. Çeşitli yanıtlar aldım. Mekânlar, yanıt verenlerin "meşrebine göre" değışıyordu. Işte benim mütevazı anketımın ılk üçü: - Şarabi: Hemen Çiçek Pasajı'nın yanındakı bu şarap evinde haftanm çeşitli günlennde yemek ve şarap eşliğinde keyiflı eğlenceler ızlenebılıyordu. Garson kiiığjndakı opera ve bale öğrencıleri nefıs dans ve şarkılar eşhğınde masalara servis yapıyorlardı. Rezervasyonsuz yer bulunamıyordu.. - Nevızade: Ya da diğer adıyla meyhaneler sokağı.. Yazın sokaklara taşan masalan, kışın fasıllı sıcak eğlenceleriyle hep gözdeydi.. Faziletli belediye çok uğraşmış ama bu güzeUiğı yıkmaya gûcü yetmemişti.. - Roxy: Beyoğlu'nun en eskilennden. Gençlerin ve tabii gürültüyü sevenlerin gözdesı.. Sız benım gıbi bu mekânlann cahılı bır gazetecinm anketme çokfezlaönem vermeyın tabıı!. Baçok gözde yer var Beyoğlu'nda... Ukraynalı Adriana Üzûlerek söylüyorum; Beyoğlu'nda Türkçe kesın yenılgıye uğramış!.. Istiklal Caddesı'nde ve onu kesen sokaklarda maşallah her dilden tabela görmek mûmkûn... En büyük Ingilızce, onu Fransızca, Rusça, Arapça, Rumca tabelalar ızliyor. Araya serpiştuilmiş Türkçe isimlen de görmezse- niz, rahatlıkla bir başka ülkede olduğunuzu düşünebilirsıniz. Istiklal Cad- desi'nde gördüklenmı yazmaya ve de sindırmeye çalışu-ken daha önce hiç tanık ohnadığun bır şeyle karşılaştım... Beş ya da altı yaşlannda bir şey!.. - Küçücûk bu- iskemleye oturmuş, küçücük, eskı, pûskü bır akordeon ça- lıyordu... Masmavi de gözleri vardı... Bir de önünde bozuk para dolu bir tas... Adı Adriana'ydı... Yaşmı iki elinın parmaklanyla gösterdi, altı yaşın- daydı. Minik Adriana'dan ne yazık kı başka hıçbir şey öğrenemedrm, çün- kü Türkçe bılmiyordu... Aslmda benim hangisi olduğunu bılmediğim dili dışmda hiçbu- dil bilmıyordu!.. Nereli olduğunu, nereden gelip nereye gi- demedığını öğrenemedim... Ama o kadar dokunaklı çalıyordu kı, konuş- masma hiç gerek yoktu... Bir süre parmaklanmn hareketlerini izleyerek din- ledım Adriana'yı... Başında saçlannı açıkta bırakan, bir eşarp, haylı genç ve kemikleri sayılabilecek denli zayıf kadm tam o anda geldi... Bir an kor- kulu gözlerle bana baktı, sonra Adnana'yı, akordeonu, iskemleyi, bir de pa- ra tasını aldı ve kaçarcasına uzaklaştı. Içımın burkulduğunu hissettım, be- m bir ihtimal sivil polıs sanmıştı galıba... Hemen köşedeki çakmakçı peş- lennden baktığırru görünce anlattı. - Bunlar aylardır buralarda. Ukrayna'dan gelmışler. Böyle akordeonlu 5-6 çocuk var. Onlar çalıp para kazanıyor, o kadın da kontrol ediyor! ..Cadde boyunca yürüdüm, ne Adriana'ya ne de di- ğer küçük müzısyenlere rastladım. O günün mesaisi bitmişti anlaşüan... Beyoğlu Menderes'le bozulduL aatler sûren Beyoğlu gezısınin ardmdan ^ ü n d e not deften, kafamda "Ben şimdl k_/bunu neresinden tutayınT dûşünceleri üe dolu brr halde "AriTin Yeri"ne girdiğimde tsmet Ay'la burun buruna geldım. Nasıl sevındım anlatamam!.. Onümüzdeki günlerde "60. sanat yıiuu" kutlayacak olan Ismet Ay, Beyoğlu'nun "ayakli tarihi" gibidir. Hem mekânlannı hem de içinden geçip gıden insanlannı en ıyı o bilir. Çünkü o ınsanlarla bırlikte yaşamış, Beyoğlu'nda hoş bir seda bırakıp çekip gıden bütün tiyatrolann tozunu yutmuş, Mösyö Jorj'un "Kufis"inde SahFaik'le şerefe kadeh kaldırmış, Markız'de Haldun Taner'le çay içmiş, Park Otel'm bannda sanat konuşmalanna katürmş, Le Bon'da Mnhsn Ertuğnıl'la tiyatro tartışmalan yapmıştır. Üstelik yaşamuun çok büyük bölümünde de Beyoğhı'nda oturmuştur. Hemen yanına oturup sordum. - Bana biraz Beyoğlu'nu anlatır mısınız? Ters ters yûzüme bakıp "Beyoğlu mu kakü.L" cevabını verdı... Israr edınce önce biraz gönülsüz, sonra keyifle anlatmaya başladı. Bûyu bozuldu tt Ben artık Beyoğlu'na çıkmıyonım!.. Benim Beyoğlu'na vnrgun oiduğum sıralarda bir Markiz vardı, orada Haldun Taner oturur, çaymı yudumlanü. Karşısında sanatçdann uğrak yeri Le Bon vardı- AkşamüstJeri şık tunımefendâer, şık beyefendÛer tiyatro öncesi buluşuriardı buralarda-. Park Otel'de akşainlan Doğan Nadi, Mücap Ofluoğlu, Fikret Adil, Yasar Kemal buluşur sotabet ederdik- Bir edep. bir erkân vanü- - Maalesef Menderes geldi, büyü bozuldu!_ Mesela Abdullah Efendi Lokantas vanh. Tfim entetektûeller giderdi orav^. Mtrininde bir tek gfimöş şamdan. yanan bir mum, albnda da bir kadife örtü bulunurdu. Şimdi git bak, vitrinde deris yüzüfanûş bir koyuo, ağzmda bir domates, k.çında bir de hıyar duruyor!_ Karşdaş&r, kıyasla bakahm!- O T«m«nlar bütün sanatçüar Asmahmescit, Aynabçeşme ve Tepeba^'nda otururlardı. Dram Tiyatrosu nerede>se Topkapı Sarayı kadar önenürydl Bir gün yangın \ar dedikr koştum, baktnn tiyatro aie\ ler içinde— Mahsin Ertuğrul ağla> arak dert yandı: - Ismetçiğim, şimdi biz ne >'apacağız?_ Canım yüz kûsur seneük tiyatro, gözlerimizin ÖBÖnde cayır cayır yandı gjtti. Sonralan Bedrettin Dalan söz verdi, 'Size daha güzehnı yapacağım' dedL Ortaya altı rant merkezi garaj, östö çirkinlik abkiesi Sergi Sarayı iğrençfiği çıkü!_ Ben sana Beyoğhı'nun nesini ardatayım?!." Tiyatro sanatçısı Tekin Siper, başrolünü oynadığı Sefiller oyununun son temsilinde hayata veda etti Sahnede ölıııek istemişti düşîi gerçeldeşti Tekin Siper 60 yaşuıdaydL Küirür Servisi -Tiyatro sanatçısı Te- kn Siper, önceki gün, Levent Kjrca-Oya Başar Tıyatrosu'nda başrolünü oynadı- ğı 'SefflJer' oyunu sırasında, hep ıste- dığı gıbı, sahnede yaşamını yitırdı. 60 yaşında yaşama veda eden sanatçı için bugün saat 10.00'da Levent Kırca-Oya Başar Tiyatrosu'nda bir tören düzenle- necek. Sanatçı, törenin ardından Teşvi- kiye Camii'nde kılınacak öğle namazmdan sonra Danca Mezarlığı'na demedilecek. ÖMERPINAR ÇOIacak O Kadar'uı yazan) 1942 yüında lstanbul'da doğduğunu büinz Tekin Siper'in. Lakin içindekı tiyatro aşkı da o zaman mı doğdu bilin- mez. Istanbul Üniversitesi Edebıyat Fa- kültesi'ni bitirdiğinde amatör tiyatro topluluklannda da görev aldığını anla- urdıbizlere... Otuz beş yılhk tiyatro ya- şammm on altı yüı LeventKırca ve Oya Başar Tiyatrosu'nda geçmişti, ama on- dan önce Tevfik Gelenbe, Ali Poyrazoğ- lu ve Istanbul Tiyatrosu'nda da nice oyunlarda rol almıştı. ' Tekin Sıper, Türktiyatrotarihinin en şahsına münhasır aktörlennden bıriy- di. Sahne sempatısı ve rolhâkimiyeti pek çok oyuncuyu kıskandıracak kadar faz- laydı, bir tek dileğı vardı ve hep derdi ki "Birgün sahneüzerinde öbnekister- dim." Onu yakmdan tanıyanlar sık sık tekrarladığı bu arzusunu bileceklerdir. İnsan düşünmeden edemiyor, acabakaç oyuncuya nasıp olmuştur, bın üa yüz kı- şıhk hınca hmç dolu bir salonda üste- lik Victor Hugo'nun Sefıller'i gibi kla- sik bir oyunda otuz beş yıldır yuttuğu sahne tozunu bır nefeste vermek... TUNCER CÜCENOÖLU (oyun yazan) Tekin, çok iyi bir aktör ve çok iyi bir insandı. Hıçbır kıskançhğı, hiçbir de- dikodusu ohnayan pml pınl, örnek bir tiyatrccuydu. Benim içinher zaman ya- şayacakur. En son benim 'Kadmak- br' oyunumda da çok hoş bır kompo- zısyon çızdL Bunu ona söylediğimde ne- redeyse ağlayacaktı. Tiyatro için yaşa- dı. 'Ben sahnede öknek isterinı' derdi, öyle de oldu. . • HArtÇAMAN Sevgili Tekin, benim otuz beş yıldır, tiyatro için yola çıktığı gençlik günle- rinden beri tanıdığun, ızledıgım, dostu ohnaktan gurur duyduğum bır arkada- şımdı. Alaylı olmasına rağmen üzen- ne düşen, ona verilen her rolü ipek bir çorap gibi giymesini beceren ender oyunculardandı. AfiPovTazoğhı'yla oy- nadığı 'ÇMgmlarKulübü'ndekı o güzel kompozisyonunu, Levent Kırca'yla ti- yatroda, dıalerde oynadığı o güzel per- formansını hatniıyorum. Gerçekten bû- yük bir kayıp. OLKO OLKER (rol arkadaşı) iyi bir tiyatro insanı, iyi bir oyuncuy- du. Çok iyi bir iş terbiyesi vardı. Pro- valar gece yansına kadar sürse bile hiç itiraz etmezdı. İnsan olarak paylaşma- yı severdi, yüreği güzeldi. Her zaman çokzanftı. Karşıhkh sahnemiz sırasında kay- bettıkTekin'ı. Ben ustabaşını, Tekin de müfettişi oynuyordu. Oynarken birden durakladı, ben de son oyun olduğu için espri olsım dıye mızansende değişiklik yapbğım düşündüm. Sonra tıtremeye başladı, ben yine seyirciye yüzû dönük olduğu için beru güldürmeye çalışıyor dıye düşündüm. Ve karşüıklı oynaya- cağımız yere adım atüğımda, yerde yat- tığmı gördüm Diğerarkadaşlardadüş- tüğûnü görmedığı ıçın, sonrakı sahne- ye gırdiler. Bız o sahneyi oynadık, son- raki sahnede de kalkamayınca Levent Bey açıklama yaptı. Ilkyardıma haber verdik, seyircıler arasından da bırkaç doktor yardımcı olmaya çalıştı, ama kurtaramadık. BiztiyatroculaThep sahnede yada set- te ölmeyi ısteriz, Tekin de sahnede öl- mek istiyorum dermiş, Allah ona ıste- diği bir ölümü nasip etti. Başrol oyna- dığı oyunun sontemsilinde güzel birşe- kılde öldû.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle