Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 26 MART 2001 PAZARTESİ
O L A Y L A R Vliı ( j O K l J Ş L ı I i ı R olay.gorus@cumhuriyet.com.tr
ARADABtR
Prof. f>r. S&A%GEZGİN
lst Üniversmet/klletîşim Fakültesi Dekanı
eteei ve Toplum
Bastn tarihi ve basının dördüncü güç mû yok-
sa bir karşı güç mü olacağı 1789'daki düşünce-
lerle belirlenmiştir. Bütün evrimlerin ve devrim-
lerin köklerinin toplu iletişim araçlannda (med-
yada) bulunduğu doğrudur. Fransa'da uzun yıl-
lar boyunca basın, fıkir gazeteciltğiyle özdeşleş-
tirilmiştir. Fakat bu fikir gazeteleri gerçek bir bil-
gitendirmenin doaık noktasına ulaştığı yer ol-
mak yerine, siyasal partilerin dogmalannın ve
düşünce akımlarının taşıyıcısı olmuşlardır. Şim-
diki anlamıyla basını biz, Ikinci Dünya Savaşı'nın
öncesindetanıdık. 1944 yılındagünlükyerel ga-
zetelerin doğuşu bu eğilimi açık otarak yansrt-
maktadır. Basın, görsel-işitsel basın'ın -daha
doğrusu yayının- ortaya çıkmasıyia kendini bir
rekabetin içinde bulmuştur.
Bir gazeteci için sorumluluk anlaytşına sahip
olmak demek, olaylan yorumsuz olarak vermek
demektir. Tarafsızlık ve dürüstlük üzerine tartış-
malar işte bu noktada başlamaktadır. Gazeteci,
her şeyden önce nesnel (objektif) olmalı, habe-
rin kaynağına inmeli ve haberi en yalın biçimiy-
le okurlanna yansrtmalıdır.
"Okuriann gazetecilerden beklentilerineierdir?
Rekabetin çokgüçlü olduğu bir dünyada habe-
rin yeri ne olacaktır? Basın yetehnce doyurucu
olabiliyor mu? Coğrafi yakınlığının ve tazeliği-
nin dışında yerel gazetelerin erdemleri neier-
dir? Gazeteler alıcı bulabilmek için kendilerine
ne türdeğehereklemelidir?" gibi sorulargöz ar-
dı edilmemeli, bu bağlamda gazetecinin, içinde
bulunduğu toplum ile aydın (entelektüel) düzey-
de bir yakınlık kurması gerekmektedir. Bu da
okuyuculann günlük endişelerine daha yakın
olmak demektir. Yani dinlemeyi bilmek, bakmak,
lyi sorular sormak, bağımsızlığı koruyarak daha
sıcakkanlı olmak demektir.
Okuyuculanmızın beklentilerini daha iyi kavra-
yabilmek ve öbürterinin dikkatini çekebilmek için
olay yerinde olmak gerekmektedir. Aynı zaman-
da kavramdan gerçeğe geçebilmek, habereyo-
ğunluk kazandırmaktır. Çok sık olarak gazeteci-
ler, çok genel ve kavramsal haberter vermekle
yetinmektedirler. Verdikteri bu haberterçok "mak-
ro" düzeydedir ve yeter derecede "mikro" dü-
zeye inememektedir. Bu durum haikın üzerinde
belirli bir rahatsızlık yaratırken aynı zamanda da
mesleğin imgelemi (imajı) üzerinde toplu btr bi-
linçsizlik olduğu izlenimini de vermektedtr.
Tüm olarak bakıldtğında, basında çok belirsiz-
lik, çok manipülasyon vardır, yeterince aynştınm
(analiz) ve açıklama yoktur. Bu açıdan bakıldtğm-
da gazetecinin yerini ve rolünü yeniden belirle-
mek için mesleğin temeline inmek gerekmekte-
dir. Işe önce gazetecinin yerinin kesin olarak ye-
niden tanımlanmasıyla başlamak gerekmektedir.
Daha sonra gazetecilik görevinin yeni bir mode-
le kavuşturulması, haberciler, muhabirlervepro-
fesyonellerin görevlerindeki hiyerarşinin saptan-
ması gibı işler bulunmaktadır.
Birtopluluk içinde doğal bir bağ durumuna gel-
mek, bütün fıkirlerin birbirieriyle rastlaştığı ortak
nokta konumuna gelmek demektir. Bu da sağ-
duyunun ve ahlakın kefıli olmakla eş anlamlıdır.
Gazeteci olmak için hiç tartşmasız insanlan sev-
mek gerekir. Gazetecinin gözü her zaman top-
lumun üzerinde olmalıdır. Gazetecilik ile göste-
ri yapmak arasındaki aynmın (farkın) çok iyi kav-
ranmış olması gerekmektedir. Bu bakımdan, si-
yasal kişiliklerle, kurumlaria, buna eşdeğer ku-
ruluş ve kişilerle yakınlığının olmaması gerekti-
ğini söylemeye gerek yoktur. Ancak kimi zaman
bazı gruplann basını çok kullandıklannı ve dile-
dikleri her şeyi kolayca yazdırdıklannı söylemek
yanlış oimayacaktır. Herşeye karşın gazeteci, mes-
leğinin etik kurallanna bağlı kaldığı, tarafsız ol-
duğu ve olayları derınlemesine araştırdığı süre-
ce insanlann güvenini kazanır.
Tüm bunlann ötesinde, insanlara, yapılmış bir
araştırmayı gazete yazılan aracılığıyla okutma-
nın ya datutarlı fıkirieri gazete aracılığıyla dile ge-
tirerek insanlara bu düşüncelerle bir şey öğret-
menin ve onlan şaşırtmanın keyfi hiçbir şeyle öl-
çülemez.
Olmaz, Böyle îstikrar Olmaz
BÜIent T A N L A CHP Bilim, Yönetim, Kültür Platformu Başkam
20. Dönem Milletvehli
"ObmazbirtaHem/Otmuzsev-
diğim/Olmaz inan banm ol-
maz/AşkböyUolmaz"Söz: Cm-
iun Erçetin, Mete özgenciL
Y
aşamakta olduğumuz
ve ne yazık ki en kötü
gûnleri henüz geride
kalmamış olan büyûk
ekonomikkriz, sokak-
taki insanmdan sorumlu mevkilerde-
kilere herkes için son derece ciddi ve
ivedi bir vicdan muhasebesi gerek-
tirmektedir. Bu bağlamdaki üç göz-
letnimi kamuoyuyla paylaşmak isti-
yorum.
2001 'lerTürkiyesi'nin hâlâekono-
mik veri tabanı yoktur. Aynca bazı
temel ekonomikgöstergeler de fark-
h tartışmalı, gerçekçi, açık ve doğ-
ru değildir.
1. Bir karar doğru verilere dayan-
mıyorsa, ne kadar istikrarlı ve tutar-
lı biçimde uygulanırsa uygulansın
doğru sonuç veremez. Kasım 2000
ve Şubat 2001 krizleriylebirliktera-
fa kaldınlan istikrar paketi için de
böyle olmuştur.
Paketin daha başından itibaren ka-
muoyunda kuşkuyla karşılanmasın-
da, şeffaflığın olmamasının büyükpa-
yı vardır. Bankalann görev zaran o
zamanyoktu dakasım aymdanbuya-
na mı söz konusu oldu? Nasıl olu-
yor da önce 7.5 milyar dolardan bir-
kaç ay içinde 30 milyar dolara çıkı-
verdi? Kamu otoritesi, temsil etmek-
te olduğu toplumu ciddiye almamak-
ta, gerçek bilgıye dayanmayan karar-
lann sonucunun hûsran olacağına
aldırmaz davranmaktadu". Hüküme-
tin sorumluluğukolektiftir. iyi niyet
bu durumu değiştinnez. îç borç, dış
borç, faiz yükü, görev zaran ve bu
türden her ekonomik göstergenin
toplumla doğru olarak paylaşılması
gerekmektedir. Ilk önce enkaznı bü-
yüklüğûnü Türkiye'ye doğrubiçim-
de yansıtalım, durumu net olarak gö-
relim. Hûkümet içindeki her baka-
nın, durumu, bütün nethğiyle bildı-
ğini hiç sanmıyoruz. Kamuoyundan
gizlenen bilgiler onlardan da sak-
lanmıştır. Bunun da sorumlusu, yö-
netimin bizzat en üstüdür. Yok eğer
en temel ekonomik göstergeleri an-
lamak ve bunlan yetkililerden talep
etmek durumunda değillerse, durum
son derece vahimdır. Hükümet yap-
üğı hatalardan dolayı halktan özürdi-
lemelidir. Böyle yapmazsa hem gü-
veni tesis edemeyecek hem de hal-
ka saygısız davranmış olacaktır.
2. CHP olarak yıllardır söylüyo-
ruz. 1980'liyıllardanbuyanauygu-
lanan yanlış kamu borçlanma poli-
tıkalan ekonomiye büyük zarar ver-
miştir. Bubaşansızhkta, programın
yeterli döviz sağlanmadan ve aşın
değerh" birTürk Lirası ile uygulama-
ya konmasının payı büyüktür. Dö-
viz çıpası on sekiz ay gibi uzun bir
süreyle öngörühnüş, bankacılık sis-
teminin zaaflan dikkate alınmamış,
enflasyon hedefi, ülke gerçekleri
hesaba katılmadan keyfı olarak sap-
tanmıştır. Programın iç tutarsızlık-
lan, ekonomi yönetiminin dağınık-
lığı, yönetim biçimi ve hatalan ile
programın toplumsal destek sağlan-
madan uygulanması başansızlıkta
etkili olmuştur.
Bunalım hem ekonomikhem siya-
saldır. Hükümet Türkiye'nin içinde
bulunduğu kriz ortamını henüz tam
ve doğru olarak anlayamamıştır. Enf-
lasyon kötü ve zayıf hükümetlerin
eseridir, temel nedeni siyasidir. Bu
büyük başansızlık yahıızcabürokrat-
laramal edılerek geçiştırilemez. Hü-
kümet önce toplumun bilgi edinme
hakkım karşılamahdır. Bürokratlann
istifa gerekçeleri hükümet için de
fazlasıyla geçerlidir. Krizlerin hasar
tespit raporlannın açıklanmasını is-
tiyoruz.
Hazırlanmakta olan yeni ekono-
mik programda yükleri kim taşıya-
cak? Programınbaşansızlığında bü-
yük payı olan bankacılık sisteminde-
ki fonlan ve kamubankalannın eko-
nomiye getirdiği yükleri öğrenmek
toplumun en doğal hakkıdır.
3. Hedef, enflasyonu düşürmekse,
bunun için temel alınan Devlet Ista-
tistik Enstitüsü'nün toptan (TEFE)
ve tüketici (TÜFE) endeksleri, hal-
km günlük gerçeğini yansıtmamak-
tadır. Ülkemizde halkın üçte ikisi
ayda 250 milyon liranm altında bir
parayla ayakta durmaya çalışırken,
fıyat endekslerinde yer alan dört yüz
küsur maddenin sadece 40-46'sıyla
geçimini sürdürüyor. Devlet tstatis-
tik Enstitüsü'nün bu gerçeği dikka-
te alarak somut koşullara uygun bir
endeks çalışması yapması bir an ön-
ce gereklidir. Sanal rakamlarla değil,
suyla, ekmekle, mercimekle, zeytin-
le, tüp gazla, çarşıda pazarda satılan
temel tüketim maddelenyle endeks-
ler düzenlemek zorundayız.
İstikrar programnım uygulanma-
sı sırasında halkın enflasyonun düş-
mediği kanısına varmasının temel
nedeni, endekslerin onun gereksi-
nimlerini yansıtmamasıdır.
Araştırmacı kökenli bir siyasetçi
olarak son derece kaygılıyım. Kuru-
cusu olduğum kurumda 82 kişi ça-
lışıyor. 25 yıldır aym odada, aym
masada, aynı bilgisayarlarla, aynı
arkadaşlarla, aynı yaşam biçimini
paylaşıyorum. ısyanımız her geçen
gün artıyor. Bir türlü alınmayan ön-
lemlerin bize ve topluma ne zaman
ve nasıl yansıyacağını bilememenin
sıkıntısı içindeyiz. Reel sektörün
durumunu bilmeyenler, bu yaşam
biçimini paylaşmayanlar, krizı ancak
masa başı verileriyle tartabilirler.
Ankara'da alınan ve alınacak ön-
lemlerin fazla teorik kalacağı, gün-
lük yaşamı kavrayamayacağı kuş-
kusunu ne yazık ki taşımaya devam
ediyorum.
Maaşlar, vergiler, sigortalar ve di-
ğer giderler nasıl ödenecek.. muaye-
nehanelerin, terzihanelerin, işyerle-
rinin, fabrikalann, dükkânlann çark-
lan nasıl döndürülecek? Toplumun
yüzde beşük varhkhkesimi içinde yer
alan 40 yıllık deneyimli kişiler, sa-
nayiciler işyerlerini kapatıyor, insan-
lar sokaklara dökülüyor. 35 yılını
Türk basuuna vermiş, gençlik dö-
neminiFatih'tebirliktegeçirdiğim bir
arkadaşım şimdi işsiz.. sabahlan
kalkuğında çaresiz.. neyapacağınıbi-
lemiyor. Türkiye yıllardır ekonomi-
nin yükünü taşıyan böyle insanlarla
dopdolu.
Ankara'dakiler bu durumu gör-
müyor, hissetmiyorlar mı? Insanlar
işlerini kaybediyor, insanlar ağlıyor,
çocuklanna ilaç alamıyor. Sizi son
defa uyanyorum. Türkiye'yi getir-
diğiniz noktadaki sorumluluğunuz
büyüktür. Her şeyin başı, insanlann
güveni kayboldu. Toplumun güve-
nini kaybettiniz. Insanımız kendine
olan inancım da yitirmek üzeredir.
Bunalımı yahıız ekonomik olarak
algılamak yanılgıdır. Yolsuzluklar,
yapısal bozukluklar, her türden ya-
pılamayan reformlar iç içe, üst üs-
tedir. Gündemdeki reformlann ya-
pılması ve doğru verilere dayanan,
bu verileri bütün şeffaflığıyla halk-
la paylaşan, ciddi ve sorumlu biryö-
netim istiyonım.
Değerli yorumcu Candan Erçe-
tin' in "Ohnaz" başhklı parçasını kri-
ze uygulamanın yeridir. Kendisi şar-
kısının son dizesinde "Mudzdo-y»-
ratankahramanıözlüvor''. Şarkılar-
da belki böyle kahramanlara her za-
man gerek var. Gerçekteyse, "Ol-
maz, inanın istikrar böyle obnaz".
Zamanla Yanşan Yönetici
MehmetBAŞARAN
U
zun boylu, aydınhk yüzlü yöne-
tici, tedirgin. Neden yerinin de-
ğişririlmek istendiğiru anlayamı-
yor. Diyor ki Bakan'a: "Bötûn
Hakkiri'yi »tia, kaörla dobj-
tnn. Bir prognun haariadnn. B*n işlen b«ş-
tafhm. l û k boırianyapmumisdyor.BanagB-
verriyor. Ben de ı8z \rnfim. tld yıl daha Hak-
kâri'de kabnak btfyornm."
Şaşınp kalıyor Içişleri Bakanı. Ilk kez kar-
şılaşmaktadır böyle bir istekle. tki kez mide
ameliyatı geçirdiği, sağhğı bozuk olduğu hal-
de bulunduğu ilde, yerinde kalmak istiyorbu
görevlı hem de ıkı yıl daha...
Gittiği her yerde halkla kucaklaşarak halkın
gizilgücünü devindirerek yöre yaşamını can-
landırmış, yollar, okullar yapmış, ardında ka-
lıcı eserler bırakmış; adı belleklere kazmrmş
Vali Hâseyin Ögütçen dır bu...
Altısı doğuda olmak üzere, 39 yıl sevgiyle,
özveriyle adanmışlıkla çalışmış öğütçen; hem
de ne ortamlarda, zamanla yanşırcasına iş ve
eser üretmiş. Çağdaş bir destan, yaşamı. Ken-
di isteğiyle emekliye aynldıktan sonra da boş
durmamış, yazmış yaşâdıklannı; kitabının adı
"Bir Idarednin 7*m»n\» Yanşı". Türk ldare-
ciler Derneği'nce yayımlanmış.
O coşkulu yıllann sıkıntılannı, sevinçleri-
ni, yaşâdıklannı anlatmıyor, okura da yaşatı-
yor renkli, sıcak bir dille yapıtmda öğütçen.
Diyor ki önsöz'ünde:
"Zaman herkes için önemK, ama yönetici
için daha önemfi. Yönetici bağb bulunduğu
kunıluşlara, tophıma, hatta geJecek kuşakla-
ra karşı sonımhıdur. Yönetici, mmanla yan-
şan kişknr.Yurdumuzdayönetidler sıksık de-
ğiştirffiyor.Buyfizden yönetidlerinyannsabah
koltnğunda bir başkasnu bulacağinı düşüne-
rekzamanıiyi kuDanmasıgerekiyor. Makam-
lar gösteriş için değü, hizmetiçindir. Yönetici-
nin hizmet dışında kaybedecek boş zamanı
yoktur."
Bir köy çocuğudur Öğütçen, tpsala'mn Sa-
ncaali köyünden. Balkanbozgunu anılan din-
leyerek yetişmiş. Ilk üç sınıfi köyünde, üst
yanını tpsala'da okuyarak 1937'de bitirmiş il-
kokulu. Varsıl sayılır aile, ama yine de yok-
luklu, sıkıntılı yıllar... Ne var ki devrimlerin
sıcak havasının solunduğu Atatûrk'lü yıllar.
"OnuncuYüMarşı''nın yürekten söylendiği
yıllar.
Kaymakam Aynuksa'nın "Içinizde kayma-
kam olmak isteyen var mı" sorusunu iki elini
birden kaldırarak yanıtlayan çocuk o...
Sonra ortaöğrenim. Altı yıh Edime'de ge-
çer. Ders kitaplan dışında Halkevi ve Selimi-
ye kitaplığındaki kitaplara, dergilere eğilir,
ünlü yazarlann yapıtlannı okur. Cumhuriyet,
Tan gazeteleri gelmektedirevlerine. Çahşkan
bir öğrencidir.
Sınav kazanır, parasız yatılı okur Ankara'da.
Orada da zamamnı iyi değerlendirir. Müziği
sever. Senfoni orkestrasının hiçbir konserini
kaçırmamıştır.
Ve "Ey vatan gözyaşlann dinsm artik" di-
yen, bir yönetici: Çiçekdağı, Meriç, Bigadiç,
Burhaniye,Gönen kaymakamlıklan, Hakkâ-
ri,Mğde,Antah/a,tzmir,lzmitvalilikleri... Ki-
mi zaman paçalan sıvayıp köylülerle birlik-
te göçmen evleri için kerpiç çamuru kararak;
kimi zaman imeceyle yapılan köy yollarm-
da kazma sallayarak; Hakkâri'de dağlarda,
yaylalarda aşiretler arasında atla, katırla do-
laşarak; çadırlarda, evlerin damlannda yata-
rak; zamanla yanşarak halkına hizmet eden
bir güzel insan.
Usta yontucu taş kitlesine bakar, onun için-
deki güzelliği görürmüş, sonra işe koyulur
fazlalıklan yontarak yapıtını yaratırmış. Hü-
seyin Öğütçen bir doğa tutkunu, zengın bir im-
ge gücü var, sanatçı yapılı. 500 sayfalık yapı-
tı kimi zaman gözleriniz yaşararak kimi za-
man gülümseyerek okurken Burhaniye'de 'Yı-
lanhTepe'den Ören'i, Gönen'de Denizkent'ı,
Antalya Tünektepe'den Sakhkent'i ortaya çı-
karan bir yaratıcıyı, sanatçıyı izliyorsunuz;
sancıyla, coşkuyla fazlahklanndan anndınla-
rak güzelhklerin yaradılışını...
Öğütçen'in Burhaniye'den aynlışmdan 32,
emekli oluşundan 7 yıl sonra Meclis'te Plan
ve Bütçe Komisyonu'nda yapılan bir konuş-
madan:
"Bahkesir'in Burhaniye ilçesine 1954 ydm-
da Hüseyin Öğütçen adında bir kaymakam
geldL. O tarihte Türkrve'nin yabancısı oldu-
ğu turizme yöneiikolarakÖren'i gerçekkştir-
dL Bugün Oren ve çevresi içve dışturizme hiz-
met vermektedir. Bilahare Gönen'e atandı.
Orada Denizkent'i kurdu. Kaphca tesislerini
gefiştirdi ortaya çıkann. Hakkâri'dek*jdağtu-
rizmiileuğraşn.Antalya \ aliKğim?atanckB0-
diğiniz gibi orada Sakhkent'i>araro. tzmirV'a-
Köği'ne atandı. Orada Balçova Termal Tesis-
leri'ni gerçekkştirdi. Idare anürkrimize ör-
nekolsun divebu misalleri arzedryTMTim." (Ba-
lıkesır Milletvekılı Melih Pabuççuoglu.
10.2.1992 günlü toplantı tutanağı).
Bir ırmak gibi çağıldayarak akar, yöresini
gövertirken Cephe hükümetleri döneminde
"merkeze" alınmıştır valimiz. Boşa akıp git-
miştir 6 yıl. Düşünün politıkacının yurdumu-
zaettiğini...
îzmit Valisi iken de özal hükümeti merke-
ze ahr Öğütçen'i. Hoşgörüsü sonsuzdur, ama
"Çahşmaktan,insanlara hizmetetmektenzevk,
heyecan duymuyorsanız, hangi komıkta otu-
rursanız otıırun, değeriniz onpara etmez" der
o. Üzülerek değeri on para etmezlerin çoklu-
ğunu, 1950'den beri "demokrasi" diye diye,
aşındınlan değerleri; ilkesiz, çapsız adamla-
nn ettiklerinı düşünmeden edemiyorsunuz.
"tzmit'ten aynlacağun gün sabah erken,
Atatürk anıtına çelenkkoydum. Bizim kuşak-
lar,bizler Atatürk'ün örsündedövûhnüş,sağ-
bun,çeBtgfoiinançhAtatürkçüleriz.Zatenbas-
ka tfiıiüsfi dfişûnülemez. Atatürk'ün huzu-
runda ona 39 yıhn hesabını verdhn. tçhn ra-
hat, huzur dolu kn" (Sf: 488).
Kaç yönetici, kaç iri kıyun, alnının akıyla
böyle bir hesabı verebilir bugün?
Emekliliğine daha 3 yıldan çok zaman var-
dır, Ankara'ya gider ve dilekçesini verir.
39 yıllık ilkeli, onurlubir meslek yaşamı ve
onurlubir ayrdış... ' '• '• • >-•'. «--y-
Şu satırlan okurken gözlerimiz yaşanyor:
"Bakanhkta ilk görevebaşladığnn odavagK-
tim. Duvar kenanna boydan boya çeBkdolap-
laryerieştirümişti. Budolaplarbanasoğukgö-
rûndû. Mesleğe başladığımda ilk gün oturdu-
ğum sandalyeye, son kez ofurdum. Rüzgâr gi-
bi geçen 39 yıh düşündüm. Içimde bir his var-
dLHani ağiâmak gibibirşey. Benimyaşannm-
da meskğiınm, sağhğımdan, eşûnden, çocuk-
lanmdan, herkesten ve her şeyden önce gekn-
ğini söylemiş miydnn?n
"Bir IdarecinmZamanlaYanşT', yurdumu-
zun değışık yörelennı, toplumsal, yönetimsel
gerçeklen sergileyen, gerektiğinde gereken
yere iğneyi batıran düşündürücü, etkileyici
bir destan. Dolu dolu geçmiş 39 yılm bereİcet-
li, doyurucu hasadı... Herkesin severek yarar-
lanarak okuyacağı, okudukça varsıllaşacağı
bir yapıt. Özellikle yöneticilerin başucu kıta-
bı olmalı. Yönetici yetiştiren okullarda oku-
tuhnalı.
tş, Demosten'den daha iyi konuşurmuş, ar-
dında bıraktıklann da kuşaklar boyunca seni
konuşacak, yaşatacak, Cumhunyetimizin ay-
dınlık güzel valisi. Kafana, yüreğine sağlık...
Sonsuz saygılar hepimızden...
Bütüncamlarbir
26 Mart 2001den itibaren
yeni adresimizdeyiz.
• Türkiye Şişe ve Cam Fabrikaları A.Ş.
• Camiş Madencilîk A.Ş.
• Madencilik Sanayii ve Ticaret A.Ş.
• Camiş Elektrik Üretimi
Otoprodüktör Grubu A.Ş.
• Camiş Sigorta Hizmetleri A.Ş.
• Camiş Menkul Değerler A.Ş.
(Kule 2 Tel: 0.212.350 50 50)
2 Nisan 2001'den itibaren
yeni adresimizdeyiz.
• Camtaş Düzcam Pazarlama A.Ş.
• Anadolu Cam Sanayii A.Ş.
• Soda Sanayii A.Ş.
ŞİŞECAM Bir TÜRKİYE İŞ BANKASI Kuruluşudu r* *
İş Kuleleri, Kule 3 4.Levent 80620 İstanbul
Tel: 0.212.350 50 50, www.sisecam.com.tr ŞİŞECAM