Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 25 MART 2001 PAZAR
HABERLER
DÜNYADA BUGİJN
ALİ SİRMEN
Nereden Nereye... *
Sevgili,
"Igor Stravinsky'nr'n 'Bahar Ayini'ncfe olduğu gi-
bi, ağır ve mahcup başlayan, gittikçe halanan ve
sonunda baş döndürücü çılgın bir tempoya ula-
şan, o her tanıkiığı yaşadığınızda, eşsiz olduğunu
düşündüğünüz, doğanın bu canlanma dönemin-
de de ölünür mü hiç?" türünden bir sitemin anla-
mı da yoktur, hedefi de.
Çünkü doğanın kaotik düzeni içinde, doğumla iç
içe nice ölüm de yaşanır. Insanoğlu, zaten doğa-
dan ayn, onun seyircisı değil bir parçası otduğuna
ve baharda da nice ölüm yaşandığına göre...
Evet bu sitemin anlamı yok, istsnai haller dışın-
da, ölümünü kendi seçmiyor insan. Aziz Nesin'in
"Biraz Gelirmisiniz" adlı oyunundaki Mate Usta bi-
le, ne denli "Benim daha işim var, ben çağnlınca
gıtmeyeceğim, direneceğim" diye inat etse bile,
sonunda o an geldiğinde'tıpış tıptş gitmişti. Ama
örnek belki yanlışoldu, çünkü Mate Usta'nın işi da-
ha çağnlmadan bitmişti, tıpkı Yahya KeniaTin
"Müşgül odurki, ölmeden önce ölürkişi" dizesin-
de olduğu gibi...
ölümün, kişinin kendi seçimiyle, kendi eliyte ol-
duğu zaman bile yukandaki sitem bir şeye yara-
maz. Çünkü hedefi kalmamıştır. öyle ya.. ölüm için
olmadık zamanı seçen kişi artık yoktur ki, sitemi-
niz hedefıni bulabilsin.
Yıne de Sabiha Gökçen'in ölümünde, sitem et-
mesem bile hayrflandım, "Böyle günlerde de ölü-
nür müydü ki?" diye.
•••
Sonra düşündüm Sevgili, Sabiha Gökçen neyi
temsil ediyor?
O acaba, bir toplumun çağı yakalamasını çıkjın-
ca bir tutku haline getimntş, bu amaçla imkânstzın
bile üstüne saldırmaya hazır, fevkalade müstesna
bir adamın tarihe ve düş gücünün sınırianna mey-
dan okuyan hoş bir fantezisi mıydi?
Yoksa, o bir toplumun önemli tarihi kazanımla-
nndan birinin simgesi miydi?
Sorunun yanıtı, o adarnda da bu hafta ölen Sa-
biha Gökçen'de de değil, bizdedir.
O sıralarda "sofradaki yeri san öküzden sonra
gelen" bir cinsin bu niteliğinin en belirgin olduğu
ortamda doğmuş olan bir kız çocuğunun dünya-
nın ilk kadın savaş pilotlanndan bin olmastndaki ge-
lişmedeki büyük atlımı biz kavrayıp algılayama-
mışsak ve o kazanıma sahip çıkarnamışsak eğer,
ne dersek diyelim, o fevkalade bir insanın hoş kap-
risi olmaktan öteye geçemeyip, zaman içinde so-
larak unutulup gidecektir.
Neyse ki, gerçek bu değildir. Ve hatta Sabiha
Gökçen, geri kalmış bir toplumda kadıntn çağdaş-
laşması, özgürieşmesi yönündeki en parlak örnek-
lerinden bıri olsa bile, teki olmadığı gibi ilki de de-
ğildir.
Daha o, bir gün bahtının bu biçimde değişece-
ğini kimsenin düşünemediği bir köylü kızı iken, bir-
kaç yüz kilometre ötede, "Halife-ı Rû-yi Zem/nin
payitahtında iktidarda olanlar, kadına, başı açık so-
kağa çıkma, tek taraflı boşanma talebinde bulun-
ma, çalışma hakkını tanıyor, gönüllü kadın çalışma
taburian kuruyor, konservatuvar açıyortardı.
•••
Sabiha Gökçen'i toprağa verdiğimiz günlerde ise
Ankara'da, temelini 23 Nisan 1920'de, Mustafa
Kemal Paşa'nın Müdafaa-i Hukukçu arkadaşlan,
ve bağımsızlığın tutkunu yerel önderierie birlikte
atttğı Meclis'in çatısı altında, kadının aiie içindeki
konumunu daha çağdaş bir yere getirmek için ya-
pılan yeni Medeni Kanun girişimlerinin komisyon
çalışmalannda, maganda maçoluğun kısır mantı-
ğının fıl dansı inceliğindeki örnekleriyle karşılaş-
mak insanı uzun uzun düşünmeye sevk ediyor.
Evlilik biriiği sırasında edinilen değerier için mal
biriiğini, koltuğundan vazgeçmek pahasına savu-
nan Adalet Bakanı Hikmet Sami Türk'ün kimi po-
litik tavıriannı beğenmeseniz, fena halde eteştirse-
niz bile, bu konudaki çağdaş tavnndan dolayı onu
kutlamanız gerekmez mi?
O uygar ve TBMM'nin hikmeti vücuduna uygun
bir tavır sergilerken nasıl utancımızı hafifletiyorsa,
birçok alanda aydınlanma karşısında hemen ittifak
oluşturan genış tabanlı tutucular koaüsyonu ise,
kadını hâlâ san öküzün arkastnda tutmak için elin-
den geleni ardına koymazken hepimize şu soruyu
sorduruyor
"Seksen küsuryılda nereden nereye geldik?"
Terakkiciler'in (llerlemeci) başlathğı bu geüşme-
nin neden ve nasıl tereddiye (gerilemeye-yozlaş-
maya) dönüştüğünü saptayıp, bu acı noktaya gel-
memize yol açan nedenleri ortadan kaldırmadan,
ulusal kurtuluşçulan referans veren kimi ilanlarda
gördüğümüz gibi "Onlar başardılar, biz neden ba-
şarmayalım" türü sözlerin içi boş kalıplardan öte-
ye geçemeyeceğini görmek zorundayız.
Hani ne demişler. "Bu kafayla gidersen aske-
re/oğlum zor alırsın tezkere..."
MHP'nin hedefindeydi
Savcı Doğan Öz'ün
katledilişinin 23. yılı
İstanbul Haber Ser-
visi-Yaşamını ırkçılığa
ve gericiliğe karşı mü-
cadeleye adayan hukuk
adamı Doğan Öz'ün fa-
şist güçlerce katledili-
şinin üzerinden 23 yıl
geçti.
Öz açtığı davalarla
gerici güçlerin hedefi
haline gelmişti. Öz,
ölümünden kısa bir sü-
re önce kontrgerilla-
MHP ilişkilerini ele
alan ve açığı çıkaran bir
rapor hazırlayıp döne-
min Başbakanı Bâlent
Ecevh'e sunıpuştu.
Öz, Konya'da Komü-
nizmle Mücadele Der-
nekleri'ni anayasaya
aykın olduğu gerekçe-
siyle kapatmış,
DGM'lerin yargının ba-
ğımsızlığına aykuı si-
yasi mahkemeler oldu-
ğu gerekçesiyle kapatıl-
ması için hukukçular
arasında mücadele baş-
latmıştı. Yûksekokul
öğrencisi Levent özyü-
rek'in katilini bulmak
için ülkücü öğrencilerin
ve çetelerin karargâhı
olarak kullanılan ve gi-
rilemeyen Ankara Site
Yurdu'na bizzat giderek
arama yaptırdı. Öz'ün
Site Yurdu'nu aratması
sırasmda MHP, Mec-
lis'te soru önetgeleri ve-
rerek Savcı Öz'ü hedef
haline getirdi.
Doğan öz, 24 Mart
1978'de Ankara'da sa-
bah 08. 15'te evinin
önünde pusu kurularak
öldürüldü. -_•- .-.-
Tutuklu ve hükümlüler, yeni istemlerini görüşmek için Adalet Bakanlığı'nı göreve çağırdı
18 tutukhı öHiıııeşiğmde• F tipi cezaevlerinde
siyasi tutuklu ve
hükümlüler tarafından
sürdürülen ölüm orucu
eylemi 157. gününe
girerken durumu
ağırlaşan 18 kişi daha
Bayrampaşa Cezaevi
Hastanesi'ne kaldınldı.
İSTANBUL/ANKARA
(Cumhuriyet) - F tipi cezaev-
lerinde siyasi tutuklu ve hü-
kümlüler tarafmdan sürdürü-
len ölüm orucu eylemi 157.
gününe girerken durumu ağır-
laşan 18 kişi daha Bayrampa-
şa Cezaevi Hastanesi'ne kal-
dınldı. Hayata Dönüş operas-
yonu öncesindeki taleplerini
değiştiren tutuklu ve hüküm-
lüler, yeni talepleri görüşmek
için Adalet Bakanlığı'nı gö-
reve çağırdılar.
F tipi cezaevlerinde 5 ayı
aşkın süredir devam eden
ölüm orucu eylemi nedeniyle
durumlan ağırlaşan tutuklu ve
hükümlülerin sayısı gün geç-
tikçe artıyor. Bayrampaşa Ce-
zaevi Hastanesi'ne birkaç gün
önce kaldınlan 12 kişiden
sonra dün de 18 tutuklu ve hü-
kümlü daha aynı hastaneye
Tutuklu yakınlanyla dayanışma mektubu
sevk edildi. Aileler, toplu
ölümlerin yaşanmasından
korktuklannı belirtirlerken si-
yasi tutuklu ve hükümlülerin
ölüm orucu eylemi öncesin-
deki talepleri değişti.
F tipi cezaevlennde bulu-
nan tutuklu ve hükümlülerin
yeni taleplen şöyle:
• 19 Arahk operasyonlan,
barolar, ÇHD, İHD, TTB, aile
örgütknmeleri ve Tüm Yargı-
Sen gibi kurum temsilcUerin-
den ohışan bağunaz knnüaş-
lar tarafindan sonışturulma-
U, soruşturma sonuçlan ka-
muoyuna açüdanmaîı ve tes-
pit edilen bütün sorumlular
>-argüanıp cezalanduılmah.
• Ftiplerindekitecritveizo-
las>t>n uygulamalanna derhal
son verilmelL
• Haberieşmeözgûriüğüne
hiçbir losıtlaına getirilmeme-
li
• Sporalanlanvedigeror-
İstanbul Feminist İnisiyatifı, tHD B ve ÖDP'U
kadınlann da aralannda bulunduğu bir grup,
dayanışma amaoyb F tipi cezaevlerindeİd
tutuldu ve hükümlü kadînlara Galatasaray
Postaneâ'nden mektup gönderdi. Kadınlar,
Adakt Bakanı Hikmet Sami Türk'ün
cezaevterme düzenlenen operasyonlardan
önce F tipi cezaevieriyle Ugili olarak \-erdigi
sözleri yerine getirmesmi istedL Kadınlar,
"Ölümler yaşanmaya başlandL Bir tutuklu
yaşamını yitirdL Birçok tutuklu ve hükümlü
sakat kaklı. Endişelerimizi tekrarh>t>ruz. Biz
kadnüar şiddet, da>ak, teca\üz ve öJümlerin
obnad^ı bir ülkede yaşamak istiyoruz"
dedOer. Tutuklu ve hükümlü yakmian da
Gralatasaray Lisesi önünde yaptıkian
açridamayla F tipi cezaeviermi protesto ettiler.
radyo gîbi temd gereksinim-
ler karşılanmaİL
• Görüşlerdeakrabahkko-
şullan getirilmemeli, ayaret
günü ve saatieri çoğaltümab,
açık görûş hakla tanınmah (i-
idayda bir), zharetçilere yöne-
lik baskdara son verilmeü.
• Avukat görüşlerinde uy-
gulanan her tûrtû kısıtlama
kakbrdmaİL
• lutukhılann temel insa-
nivedemokratikhaklanaçık-
tak kuDamm afamları hemen
kiıllanıma ayıhnah-
• Kitap,dergi,yayuıalanın-
dald her türiü kısıtlamaya son
verilmeiL
• Siyasi temsilcilikkurumu
tanınmah ve işletUmelL
• Komün oluşturma hakkı
engelknmemeli.
• Aynı da\adan yargdanan
tutuklulann bir araya gelebü-
mesine olanak tanınmah.
• Televizyon, buzdolabı,
ça tarhşılmalı, cezaevierine ve
döneme göre değişen kcyfi uy-
gulamalara, arama ve nakü-
lerdeki işkence ve onur kmcı
dayarmalara son verilmeli,
bunlar cezaiyaptanmlara bağ-
lanmah.
• Cezaevleri, shil toplum
örgütieri tcmsilcilerindcn olu-
şacak "Bağunsız İzleme Ko-
mis>onlan"nm düzenli dene-
timine açıbnah.
• TMY'nin 16. maddesi
başta olmak üzere, infaz ve ce-
za arttınmı konusunda siyasi
rutuklular aleyhine hükümler
içeren maddeler ortadan kal-
dınlmah.
• 1996 ve bugünkü 51üm
orucu direnişinin vücudunda
kahcı ve ağır tahribatlar ya-
ratöğı rutuklular başta olmak
üzere cezaevlerinde tedavisi
imkânsız ağır bastahğı olanla-
ruı cezalan ertelenmelL
Ankara Tabip Odası Başka-
m Ümit Erkol. dün düzenledi-
ği basm toplantısında, Numu-
ne Hastanesi'nde 16, Ankara
Hastanesi'nde 15 olmak üze-
re toplam 31 ölüm orucunda-
ki hastayı hastanelerde ziyaret
ederek gördüklerini ve du-
rumlanru değerlendirdiklerini
söyledi.
Nevzat Helvacı yeniden Türkiye insan Haklan Kurumu Vakfı Genel Başkanlığı'na seçildi
w
Ürkek AB programı hazırlândı
9
ANKARA (Cumhuriyet
Bûrosu)-Türkiye İnsan Hak-
lan Kurumu Vakfı'nın (Tl-
HAK) 2. Olağan Genel Kuru-
lu'nda Nevzat Hervaa yeni-
den genel başkanlığa seçildi.
Helvacı, demokratik ve öz-
gürhjkçü yeni bir anayasaya
gereksinim olduğunu belirtti.
TlHAK'ın 2. Olağan Ge-
nel Kurulu dün gerçekleşti-
rildi. Helvacı, genel kurulun
açış konuşmasında, Avrupa
Birliği (AB) ulusal progra-
mında kimi sorunlara ürkek
biçimde yaklaşıldığını, kimi-
lerinin ise görmezden gelin-
diğini söyledi. Helvacı, Tür-
kiye'nin demokratik ve öz-
gürlükçü yeni bir anayasaya
gereksinimi olduğunu belirt-
ti.
Ölüm cezasının yasalardan
çıkanlmasını isteyen Helva-
Tumgenerale saldırı
'Eylemi TlKKO
gerçekleştirdi'
ANKARA (Cumhuriyet Bürosu)
- Jandarma Bölge Komutanı Tüm-
general Bekir Uğurlu'ya Sungurlu-
Çorum karayolunda düzenlenen si-
lahlı saldınyı Türkiye Işçi Köylü
Kurtuluş Ordusu'nun (TlKKO)
gerçekleştirdiği belirtiliyor. Saldın-
da kullanılan 3 Kalaşnikof marka
silahın daha önce 5 ayn olayda kul-
lanıldığı saptandı.
Ankara Jandarma Bölge Komu-
tanı Tümgeneral Bekir Uğurlu'ya,
Sungurlu-Çorum karayolunda t a -
dzatçT şeklinde düzenlenen saldı-
nnm faillerinin TlKKO militanlan
olduğu belirlendi. Saldınnın ardm-
dan bölgede bulunan boş kovanla-
nn 3 ayn Kalaşnikof marka tüfeğe
ait olduğu saptandı. Güvenlik güç-
leri, bu silahlann sol terör örgütü
TlKKO tarafından daha önce ger-
çekleştirilen 5 eylemde kullanıldı-
ğını da belirledi.
Emniyet ıstihbarat yetkilileri, ce-
zaevleri operasyonu nedeniyle bu
tür intikam saldınlannın sürebile-
ceği uyansmda bulunuyor.
tĞNELİFIRÇA ZAFERTEMOÇİN
cı, demokrasiyi güçlendir-
mek ve insan haklannı gü-
venceye almak için onaylan-
mış sözleşmelere konulan ge-
reksiz çekincelerin kaldınl-
ması gerektiğini bildirdi.
Türkiye'de düşünce
ve örgüüenme özgürlü-
ğünün de AB standart-
lannda olmadığına işa-
ret eden Helvacı, bu ko-
nularda yeni yasaların
yürürlüğe konulması
ve bazı yasalarda da de-
ğişiklik yapılması ee-
rektığini kaydetti. 'Uş-
kence henüz toplum ya-
şamunızdan tanı olarak
çıkanlabilmiş değildir"
diyen Helvacı. bu tür
olaylann önlenmesi,
eylemlerin yargı organı
önüne çıkanlması ve
can güvenliğinin sağ-
lanması konusunda ye-
terince çaba gösterildi-
ğinin söylenmesinin
güç olduğunu belirtti.
TlHAK'ın çalışma
raporunun onaylanma-
sınm ardından yapılan
oylamada, yönetim ku-
ruluna Nevzat Helvaa,
Vahap Erdoğdu, Mu-
zaffer llhan Erdost, Hı-
dır Okta>, Mustafa Yıl-
maz, Cevat Geray, MH-
hat Sancar, Süreyya
Akdoğan ve Erdal Ça-
h getirildi. Helvacı,
yeniden genel başkan
seçildi.
I
IR NOKTASI /ORAL ÇALIŞLAR oralcalislar@yahoo.com
Tarsus'un 40-50 yıl öncesini
iyi antmsıyorum. özellikle anne-
annemterin oturduğu Tabakha-
neMahallesi'nintaşevleri belle-
ğimden gitmez. Zaten onlann
birçoğu bugün de ayaktadır. A-
ma yüzyıl öncesinin Tarsus'u na-
sıldı? Insanlar nasıl yaşardı, şeh-
rin belli başlı binalan nelerdi,
doğrusu bunu da çok merak
ederdim. Dedemden, annean-
nemden, babamdan Tarsus'un
geçmişine ilişkin çok şey dinle-
dim. Şimdi elimde bir kitap var,
ilk kez yüzyıl öncesinin Tar-
sus'unu bu kadar aynntılı öğren-
memize olanak sağlıyor.
"Adana-Mersin demiryolu
üzerinde ve ünlü Berdan Nehri'-
nin sağ tamfında ilçe merkezi bir
kasaba olup bir koruluğun içine
saklanmıştır. İçine girmeden gö-
rülmez, Çok eski bir belde olup
pek çok kez tahrip edilmiş, imar
edtimiştir. Halen 2250 haneden
oluşan ve çoğu tanmcı olmak
üzere 15 bineyakın nûfusu var-
dır. Evleri Adana gibi kerpiçten
değil çoğu kesme taştan, Arap
mimarisine göre inşa edilmiş
gûze) binalardır. Çoğunun damı
kiremitlidir. Sokaklar nispeten
dûzgûn ve temiz olup Kayma-
Yüzyıl Öncesinin Tarsus'u
kam Ziya Bey'/n çabasıyla pek
çok yeri balıksırti kaldınmla dö-
şenmiştir."
Doktor Şerafettin Mağmu-
mi'nin yüzyıl önce Anadolu'ya
yaptığı ziyaretler ve mesleki ça-
lışmalan sırasında yazdığı anıla-
nndan alınan bu satıriar Tarsus'u
anlatıyor. Büke Yayınlan'ndan
çıkan "BirOsmanlı Doktorunun
Anılan" kitabında Mağmumi,
Bursa'dan başladığı yolculuğu
Beyrut'ta bltiriyor ve sonra kınk
dökük bir gemi ile uzun, mace-
ralarla dolu bir yolculukla Istan-
bul'a dönüyor. Anılanngünümüz
diline uyarianmasını da Cahrt
Kayra gerçekleştinniş.
Mağmumi'nin Tarsus'la Ilgili
yazdıklan 1890'lann hemen ba-
şındaki durumu yansıtıyor. Mag-
mumi bir kolera salgını nedeniy-
le Tarsus'a geliyor ve o günleri
kendi gözlemleriyle aktanyor.
"Tarsus'ta kolerayı keşfettiğimiz
zaman Belediye Hekimi azledil-
mekle bırakıp yaylaya gitmiş ve
görevsiz bir Yunanlı hekim de
ptlryı pırtıyı toplayıp kaçmıştı.
Eğer biz de olmasaydık normal
önlemler biryana hastalan mu-
ayene için bile doktorbulunma-
yacak, herkes dehşet içinde ka-
çışacaktı. Hemen Halep, Bey-
rut ve Adana'daki arkadaşlan
çabucakgetirdim. Konya Heye-
ti'nin Antakya 'daki iki hekimi'de
gönderildi. Ecza sandıklanmız-
la, pulverizatör makinelerimizle
Belediye Dairesi'nde bir sağlık
ordugâhı kurduk. Mikroplar, si-
lahlı hekimlen karşılannda bul-
dular ve işte bu sayede yevmi-
ye on beş yirmi olay çıkan Tar-
sus'un dehşetli kolerası Cıç haf-
tada yok olma derecesine gel-
di. Evet bu yılın Tarsus kolerası
pek dehşetli idi."
Doktor Şerafettin, anılann bir
yerinde btzim çocukluğumuzun
ve ilk gençliğimizin güzel bina-
lanndan, hükümet konağından
sözediyor "Tarsus'un hükümet
konağı cidden kasabayı süsle-
yen yeni ve güzel binalardandır.
Kaymakam beyin çalışmalannın
ilk meyvesi olan bu büyük bina,
kentin ortasında ve meydanın
gerisinde kurulmuş, iki katlı kes-
me taştan yapılmış büyük bir
daire olup mermer direkli kapı-
dan içeri girince zemini taş dö-
şeli divanhane ve iki yakasında
sıravah odalar görülür. Çifte
merdivenle yukan çıkılınca yine
iki sıra memur odalan, bir kabul
saionu ve bir mescit vardır. Bu
dairenin sağında aynı biçimde
yapılmış yeni ve şık bir belediye
dairesi. Solda erkek ve kadınlar
için gayet sağlıklı biçimde yapıl-
mış hapıshaneler, karşıda zabı-
ta ve polis dairesi görülür."
Bu binalann çoğunu ben
anımsıyorum. Güzelim hükümet
konağı yıkıldı, çok yazık oldu. Di-
ğer binalann da yerinde yeller
esiyor. Çirkin bir el, bir tarihi yok
edip götürdü. O günlerin şelale-
sini, Namrun Yaylası'nı ve baba-
mın doğup büyüdüğü Ashabı
Kehfin bulunduğu ZiyaretTepe-
si'ni de gezip gormüş Mağmumi.
Doktor Şerif Mağmumi'nin
eskiden "Kancık Kapı" dediği-
miz, şimdi "Kleopatra Kapısı"
diye anılan kapı ile ilgili ilginç
saptamalan var. Kancık Kapı is-
minin nereden geldiğine de
açıklık getiriyor: "Kasabanın or-
tasında eski birkale kalınbsı var-
ken yıktınlıp (taşlan)yeniyapılar-
da kullanılmıştır. Askeri depo
yöresinde bir sur kapısı görûlü-
yor ki, eskiden üstünde bir ka-
dın sureti (friz) bulunduğundan
halk arasında 'Kancık Kapı' di-
ye ünlenmiştir."
• • •
Doktor Mağmumi, anılannda
Tarsus'u, görüp dolaştığı, dok-
toıiuk yaptığı diğer kentler gibi
uzun uzun anlatıyor. Camileri, o
dönemin çalışkan ve yaratıcı
kaymakamı Ziya Bey'in yaptık-
lannı gözler önüne seriyor. Ben
bu anılan okurken kendi çocuk-
luğumun, kendi gençliğimin Tar-
sus'una, oradan babamdan, de-
demden, anneannemden dinle-
diğim yüzyıl önceki Tarsus'a yol-
culuk yaptım. Akıp giden tarihin
içinde bizden önce var olan,
sonra da var olacak dünyayı, ül-
kemizi, kendi doğup büyüdüğü-
müz kentleri düşünmek insanı
derin hütyalara sürüklüyor.
Gündelik hayhuy içinde ya-
şam akıp gidiyor. Kimter gelip
kimter geçmiş. Tarsus'un geç-
mişine yolculuk, beni hüzün, öz-
lem, gibi düşüncelere sürükler.
İyi pazarlar.
Bakan Türk:
Ftipi -
mercek
ahına
ahnacak
tZMİR (Cumhuriyet
EgeBürosu) - Adalet Ba-
kanı HikmetSami Türk.
cezaevlerinde süren
ölüm orucu eylemleri-
nin sona ermesi için tüm
girişimleri yaptıklannı
ancak tutuklu ve hü-
kümlülerin geri adım at-
madıklarını söyledi.
Türk, "Eylemi sürdü-
renlerin ölüm sınınna
geldiği bugünlerde, aile-
lerin cvlatiarına bu işten
vazgeçmeleri konusunda
telkinde bulunmasmı is-
tiyoruz" dedi.
Adalet Bakanı Hikmet
Sami Türk, birdizi ince-
lemelerde bulunmak
için geldiği lzmir'de,
373 kişi kapasiteli Buca-
Kınklar'daki F tipi ceza-
evini gezdi. Türk, F tipi
cezaevlerini AB Konse-
yi Cezaevi Şartname-
si'ne göre oluşturdukla-
nnı belirterek "Önü-
mûzdeld günlerde ulus-
lararası kapsamda bir
sempozynm düzenleye-
rek F tipi cezaevlerini
mercek altuia alacağız"
dedi. Bakan Türk. TM-
MOB, TTB ve Türkiyc
Barolar Birliği'nin yan
sıra F tipi cezaevi bulu-
nan yabancı ülkelerir
temsilcilerinin katılaca-
ğı sempozyumun sonun
da, konu üzerindeki hak
lılüdanmn bir kez dah;
kanıtlanacağını savun
du.
Bakan Türk. 'Hayatı
Dönüş' olarak adlandır
dıkları cezaevi operas
yonu öncesinde kamu
oyuna açıkladığı, 'F tip
cezaevlerinde ortak ku]
lannn alanlan oluşturu
lacak' yönündeki ifade
sinin, Terörle Mücadelı
Kanunu'nun 16. madde
sinde yapılacak değişik
liğin ardından gerçeğı
dönüşeceğini söyledi.