16 Mayıs 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
YFA CUMHURİYET 25MART2001PAZAR İ #**** Y E I İ j r O R l J Ş L E l l [email protected] Deprem... • \y><- >*-.* IUSNU A. GOKSEL 1 9 Şubat 2001 gûnü Milli Güvenlik Kurulu'nda bir depremoldu. Herkesinbü- diklerini yinelemeye gerek yok. Bu deprem, süregelen öncü depremlerin bir hal- kası idi. O zamanakadar olanlann en şiddetüsi, en etkilisi idikuşkusuz. Şa- şırtıcı olan, depremin şiddeti değil, yıkıcüıgı oldu. Depremçüıûk yapıla- n yıkar. Öldüren, deprem değil. dep- reme dayanıklıhğını yitinniş yapüar- dır. Evet, deprem öldürmez, çûriik bi- nalaröldûrür. 19Şobatdepraniçûrûk ekûnomjyiçokertti.Ve,ne yazık,ne ya- zık ki cumhuriyeti de sarstı. Yıllardır politika pazannda acımasızca hırpa- lanan, Atatürk'ûn en büyuk eserim dediği Cumhuriyet çatırdıyor. Cumhunyetuı, ^Kantairfanbtkuru- lan"Cumhunyetın78 yühktarihinde, şimdiye kadar Cumhuriyetin hiç bir başbakam, Cumhuriyetin başkanıtıa Terbiye Aşı*sıfatını yakıştınnamış- U. O başbakanın kibarhğı, zarafeti, uygarlığı, yetişmebiçimi,kültürü, po- litika bırikımınin herkesçe bilinen, herkesçe teslim edilen bir kişi olma- sı, hedef aldığı cumhurbaşkanından çok, onu sevenleri ve Cumhuriyetiya- raladı. Bu davranışuun sonraki gün- lere sarkması, Meclis grubunda daki- kalar sûren alkışlar, Cumhurbaşka- nı'tun, Milli Güvenlik Kurulu'nun başlaması öncesindeki sözlerirun al- ttnda başka bir amaç olduğunun ima edümesi,Başbakan'ın Makedonyage- zisini bahane ederek Cunshurbaşkanı ile olağan görüşmesine girmemesi, Cumhuıbaşkanı'nmbir yurtdışı gezi- sinden dönüşünde hûkümet üyelerin- den hiçbirbakamn onu karşüamama- sı ûlkeye ne kazandırdı acaba? Ya da kendilerine ne kazandırdı? Burada, Milli Güvenlik Kurulu'nda Cumhur- başkanı'nayakışıksızlaflarla sataşan, hattaona "Nankör"diyenbakanı suç- lamıyor, tersine, takdir ediyorum. 0, kendisini oraya getiren Başbakan'a karşı olan 'minnetveşükranborcunu' ödemefirsahm değerlendırerek etikbir davrauş sergiledi. Kutluyorum. Afe- rin... Meclis grubunun ayakta sürekli alkışlan daaynıduygular içinde,ken- dilerini atayan tek seçiciye olan borç ödemedışındaneyleyorumlanabüir ki? Cumhuriyetin doruğunda ciddi, çok ciddi bunalım var. Asılhasarbudonıktakibunalımol- maklaberaber deprem uzunsûredirya- pısıçürûyenekonomiyifenavurdu. Ya- pı çöktû. Enkaz alnndan ne kurbanlar çıkacakkimbilir. Ekonomi,büyük ser- maye patronundan pazardaki mayda- nozcuya, banka ve holding sahiple- rinden akşamyemeğinde çolukçocu- ğunun önüne ne koyabileceğini kara karadüşünenevkadınınakadarherke- si, ama herkesi ilgilendiriyor elbet. Sofralardaki ekmek küçüldü, dahada küçülecek. Buküçühne dahaşimdiden tabanda bunalım yaratmaya başladı bıle. Bunalımtoplumunkatmanlann- dayayıhp strunnıgenişlettikçe ülke do- ruktakibunahmlatabandakibunalımın kıskacmda çıkış yollan arayacak. Ül- keyi bu yollardan hangisinin aydınh- ğa,hangisinin karanlığa götüreceğini, zamaniçindeoluşacak ıçve dışkoşul- larbehrler. Türkiye bir Cumhuriyettir. Dünya- nın çok önemlibir coğrafyasında ya- sama, yûrütme, yargı erkleri ile 78. yıhndayaşayan 65milyotüukbir Cum- huriyet...Ne Avrupa'nınnededünya- nın 'hasta adamı'dır o. Büyük bölü- mü atıl duranyetişmiş seçtrin kadro- lan iie, yeraltı ve yerüstü gizilgücü (potansiyeli) ve en önemlisi, Cumhu- riyete başkoyabilecek aydın, aydınlık geneleri, gerektiginde "buvatanbiam" diyerekeşigörülmemişyurtseveruk ör- neği veren namuslu, özverili (feda- kâr) insanı ilegüçlüdür. Dostungüve- neceği, düşmamn korkaca|ı kadar güçlüdür. Doruktakivetabandakibu- nalımlannkıskacmdakaranhğa giden yolu tıkayıp aydınlığa gidecek yolu açacak işte bu güçtür. Her gücünharekete geçip etkili ola- bümesi ıçınbir itici güce gereksinim vardır. Türkiye Cumhuriyeti'rûn itici gücü 'Türkiye Büyük Mfllet Mecti- si'dir. Buradaki 'büyük' sıfaö gelişi- güzel verilmiş bir sıfat değildir. Bu 'büyüktüğün' nereden geldiği- nı öğrenmeleri için bütün parlamen- terlerimizın,bugün dörtciltolarakya- yımlanmış olan 'TBMM-GiztiCebe Zabıâan'nı okumalarinı, tekrartekrar okumalarmı, bugünün koşullan ile o günün tüm koşullannı karşdaşrırarak KralKonstantin'in Sivrihısar'dakolu- . : > • nu kaldınp yön göstererek "Anka- ra'ya,Anjâra'ya" emriniverdiğigün- lerde, han odalannda birkaç kişilik gruplar halindeyatıpkalkan,bir ögun yemekle gününü geçinneye çalışan 'mebus'lann korkusuz, karşılıksız, beklentisiz,katıksız coşkulu yurtsever- hTderiniiçlerine sindırmelerini,eskibir öğretmen olarak salıkveririm. Bunun yamnda, Atatürk'ün 'Söylev'iile BLV. Veüdedeoğlu nım 'tlk Mecfo' yapıtı ufuklannı daha da açacak, görev bi- ünçlerini bileyecektir. Zincirgibiöncüdepremleriehalkm hükümetegüveni, partamentonun da saygınhğı kayboldu.Bakanlara kadar utaşanyotsuzluklar vebu yoteuziukla- nn ûzerlerine gjdümesinin öntemnesi her ne kadar gaxetekrde söylenu ola- rü muhalefet obm üd psrtinin milkt- vekiöerininkarşılıklıanlaşmayaparak (utandığım için pazarlık dıyemıyo- rum),evetkar^ıhkh«tıfc*şmavaparak liderterini Yüce Drvan'a gitmekten kurtardıklan bir pariamentoya saygı duymakta çok zorlanıyorum. Peki şımdi ne olacak? 'Ordo Ab Chao':Kaostandüzendoğar. Doğacak- tır elbet. Yeter ki yetkililer kaosu ka- bul etsinler. Bazeninsankendisini çok güçlü sandığı bir zaman da eğik dü- zeyde kaydığuun ayrınuna varamaz. Demokratık, parlamenter, çoğulcu Türkiye Cumhuriyeti'nin yeni dep- remlere karşı hazırlıkh obnası parla- mentoyabağhdır. Bayram seyran,cu- ma pazar demeyip, hiç vakit yitirme- den milietvekiUerini partiliderlerinin kulu olmaktankurtaracak, seçmenle- ri koyun sürüsü sanmanın önünü ke- secek siyasi partiler ve seçim yasala- nnm demokratik, parlamenter, Tür- kiye seçmenlenne ve milletvekilleri- ne yaraşır çağcılbirdurumagetirilme- si gerekir. Bunlar hazırlandıktan sonra da en yakın zamanda seçime gidilir. Parla- mentogenç,yetenekli,kişilikliyepye- ni bir kadro ile yenilenir. 12 Eylül Anayasası'nı tarihe gömecek yenibir anayasa hazırlanır. Fakat burada ikı zorluk var. Bîrincisi, seçime gitme zorluğu. Yıllar önce bir erken seçim olasüığı gündeme geldiğizaman Cum- hurbaşkanı Özal, "MffletvekiDeri,biı- raya gelmek için yapokları masrafla- n çıkarmadanerkenseçime^demez- ler" demişti. Ve hakh çıkmıştı. Sade bir yurttaş olarak onurum Vanhnıştı. Ikinci ve asıl zorluk, genç, yetenekli, kişilikliinsanlarmpolitikaya ıtibar et- memeleridir. Televizyonda gösterilen Meclis Saati'nde yakın planda görü- lenler, konuşmalar, sataşmalaronlara, "benimbunlannarasındaneişim var" ya da "bunlannburadancişi>w" so- rulannısorduTmakudır.Neyapalurıkı bu ülke hepimizin. biz bu toplumun üyesiyiz. Öncüdepremlerinhaber ver- diği tepedeki ve tabandaki bunalan- lannkıskacmda, büyük depremı ger- çekleşürecekkoşullar oluşmadan. hol- ding patronlarmdan pazardaki may- danozcuya, otobüs şoföründen üni- versite profesörüne kadarherkes, ama herkes, üzerine düşen görev ve feda- kârlığı yapmak zorundadır. Bu yapıl- mazsa çok, ama çokyazıkolur Cum- huriyete. *, 'Beni bu güzel havalar mahvetti" demişti Orhan Veli... Böyte havalardır insanı sarhoş eden. Hasta eden. Başını döndüren, âşık eden... Mart bttiyort tlkyaz kapıda dadeğil, aramız- da. Bu kış, kışlığını yapmadı! lyi mi etti bil- mem. Nezte, grip, öksürük, soğukakjınlığı... Dü- zendeğişiktiği işte böyieyapar. Altüst ederher şeyi... Oysa çocukluğumuzda ne güzel alış- mıştıtc Kışgelir kalın giyinirsiniz, tlkyazgelirpaV tolan atarsınız, sonra yaz; açıldıkça açılın ar- tk!.. Ama ağaçlar gibi yapmaym. Bir de ba- karsına birsoğuk, birkar... Eskiden düzenlî bir dünyada yaşardık. Kış, kışlığını, yaz yaziığını bilirdi. Birkaçgündüreve kapandım. Okuyacak ne çok şeyvar! önce Öyküler, HaldunTanerya- nşmasının öyküleri... Bu yıl nedense az! Ge- çen yıl bu dalda ödül vermedik diye mi kınldı yazariar? "Değerfiyapıt bulamadtk" diye ya- alırdı eskiden... Oysa, olmaz mı? Seçici Ku- rul üyeleri oybiriiği- ne varamazlarsa el- bet ödül verilmez. Şu ödüller konu- sunda geçmişteki tarhşmalan anımsa- dım. Birteködülvar- dı o kırklı ellili ytllar- da, CHP ödülü... O da "teşvik" diye verilirdi! Yahya Kemal, Ha- lide Edib aldilar bu ödülü. "Teşvik" sözü hiç yakışmtyorduyaşlı başlıkişitere!Tarancı "Otuz Beş" yaş şiiri ile iki bin lira ödül almtştı. Attilâ llhanikinci, Dağlarcaüçuncüolmuştu... Son- rayıllargeçti sanat, edebiyatalanında ödül sö- zü edilmedi. Ben 1950'lerde edebiyat ve sanat ödülte- rinin gerekliliğine birkaç kez deginince, orta- lıkkar^tı!ödülteryarartımıdır, değil midir? 'Ka- zanan yapıt en iyisi mıclir" tarttşmalan başla- dı. NuruHah Ataçtı bu tür ödüllennyararsız- EYET/HAYIR OKTAY AKBAL ŞiirUGüzelHavalar! ltğr»savunan...ödü! yanlılan da ödülle- rinsanata, edebtya- ta katkısı olacagını düşünüyoriardı.De- diklerimoldu, şimdi pek çok ödül var. Bakıyorum hemen heryazanmız,şaJri- mizbirikiödül kazanmtş! Ataç,yantldı mı?San- mam. Birgüzel esinti gibi gelip geçerödüller. Kiminden bir şeyier kalır, kimi de unututur gi- der... Fransızcabirdergininyüzyılöncekiyaprak- lannı arada bir kanştınyorum. lyidir geçmiş zamanda kendimizi bulmak! Bir kıyaslama yapmak... ödülterin en esiosi Fransa'daki Gon- courtödülüdür. llkkez 1905teverilmiş, kaza- nan da Leon Frapie. Arayın antolojileri, ede- biyat tarihlerini bu ada rastlayamazsınız! Da- hanekadarçokturödüllerkazanmış, amaar- kasınt getirmemiş, getirse debirdegerolama- mışyazariar, şairler... Behramoğlu'nun iki cilt- lik "Büyûk Türk Şiiri" seçkisini kanşıtınrken bugün adını hemen kimsenin, hattayazın me- raklılannın bŞeanımsamadtğı şairlerte karşılaş- tm. Güze)şiirleryazmışlar, amanekitaplan kal- mısyayında, ne de antolojilerde dizeleri... Omeğın S. AidarMr'ın "MemieketSaatAya- n" kttabı odönemlerdepeksevilirdi. İşte gün- celliğini yitirmemiş bir şiiri. Son günierde ya- zılmış sanırsınız: "Yaşastn I Kazandmız bupartiyi de I Oyun üstüneoyun I Mars üstüne marsyaptıntzIHer e/cte en güç kapılan açtınız I Yok ustelığınıza diyecek I Ne güzel de geliyorzannız I Mern- leket gibi hepyek I Vatan gibi dûşeş I Millet g/b/ge/e." BirdeCetelVardarvardı. Şu kısaakşiiriez- berimdedtr "Suya dokunrhaznvş I Sabuna dokunmaz- m/ş/Pisebak." , . , . . ,. PENCERE 'YükselenDeğerler' VuröuBizi... Aşağıdaki satırlar 3 Ka- sım 1998 Salı günü bu kö- şede yayımlanmış. • • "Bankalarsoygunara- cıdır." • "EZankalardaki soygun politikaci-bOrokrat-işada- mının işbiriiğiyle gerçek- leşiyor." • "Çeteler devleti sar- mış." • "Türkiye Cumhuriye- ti mafya cumhuriyetine dönüşmüş." • "Nasıl olsa devlet gü- vencesi var diye banka- lann içi boşaltılmış." • "Bankalarsorumsuz." • "Bankalar bankacılık işlevini bıraktılar, devlet kâğıdı üzerine iş yapryor- lar." • "Bankalar devletten geçiniyor." • Yukardaki bölümü ben yazmadım; tümü alıntıdır. Kimlerden alıntı?.. Başbakan Mesut Yıl- maz, Başbakan Yardımcı- sjBüterrtEcevrt,esWDev- let Bakanı Refaiddin Şa- hin'/n son günlerdeki ko- nuşmalanndan alıntılar... Köşe yazarianna iş kal- madı. En haiı, engözü kara, en pervasız köşe yazan bun- dan öte ne söyleyebilir?.. Eskiden bu tür yazan köşe yazan soluğu ceza mahkemesindealırdı, şim- di hükümet adamları he~ pimizi solladılar. Bizeyazacak ne kaldı?.. • 1980'hiyıllarda "yükse- len değerler" adıyla tez- gâhlanan "sözde düzen" çöktü. "Piyasa" herşeyi çöze- cekti... Çözdü mü?.. Yükselen değerler uçurtmasının kuyruğuna takılanlar şimdi ağız de- ğiştiriyorlar: "- Devlet bunalıma kar- şı önlem almalı!.." "- Kriz kapımızda..* "- Avrupa bizivuracak.." "- Batı'da devletler ko- rumacılık yaparken biz ne duruyoruz?.." "- Devlet baba ekono- miye el atmalı!.." *- Ayakta durabilmemiz için ivedi önlemlerihemen yürüriüğe koymalı.." Peki, ne oldu?.. Vaktiyle bu gerçekleri dile getirenlerie "dinozor" diye alay etmeye kalktşan- lar, şimdi dinozor mu olu- yoriart.. Bunlar dinozor bile ola- mazlar.. Çünkü bukalemundur- lar. • Yukardakiyazıyı gönde- ren okurum "belki unut- muşsunuzdur, an/msata- yım diye yolluyorum" di- yor. O günden bu yana bir genel seçim oldu. Bülent Ecevrt İle Mesut Yılmaz yerdeğiştirdiler... Kasım1998.. Mart 2001.. işler daha da çatallaştı.. Beter oldu. Kimseyi eleştirmek is- temiyorum; ama, 57'nci hükümet sorunlann üzeri- ne karariı ve istençli gide- cekken durumu kavraya- madı; bir çuval inciri ber- bat etti; Dünya Banka- sı'ndan biruzmanı çağınp her şeyi ona teslim etti. Aradan iki buçukyıl geç- miş... Türkiye 1998'in Kası- mı'ndan daha iyi bir du- rumda mı, yoksa halimiz daha mı kötü?.. Şeytan, körkör parmağım gözüne hepimizle alay m\ ediyor?.. Bile bile lâdes mi oynu- yoruz?.. Birlikten doğan güçlr Aventis Dünya ilaç sektörünün iki devi Hoechst Marion Roussel ve Rhûne-Poulenc Rorer, Türkiye'de de göçlerini Aventis adı altında birleştirdi.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle