Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 25 MART 20011
12 PAZAR KONUGU
Galatasaray Üniversitesi'nden Prof.Dr. ErdenKuntalp, hukukun gereklerininyerine getirilmediğinisöyled
Türidye'ninsorunusistemde
Yönetime
duyulan
güvensîzlik
-Peki, bizim toplumdakibudavranısbozuk-
lukiarıneredenkaynaklantyor?Bknedenieg^-
timsizlik olabüirmi?
Bence sadece egitimsizlik değil. Bu, bence
büyük ölçüdeyönetimeduyulangüveusizlikiea
kaynaklanıyor. Bu toplum öylesine şartlanmış
ki, bu doğal bir yaşam biçimi haline gelmiş.
Herkes kendi başının çaresine bakma yolunu
seçmiş. Muhtemelen hukuksuzlukla karşı kar-
şıya kalan kişilerin başından daha önce benzer
olaylar geçmişfir. Ama toplumdan hiçbirtepki
gelmeyince küsüyorlar, başkaJannın yapbkla-
nna da aldınş eünemeye başhyoriar. Gemisini
kurtaran kaptandır, havasına giriyoriar. Oysa
Türkiye bugûn hukukkurallannı kesintisiz uy-
gulamak durumundadır. Kurtuluşunukendisin-
de buiabilirse kurtulabilir. Yoksa yurtdısından
gelecek yanümJarla Tûrfdye'nin kendini kurta-
rabiJme, bugünkü krizden çıkabiime şansı yok-
tur. Sadecekrizi ertelemeşansı vardır. Türkiye,
kendi öz varlıklanna dönüpkendi kaynaklany-
Ja bukrizi nasıl asabilir?Nasıl yeni değerlerya-
ratabilir? Nasılürcüminiartörabilir?Nasıldün-
yadaki yerini alabilir? Tûridye, bir de bu krizle
birlikte biryalnızlaşma döneminegiriyor. DÜD-
yada oluşmaya başiayan, bütün dünya uluslan-
na özgû. dünyadeğerlerinden soyutlanıyor. Ör-
negin. insanbaklan Batı'nınempozeettiğihak-
iardeğıldir. İnsan haklan tüm insanlığa ilişkio
haklardır. Bunlan Türkiye'nin benimsemesi, o
toplumun içinde yer aimasî gerekiyor. Bizim
hem ekonomik hem sosyal alanda çok önemJi
adımlaratmanuzgerektiğını düşünüyorum.Bu-
rada küçük bir anekdot anlafmak istiyorum.
1980'li yıJlann başında beni Devlet Pianiama
Teşkilatı'nda (DPT) bir komisyon toplanüsına
çagırdılar. Komısyonunadi çokilginça: Türki-
ye'de Kalkınmayı Engelleyen Mevzuaon Sap-
tanması Komisyonu... Oturduk;kalkınmayı en-
gelleyen mevzuatı araştıracagız. Ük toplanbda
ben sflz alarak şunu söyledim: "Dikkatimi çe-
ken, bu konusyonun adL Demekki bizim kaikt-
namamanıız mevzuaünuzdan ksynakianıyor.
Ternel kanunlaruuıza bakabra. MedeaiKanun
veBorçiar Kanunu aynenİsviçreMedeaiKaııa-
nu veBorçterKanunu. Ceza Kanununuzİtafya
Ceza Kanunu. TScaretKanıınıunuz,Aiman Tî-
carrtKanunu'ndanesinlenerekProf.Hirsch to-
rafindan hazırlannuş.Oülkelerinbeps bumev-
zuattafcalkınnuşda biz niye
Kabahaf mevzuatta mı yoksa uygulayıada mı?
Önce kendjmize bu soruyu sornramızgerek."
Orada, benim önerim üzerine komisyonun
görevi AİTye uyum sağlama komisyonu hali-
ne dönûştü. 1960'tan bu yana, Türkiye ne za-
man krize girse mutiaka mevzuat eîe aunır. A-
ma kahahat kanunlarda değil. Kanuniar uygu-
laımıak için yapılmışür. O kanunJan uygula-
mazsanız veo kanunlann uygulanmamastndan
dolayı birtaiam sorunkrortayaçıkarsa kabahat
onlan uygulamayandadjr.
Bankalara
denetîm
uygulanmalı
-Aynı durum banka kriziiçin de geçertide-
ğilmi?
- Evet. Bankalar üzerinde saglıklı denetimin
uygulanmayışı bu sorunlan yarato. Denetimler
etkin,gereğine uygun birbiçimdeyapılsaydı bu
kadar çok sayıda bankaya izin verilmezdi. Siz
70'e varan sayıda bankanınaçümasına izin ver-
dıyseniz bununtekbiraniamıvardır. Oda "Tör-
kr>%efcononiBİbukadarçoksayıdabttakayıkal-
dmr" demektir. Oysa biliyorsunuz kiTürkeko-
nomisi o kadar çok bankay» kaldırmaz. O za-
man demekki geregiyerinegetirilmemiştir. Ya-
ni, araştırma hukuka uygun bir biçimde sürdü-
rülmemiştir.
- Ayrtca bankalam izin verecek ve denede-
yecek merciBakanlarKurulumu olmahydı?
- Hayır. Zaten budeğişn. Bankacılık ÜstKu-
rulu getirildi. Siyasal ikndann bugüne kadar
bankacılık konusundaki cahşmalan pek başa-
nh değil. Hele son 20 yıl bankalar üzerindeki
denetim gereğince ve akılcı biçimde yapılma-
dı. Şimdi Bankacılık ÜstKurulu siyasal iktida-
nn uzağında. Ama ûyeîerde bir boşluk olduğu
vebunlann atanmasıaşamasında sıyasaJiktidar
devreye giriyor. Tıpkı Merkez Bankaa başka-
nıntn atanmasında oldugu gibi... Etkin bir hu-
kuk sistemi kurmamtzgerekiyor. Böyle bir sis-
tem içinde sorunianmızı çözebiliriz. Cumhur-
başkanı'nındasonzamanlardaki davranışlann-
dan amacı etkinbirhukuksistemineişlerlikka-
zandırabilmek. Yargıkararlançerçevesinde bir
yığın soruna çözümgetirilebüecegı inaactnda-
ytm. Hukuku uygun biçimde kullanmadığınız
zaman ne kadar iyi düzenlemeler getirirseniz
gctırin başanlı olmak mümkûn değil.
LEYLA TAVŞANOĞLUSahipleri tarafından hortumlananpek çok banka battı. Kimi banka sahibi hapse girdi, kimi hâlâ elini kolunu
sallayarakdışarıda dolaşıyor. însanların yüzüne bakabiliyor. Bu bankalara güvenipparalannı yatıran insanlar da battı. Banka mevduatları
devlet güvencesinde deniliyor. îyi de, bu mevduatlaryine kimlerin sırtından ödenecek? Hiç kuşkusuz halkın. Bunca batık bankafona alınıp
içleri nasıl doldurulacak? Özelleştirme adı altında birilerinepeşkeş çekilip hortumlanan bankalarınyeniden devletleştirilmesi trajikomik bir
olay değil mi? Bu bankalara izin verenlerden kimlerjtesap soracak? Onların hiç mi hukuksal, cezai sorumlulukları olmayacak? Yaptıkları
yanlarına kâr mı kalacak? Türkiye 'de
hukukun gerekleri ne zaman uygulanmaya
başlanacak? Bankalara 33 yıldır hukuk
danışmanlığıyapan bankacılık ve medeni
hukuk uzmanı Prof. Dr. Erden Kuntalp 'le bu
konuları konuşurken ortaya çıkan tek gerçek
şuydu: "Türkiyede etkin bir hukuk sistemi
kurulması gerekiyor. Sorun yasalarda değil,
onlan uygulayan, daha doğrusu
uygulamayanlarda. Hukuku uygun biçimde
PORTRE Prof. Dr. ERDEN KUNTALP
1934, Aydtn doğumlu. Ortaöğreniminiİstanbul'da, Galatasaray
Lisesi'nde, yükseköğrenimini tÜHukuk Fakültesi'nde tamamladu
Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi'ne asistan olarakgirdL tjçyû
süreyle Isviçre'de hukuk alanında araşttrmalaryaptu Yurda dönüşünde
yine Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi'ndegörev aldu 1981'de
profesör oldu. 1984'te kendi isteğiyle emekli oldu. Galatasaray
Üniversitesi'nin kurulus asamasmdan bugüne kadar bu üniversitede
görev aldu Şimdiki halde Galatasaray Üniversitesi ÖzelHukuk Bölüm
Başkanhğı'yla Medeni Hukuk Ana Bilim Dalı Başkanltğı görevlerini
sürdürüyor. 33 yıldır bankalam danışmankkyaptyor. Bankacılık hukuku
ve medeni hukuk konusunda çaltşmaları var. Aynca Ankara veİzmir'de
faaliyetgösteren TevfikFikretLiseleri Vakfi Başkanhğı'nıyürütüyor.
- Türkiye'debatanbankalartnekonomikolmadüdartbilini-
yordu. Bu biünmesine rağmen bu bankalara neden izin veril-
di?
-Bu sorunun yanıtına geçmeden önce bankaların ne olduğu
konusunda biraz bıigı sahibi olmak lazun. Bankalar, herhangi
biranonim şirket değildir. Halkınküçük tasarruflannı toplayıp,
onlardan büyük fonlar oluşturup bu fonlan kredi biçiminde
ekonomiye aktaruiar. Bankalar, gördükleri bu işlev nedeniyle
bütün dünyada ekonomi içinde çok önemJi konumdalar. Nite-
kim bankaların birer kamu hizmeti gördükleri kabul ediliyor.
Bu amaçla dabankalara ilışkin çok ilginç bir denetim ve göze-
tim sistemi var. _ .
• v
« ' . * " " - ' ' .
-Bu sistem nasd işliyor?
Budenetim vegözetim sistemi bankalarınkuruluşundan baş-
lıyor; bütün faaliyetleri sürecini içeriyor. Hatta bankaların fa-
aliyetlerinin sonaermesinekadarsürüyor,devletin buüstün de-
netim ve gözetim sistemi. Bu denetim ve gözetim sisteminin
ilk göründüğii biçim bankanınkuruluşuna devletin izin vermiş
olmasıdır. Yani, herhangi birkişi aklına estiği zaman bankaku-
ramaz. Banka kurması için devletten banka kurma izni alması
gerekiyor. Ikincisi, bankayı kurup faaliyete geçebilmesi içinde
ikinci bir izin alması lazımdır. Banka denetlenir. Uygun bulu-
nursa faaliyete geçmesine izin verilir. Bütün bu faaliyet döne-
mi içinde de etkin ve yoğun bir denetim ve gözetim altında tu-
tulur.
-Reki, bu denetimin amaçlan nedir?
Bu denetimin temelde üç amacı vardır. Birincisi, tasarrufla-
n korumaktır. Çünkü tasarruf
sahiplerinin, haklannın korun-
madığı bir bankaya gidip para-
lannı yahrmalan mümkün de-
ğildir. tkinci amacı, kredi siste-
minin düzenli bir biçimde çalı-
şıpçalışmadığıni kontrol etmek-
tir. Üçûncü amaç da şu: Banka-
lar mali olarak çok güçlü kuru-
luşlar. Bu güçlü kuruluşlan de-
netim altında tutmak ve onlann
faaliyetlerini smırlamakgerekir.
Dünyanın her yanında da bu
böyledir.
Mailyapt
ammmmmmmmmmm #
Genel hatlanyla bu yapüması
gerekenler insana çok cazip ve
doğru geliyor. Ama sözünü etti-
ğim gözetim ve denetim sistemi
etkin bir biçimde surdürülmez-
se doğal olarakamactan sapma-
lar ortaya çıkar. Bu kuruluşlar
da güvenilir, itibarh kuruluşlar
niteliğini kaybederler. Şimdi,ni-
ye bu bankalara izin verildi so-
rusuna cevap vermeden önce,
bunlara kim izin veriyor sorusuna yanıt vermek gerekiyor. Bu-
na, bugüne kadar Bakanlar Kurulu karar veriyordu. Yani ban-
ka kurulması karan siyasal iktidar tarafından alınıyordu. Tür-
kiye'de başka alanlarda görüldüğü gibi, çoğu kez de siyasal ik-
tidarizin verip vermeme tercihlerini ekonomik gereklerden çok
kişisel, partisel düşünceleri çerçevesi içinde kullandı. Gerçek-
ten,Türİdye'ninkaldıramayacağı kadarçok bankaoluştu. Ban-
ka, bir mali kurulus olarak yeterli sermayeye sahip olmak zo-
rundadır. Çünküyeterli özkaynaklara sahipolmayan birbanka-
nın düzenli bankacılık yapabilme şansı yoktur. Yani, bankala-
rın ödeme gücününmümkün olduğunca yüksek olması gereki-
yor. Gerek likidite, gerek ödeme gücünün yüksekliği bankanın
faaliyetine ilişkindir. Bakın. Bankayı siyasal iktidarizniyle kur-
duk. Eaaliyetegeçirdik. Şimdiincelemeyapıhyor. Incelemeya-
pıhrken bankanın mali yapısı araştınlıyor. Mali yapı bozuksa
almacak en ağır tedbirien yine siyasal iktidar mensubu bakan
alıyor.
- Peki, iş siyasal iküdara kaünca ne oluyor?
Iş siyasal iktidara kalınca bunun çoğu kez tercihleri ekono-
mik ohnaktan çok, siyasal olmaya başlıyor. Siyasallık bir açı-
dan da çıkarsallığı çağnştınyor.
- Ondan sonra da hortumlamalarmı başuyor?
Kesinlikle öyle. Bu çok kolay bir hortumlama sistemi. Çün-
kükredi olarak verdiğimizparalartemınata bağlanmamış ya da
görünüste teminata bağlanmışsa kredi borcunu ödeyememek
bankanın kaynak kaybına yol açar. Hortumlama dediğimiz o-
lay kredi kuilanmaya hakkazanmayan ya da o nitelikleri olma-
yan kişilere kredi aktanlmasıdır. Hayali, herhangi mal varlık-
sal değerleri olmayan şirketlere kredi kullandınlmasıdır, hor-
tumlama... Bu krediler geri dönmediği sürece de tasarruflannı
bu bankaya yaörmış kişilerin haklannın karşılanamaması teh-
likesi doğar. O takdirde de bankaya para yatıran bu kişiler sis-
teme çok büyük güvensizlik duymaya başlarlar. Bu güvensiz-
lik, bu kişilerin paralannı çekmelerine yol açar. Onlann hakla-
nnı güvence altına alabilmek için mevduata getirilen koruma-
lar var. Bugünkü uygulamada mevduat sigorta edilir. Mevdu-
aün ne miktannın sigorta kapsamına aluıacağına bugünkü ka-
nundan öncegeçerli olankanundakararvermeyetkisi yine Ba-
kanlar Kurulu'na aitti. Bu da, bazı uygulamalarda, bankaların
hortumlanmasttia adeta çanak tutan nedenlerden bir tanesidir.
Banka diyor ki: "Bûtün mevduatınız garanti altmda. Dolara
yûzde kırk, Törk Lirası'na da yüzde 200feizveriyonun.''
insanlar da bu kadar yüksek faizi duyunca, bankanın yapısı-
nm ne olduğuna bakmadan gidipparalannı yannyorlar. Çünkü
devletin garantisi var. Bunun sonucunda, yapısal olarak büyük
hastalıklan olan bankalarpiyasadan çok büyük mevduat topla-
dılar. O mevduatlan hayah şirketlere ya da bunlan kullanmayı
hak etmeyen kimselere, paravan şirketlere kredi kullandırmak
suretiyle bankanın içini boşalttılar.
-Peki, devletböylebirmevduatgarantisininasılverebihyor?
Bu garanayij yine hepimizin, yani halkın sırtından vermiyor
mu?
Tabii ki öyle. Zaten bankaların zarara uğraması ya da bu kay-
naklannın kullanılmasının sonunda mauyeti yine halk ödüyor.
Sosyal adaletslzllk
-MaliyeBakanlığtrakamlan var. Geçenyıl Türkiye'detop-
lanan vergigelirlerinin hemen tamamı 25bin kişiyefaiz ola-
raködendL Bu nasılolabüir? Yani, Türkiye'deçok darbir çev-
re ülkeningelirlerinimi bölüşüyor?
Evet, neyazıkki öyle. Aslında Türkiye'deki sosyal adaletsiz-
liğın, gelir dağılımındaki adaletsizliğin gitgide artmasuun te-
rnd nedeni bu sistemdir. Bu fevkalade ilginç bir sistem. Türki-
ye bugün öyle bir acmazm içinde ki... Uzun bir süre bankalar
ciddi bankacılık yapmadılar. * -
-Bankacılıkyapmadılarda neyaptdar?
Devlet, mevduaün tamamına garanti vermiştir. Iç borçlanma
yoluylasorunlannı çözmekistemiştir. Iç borçlanmayoluylaso-
runlannı çözebihnek için de yüksek faizlî kâğıtlar çıkarmıştır.
Bankalar halktan toplâmış olduklan devlet garantili mevduat-
la yüksek paralar elde etmişler ve çoğu kez kredi verme yerine
buparalan doğrudan dogruya devlet kâğıtlanna yatırmışlardır.
örnek vermek gerekirse, devlet aldığı her 100 lira için 10 lira
faiz veriyorsabankalardaaldıklan her 10lira için 5 lirafaiz ve-
riyorlardı ve durduklan yerde para kazanıyorlardı.
Paradan para fcazanmafc :
- Yaniparadanpara mı kazantyorlardt?
Tam anlamıyla öyle. Bu, bir süre böyle gitti. Devlet, kâğıda
yüksek faiz verinceisteristemez banka faizleri deyükseldi. Fa-
izleryükselincesermayepahah olmaya başladı. Sermayepaha-
lı olmaya başlayınca birtakım insanlar banka kurup para topla-
ma, bu paralan da sermaye olarak kullanma yoluna gıttiler. Bu
insanlar paravan şirketlerine ve o şirketler aracılığıyla kendile-
rinebuparalankredi olarak veripsermayenin maliyerini düşür-
meye çalıştılar. O kaynaklan böyiece kendilerine geçirdiler.
Devlet de, siyasal iktidar da zaten bu sistemin kuruculan. Bu
sistem içinde etkin tedbirlerin uygulanması kararlannı verecek
cesareti göstermemişlerdir. Burada dikkarinizi çekmek istedi-
ğim birnoktadaha var. Birbakan, "Kendibakanhğundönemin-
de herhangi bir bankanın batöğma iüşkin bir karara ûnza at-
mam" dedi. Söz konusu banka hakkında tedbirler alınması is-
tenmiştir, ama bakan o tedbir karannı vermemiştir. Yine de
ekonomikendikoşullannı zorlakabul etririyor. Bankanın içi bo-
şalmışsaçalışamaz haîegeliyor. Çalışamazhalegelince de dev-
let bu banakya el koymak zorunda kalıyor.
- özel bir bankayı baarmakla ünlenmiş bir eskigenel mü-
dür daha sonra Merkez Bankası başkanlığınagrtirilebüiyor.
Sizce bu nasılyapılabiUyor?
kullanmadığınız zaman ne kadar iyi
düzenlemeler de getirseniz başanlı
olamazsınız."
Bu, üzerinde dikkatle durulması gereken konulardan birisi.
Merkez Bankası gibi köklü kuruluşlann genelde başına getiri-
lecek olan kişilerin bankanın kendi bünyesinden yerişmiş kişi-
ler olmasında her zaman yarar vardır. Ama Türkiye'de siyasal
iktidar hiçbir zaman ekonomik gücü elinden bırakmak istemi-
yor. Ekonomik gücü elinde tutabihnek için de her siyasal ikti-
dar, ekonominin kalelerinin, burçlannın başına kendi yandaş-
Iannı getirmenin çarelerinianyor. Ama doğru olan sistem Mer-
kez Bankası'nın kendi bünyesi içinden kendi yöneticisini ge-
tirmesidir.
- O nedenlemi 20yıldır ekonomiyibu halegetirdikleribili-
ne biline hep aynı kişiler ekonomiyönetimine getiriliyoıiar?
Ne yazık ki öyle. Türkiye'de bu 20 yıllık süreçten sonra yeni
isimlerin, yeni kişilerin, yeni değer yargılannın ortaya çıkması
gerekiyor. Türkiye, 1980'li yıllardan itibaren mirasyedi örneği
yönetildi. Bizler, hak etmediğimiz, üretmediğimiz paralan har-
cadık. Bugün, yurtdışı borcumuz 160 milyar dolar dolayında.
- iyi de bunun sorumlusu olan kişiler hâlâ mevkilerini ko-
ruyabiliyorlar. tnsanlarm yüzüne bakabiliyorlar. Üstelik de
hâlâ konuşmaya devam edebiliyoriar. Hangiyüzle, sizce?
Bu, tamamıyla etik sorunu. Aynca bızde toplumsal davranış
bozukluğu var. Biraz toplumu da suçlamak gerekiyor.
Bu sistemi kurmuş olan kişilerin görünürde yenilenme belir-
tisi yok.
Bu nasıl yenilenecektir? Yeni isimler nasıl ortaya çıkacakür?
Artık Türkiye'de bütün bir sistemi ele alıp yeni kişilerin ortaya
çıkabileceği mekanızmalan kurmak gerektiği inancmdayım.
-Halkta inandmaz bir karam-
saruk, umutsuzluk var. "Yaptığı
yapanın yanına kâr kalıyor. Bu
kişilere hiçbiryaptınm uygulan-
mıyor. Aksine ödüllendıriliyor-
lar "inancıegemen... Ben hukuk-
çu olarak şöyle söylemek istiyo-
rum: Türkiye'deki hukuk düzeni
işler hale sokulmuyor.
sezefln atılımı
Hukukun gerekleri yerine geti-
rilmiyor. Sayın Cumhurbaşkanı
bu konuda biratılım yaptı. Ba, en
azından umut verici bir atılım.
Şimdiye kadarhephukuka aykın
davramşlarla karşı karşıya kalı-
yorduk. Hukuka aykm düzensiz-
likler en fazlasıyla söyleniyor. A-
ma yapanlar hakkında herhangi
biryaptınmuygulanmıyor, hukuk
kurallannın gereği yerine getiril-
miyor ve unutulup gidiyor. Dile-
riz ki bundan sonra bunlara yer
verilmez. Sizedahaötesini söyle-
yeyim: Günlük yasamımız içinde
bile Türkiye'de yaşayan herkişinin en ufak da olsa hukuka ay-
lanlığa karşı çıkması lazımdır. Bunu yapmak zorunluluktur.
Bizim toplumda son 20-25 yıldır hukuk kurallanna aykın dav-
ranmak konusunda ortak bir eylem belirdi. Hukuk kurallanna
uymak topluma yabancı bir değer gibi gelmeye başladı.
Size basit bir örnek vereyim: Trafiğe çıkıyorsunuz. Dönüi-
mez yere dönüyoriar, yanlış yere park ediyorlar. Bütün bu dav-
ramşlarhiçbirimizi rahatsızetmiyor. Dolayısıyla, her şey göre-
celi olduğu için, butürhukukaaykınîıklar gitgide büyüyor. Gü-
nün birinde birbakıyorsunuz en büyük ekonomikdeğerieri alıp
götürmüşler. Yine de insanlar seslerini çıkarmıyoriar. Toplum-
da sanki öyle bir duygu var ki, "keşke bu tşi ben vapsaydını".
yaklaşımı içinde gibi...
-Her türiühukukdışıhkyaptlıyor, ormanlaryağmaianıyor*.
idare mahkemelerinde davalar açıiıyor. Yapuan hukuk dışg
uygulamalan bozacak mahkeme kararlan almıyor. Danıştay
bu kararlan onayhyor. Ama mahkeme kararlan uygulanmı-
yor. Bu nasdişa'r?
Idari kararlan, mahkeme kararlannı uygulamalan gereken.
mercilerbunlan uygulamıyorlar. Uygulanmamasıruntemelne-
deni de şu: Türkiye'de sorumluluk dediğimiz kavram gelişme-
miştir. Yani, kuralı ihlal eden bir kişiye karşı sorumlului dava-
sı açılması düşüncesi yok.
Çağdaş, demokratik, hukuk devleti kurallannuı uygaandığı
üücelerde, yönetimdeki kişilerherhangi bir biçimde hufaık ku-
rallanna ya da düzene aykn biçimde davranırlarsa burun so-
rumluluğunu da taşımak zorunda kalırlar. Oysa Türkıye'de hiç
böyle bir şey yok. Bunun sonsuz örneklerini görüyoruz Ama
bunlann sorumlulukJarını çağnşnrmaya kalkıştığımız zaman
toplum içindehuzursuzlukyaratankişigibigörülüyorsumz; ay-
kın oluyorsunuz. Bu, her yerde böyle. Bir süriicü trafik kural-
lanna aykın hareket ettiğinde, o aykınlık beni hiç etkilenemış
de olsa, ama buna müdahale ettiğimde, çevremdekileKbn tep-
ki alıyorum. Bir kamu görevlisinin aykın bir davranışuı:görüp
müdahaleettiğimde, "Sennekanşmjrsun?" sözleriyle ka"şı kar-
şıya kalabiiiyorum. Ama onun bu cevabını bizim toplraı be-
nimsiyor. Acı olan taraf da bu.