Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 15 MART 2001 PERŞEMBE
8 EKONOMIK BUNALIM
KRİZDEN NASIL KURTULURUZ? Sendikalar, odalar ve sivil toplum kurulıışlannın temsilcileriyazdı
YoksuDaştırma pn amı
NAZIMALKAYÂ
Eğitim-Sen Genel Basın Yayın Sekr.
"Bu düzen hep böyle mi gidecek,
pirelerfilleriyutacak..."
OrhanVeli
I V-J tısındayaşananCumhur-
X S başkanı-Başbakan kav-
gası hem siyasi, hem ekonomik kri-
zin doruğa çıkmasında, bardaktaki
son damlanın taşması anlamını taşı-
maktadır. Başbakan da ilerleyen
günlerde bunu açıkça ifade etmiştir.
57. hükümet tarafindan yaklaşık 2
yıldır uygulanan ve adına "istikrar
programı" denilen bu yoksullaştır-
ma ve talan programı, 22 Şubat ta-
rihi itibanyla çökmüştür. Aslında
çöken salt program değil, onun uy-
gulayıcılan ve IMF mantığı ile ülke-
yi yönetme anlayışıdır. Çöken; 12
Eylül'ün yararhğı baskıcı, korkuya
ve soyguna dayalı sistemdir.
Ekonomiyi yalnızca parasal prog-
ramlarla düze çıkaracaklannı iddıa
edenler, daha önce uyguladıklan 17
IMF programı gibi iflas etmişlerdir.
Program enflasyonla mücadele adı
altında emekçileri cendereye alma,
yoksullaştırma ve soygundan başka
bir anlam ifade etmemektedir.
IMF'ye tesllm olmak
Üretim artışım sağlayacak, gelir
dağılımındaki çarpıklığı ve eşitsiz-
liği giderecek, halkın refah düzeyi-
ni yükseltecek, ulusal gelirin hak-
kaniyetle paylaşımını sağlayacak
yapısal çözümler yerine, IMF'den
gelen borç paralarla ve IMF direk-
tifleriyle ve IMF'ye teslim olarak
ekonomiyi düze çıkaracaklannı sa-
vunanlar; aynı Arjantin, Brezilya,
Güney Kore, Endonezya, Şili örnek-
lerinde olduğu gibi halkı yoksullaş-
ürrna, bir avuç rantiyeciyi zenginleş-
tirme operasyonunun yürütücüleri-
dir. Sayın Başbakan bugün "Dalga-
h döviz kuru ekonomiye cankkk ka-
zuMtaracak" diye ifade ediyor. An-
cak dün de "Ekonomikprogram de-
$ştirihneden,kararlılıklauygulana-
cakür" diyordu... Sormak gerekir
kendisine, "dün dûndür bugün bu-
gûndûr" diyen anlayışm yolundan
mı gidiyor?
Bunun anlamı şudur; 21 Şubat gü-
nü 1. derecenin 4. kademesinde olan
bir öğretmen 454 dolar alırken 22
Şubat sabahı maaşının yaklaşık 110
dolar azalarak 344 dolara düştüğü-
nü görmüştür.
Evet bu, cebimizden paranın bi-
zim irademiz dışında alınması, ça-
lınmasıdır. Bunun da adı "hırazhk
programıdırr
Emekçller kaybedtyor
Birkonuyu ya da gerçekleri gözden
kacırmanın en iyi yolu, o konuyu kar-
maşık hale getirmektir. Her gün tele-
vizyonlarda, gazetelerde izliyoruz.
Borsa, endeks, faiz, repo, over night,
kur vb. bir sürü teknik terim ortalıkta
uçuşuyor. Gündelik ekmeğinin, aşı-
nın, çocuğunun sütünün derdinde
olanlar için, bu terimler hiçbir anlam
ifade etmemektedir.
Evetbu süreçte kaybedenler emek-
çilerdir, yoksul ve daha da yoksullaş-
nnlmak istenen halktır. Ancak kaza-
nanlar kimlerdir?
Bir avuç rantiyeci ve onun hizme-
tindeki siyasetçiler değil midir? Dev-
let Denetleme Kurulu'nun çalışunl-
masına tepki gösterenler neyi gizle-
mek istiyorlar?
Burada bir araştırmaya dikkat çek-
mek istiyorum. 28 Şubat günü Türki-
ye Ekonomik ve Sosyal Etüdler Vak-
n'nca (TESEV) yapılan araştırmanın
sonuçlan gazetelerde yayımlandı. En
gûvenilmez olan, en dürüst olmayan
kesim "syasetçüer" grubu olarak sa-
yılmaktadır. Dürüstlüğün "enfcm" ol-
duğunu öğreten öğretmenler en dü-
rüst kesim olarak görülürken siyaset-
çilere verilen bu "güvenflmez grup
ptyesi", aslında onlara verilen en gü-
zel yanıt değil midir?
Milyonlarca dolar görev zaran ol-
duğu söylenen kamu bankalan, bu
görev zaranna nasıl uğruyor? Eşe,
dosta, yakınlanna ihale dağıtan, ucuz
kredi veren hangi siyasiler denetle-
meye karşı çıkıyorlar? Yolsuzlukla-
nn, ekonomik ve siyasi krizin sorum-
lusu iki-üç bürokrat mıdır? Araşnr-
ma; aslında bunun yanıtını çok net
olarak veriyor Siyasilerdir, siyasi ik-
tidardır.
Son yıllarda milyonlarca emekçi
işinden oldu, fabrikalar kapandı, yok-
sulluk neredeyse yüzde 80'lere ulaş-
•Üretim artışını sağlayacak, gelir dağılımındaki çarpıklığı ve eşitsizliği giderecek, halkın refah
düzeyini yükseltecek, ulusal gelirin hakkaniyetle paylaşımını sağlayacak yapısal çözümler
yerine, IMF'den gelen borç paralarla ve IMF direktifleriyle ve IMF'ye teslim olarak ekonomiyi
düze çıkaracaklannı savunanlar; aynı Arjantin, Brezilya, Güney Kore, Endonezya, Şili
'• '• i" örneklerinde olduğu gibi halkı yoksullaştırma, bir avuç rantiyeciyi zenginleştirme
tı. Bu durumda "hâlâ" kararlılıktan
söz etmek, program uygulanacaktır
demek, halkı daha da yoksullaştıraca-
ğız demektir. Artık IMF sadece prog-
ram dayatmıyor, artık Bakanlar Kuru-
lu'na "bakan"da veriyor. Bu, teslimi-
yetintescüidir...
Arnk programı ile, bürosu ile, ba-
kanı ile IMF, ülkemizin her köşesin-
dedir. Yeni dönemin düyun-u umu-
miyesi görev başındadır.
Sorunlann çözümü, kişilere, kişile-
operasyonunun yürütücüleridir.
rin ilişki ve performansına indirgene-
mez. Bundan önce de ^prensler" ge-
tirilmişti, umut olarak insanlara su-
nulmuştu ancak sonuç ortadadır. Çün-
kü sorun yapısaldır ve çözüm emek-
ten; işçiden, memurdan, küçük esnaf-
dan ve çiftçiden yana eşitlikçi bir an-
layışta yatmaktadır. Sorun asla kay-
nak sorunu değildir. Kaynağın dagı-
tımdaki tercih sorunudur. IMFprog-
ramının yürütücüleri, programa kar-
şı doğan tepkileri ise en sert biçimde
basurmayayönelmektedir. 1 Arahk'ta
insanca bir yaşam için, sefalet zam-
mı değil, toplusözleşme ve grev hak-
kı için, el konulan zorunlu tasarrufla-
nmızın derhal ödenmesini istemek
için, hizmet üretmeyerek alanlara çı-
kan emekçilere sürgün ve cezalar ve-
rümektedir. Işkolumuzda 80 bin öğ-
retmene soruşturma açılması ve ceza
verilmek istenmesi bile "istikrar
programı'' yürütücülerinin antide-
mokratik anlayışlannın hangi boyut-
ta oldugunu göstermeye yetecektir.
Baskılarla pohrikalannı sürdürenler,
yamldıklannı ve bunun çözüm olma-
dığını anlayacaklardır. Unutulmama-
sı gereken milyonlarca insanın, açlı-
ğına, işsizliğine ve gün geçtikçe kö-
tüleşen yaşam koşullanna rağmen
IMF programlannı yürütemeyecek-
lerdir. Dünyanın hiçbir ülkesinde
emekçüerin taleplerine kulak nkayan
iktidarlar ayakta kalamamıştır. Son
söz olarak yukanda andığım araştır-
ma sonuçlan herkese, tüm kamuoyu-
na çağn niteliğindedir. Yaşhya, gen-
ce, işçiye, kadına, çocuğa, özellikle
kundaktaki bebeğe çagndır.
"Tanı bunlan, tanı da büyü... on-
lar aşımıza, ekmeğimize göz koyan-
lardm"
KridlMFpoMkcısı\w\tttı
SAMİEVREN Kamu Emekçileri
Sendikaları Konfederasyonu Gnl Bşk.
Y
asanan krizden çıkış için
krizi yaratan politikalann
açığa çıkması ve bu
politikalardan vazgeçilmesi
gerekir. Bugün artık toplumun
önemli bir kesimi tarafindan
kabul edilen ortak nokta, krizi
IMF politikalannın yarattığıdır.
Bu nedenle atılacak ilk adım,
IMF'nin "istikrar'' adına
uygulattığı ve bugün açık
biçimde ortaya çıkan istikrarsızlık
politikalanndan vazgeçilmesi,
yapılan bütün anlaşmalann iptal
edihnesidir. Çünkü IMF
politikalan iflas etmiş ve ülkeyi
de uçurumun eşiğine getirmiştir.
Diğer yandan krizi yaratanlar
bunun hesabım vermelidir.
Uyguladıklan politikalann
yanlışlığuu kamuoyunun önünde
kabul etmelidir. Fatura bir-iki
bürokrata çıkanlamaz. Sorun
siyasal tercihtedir ve bu tercihi
kullananlar da siyasi iktidardır.
Siyasi iktidar tercihini IMF'den,
büyük sermayeden yana yapmış;
esnafa, çıftçiye, çalışanlara sırtını
dönmüştür.Bunun yanında diğer
temel sorun, kaynaklann esas
olarak silahlanmaya ve faize
aktanlmasıdır. Ülİce kaynaklan
bir yandan iç ve dış borç
ödemeleri adı altında bir avuç
rantiyeye, diğer yandan aşın bir
biçimde silah ahmlarma
gitmektedir. Aynca yolsuzluk
ekonomisi de üretmeden para
kazanmanın, ekonomiden
siyasete ve medyaya kadar bir
dizi çıkar ilişkisinin yerleşmesine
neden olmuştur. Kaynaklann
gerek toplanmasında gerekse
kullamlmasmdaki tercihler
lira vergi ödemiştir. Bu rakamlara
göre şirketler, çahştırdıklan
işçiler kadar dahi vergi
ödememiştir.
Vergilerin önemli bir bölümü
çalışanlardan toplanmakta, buna
karşıhk, toplanan vergiler,
kamusal yarar doğrultusunda
kullanılmamaktadır. Sosyal
• Krizi yaratanlar bunun hesabım
vermelidir. Uyguladıklan politikalann
yanlışhğını kamuoyunun önünde
kabul etmelidir. Fatura bir-iki
bürokrata çıkanlamaz. Sorun siyasal
tercihtedir ve bu tercihi kullananlar da
siyasi iktidardır. Siyasi iktidar
tercihini IMF'den, büyük sermayeden
yana yapmış; esnafa, çiftçiye,
çalışanlara sırtını dönmüştür. Bunun
yanında diğer temel sorun,
kaynaklann esas olarak silahlanmaya
ve faize aktanlmasıdır.
değişmelidir. Gelirler Genel
Müdürlüğü'nün verilerine göre:
383 bin 786 şirketin 1998 yılında
ödediği vergi toplamı, geçici
dahil sadece 819 trilyondur. Bu
verginin 679 trilyon lirası 1448
şirketten almmıştır. Yani
şirketlerin yüzde 99.6'lık bölümü,
ayda sadece ortalama 30 milyon
devlet tümüyle ortadan
kaldınlmakta, eğitime, sağlığa ve
yatınma aynlan çay her yıl
azaltılmaktadır. Üretim ve
istihdam durma noktasındadır.
Eğer bugün sermaye üretimden
kaçıyor ve daha kârlı bulduğu
spekülatif alanlara yöneliyorsa
üretim sıfır noktasına yaklaşır,
işsizlik artar, üretken olmayan
sermaye bütün kaynaklanmızı
emer. Ki son yaşanan gelişmeler
de buna işaret etmektedir. Artık
ülkemız vergi kaçakçılan, hayali
ıhracatçılar. spekülatif sermaye ve
rantiye için bir cennet olmaktan
çıkanlmahdır. Kayıt dışı
ekonominin kayıt altma alınması
önemlidir.Ücretlilerin gerçek
geürleri sürekli düşmekte, gelir
dağılımı iyice adaletsiz hale
gelmektedir. Ekonominin
canlanmasının da bir aracı olarak,
ücretler gerçek enflasyon
üzerinden yeniden belirlenmeli,
kayıplar giderilmelidir.
Yaşadığımız deneyimler bir kez
daha göstermiştir ki, geçici. kısmi
ve doğruluğu da tartışmalı olan
önerilerle krizden çıkılamaz.
Denetimsiz, kuralsız neo-liberal
ekonomik politikalar bir kez daha
iflas etmiştir. Dolayısıyla sistemi
bir bütün olarak ele almak
gerekmektedir. Ve tekrar
vurgulamak isterim ki;
ekonomide, siyasette ve yaşamuı
her alanında köklü bir
demokratikleşme yönelimi olmaz
ise bu knzler çok daha sık ve
şiddetli bir biçimde yaşanmaya
devam edecektir. Politikalann
belirlenmesinde, mutlaka emek
örgütleri ile görüşühneli ve emek
örgütlerinin istemleri dikkate
ahnmalıdır.
Fatura hep halkaTURHANÇAKAR
Tüketici Haklan Der. Gen.Bşk.
U
lkemiz çok uzun yülar-
dan beri zaman zaman
büyük ekonomik krizler-
le birlikte (örneğin 1973 ve 1979
petrol krizleri, 24 Ocak 1980 eko-
nomik kararlan, 1994'teki 5 Ni-
san ekonomik kararlan, 19 Şubat
2001 krizi gibi) sürekli bir ekono-
mik bunalım ve bundan kaynakla-
nan sosyal ve siyasal bunalımlar
yaşamaktadır.
Ulkemizde yaşanılan bu krizle-
rin bir nedeni, ülkemizin de için-
de bulunduğu kapitalist ekonomik
modelin dünya çapmda yaşadığı
krizlerin ülkemize yansımasından
ve yansıtıbnasmdan; bir nedeni de
ulkemizde uygulanmakta olan, ül-
kemizin, halkımızm ve tüketicile-
rin temel gereksinmelerine ve ev-
rensel tüketici haklanna uygun ol-
mayan, spekülatif, yanlış, çarpık,
dışa bağımlı. vurguncu ekonomik
sistemden kaynaklanmaktadır.
Nedense, bu krizlerin farurası hep
halka, memurlara, işçilere, tüketi-
cilere, küçük esnafa ve dar gelirli-
lere çıkanhnaktadn-.
Knzler sürekli olarak halkın ve
tüketicilerin ezici bir çoğunluğu-
na yönelik yoksulluk, işsizlik, pa-
halüık, sağlıksızlık, egitimsizlik,
gözyaşı ve intiharlara neden ol-
maktadır. Çok küçük bir kesim ise
bu krizden dolayı daha da zengın
ohnakta ve palazlanmaktadır.
Yanlış ekonomik
polltlkalara şu örnekleri
vereblllrlz:
1. Ülkemiz kaynaklanna daya-
lı olmayan yanlış enerji politika-
lan nedeniyle bugün ulkemizde
tüketilen enerjinin başta petrol,
taşkömürü, doğalgaz olmak üze-
re yüzde 65'ini ithal etmekteyiz.
2.2000 yılmda ulkemizde üre-
tilebilecek 7.3 milyon dolarlık
başta işlenmiş ve işlenmemiş ta-
nm ürünü olmak üzere ve bir kıs-
mı da lüks tüketim maddesi olan
tüketim malı ithal edihniştir.
3. Karayollanna dayalı yanlış
ulaştırma politikalan nedeniyle
petrol tüketimi ve petrol bağımlı-
lığı her geçen gün daha da art-
maktadır.
4. Üretime yönelik politikalar
yerine rant ekonomisi uygulan-
maktadır. Özelleştirme vurgunu
ğu bilindiği halde, hâlâ IMF'den
çözüm beklenmektedir. Aslında
ülkemizi IMF'nin yönettiğini
söylemek abartılı sayılmamah-
dır.
8. Egemenlik aracımız olan
TL, dünyanın en değersiz parası
durumuna getirilmiş, dolar ve
mark ülkemiz para sistemine
egemen olmuştur.
9. Ülkemiz gerçeklerine, kay-
naklanna, halkm ve tüketicilerin
temel gereksinimlerine ve tüketi-
ci haklanna uygun bir sanayileş-
me, üretim, kalkınma politikalan
yerine belli bir azınlığa köşe dön-
aşanılan bu krizlerin bir nedeni,
ülkemizin de içinde bulunduğu
kapitalist ekonomik modelin dünya
çapında yaşadığı krizlerin ülkemize
yansımasından ve yansıtılmasından; bir
nedeni de ulkemizde uygulanmakta
olan, ülkemizin, halkımızın ve
tüketicilerin temel gereksinmelerine ve
evrensel tüketici haklanna uygun
olmayan, spekülatif, yanlış, çarpık, dışa
bağımlı, vurguncu ekonomik sistemden
kaynaklanmaktadır.
ülkemize ve halkımıza en az 30
milyar dolara mal olmuş iken hâ-
lâ en stratejik olan kamu kuruluş-
lannın özelleştirilmesinde ısrar
edilmektedir.
5. Ülkemiz bir vergi kaçakçılı-
ğı cenneti haline getirilmiştir.
6. Devlet bankalan ve devletin
bütçesi vurguncu ve soyguncula-
ra peşkeş çekihnektedir.
7. IMF politikalannm hiçbir
ülkeye ve ülkemize bugüne kadar
yarar sağlamadığı bir tarafa, iş-
sizliğe ve yoksulluğa neden oldu-
dünneye yönelik, yanlış, dışa ba-
ğımlı, spekülatif, rantçı ekono-
mik ve sanayileşme politikası uy-
gulanmaktadır.
10. Esasen ulusal anlamda ne
sanayileşme, ne enerji, ne ula-
şım, ne eğitim, ne sağhk, ne ta-
nm, ne para ne de ithalat politi-
kası uygulanmaktadır. Türkiye
her yönüyle artık dibe vurmuştur.
Krizden ve bunalımlardan çık-
manın yolu, toplumun tüm ke-
simlerinin demokratik katılımı
ve temsiliyeti ile oluşturulacak,
ülkemizin gerçeklerine ve kay-
naklanna dayalı, halkımızın ve
tüketicilerin temel gereksinimle-
rine ve tüketici haklanna uygun,
demokratik, ulusal bir üretim, sa-
nayileşme, kalkınma ve gelişme
politikalannın bir an önce uygu-
lamaya konulmasıdır.
Yerli kaynaklanmıza dayalı,
verimliliği ve tasarrufu esas alan
bir enerji üretim politikası, de-
miryollan, denizyollan ve toplu
taşımacıhğa gereken önemin ve-
rildiği entegre bir ulaşım politi-
kası uygulanmahdır.
Türkiye'de üretilebilecek ithal
tüketim mallan yerine, Türki-
ye'de üretilen, ancak kaliteli, sağ-
lıklı, güvenli ve ucuz yerli tüke-
tim mallan kullanımına yeniden
önem verilmeye başlanmalıdır.
Kamu kuruluşlannın özelleşti-
rilmesi vurgununa son verilerek
çalışanlann ve tüketicilerin yöne-
timde söz sahibi olacağı yeniden
bir yapılanmaya gidilmelidir.
Türk Lirası'na itiban yeniden
kazandınlmalıdır. Vergi adaleti
sağlanmah, vergi vermeyenler-
den verginin almabileceği etkin
bir vergi sistemi oluşturulmalıdır.
Işsizliği, yoksulluğu ve hayat pa-
hahlığuıı önleyecek etkin ekono-
mik kararlar alınmah, planlı böl-
gesel kalkınma politikalan etkin
bir şekilde uygulamaya konul-
malıdır.
IMF'nin dayatmalanna ve bel-
li bir azınlığın çıkarlanna yönelik
bir yönetim anlayışı yerine; ülke-
mizin, halkımızm ve tüketicilerin
çıkarlannı ön plana alan, katılım-
cı ve demokratik bir yönetim an-
layışının ulkemizde gerçekleş-
mesi krizden çıkma yollannm
çözümü için bir zorunluluk arz
etmektedir.
PERŞEMBE
ORHANBURSALI r
İyi ki Battık!
Böyle şey denir mi? Insan içinde yaşadığı ülke-
nin kötü duruma düşmesini ister mi?
Bazı ekonomistler ve siyasiler, "IMF, Merkez Ban-
kası'na ve ekonomi yönetimine biraz daha esnek
davranma şansı verseydi veya Merkez Bankası,
IMF'yi dinlemeyip para darlığını aşmak için hareke-
te geçseydi, son kriz atlatılabilirdi" diye krizin arka-
sından gözyaşı döküyorlar!
Ben zerre kadar dökmüyorum ve öyle düşünmü-
yorum.
Kimse ne kendini ne de ülkeyi aldatmamalı.
Doğruyu söylemeli.
Akacak kan damarda durmaz, hayati fonksiyon-
lannı yitiren ve yapay yaşatılan hasta kurtanlamaz,
batacak ekonomi de batar...
Aslında batması gereken, batması için siyasal ve
yapısal bütün koşullara sahip ekonominin geçici ve
yapay olarak kurtanlacak gibi olması, sağlıklı bir
Türkiye inşa etmenin önünde en büyük engel otur-
du.
Ülkemiz için çok yakın gelecekte, ama bu sefer
daha büyük, 19., 20., 21. ekonomik krizler patlaya-
bilirdi (Bu risk hâlâ var).
Bugünkü siyasi kadro, bugünkü siyasi yapı, bu-
günkü siyasi yapının tam denetiminde bir yağma ve
talan ekonomisi, daha bir süre Türkiye'yi oyalaya-
caktı, ayakta kalacaktı.
Şimdi değişti mi, diye sormayın.
En azından hepsi tartışılıyon "mihrabın hâlâ ye-
rinde duruyor" göründüğüne bakmayın.
Çok şey çökmüş durumda.
•••
Türkiye Cumhuriyeti, tarihinin en büyük ve en
uzun süreli siyasi komplosunu yaşadı.
Kalkınma planı rafa kaldınldı. DPTnin yaptığı kal-
kınma planlan uygulanmadı, ya "parasızlık"tan ya da
kasrüı olarak.
Siyasiler, bütçeyi "parasız" bıraktılar.
Bütçedeki parayı da istedikleri gibi harcadıtar...
"8eyaz Enerji"ye bakın...
VeTürkiye'nin gelirlerini bütçedışına, fonlarakay-
dırdılar ve yağmayı bu yolla daha sorunsuz-belasız,
kayıtsız-kuyutsuz sürdürdüler.
Yetmedi, devlet bankalannı ve bankalan da batır-
dılar.
Fonlarda ne kadar para kullandıklannı merak edi-
yordum, Tuncay Özkan dünkü yazısında (Milliyet)
bir rakam dillendirdi: 1971'den bugüne 161 milyar
dolar. Evet yanlış okumadınız, rakam da doğru, ha-
neler de doğru, paranın cinsi de doğru!
Bu rakamın yansı doğru olsa bile, nasıl bir srya-
set batağı içinde bulunduğumuzun tam bir resmi-
ni vermektedir.
Siyasetçiler, refahın ve uygariığın yanı başında
tam bir dördüncü dünya ekonomisi yaratmayı ba-
şardılar....
Ülkeyi ekonomik bakımdan tam bir istikrarsızlık
uçurumuna yuvariadılar.
Ülkeyi depolitize ettiler, yani aklı başında, dürüst,
düzgün insanlan ve parlak beyinleri siyasetin dışı-
na ittiler, siyasete sokmadılar, cazibesini yitiren si-
yaset, ikinci-üçüncü-dördüncü sınrftan insanlann
elinde kaldı.
Siyasette kan değişimi neredeyse sıfırlandı.
r
'
4
Başbakan Yardımcısı Mesut Yılmaz, "Beyaz
Enerji" operasyonu üzerine siyasileıi eleştiren ga-
zetecileri ve yazarlan hedef alarak özetle ne demiş-
ti, anımsayalım: "Amaçlan siyasetkunımunu ytprat-
mak..."
Siyasetin, siyasetçinin özel olarak yıpratılmaya
ihtiyacı mı var?
Ne o zaman vardı ne de şimdi var...
Bunu, kendileri zaten yıllardır yapıyoriar.
•••
Yılmaz bunu söylediği sırada da ekonomi aslın-
da batıktı da batmamış gibi, kurtulabilirmiş gibi du-
ruyordu!
Liderler, göğüsleri önde, kurtancı pozda dolaşı-
yorlardı (Hâlâ öyle değiller mi?!)
Birdenbire ekonominin aslında batmış olduğu an-
laşıldı.
Bana sorarsanız, battık mı, hayır henuz tam bat-
madık...
Siyaset, henüz "bizi mutlaka kurtaracaklardır" ha-
vasında.
Bu nedenle, yapıda ufak tefek düzeltmeler, minik
makyajiarla şu kısa dönemi atlatma çabası içinde-
ler.
Atlatabilirler mi?
Evet, bu tehlike var.
Ancak, eğer siyasi yapı değişmemekte direnirse,
ekonominin buna tepkisi hiper olacaktır.
Bugün değilse, ama yann mutlaka!
Türkiye, o kadar kaşarlanmış, katmerleşmiş çıkar
çevreleriyie, soygun ve talan düzeniyle o kadar sar-
maş dolaş ve örümcek sarmış ki, siyasette teme) tu-
tum değişmesi olmazsa, sanıyorum kurtulması
mümkün değil...
Tam dibe vurmadan...
obursali©bilimmerkezi.org.tr
Antonina {Turizm
KÜLTÜR TURLARI
17-18Mart
Gelibohı Yanmadası, Binncı Dünya Savaşı'nın geçüğı yerkrde
Sanat Tahhçısı Atilla Tan* rehberlığınde etkılcyıcı bir hafta
sonu gezisi...
24 - 25 Mart
Truva Assos Bergama
Sanat tanhçısı Atilla Tana rehberliğuıde mitolojilerin Anado-
lusu'nda bır hafla sonu kültür kaçamağı...
30 Mart - 1 Nısan
Priene, Milet, Didim Stratoniekea, Lagmıa, Alinda, Efet
Atilla Tuna ile arkeolojısı, tanhı ve efsaneleri ile Baü Anadolu...
HAFTA SONU GEZtLERİ:
17 Mart Cumartesi: Saraybarnu'ndan Kadırga'ya, Dr. Elmon
Hançer.
18 Mart Pazar: Bursa, Sanat Tanhçısı Atilla Tuna.
24 Mart Cumartesi: Fener, Balat, Ayvansaray, Sanat Tanhçısı
Atilla Tuna.
25 Mart Pazar: Arkeoloji Mflzesi, Ayasofya, Mozaik Mizesi,
thsan Tunay.
Rezervasyon: 0 212 - 292 28 74 - 75
TaâninZehkEtmeyin
Kalbinizi Kontrol Ettirin
TÜRKKALPVAKFI
19MaysCad.No:8Şişf/İ5tatul
Tefc (212) 212 07 07 (pbx) Faks (212) 212 68 35