16 Mayıs 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 15 MART 2001 PERŞEMBE 8 EKONOMIK BUNALIM KRİZDEN NASIL KURTULURUZ? Sendikalar, odalar ve sivil toplum kurulıışlannın temsilcileriyazdı YoksuDaştırma pn amı NAZIMALKAYÂ Eğitim-Sen Genel Basın Yayın Sekr. "Bu düzen hep böyle mi gidecek, pirelerfilleriyutacak..." OrhanVeli I V-J tısındayaşananCumhur- X S başkanı-Başbakan kav- gası hem siyasi, hem ekonomik kri- zin doruğa çıkmasında, bardaktaki son damlanın taşması anlamını taşı- maktadır. Başbakan da ilerleyen günlerde bunu açıkça ifade etmiştir. 57. hükümet tarafindan yaklaşık 2 yıldır uygulanan ve adına "istikrar programı" denilen bu yoksullaştır- ma ve talan programı, 22 Şubat ta- rihi itibanyla çökmüştür. Aslında çöken salt program değil, onun uy- gulayıcılan ve IMF mantığı ile ülke- yi yönetme anlayışıdır. Çöken; 12 Eylül'ün yararhğı baskıcı, korkuya ve soyguna dayalı sistemdir. Ekonomiyi yalnızca parasal prog- ramlarla düze çıkaracaklannı iddıa edenler, daha önce uyguladıklan 17 IMF programı gibi iflas etmişlerdir. Program enflasyonla mücadele adı altında emekçileri cendereye alma, yoksullaştırma ve soygundan başka bir anlam ifade etmemektedir. IMF'ye tesllm olmak Üretim artışım sağlayacak, gelir dağılımındaki çarpıklığı ve eşitsiz- liği giderecek, halkın refah düzeyi- ni yükseltecek, ulusal gelirin hak- kaniyetle paylaşımını sağlayacak yapısal çözümler yerine, IMF'den gelen borç paralarla ve IMF direk- tifleriyle ve IMF'ye teslim olarak ekonomiyi düze çıkaracaklannı sa- vunanlar; aynı Arjantin, Brezilya, Güney Kore, Endonezya, Şili örnek- lerinde olduğu gibi halkı yoksullaş- ürrna, bir avuç rantiyeciyi zenginleş- tirme operasyonunun yürütücüleri- dir. Sayın Başbakan bugün "Dalga- h döviz kuru ekonomiye cankkk ka- zuMtaracak" diye ifade ediyor. An- cak dün de "Ekonomikprogram de- $ştirihneden,kararlılıklauygulana- cakür" diyordu... Sormak gerekir kendisine, "dün dûndür bugün bu- gûndûr" diyen anlayışm yolundan mı gidiyor? Bunun anlamı şudur; 21 Şubat gü- nü 1. derecenin 4. kademesinde olan bir öğretmen 454 dolar alırken 22 Şubat sabahı maaşının yaklaşık 110 dolar azalarak 344 dolara düştüğü- nü görmüştür. Evet bu, cebimizden paranın bi- zim irademiz dışında alınması, ça- lınmasıdır. Bunun da adı "hırazhk programıdırr Emekçller kaybedtyor Birkonuyu ya da gerçekleri gözden kacırmanın en iyi yolu, o konuyu kar- maşık hale getirmektir. Her gün tele- vizyonlarda, gazetelerde izliyoruz. Borsa, endeks, faiz, repo, over night, kur vb. bir sürü teknik terim ortalıkta uçuşuyor. Gündelik ekmeğinin, aşı- nın, çocuğunun sütünün derdinde olanlar için, bu terimler hiçbir anlam ifade etmemektedir. Evetbu süreçte kaybedenler emek- çilerdir, yoksul ve daha da yoksullaş- nnlmak istenen halktır. Ancak kaza- nanlar kimlerdir? Bir avuç rantiyeci ve onun hizme- tindeki siyasetçiler değil midir? Dev- let Denetleme Kurulu'nun çalışunl- masına tepki gösterenler neyi gizle- mek istiyorlar? Burada bir araştırmaya dikkat çek- mek istiyorum. 28 Şubat günü Türki- ye Ekonomik ve Sosyal Etüdler Vak- n'nca (TESEV) yapılan araştırmanın sonuçlan gazetelerde yayımlandı. En gûvenilmez olan, en dürüst olmayan kesim "syasetçüer" grubu olarak sa- yılmaktadır. Dürüstlüğün "enfcm" ol- duğunu öğreten öğretmenler en dü- rüst kesim olarak görülürken siyaset- çilere verilen bu "güvenflmez grup ptyesi", aslında onlara verilen en gü- zel yanıt değil midir? Milyonlarca dolar görev zaran ol- duğu söylenen kamu bankalan, bu görev zaranna nasıl uğruyor? Eşe, dosta, yakınlanna ihale dağıtan, ucuz kredi veren hangi siyasiler denetle- meye karşı çıkıyorlar? Yolsuzlukla- nn, ekonomik ve siyasi krizin sorum- lusu iki-üç bürokrat mıdır? Araşnr- ma; aslında bunun yanıtını çok net olarak veriyor Siyasilerdir, siyasi ik- tidardır. Son yıllarda milyonlarca emekçi işinden oldu, fabrikalar kapandı, yok- sulluk neredeyse yüzde 80'lere ulaş- •Üretim artışını sağlayacak, gelir dağılımındaki çarpıklığı ve eşitsizliği giderecek, halkın refah düzeyini yükseltecek, ulusal gelirin hakkaniyetle paylaşımını sağlayacak yapısal çözümler yerine, IMF'den gelen borç paralarla ve IMF direktifleriyle ve IMF'ye teslim olarak ekonomiyi düze çıkaracaklannı savunanlar; aynı Arjantin, Brezilya, Güney Kore, Endonezya, Şili '• '• i" örneklerinde olduğu gibi halkı yoksullaştırma, bir avuç rantiyeciyi zenginleştirme tı. Bu durumda "hâlâ" kararlılıktan söz etmek, program uygulanacaktır demek, halkı daha da yoksullaştıraca- ğız demektir. Artık IMF sadece prog- ram dayatmıyor, artık Bakanlar Kuru- lu'na "bakan"da veriyor. Bu, teslimi- yetintescüidir... Arnk programı ile, bürosu ile, ba- kanı ile IMF, ülkemizin her köşesin- dedir. Yeni dönemin düyun-u umu- miyesi görev başındadır. Sorunlann çözümü, kişilere, kişile- operasyonunun yürütücüleridir. rin ilişki ve performansına indirgene- mez. Bundan önce de ^prensler" ge- tirilmişti, umut olarak insanlara su- nulmuştu ancak sonuç ortadadır. Çün- kü sorun yapısaldır ve çözüm emek- ten; işçiden, memurdan, küçük esnaf- dan ve çiftçiden yana eşitlikçi bir an- layışta yatmaktadır. Sorun asla kay- nak sorunu değildir. Kaynağın dagı- tımdaki tercih sorunudur. IMFprog- ramının yürütücüleri, programa kar- şı doğan tepkileri ise en sert biçimde basurmayayönelmektedir. 1 Arahk'ta insanca bir yaşam için, sefalet zam- mı değil, toplusözleşme ve grev hak- kı için, el konulan zorunlu tasarrufla- nmızın derhal ödenmesini istemek için, hizmet üretmeyerek alanlara çı- kan emekçilere sürgün ve cezalar ve- rümektedir. Işkolumuzda 80 bin öğ- retmene soruşturma açılması ve ceza verilmek istenmesi bile "istikrar programı'' yürütücülerinin antide- mokratik anlayışlannın hangi boyut- ta oldugunu göstermeye yetecektir. Baskılarla pohrikalannı sürdürenler, yamldıklannı ve bunun çözüm olma- dığını anlayacaklardır. Unutulmama- sı gereken milyonlarca insanın, açlı- ğına, işsizliğine ve gün geçtikçe kö- tüleşen yaşam koşullanna rağmen IMF programlannı yürütemeyecek- lerdir. Dünyanın hiçbir ülkesinde emekçüerin taleplerine kulak nkayan iktidarlar ayakta kalamamıştır. Son söz olarak yukanda andığım araştır- ma sonuçlan herkese, tüm kamuoyu- na çağn niteliğindedir. Yaşhya, gen- ce, işçiye, kadına, çocuğa, özellikle kundaktaki bebeğe çagndır. "Tanı bunlan, tanı da büyü... on- lar aşımıza, ekmeğimize göz koyan- lardm" KridlMFpoMkcısı\w\tttı SAMİEVREN Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu Gnl Bşk. Y asanan krizden çıkış için krizi yaratan politikalann açığa çıkması ve bu politikalardan vazgeçilmesi gerekir. Bugün artık toplumun önemli bir kesimi tarafindan kabul edilen ortak nokta, krizi IMF politikalannın yarattığıdır. Bu nedenle atılacak ilk adım, IMF'nin "istikrar'' adına uygulattığı ve bugün açık biçimde ortaya çıkan istikrarsızlık politikalanndan vazgeçilmesi, yapılan bütün anlaşmalann iptal edihnesidir. Çünkü IMF politikalan iflas etmiş ve ülkeyi de uçurumun eşiğine getirmiştir. Diğer yandan krizi yaratanlar bunun hesabım vermelidir. Uyguladıklan politikalann yanlışlığuu kamuoyunun önünde kabul etmelidir. Fatura bir-iki bürokrata çıkanlamaz. Sorun siyasal tercihtedir ve bu tercihi kullananlar da siyasi iktidardır. Siyasi iktidar tercihini IMF'den, büyük sermayeden yana yapmış; esnafa, çıftçiye, çalışanlara sırtını dönmüştür.Bunun yanında diğer temel sorun, kaynaklann esas olarak silahlanmaya ve faize aktanlmasıdır. Ülİce kaynaklan bir yandan iç ve dış borç ödemeleri adı altında bir avuç rantiyeye, diğer yandan aşın bir biçimde silah ahmlarma gitmektedir. Aynca yolsuzluk ekonomisi de üretmeden para kazanmanın, ekonomiden siyasete ve medyaya kadar bir dizi çıkar ilişkisinin yerleşmesine neden olmuştur. Kaynaklann gerek toplanmasında gerekse kullamlmasmdaki tercihler lira vergi ödemiştir. Bu rakamlara göre şirketler, çahştırdıklan işçiler kadar dahi vergi ödememiştir. Vergilerin önemli bir bölümü çalışanlardan toplanmakta, buna karşıhk, toplanan vergiler, kamusal yarar doğrultusunda kullanılmamaktadır. Sosyal • Krizi yaratanlar bunun hesabım vermelidir. Uyguladıklan politikalann yanlışhğını kamuoyunun önünde kabul etmelidir. Fatura bir-iki bürokrata çıkanlamaz. Sorun siyasal tercihtedir ve bu tercihi kullananlar da siyasi iktidardır. Siyasi iktidar tercihini IMF'den, büyük sermayeden yana yapmış; esnafa, çiftçiye, çalışanlara sırtını dönmüştür. Bunun yanında diğer temel sorun, kaynaklann esas olarak silahlanmaya ve faize aktanlmasıdır. değişmelidir. Gelirler Genel Müdürlüğü'nün verilerine göre: 383 bin 786 şirketin 1998 yılında ödediği vergi toplamı, geçici dahil sadece 819 trilyondur. Bu verginin 679 trilyon lirası 1448 şirketten almmıştır. Yani şirketlerin yüzde 99.6'lık bölümü, ayda sadece ortalama 30 milyon devlet tümüyle ortadan kaldınlmakta, eğitime, sağlığa ve yatınma aynlan çay her yıl azaltılmaktadır. Üretim ve istihdam durma noktasındadır. Eğer bugün sermaye üretimden kaçıyor ve daha kârlı bulduğu spekülatif alanlara yöneliyorsa üretim sıfır noktasına yaklaşır, işsizlik artar, üretken olmayan sermaye bütün kaynaklanmızı emer. Ki son yaşanan gelişmeler de buna işaret etmektedir. Artık ülkemız vergi kaçakçılan, hayali ıhracatçılar. spekülatif sermaye ve rantiye için bir cennet olmaktan çıkanlmahdır. Kayıt dışı ekonominin kayıt altma alınması önemlidir.Ücretlilerin gerçek geürleri sürekli düşmekte, gelir dağılımı iyice adaletsiz hale gelmektedir. Ekonominin canlanmasının da bir aracı olarak, ücretler gerçek enflasyon üzerinden yeniden belirlenmeli, kayıplar giderilmelidir. Yaşadığımız deneyimler bir kez daha göstermiştir ki, geçici. kısmi ve doğruluğu da tartışmalı olan önerilerle krizden çıkılamaz. Denetimsiz, kuralsız neo-liberal ekonomik politikalar bir kez daha iflas etmiştir. Dolayısıyla sistemi bir bütün olarak ele almak gerekmektedir. Ve tekrar vurgulamak isterim ki; ekonomide, siyasette ve yaşamuı her alanında köklü bir demokratikleşme yönelimi olmaz ise bu knzler çok daha sık ve şiddetli bir biçimde yaşanmaya devam edecektir. Politikalann belirlenmesinde, mutlaka emek örgütleri ile görüşühneli ve emek örgütlerinin istemleri dikkate ahnmalıdır. Fatura hep halkaTURHANÇAKAR Tüketici Haklan Der. Gen.Bşk. U lkemiz çok uzun yülar- dan beri zaman zaman büyük ekonomik krizler- le birlikte (örneğin 1973 ve 1979 petrol krizleri, 24 Ocak 1980 eko- nomik kararlan, 1994'teki 5 Ni- san ekonomik kararlan, 19 Şubat 2001 krizi gibi) sürekli bir ekono- mik bunalım ve bundan kaynakla- nan sosyal ve siyasal bunalımlar yaşamaktadır. Ulkemizde yaşanılan bu krizle- rin bir nedeni, ülkemizin de için- de bulunduğu kapitalist ekonomik modelin dünya çapmda yaşadığı krizlerin ülkemize yansımasından ve yansıtıbnasmdan; bir nedeni de ulkemizde uygulanmakta olan, ül- kemizin, halkımızm ve tüketicile- rin temel gereksinmelerine ve ev- rensel tüketici haklanna uygun ol- mayan, spekülatif, yanlış, çarpık, dışa bağımlı. vurguncu ekonomik sistemden kaynaklanmaktadır. Nedense, bu krizlerin farurası hep halka, memurlara, işçilere, tüketi- cilere, küçük esnafa ve dar gelirli- lere çıkanhnaktadn-. Knzler sürekli olarak halkın ve tüketicilerin ezici bir çoğunluğu- na yönelik yoksulluk, işsizlik, pa- halüık, sağlıksızlık, egitimsizlik, gözyaşı ve intiharlara neden ol- maktadır. Çok küçük bir kesim ise bu krizden dolayı daha da zengın ohnakta ve palazlanmaktadır. Yanlış ekonomik polltlkalara şu örnekleri vereblllrlz: 1. Ülkemiz kaynaklanna daya- lı olmayan yanlış enerji politika- lan nedeniyle bugün ulkemizde tüketilen enerjinin başta petrol, taşkömürü, doğalgaz olmak üze- re yüzde 65'ini ithal etmekteyiz. 2.2000 yılmda ulkemizde üre- tilebilecek 7.3 milyon dolarlık başta işlenmiş ve işlenmemiş ta- nm ürünü olmak üzere ve bir kıs- mı da lüks tüketim maddesi olan tüketim malı ithal edihniştir. 3. Karayollanna dayalı yanlış ulaştırma politikalan nedeniyle petrol tüketimi ve petrol bağımlı- lığı her geçen gün daha da art- maktadır. 4. Üretime yönelik politikalar yerine rant ekonomisi uygulan- maktadır. Özelleştirme vurgunu ğu bilindiği halde, hâlâ IMF'den çözüm beklenmektedir. Aslında ülkemizi IMF'nin yönettiğini söylemek abartılı sayılmamah- dır. 8. Egemenlik aracımız olan TL, dünyanın en değersiz parası durumuna getirilmiş, dolar ve mark ülkemiz para sistemine egemen olmuştur. 9. Ülkemiz gerçeklerine, kay- naklanna, halkm ve tüketicilerin temel gereksinimlerine ve tüketi- ci haklanna uygun bir sanayileş- me, üretim, kalkınma politikalan yerine belli bir azınlığa köşe dön- aşanılan bu krizlerin bir nedeni, ülkemizin de içinde bulunduğu kapitalist ekonomik modelin dünya çapında yaşadığı krizlerin ülkemize yansımasından ve yansıtılmasından; bir nedeni de ulkemizde uygulanmakta olan, ülkemizin, halkımızın ve tüketicilerin temel gereksinmelerine ve evrensel tüketici haklanna uygun olmayan, spekülatif, yanlış, çarpık, dışa bağımlı, vurguncu ekonomik sistemden kaynaklanmaktadır. ülkemize ve halkımıza en az 30 milyar dolara mal olmuş iken hâ- lâ en stratejik olan kamu kuruluş- lannın özelleştirilmesinde ısrar edilmektedir. 5. Ülkemiz bir vergi kaçakçılı- ğı cenneti haline getirilmiştir. 6. Devlet bankalan ve devletin bütçesi vurguncu ve soyguncula- ra peşkeş çekihnektedir. 7. IMF politikalannm hiçbir ülkeye ve ülkemize bugüne kadar yarar sağlamadığı bir tarafa, iş- sizliğe ve yoksulluğa neden oldu- dünneye yönelik, yanlış, dışa ba- ğımlı, spekülatif, rantçı ekono- mik ve sanayileşme politikası uy- gulanmaktadır. 10. Esasen ulusal anlamda ne sanayileşme, ne enerji, ne ula- şım, ne eğitim, ne sağhk, ne ta- nm, ne para ne de ithalat politi- kası uygulanmaktadır. Türkiye her yönüyle artık dibe vurmuştur. Krizden ve bunalımlardan çık- manın yolu, toplumun tüm ke- simlerinin demokratik katılımı ve temsiliyeti ile oluşturulacak, ülkemizin gerçeklerine ve kay- naklanna dayalı, halkımızın ve tüketicilerin temel gereksinimle- rine ve tüketici haklanna uygun, demokratik, ulusal bir üretim, sa- nayileşme, kalkınma ve gelişme politikalannın bir an önce uygu- lamaya konulmasıdır. Yerli kaynaklanmıza dayalı, verimliliği ve tasarrufu esas alan bir enerji üretim politikası, de- miryollan, denizyollan ve toplu taşımacıhğa gereken önemin ve- rildiği entegre bir ulaşım politi- kası uygulanmahdır. Türkiye'de üretilebilecek ithal tüketim mallan yerine, Türki- ye'de üretilen, ancak kaliteli, sağ- lıklı, güvenli ve ucuz yerli tüke- tim mallan kullanımına yeniden önem verilmeye başlanmalıdır. Kamu kuruluşlannın özelleşti- rilmesi vurgununa son verilerek çalışanlann ve tüketicilerin yöne- timde söz sahibi olacağı yeniden bir yapılanmaya gidilmelidir. Türk Lirası'na itiban yeniden kazandınlmalıdır. Vergi adaleti sağlanmah, vergi vermeyenler- den verginin almabileceği etkin bir vergi sistemi oluşturulmalıdır. Işsizliği, yoksulluğu ve hayat pa- hahlığuıı önleyecek etkin ekono- mik kararlar alınmah, planlı böl- gesel kalkınma politikalan etkin bir şekilde uygulamaya konul- malıdır. IMF'nin dayatmalanna ve bel- li bir azınlığın çıkarlanna yönelik bir yönetim anlayışı yerine; ülke- mizin, halkımızm ve tüketicilerin çıkarlannı ön plana alan, katılım- cı ve demokratik bir yönetim an- layışının ulkemizde gerçekleş- mesi krizden çıkma yollannm çözümü için bir zorunluluk arz etmektedir. PERŞEMBE ORHANBURSALI r İyi ki Battık! Böyle şey denir mi? Insan içinde yaşadığı ülke- nin kötü duruma düşmesini ister mi? Bazı ekonomistler ve siyasiler, "IMF, Merkez Ban- kası'na ve ekonomi yönetimine biraz daha esnek davranma şansı verseydi veya Merkez Bankası, IMF'yi dinlemeyip para darlığını aşmak için hareke- te geçseydi, son kriz atlatılabilirdi" diye krizin arka- sından gözyaşı döküyorlar! Ben zerre kadar dökmüyorum ve öyle düşünmü- yorum. Kimse ne kendini ne de ülkeyi aldatmamalı. Doğruyu söylemeli. Akacak kan damarda durmaz, hayati fonksiyon- lannı yitiren ve yapay yaşatılan hasta kurtanlamaz, batacak ekonomi de batar... Aslında batması gereken, batması için siyasal ve yapısal bütün koşullara sahip ekonominin geçici ve yapay olarak kurtanlacak gibi olması, sağlıklı bir Türkiye inşa etmenin önünde en büyük engel otur- du. Ülkemiz için çok yakın gelecekte, ama bu sefer daha büyük, 19., 20., 21. ekonomik krizler patlaya- bilirdi (Bu risk hâlâ var). Bugünkü siyasi kadro, bugünkü siyasi yapı, bu- günkü siyasi yapının tam denetiminde bir yağma ve talan ekonomisi, daha bir süre Türkiye'yi oyalaya- caktı, ayakta kalacaktı. Şimdi değişti mi, diye sormayın. En azından hepsi tartışılıyon "mihrabın hâlâ ye- rinde duruyor" göründüğüne bakmayın. Çok şey çökmüş durumda. ••• Türkiye Cumhuriyeti, tarihinin en büyük ve en uzun süreli siyasi komplosunu yaşadı. Kalkınma planı rafa kaldınldı. DPTnin yaptığı kal- kınma planlan uygulanmadı, ya "parasızlık"tan ya da kasrüı olarak. Siyasiler, bütçeyi "parasız" bıraktılar. Bütçedeki parayı da istedikleri gibi harcadıtar... "8eyaz Enerji"ye bakın... VeTürkiye'nin gelirlerini bütçedışına, fonlarakay- dırdılar ve yağmayı bu yolla daha sorunsuz-belasız, kayıtsız-kuyutsuz sürdürdüler. Yetmedi, devlet bankalannı ve bankalan da batır- dılar. Fonlarda ne kadar para kullandıklannı merak edi- yordum, Tuncay Özkan dünkü yazısında (Milliyet) bir rakam dillendirdi: 1971'den bugüne 161 milyar dolar. Evet yanlış okumadınız, rakam da doğru, ha- neler de doğru, paranın cinsi de doğru! Bu rakamın yansı doğru olsa bile, nasıl bir srya- set batağı içinde bulunduğumuzun tam bir resmi- ni vermektedir. Siyasetçiler, refahın ve uygariığın yanı başında tam bir dördüncü dünya ekonomisi yaratmayı ba- şardılar.... Ülkeyi ekonomik bakımdan tam bir istikrarsızlık uçurumuna yuvariadılar. Ülkeyi depolitize ettiler, yani aklı başında, dürüst, düzgün insanlan ve parlak beyinleri siyasetin dışı- na ittiler, siyasete sokmadılar, cazibesini yitiren si- yaset, ikinci-üçüncü-dördüncü sınrftan insanlann elinde kaldı. Siyasette kan değişimi neredeyse sıfırlandı. r ' 4 Başbakan Yardımcısı Mesut Yılmaz, "Beyaz Enerji" operasyonu üzerine siyasileıi eleştiren ga- zetecileri ve yazarlan hedef alarak özetle ne demiş- ti, anımsayalım: "Amaçlan siyasetkunımunu ytprat- mak..." Siyasetin, siyasetçinin özel olarak yıpratılmaya ihtiyacı mı var? Ne o zaman vardı ne de şimdi var... Bunu, kendileri zaten yıllardır yapıyoriar. ••• Yılmaz bunu söylediği sırada da ekonomi aslın- da batıktı da batmamış gibi, kurtulabilirmiş gibi du- ruyordu! Liderler, göğüsleri önde, kurtancı pozda dolaşı- yorlardı (Hâlâ öyle değiller mi?!) Birdenbire ekonominin aslında batmış olduğu an- laşıldı. Bana sorarsanız, battık mı, hayır henuz tam bat- madık... Siyaset, henüz "bizi mutlaka kurtaracaklardır" ha- vasında. Bu nedenle, yapıda ufak tefek düzeltmeler, minik makyajiarla şu kısa dönemi atlatma çabası içinde- ler. Atlatabilirler mi? Evet, bu tehlike var. Ancak, eğer siyasi yapı değişmemekte direnirse, ekonominin buna tepkisi hiper olacaktır. Bugün değilse, ama yann mutlaka! Türkiye, o kadar kaşarlanmış, katmerleşmiş çıkar çevreleriyie, soygun ve talan düzeniyle o kadar sar- maş dolaş ve örümcek sarmış ki, siyasette teme) tu- tum değişmesi olmazsa, sanıyorum kurtulması mümkün değil... Tam dibe vurmadan... obursali©bilimmerkezi.org.tr Antonina {Turizm KÜLTÜR TURLARI 17-18Mart Gelibohı Yanmadası, Binncı Dünya Savaşı'nın geçüğı yerkrde Sanat Tahhçısı Atilla Tan* rehberlığınde etkılcyıcı bir hafta sonu gezisi... 24 - 25 Mart Truva Assos Bergama Sanat tanhçısı Atilla Tana rehberliğuıde mitolojilerin Anado- lusu'nda bır hafla sonu kültür kaçamağı... 30 Mart - 1 Nısan Priene, Milet, Didim Stratoniekea, Lagmıa, Alinda, Efet Atilla Tuna ile arkeolojısı, tanhı ve efsaneleri ile Baü Anadolu... HAFTA SONU GEZtLERİ: 17 Mart Cumartesi: Saraybarnu'ndan Kadırga'ya, Dr. Elmon Hançer. 18 Mart Pazar: Bursa, Sanat Tanhçısı Atilla Tuna. 24 Mart Cumartesi: Fener, Balat, Ayvansaray, Sanat Tanhçısı Atilla Tuna. 25 Mart Pazar: Arkeoloji Mflzesi, Ayasofya, Mozaik Mizesi, thsan Tunay. Rezervasyon: 0 212 - 292 28 74 - 75 TaâninZehkEtmeyin Kalbinizi Kontrol Ettirin TÜRKKALPVAKFI 19MaysCad.No:8Şişf/İ5tatul Tefc (212) 212 07 07 (pbx) Faks (212) 212 68 35
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle