16 Mayıs 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
15 MART 2001 PERŞEMBE CUMHURİYET SAYFA l L J 1 \ [email protected] 15 HAYATIN ÖTE YAKASI FERİDUN ANDAÇ Aııtoıı Her ömrün neşe ve keder çağlan vardır. Za- man sarkacında gidip gelen anlann dur durak bilmeyen yanlanndan bakınca bunlan göre- biliriz. öyle diyorum da; bizde, bu görme duygu- sunu oluşturanın ne olduğunu yer yer düşün- düğûmü söylemeliyim sizlere. Gerçi, o çağlann bir ana, bir döneme ait ol- duğunu biliriz bilmesine de; gelip durduğu- muz yerden bakmaya yönelince, bunlann hep ötelerde olduğu / kaldığı duygusıma kaptın- nz kendimizi. Hiç yaşanmamış, anımsanma- mış zaman parçasıymışçasına bakadururuz gene de. Bir avunuş; kim bilir, belki de bir sığınış- tır! O neşe ve keder çağlan ancak geçip gidin- ce, dönülûp bakıldığında, hayatımızda bir iz / bir yer olduklannı gösterirler bize. Zamanın aralığından bazı bazı o anlara dönüşlerimiz ise; "neşenin kederden daha çok cesaret istediğT duygusıma kendimizi kaptırmamızdan olabi- lir, diye düşünüyorum. ••• Okuduğumuz kıtaplar, yüzleştiğimiz yazar- lar da öyle değil midir? O duygu atmosferi- nin örülmesinde paylan yok mudur onlann? Bende, "artık her gûn bir Çehov öyküsü okıunah" düşüncesını oluşturan o günlere uzanınca; bir an, yaşanılan şu zamanın dur- duğunu, Çehov'la, sankı her zaman birlikte ol- muşum duygusunu bana veren parçalanmış za- man dilimlerine döndüğümü hissederim. Bemm Çehov'la her dem süren ömrüm, ne- şe ve keder çağlanmın hem tamğı hem de yur- dudur. ••• Bir kent düşünün: On bir ay kışı, bir ay da yazı olan. Yollanndaki her adımnmzda bahar düşlerini yaşadığınız, kar sesini dinleyerek bir kitaba gömüldüğünûz, uzayan kış gecele- rinin düş yorumcusu kesildiğiniz bir kent.. Sizi o duygularm / düşüncelerin gezgini kı- lan bir yazann kitabıdır cebinizdeki sıcaklık, ötekinde ise kavnılmuş leblebilerin parmak uçlannıza dokunan ısısı... Oturacak, soluk ala- cak bir yer istemeden yol alırsınız o satırlann arasında dolaşarak. "Bir Taşraunın Öykü- sü"nün Poloznev'iyle taşrayı solursunuz bir an. îçinizde, "bütün taşra kentleri böyledir'' duygusu... Insanlan, mekânlan, ilişkileri, so- kaİdanyla... Yer yer Dıranas'ın şiirıni çağnş- tıran bir evreninkıpırtısıdır yaşadığınız: "Kar- dn'yağanüstOnüzegeceden", bırezgi gibı ge- lip geçer, ilkten. Ya sonrası? Çehov, bu kar kentinden geçmiş, bu insan- lan anlatmış sanırsuuz. Hüznü, ironiyi, acıyı, neşe ve keder çağlarını, insan sıcaklığını... In- sanlık durumunu öykülerinde bütûn boyutla- nyla yansıtan Çehov'la, onun anlatı dünyası- na yaİun bir atmosferde tanışmak anlamlı ol- malıydı. 'la her zaman... ••• . O, bir yanıyla bir yazann toplumdaki yan- sıtıcı bilinç durumunu eşsiz güzelhkte ortaya koyarken; öte yamyla da öykünûn yazınsal bır tür olarak biçimlenmesine de katkıda bulunur. Edebiyat, geçmişin yeniden yorumunu su- nar bize. Çehov'un bugûne taşıdığı bellek bu açıdan önemlidir. Biz, öyküyle dünün bugüne yansılanru / etkilerini de görebiliriz. Daha doğ- rusu, Çehov öyküsü bunu göstermiştir. O çağlar ki; hiç kurtulamadığımız, hep bi- zimle olan, bizi var edenlerdir. Çehov, anım- sayışın ve unutuşun belleğini sunarken o çağ- lan aydınlatır biraz da. • * • Işte her kitabı okumanın bir çağı / dönemi olduğu kadar; bazı yazarlarla yüzleşmenin de bir mevsimi vardır ömrünüzde. Bunun neşe ve keder çağlannızın içinde yer almış olması- m ise önemlice bir denk düşme anı diye nite- lendirmek gerekir, diye düşünüyorum. Her kar sesi nasıi ki beni DostdyevsfcFye 1 ğö- türüyorsa; bir ormanın ıssızlığma yakın duran evimızin insanlanm anımsadıkça Hamsun'u, kalbimin delicoş günlenne uzanınca Martin Eden'ı, panayır şenliklerinde Zoşçenko'yu, kar altındaki ömrün kederli bakışlanna tutu- lunca da Çehov'u anımsıyorum. Çehov... Onca yokluğa, yoksunluğa karşın ha- yatın yaşamaya, tek kurtuluşun çahşmaya da- yalı olduğunu hatırlatır; bir bellek sunar bize: • Edebiyat, geçmişin yeniden yorumunu sunar. Çehov'un bugüne taşıdığı bellek bu açıdan önemlidir. Anımsayışın ve unutuşun belleğini sunarken o çağlan aydınlatır. hayata, insana, sevgiye, aşka, mutsuzluğun kış- lanna. sevinç ve keder çağlanna.. Işte bundandır benim her dem Çehov'la yol- culugum. Öykünün, görme duygumuzu geliştiren bir yanı olduğunu hissettiren biridir o. Onun yaz- dıklanndan bize yansıyanlan, bizden hayata dö- nük ıpiltıleri görebilmek için her gün, ama her gün bir Çehov öyküsü okuyorum yıllardır. O unutulmaz çocukluk yurdundaki anlann Çehov için bir başlama noktası olduğunu, bil- mem söylemeye gerek var mı artık! O ivmedir ki, hayatın birçok alanında size bir şeyler taşımıştır. ••• MehmetOzgüTün Rusça çevirisiyle sekiz cilt- te sunulan Çehov'un Bütün Öyküleri, bu duy- gumuzu günbegün gelıştırebılecek bir birikim olarak dunıyor karşımızda. Bibnem, farkında mısınız?! Peki, yıllardır kıtabevi raflannda du- ran HenriTroyat'nınÇehov'unun... Ya YeniBu- hinmuş Hikâyeler'in... ZeK Başümar'ın o gü- zelim inceleme kitabımn belki de hiçbir zaman farkında olmadık! Her gün bir Çehov öyküsü okumak bizi bel- leğe, hayatın sırlanna, insan sıcaklığının özü- ne döndürür. Orada daha farklı kanallara doğ- ru yol alabileceğimiz bir bakışı da bizlere su- nar. Öyleyse, her gün bu şenliği yaşamaktan mah- nım etmeyin kendinizı. OKURKEN ALTI ÇIZİLENLER "Çünkü insamn bütün hayatı, açhğı, soğuğu, hakareti, yoksulluğu hissetmekten ve ölüm karşısında Hamletvari bir korku duymaktan başka bir şey değiîdir. Bütûn hayat bu duygulardadtr: Ondan usanç getirebilir, ondan tiksinebilirsin ama, onu hiçbir zaman küçümseyemezsin! " Çehov /Altıncı Koğuş. "Küçücûk hikâyelerinizle, şu uyumuş can çekişen hayatı, Allah belasım versin o hayatın, can çekişen hayatı uyandırmakla pek büyük bir iş yapmış oluyorsunuz." GorkL "Gerçek kuruntusu Çehov'da tastamam. Metinleri, stereoskop etkisi yaratıyor. Sözcükleri adeta gelişigüzel havayafirlatıyor, ama bir izlenimci ressam gibi, firça vuruşlanyla olağanüstü sonuçlar eldeediyor." Tolstoy. O K U M A ÖNERİLERİ * Anton Çehov, Bütün Öyküler (1880 -1900), 8 Cilt, Türkçesi: Mehmet Özgül, 2000, Cem Yayınevi * Anton Çehov, Yeni Bulunmuş Hikâyeler, Haz.: Peter Constantine, 1999, Yapı Kredi Yay., 152 s. * Henri Troyat, Çehov: Yaşarnı / Sanatı, Çev.: Vedat Günyol, 1987, Ada Yay.. 392 s. * Rene Nemirovsky, Bir Yazann Romanı /A. Çehov'un Yaşam Öyküsü, Çev.: Oktay Akbal, 1987, Cem Yay., 158 s. * Zeki Baştımar, Çehov: Hayatı ve Sanat Hikâyesi, 1960, Yenigün Yay., 122 s. * Maksim Gorfâ - Anton Çehov, Yazışmalar, 1966, Çev.: Z Zühre Hkgelen, Yanh Yay., 72 s. BELLEK KUTUSU "Yeni yazmaya başlayan yazarlar şöyle yapmalıdır: (Hikâyeyi) ortadan ikiye bölün ve ilk hsmım kopanp atın. (...) Okur, yazann açıklaması olmadan, hikâyenin gidişinden, hşüerin konuşmalanndan, davranışlanndan neden söz edildiğini anlasın." Çehov -s a '. K Memet GürelVnin büyük boyutlu resimleri ve desenleripazar kaygısı taşımıyor ent insanının trajik yaşamıÖZLEMALTUNOK Memet Güreli, Atatürk Kültür Merkezi'ndeki sergisınde resimlerini sokaktaki, yani dışardaki, aynı za- manda yaşamın dışında kalmış in- sanlan, sanat yaşamındaki kendi du- ruşuyla birleştırerek çok anlamlı 'Dışardaki' başlığı altında topluyor . Memet Güreli, 'dışardaki' biri ola- rak özgürleştirdiği resimleriyle re- sim üzerine bir tartışmayı da bera- berinde getirmek ıstiyor. -Resimlerinizin büyük boyutlu <A- ması size ne gibi özgürlükler getir- di? MEMET GÜRELİ - Resımde bü- yük boyutlar tercih etmemın sebe- bi; boyutu, belki görsel etkiyi arttı- ran bir etmen olarak görmem olabi- lir. Pazar kaygıst taşımadan istedi- ğim boyutlarda çahşabilme özgür- lüğü, daha rahat ve heyecan verici olduğu gibi çalışma sırasında, vücu- dun devreye girmesi jestüel, olabil- diğince özgür, coşkun davranmama olanak sağlıyor. Büyük boyutta bi- çim, renk kontrolü elbette güçlük- ler banndınyor. Ancak, bu sorun ahşkanlıga ve form tutmaya bağlı ola- rak aşılabiliyor. - Desen, resminizde önendi bir ze- min oluşturuyor. Sergjde yer alan desen çahşmalan, büyük bovTidu re- snnlerinizk birlikte sergflenirken na- sdbirbirtikteliksözkonusuoldu? GÜRELİ-Desen, özellikle forma dayalı bir resim dilinde çok önemli tabiı. Figür resminde deseni temel altyapı ve konstrüksiyon olarak gö- rüyorum. Aynca desen başlı başma bir ifade biçimi olarak da kendi ken- dine yeten bir anlatım dili. Her ne kadar bizde bu şekilde algılanmasa da Batı'da desen, çoğu sanatçının başlı başma tercih ettiği, aynı za- manda pazar ve koleksiyon bağla- mında da önemli. Sergide yer alan entsel doneler, resmimin ana unsurlarını oluşturuyor. Muazzam bir değişimin yaşandığı, dinamik, aynı zamanda kaotik bir ortamda, imge bombardımam altındaki insanlann haleti ruhiyeleri, temel problemim.' tuvaller ve desenler, hem içerik ola- rak hem de görsel olarak ilişkili. Kı- mileri, söz konusu tuvallerin ön es- kizi olmakla birlikte tek başma bir desen çalışması olarak değerlendi- rilebilirken, kimileri de bağımsız üretihııiş işler. - Zeynep Rona sizin için "Onun adına bugüne kadar pek sık rastlan- mamasuun nedeni Memet'in iyi öğ- rendiği bir ifade tarzını, böyle bir or- tam içinde, kendismi belki biraz ge- ri hıtarak, ama sapmadan, rutarh bir çizgi sürdürmesidir'' diyor. Bu me- safeli dunışun gerekçeleri ve içinde banndırdığı eleştiriler nelerdir? I- Bilindiği üzere 80'ü ve 9O'lı yıllarda sanat ortamma ege- men olan tuval dışında farklı anla- tımlann tercih edüir ohnası', bu or- tama mesafeli durmamın gerekçe- lennden biri. Aynca pazar, kurum- lar ve bu bağlamda ilişkiler, dışm- da kalmak tercih ettiğim ve özenle korumak istediğim bir durum. Çün- kü ülkemizde son on beş - yirmi yıl- dır oluşan ve canlanmış gibi görü- nen sanat pazannın sağlıksız ve çar- pık oluşu, bilinen bir olgu olarak benim tercihimi belirledi. 'Dışarda- ki' olmam, benim hareket alanımı ge- nişleterek beni özgür kılıyor. - Kent insanmın sorunlarnu ele ahrken karanhk bir tabionun orta- ya çıküğını söyleyebilir miyiz? Sizce, kent insanının ve vaşamının açmaz- lan nelerdir? GÜRELİ - Istanbul gibi büyük bir metropolde yaşayan genç bir sanat- çı olarak beni etkileyen kentsel do- neler, resmimin ana unsurlarını oluş- turuyor. Muazzam bir değişimin ya- şandığı, dinamik, aynı zamanda ka- otik bir ortamda, imge bombardıma- nı altındaki insanlann haleti ruhiye- leri, benim temel problemim. Yani özetle, kentli insanla ilgileniyorum, temalanmı yalnızlaşan kent insa- nından alıyorum. Ancak kompozis- yonuma aldığım bu figürler ve me- kân öğeleri, benim için resimsel bir eleman olarak aynı zamanda bir araç- tır. Edip Cansever'in dediği gibi 'Tann öklü, hepimiz tann kaldık'. Ütopyalann ve büyük önermelerin bittiği bir çağ yaşıyoruz. Tedirgin, güvensiz, inançsız, iletişimsiz ruh ha- li, dolayısıyla gardını alarak yaşama durumu, bir de bunlara eklemlenen kentsel sorunlar, yaşamsal bir aç- maz olarak önümüzde duruyor. Bu trajik varoluş biçimi çağnnızın nev- rotik kişiliğini oluşturuyor. Yaşadı- ğımız ülke, yaşadığımız kent ve nev- rozlanmızı bilerek bu durumu ken- dimizce üretime dönüştürerek sam- nm biraz nefes alacak alanlar aça- biliriz kendimize. ODAK NOKTASI AHMET CEMAL İçimden Tarih Yazmak Geldi de... Mustafa Kemal'in yerii malı haftalannın kutlan- dığı, yeni cumhuriyetin Türfc ürası'nın pek çok ya- bancı paradan değerii olduğu bağımsız Türkiye'sin- den, dolar bağımlısı Türkiye'ye. Mustafa Kemal'in "fikri hür, vicdanı hür" nesille- rinden, okullannda felsefe tartışan liselilere baa mü- dürierce iyi gözle bakılmadığı Türkiye'ye. Mustafa Kemal'in laik Türkiye Cumhuriyeti'nden, sözde din uğruna sokaklannı ve alanlannı işken- ceyle öldürülmüş hayvanlann kanına boğan, kimi üni- versıtelerinın irtica yüzünden kapatılması gündeme gelmiş, iki binli yıllann başındaki Türkiye'ye. Mustafa Kemal'in "milli" bankalannın kuruluşuy- laövündüğüTürkiye'sinden, kimi bankalannın ülke- yi ve halkı soyup soğana çevirdiği Türkiye'ye. Mustafa Kemal'in yoksul, ama onuriu Türkiye'sin- den, yöneticilerinin süper güçlerin başındakilerden telefon aldıklannda neredeyse bayram ettikleri Tür- kiye'ye. Mustafa Kemal'in köylüyü efendi sayan Türki- ye'sinden, tanmının köküne kibrit suyunun ekildiği Türkiye'ye. Mustafa Kemal'in Türkiye olarak uygarlaşma ide- alini öngördüğü bir Türkiye'den, "KüçükAmerika ol- ma" düşünün onursuzluğuna sürüklenen bir Türki- ye'ye. Mustafa Kemal'in öğretmenleri kutsal saydığı bir Türkiye'den, öğretmenlerin çalışırken de, emekli ol- duktan sonra da ancak yoksulluğa layık görüldük- leri bir Türkiye'ye. Mustafa Kemal'in Avrupa'ya boyun eğdirdiği Lo- zan'ından, Avrupa kapılannda sürekli beklemeye alınan, vatandaşlannın "vizesiz" pasaportla nere- deyse hiçbir ülkeye adım atamadıklan, uluslararası sözleşmelerie kazandtğı haklan bile karşı tarafa doğ- ru dürüst kabul ettiremeyen bir Türkiye'ye. Mustafa Kemal'in Türk Tarih Kurumu'na temel olan anlayışından, kendi tarihinin belgelerini kendt- ni uluslararası platformlarda savunmak için bile de- ğeriendırebılmekten ve okuyabılmekten aciz bir Tür- kiye'ye. Mustafa Kemal'in Türk Dil Kurumu'na temel olan anlayışından, yanlış kullanımlar yüzünden anadilini neredeyse yitirme noktasına gelmiş bir Türkiye'ye. Mustafa Kemal'in öz kültürel kimliğini her şeyin üzerinde tuttuğu, variık koşulu saydığı bir Türki- ye'den, "küreselleşme" adı attında kültürel kimliği- ni neredeyse yitirmeye zorianan bir Türkiye'ye. Mustafa Kemal'in, o zamanın yoksul sayılabile- cek koşullanna rağmen her alanda kalkınan Türki- ye'sinden, iki binli yıllann başında, tüm kalkınması ve ekonomik yapısı zirvelerdeki bir ağız dalaşıyla bir günde duran, yer yer de çöken bir Türkiye'ye. Mustafa Kemal'in "Sanatı olmayan bir milletin hayat damarianndan biri eksik demektir" ilkesiyle, gerçek sanatı egemen kılmak istediği bir ülkeden, sanat eğitimi veren okullannda sanatın düşünce dü- zeyinde tartışılmadığı, uygulamada da bayağılığın ve ı Jcalitesizliğin sanat diye pnm yaptığı bir Türkiye'ye. Mustafa Kemal'in Cumhuriyet'ı gençlığe emanet ettiği Türkiye'den, her rejim bunalımında gençliğin potansiyel suçlu sayıldığı bir Türkiye'ye. Mustafa Kemal'in, öğrenimlerinin sonuna vardık- lannda bir an önce ülke hizmetine koşmak için sa- bırsızlanan, o ülkede kendilerine yer bulacaklann- dan kuşku duymayan gençterinin Türkiye'sinden, üni- versite son sınrfa geldiklerinde ondan sonra ne ola- cağının karabasanlannı yaşayan gençlerin Türki- ye'sine. Evet, dediğım gibi, bugünlerde içimden hep bi- raz da tarih yazmak geliyor... Ama içimden gelenler, bununla sınırlı kalmıyor. ömeğin içimden, şöyle sormak da geliyor: Eşi dünya tarihinde görülmemiş bir Istiklâl Harbi'nin ve bir Işık-Adam'ın gerçekleştirdiği, inanılmaz devrim- lerin ardından bu ülkenin yazgısı, böylesi bir yalan ve ihanet bataklığı mı olmalıydı? Bizler, Mustafa Kemal'i ve sonrastnı gerçekten aynı ülkede ve aynı tarih içerisinde mi yaşadık? e-posta: ahmetcemalfâ superonline.com [email protected] Tekin Yaymevi'nin saMbi Kemal Karatekin yaşanum yitirdi • Kûttür Servisi - Geçirdiği beyin kanamasımn ardından bir süredir International Hospital'da tedavi gören Tekin Yaymevi'nin sahibi ve kurucusu Kemal Karatekin önceki gece yaşanum yitirdi. 76 yaşında aramızdan aynlan Karatekin'in cenazesi, yann Yeşilyurt Camii'nde kılınacak öğle namazının ardından toprağa verilecek. 1925 yılında Makedonya'nın Ştip kentinde doğan Kemal Karatekin, 1959 yılında Türkiye'ye göç etti. 1962 yılmda da Tekin Yayınevi'ni kurdu. Roman, hikâye, araştmnâ, belgesel, tarih, inceleme, biyografî, deneme, psikoloji, oyun, şiir, tez, anı, makale ve ekonomi türünde kitaplann yayımı ve dağıtımı işini sürdürdü.Tekin Yayınevi, bugüne kadar Doğan Avcıoğlu, Yaşar Kemal, Orhan Kemal, Uğur Mumcu, Kemal Tahir, Aziz Nesin, Necati Cumah, Yalçm Küçük, H. Izzettin Dinamo, Halit Çelenk ve Bülent Ecevit gibi pek çok yazann 350'ye yakm kitabını yayımladı. BUGÜN • IŞSANAT'ta saat 19.30'da 'Hanım Yorumculardan Hanım Bestekâıiar' ısımli revnak izlenebilir. (316 00 00) • AKSANAT'ta saat 12.30'da 'Leyla Gencer'e Saygı Etkmüği-r videodan gösterilecek. Saat 18.30'da Kerem Saltuk'un 'Montreal'de Dört Mevsim' isimli dia gösterisi izlenebilir. (252 35 00) • BABYLON'da saat 21,30'da Laurent De Wilde'uı konseri izlenebilir. (292 73 68)
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle