Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
3 ŞUBAT 2001 CUMARTESİ CUMHURİYET SAYFA
17
Bilmece
bildirmece
Kördüğümleri kesen kılıcı
döner bıçağına
dönüştürülen imparator
kimdir? (Iskender.)
Yedi nüfuslu haneye üç
buçuk tayının yeteceğine,
pirelerin filleri yutacağına
tanık olamayan komutanın
adı nedir? (Hannibal.)
Sermayenin
küreselleştiğini, ulusal
sınırların emekçi
garibanlara kaldığını
göremeyen yurtseveri
tanıyor musunuz?
(Garibaldi.)
Bağımsızlığın pörsümüş
portakalla eşdeğer
tutulduğu döneme
yetişemeyen başkanın
adını verebilir misiniz?
(VVashington.)
Son soaı:
Yolsuzlukta dünya
dördüncüsü olan, gelir
dağılımı bozukluğunda ilk
25'e giren mutluluk ülkesi
hangisidir? (Serbülend
Mesut Devlet.)
ISIK KAVSl
"Beyaz Enerii" operas-
yonuyla sektördeki "özel-
leştirmelenn mercek altına
alındığı besbelli. Özelleştir-
melerle ilgili hazırlanan sözleşmelerin,
kamusal ve ulusal çıkarlar açısından bir-
çok sakat hüküm içerdiği de malum. Bu
sözleşmelerin birbölümünün çeşitli ulus-
lararası kuruluşların istemleri, kimi za-
man "direktife" dönüştürülen önerileriy-
le gerçekleştiğini de herkes biliyor.
Oyleyse, DGM Savcısı Talat Şalk'ın
bu çok kapsamlı sonjşturmada kimi ulus-
lararası kuruluşlardan da belge isteme-
si neden yadırganıyor ki?
Emekli yargıç, Ankara Barosu avukat-
lanndan Ahmet Akgül. sorunun yanıtı-
nın "Çıkar Amaçlı Suç örgütleriyle Mü-
cadele Vasas;"nda bulunabileceğini söy-
lüyor ve yasanın genel gerekçesinden
bir bölüm okuyor:
"...örgütlü suçlaria genel ceza hukuku
ve usulü kurallan ve devletin mutat teş-
kilatı ile mûcadelenin çok zor olduğu ve
hatta bazen olanaksızbulunduğu, yaban-
cı ülkelerin geçirdikleri deneyimlersonu-
cu anfaşılmışbr. Bu suçlann failleri elde et-
tikleri büyûk çıkarian da kullanarak, yaka-
Savcının trol yetkisilanmamak için her türlü yola başvurmak-
ta, kolluğu çürütmekte, zabıtanın sahibi
olduğu bütün teknik araçlann da fazlasın-
dan yaraıianabilmektedir. Batılı hukuk-
çular, örgütlü suçlann fail, şerik, delil ve
emarelerinin meydana çıkanlmalannın
çok zor olduğunu ifade etmekte ve do-
layısıyla istisnai birtakım araştırma usul-
lerinin tesisini, görevlilere yeni yetkiler
verilrpssini sağlayan hüküm ve esaslann
tespit edilmemesi halinde hiçbirnetice alı-
namayacağını ifade etmektedirter. Bu ne-
denle örgütlü suçlann fail ve şeriklerinin,
bunlara yataklık edenlerin, işlenen suç-
lara ait delil ve emarelehn ele geçirilme-
si ve tespitleh bakımlanndan etkin yeni
kurum ve araçlar, yetkiler tesisi suretiyle
suçla mücadelede göreyli olanlara olanak
sağlanması uygun görülmüştür."
Yasa, "yeniyetkiler" de beliriemiş. Ör-
neğin, genel gerekçede, savcılığa veri-
len soruşturma tedbir ve esaslan arasın-
da "suç işlediklerinden kuşku duyulanla-
ra ilişkin resmi ve özel kayıtlann ve bilgi-
sayar içeriklerinin ince-
lenmesi" yetkisi de sa-
yılryor.
Şuçlulann yakaJanma-
sı için "trol (deniz dibini tarayan ağ) yön-
temi'ne göndermede bulunulan yasa-
nın bir madde gerekçesinde de şöyle de-
niyor
"Kanunda öngörülen suç ve delillerini
ortaya çıkarmak için şüphelilere ilişkin
yer, kuruluş, çevre ve kurumlardakihertür-
lü resmi veya özelkayıtlarla bilgisayar ve-
rilerini bu suçlan kovuşturmakla görevli
olanlar inceleyebileceklerdir."
Ahmet Akgül, yasaya ve gerekçelerine
bakarak şu yorumu yapıyor "DGM Sav-
cısı Talat Şalk, soruşturmasını yürütebil-
mek için her türlü kuruluştan bilgi ve bel-
ge isteyebilir. IMF, Dünya Bankası ve AB
Temsilciliği'nden belge ve bilgi istemesi,
savcının yasal görevi gereğidir, yadır-
ganacak hiçbir yanı yoktur."
Olayda yadırganacak tek yan var, o da
kimi "işadamlan" ile birlikte Başbakan'ın
veiktidann, *Seyaz£her;/"operasyonunun
başlangıcından bu yana süren huzursuz-
luğu... Her nedense soruşturmanın içeriği
ile değil de yöntemiyle yakından ilgililer...
Kültür-Sen'in, eski Devlet Tiyatro-
lan (DT) Genel Müdürü Lemi Bil-
gin'in 1999'da görevinden alınma-
sına karşı çıkan bildirgeye irnza ve-
ren bakanlık çalışanlannın çeşitli bas-
kılarla karşılaştıkiarına ilişkin açıkla-
malanna değindiğimiz yazımıza çe-
şitli tepkiler geldi.
Kültür-Sen'in açıklamasında bas-
kı ve sürgüne uğradığı savlanan ki-
mi isimlerin, başka nedenlere bağlı
olarak görev yerierinin değiştirildiği,
kimi isimlerin ise ceza almadığını ak-
taranlar oldu. Kültür-Sen yöneticile-
ri Sait Durukan ile Ertuğrul Özba-
ki, "Devlet Tıyatrolan Genel Müdü-
Çıkarılması gereken ders
rü'nün adalete hesap vermek için
görevden aynldığı güne kadaryaşa-
nanlara ve diğer kurumlardaki kıyım
ve cezalara ilgisiz kalan sendikamız
genel merkez yöneticilerinin bir kıs-
rpının, bugün yönetim kurullannın
üyeleri olduğumuz ve bu nedenle
cezaya uğramadığımız halde ve bil-
gimiz dışında isimlerimizi de vererek
böyle bir açıklamaya kalkmalan çok
şaşırtıcıdır" deme gereği duydular.
Konunun bu yanı bir tarafa; ge-
çen hafta başında yapılan Devlet Ti-
yatrolan Sanatçılan Derneği'nin (DE-
TİS) Genel Kurulu'na sunulan çalış-
ma raporunun, şu anda tutuklu bu-
lunan eski DT Genel Müdürü Rah-
mi Dilligil döneminde sanatçılar, ça-
lışanlar ve tiyatro üzerindeki baskı-
ları belgeleme açısından dikkat çe-
kici bir metin olduğu söyienebilir.
Drnin, insanı erdemli, ahlaklı, öz-
gür ve uygar kılan sanatın ışığını Ana-
dolu'ya taşımak için var olduğu be-
lirtilen DETİS raporunda, tiyatronun
ancak "özerk, özgürvedemokratik"
ortamlarda yapılacağının altı çizili-
yor ve yaşananlardan çıkanlması ge-
reken ders özetleniyor
"Devlet Tıyatrolan gibi büyük ve
köklü bir sanat işliğinde, sanatın is-
terieri ve de sanatçılann eğilimieri
yok sayılarak kültür bakanlannın si-
yasiya da kişisel tercihleri doğrultu-
sunda yaptıklan atamalarla, Bu son
deneyde de görüldüğü gibi ancak
hüsrana uğranır, yanm yüzyıllık onur-
lugeçmişe dayalı gelecek karartılmış
olur. Buna da hangi mevkide olursa
olsun hiç kimsenin hakkı yoktur. Bi-
ze göre, kurum daha fazla yıpratıl-
madan önlem alınmalıdır."
ISSIZ ODA YAZILARI
VEDAT ÖZDEMİROĞLU ~
Öteki Globalizm!
Eskiden "fukara edebiyatı"
derlerdi...
Şimdi "garibanizm" diyor-
lar!..
Yükselen değetiere tutkun-
laşmış "trend kafası" kendi
gibi olmayanı tanımlamak da
değil, aşağılamak istiyor. Yok-
sulluktan bahsetmek, onla-
rın gözünde "demode!" Oy-
sa bu ideoloji sahiplerinin, bu
kalemlerin neredeyse tarfıa-
mı solculuktan, yani serma-
yeye karşı emeğin gücünü ve
mazlumların dayanışmasını
savunan dünya görüşünden
gelen "sosyalisteskileri". Evet,
çağ değişti, ama bunlar de-
ğişmedi. Bunlar yozlaştı. Yok-
sulun yoksulluğunu dile ge-
tirmek, yeni dünya düzeni öl-
çütlerine göre "out". Oysa,
yoksulluk var. Dünyaya ba-
kışlarında kaybettikleri vic-
dani mevziler ve kazandıkla-
n parayla ölçülen kıymetler,
onlan sadece acımasızlaştır-
mıyor, aynı zamanda; kitlele-
rin yoksulluğu için kafa yoran,
gönülden üzülen ve bütün
çarpıklıkları aşmak için sa-
dece insana inanan, çünkü
insanoğlunun mağaralardan
bugüne akılla, dayanışmayla
geldiğini bilen anlayışa karşı
bir çeşit kıskançlığa, tuhaf bir
öfkeye itiyor.
Yoksulun yoksulluğunu di-
le getiren adamın derdi ne?
Onca istatistik yorumunu,
teorisyen alıntısını, diyalek-
tik çarpıklıkları niçin kafasın-
da taşıyor ve köşesine yan-
sıtıyor? Bundan beklentisi
ne?
Daha çok para mı?
Daha çok şöhret mi?
Ne?
Amacı ne garibanistin?
Aylaklığı ve lumpenliği sa-
vunmak gibi gösteriyorlar.
Avantacılığı, hazırcılığı, tem-
bellik mafyasını desteklemek
sonucuna vanyorlar. İnsanoğ-
lunun zavallılığına, bu zaval-
lılığı oluşturan koşullara, bu
koşullan ayakta tutanlara kar-
şı kalplerindeki mertıametle
beyinlerindeki bilinci harman-
layıp, tek derdi "insanın in-
san gibi yaşaması" olan "mad-
deci gönül adamlannı" para-
lize ediyorlar.
Çünkü Marksizm, uzun so-
luk istiyor.
Dünyayı anlamaya çalışır-
ken; hiçbir sermaye grubu-
nun, hiçbir patronun, hiçbir
reklam şirketinin, hiçbir tica-
ri realitinin gölgesini taşıma-
malıdır düşünen insan.
Hele bir de mesleği yazar-
lıksa.
Marksist anlayış; evrenin,
doğanın ve de toplumun de-
ğişkenliğini insanoğlunun
beynine armağan ediyor.
Dikkat edin; yenilik düşkü-
nü gibi görünenler, globaliz-
min erdemlerinden bahse-
denler ve değişmeyi savu-
nanlar, aslında statükocu.
Dertleri, dünyanın da, ülkenin
de bugün var olan durumu-
nu vebununla birlikte kendi
statülerini korumak.
Onlar sağcı!
Ve bundan utanıyoriar.
Duruşları için binbir tanım
düşünüyorlar, göstergebili-
min en naif terimlerini kulla-
nıyorlar ve beyin fırtınası yap-
tıklannı sanıyorlar.
Yaptıklan "beyincik melte-
m/"dir!
Güce tapan beynin fırtına-
sından ne olur? Sorun ne olur-
sa olsun, konu ne olursa ol-
sun, sen gücü savunacaksın
ey globalist!
Mazlumluğun adını gariba-
nizm koyarak üstelik!
Senin globalizmin senmaye-
nin arsız para dolaşımından
ibaret; oysa "dünyanın bütün
işçilerini" bütünleşmeye ça-
ğırdı çok daha önce ilerici
globalizm!
Senin globalizmin, Ameri-
kan gazetelerindeki zekice
formatlanmış ekonomik ön-
görüleri birkaç gün geriden
takip etmekle sınıriı.
Oysa açiıktan ölen çocuk-
lar var dünyada.
Sen demode desen de var.
Sen değişim adı altında
yozlaşıp duyarsızlaştın diye ne
yapalım, vaz mı geçelim aç-
iıktan ölen çocuklar için ka-
rınca kararınca uğraşmak-
tan?
Ne yapalım, garibanist ol-
mayalım da, güce tapan mı
olalım? Profesyonel taklalar
mı atalım?
Dinozor diyorsunuz! "Ay-
dınlanma insanı insanlaştınr"
demek dinozorluksa, dino-
zoruz!
Popülist diyorsunuz! "Kit-
leler sadece karnını doyur-
mak için yaşamasın, hayatbir
keredir ve insan gibiyaşanma-
sı gerekir" demek popülizm-
se, popülistiz!
Entel diyorsunuz! "özgür-
ce düşünmek ve aklın bağım-
sızlığı, insanın en büyük ser-
vetidir" demek entellikse, en-
teliz!
Ve "Gerçek globalizm, aç-
iıktan çocuklann ölmediği bir
dünyayı özlemektir" demek
garibanizmse, garibanistiz!
Ya siz nesiniz?..
Yorumsuz
Gıpta etmedim desem, yalan olur!
Galatasaray dünyanın birinci takım»,
bizim Beşiktaş 44. sırada Fenerbahçe ise 196.
olabilmiş. Kupada F.Bahçe-G.Saray eşleşmesi
üzerine, Leman'dan arkadaşım, çizer ve hasta
G.S.'li Suat Özkan'tn yorumunu aynen
aktanyorum: "Fener'i bir güzel yenelim de, dûz
hesap 200. olsunlar bari!"
TavuMar aç,
insanlar aç, niye?
Bolu'da tavukçuluk yapan şir-
ketler sıkıntıya girmiş, tavuklar ile
tavuklan yetiştirmekleyükümlü köy-
lüler açlıkla karşı karşıya kalmış...
Olacağı buydu zaten...
SonyıllardaTarım Bakanlıgı, libe-
ralleşme adına sözleşmeli çiftçiliği
özendiriyor. Sözleşmeli çiftçilik ya
da yetiştiricilik denen şey, bir tür
çağdaş serfiik...
Modele göre, tavukçuluk yapan
şirket, yetiştiriciye 50 tane civciv
teslim ediyor ve "Bunlan büyüt, bi-
ze ver" diyor. Yanlış anlaşılmasın,
"yetiştirici" civcivleri piliç yapma
sürecinde "üretici" konumunda de-
ğil. Bir tür şirket taşeronu. Yemde,
ilaçta, veterinerfik hizmetlerinde vs.
tümüyle şirkete bağımlı. Yemi, ila-
cı, şunu bunu hep şirketten almak
zorunda. Bu yöntemde zarara uğ-
rama tehlikesi ise tümüyle sözleş-
meli yetiştiricinin omuzlarına yük-
leniyor. Sözgelimi aldığı civcivler,
yetiştirme sürecinde verdiği onca
emeğe karşılık ölmüşse, elinde pi-
liç kalmadığından, yetiştirici şirket-
ten beş kuruş bile alamıyor.
Bolu ve çevresinde yaşananlar,
göklere çıkanlan, tanm ve hayvan-
cılıkta kurtuluş" gibi gösterilen
"sözleşmeli çiftçilikya da sözleşme-
li yetiştiricilik" yönteminin yanlışlı-
ğını kanıtladı. Birbirine zincirteme
bağlı sistemde, şirketler zor duru-
ma düşünce tavuklar aç kaldı. Çün-
kü şirket, yetiştiriciye tavuklar için
"yem" veremedi. Sonuçta, şirkete
her anlamda tümüyle bağımlı hale
getirilen tavuk yetiştiricisi yüzlerce
aile de civcivlerle, tavuklarla biriik-
te aç kalma noktasına geldi.
Insanıyla, hayvanıyla tüm canlı-
lan açlık noktasına getirme bece-
risini gösterenlere gelince... Onlar,
üretim ilişkilerinde de ortaçağı hort-
latmada ısrarlılar.
KİM KİME DUM DUMA BEHİÇAK behicak@turk.net
ÇlZGlLtK KÂMİL MASARACI
HARBİ SEMİH POROY semihporoy@yahoo.com
KiHLKIHL.(Cirj.'
• • « p ?
KEDÎ LEVO AfitüKA
TARİHTE BUGÜN MÜMTAZARIKAN 3Şubat
ZM/'R YÖLCUGEMfS/BAmöR
19S?'De BUSÛH, *İXUİH' YOUUl GEiAİSİ,
AÇJtUAHtnenA "HOWELL L/KES'AOU BIR ABP Şİt£-
BİYLE ÇAKPfÇAZAtL OtTTr. -2*4 VOLCOYIA iSTANgUL.'-
PAAI YOLA ÇJKAN GBMİ, İ2MİR. LİMAUIUA AlTl UİL
U2AKUKTA KA2AYA UGZUYOe&U. Şİt-EP, YOLCU
GEMİSİNS SANCfiK. YAMNMU BOOOSLA/UA
ÇAKPMtŞ V£ ON M07İS Ge*l/ÇV£7e Biü YASA
AÇMKÇTf. ANCAK, İZMİR 'İN HEMBN SU AUP
SATMAMASt İÇİAI AVRJLMAMIŞ, ONU SfS Bfc
YEtZE İTtREK. KAGAyA OTV<*TMUÇTV.
ÇAÜPMAA//AI eTKİS/YCB S/JB. YOL&J !/£" İ&
SEMici ÖLMÛÇ, P<6e&ıe& tut/emeıtf*tçv>-
İ9SSTE ALMAA/VA'OA İNÇA eDiLEN İZMİR
SAATTE f6StoTC HtZ. YAPfYO<SJXJ..
GÖRÜŞ
EMİN GÜRSES
'Savaşan Kardeşler
Çetesi'ne Direnmek
Ekonomik, siyasal, toplumsal sıkıntılann yoğun ola-
rak yaşandığı her dönemde gelişmiş zengin Batılı ül-
keler, direnemeyeceğini düşünerek Türkiye gibi ülke-
lere dayatmalara girişmek için kollannı sıvarlar. Bu ko-
nuda AB olmadan Türkiye'nin geleceğinin karanlık ola-
cağını öne süren Avrupa severierin desteğini alırlar ço-
ğunlukla. Benzeri durumlara Kurtuluş Savaşı dönemin-
de de rastlanmış, Mustafa Kemal bunları "kurtuluş
yolu ararken Ingiltere, Fransa, Italya gibi büyük devlet-
leri gücendirmemek için çaba harcayanlar" olarak ta-
nımlamıştır. Mustafa Kemal, emperyalist devletlere kar-
ş.ı bu tutumu "beceriksizlik" olarak nitelendirmektedir.
Ulkemizi kendi ayaklan üzerinde tutmak görevini üst-
lenen bazı siyasiler-bürokratlann beceriksizliği ülkeyi em-
peryaiizme karşı zayıf düşürmektedir.
16 Mart 1920'de Istanbul'u işgal eden emperyalist
Ingiltere, Fransa ve Italya temsilcilerini protesto eden
Mustafa Kemal, bu işgali "tarihin bugüne kadarkaydet-
mediğibirsuikast" olarak nitelendirmiş ve "Vılsonpren-
siplerine göre düzenlenmiş birateşkes anlaşması ile ulu-
sumuzu savunma araçlanndan mahrum etmek gibi bir
düzene dayanılarakyapıldığını" ifade etmekteydi. Em-
peryalizm o gün bugündür insanilik maskesi altında
prensipler üreterek Türkiye gibi ülkelere yüklenmekte-
dir.
Yıllardır biriken sorunlan çözmek için çaba gösteren
ve Gaffar Okkan ve arkadaşlanna saldınyı sistemsel
boyutta ele alan Tantan gibi millicilerin çabalannı men-
faatleri sekteye uğrayanlann her alandaki engelleme gi-
rişimleri sürerken, bu gelişmelerden cesaret alan de-
ğişik gruplar sorunlanna çözüm bulabilmenin yollannı
aramaya koyulmuşlardır. Izmit'te esnaf, sorunlannı çöz-
mek için "Kent Merkezi Tîcari Dayanışma Demeği" kur-
muş, sorunlannı çözmek için çaba göstermekte. Ela-
zığ Emniyet Müdürü Feyzullah Arslan, Türkiye'nin ba-
şına bela olan kuralsızltğın bir sonucu olarak ülkeye yük-
sek bir maddi-/ manevi maliyet getiren trafik kazalan-
nın nedenlerini araştırmış ve sorunlan çözme çabası içe-
risine girmiştir. Bu tür yerel düzeyde çare arama çaba-
lan Kurtuluş Savaşı günlerindeki değişik dayanışma gi-
rişimlerini çağnştınyor. Bu arada Kafkasya'da etkinlik
saölama hesaplan sonucu Fransa'da alınan karara kar-
şı Türkiye Ermenileri Patrikliği'nin ne yapılması gerek-
tiği konusunda çabalan sürerken Daşnakçılar arasın-
da patriğe karşı tehdit sesleri yükseliyor. Diğer tarafın-
dan stratejik bor madenlerini özelleştireceğim diye di-
reten bir siyasi otorite, satarak, geçmişin biriken sıkın-
tılannı aşacağını sanırken Ali Haydar Veziroğlu, Fran-
sa'ya anlayacağı dilden bir cevapla millici birtavır ser-
gileyerek örnek olmaya çalışıyor.
Fransa'nın Ankara Büyükelçisi Garcia, salı günkü
açıklamasında "AP'nin aldığı karan Tün\ hükümeti pro-
testo etmedi" diyor. Demek ki Ankara'nın tepki göster-
memesi ve emperyalizmin olmayan sağduyusuna gü-
venmesi yağmacılara olumsuz mesajlar veriyor. Anka-
ra'nın Fransız şirketlerine karşı aldığı tavırdan rahatsız
olan 'Savaşan Kardeşler Çetesi'nn bazı üyelerinden An-
kara'ya karşı "Gümrük Bihiği Anlaşması'nı ihlal etme"
uyansı gelmeye başladı. Iftira ve serbest piyasa soy-
gunculuğu serbest, buna direnmek yasak AB'nin uy-
gariık anlayışında.
Bu ülkede emperyalizmin diye bir kavrama inanma-
yan, serbest piyasa soygunculuğundan medet uman,
emperyalist devletlere yağcılığı cüzi ücretle, bazen de
bedava yapmaktan gurur duyan, Batı deyince akıllan-
na Tann gelen bazı profeşörler, bu gelişmelere ne di-
.yor acaba? Bu ütkenin bilimini Batı dillerine endeksle-
yen bu kişiler, Batılı bir dille yazı yazmayanlan ciddiye^'
bile almayacak kadar Türkçe düşmanıdırlar.
Savaşan Kardeşler Çetesi'nin egemen olduğu Batı
sisteminden gelecek tehlikeler bitmemiştir. Montre-
al'den Dr. Aydın Yurtçu, soykınm iddiasının öncülüğü-
nü yapan Daşnakçılann 2015 yılına göre hazırlık yap-
tıklan konusunda uyanyor. Bu konuda Bilal Şimşir gi-
bi uzmanlann çalışmalanna. Akarcalı gibi siyasilerin ça-
balanna ve Çölasan gibi gazeteci-yazarlann konuyu sü-
reklı gündemde tutarak halkı uyanık tutma uğraşısına
ihtiyaç vardır.
Ingiliz gazetesi "The Independenfm ve yazariann-
dan Robert Fisk'in bilinen Türk düşmanlığı yanında,
"The Guardian" gazetesinde Julia Pascal'ın Türk düş-
manı ve yalanlaria dolu bir makalesine Londra'daki bir
Kıbrıs Türkleri kuruluşu olan "Turkish Cypriot Net-
work"ter\ Serhan Mehmet tarihsel kaynaklan göste-
rerek son derece yararlı bir cevap yazdı. Bu tür kuru-
luşlara destek vermeliyiz. Ayrıca Prof. Justine
McCarthy'nin Londra Üniversitesi, SOAS'ta yaptığı bir
konuşmada, bütün bu yalanlann Ingiliz "Savaş Propa-
ganda Bürosu" tarafından (2 Eylül 1914'te kuruldu) ya-
yıldığını ifade etmesi ve iddialan o dönemdeki yayın-
larla çürütmesi ise çok önemli. Kaynak toplamada bu
çevrelerie dayanışmaya gidilmelidir.
Bütün bunlann yanında siyasi otorite, Savaşan Kar-
deşler Çetesi'nin saldınlanna direnebilmek için içeride
dayanışrnayı ve ayaklanmız üzerine sağlam basmayı sağ-
layacak tedbirlere öncelik vermelidir. En acil yapılma-
sı gereken ise stratejik alanlarda özelleştirme dur-
durularak, sanayici-ihracatçı-üretici üçlüsüne özel des-
tek vermenin yollannı aramaktır.
E-mail: emingursesta yahoo.com
Fax:0212 513 85 95
BULMACA SEDAT YAŞAYAN
1 2 3 4SOLDANSAĞA:
1/ Vücutta
stres, ilrihap ve
alerji gibi du-
rumlarda açığa
çıkan organik
madde. 2/ Kaz
Dağı'nın antik
dönemlerdeki
adı... Batıede-
biyatma özgü
bir şiir türü. 3/
Kedi ya da kö-
peğin ön aya- 9
ğı... Üstü top-
rakJa örtülü saman yı-
ğını. 4/Korunmakiçin
bir yere bırakılan eş- 2
ya... Küçükmağara. 5/ 3
Tırüllan aşınarak yü- 4
zeyi düzleşmiş taşıt İas- 5
tikleri için kullanılan 5
sözcük. 6/ Bizmut ele-
mentininsimgesi...Bu- 1
laşıcı ve öldürücü bir
hastalık. 7/Yeniçeri kış-
lası... Gümüş parlaklığında bir element. 8/ Bir kömür
cinsi... Eski dilde su. 9/ Bir nota... Tekme.
YUKAMDAN AŞAĞIYA:
1/ Bir dairesel koni ile bu koninin iki yansını da ke-
sen.bir düzlemin arakesiti olan iki kollu açık egri. 2/
Ölüm cezası... Şırnak'ın bir ilçesi. 3/ Eskiden türlü eş-
ya ve öteberihin satıldığı çarşı ya da pazar yerine ve-
rilen ad... Temel, esas. 4/ Gözü kapalı inanılan düşün-
ce; dogma. 5/ Avrupa Birliği'nin kısa yazılışı... Sıca-
ğa ve soğuğa karşı dayanıklılığı kükürtle arttınlmış ka-
uçuk. 6/ Anlayış. 7/ Uluslararası Çalışma Örgütü'nün
simgesi... fatlı bir çörek. 8/"Yunus —": Gazeteci ve
yazanmız... tskambillerle oynanan bir oyun. 9/ Duyar-
sızlığı, düşüncesizliği, yersiz ve klncı konuşmalany-
la çevresindekileri rahatsız eden kimse.