24 Kasım 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
27 ŞUBAT 2001 S A U CUMHURfYET SAYFA ÇEVRE Mumcu, turiztn tesislerinin imarkoşuUarutı beliriemede 'tekkarar verici'olntakistiyorDUZYAZI Turizm merkezierine aitimar yetkilerindeki tfim kısıtlamalar kalkuıca, oteüer beüdde sarayiann arkasına değil 'önüne' bile yapdabUecek. işahlık yasasıOKTAYEKİNCİ Turizm Bakanı Erkan Mumcu da söylemiyle uygulaması "farkh" olan politikacılar kervanında yerini alıyor. Aylardır hemen her firsatta "Tu- rizm BakanlığTna gerek olmadığınr ve tunzm hızmetlennın "Bakanhk bûrokrasisinden kurtanlması* gerek- tiğinı söyleyerek medyada öne çıkan Mumcu, şimdi de bunun "tam tersi- ni" öngören yasa teklifleriyle gün- demde... Turizm Bakanlığı 'ndan Baş- bakanlığa ve dığer bakanlıklara "gö- rûş ve katkT için göndenlen yenı ya- sa tasanlannda, Turizm Bakanlığı'nın kapatılması ya da "etidsinin azaJüJ- ması" bir yana, yürürlükteki yasalar- da bulunan eleştirikonusu yetkilerbi- fc a dahadagückndiritiyor.'' Özellikle 2634 sayılı Türizmi Teşvik Kanunu'ndaki yine yıllardır eleştiri A nayasanın geçici 15. maddesini engellediği için hukuka aykın imar yetkileri iptal /\ edilemeyen Turizmi Teşvik Yasası'nda, bu yetkilcrin tümüyle Turizm Bakanlığı - / A tarafindan kullanılmasını düzenleyen değişiklik tasansı hazırlandı. Bakan Erkan Mumcu'nun 'ivedi görüş' istemiyle bakanlıklara gönderdiği tasan, 'ayncalıklı imar kararlannnı' çok daha "özgürce" verilebilmesini öngörüyor. konusu olan "Turizm Merkezkrinde Ayncahkh İmar Haklan** konusunda ise Erkan Mumcu'nun önerdiği tasa- n. "Bavındırhk Bakanlığı yeddlerini deortadan kakhrarak, tek karar veri- dniıı Turizm Bakanhğı olmasun" ön- görüyor... 12 Eylül hukukuna kattr Türkiye'de, özellikle 1980 sonra- sında hızlanan "Turizm tesisleri için oiağan dışı imar izmkri" uygulaması. hukuksal dayanağını, bır "12 Eylül dö- nemT düzenlemesi olan 2634 sayılı Turizmi Teşvik Yasası'ndan alıyor... Anayasanın Kasım 1982'deki ka- bulünden önce, 12 Mart 1982'de yü- rürlüğe girerek "anayasasız bir yasa" şeklinde mevzuatta yerini alan 2634 sayılı kanunun, yine anayasanın 12 Eylül kararlanna "yargıiama yasağT getiren geçici 15. maddesi yüzünden anayasaya aykınhğı ileri sürülerek da- va açılıp iptal ettirilmesi mümkün ol- madı. Böylece, anayasanın birçok mad- desiyle çelişen: "Turizmmerkezittan edilen yerierde imar yetkilerinin Tu- rizm Bakanhğı karan ve Baymdırhk Bakanhğı onayı ile re'sen kuHanıhna- sı" kurah, imar-koruma-çevre ve planlama ilkelerine "uyuhnadan" ya- pılaşma hakkı kullanmak ısteyen gi- nşimcilere "ayncahkh olanaklar" sağlanması yönünde sıyasi iktidarlar- ca 15 yıldır uygulandı. Bu uygulamalarda ıse îstanbul'da- ki Park OteL Conrad, Gökkafes gibi ünlü örneklerin yanı sıra, özellikle Ege ve Akdeniz kıyılanndaki SÎT'le- ri, ormanlan, koylan ve vasıflı tanm alanlan ile muz bahçelerini "turizm merkezT denilerek yağmalayan çok sayıda "tarih ve doğa düsmanı" tesi- Öncelikli konular belirlendi Çevre için AB 'ye uyum düzenlemeleri rürkiye'nin AB'ye uyum sürecinde öncelikli olarak komisyonlann gündeminde bulunan taslak Çevre Yasası'nın gözden geçirilerek ivedilikle yûrûrlüğe konması gerektiği vurgulandı. ASUMAN ABAaOĞLU tZMİR - AB'ye aday ülke statüsündeki Türki- ye'nin, AB politikalan ve hukuku ile uyum sağlama sürecinde çevre alanında da ele alması gereken ko- nular bulunduğuna dikkat çekildi. Bu çerçevede TBMM komisyonlannın gündeminde bulunan tas- lak Çevre Yasası'nın AB ile uyum sürecinin gerek- lerini yerine getırmek üzere yeniden gözden ge- çirilerek ivedilikle yürür- lüğe konması gerektiği vurgulandı. Çevre Bakanlığı'nın 4. Çevre Şûrasf nda oluştu- rulan "Adayhk Sürecinde Türkiye-AvTupa Birtiği Dişküeri" konulu çalışma komisyonunun hazırladı- ğı sonuç raporunda, DPT Müsteşarlığı tarafindan Çevre Bakanlığı 'na ileti- len ve sayısı Ağustos 1998tarihindel74'übu- lan mevzuata yönelik uyumlaştırma çalışmala- nnın halen sürdüğüne dikkat çekildi. Bu direk- riflerin, "ÇED ve çevresd bügiyeerişinu hava kalite- si, aök yönetimi su koru- ması, doğa koruma, en- düstriyel kiriilik kontroHi veriskyönetimi, künyasal- lar ve genetik yapısı değiş- tirilmiş organizmalar, gü- rültû, sivil halkın korun- ması ve nükleer güvenlik" konulannı kapsadığı kay- dedilen raporda, "Bu çer- çevede, Türk ve Avrupa Birtiği Çevre Mevzuan karşüaşttnlarak yapılma- $ı gereken düzenlemeier belirtenmiştir'' denıldi. OnccllMi konular Komisyon raporunda, AB politikalan ve hukuku ile uyum sağlama sürecin- de çevre alanında Türki- ye'nin öncelikli olarak ele alması gereken konular şöyle sıralandı: "Çevreye ilişldn görev ve yetkileri olan tüm ka- mu kurum ve kuruluşla- rnun uyum sürecüu eddn bir şekilde gerçekleştire- biuneleri için yönetseL, teknik ve mah' kapasitele- rinin artünlması gerek- mektedir. TBMM komis- yonlannın gündeminde bulunan taslak Çevre Ya- sası'nın AB ile uyum sü- recinin gereklerini yerine getirmek üzere yeniden gözden geçirilerek ivedi- likle yürürlüğe konması gerekmektedir. Uyum sü- recinde çevre konusunda yetki vesorumluluğu otan tüm kamu kurum ve ku- ruluşlan arasmda etkin bir koordinasyon için yet- kilerin paylaşınunni açık- ça tanünlanması gerek- mektedir. AB'ye üyelik sürecinde ülkemizdeld öncelikli çevre koruma amaçh sanayi yaanmlan destektenmeüdir." GalataKulesi 700mifyam yenüenecek tstanbul Büyükşefair Bekdiyesi, 700 yılhk Galata Kulesi'ni 700 miryar Kraya restore ettirecek. İstanbul Büyükşebir Bekdfyesi, kulenin restorasyon inşaaü işini ihakye çıkanrken restorasyonun, iç mekâmn yeniden düzenlenmesi, yeni halka açık kuOanım alanlanmn ohışturuhnası ve ic mekânda modernizasyonu kapsadığı bildiriidi 14'üncü yüzyıUa Cenova kolonisinin savunma atnaçh inşa ettirdiği kule, ilk olarak "İsa Kuksi" admı akh. Kulenin üst böhunü Osmana döneminde inşa edüdi 1875 yıhnda bir firüna sonucu külahı devrDen Galata Kulesi, yapıian tamir sonucu, dış görünüşunü tamamen degtşrirdL 1964 yüma kadar bu yeni biçimi ile kalan kule, bu tarihte başlayan restorasyon cahşması sonucu, kendisine 1833 yıhnda verilen dış biçimini aldı. Değişik dönemlerde hapishane ve yangm gözetkme kulesi olarak kuOamlan Galata Kulesi, 19671de son kapsamh restorasyonlanndan birini yaşadı ve asansör eklendi. Bugünkü yükseidiğj 63 metre olan kulenin son Od kaü halk küMrierinİD tanıükhğı gösterilerin eşjiğinde restoran hizmeti veriyor. Kule, gündüz saatlerinde ziyaretçiiere bölgenin panoramik göztemini yapabilmeleri için açık tutuluyor. sin yaygm bir "tahribat" yaratması üzerine 2634 sayılı yasa hemen tüm şehircilik ve hukuk çevrelerinde eleş- tirihneye başlandı. Işte böyle bir süreçte ve özellikle de anayasanın geçici 15. maddesinin kal- dınlarak birçok 12 Eylül yasasıyla birlikte Turizmi Teşvik Kanunu için de "iptaldavasıaçdmasmaolanak sağ- lanması'' beklenen bir dönemde, Tu- rizm Bakanı Erkan Mumcu'nun bu yasadaki "bitim dışı imar yetküerini tümüyle kendine bağtayarak" daha da güçlendıren bır tasanyı gündeme ge- tirmesi "demokratikleşme hedefleri" açısından da talihsız bir girişım... Cerefcçe: Ozgür olmalıyn' Turizm Bakanlığı'nın, 30 Ocak 2001 tarihli bir üst yazı ekinde Baş- bakanhğın ve bakanlıklann "görüşü- ne" sunduğu, eğer kısa sürede yamt verilmezse "ohımlu görüklüğünün kabul edileceğini" de bil- dirdıği yasa tasansında özetle şu "gerekçe" yer alıyor "Turizm bölgelerutde ve merkezlerinde Bayın- dırhk Bakanhğı'nın da i- mar planlanna kanşmaa ve bunuardaki yeni imar haklamun mevcut nâzun planlara uygun olarakbe- Urlenmesini öngören ku- raDar uygulamayı engeüi- yorveyannmlann teşviki- nizoriaştmyor. Bu neden- le GAP'ta olduğu gibL tu- rizm alanlannda da imar yetkisini sadece Turizm Bakanhğı kuüanmah_" Işte bu anlayış içinde 2634 sayılı yasanın 7. maddesindeki "Baymdır- hk Bakanhğı görüşü" ve "Nâzun planlara uygun- hık" gıbı, aslında bır ölçü- de bile olsa ayncalıklı i- mar izinlerine "denetim" amaçlayan hükümlerin "ayıklaiunış" olduğu yeni tasanda, Turizm Bakanlı- ğı'nın bu "kendi tekeime alacağt" imar yetkilerini kullanırken "hangikunü- larauyması gerektiği'' ko- nusunda ise hemen hiçbir kısıtlayıcı ya da yönlen- dirici hüküm bulunmu- yor... Yine aynı planlar için, mevcut mevzuatta yer alan "belediye meclis ka- ran" ya da "ll Idare Ku- rulu karan" alınmasına yönelik kurallar da Erkan Mumcu'nun taslağında tümüyle yok ediliyor... Sözün kısası, eğer bu yasa tasansı hükümetçe de benimsenir ve TB- MM'den geçerse, 12 Ey- lül'ün en yağmacı yasa- smda çok daha güçlü "ta- lan projelerine" olanak sağlanacak. Erkan Mumcu'nun "Bakanhğı kapatahm, yetküeri sivil tophimadev- redeHm'' sözleri ise "Ba- kanhk onayfa rant planla- nyla" SİT alanlannda ve ormanlarda inşa edilecek yeni tesislerin duvarlannı süsleyecek. ORHAN BtRGtT Uluğbay'ın SöylediklerL O meşum kaza olmasaydı, Hikmet Uluğbay öy- le sanıyorum ki ekonomiden sorumlu devlet bakan- lığı koltuğunda bugün de oturmakta olacaktı. DSP Grup Başkanvekili iken özellikle Tansu Çil- ler ile ilgili soruşturma komisyonu üyesi olarak yap- tığı titiz çalışmalarla, Milli Eğitim Bakanlığı'ndaki performansıyla, daha sonra da ekonomiden so- rumlu devlet bakanlığında verdiği ciddi görüntüle- riyle tam bir devlet adamı proftli çizen Ulugbay, ne zaman konuşsa söylediği her kelimenin altını çize- rek okumak isterim. Çünkü bazılan gibi âdet yerini bulsun diye konuşaniardan olmadığını ortaya ko- yanlardan olduğunu bilirim. Uluğbay, yaşamakta olduğumuz bunalımı, "pa- nik nedeniyte olayı olması gereken boyutun ötesi- ne taşımış olmamtza" bağlıyor. Uluğbay'la konuşan gazeteciler, paniğin nedeni- ni açık açık sormamışlar. O da en azından bu de- mecinde böyle bir nedeni açığa çıkarmamış. Ama, Türkiye'nin bugüne kadar izlediği 16 istikrar prog- ramının tümünü ikinci yıhnda terk ettiğini söyleye- rek, toplumun bu programlar için ilk yıl yaptığı öz- veriyi yeterli bularak "Artık faydasını görsek" deme alışkanlığında olduğunu hatırlatmış. Oysa Uluğbay'a göre, bu tür istikrar programla- nnda asıl önemli olan "ikinci y//°dır. Çünkü "ikinci yıl, birinci yıldan çok daha fedakârlık ve karariılığın sergilenmesi gerekli olan yıldır". Sayın Uluğbay, demecinde, piyasa ekonomisini içine sindirmiş olan toplumlarda, birbirlerinin gırtlağını sıkmak yerine, dayanışma halinde olumsuz etkileri göğüslemekten de söz ediyor. Elbette yerden göğe kadar haklı, ama bizim özel- likle son dönemlerde dayanışmayı nıçin terk ettiği- mizin nedenleri, Uluğbay'ın sözleri arasında yer al- mıyor. önce, Uluğbay'ın paniği, olayı olması gereken boyutun ötesine taşımamıza bağlayan gözlemleri- ne somut bir ömek vermeliyim. Cuma günü büyük bir bankamızın işlemlerinde adeta kasırgalar estiren faksın öyküsünü anlatma- lıyım. O bankada çalışan önemli bir kişinın sayısız kimseye gönderdiği faksta, uzun süredırrahatsızol- duğu bilinen banka sahibinin yaşama gözlerini ka- pattığı söyleniliyordu. Bu -Allah gecinden versin- tatsız oyunu bozuncaya kadar, yönetimde bulunan- lann analanndan emdiği süt burunlanndan geldi. Olayı duyduğum zaman, ortaokul yıllanmın ünlü "Se#/nc/Ko/"söylentilerini anımsadım. İkinci Dün- ya Savaşı yıllanydı ve Türkiye'yi savaşmadan çö- kertmek isteyen Httler faşizminin bize yönlendirdi- ği en etkili silah, söylenti üstüne söylenti çıkartarak panik yaratıp, zaten ekmeği vesika ile bulabilen, şe- ker yerine çayı kuru üzüm ile içen insanlarda bıça- ğın kemiğe dayanmasına yol açmaktı. Elbette iletişim bugünkü düzeyinde değildi. Do- layısıyla herkes devletin söyledikleri ile yetinmek zorundaydı. Ama, bütün bunlardan da, hiç değilse o günler için fazlaca şikâyetçi olmamayı, karabor- sacılann kol gezmesine bile olabildiğince alışmayı içine sindirmiş bir toplumduk. Niçin? Çünkü, ulusal bağımsızlığımızın, toprak bütünlüğümüzün değerini biliyor, sıcak savaşa gir- meden, yani bir kişinin burnunu kanatmadan bu badireli günleri atlatmak için devletle aramızda bir tür sosyal mukavele yapmış olduğumuzu varsayı- yorduk. Varsayıyorduk diyorum. Çünkü o dönemde örgüt- lü toplum olmadığı gibi, çoğulcu bir rejim de yoktu. Dolayısıyla sivil toplum örgütlerinin ne olduğunu bi- le bilmiyorduk. Bugün bu değerlerin tümüne sahibiz ama, özel- likle son aylarda onlara sırtımızı çevirmiş olduğumu- zu hâJâfarkedemedik. özellikle Sayın Başbakan'ın, bu hükümeti kurarken üzerinde durduğu sivil inisi- yatif örgütleri ile somut diyalogların kopmuş oldu- ğunu görmüyor muyuz? Bu örgütler, hükümetin temelinde ve yapısında değil ama, içinde bazı değişiklikler isterken tama- men haksız mı? Kamuoyu, hatta TBMM'deki iktidar gruplarının içinde yapılacak bir nabız yoklaması da öyle bir de- ğişimin yarartannı ortaya koymayacak mıdır? Sayın Başbakan, Menderes'e DP grubunda sa- nınm 25 Kasım 1958'de yönelen başkaldınyı en iyi izlemiş olan ve bugün de eylemli sıyaset yapan bel- ki de tek kişi olarak o günleri unutmamış olmalıdır. Diyelim ki herkes bizim yakın tarihimizin örnekle- rini tek tek bilmemektedir. Ama ya şu ünlü Mimar Sinan Usta'nın bugün dimdik ayakta durmakta olan Süleymaniye Camisi'nin yapımını izleyen çocukla- nn, minarelerden birisine bakarak söylediklerini ka- çımız bilmiyor? Minarenin çarpık olduğunu söyleyen çocuklan duyan Mimar Başı, hemen "Haklısınız" deyip, ge- tirttiği urganı şerefelere bağlatıp, orada topladığı iş- çilere çektirmeseydi, belki yüz yıllardan bu yana mi- narenin çarpıklığı kulaktan kulağa anlatılmaya de- vam edecekti. 57. hükümetten aynlması istenilen iki ya da bıle- mediniz üç bakan mı? Bunlardan birisi dün "linç edilmek istenildiğini" söyleyerek özellikle duygu sö- mürüsü yapmaya, mahkemenin kadıya mülk olma- dığı gibi koltuğun da polrtikacıya baki olmadığını unutmuş görünmeye özellikle özen gösteriyordu! Hayret edilecek kadar, had bilmemezlik değil mi- dir bu Sayın Bakan'ın tavn? Kendisine 1978 yılın- daki CHP kurultayında başımdan geçen bir olayı ha- tırlatayım. ll başkanlan, düzenlediklen parti meclisi lıstesın- de dönemin genel sekreter yardımcısı olarak beni dışanda bırakmak istemişlerdi. Çoktan tüm eşya- lanmı toplayıp otomobilimin bagajına koymuş olma- nın rahatlığı ile, bu haberi bana duyurmak için sı- kıntı içinde olduğunu bildiğim Ecevit'in çağnsı ile odasına çıktım. Söze nereden ve nasıl başlayaca- ğını bilmiyordu. Kendisini rahatlatacak konuşmayı ben yaptım. O güne kadar her kurultayda bana emanet ettıği liste basımının nasıl gerçekleşeceğini sordu. "Güveniniz sürüyorsa, verin baskı işini yaptıra- yım" dedim. Ikimizin de alışmadığı bir şeyi aynı an- da yaptık. Kucaklaştık. Birbirimizi yanaklanmızdan öptük. Ben içinde adımın bulunmadığı taslağı, ba- sılmış liste haline getirtip dağıtımını da üstlendim. ••• Bugün Ecevit'in en yakınında bulunduğu bilinen Bakan, onu bir baba gibi sevdiğini söyleyerek mi ge- çen MGK'deki tutumunun savunmasını yapıyor- muş? Gerçek sevginin ispat edilebileceği çok kesin ve bir o kadar da kısa eylemler vardır. Faks: 0212-6770762 E-mail:obirgrt(a e-kolay net.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle