24 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA #y ^ CUMHURİYET < ÖLAYLAR VE GÖRÜŞLER 27ŞUBAT2001SA11 [email protected] Değişmeyen Siyasetçi Kafası Haüt ÇELENK Hukukçu B üyük şair Nâzım Hik- met'in yurttaşlık soru- mı medyanın gündemı- ne oturdu. Kültür Ba- kanı Sayın Jstemihan Talay'uı, Nâzım Hık- met'in yurttaşlık hakkının geri verilme- si için Başbakanlığa başvurusu üzeri- ne basuıda ve televizyon ekranlannda yoğun olarak tarüşılmaya başlandı. Baş- bakan Büknt Ecevit, büyük şairin yurt- taşbğa alınması için hükümet olarak bir kanun hükmünde kararname hazır- layıp imzaya açtıklannı, kendısinin de bunu imza ettığini ve hükümet ortağı Mesut Ydmaz da televızyonlarda yap- tığı konuşmalarda Nâzım Hikmet'in itibannın iadesi için böyle bir kararna- menin hazırlandığını açıkladılar. Ancak daha sonra gazete ve telev ız- yon haberlerinden, MHP'li kimi ba- kanlann ve milletvekıllerinin, Nâzun'ın yurttaşlığının geri verilmesine karşı çıktıklan anlaşıldı. Karşı çıkan bakan- lann kimileri Nâzım Hikmet'in eskı mahkûmiyetlennin bulunduğu, onun vatan haini olduğu, 1951 yılında Bakan- lar Kurulu tarafından venlen karann dabunugösterdiğıni ileri sürdüler. Bü- tün bunlarm: konuyu yeterince incele- memiş olmaktan kaynaklanan, gerçe- ğe aykın savlar olduğu anlaşılmaktadır. Şöyle ki: l - Nâzım Hikmet hakkmda verilen birinci mahkûmiyet karan, bır asken hâ- kim ve dört kıta subayından oluşan Harp Okulu Komutanlık Askeri Mah- kemesi'nce verildi. (15 yıl ağır hapıs.) Daha sonra Nâzım, Donanma Komu- tanlığı Askeri Mahkemesi'nce, 20 yıl hapis cezasıyla cezalandınldı. Içtimahü- kümleri gereğince toplam 28 yıl 4 ay hapis cezasına mahkûm edildi. Sivil kişilerin askeri mahkemelerde yargılanmasının hııkııkriışıhğıveinsan haklanna aykıntığı bir yana, bu mah- kemeler hukuk açısından mahkeme ni- teligi olmayan, bırlik komutanlığının emrinde çalışan mahkemelerdi, bağım- sızlıklanndan söz edilemezdi, yüksek asken makamlann etkilerine açıkü. Bi- lindıği gibi, Avrupa İnsanHaManMah- kemesi; mahkemelerde tek bir askeri hâ- kimin bulunmasının bile "mahkemde- rin bağımsızhğı'' ilkesine aykın bulun- duğuna karar vermiştir. Bu nedenledır kı, Türkiye, DGM'lerdeki askeri hâ- kımleri bu mahkemelerden almış ve yerlenne sivü hâkımler görevlendir- mıştır. Düşünelim ki hukuk eğitimi görme- miş dört kıta subayı ve bir askeri hâkim- den oluşan bir mahkemede, üç kıta su- bayı ya da ikı kıta subayı ve bır asken hâkım sanığa ceza verebilecektir. Böy- le bır karann yargı kavramına ve ada- lete uygun olduğu söylenebilir mı? O dönemde Mareşal Fevzi Çakmak'ın Nâzım Hikmet aleyhındeki tutumunun özellıkle askeri çevrelerde bilindiği göz önüne almırsa bu açıklamalar daha iyı anlaşılabıhr. Burada hukuk açısından önemli bir nokta da şudur: Nâzım Hikmet, aynı da- vada samk olan askeri bir öğrenciye propaganda yapmak savı ile yargılanı- yordu. Bu öğrencının mahkemede sav- lan reddetmesı bir yana, o tarihte As- keriCeza Yasası'nda propaganda suçu- nucezalandıran 141-142. maddeierbu- lunmuyordu. Ceza hukukunun o dö- nemde de geçerti olan temel kurallan- na göre (TCK 2) suçun işlendiği zama- nın yasasına göre suç sayılmayan bir ey- lemden ötürü kimseye ceza verikmez- dL Davayı gören askeri mahkeme bu durnm karşısmda Nâzun Hikmet'i As- keri Ceza Yasası'nın 'askeri isyana teş- vık' eylemini cezalandıran ve olayla U- gisi olmayan 94. maddesine göre mah- kûm etmiştir. Daha sonra da Askeri Ce- za Yasası'nın 148. maddesine bir fikra ektenerekCeza YasasTnın 141-142. mad- delerinde yazılı suçlan ordu içinde işle- yenlerin cezalandınlması kabul edil- miştir. Bu yeni değişikliğin gerekçesin- de MSB, Nâzım Hikmet'in daha önce ışledıği savlanan suç tarihinde Askeri CezaYasası'ndaböyİebir suçun bulun- madığu bu nedenle böyle bir değişikli- ğe gereksinme duyulduğu açıkça kabul ve itiraf edilmiştir. Bu duruma göre Nâ- zun Hikmet, yasada bulunmayan bir suçtan ötürü cezalandırümıştır. Böyle- ce 'Kanunsuz suç olmaz' Ukesiçiğnen- miştir. Kaldı kı olayda. \skeri Ceza Yasa- a'nm94. maddesinin u\ gulanmasına da olanakyoktur.Çünkubumadde: "Bir- den ziyade askeri şahıslan hep birükte amire ve üste itaatsiztiğe veya mukave- mete jahut fiilen taarruza sevk >e tah- rik eden, isyan muharriki (tahrikçisi) sa- yıhr" demektedır. Nâzrm Hikmet ıddı- anameye göre bir kişi ile konuşmuştur (ÖmerDeniz). Oysa yasa "birdenziya- de askeri şaruslar"dan söz etmektedır. Bu açıdan da suç oluşmamıştır. Aıular-tanıkhklar: Aynca Nâzım hak- kındakı bu mahkûmiyet hükmünün bir düzmece sonucu ve baskılar altında ve- nldığinı gösteren tanıklıklar vardır. Fa- Bh Rrfkı Atay, anılannda: «BirgünMeo- lis koridorunda kulaklanmla şu sözle- ri duydum. Vesika yokmuş ha, delil bu- hınmazmış ha. Biz onu Divanı Harbe mahkûm ettireüm de görsün. Nâzun Hikmet hapisteyken onu her düşûnûş- tebu sözü haüriayarak yokyereçfleçek- mesiniiçime sindiremezdim." (Son Pos- ta, 13.5.1950. Kemal Sülker, Nâzım Hikmet Dosyası, sayfa 8.) Bu dava devam ederken duruşmaya ara verilmiş, mahkemeüydermdenBm- başı Fuat Bey, sanıklardan şair A. Ka- dir'e, elinı omzuna koyarak şunlan söy- lemiştir "Işin içinde bir şey yok, biliyo- rum Abdülkadir, ama siz haar olun, ne \apalim, yukandan getiyor emir, size ceza verecegiz oğhım." (A. Kadir Harp Okulu Olayı, 1. bası, sayfa 83.) Döne- min Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Fahrettin Karaoğlan'ın kızı Rabia Şe- ref bır gun babasının kendisine şunla- n söylediğnıi anlatmıştır: "Bir hâkim olarak memkketimizde bana en büyük ısbrabı vermiş olan hadise,Nâzun Hik- met'in hiçbir deifle, biçbir kanun hük- müne davanıhnaksom 28yılhapse mah- kûm edümesidir. Adalet tarihimifl bu büyük günahtan kurtarmak en büyük emeümdir ama ne yazık ki buna gû- cüm yetmiyor-.'* (Aynı yapıt, S. 84.) 2- Yurttaşlıktan çıkanlmaya ılışkin 1951 günlü Bakanlar Kurulu karan, hiçbir kanıta, araştırmaya dayanmayan sıyasal bir karardı Nâzım'a yapılan suçlama da vatan haınliğı değil, propa- ganda ve övme suçuydu. Buna ılişkin TCK'nin 141-142. maddeleri 1990 yı- hnda yürürlükten kaldınlmıştır. Bu açı- dan Bakanlar Kurulu karan için bır so- nın kahnamışür. 3- îadei itibar (hıbann geri verilme- si) düşüncesine gelince: Türk dilını seç- kin biçimde kullanan ve şıırlerini Türk- çe yazan Nâzım, ıtibannı, insan sevgı- siyle, sanatıyla, tüm yaşamını dünya ve Türkiye emekçilennin mutluluk sa- vaşımına adayarak, yaşamının en gü- zel günlerinı cezaevinde geçirerek öz- gürlüğü pahasına kazanmıştır Hiçbir mahkeme karan ya da KHK onun iti- bannıkaldu*amazyadaona itibar sağ- lavamaz. 4- Vatan hainliğiyle suçlanan Nâzım Hikmet'in şıırleri, yurt sevgısi, insan sev- gisi ve dinmeyen bır yurt özlemiyle do- ludur. Ülkesinin topraklanna (bir köy mezarlığına) gömühne ıstek ve vasi- yeti de bunu göstermektedir. Kurtuluş Savaşı 'nı şiırleştıren şair, bu suçJama- lara en güzel yamü, yaşamında yazdı- ğı "Vatan HainT' şiinyle kendisi ver- mıştir, yurttaşlıktan çıkarılma haben üzenne de şunlan söylemıştir: "Türid- ye Cumhurryeti vatandaşhğmdan -hey gidi düma- çıkarümışım. Beni Türk- lûkten, halkmun e\ladı olmaktan. mil- letimeölûmsüz bağh bulunmaktan kim- se, hiçbirkuvvetçıkaramaz, ayıramaz." (Memet Fuat, Nâzım Hikmet. S. 581.) Gerçeklenn tümunü bir yazıya sığ- dırmak olanaksız. Dayanaksız yargılar ilen sürmek ko- lay. Özeliikle bir şairve sanatçı konusun- da doğru tanılara, siyasetin dar kalıp- lan içinde değil ekinin (kültürün) ve sa- nann ölçüleriyle ulasüabilir. Nâzun'ıev- renseüiğe ulaşnran da bu ölçütlerdir. "Bindik bir alamete, gidiyoruz kıyamete." 6ir anda yoksullaştık! Zaten yoksul değil miydik? ' En başta öğretmenler "Maaşımız yüzde elli eksildi" diyerek Bakanlar Kurulu'na suç duyurusunda bulundular. Bu bir baş- langıç, arkası gelecek!.. Hangi yurttaş bir gecede alınan karar- la yoksulluk çizgisinden daha da aşağılara inmedi kı?.. Cebi- nizdeki yüz lira birden elli lira oluverdı. Öte yandan, her şey bir o kadar pahalılaştı. Iktisatçı falan olmaya gerek yok, açlık sını- n şimdi ölüm sının!.. Nasıl hâlâ sıkılmadan oturuyorlar koltuklannda? Bunu sorma- yan yok! Ama pişkinlik, politikacının başnıteliğidir, "Biz gitsek kim gelecek" derler bir de!.. Siz gıdin de kim gelecekse gelsin demek de kolay değil... Sizden kötüsü gelir mi? Gelir, geliıi Ge- len gideni hep aratmadı mı? İnsan şaşınyor, kırk yıldan bu yana sayısız iktisatçı, sayısız plan- lamacı, sayısız maliyeci, sayısız şu bu yetiştirdik... Prof.'lardan, doç.'lardan geçilmiyor! Tam yetmiş üniversitemiz var! Hepsin- de iktisat, hukuk, işletme fakülteleri... Yüzlerce öğretim üyesi, görevlisi!.. . -. -c . . . . . . . EVET/HAYIR OKTAY AKBAL Kıyamete Doğru! Cumhuriyetin ilk yıllannı anımsayalım. Hatta savaş yıllannı!.. Türk parasının dünyanın en saygın parası olduğu günleri... Her türlu çetin yaşam koşullannda, hele savaş süresinde dört yan- dan ateşle çevrili olduğumuz yıllarda bile, Türk halkının açlık sı- nınna gelmediğı, böyle bir durumun söz konusu olmadığı gün- ler... Dolar 2 lira seksen kuruş! Nadir Nadi Bey "Beş yüz lirayla on gün Paris'leri, bilmem nereleri dolaştım, yine de para arttırarak yurda döndüm" der- di. O güzelim otuzlu yıllarda Atatürk Cumhurbaşkanı, Inönü Başbakan... Aralannda takışma olmaz mıydı? Olurdu elbette. Ama şimdikiler gibi "terbiyesizlik", "küstahlık", "nankörtük" gi- bi sözlerduyulmazdı. Karşılıklı sevgi, saygı en baştagelirdi. Inö- nü'nün başbakanlıktan aynlma olayı bile belirii bir saygı içinde yaşanmıştı. Hep sormuşuzdur. "Şimdi ne olacak?" Zaten binbir sıkıntı için- de inim inim inleyen dargelirliler, memurlar, emeküler, işçiler, es- naflar, köyluler bir kez daha "kemersıkma " boyunduruğuna bil- mem nasıl katlanacak... Her zaman politikacılar "Yannlanmız aydınlık", "Bizi nuriu ufuklar bekliyor" diye uyuturlardı. Uyur- dukgerçektende!.. Şu günlerin tek avuntusu da ABD Başkanı Bush'un Ecevit'i telefonla araması, "Her şey iyiye gidecek, ben senin yanında- yım, istediğin zaman beni ara" demesi! Bu iyi bir habermiş! In- cirlikten kalkan ABD uçaklan dost komşumuz Irak halkına bom- ba yağdınyor, bizim sesimiz çıkmıyor. Bush elbet böyle konu- şacak!.. öte yandan, en başta Sabancı ağlıyor, "Servetimin yansı gitti..." Yüz elli milyon lira emekli aylığı alanlar ise boynu bükük susuyor "Elle gelen düğün bayram" diye mi? Yoksa içinden geçenleri en ağır sözlerle dışa vurarak mı? PENCERE İyi Niyet mi Kötii Niyet mi?.. Yoksa bu kriz 'postmodern' mi?.. Postmodernlik moda oldu ya, uçukluktan ge- çilmiyor, "dalgalı kur" numarasına devalüasyon gerçekleşiyor. Peki, şimdi ne olacak?.. Hiiiç.. Yeni bir şey yok, eski devalüasyonlarda ne o- duysa, yine o olacak... Iğneden ipliğe zamlanacağız.. Halk daha da yoksullaşacak.. Sonra yeni bir devalüasyona kadar âlem y- ne ol âlem, devran yine ol devran!.. • Çok partili rejimden bu yana Türkiye'de her ekonomik kriz, döviz krizidir. Eskiden dövizin fiyatını devlet, yani siyasal ik- tidar saptardı; 1980'den sonra bu işten vazge- çildi, "süreklizam-sürekii devalüasyon" reçe- tesi benimsendi. Son IMF anlaşmasında yine eskıye dönüldi; "kurçapası yöntemi"ad\ altında döviz fiyatını y- ne devlet saptıyordu; teşbihte hata olmaz, ge- mi demir attığı zaman çapa nasıl tekneyi bağ- lıyorsa, döviz fiyatı da öylesine dizginlenece^- ti. Tasanm tutmadı; gemı demir taradı. Amerikan Dolan'nı Türkiye'de tutacak bir güç yok!.. Çünkü ekonominin yapısı buna göre dü- zenlenmiş; hiç kimse bu düzene karşı çıkmak cesaretini gösteremiyor; iktidarlann ekonomioe yanm yüzyıldır bildikleri ve yaptıklan tek şeyın adı: Devalüasyon... • Ancak bu kez değişen bir şey var!.. Eskiden IMF gözetiminde devalüasyon yapıp karşılığında dışardan dövizle borçlanırken bu çapta rezillik ve kepazelik koşullanna eyvallah denemezdi. Son IMF serüvenindeyaklaşıkyüz sayfalık bir 'iyi niyet mektubu'nu eloğluna vererek tam üç yıllık surede alacağımız borçlara karşın Türkiye'de hangi özelleştirmeleri yapıp hangi yasalan çıka- racağımıza ilişkin bir takvim de benimsedik. 'IMFiyi niyet mektubu' bu kez devletin yeni hukuk yapısını içeren bir anayasa mı oldu?.. Hem de çoğu maddesi yürürlükteki anayasa- ya ters düşen bir anayasa... Osmanh'dan beter miyiz biz?.. Rezil-i bednam olduk!.. • Peki, şimdi IMF programı çöktüğüne göre biz yine devletin yapısını üç yıl boyunca IMF'nin keyfine göre değiştiren takvimi uygulamayı sürdürecek miyiz?.. Tutmayan ekonomik mayanın oluşmayan hukuk yoğurdu, bugünden ekşimiş değil midir?.. I I . YÜZYILA HAZÎR OUBİLMEK İÇİN ÇOCUĞUNUZA BİR ŞARSTANIYIN! 2001-2002 Eğitim ve Öğretim yılı SINAVLA ÖĞRENCİ ALAN LİSELER 13 Mayıs 2001 Pazar günü yapılacaktır. BAŞVURULAR 26 Şubat Pazartesi -19 Mart Pazartesi günü mesai saati bitimine kadar yapılacaktır. Adaylar, Sınav Kılavuzlarını, Başvuru Formlarını ve Tercih Formlannı, sınavla öğrenci alan Özel Okul Müdürlüklerinden veya Sınav Yürütme Kurulu Merkezlerinden alacaklardır. Bulunduğu il veya ilçede sınavla öğrenci alan Özel Okul bulunmayan adaylar, Sınav Kılavuzlarını, Başvuru Formlannı ve Tercih Formlarını Milli Eğitim Müdürlüklerinden temin edebilirler. İSTANBUL Ahmet Şimşek Lisesi Aka Lisesi Akasya Lisesi Alman Lisesi Amerikan Robert Lisesi Anabilim Lisesi Anakent Lisesi Ar-El Lisesi V •< Atacan Lisesi Bahçeşehir Lisesi Beyoğlu İtalyan Lisesi -"'- Bilgi Lisesi Boğaziçi Lisesi Cent Lisesi Cihangir Lisesi , * Doğan Lisesi Doğuş Lisesi Eyüboğlu Lisesi FMV Ayazağa Işık Lisesi FMV Işık Lisesi Gürsoy Lisesi îtalyan Lisesi Kalamış Lisesi Koç Lisesi (VKV) Kültür Lisesi Marmara Lisesi Mimar Sinan Lisesi Notre Dame De Sion Fransız Lisesi Oğuzkaan Lisesi St. Benoit Fransız Lisesi St. Georg Avusturya Lisesi St. Joseph Fransız Lisesi St. Michel Fransız Lisesi St. Pulcherie Fransız Lisesi Selim Pars Lisesi Tarhan Lisesi Uğur Lisesi Üsküdar Amerikan Lisesi Yeni Dünya Lisesi Yeni Yüdız Lisesi Yıldız Lisesi Yüzyıl Işıl Lisesi 21. Yüzyıl Lisesi BURSA İnal Ertekin Lisesi İZMİR Izmir Amerikan Lisesi St. Joseph Fransız Lisesi TARSUS Tarsus Amerikan Lisesi ŞANLIURFA Fırat Lisesi ZONGULDAK TED Zonguldak Koleji İSTANBUL SINAV YÜRÜTME KURULU BAŞKANLIĞITel : (0216)456 07 16 (Pbx) http : www.ozelokullardernegi.org.tr Fax : (0216)456 07 24 Maii : [email protected]
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle