Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
27 ŞUBAT 2001 SALI CUMHURİYET SAYFA
17
Masal
Memleketin bi-
rinde çok yetkili
bir adam var-
mış... Adamın yetki
alanına giren bir banka
varmış; banka milletin
bankasıymış ama içi
fena halde boşaltıl-
mış... Bankayı boşai-
tanlardan biri de ucun-
dan kıyısından yetkili
adamın kaynanasıy-
mış... Beri yanda da
memlekette çok etkili
bir adam varmış... Etki-
li adamın da bir banka-
sı varmış; o da yatınlan
paraları kendi cebine
aktararak bankasının
içini boşaltırmış... Ada-
mın etkisi, memlekette
olan biten her bir şeyi
millete duyurmasından
gelirmiş... Gün gelmiş,
adamın bankası mec-
buren elinden alınmış
ve etkili adam iflas et-
miş... Bunun üzerine
yetkili adam, içi boşal-
tılmış milletin banka-
sından ben diyeyim 20
siz deyin 30 milyon do-
lar müflis ama etkili
adama borç para ver-
dirtmiş; memlekette
olan biteni duyurmaya
devam etsin diye...
Sonra, yetkili adamın
kaynanası hakkında
bankanın içini boşart-
maktan dava açılmış...
Fakat etkili adam, bu
davayı millete duyurur-
ken yetkili adamın kay-
nanasını duyurmayı
unutmuş. O günden
beri bu tür işlere ve
ilişkilere "al gülüm ver
gülüm" denirmiş.
Elektronik posta: denizsom$cumhuriyetcom.tr Tel: 0.212.512 05 05 Faks: 0.212.512 44 9?
- Dünya, Türk modasını
keşfetmiş...
"Yamalı bohcavı mı!"
aşadıklanmız kriz değil; resmen bir çöküş
yaşıyoruz... Demokratik Sol Parti Ankara Mil-
letvekili Uluç Gürkan'ın söylediği gibi Tür-
kiye'de düne kadar halkın yüzde 18'i gün-
de 2 dolann attında birgelirle sürünürken, geçen haf-
ta birkaç saat içinde bu oran yüzde 50'in üstüne çık-
tı... Halkın yarısının günde 2 dolarla yaşadığı bir ül-
kede ekonomiyle birlikte iktidar da çökmüş demek-
tirama neyse ki ABD Başkanı George W. Bush, Baş-
bakan Bülent Ecevit'e telefon edip, koalisyonu
ayakta tutuyor...
Şu işe bakın ki çöküşün faturası emirleri yerine ge-
tiren birkaç bürokrata çıkartılıyor!
Çöken "demirperde" ülkelerinde halkın ayda 100
dolara nasıl geçindiğine akıl erdiremezken aynı du-
rum şimdi bizim başımıza geliyor...
Ne ki Türkiye'de "demirperde" yoktu ve "serbest
piyasa"nın dayanılmaz cazibesi yaşanıyordu.
Türkiye'yi bu hale, 50 yıldır borçlanarak kalkınma
Zincirler!
öyküleriyle kandıranlar; Dünya Bankası ve Ulusla-
rarası Para Fonu'na teslim edenler getirdi... Ecevit
kaderin bir oyunu olarak bu oyunun son perdesin-
de rol aldı... Artık kimse kimseyi kandırmasın... Kü-
çük Amerika olamadık! Oyun hüsranla bitti...
Metin Aydogan Müdafaa-i Hukuk dergisindeki ya-
zısında Ikinci Dünya Savaşı'ndan sonra kurulan
Uluslararası Para Fonu ve Dünya Bankası'nın ilişki
kurup kredi sözleşmeleri yaptığı az gelişmiş ülkeler
içinde durumu daha da beter olmayan bir tek ülke
olmadığını anlatıyor; ABD Başkanlık Ekonomik Kon-
sey yöneticisi Prof. Dr. Joseph Stiglitz'den bir alın-
tı aktarıyor:
"Uluslararası Para Fonu, halklann ve uluslann çı-
karlarını düşünmüyor, temsil de etmiyor. O yalnızca
banka kesiminin çıkarlannı hesaplıyor. Başfıca sap-
lantısı ise açılmış kredilerin ödenme güvenliği."
Düyun-u Umumiye'nin derdi de aynı değil miydi?
Metin Aydogan: "Uluslararası Para Fonu ve Dün-
ya Bankası, bugünTürkiye'de, toplumsal yaşam alan-
lannın hemen tümünde, karar süreçlerini belirleyen
mutlak egemenler haline gelmiştir. Bu egemenlik,
Düyun-u Umumiye işleyişinden ve 1920 Sevr'inin
ekonomik-siyasal koşullarından daha derin bir et-
kinliktir; aynı onlargibi, doğrudan Türkiye'deki kamu
işleyişinin etkisizleştirilmesineyönelmiştir. Çökertilen
ulusal ekonomi, ağır borç yükü ve dış müdahalelere
açık siyasi-hukuksal variığıyla Türkiye bu tür yönel-
melere karşı artık direnemez durumdadır."
Acı gerçek; zincirlerimizden başka yitirecek bir
şeyimiz kalmadı ve daha da acısı, yansı yoksulluk
sının altında yaşamaya çalışan halka umut verebi-
lecek bir siyasetçinin, siyasi kadrolann olmamas)...
Affet bizi Atam!
SESSİZ SEDASIZ (!) NVRİKURTCEBE
Yüksek Yerilim Hatta
erdincutku(5 yahoo.com
Yoksul halk için de bir
HAYATA DÖNÜŞ OPERASYONU düzenlensin!
Kupslardaki ders saati ücreti
Milli Eğitim Bakanlığı'nın öğrenci-
leri Yetiştirme ve Sınavlara Hazıriama
Kurslan Yönergesi'nin ilgili maddesi
okullarda açılacak kurslann ücretli ol-
duğunu yazıyor.
Yönerge, yetiştirme ve hazıriama
kurslanna katılacak oğrencilerden alı-
nacak ders saati ücretini aynen şöy-
le açıklıyor:
"Kurslara katılan oğrencilerden ders
saati başına alınacak kurs ücreti Dev-
let Memurlan Kanunu'na göre gece oğ-
renimi için belirlenen gösterge raka-
mı ile aylıklar için belirlenen katsayı-
nın çarpımından oluşan ders saati üc-
retinin; a) yetiştirme kurslannda altı-
da birinden az, dörtte birinden fazla
olmayacak şekilde, b) hazıriama kurs-
lannda dörtte birinden az, ikide birin-
den fazla olmayacak şekilde,
kurs merkezi yönetim kurulu ta-
rafından belirlenir."
Havuz probleminden daha karma-
şık gibi görünen bu hesabı bir ilçe mil-
li eğitim müdüıiüğünün muhasebe
bölümü şıp diye yapabiliyor: Yetiştir-
me kurslannda ders saat ücreti en
fazla 668 bin lira en az 401 bin lira!
Milli Eğitim Bakanlığı, Ankara'da ve
Ankara'nın Çankaya ilçesinde... Ha-
cı ömer Tarman Anadolu Lisesi de
Çankaya'da... Ve bakanlığın burnunun
dibindeki lisede açılan yetiştirme kur-
sunda oğrencilerden alınan ders sa-
ati ücreti 1 milyon 625 bin lira...
Inanmayan, yönerge gereği milli
bankalardan Ziraat Bankası Hoşdere
şubesinde açılan hesaba bakabilir!
Her Şeyi Gördüm
NEBt CEYLAN
O yaz, Münih Olimpiyatları
vardı. Oradaydın. Dünyanın
dört yanından gelmiştiniz.
"gençlik denilen m///ef"tiniz.
Yaşıttınız; ama sendeki adre-
nalin en yüksek, sendeki ada-
le en gergin, sendeki yürek en
mangal. Atlettin. Yüzücüydün.
Boksör ve güreşçiydin. Bas-
ksîbolcüydün, pivot! Sırtında
ay-yıldızlı forma. Dünya salkı-
mının üzümlerisiniz. Ak, kara;
rakip ve dost. Öteki ana-ba-
balardan kardeş. Kürsüler ba-
ba evinin merdivenleriydi, di-
lediğince inip çıktığın. Israilli
sporcular ve Filistinli gerillalar
ve kan... Hayran, buruk, kıs-
kanç ve öfkelisin. Düşlerle ger-
çeklerin biryumak. Kâh bura-
dasın, kâh oradasın. TRT'nin
siyah-beyaz ekranındaki san-
şın, yakışıklı sunucu bile sen-
sin. Kınamam; gençsin.
Güz geldi. Yağmurlu bir ken-
tin lisesine atandın. llk görev.
Aklında hâlâ Mark Spitz'in
kulaçları. Bir sınıfa öğretmen
olarak gireceksin. llk kez! llko-
kuldan sonra on bir yıl eğitil-
din o gün için. Hep o günü
bekledin. Anımsıyorum: Mut-
lusun. Çoook! Maça çıkacak-
mış gibisin. Öğretmenler oda-
sında son taktikler: "Sert ol!
Nasıl başlarsan öyle gidersin!
Sakın gülümseme! Bitersin!
Biz hep öyleyapanz." Şimdi bi-
raz afalladın işte. Kim olmalıy-
dın? Kendin mi, akıl hocalann
mı? Zil... Sınıftasın.
6 Fen (yanılıyorsun; Edebi-
yat) B Sınıfı. Ayağa kalktılar.
Tanrım! Ne kadar güzel, ne
kadar yakışıklıydılar! Çoğu ya-
şıtın! Münih'tekiler gibi. Gü-
lümsemek geçti içinden, hat-
ta "Şükür kavuşturana!" diye
bağırmak. Anımsadın: "Yüz
verme onlara; biz öyle yapı-
yonız. Öğrenci tayfasını sev-
mek olmaz!" Ihanet etmeme-
yi ögrenmiştin. Soyunma oda-
sındakileri satmak olur mu?
Allak bullaksın...
Ayaktasınız. Sen şaşkın; on-
lar sıcacık, bakışıyorsunuz. En
arka sırada biri: Oturuyor...
Üstelik gülümsüyor. Sırıttığını
sandın. Soyunma odasındaki-
lerden aferin alman gerekiyor-
du. Dışlanmaktan korkmuş-
tun! Bin yüz lira maaşından,
yağmur altında yapayalnız bı-
rakılmaktan korkmuştun. Ken-
dini kanıtlama şansıydı eline
geçen, kadroyagirebilme şan-
sıydı. Fırsattı: Saldır! Saldır-
dın: "Ne oturvyorsun, ulan!"
Delikanlı saygıyla yanıtladı:
"Ayaktayım, efendim." Seni
dürttüm: "Etme, belkigerçek-
ten ayaktadır"; aldırmadın. Gö-
zünü aferin hırsı bürümüştü.
Yanılmıştın: Korkulanndı onlar.
Korkulann! Tüm sınıf ayakta.
Final maçı. Altın madalyaşan-
sı. Delikanlı hâlâ gülümsüyor.
Herkes ayakta; o oturuyor. Ya-
nına kadar geldin. Çatık kaş-
larını kaldırıp, nakavt edece-
ğin bu genç adama baktın:
Ayaktaydı! Görüyordun, ayak-
taydı! Ama ayakları... Yoktu!
Bacakları... Yoktu! Bir yanm
adamdı. Aslan gibiydi; ama
yarımdı!
Olimpiyatfann efsanevi spor-
cusu, on biryıl beklediğin gün,
oyunlar bitmişti. Yüreğin kan
gölüydü. Münih'te değildin;
zaten hiç gitmemiştin. Ger-
çeklerin başlamıştı. Tutma-
sam düşecektin.
Hep üzüldün. Üzülmekyet-
mez. Insanlann çoğu senin gi-
bi. Korkutuluyor, bu yüzden
kendiniz olamıyorsunuz. öcü-
lerinizi de, zebanilerinizi de bir
türiü atamadınız dünyanızdan.
Insanları seviyormuşsunuz,
ilericiymişsiniz, dürüstmüşsü-
nüz... Haydi oradan! Katınız,
arabanız, konumunuz... Ce-
miyetiniz, cemaatiniz, müdü-
rünüz, patronunuz, ilçe başka-
nınız, şeyhiniz... Zebaniler üret-
mekte üstünüze yok. Korku-
larınızdan, tutsağı olduğunuz
tutkularınızdan arınmadan;
sevgiyle donanmadan, sakın
bayramda seyranda nutuk at-
mayın. Sakın şiir okumayın.
Ayıptır.
Öğrencilerinizi sevin. Sevin!
Müdürünüzü, patronunuzu
sevdiğinizden (hoş onlar se-
vilmez; onlardan korkulur ya,
sözün gelişi), maaşınızı sevdi-
ğinizden çok sevin onlan. Se-
vin ki türkü dinlemeye yüzü-
nüz olsun. Sevin ki coşup oy-
namaya, efkârlanıp ağlama-
ya yüzünüz olsun. Sevin ki düş
kurma hakkınızı yitirmeyesi-
niz. Sevin ki aynalardan utan-
mayasınız.
Ben kim miyim? Kürsünün
arkasındaki resme hiç bak-
maz mısınız?
nebiceylan((j veezy.com
ÇtZGİLÎK KÂMtL MASARACI
HARBİ SEMİH POROY
/AfâKAK ZVH6C8K 0i$ey VfcK.'A
/
semlhDoroy@yahoo.com
BULUT BEBEK NURAYÇÎFTÇI bulutbebekCn hotmail.com
Bentn>le, "bi babanın
J ü i k Ğ
KEDÎ LEVO APTİUKA
\/^iZZZZT^^sl
TARtHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAN 27Şubot
KABİLE MOTEL
Sıfır Deniz, Kaloriferli
1 KİŞİT.P. 17.000.000 TL
Kitaplarınızla, yürüyüş kıyafetlerinizle, olta
takımlannızla gelin. Ege'nin balıkları ve
yörenin şifalı otları ile tanışın.
Assos Balabanlı Köyü 17/4 Sütlüce Koyu
Tel: 0 286 723 46 02 - 0532 663 34 95
İNSANIN UNurULMUS TİNSEL YAPISI.
186/'PE 6UGÜN, ALMAN S/Cf'A/f APAMt y£ SANATÇt
•£TEtN£t2ÇŞVfYNEG.') POĞMUŞTU. SENÇUtC
UĞIMfAN STEtMEG,
YÖNELMt'Ç ISE SU
TfMSEL(eUHSAL) KONUCA&LA fLSl'U
BULUAtAAUŞTV. OMA GÖ&E,
8't-İKIEM CHJYUt-AKJ IMŞlfJDA, gÂğtMSlZ
7İHSEI. Y/4PIS/ VAISDt. /^NCAK/
&UYU-
&ELİÇMESİ SU OLSuYU HA£t&4trf
ETtoişri.ST-EiNEG.,ottmyA IGOYDUSU 8U DÜŞÜN
CELEISr
7. SAVUNPuSu SlLGlLE/Sİ
V£ GELİfrrifZAAEK İÇİN PE S/R OKUL
SÖZ KONUSU OfCUUÜN 8İHASI BİLB
ANKARA 1. İŞ MAHKEMESİ'NDEN
2000/368 / 2000/1049
Davacı SSK Genel Müdürlüğü tarafından davaldar Hasan Basri Sunmak, Aydın Tahtacı, Asuman Tahtacı, Sencer Tahtacı ve Ce-
ren Tahtacı aleyhine açılan r. alacak davasının mahkememizde yapılan açık yargılaması sırasında verilen ara karan uyannca,
Davab Aydın Tahtacı mirasçılan Asuman Tahtacı, Sencer Tahtacı, Ceren fahtacı'nın adresi olarak görülen Keçiören Etlik Ma-
hallesi Atadan Caddesı No: 18/6 Ankara adresi olarak bildirilen yerlere çıkanlan tebligatlar bila tebliğ iade geldiğinden ve adres-
leri Cumhuriyet Başsavcıhğı'nca da tespit edilemediğinden mahkememiz dava dilekçesinin ilanen tebliğine karar venhniştir.
Verilen karar gereğince davalı Aydın Tahtacı mirasçılan Asuman Tahtacı, Sencer Tahtacı ve Ceren Tahtacı'nın duruşmanın atı-
h bulunduğu 4.4.2001 günü saat 09.35'te mahkememiz salonunda hazır bulunmalan ya da kendilerini bir vekille temsil ettirme-
leri hususu ilanen tebliğ olunur. 14.2.2001 Basın: 10055
GÖRÜŞ
SONMEZ TARGAN
Huzurda HuzursuzlukL
Cumhurbaşkanı ile hükümet arasında uzun
zamandır süren huzursuzluk son MGKtoplantı-
sında huzurda bir kez daha, hem de çok sert ve
keskin biçimde yaşandı. Neydi bu iki devlet er-
kini karşı karşıya getiren ve yarattığı bunalımlar-
la topluma pahalıya mal olan bu didişmenin ge-
risinde ve temelınde yatan neden?
Bu nedenlerin gerçek kökenlerine inilmedikçe
ortaya çıkan görüntü aldatıcı ve yanıltıcı olabilir.
Nitekim öyle de oluyor. Sanırsınız ki iki devlet er-
ki duygusal ve sübjektif nedenlerle birbiriyle di-
dişiyor. Oysa, kahvede tavla oynayan iki arka-
daşın kızınca birbirinin suratına zarları atmasıy-
la, huzurda bir araya gelmiş devlet erklerinin bir-
birinin önüne anayasayı atması çok başkadır ve
ikincisi bütün toplumu ilgilendiren ve nedenleri
herkes tarafından bütün boyutlanyla bilinmesi ge-
reken bir durumdur.
Önce belirtmek gerekirse Cumhurbaşkanlığı ile
hükümet arasında öteden beri yaşanan ve ka-
rarnameler bunalımıyla su yüzüne çıkan didiş-
me, tipik bir sınıf savaşımıdır. Bu sınıf savaşımın-
da ulusalcı güçlerle emperyalizmin finans odak-
lannın dümen suyuna girmiş teslimiyetçi güçler
arasında büyük bir hesaplaşma yatıyor. Bu he-
saplaşmanın en büyük ayağını ise enerji konu-
su oluşturuyor. Gerçekçi, ulusal, kişilikli hiçbir dev-
let yönetiminde, bizde olduğu gibi, enerji kaynak-
ları böylesine sorumsuz ve akıl almaz bir ucuz-
lukla yerli ve yabancı şirketlerin tasarrufuna bı-
raktlamaz. Çünkü bugün bütün dünyanın kabul
ettiği ortak görüş odur ki enerjiye egemen olan,
dünyanın geleceğine de egemen olacaktır. Bu
enerji kaynakları artık nükleer, fosil yakacaklar ve
elektrik de dahil olmak üzere bir bütün olarak de-
ğeriendirilmektedir. Dikkat ederseniz, bizde elekt-
rik enerjisinin özelleştirilmesi gündeme geldiği gün-
den beri tartışmaların ve didişmelerin ardı arka-
sı kesilmemiştir. Hükümetin bu konuda yürüttü-
ğü teftişin boyutları gelip siyasilere dayanınca da
teftişin hızı bir anda kesilmiştir. Yine buna koşul
olarak bugüne değin ANAP'ın da içinde bulun-
duğu koalisyon hükümetlerinin tümünde Enerji
ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı'nın ANAP'ta kal-
ması ve en büyük vurgunun burada yaşanıyor ol-
ması da bir raştlantı değildir. Ve ANAP'lıların bu
dersi hocalan Özal'dan çok iyi almış olduklan gö-
rülmektedir.
Bu hükümetin laik ve çağdaşmış gibi görünüp
tarikatlara ödün vermesi de boşuna değildir. Eko-
nomik gündemi toplumun gözünden kaçırabil-
mek için Nakşibendi tarikatının lideri Esad Co-
şan'ın Süleymaniye Külliyesi'ne gömülmesi ka-
rarnamesinin hazırlandığı bir tarihsel dönemde,
Nâzım Hikmet'in yurttaşlığa geri alınması öne-
risini birlikte geliştirmesi ise bir başka kurnazlı-
ğının göstergesidir. Çok ilginçtir, bu hükümet
önemli bütün uygulamalarını hep kurnazlıkla yü-
rütmek istemiştir. Kurnazlıkları Çankaya duvan-
na çarpıp bozulunca da doğal olarak hırçınlaş-
maktadır.
Salt siyasette değil yaşamtn tüm alanlarında
kurnazlık, ilkelliğin bir uzantısıdır. Kaldı ki kurnaz-
lığını bu hükümet, emperyalizmin Türkiye'ye da-
yatmalarına karşı bir kez olsun kullanmak şöyle
dursun, IMF'nin Türkiye Masası Şefi 3. derece-
den bir bürokrat olan Carlo Cottarelli yi her ge-
lişinde el pençe divan durarak ayakta karşılamış-
tır.
Evet, huzurda huzursuzluğun temelinde ya-
tan neden Türkiye'nin geleceğidir. Ve bu bir tav-
la oyunu değil, çetin bir sınıf savaşımıdır. Sanı-
rım, bu geleceğe ilışkin en temel belgeler içinde
yer alacak olan ve MGK toplantısının gündemi-
nin ana maddelerinden birini oluşturan ve yine
bu hükümet elinden çıkan Ulusal Program da ya-
şanan bu bunalımla birlikte daha görüşülmeden
böylece reddediliyor olsun... Çünkü eğiiimleri ve
uygulamaları artık çok iyi tanınan ve bilinen bu
hükümetten gerçekçi bir Ulusal Program değil,
çıksa çıksa IMF'ye ve emperyalizme iyi niyet
mektubu çıkar.
BULMACA SEDAT YAŞAYAN
1 2 3 4 5 6 7SOLDANSAĞA:
1/ Gerçek ya-
şamda olama-
yacakbirolay 2
örgüsü içinde 3
erdemli kişile-
rin kötülerin
elinden çekti-
ği açılan anla-
tan ve erdemin
zaferiyle sona
eren duygusal 8
dram. 2/Bora- g
zankuşu da
denilen ve Güney
Amerika'da yaşayan 1
birkuş...Dokuteli.3/ 2
Aile halkı. 4/ Aktin- 3
yum elementinin sim- 4
gesi... Gerçekleştiril-
mesizamanabağlıis- „
tek. 5/ Yerli malı sim-
geleyen harfler... Vur-
gun yiyen bir dalgı- °
cın, iyileşmesi için ^ I
tekrar indirilmesi gereken aynı su derinliği. 6/ Is-
tatistikte, bir grup veri içinde en sık görülen değe-
re verilen ad... "Fena değil" örneğinde olduğu gi-
bi, bilinçli hafifsemeye dayanan söz sanatı. II Kan-
toda Doğu giysileriyle yapılan dansın adı... Tavla-
da "üç" sayısı. 8/ Bayrak... Denize uzanan dar ve
alçak kara parçası. 9/ Bir renk... Bahkesir'in eski
adı.
YUKARIDAN AŞAĞIYA:
1/ Hindistan'da, Gandhi gibi önemli ruhani kişile-
re verilen unvan. 2/ Kişinin öz benliği... Bir insa-
mn ruhsal gücü. 3/ Antalya'nın bir plajı... Arka, sırt.
4/ Asma kütüğü... Havagazı lambasının ucu. 5/ Fi-
zikte kullanılan bir güç birimi... Kapah bir yerin ısı-
sını ayarlayan aygıt. 6/ Kurum. 7/lran'da, Hasan Sab-
bah'ın önderi olduğu Haşhaşiye tarikatının karar-
gâhı olan ünlü kale... Adın dunım eklerinden biri.
8/ Birnota... Kıbns'ın Yunanistan ile birleşmesi di-
leğini belirtmekte kullanılan siyasal deyim. 9/
Pulculuk.