Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 23ŞUBAT2001CUMA
EKONOMÎDE KRİZ
DUTVYADA BUGUN
ALİ SİRMEİN
Ecevit Doğru Söylemiyop
19 Şubat krizinin nedeni 21 Şubat günü da-
ha iyi anlaşıldı.
19 Şubat'ta TV kameraları önünde, bütün
dünyaya "Eyahali Türkiye'de zirve krizi var" di-
ye haykırıp kriz yaratan Ecevit, 21 Şubat günü
DSP Meclis Grubu'nun salya sümüklü toplan-
tısında, krizi tırmandıracağını ilan ediyor, Cum-
hurbaşkanı'nın, kendi ekonomik politikalanna
destek vermeyi reddettiğini ilan ediyordu.
Ecevit doğruyu söylemiyordu. Nitekim, Ece-
vit'in savaş naralarının hemen ardından Çanka-
ya, ekonomik politikaya destek verdiğini açık-
ladı.
Cumhurbaşkanlığı Ecevit'in oyununa gelmiş-
ti.
Cumhurbaşkanı'nı hükümetin ekonomik po-
litikasının ardında durmamakla eleştiren Ecevit,
bu konuşmasından sekiz saat sonra, kendi eko-
nomik politikasının ardında durmadığını alınan
kararlarla ortaya koydu.
Hükümet 21 Şubat'ta yaptığı toplantıda kur
çıpası politikaşını terk etmeye karar verdi.
Toplantıya, Özal'ın harika çocuklanndan olan
ve şimdiye dek değil kriz önlemek, krizieri doğ-
ru dürüst okuma becerisine bile sahip olmadı-
ğı birkaç kez kanıtlanmış olan Güneş Taner'in
de katılması, 57. hükümetin nasıl bir şaşkınlık
içinde olduğunu göstermektedir.
22 Şubat günü Türkiye, üzerine bomba düş-
müş bir ülke konumundadır ve döviz kurlan ile
faizlerin nerede duracağını kestirmek şu anda
olanaksızdır.
• • •
Ekonominin uzmanları, Merkez Bankası'nın
19 ve 20 Şubat'ta uyguladığı politikanın da yan-
lış olduğunu ve krizin boyutlannın büyümesine
neden olduğunu ileri sürmekteler.
Şimdi çoğu kişi "Ekonomi uzmanı da ne de-
mek ki? Adamlar, birgün önce söylediklerinin
tam tersini ertesi gün söyleyebiliyorlar" diyebi-
lir.
Bu tanı kimi gerçekleri banndırmakla biıiikte,
insafsızdır. Çünkü Türkiye'de sağlıklı bir ekono-
mi tahmini yapmak güçtür. Nedeni ise, ekono-
minin üzerinde politik nedenlerin hiçbir yerle kı-
yaslanmayacak kadar büyük olmasıdır.
Sakın kimse yanılmasın! Bugün yaşadığımız
olay, 19 Şubat MGK krizinin sonucu değildir.
Türkiye'de zaten kriz vardı. Nedense bunu
görmek istemiyorduk.
Kriz, ekonominin yapısından olduğu gibi ken-
di ekonomik politikasına inanmayan 57. hükü-
metin politikayı yürütmedeki kararsızlığı ve ona
duyulan güvensizlikten kaynaklanmaktadır.
Başka bir deyişle kriz, ekonomik olduğu ka-
dar belki de daha büyük ölçüde politiktir.
Şu anda kimse, serbest kur politikasının eko-
nomiye nasıl olumlu bir etki yapacağını açıkla-
yabilecek durumda değildir. ~- ~';:; • '.'
• • •
Uzmanlar, 19 Şubat sabahı 10.15'ten önce,
20 Şubat günü 4 aylık borçlanma yapacak olan
Hazine'nin bu borçlanmayı yüzde 57-65'ler dü-
zeyinde yapabilecek durumda olduğunu söy-
lüyorlardı.
19 Şubat sabahı böyle bir ortamda, hüküme-
tin 1 numarah sorumlusu, TV ekranları önünde
haykırdı: "Devlette kriz var!" Ve her şey ondan
sonra oldu.
Şimdi filmi geri çevirelim ve MGK'de olanla-
nn Ecevit tarafından dünyaya ilan edilmediğini
düşünelim. O takdirde, hiç değilse dört ay için
zaman kazanılmış olacaktı. Bu süre içinde kur
makası yürüyecek, enflasyon çalışan kesimle-
rin ensesinde boza pişirmek pahasına da olsa,
biraz daha düşecekti.
Ecevit, krizi böyle bir anda çıkardı.
Şimdi Türkiye'de herkes biraz daha yoksul-
laşmıştır. Merkez Bankası ve hükümetin ortak
açıklamasında ise şimdiden belli olan tek hu-
sus, bundan böyle çalışanlann daha da posa-
sının çıkanlacağıdır.
Ecevit bu ortamda çıkıp, kendi neden oldu-
ğu ve sürekli tırmandırdığı krizi bütün bu olay-
lann nedeni olarak göstererek sorumluluğu Se-
zer'in sırtına yıkmaya çalışacaktır.
Ecevit bizlere doğrulan söylemiyor, söyleye-
miyor. Çünkü doğruyu söylemek istese ''Bü-
tün bunlara ben neden oldum, istifa ediyorum"
demesi gerekir.
Sakın kimse Ecevit'in istıfasının krize neden
olacağını sanmasın!
Çünkü hepimiz görüyoruz ki, Ecevit'in biza-
tihi varlığı bile bir kriz nedenidir.
Taner toplantıya çağrıidı
Ekonomi
iyiye gidecek
ANKARA (Cumhu-
riyet Bürosu)-Eski dev-
let bakanlanndan
ANAP'lı Güneş Taner,
bundan sonra ekonomi-
nin iyiye gideceğini sa-
vunurken DYP'li Uruk
Söylemez, programın
çöktüğünü. IMF'nin
hatasını kabul etmesi
gerektiğini. Türki-
ye'nin önceki noktaya
döndüğünü dile getirdi.
Eski ekonomiden so-
rumlu bakanlar, dalgalı
kur politikasına geçile-
rek uygulanan ekono-
mik programdan vaz-
geçilmesini değerlen-
dirdiler. DYP'li Söyle-
mez, ANAP'lılann san-
ki hükümet ortağı de-
ğilmiş gibi davrandık-
lannı kaydetti. Hükü-
met tarafından uygula-
nan programın çöktü-
ğünü belirten Söyle-
mez, "Ana dayanağı
olan sabit kur sistemi
hatalı ve eksikti" dedi.
Hükümetin, kasım bu-
nalımı ve önceki günkü
bunalımın ardından dö-
nüş yapmak zorunda
olduğunu dile getiren
Söylemez, "Enflasyo-
nun buyıl içinyüzde 10-
12 noktasına ulaşması
hayaldir. Ocak-şubatta-
ki borçlanmalann orta-
lama faizi yüzde 82.2
olarak gerçekleşmiştir.
Bu rakam üzerinden
Ziraatve HalkBankası,
esnaf ve köylüye kredi
kullandıracaktır. Tüm
hedefler A dan Z'ye de-
ğişmiş, çökmüştür. Bu
EMF'nin yaptığı bir ha-
tadır. IMF yapüğı hata-
yı kabul etmeü'' değer-
lendirmesini yaptı.
Dün dündür, bugün bugündür: Ecevit, 1994'teki 5 Nisan krizinde Başbakan Çiller'i uyarmıştı
IMF varsa bunahm kaçımlmazistanbulHaberServisi-DYP-SHP
koalisyon hükümetinin iktidarda ol-
duğu 1994 yılımn ilk aylannda orta-
ya çıkan ekonomik kriz, 5 Nisan'da
açıklanan bir başka "istikrarpaketi"
ile aşılmaya çalışılmıştı. DSP Genel
Başkanı Bülent Ecevit, paketin açıl-
masından sonra destek için ABD'ye
giden dönemin Başbakanı Tansu Çil-
ler'e, "IMF'nin ekonomik program
dayatüğıülkekrdesiyasalbunahmın
kaçımlmaz olduğu" uyansında bu-
lunmuştu. Dünyaya soldan bakan
ekonomistler ise, Türkiye'nin soru-
nunun anlık istikrar paketleriyle çö-
• Ne demişlerdi: Mesut Yılmaz: Eğer 1993 Kasım'ında böyle bir istikrar paketi uygulansaydı
bugün IMF'nin kapısına gidilip dilenmek zorunda kalınmazdı. Zafer Çağlayan (ASÖ Başkanı):
Daha cesur kararlann alınmasını beklerdik. Hüsamettin Kavi (İSO Başkanı): Ülkemiz için asıl
önemli olan üretimdir. Sakıp Sabancı: Ulusça el ele verme günündeyiz.
zülemeyeceğini belirterek yapısal kasTna yüklendL Aşın likidite döviz kez düşürüldü. Merkez Bankası'nın
düzenlemeler ve özellikle uzun va-
deli vergi sisteminin getirilmesi ge-
rektiğini savunmuşlardı.
Merkez Bankası Başkanı Rüştü
Saracoğhı'nun nedenlerini, "Faizle-
ri düşürmek için Hazine ihalelere
müdahale etti. Devtet iç borçlanma
senedi piyasası öldü. Piyasalardan
borçlanamayan HazineMerkez Ban-
saülarak çekilmeye başlandı. Sonun-
da faizi düşürmek için yola çıkan hü-
kümet Cumhuriyet tarihinin en yük-
sekfaiziniyarara*" sözleriye ifade et-
tiği kriz sonucu, yılbaşında 15 bin li-
raya yaklaşan dolar kuiu, hızla tırma-
narak 40 bin liraya ulaştı, faizler pat-
ladı, sıcak para yurtdışına kaçtı. Tür-
kiye'nin kredi notu üç ay içinde iki
7 milyar dolar düzeyindeki döviz re-
zervinin yansı eridı. TYT Bank ve
Marmara Bank battı. Kriz sonucun-
da ekonomi yüzde 6 civannda küçü-
lürken, 500 bin kişi işsiz kaldı, 630
bin kişi daha düşük imkânlı işe razı
oldu. 650 bin kamu ve özel sektör iş-
çisi yüzde 150'lik enflasyonist or-
tamda sıfir zamma yakın oranda top-
Sivil Girişim Başkanlar Kurulu, kriz sonrası her yıııttaşa 600 dolar ek yük geldiğini belirtti
Sonmıhdar faturayı ödemeliANKARA/İSTANBUL (Cumhuri-
yet) - Sivil Ginşim Başkanlar Kurulu,
Kara Çarşamba sonrası her yurttaşa 600
dolar ek yük geldiğini belırterek "Bu fa-
turanın hesabı verilmelidir. Başansız
olan bakan ve bürokraflar değiştirüme-
Kdir" görüşünü dile getirdi. Türk-lş Ge-
nel Başkanı Bayram MeraL son krizin
IMFpolitikalannın ıflası olduğunu vur-
gulayarak "Dalgah döviz kurunun be-
nimsenmesiyie paranın para kazandığı
yenibir dönem başlayacakür" dedi. Hü-
kümetin toplumun tüm kesımlerini top-
lantıya çağırmasını isteyen DlSK Genel
Başkanı Süleyman Çelebi,
u
Kendi prog-
ramını dikte ettireceği bir zeminde de-
ğfl, bilgi vereceği, önerileri dinleyeceği
birzeminolmalT dedi. Türk-lş. Hak-lş,
TOBB, TZOB, TİSK VE TESK genel
başkanlannın oluşturduğu Sivil Giri-
şim Başkanlar Kurulu, devlet zirvesin-
deki bunahm ve 21 Şubat krizi sonrası
alınan ekonomik kararlan değerlendir-
mek üzere dün bir araya geldi. Girişimi
oluşturan örgütlerce yapılan ortak açık-
lamada, Kara Çarşamba sonrası her
yurttaşa 600 dolar ek yük geldiğini be-
lirterek "Bu faturanın hesabı verilmeli-
dir. Başansız olan bakan ve bürokratiar
değjştirilmefidjr" görüşü vurgulandı.
Ekonomik ıstıkrann önkoşulu olan
siyasi istikrann sağlanması gerektiğini
belirten başkanlar, devletin zirvesinde
yaşanan anlaşmazlığın bitirihnesini de
istediler. Ihracat ve istihdama dayalı,
tüm kesimlerinin onayını alan bir prog-
ram istenilen açıklamada, "Yönetenkr
de yönetilenler kadar hukuka saygı duy-
İstanbul'da halk sabah erken saatkrdenra'barendöviz bürolanna koştu. İlerleyen saatlerde kuynıklar uzadL
malı ve demokratikkuraDara uygun ha-
reket etmelidir. SKil Girişim, bu şekilde
oluşturulmayacak bir programa destek
vermeyecektir'' denildi.
Türk-lş Genel Başkanı Bayram Me-
raL, son krizin IMF politikalannın ifla-
sı olduğunu belirterek dalgalı döviz ku-
runun yatınmın azalacağı, işşizliğin ar-
tacağı, paranrn para kazanacağı bir dö-
nemi başlatacağı uyansında bulundu.
Sivil Girişim Başkanlar Kurulu'nda
alınan kararlara uygun hareket edecek-
lerini vurgulayan TOBB Başkanı Fuat
Miras, dalgalı kur programının üretim
sektörüne 30 milyar dolarlık ek yük ge-
tirdiğini de belirtti. Sivil Girişim'de
yer almayan DlSK Genel Başkanı Sü-
leyman Çelebi toplumun isteklerine
kulak tıkayan politik tarzı benimseyen,
ekonomik programı çöken, ülkeyi de-
mokratikleşme hedefıne taşımayan yol-
suzluklann üzerine tam olarak gideme-
yen hükümete güven duyulmasının
beklenemeyeceğini kaydetti.
Kamu Emekçileri Sendikalan Konfe-
derasyonu (KESK) Genel Başkanı Sa-
mi Evren, devalüasyonun enflasyonu
patlatacağını ve çalışanlann alım gücü-
nü iyice düşüreceğini belirterek "Bu
programın iflas ettiği açıklanmah, so-
nımhüan hemen istifa etmelidir'' dedi.
Türk Kamu-Sen Genel Başkanı Re-
sul Akay da ekonomide yaşanan duru-
mu "kriz" olarak adlandırmamak ge-
rektiğini belirterek "Bu bir kriz değfl.
Emekçflerin yası, rantiyecUerin bayra-
mıdır. RantiyecUere bu bayramı anna-
ğan ettifer, bize ise acıh kederB 'yas'ı re-
vagördüler"
ÇİLLER UZLAŞMA HÜKÜMETt tSTEDİ
Ecevit hemen istifa etmeli
ANKARA (Cumhuriyet
Bürosu) - DYP yönetimi, de-
nnleşen ekonomik bunalıma
karşı, 2001 içinde en erken
tarihte seçim koşuluyla Mec-
lis'teki 5 partinin katılımıyla
"ulusal uziaşma hükümeti"
önerdi.
Piyasalardaki bunalımın
devalüasyona sürüklediği sa-
atlerde parti kurmaylanyla
toplantılar yapan ve panik
olarak algılanacak demeçler
vermekten çekinen DYP Ge-
nel Başkanı Çiller. dün parti-
sinin yetkili kurullannı topla-
dı. Çiller, Başkanlık Diva-
nı'nda kararlaştınlan "uhısal
aztaşma" önerisini, GİK top-
lantısından önce açıkladı.
Başbakan BülentEcevit'in is-
tifa dilekçesini hemen Çan-
kaya Köşkü'ne götürmesi ge-
rektiğini savunan DYP lideri,
"Çözüm,panikten uzak kala-
rak milli mutabakat hüküme-
tidir. Bu hükümet, bir seçim
hükümeti olarakçahşmah. Si-
yasi Partiler Yasası'nı, Seçim
Yasası'nı düzenkmeü. 2001
içinde seçime gidihneli'" dedi.
Çiller, ekonomik bunalımın
boyutlan ve 5 Nisan 1994 bu-
nalımıyla karşılaştırmasıyla
ilgili şu değerlendirmeleri
yaptı:
• "Devalüasyon olmaya-
cak, kur poh'tikası çıpadır"
görüşü çökmüştür.
• Alınan dış borçlar, ciddi
fakirleşme hiçbir işe yarama-
dığı gibi Türkiye'nin önünde
ciddi bir fatura olarak duru-
yor.
• Kasım ayındaki kriz bir
provaydı. Bu kriz, siyasi kriz-
le çıkmasaydı, mart aymda
reel sektörün kredi faizlerini
ödeyememesiyle görülecekti
zaten.
• 5 Nisan programmda
yanlış olduğu söylenen her
şey bugün katlanarak yapıldı.
• GSMH'nin yüzde 40'lar
civannda bir kamu açığı var.
Maalesef ne dediysek çıktı.
• Programın çöküşü mille-
te yeni bir faturadır. Devalü-
asyonun arkasından gelecek
olan enflasyondur.
FP LİDERİ RECAÎ KUTAN
Dalgah kur kararı yüzde
30 devalüasyon demektir
ANKARA (Cumhuriyet
Bürosu) - FP Genel Başkanı
Recai Kutan, "dalgah kur'"
karannm, fıilen yüzde 30'un
üzerinde bir devalüasyon an-
lamına geldiğini belirterek
"Bu işin en kestirme yolu ül-
keyi seçime götürmektir" de-
di.
Kutan, Memur-Sen Genel
Başkanı Fatih Uğurhı'yu zi-
yaretinde yaptığı konuşma-
da, dolann 900 bin, markın
400 bin liranın üzerine çıktı-
ğına dikkat çekerek şunlan
söyledi:
"Madem yüzde30 civann-
da, adı devalüasyon olmasa
bile bu yapılacakn, niçin Ha-
zine'den şu kadar milyar do-
larhk dövizler çıkmadan ya-
pılmadı? Bu en az 3-4 milyar
dolaruk zarar getirmekte-
dir"
Kutan, ana muhalefet ola-
rak konuyu eleştiriyle geçiş-
tirmeye niyetli olmadıklan-
nı vurguladı.
FP Genel Başkanı Recai
Kutan, ekonomik çöküntü-
nün en fazla memurlarm sır-
tına yükleneceğine dikkat çe-
kerek "M emurlara vaat edi-
len zamlar, sadece bir günde
toptan gittL Yoksulluk sıru-
nnda olan memurlanmızın
yüzde 9O'ı fîilen açhk suun
içindedir" diye konuştu.
lu iş sözleşmesi imzalamak zorunda
kaldı.
DSP Genel Başkanı Bülent Ecevit
(destek için ABD'ye giden Çiller'i
uyarmak amacıyla): "Ashnda IMF
özeüikle az getişmiş ülkelere kendi
programmı dayatnğı zaman mutia-
ka o ülkekrde siyasal kriz ortaya ç>
kryor. Türkiye'de ise zaten bir siyasal
kriz var, bu daha ağniaşnuş olur.
ABD Güneydoğu sorununa kendi an-
layışı doğrultusunda bir siyasal çö-
züm isteyecektir. Kıbnsta Türkiye-
den yeni ödünler isterüyor. Hatta Fe-
ner Rum Patrikhanesi devletstatüsü-
nekavustunümakisteni-
yor"
Başbakan Tansu Çil-
ler: Ulkemizin geleceği
için çocuklanmızın gele-
ceği için hep birlikte fe-
dakârlık yapacağız. Her-
kes ekonomik gücü ora-
mnda fedakârlık yapa-
cak. Ekonomik Kurtuluş
Savaşı vereceğiz. Borç,
faiz, döviz kıskacını yok
edeceğiz. Milli paramıza
güven vereceğiz
ANAP Genel Başkanı
Mesut Ydmaz:
Eğer 1993 Kasırm'nda
böyle bir istikrar paketi
uygulansaydı, bugün
IMF'nin kapısına gidilip
dilenmek zorunda kalın-
mazdı. Kasım aymda
Merkez Bankası'nm 7
milyar dolarlık döviz re-
zervi, seçim ekonomisi
uğruna heba edildi.
Zafer Çağlayan (ASO
Başkanı):
Daha cesur kararlann
alınmasını beklerdik.
Hükümetin özelleştirme
ile ilgili prograrmna sa-
dık kalmasını bekliyo-
ruz. Paket özellikle ver-
gi dışı kalmış kesimleri
vergi kapsamrna ahnak-
ta yetersiz kalıyor.
Hüsamettin Kavi (İSO
Başkanı): Ülkemiz için
asıl önemli olan ûretimr
dir. Parlamento seri şe-
kilde çalışarak kendisin-
den beklenen yasal dü-
zenlemeleri gerçekleş-
tirmeli.
Sakıp Sabancı: Ulusça
el ele verme gününde-
yiz. Önemli olan paketin
gelmesiydi. Gelmemiş
olsaydı, çok daha felaket
olacaktı. Ayn politik gö-
rüşteki iki partinin bir a-
raya gelerek böyle bir
paketi ortaya koyması
cesur ve kutlamaya de-
ğer bir davranış. Artık
sendikalar da muhalefet
de işin tadını kaçrrma-
malı.
Prof.Dr. tzzettin Ön-
der: Türkiye'nin sorunu
anlık istikrar sorunu de-
ğil, yapısal düzenleme
sorunu. Paket uzun va-
deli, yapısal düzenleme
getirecek, monopolcü
yapıyı kıracak nitelikte
değil. Ekonomik yükün
adil dağılımı ile ilgili bir
şey yok. Ücret enflasyo-
nun gerisinde kalacak.
Ek vergi tek başma çö-
züm değil. Giddi, uzun
vadeli vergi sistemi geti-
rihneli. Sonuçta adalet
açısından olumlu değil.
SlFIR NOKTASI /ORAL ÇALIŞLAR oralcalislar@yahoo.com
Bu yaşadığımız geçici bir ekonomik
kriz değil. Yaşanan tam anlamıyla ya-
pısal bir kriz. Soruna bu boyutta bak-
madıkça hiçbir çözüm bulunması da
mümkün olmayacak. Türkiye'de eko-
nomi neden tekliyor? Ekonomik istik-
rar neden bir türiü gerçekleşemiyor?
Bu sorulara köklü bir cevap bulmadık-
ça, "aspirin tedavisi" devam edip gi-
der. Aslında gidemez, dün olduğu gi-
bi sonunda sistem iflas eder, aspirinin
artık fayda etmeyeceği de ortaya çıkar.
Biz, çok partili bir parlamenter sis-
tem içinde yönetiliyoruz ve bunun adı-
na da demokrasi diyoruz. Ekonomik
ve siyasi durumun da Avrupa Birliği'ne
girecek düzeye geldiğine inanıyoruz.
Daha doğrusu, böyle sanıyoruz ya da
böyle olmasını arzu ediyoruz.
O zaman soruna AB'ye aday bir ül-
ke standartlan açısından bakalım. Si-
yasi açıdan baktığımızda, bu ülkenin
normal demokrasi standartlan içinde
olmadığını görürüz. Hâlâ bu ülkede
belli siyasi düşünceleri açıklamak suç.
Insanlar, görüşlerini açıklarken korku-
yorlar. Son örneği Doçent Fikret Baş-
kaya. Yeniden "terörist" olarak kesin-
teşen cezası nedeniyle hapse girecek.
Cezaevlerinde 12 bin civannda siya-
iflas Eden Anayasal Sistem
si tutuklu ve mahkûm bulunuyor. Bun-
lann yüzde 90'ı, yani 10 binden fazla-
sı, sırf afiş astığı, pankart yapıştırdığı,
bildiri dağıttığı, devletçe sakıncalı gö-
rülen bir yayın organında çalıştığı için
"terörist" sayılıyor. Bu nedenle, hem
zaten çok fazla olan cezasının yanı sı-
ra infaz indiriminden çok az yararlanı-
yor ve siyasi irade tarafından her se-
ferinde af kapsamı, ceza indirimi kap-
samı dışında bırakılıyor.
Ermeni sorunu, tamamen bir tabu
halinde, yatnızca dışanyla bir kavga
konusu halinde iç propaganda malze-
mesi olarak kullanılıyor. Içerideyaban-
cı düşmanlığını körüklemek, domates
ve portakal sandıklannı tepelemek için
sömürü konusu yapılıyor. Kıbns konu-
su, 1974'ten bu yana Denktaş gibi
başansızlığı tescil edilmiş kişilere ema-
net ediliyor. Bu konu da bir tabu. Kıb-
ns'ta muhalefet edenler hainlikle suç-
lanıyor, başlanna olmadık işler geliyor.
Son ömeklerden birisi gazeteci Şener
Levent'in başma gelenler.
Türkiye, bu ülkeyi yönetenlerin uz-
laşmazlığı nedeniyle, dış dünyada
"Avrvpa'nın Kızgın Ülkesi" diye anılı-
yor. Şunu açıkça görüp kabul etmek
gerekiyor: Sorun tamamen siyasi ve
bu siyasi ortamın yarattığı psikolojik
hava. Ekonomiye de siyasal tercihler
yön veriyor. Bu ülkedeki gelir dengesi
dünyanın en geri ülkelerinin düzeyin-
de. Yani çok küçük bir zengin azınlık
ve büyük biryoksullar kitlesi. Böyle bir
dengesizlik nasıl meydana geldi, işte
sorun burada düğümleniyor.
Bu ülkede, alttakilerin seslerini çı-
kaımalan mümkün değil. Örgütlenme
yasak, hak istemek yasak. Muhalefet
edenin başına her türiü bela geliyor. İş-
te Silopi: Yasal partinin şubesini kur-
mak isteyen kişiler önce tehdit ediliyor,
sonra ortadan kaybolup gidiyorlar.
Sendikacılık, tarihinin en büyük krizini
yaşıyor. Neredeyse bu ülkede sendi-
ka kalmadı. Kalanlar da naylon sayıla-
cak ölçüde etkisiz.
"Kürtçe eğitim" konusunda yaşa-
nan krizin ekonomiyi etkilememesi
mümkün mü? Bu ülkeye yatınm yap-
mak isteyen, bu ülkede üretim yap-
mak isteyen kişi, siyasi baskı sistemin-
den ürküyor. Elinde büyük baskı me-
kanizmalan bulunan iktidar sahipleri,
sorunlan çözmek yerine muhalefet
edeni susturmayı yeğliyorlar. Bu or-
tamda yağmacılık kol geziyor.
Hangi demokratik ülkede bu kadar
büyük yağma yapılır ve bunun hesabı
sorulamaz. Itiraz edenin canına oku-
nuyor. Çünkü, ülke bir polis devleti
mantığı içinde yönetiliyor. Hakkınızı
nerede arayacaksınız? Bütün kurum-
lara karşı bir güvensizlik toplum içine
yayılmış durumda. Böyle bir ülkede
kim geleceğine güvenir, kim para ya-
tırmaya kalkar. Yabancı sermaye kaçı-
yordiyetahlilleryapılıyor. Yabancı ser-
maye neden kaçıyor? Bu ülkenin siya-
si yapısına güven yok da onun için.
Yunanistan, Portekiz ve Ispanya ör-
neğine bu köşede çok vurgu yaptık.
Türkiye, otoriter bir sistemle yönetili-
yor. Türldye'nin etkili güçleri, bu ülke-
ye demokrasi elbisesinin bol olduğu-
nu düşünüyorlar. Daha doğrusu, de-
mokrasiden korkuyorlar. Özgür bir
toplumdan korkuyoriar. AB'ye yönel-
mekten ve buradan gelecek eleştiriler-
den hoşlanmıyoriar.
Kimileri AB için 2010 senesini uygun
görüyoriar, kimileri demokrasiyi daha
da uzak bir geleceğe ertelemekten ya-
na olduklannı saklamıyoriar. Halbuki,
bu ülkenin ekonomisinin düzlüğe çık-
masıyla, soyguncu sistemin, yağma-
cı sistemin temizlenmesi arasında çok
yakın bir bağ olduğunu biliyoruz. Or-
neklerini de AB'ye giren ve sistemleri-
ni demokratikleştiren, bize benzeyen
ülkelerden seçebiliriz. Yunanistan, Is-
panya ve Portekiz, diktatörlükleri yıka-
rak cunta anayasalan yerine demok-
ratik anayasalar hazıriayarak önce si-
yasi açıdan düzlüğe çıktılar ve buna
bağlı olarak ekonomileri de düze çık-
tı.
"Avnıpa'nın kızgın ülkesi" imajı bir
gerçekliği dile getiriyor. Siyasi çıkmaz,
devletin tepelerine kadar uzanan bir
öfke patlamasını beraberinde getiri-
yor.
1982 Anayasası militer ve despotik
bir anlayışın ürünü. Türkiye, bu anaya-
sayla ve bu anayasanın yarattığı ku-
rumlaria idare ediliyor. Sorun bu sis-
temde. Bunu değiştirmekzorundayız.
Bu sistem değişmedikçe, krizin biri bi-
tip diğeri başlayacak. Gerisi fasa fiso.