Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
23ŞUBAT2001 CUMA CUMHURİYET SAYFA
U i l . kultur@cumhuriyet.com.tr 15
TaşDevrVndebiryuppie
Oscar 'ın en büyük adaylarından Hanks, tek başına
ıssız adada 4 yıl yaşayan Noland'ı canlandırıyor
Tom Hanks, rolünün gereği bir yüda 22 küo zayıflamış.
CUMHURCANBAZOĞLU
Insanlık tarihi kadar eski bir öykûsü
var Yeni Hayat'ın; doğaya karşı yalnız bir
adamın mücadelesi. Ancak film tam an-
lamıyla bu tema üzerine oturmuş değil.
Önemli bölûmü kınk bir aşk hikâyesi
şeklinde gelişiyor.
Formül de hayli eski; biıbirlerini seven
erkekle kız elde olmayan nedenlerle ay-
nhyorlar; tekrar bir araya geldiklerinde
iş işten geçmiş oluyor.
Kahramanımız dünyanın en ûnlü taşı-
ma şirketlerinden birinde çalışan Chech
Noland (Hanks). Işi her şeyin önünde gi-
diyor ve kız arkadaşı Kelly de (Hunt)
onun bu tercihini anlayışla karşdamaya ça-
lışıyor. İş gereği sürekli seyahate çıkan
Noland'ın içinde bulunduğu kargo uça-
ğı 1995' in Noel gecesi fırtına sonucu dü-
şüyor ve ekipten yalnız o kurtuluyor. Bir
mercan adasına çıkıyor ve teknik olarak
kendini birden adeta taş devrinde bulu-
yor. Adada birkaç yengeç, balık ve hin-
distancevizinden başka bir şey yok. Her
an bir yerlinin ya da korsanın kadraja gir-
mesini bekliyorsunuz amanafîle... Hertür-
lü zorluğa rağmen burada savaşmayı,
ayakta kalmayı, yaşamın farklı yüzlerini
öğreniyor. Zarnanla bannma, yiyecek, su
sonınunu çözûyor ama bu kez de yalnız-
lık ve çaresizlikle boğuşuyor.
Noland, modern Robinson gibi ama
Yenl Hayat-Cast Away/
Yönetrnen: Robert
Zemeckis/Senaryo: William
Broyles Jr./ Görüntü: Don
Burgess/ Müzik: Aian
Sitvestri/ Oyuncular: Tom
Hanks, Helen Hunt, Nick
Searcy, Jennifer Lewis,
Geoffrey Blake, Peter Von
Berg/ 2000, ABD yapımı/
143 dakika.
yanında Cuma'sı yok; tek dostu kıyıya vu-
ran paketlerden birinden çıkan, Wilson adı-
nı verdiği voleybol topu (Tam anlamıy-
la bir yardımcı erkek oyuncu rolûnde).
Dört yıl sonra hem moral hem de fizik-
sel açıdan fükenince bir şekilde yeniden
uygarhğa dönüyor ve yeni serüveninin,
adadakinden daha zor olduğunu görü-
yor...
Yeni Hayat temelde üç ray üzerinde gi-
diyor: Zaman, mekân ve vûcut.
Mekân: Çahştığı Federal Express şir-
keti kûreselliğin simgelerinden biri. Fi-
ziki uzaklıklan yok ediyor ve dünyanın
her yerine her türlü maLzemeyi hedefle-
nen zamanda ulaştırabiliyor. Bir bakıma
zaman ve mekân ellerinde.
Zaman: Fiziksel uzaklıklan giderme-
de en önemli etken. Yaşam, 24 saat de hız-
lı akmalı. Ancak adaya dûşünce zaman
kavramı birden yitip gidiyor.
Vücut: Noland, vahşi doğanın ortasın-
da beynin yanında vücudun da önemini
kavnyor. Aynca mûziğin ve diyaloğun
olmadığı bir ortamda tûm anlatım
Hanks'in suratında.
Zemeckis ve Hanks'in heyecanlanyla
teknik anlayışın, görûntûlerin (kaza sah-
nelerindeki özel efektler usta işi) ûst dü-
zeyde olduğunu belirtmek gerek. Ancak
doksan kez elden geçirildiği iddia edilen
senaryonun adada tek başma yaşayan bi-
rini aniden dört yıl ileriye sıçratması ve
bu sürenin ruhsal ağırhğını hiç mi hiç
vermemesi çok önemli bir hata. Bunun
dışında fıhnin ada bölümleri iyi ve oyun-
culuk etkileyici ama uygarlılc sahnele-
rinde Yeni Hayat sınıfta kalıyor. Orta yaş-
lı, yakışıklı ohnayan bir adamın, popü-
ler fihnlerin temposuna alışmış seyirci-
yi hem de bir buçuk saat boyunca konuş-
madan nasıl elinde tutabileceğini merak
ediyoruz.
Filmde kahramanın dört yıllık zaman
sûrecinde geldiği farklı fiziksel yapıyı
canlandırmak için bir yılda 22 kilo zayıf-
layan Hanks'in performansı etkileyici.
Philadelphia ve Forrest Gump'tan (yine
Zemeckis 'le çalışmıştı) sonra Yeni Ha-
yat'la Oscar'da hat-trick yapması sûrpriz
olmamah.
İZLEYİCİ CÖZÜYLE ERDAL ATABEK
Bir deıııet insan...
' Vizontele'nin göstenme yeni girdiği gün-
lerde Kadıköy'de oynadığı sinemanm önün-
deki kuyrukta bekleyenlerle konuşuyorum.
Sinema önünde kuyruk görmek sık rastla-
nan bir olay değil. Hele de kuyrukta bek-
leyenler, sabırsız bilinen gençler olursa.
Ama bu kez gençler sabırla bekjiyorlar.
"PBmgiizelmiyıniş''diyesoruyorum. "BB-
miyoruz, şimdi göreceğiz'' diyorlar. "Ama
bekfiyorsunuz" diyorum. Gençler, "Yıhnaz
Erdoğan" diyorlar. Elbette sadece o değil,
ama Yılmaz Erdoğan çok seviliyor, Demet
Akbağ da öyle. Televizyonla evlere giren
yeni kuşak oyuncular komedi türünü sah-
nelere de taşıyarak yeni bir kanzma yarat-
tılar. Cem Yılmaz da öyle.
Vizontele, çok sıcak bir film. Insanlann
ön planda olduğu, sadelikli bir film. AKan
ErkekK görülmeye değer bir performans
gösteriyor. "BeiediyeBaşkanı''nda, sorum-
luluklannı bilen, gereklerini yapmaya ça-
lışan, olanaklan kısıtlı bir başkanı izliyo-
ruz. Demet Akbağ, sinema oyuncusu ola-
rak dizüerdeki oyunlannı aşıyor. Yılmaz
Erdoğan fümde gene Yılmaz Erdoğan. Ken-
di kişiliğiyle oynayan oyunculann yazgısı-
nı paylaşıyor. Olurnlu yanı da var, olumsuz
yanıda.
Film, Hakkâri'de bir kasabanın tek eğlen-
cesi olan sinemalı günleri anlatıyor. Başa-
nyla anlatıyor. Filmin bu bölümünde "Cen-
net Sineması-Cineına Paradiso"nun tadı
var. Ama sonra televizyon geliyor, hem de
Ankara'dan. Gelen ekip görüntüyü ayarla-
madan dönünce iş, yörenin uçuk teknisye-
ni Emin'e kalıyor (Yılmaz Erdoğan). Bir-
birinin içinde yaşanan öykülerden oluşan
filmin bütünlüğü eksik kalmış gibi. Ama
sıcak insan hayatlan. bir kasabada yaşanan
çıkar çatışmalannı, kurnaz tipleri, kendi
hayatını yaşayan insanlan, kadınlan, er-
kekleri, çocuklan başanyla verince eksik-
likler pek göze çarpmıyor, hayatın kendisi
olan bir film izleniyor. Akıllarda, sanıldı-
gından daha fazla kalacak bir film. Biz çok
sevdik. Samrım, görenler de sevecek.
*Vizontefe' çok sıcak, insanlann ön planda olduğu, sadelikli bir fflm.
KadmlarNe
tster? büyük
mesajlan olan,
hırsh bir fihn
değil; masa
başında iyi
hesaplanmış,
temposu
hızh, çevre
düzenlemesi
çok itinah
oluşturulmuş
bir eğlencelik.
VitrindeMel
Gibson var, ama
bizce asd yıknz
HetenHunt..
Maviş kadınlar diyarında
Cehennem Silahı serisindeki birkaç sahne dı-
şında MdGibson'ı, komediyi denerken pek gör-
memiştik; esprili bir yanı olduğunu hep çıtlat-
mıştı ama kısmet komediyi 45'inden sonra
denemekmiş.Yirmi yıl boyunca tehlikeden
tehlikeye koşan Gibson yeni filmi Kadınlar Ne
Ister'de tam anlamıyla bir komik ve üstüne
üstlük Sinafra ile Glenn MiDer'ın müziğiyle
Gene Keüy'yi anımsatan bir
stilde dans da ederek hayran-
lannahoş sürprizleryapıyor...
Fihnin adı, Freud'un otuz
yıl kadın ruhunu inceledikten
sonra içinden çıkamadığı so-
runun başlığı: Bir kadın neler
ister?...
Kabare dansçısı bir anne-
nin oğlu olan, babasız yetişen
Şikagolu reklamcı Nick Mars-
hall (Gibson) kadınlarla ya-
tak odasını paylaşmaktan baş-
ka şey düşünmeyen, herkesin
ona hayran olduğuna inanan
bir kazanova. Tam anlamıyla
maçoluğun simgesi. Çalıştı-
ğı reklam ajansında sanat yönetmenliğine yük-
selme hayalleri yetenekli Darcy McGuire
(Hunt) tarafindan çalınınca ne yapıp yapıp
kendini göstermek istiyor. Yeni kampanyanın
gereği kadınlara yakınlaşıp onlann neler talep
edebileceğini kestirmek zorunda. Bu arada
banyosunda kadın kılığına girip onlargibi dü-
şünmeye çabalarken elektrik çarpıyor ve ka-
Kadınlar Ne İster? -
What VVomen WarnV
Yönetmen: Nancy
Mayers/ Senaryo: Josh
Goldsmith, Cathy
Yuspa/ Görüntü: Dean
Cundey/ Müzik: A.
Sifvestri, B.G.
Goodman, H. Feur, D.
Aquila/ Oyuncular: Mel
Gibson, Helen Hunt,
AlanAlda/2001, ABD
yapımı/126 dakika.
zadan sonra karşısuıa çıkan her kadının aklın-
dan geçenleri okumaya başlıyor...
Hollywood artık, kariyerin peşine düşüp ya-
şamın renklerini unutmuş ve tüketim toplumu-
nun esiri olmuş kişileri yerden yere vurduk-
tan sonra onlann ancak bir mucize yardımıy-
la doğruyu görebileceğini anlatan konulara
ağırlık vermeye başladı. Art arda, Aile Baba-
sı, Yeni Hayat ve de Kadın-
lar Ne lster? de hep bu tema-
nın etrafinda dolaşan konular
karşımıza çıktı son dönemde.
Yönetmen Myers bir adım
daha ahp işin içine kadın-er-
kek çekişmesini koyuyor ve
kavgayı aile içinde ya da sev-
gili düzeyinde kopartmak ye-
rine iş ortamına taşıyor. Ge-
nelde erkek egemenliğınin
hâkim olduğu bu mekânda
kadını galip getirerek Batı
dünyasınm yeni eğilimini de
gözler önüne seriyor.
Myers'ın da söylediği gibi
kadın şu anda en önemli tü-
ketim hedefı. Onun ne talep ettiğini bilebilmek
ise dünyanın en büyük buluşu...
Kadınlar Ne İster? öyle büyük mesajlan
olan, hırslı bir film değil; masa başında her sah-
nesi iyi hesaplanmış, temposu hızlı akan, çev-
re düzenlemesi çok itinah oluşturulmuş bir
eğlencelik. Vitrinde Mel Gibson var, ama biz-
ce yıldız Helen Hunt...
Lasse Hallström, Amerikan dramalanna karşın hâlâ Avrupalı kimliğini koruyor
Çikolatayla hoşgörü ve günah üzerine vaaz
Kûltür Servisi- 54 yaşındaki Isveçli yö-
netmen Lasse Hallström en sabırh ve en
kadirşinas yönetmenler arasında bulu-
nuyor. Kendini IngmarBergman'dan çok
MBosForman ve François Iruflaut'ya ya-
kın hisseden yönetmen, ciddi bir konu et-
rafinda romantik bir komedi tasarlayan
yönetmenlere yakınlık duyuyor.
Hallström, John Irving'den uyarladığı
'The Cider House Rules' filmiyle Os-
car'a aday olmuştu. Son filmi Chocolat
ise Joanne Harris'in romanınuı komedi
türünde bir uyarlaması. Başrollerde Ju-
liette Binoche, Johnny Depp,Judi Dench
ve Hallström'üneşı LenaOfinrolalıyor.
1950'lerin Fransası'nda geçen 'Chocolat',
hoşgörü ve günah üzerine dünyevi bir
vaaz niteliğinde. Fihnde alttan alta duy-
gusal isteklerle Kalvenist kendini tutma
arasında dinsel bir tartışma işleniyor. Pek
sıkkullanılmayan biçimde kendini mem-
nun etme bir tercih olarak sunuluyor.
"Benim için Amerika'ya gttmek, içi-
mizde bizi günaha çağıran şeyleri ve duy-
gusal güdülerimizi takipetmektir,öte yan-
dan ts\eç'te kalmaji tercih etmek püri-
tence bir şejdir" diyor Hallström.
Hallström, uzun yıllar düşündükten
sonra 1997'de Amerika'ya yerleşti. As-
hnda 10 yıl önce 'My Iife As A Dog' fil-
mi ile en iyi yönetmen ve en iyi sinema
uyarlaması dallannda iki Oscar adaylı-
ğından sonra kolaylıkla Amerika'ya gi-
debilirdi. Ama ülkesinde kalıp dört yıl bo-
yunca Stockholm'de çocuklar için film-
ler yapmaya devam etti. Lena Olin'le
1994'te evlendi."Lena'yla tanışnğımda.
Amerika'ya çok sık gitme>e ve orada ça-
hşmaya başladık" diyor. "Sonra sadece
serüven amacryla ve ailenin bir arada ot-
maa için Amerika'ya yerieşmeye karar
verdik, Her şeyin ötesinde çocuklar için
beüi bir yere yerleşmek gerekiyor."
Şu anda Hallström ailesi New York ya-
kınlannda yaşıyor. JuHa Roberts'ın oy-
nadığı 'SomemingtoTalk About' ve 'The
Qder House Rules' gibi Amerikan dra-
malanna karşın, yönetmen hâlâ Avrupa-
lı kimliğini koruduğunu söylüyor. "Zevk-
lerim biraz değişmiş olabiür. Ama bunu
bilinçli olarak yapağun söyknemez. Ön-
celeri Amerikan tarzında duy-
gusalhk gösterilerinden korkar-
dım. Ama sanuım aruk bu tarz
bir duygusalüğı kabul etme\ebaş-
ladım" diyor Hallström.
Hâlâ yazlannı Stockhohn'de ge-
çiren yönetmen, bunun kendisi
için bir sağlık göstergesi oldu-
ğunu söylüyor. Hallström şim-
di de E. Annie Proubı'in 'The
Shipping News' adh romanmı
sinemaya uyarlıyor. Başrolde
Kevin Spacey oynuyor. Sonra
ise David liss'in 18. yüzyıl
Londrası'nda geçen dedektif
romam 'Conspiracy of Pa-
per'ını çekmeyi planhyor.
KEDİ GOZU
VECDÎ SAYAR
Sanat Uzun, Hayat Kısa
Tıyatro...Tıyatro" dergisinin son sayısında "Yaşa-
sın Tiyatro!" başlıklı kapak yazısıra bu sözcüklerie
noktalamış arkadaşlar. Derginin bu sayısı da önceki
sayılarda olduğu gibi Devlet Tıyatrolan'nın içine gö-
müldüğü karanlığı deşrfre eden bilgı ve belgelerie do-
lu. Kim bilir daha ne kadar karanlık noktanın aydın-
lanması gerekecek, bu kurumun ve başka sanat ku-
rumlannın özlernini duyduğumuz bir konuma ulaşa-
bilmeleri için. Yani, evrensel düzeyi yakalamış çagdaş
sanat kurumlanna kavuşabilmemiz için. Bu hedefin
gerçekleşmesinın olmazsa olmaz koşulu ise siyasi-
lerin, elini sanat alanından çekmesi.
"İlyatro...Tiyatro" dergisini izleyen kediler, Devlet
Tıyatrolan'ndayaşanan krytmlann, sürgünlerin, yöne-
tim zaafının ve sanatsal gerilemenin tek sorumlusu-
nun şu anda tutukevinde bulunan eski Genel Müdür
Rahmi Dilligil olmadığını, Kültür Bakanı Istemihan
Talay'ın, sevgili genel müdürüne nasıl kol kanat ger-
diğini çok iyi bilryorlar. Geçen yıl Devlet Tiyatrolan'nda
yaşanan "eser hırsızlığı" konusunda bakanın göster-
diği şaşırtıcı tavır başka türlü nasıl açıklanabilir?.. An-
kara Cumhuriyet Başsavcısı'nın genel müdür aleyhin-
de "resmi evrakta sahtecılik" suçundan dava açma
talebi Bakan Bey tarafindan uygun bulunmuyori Son-
raki gelışmeler malumunuz: Bursa Devlet Tiyatrolan
çalışanlanndan bir grubun, yerel basının ve Tiyatro... Ti-
yatro" dergisi yöneticısı Mustafa Demirkanh'nın gay-
retleri sonucu ele geçirilen "naylon faturalar", sanat-
çılann önce doğrudan, daha sonra DSP Bursa millet-
vekili Ali Arabacı aracılığı ile bakanı haberdar etme-
leri ve bakanın suskunluğu, ardından gerçekleştirilen
"Birinci Perde" operasyonu, ortaya dökülen kirli ça-
maşırlar vs, vs. Elbette, yargı sürecı devam ederken
bu konuya ilişkin başka bir şey söytememiz doğru de-
ğil. Ama ya bakanın tavnna ne demeli? Devlet Tıyat-
rolan'nın başına, sadık kullanndan bir genel müdür ata-
yıveriyor. Sanatçılara soracak değil ya!
Tiyatro... Tiyatro", çeşitli tiyatro kuruluşlannın bu ko-
nuda yayımladığı bildirilere yer vermiş. Devlet Tiyat-
rolan Sanatçılan Demeğı'nın (DETİS) bıldınsinde, ku-
rumda yaşanan olumsuzluklardan duyulan üzüntü di-
le getırildikten sonra "Sanat ve sanat ışlennin yöne-
timi uzmanlık ve ehliyet gerektirir" denıliyor. Kişisel ve
siyasi tercihler doğrultusunda yapılan atamalann ku-
rumun aydınlık geleceğini karartmaktan öte bir sonuç
doğurmayacağını vurgulayan DETİS Yönetim Kuru-
lu, çok önemli bir çağn yapıyor "Kamuoyu nezdinde
zedelenen kumm kimliğini onarmak ve yaralanan sa-
natçı onurvmuzu sağlarnak adına, kuıym çalışanlan
olarak, görev her birimize düşmektedir. Işte bu nok-
tada, 13 Eylül 1999'dan itibaren idari görev üstlenen
ve bu görevleri halen sürdünvekte olan bütün arka-
daşlanmızın verecekleh ortak bir kararia, kurumun
önünü açmak ûzere istifa etmelerinin onuhu bir dav-
ranış olacağına inanıyoruz." DETİS, Devlet Tıyatrola-
n Genel Müdüriı ve il müdürlerinin sanatçılar arasın-
da yapılacak bıreğilim yoklaması ile belirienmesini is-
tiyor.
Bu sütunu izleyen kediler çok iyi bilir ki resmi sanat
kurumlanmızın mevcut yapılan ile çağın sanatsal rit-
mini yakalama olasıltğının kalmadığına, dünyada ör-
neği kalmayan bir merkezi yapı ile yönetilen Devlet
Tiyatrolan'nın bölge tiyatrolanna dönüştürülmesi yo-
luyla bu kuruluşlar arasında dinamik bir sanatsal üre-
tim sürecinin önünün açılabileceğine ınanınm.
Bazı arkadaşlanmız ise kurumun yeni bir yasa ile
olabildiğince özerk bir yapıya kavuşturulmasını isti-
yorlar, ama temelden bir değişiklikten yana değiller.
Korkulannda çok da haksız değiller: Ya devlet, "Ma-
dem öyle istiyorsunuz, alın ne haliniz varsa görün. Ben-
den de para istemeyin" derse... Olmayacakşey de-
ğil. Hükümetin yapısını göz önüne alınca, DETIS'in ta-
lepleri şu an için gerçekçidir. Ama sız mevcut baka-
nın bu yönde bir adım atacağına inanryor musunuz?
Bu ortamda atılacak önemli bir adım var, DETIS'in
önerdiği gibi" Istifa'nm onurlu birseçenek olduğunu
görmek. Suça ortak olmamak.
İstifa yalnızca Devlet Tiyatrolan'nda yönetici görev
üstlenmiş arkadaşlar için değil, diğerteri için de tek çı-
kar yol görünüyor. Elbette herkesin kendini ve baş-
kalannı kandırmak için bulduğu gerekçeter var. Arria
bilinsin ki artık kimseler kanmıyor. "Bu sözlerin kime"
diye mi soruyorsunuz? Söyleyeyim: Devlet Tıyatrola-
n'nın Edebi Heyeti'nde, Film Denetleme Kurulu'nda
görev yapan arkadaşlara, sanatsal değerlendirme ku-
rullannda "bakanının sesi" olan sanatçı ve eleştir-
menlere... Dilerseniz bu listeyi uzatabilirsiniz. "Ben
olmasam, repertuvarda Nâzım'/, Aziz Nesin'/ göre-
mezdiniz", "Ben olmasam şu film sansurden geçmez-
di. Demek ki orada önemli bir ışlevim var..." diyerek
kimseleri kandıramazsınız. Gelin, istifanızı verin. Su-
ça ortak olmayın.
Çünkü "sanat uzun, hayatfesa"dır.
Baltinıs toprağa veriliyor
• ROSSIN1ERE (AFP) - 92 yaşmda ölen
Fransız ressam Balthus, Isviçre'nin
güneydoğusunda bir köyde, evinin yakınlannda
yann toprağa veriliyor. Asıl adı Klossovvski de
Rola olan ressamın cenazesi köyün Katolik
kilisesinden kaldınlacak. Kendisini sanatçı değil,
işçi olarak tanımlayan Balthus, ölümüne dek
resim yapmayı sürdürdü. Yerel basın, cenazeye
ABD'li aktör Richard Gere, Fransız aktör
Philippe Noiret, U2'nun vokalisti Bono ve Alman
yönetmen Wim Wenders'in de katılacağını
duyurdu. Rossiniere Belediye Başkanı Daniel
Martin, Isviçre Içişleri Bakanı Ruth Dreyfus'un
da cenazeye katılacağını bildirdi.
Tenor Cemalettin Kupugüllü
toprağa verildi
• Kültür Senisi - 20 Şubat'ta yaşamını yitiren
Istanbul Devlet Opera ve Balesi sanatçılarından
tenor Cemalettin Kurugüllü için dün AKM Büyük
Salon'da bir anma töreni yapıldı. Törene
sanatçının yakınlan ve meslektaşlannın yanı sıra
Devlet Opera ve Balesi Genel Müdürü Remzi
Buharah, Istanbul Devlet Opera ve Balesi
Müdürü Sedat Öztoprak da katıldı.
Kurugûllü'nün naaşı, törenin ardından Teşvikiye
Camii'ne, oradan da Zincirlikuyu Mezarhğı'na
götürülerek defhedildi.
BUGÜN
• ARTNİYET KÜLTÜR \T. SANATEVİ'nde
saat 19.00'da küçük Iskender'le 'Şiir Matinesi'
ve imza günü yapılacak. (249 88 14)
• tTALYAN KITLTÜR MERKEZt'nde saat
19.00'da Stranomavero Grubu'nun konseri
dinlenebilir. (293 98 48)
• BABYLON'da saat 23.00'te Montreal Tribal
Trio'nun konseri izlenebilir. (292 . - •. ,