24 Kasım 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
23ŞUBAT2001 CUMA CUMHURİYET SAYFA U i l . kultur@cumhuriyet.com.tr 15 TaşDevrVndebiryuppie Oscar 'ın en büyük adaylarından Hanks, tek başına ıssız adada 4 yıl yaşayan Noland'ı canlandırıyor Tom Hanks, rolünün gereği bir yüda 22 küo zayıflamış. CUMHURCANBAZOĞLU Insanlık tarihi kadar eski bir öykûsü var Yeni Hayat'ın; doğaya karşı yalnız bir adamın mücadelesi. Ancak film tam an- lamıyla bu tema üzerine oturmuş değil. Önemli bölûmü kınk bir aşk hikâyesi şeklinde gelişiyor. Formül de hayli eski; biıbirlerini seven erkekle kız elde olmayan nedenlerle ay- nhyorlar; tekrar bir araya geldiklerinde iş işten geçmiş oluyor. Kahramanımız dünyanın en ûnlü taşı- ma şirketlerinden birinde çalışan Chech Noland (Hanks). Işi her şeyin önünde gi- diyor ve kız arkadaşı Kelly de (Hunt) onun bu tercihini anlayışla karşdamaya ça- lışıyor. İş gereği sürekli seyahate çıkan Noland'ın içinde bulunduğu kargo uça- ğı 1995' in Noel gecesi fırtına sonucu dü- şüyor ve ekipten yalnız o kurtuluyor. Bir mercan adasına çıkıyor ve teknik olarak kendini birden adeta taş devrinde bulu- yor. Adada birkaç yengeç, balık ve hin- distancevizinden başka bir şey yok. Her an bir yerlinin ya da korsanın kadraja gir- mesini bekliyorsunuz amanafîle... Hertür- lü zorluğa rağmen burada savaşmayı, ayakta kalmayı, yaşamın farklı yüzlerini öğreniyor. Zarnanla bannma, yiyecek, su sonınunu çözûyor ama bu kez de yalnız- lık ve çaresizlikle boğuşuyor. Noland, modern Robinson gibi ama Yenl Hayat-Cast Away/ Yönetrnen: Robert Zemeckis/Senaryo: William Broyles Jr./ Görüntü: Don Burgess/ Müzik: Aian Sitvestri/ Oyuncular: Tom Hanks, Helen Hunt, Nick Searcy, Jennifer Lewis, Geoffrey Blake, Peter Von Berg/ 2000, ABD yapımı/ 143 dakika. yanında Cuma'sı yok; tek dostu kıyıya vu- ran paketlerden birinden çıkan, Wilson adı- nı verdiği voleybol topu (Tam anlamıy- la bir yardımcı erkek oyuncu rolûnde). Dört yıl sonra hem moral hem de fizik- sel açıdan fükenince bir şekilde yeniden uygarhğa dönüyor ve yeni serüveninin, adadakinden daha zor olduğunu görü- yor... Yeni Hayat temelde üç ray üzerinde gi- diyor: Zaman, mekân ve vûcut. Mekân: Çahştığı Federal Express şir- keti kûreselliğin simgelerinden biri. Fi- ziki uzaklıklan yok ediyor ve dünyanın her yerine her türlü maLzemeyi hedefle- nen zamanda ulaştırabiliyor. Bir bakıma zaman ve mekân ellerinde. Zaman: Fiziksel uzaklıklan giderme- de en önemli etken. Yaşam, 24 saat de hız- lı akmalı. Ancak adaya dûşünce zaman kavramı birden yitip gidiyor. Vücut: Noland, vahşi doğanın ortasın- da beynin yanında vücudun da önemini kavnyor. Aynca mûziğin ve diyaloğun olmadığı bir ortamda tûm anlatım Hanks'in suratında. Zemeckis ve Hanks'in heyecanlanyla teknik anlayışın, görûntûlerin (kaza sah- nelerindeki özel efektler usta işi) ûst dü- zeyde olduğunu belirtmek gerek. Ancak doksan kez elden geçirildiği iddia edilen senaryonun adada tek başma yaşayan bi- rini aniden dört yıl ileriye sıçratması ve bu sürenin ruhsal ağırhğını hiç mi hiç vermemesi çok önemli bir hata. Bunun dışında fıhnin ada bölümleri iyi ve oyun- culuk etkileyici ama uygarlılc sahnele- rinde Yeni Hayat sınıfta kalıyor. Orta yaş- lı, yakışıklı ohnayan bir adamın, popü- ler fihnlerin temposuna alışmış seyirci- yi hem de bir buçuk saat boyunca konuş- madan nasıl elinde tutabileceğini merak ediyoruz. Filmde kahramanın dört yıllık zaman sûrecinde geldiği farklı fiziksel yapıyı canlandırmak için bir yılda 22 kilo zayıf- layan Hanks'in performansı etkileyici. Philadelphia ve Forrest Gump'tan (yine Zemeckis 'le çalışmıştı) sonra Yeni Ha- yat'la Oscar'da hat-trick yapması sûrpriz olmamah. İZLEYİCİ CÖZÜYLE ERDAL ATABEK Bir deıııet insan... ' Vizontele'nin göstenme yeni girdiği gün- lerde Kadıköy'de oynadığı sinemanm önün- deki kuyrukta bekleyenlerle konuşuyorum. Sinema önünde kuyruk görmek sık rastla- nan bir olay değil. Hele de kuyrukta bek- leyenler, sabırsız bilinen gençler olursa. Ama bu kez gençler sabırla bekjiyorlar. "PBmgiizelmiyıniş''diyesoruyorum. "BB- miyoruz, şimdi göreceğiz'' diyorlar. "Ama bekfiyorsunuz" diyorum. Gençler, "Yıhnaz Erdoğan" diyorlar. Elbette sadece o değil, ama Yılmaz Erdoğan çok seviliyor, Demet Akbağ da öyle. Televizyonla evlere giren yeni kuşak oyuncular komedi türünü sah- nelere de taşıyarak yeni bir kanzma yarat- tılar. Cem Yılmaz da öyle. Vizontele, çok sıcak bir film. Insanlann ön planda olduğu, sadelikli bir film. AKan ErkekK görülmeye değer bir performans gösteriyor. "BeiediyeBaşkanı''nda, sorum- luluklannı bilen, gereklerini yapmaya ça- lışan, olanaklan kısıtlı bir başkanı izliyo- ruz. Demet Akbağ, sinema oyuncusu ola- rak dizüerdeki oyunlannı aşıyor. Yılmaz Erdoğan fümde gene Yılmaz Erdoğan. Ken- di kişiliğiyle oynayan oyunculann yazgısı- nı paylaşıyor. Olurnlu yanı da var, olumsuz yanıda. Film, Hakkâri'de bir kasabanın tek eğlen- cesi olan sinemalı günleri anlatıyor. Başa- nyla anlatıyor. Filmin bu bölümünde "Cen- net Sineması-Cineına Paradiso"nun tadı var. Ama sonra televizyon geliyor, hem de Ankara'dan. Gelen ekip görüntüyü ayarla- madan dönünce iş, yörenin uçuk teknisye- ni Emin'e kalıyor (Yılmaz Erdoğan). Bir- birinin içinde yaşanan öykülerden oluşan filmin bütünlüğü eksik kalmış gibi. Ama sıcak insan hayatlan. bir kasabada yaşanan çıkar çatışmalannı, kurnaz tipleri, kendi hayatını yaşayan insanlan, kadınlan, er- kekleri, çocuklan başanyla verince eksik- likler pek göze çarpmıyor, hayatın kendisi olan bir film izleniyor. Akıllarda, sanıldı- gından daha fazla kalacak bir film. Biz çok sevdik. Samrım, görenler de sevecek. *Vizontefe' çok sıcak, insanlann ön planda olduğu, sadelikli bir fflm. KadmlarNe tster? büyük mesajlan olan, hırsh bir fihn değil; masa başında iyi hesaplanmış, temposu hızh, çevre düzenlemesi çok itinah oluşturulmuş bir eğlencelik. VitrindeMel Gibson var, ama bizce asd yıknz HetenHunt.. Maviş kadınlar diyarında Cehennem Silahı serisindeki birkaç sahne dı- şında MdGibson'ı, komediyi denerken pek gör- memiştik; esprili bir yanı olduğunu hep çıtlat- mıştı ama kısmet komediyi 45'inden sonra denemekmiş.Yirmi yıl boyunca tehlikeden tehlikeye koşan Gibson yeni filmi Kadınlar Ne Ister'de tam anlamıyla bir komik ve üstüne üstlük Sinafra ile Glenn MiDer'ın müziğiyle Gene Keüy'yi anımsatan bir stilde dans da ederek hayran- lannahoş sürprizleryapıyor... Fihnin adı, Freud'un otuz yıl kadın ruhunu inceledikten sonra içinden çıkamadığı so- runun başlığı: Bir kadın neler ister?... Kabare dansçısı bir anne- nin oğlu olan, babasız yetişen Şikagolu reklamcı Nick Mars- hall (Gibson) kadınlarla ya- tak odasını paylaşmaktan baş- ka şey düşünmeyen, herkesin ona hayran olduğuna inanan bir kazanova. Tam anlamıyla maçoluğun simgesi. Çalıştı- ğı reklam ajansında sanat yönetmenliğine yük- selme hayalleri yetenekli Darcy McGuire (Hunt) tarafindan çalınınca ne yapıp yapıp kendini göstermek istiyor. Yeni kampanyanın gereği kadınlara yakınlaşıp onlann neler talep edebileceğini kestirmek zorunda. Bu arada banyosunda kadın kılığına girip onlargibi dü- şünmeye çabalarken elektrik çarpıyor ve ka- Kadınlar Ne İster? - What VVomen WarnV Yönetmen: Nancy Mayers/ Senaryo: Josh Goldsmith, Cathy Yuspa/ Görüntü: Dean Cundey/ Müzik: A. Sifvestri, B.G. Goodman, H. Feur, D. Aquila/ Oyuncular: Mel Gibson, Helen Hunt, AlanAlda/2001, ABD yapımı/126 dakika. zadan sonra karşısuıa çıkan her kadının aklın- dan geçenleri okumaya başlıyor... Hollywood artık, kariyerin peşine düşüp ya- şamın renklerini unutmuş ve tüketim toplumu- nun esiri olmuş kişileri yerden yere vurduk- tan sonra onlann ancak bir mucize yardımıy- la doğruyu görebileceğini anlatan konulara ağırlık vermeye başladı. Art arda, Aile Baba- sı, Yeni Hayat ve de Kadın- lar Ne lster? de hep bu tema- nın etrafinda dolaşan konular karşımıza çıktı son dönemde. Yönetmen Myers bir adım daha ahp işin içine kadın-er- kek çekişmesini koyuyor ve kavgayı aile içinde ya da sev- gili düzeyinde kopartmak ye- rine iş ortamına taşıyor. Ge- nelde erkek egemenliğınin hâkim olduğu bu mekânda kadını galip getirerek Batı dünyasınm yeni eğilimini de gözler önüne seriyor. Myers'ın da söylediği gibi kadın şu anda en önemli tü- ketim hedefı. Onun ne talep ettiğini bilebilmek ise dünyanın en büyük buluşu... Kadınlar Ne İster? öyle büyük mesajlan olan, hırslı bir film değil; masa başında her sah- nesi iyi hesaplanmış, temposu hızlı akan, çev- re düzenlemesi çok itinah oluşturulmuş bir eğlencelik. Vitrinde Mel Gibson var, ama biz- ce yıldız Helen Hunt... Lasse Hallström, Amerikan dramalanna karşın hâlâ Avrupalı kimliğini koruyor Çikolatayla hoşgörü ve günah üzerine vaaz Kûltür Servisi- 54 yaşındaki Isveçli yö- netmen Lasse Hallström en sabırh ve en kadirşinas yönetmenler arasında bulu- nuyor. Kendini IngmarBergman'dan çok MBosForman ve François Iruflaut'ya ya- kın hisseden yönetmen, ciddi bir konu et- rafinda romantik bir komedi tasarlayan yönetmenlere yakınlık duyuyor. Hallström, John Irving'den uyarladığı 'The Cider House Rules' filmiyle Os- car'a aday olmuştu. Son filmi Chocolat ise Joanne Harris'in romanınuı komedi türünde bir uyarlaması. Başrollerde Ju- liette Binoche, Johnny Depp,Judi Dench ve Hallström'üneşı LenaOfinrolalıyor. 1950'lerin Fransası'nda geçen 'Chocolat', hoşgörü ve günah üzerine dünyevi bir vaaz niteliğinde. Fihnde alttan alta duy- gusal isteklerle Kalvenist kendini tutma arasında dinsel bir tartışma işleniyor. Pek sıkkullanılmayan biçimde kendini mem- nun etme bir tercih olarak sunuluyor. "Benim için Amerika'ya gttmek, içi- mizde bizi günaha çağıran şeyleri ve duy- gusal güdülerimizi takipetmektir,öte yan- dan ts\eç'te kalmaji tercih etmek püri- tence bir şejdir" diyor Hallström. Hallström, uzun yıllar düşündükten sonra 1997'de Amerika'ya yerleşti. As- hnda 10 yıl önce 'My Iife As A Dog' fil- mi ile en iyi yönetmen ve en iyi sinema uyarlaması dallannda iki Oscar adaylı- ğından sonra kolaylıkla Amerika'ya gi- debilirdi. Ama ülkesinde kalıp dört yıl bo- yunca Stockholm'de çocuklar için film- ler yapmaya devam etti. Lena Olin'le 1994'te evlendi."Lena'yla tanışnğımda. Amerika'ya çok sık gitme>e ve orada ça- hşmaya başladık" diyor. "Sonra sadece serüven amacryla ve ailenin bir arada ot- maa için Amerika'ya yerieşmeye karar verdik, Her şeyin ötesinde çocuklar için beüi bir yere yerleşmek gerekiyor." Şu anda Hallström ailesi New York ya- kınlannda yaşıyor. JuHa Roberts'ın oy- nadığı 'SomemingtoTalk About' ve 'The Qder House Rules' gibi Amerikan dra- malanna karşın, yönetmen hâlâ Avrupa- lı kimliğini koruduğunu söylüyor. "Zevk- lerim biraz değişmiş olabiür. Ama bunu bilinçli olarak yapağun söyknemez. Ön- celeri Amerikan tarzında duy- gusalhk gösterilerinden korkar- dım. Ama sanuım aruk bu tarz bir duygusalüğı kabul etme\ebaş- ladım" diyor Hallström. Hâlâ yazlannı Stockhohn'de ge- çiren yönetmen, bunun kendisi için bir sağlık göstergesi oldu- ğunu söylüyor. Hallström şim- di de E. Annie Proubı'in 'The Shipping News' adh romanmı sinemaya uyarlıyor. Başrolde Kevin Spacey oynuyor. Sonra ise David liss'in 18. yüzyıl Londrası'nda geçen dedektif romam 'Conspiracy of Pa- per'ını çekmeyi planhyor. KEDİ GOZU VECDÎ SAYAR Sanat Uzun, Hayat Kısa Tıyatro...Tıyatro" dergisinin son sayısında "Yaşa- sın Tiyatro!" başlıklı kapak yazısıra bu sözcüklerie noktalamış arkadaşlar. Derginin bu sayısı da önceki sayılarda olduğu gibi Devlet Tıyatrolan'nın içine gö- müldüğü karanlığı deşrfre eden bilgı ve belgelerie do- lu. Kim bilir daha ne kadar karanlık noktanın aydın- lanması gerekecek, bu kurumun ve başka sanat ku- rumlannın özlernini duyduğumuz bir konuma ulaşa- bilmeleri için. Yani, evrensel düzeyi yakalamış çagdaş sanat kurumlanna kavuşabilmemiz için. Bu hedefin gerçekleşmesinın olmazsa olmaz koşulu ise siyasi- lerin, elini sanat alanından çekmesi. "İlyatro...Tiyatro" dergisini izleyen kediler, Devlet Tıyatrolan'ndayaşanan krytmlann, sürgünlerin, yöne- tim zaafının ve sanatsal gerilemenin tek sorumlusu- nun şu anda tutukevinde bulunan eski Genel Müdür Rahmi Dilligil olmadığını, Kültür Bakanı Istemihan Talay'ın, sevgili genel müdürüne nasıl kol kanat ger- diğini çok iyi bilryorlar. Geçen yıl Devlet Tiyatrolan'nda yaşanan "eser hırsızlığı" konusunda bakanın göster- diği şaşırtıcı tavır başka türlü nasıl açıklanabilir?.. An- kara Cumhuriyet Başsavcısı'nın genel müdür aleyhin- de "resmi evrakta sahtecılik" suçundan dava açma talebi Bakan Bey tarafindan uygun bulunmuyori Son- raki gelışmeler malumunuz: Bursa Devlet Tiyatrolan çalışanlanndan bir grubun, yerel basının ve Tiyatro... Ti- yatro" dergisi yöneticısı Mustafa Demirkanh'nın gay- retleri sonucu ele geçirilen "naylon faturalar", sanat- çılann önce doğrudan, daha sonra DSP Bursa millet- vekili Ali Arabacı aracılığı ile bakanı haberdar etme- leri ve bakanın suskunluğu, ardından gerçekleştirilen "Birinci Perde" operasyonu, ortaya dökülen kirli ça- maşırlar vs, vs. Elbette, yargı sürecı devam ederken bu konuya ilişkin başka bir şey söytememiz doğru de- ğil. Ama ya bakanın tavnna ne demeli? Devlet Tıyat- rolan'nın başına, sadık kullanndan bir genel müdür ata- yıveriyor. Sanatçılara soracak değil ya! Tiyatro... Tiyatro", çeşitli tiyatro kuruluşlannın bu ko- nuda yayımladığı bildirilere yer vermiş. Devlet Tiyat- rolan Sanatçılan Demeğı'nın (DETİS) bıldınsinde, ku- rumda yaşanan olumsuzluklardan duyulan üzüntü di- le getırildikten sonra "Sanat ve sanat ışlennin yöne- timi uzmanlık ve ehliyet gerektirir" denıliyor. Kişisel ve siyasi tercihler doğrultusunda yapılan atamalann ku- rumun aydınlık geleceğini karartmaktan öte bir sonuç doğurmayacağını vurgulayan DETİS Yönetim Kuru- lu, çok önemli bir çağn yapıyor "Kamuoyu nezdinde zedelenen kumm kimliğini onarmak ve yaralanan sa- natçı onurvmuzu sağlarnak adına, kuıym çalışanlan olarak, görev her birimize düşmektedir. Işte bu nok- tada, 13 Eylül 1999'dan itibaren idari görev üstlenen ve bu görevleri halen sürdünvekte olan bütün arka- daşlanmızın verecekleh ortak bir kararia, kurumun önünü açmak ûzere istifa etmelerinin onuhu bir dav- ranış olacağına inanıyoruz." DETİS, Devlet Tıyatrola- n Genel Müdüriı ve il müdürlerinin sanatçılar arasın- da yapılacak bıreğilim yoklaması ile belirienmesini is- tiyor. Bu sütunu izleyen kediler çok iyi bilir ki resmi sanat kurumlanmızın mevcut yapılan ile çağın sanatsal rit- mini yakalama olasıltğının kalmadığına, dünyada ör- neği kalmayan bir merkezi yapı ile yönetilen Devlet Tiyatrolan'nın bölge tiyatrolanna dönüştürülmesi yo- luyla bu kuruluşlar arasında dinamik bir sanatsal üre- tim sürecinin önünün açılabileceğine ınanınm. Bazı arkadaşlanmız ise kurumun yeni bir yasa ile olabildiğince özerk bir yapıya kavuşturulmasını isti- yorlar, ama temelden bir değişiklikten yana değiller. Korkulannda çok da haksız değiller: Ya devlet, "Ma- dem öyle istiyorsunuz, alın ne haliniz varsa görün. Ben- den de para istemeyin" derse... Olmayacakşey de- ğil. Hükümetin yapısını göz önüne alınca, DETIS'in ta- lepleri şu an için gerçekçidir. Ama sız mevcut baka- nın bu yönde bir adım atacağına inanryor musunuz? Bu ortamda atılacak önemli bir adım var, DETIS'in önerdiği gibi" Istifa'nm onurlu birseçenek olduğunu görmek. Suça ortak olmamak. İstifa yalnızca Devlet Tiyatrolan'nda yönetici görev üstlenmiş arkadaşlar için değil, diğerteri için de tek çı- kar yol görünüyor. Elbette herkesin kendini ve baş- kalannı kandırmak için bulduğu gerekçeter var. Arria bilinsin ki artık kimseler kanmıyor. "Bu sözlerin kime" diye mi soruyorsunuz? Söyleyeyim: Devlet Tıyatrola- n'nın Edebi Heyeti'nde, Film Denetleme Kurulu'nda görev yapan arkadaşlara, sanatsal değerlendirme ku- rullannda "bakanının sesi" olan sanatçı ve eleştir- menlere... Dilerseniz bu listeyi uzatabilirsiniz. "Ben olmasam, repertuvarda Nâzım'/, Aziz Nesin'/ göre- mezdiniz", "Ben olmasam şu film sansurden geçmez- di. Demek ki orada önemli bir ışlevim var..." diyerek kimseleri kandıramazsınız. Gelin, istifanızı verin. Su- ça ortak olmayın. Çünkü "sanat uzun, hayatfesa"dır. Baltinıs toprağa veriliyor • ROSSIN1ERE (AFP) - 92 yaşmda ölen Fransız ressam Balthus, Isviçre'nin güneydoğusunda bir köyde, evinin yakınlannda yann toprağa veriliyor. Asıl adı Klossovvski de Rola olan ressamın cenazesi köyün Katolik kilisesinden kaldınlacak. Kendisini sanatçı değil, işçi olarak tanımlayan Balthus, ölümüne dek resim yapmayı sürdürdü. Yerel basın, cenazeye ABD'li aktör Richard Gere, Fransız aktör Philippe Noiret, U2'nun vokalisti Bono ve Alman yönetmen Wim Wenders'in de katılacağını duyurdu. Rossiniere Belediye Başkanı Daniel Martin, Isviçre Içişleri Bakanı Ruth Dreyfus'un da cenazeye katılacağını bildirdi. Tenor Cemalettin Kupugüllü toprağa verildi • Kültür Senisi - 20 Şubat'ta yaşamını yitiren Istanbul Devlet Opera ve Balesi sanatçılarından tenor Cemalettin Kurugüllü için dün AKM Büyük Salon'da bir anma töreni yapıldı. Törene sanatçının yakınlan ve meslektaşlannın yanı sıra Devlet Opera ve Balesi Genel Müdürü Remzi Buharah, Istanbul Devlet Opera ve Balesi Müdürü Sedat Öztoprak da katıldı. Kurugûllü'nün naaşı, törenin ardından Teşvikiye Camii'ne, oradan da Zincirlikuyu Mezarhğı'na götürülerek defhedildi. BUGÜN • ARTNİYET KÜLTÜR \T. SANATEVİ'nde saat 19.00'da küçük Iskender'le 'Şiir Matinesi' ve imza günü yapılacak. (249 88 14) • tTALYAN KITLTÜR MERKEZt'nde saat 19.00'da Stranomavero Grubu'nun konseri dinlenebilir. (293 98 48) • BABYLON'da saat 23.00'te Montreal Tribal Trio'nun konseri izlenebilir. (292 . - •. ,
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle