Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 21 ŞUBAT 2001 ÇARŞAMBA
HABERLER
25 Temmnz 1951'de komünist düşüncelere sahip olduğu gerekçesiyle yurttaşlıktan çıkanldı
Nâzım'ayapılan haksızlık/ \ /
âzım Hikmet, Tüık yurttaşhğın-
dan hangi nedenlerle ve niçin çı-
k l d 0
y
Önce, o günlerin politik havasını şöyle
bir hatırlayalım.
Nâzım Hikmet Tûrk yurttaşlığından
1951 yüında çıkanldı.
O yıllarda, Amerika ve Sovyetler Bir-
liği arasında son derece ciddi bir gerilim
yaşanmaktadır.
Soğuk savaş politikalanrun gündeme
geldığı bir dönemdir bu yıllar.
Dünya ölçeğinde etkin güç ABD'dir.
Türkiye Amerika'run ittifaklar sistemi
içerisinde yer almaktadır. Sovyetler Bir-
liği'ne karşı son derece duyarlı bir politi-
ka izlemektedir. Amerikan Kongresi'nin
Soruşturma Komisyonu uygulamalan,
Amerikan ittifaklar sistemi içerisindeki
tiim ülkelerde ve doğal olarak Türkiye'de
öraek alınmakta ve taklit edilmektedir.
Yani, McCarthy'cilik tüm ağırhğı ile ege-
mendir.
Türkiye'de Demokrat Parti iktıdan ku-
rulmuş, tek parti dönemi sona enniştir.
Ama özgürlük gelmemiştir. Baskıcı uygu-
lamalar sürmektedir. Amerika'nın istek-
lerine uygun bir politik çizgi izlenmeye
başlanmıştır. Demokrat Parti iktidanna
karşı olan herkesin komünistlikle ve Mos-
kova'nın ya da Sovyet hükûmetinin hiz-
metine girmekle suçlaması yaygınbir uy-
gulama olarak yaşanmaktadır.
Nâzım
artışması
ATİLLA COŞKUN
•âzım Hikmet yurttaşlıktan çıkanlırken
Türkiye'de Demokrat Parti iktidan kurulmuş,
tek parti dönemi sona ermiştir. Ama özgürlük
gelmemiştir. Baskıcı uygulamalar
sürmektedir. Amerika'nın isteklerine uygun
bir politik çizgi izlenmeye başlamıştır.
Dünyanın ve Tûrkiye'nin böylesine
baskıcı ve puslu bir ortamı yaşadığı sıra-
da, Nâzım Hikmet Moskova'dadır. DP hü-
kümetine karşı yoğun bir faaliyet içerisin-
dedir.
Nâzım'ın yurttaşlıktan
çıkarılması
Bakanlar Kurulu. 25 Temmuz 1951 gün
ve 3/13401 Sayılı Karan ile, Nâzım Hik-
met' in, komünistdüşüncelere sahip oldu-
ğu ve bu amaçla Türkiye'deki hükümet
biçimini ve hükümet edenleri eleştırmesi
nedeniyle yurttaşlıktan çıkanlmasına ka-
rar vermiştir.
Karar, 15 Ağustos 1951 tarihli Resmi
Gazete'de yayımlanacaktır:
"Pasaportsuz olarak İstanbuPdan Ro-
manya'ya kaçan \eoradan da Moskova'ya
giderek havaalanında memieketi aleyhin-
de beyanatta bulunduğu ve müteatdben
radyo yaymlannda Tûrkhe'nin hükümet
şekli ve hükümeti idare edenler aleyhinde
geniş propaganda kampanyasına girişe-
rekkomünizmi \avmak nıaksadını güden
neşrnatıyla Sövyet hükûmetinin verdiği
hizmeti ifa etmekte olan manıf komünist
Nâzım Hikmet Ran'ın kendisine bu hiz-
meti terketmesi hususundayapdacak teb-
ligatın bir fayda vermeyeceği mülahaza
edüdiğinden Türkvatandaşhğmdan çıka-
nlması; İçişleri Bakanhğrnın 25.7.1951
tarihli ve 40945 sayıh yazısı üzerine. 1312
sayıh kanunun 10. maddesmegöre Bakan-
lar Kumlunca 25.7.1951 tarihinde karar-
laşünhnışür."
Görüldüğü gibi, Bakanlar Kurulu'nca
Nâzım Hikmet'in davranışı "memleketi
aleyhine beyanatta buhuunak", "hükü-
met şeldi ve hükümeti idare edenler aley-
hinde propaganda yapmak"* ve nihayet,
u
komünizmi yaymak maksadını güden
neşriynti", "Sovyet Hükûmetinin verdiği
hizmeti ifa etinek" olarak yorumlanmış
ve yurttaşlıktan çıkanlma gerekçesi sa-
yılmışür.Nâzım Hikmet'in kararnameye
konu konuşma ve açıklamalan ya da ya-
yın faaliyeti, düşünce açıklama özgürlü-
ğününkapsamı içerisindedir. Nâzım Hik-
met'in salt düşünceleri nedeniyle suçlana-
rak yurttaşlıktan çıkanlmış olduğu anla-
şılmaktadır.
Hukuk kabul etmez
Böyle bir uygulamayı, hukukun kabul
edebilmesi elbette ki mümkün değildir.
Ama bu, yaşanmış bir gerçektir. Hükü-
mete ve rejime yönelik her düşünceyi ve
eleştiriyi, Sovyetler Birliği hükümetine
bağlamak, o günlerin moda tutumudur.
Nâzım Hikmet işte bu ruh haliyle suçlan-
mış ve yurttaşlıktan çıkanlmıştır.
Nâzım Hikmet'in düşünceleri nedeniy-
le vurttaşhktan çıkanldığı gün, Türkiye,
Birleşmiş Mılletler Teşkılatı'nın üyesidir,
1948 yılında însan Haklan Evrensel Bil-
dirisi'ni de imzalarmştır(l).
tnsan Haklan Evıensel Bildirisi'nin
imzacı bulunan her devlet, bildirinin içer-
diği hak ve özgürlükleri ayınmsız tüm
yurttaşlanna tanımaklayükümlüdür. Bil-
diri, herkesin düşünce ve inançlannı ülke
sınırlan içinde ve dışında özgürce açıkla-
ma hakkınıkabul etmektedir(Md. 18,19).
Öte yandan, herkesin yurttaşhk hakkı bu-
lunduğunu ve hiçbir zaman "keyfi ola-
rak" yurttaşlıktan çıkanlmayacağını da
öngörmektedir (Md. 15).
İlkelerln antamı
Anlaşılan o kı o günün Türkiye'si için,
bu ilkelerin pek de bir anlamı yoktur.
Bu anormallik içerisinde bir başka bo-
yut daha bulunmaktadır.
Nâzım'ın, yurttaşlıktan çıkanlmasının
kanıtı olarak gösterilen
"memleketi aleyhine beya-
natta bulunmak", "hükü-
mel şekli ve hüknmeti idare
edenler aleyhine propagan-
da yapmak" ve nihayet. "ko-
münizmiyaymak maksadıy-
la neşriyarı" yönündeki fa-
aliyetinin suç niteliğinde
olup olmadığı da beUrsizdir.
Karamame bu eylemlerin
içeriğini tartışma konusu
yapmamaktadrr; bu yönde
herhangi bir değerlendirme-
ye yer vermemektedir.
Nâzım Hikmet'in bu dü-
şünce ve faaliyetınin yasalar
karşısmda "suç" sayıldığı
belirtilmemektedir.
Bu anlamda bir iddia bile
söz konusu edilmemektedir.
Gerçekten de, kararnamede
sözü geçen bu eylemler ne-
deniyle 1951 yılında ve da-
ha sonraki yıllarda, Nâzım
Hikmet hakkında ne bir so-
ruşturma yapılmış, ne de bir
dava açılmışür.
20 bin çocuğa ücretsiztiyatıv Samsun Bfiyükşehir Belediyesi'nm, Düşevi Oyunculan Tıyatro Toplulnğu fle yapü-
ğı ortak çahştnayla sahneye koyduğu, Haluk Işık'ın yazdığL, Cem Kaynar'ın yönet-
tiği "Savaş Düşlerimi Çaldı" adh çocuk oyunu 20 bin çocuğa ücretsiz ulaşacak. Be-
lediye Kûltür Sanat Mûdürü Şeref Aydaı, oyunun gala gecesinde yaptığı konuşmada. "Bugün ülkemizde diğer konularda olduğu gibi sanat ve kültür alanm-
da da topluma en yakın kurumlar. yerel yönetimlerdir. Samsun'u geleceğe çocuklanmızla, gençjerimizle taşryacağız" dedi Düşevi Oyunculan'nca sahnele-
nen Orhan Kemal'in yazdığı, A. Sabri Karataş'ın yönetüği "Eskici Dükkânr adh oyun da 5 bin izleyidye ulaştL Cumhuriyet sonrası yoksuiluk çeken bir ai-
lenin dramını ve yabancı sermayeye teslim olmayışını anlatan oyun, her salı Samsun Gazi Sahnesi'nde oynanryor. (Fotoğraf: CEMİL GİGERİM)
MHP ve ANAP'lılar, bütün okullardaki eğitim dilinin tümüyle Türkçe olmasını istediler
AnadiLde eğitiın gebyorFtGENATALAY
SELENBAYCAN
Çoğunluğunu MHP ve
ANAP'lılann oluşturduğu bir
grup milletvekili, yabancı dil-
le eğitim yapan tüm okullarda
eğitim dilinin Türkçeye dönüş-
türiilmesini öngören bir yasa
tasansı hazırladı. Tasanda,
"Sömürge ûlkeleri hariç dün-
yanın hiçbir ülkcsinde, devlet
okullannda anadilinden başka
bir dilde eğitim yapılmamakta-
dır" deniliyor. Ozel Okullar
Derneği Başkanı Rüstem Eyü-
boğlu. u
Yabancı okuUardan
mezun Bülent Ecevit, Mesut
Yılmaz, Tansu Çiller, ülkeleri-
ni mi unuttular, vatan haini mi
oklular?" diyerek tasanya tep-
ki gösterdi.
"Yabana Dil Eğitimi ve Öğ-
retimi Kanunu'nda Baa Deği-
şiklikler Yapdması" konulu ya-
sa teklifinin gerekçelerinden
bir bölümü şöyle:
"Yabancı diDe eğitim yaptğı-
nı iddia eden pek çok okul ve
üniversite, ne doğru dürüst bir
yabancı dili ne de bir mesleğj
öğretcbilmektedir.
Toplumun eğitim dili, tekno-
k>ji dili, sanatdili,siyasetdili,ü-
caret diü vb. bir yabancı dilin
boyıınduruğu altına girerse, o
toplum, millet olma özelUğini
kaybeder. Zira, millet olmanın
en önemli öğesi, dildebiriik -bir
anadilin bulumnası -özelüğidir.
Dil, ana kültürün. Ata-
türk'ün anladığı tam bağımsız-
hk duygusunun ve ulusal benli-
ğjn temelidir. Dilimiz,matema-
tik kadar açık seçik, her dala
yetişebilen üstûn tûretme yete-
• Özel Okullar Demeği Başkanı Rüstem Eyüboğlu, Türkiye'de yabancı dilde
eğitim yapan okul bulunmadığına, bazı dersleri yabancı dilde yapan kolejler
olduğuna dikkat çekti. Eyüboğlu, "Bu tasannın altına imza atan sayın
milletvekillerinin konuya yanlış girdiklerini zannediyorum" dedi.
zevk, onur ve bağunsıziığmdan
hiçbirTürkgendnimahrum et-
me>
<
e hakkımız yoktur."
Özel okuHar kar$ı
Özel Okullar Derneği Baş-
kanı Rüstem Eyüboğlu, Türki-
ye'de yabancı dilde eğitim ya-
pan okul bulunmadığına, bazı
dersleri yabancı dilde yapan
neği ile yabancı dilcileri bile
kendine hayran bırakan bir dil-
dir. Uluslararası haysiyetimiz,
onurumuz da kendi dilimize
verdiğimiz öneme bağlıdır.
Sonuçolarak, Türkiye Cum-
huriyeti'nin bütün okullannda
eğitim dili, tümü ile Türkçe ol-
mah. yabancı dil kesinlikle
Türkçenin yerini almamahdır.
Bir yabancı dile ihtiyaç duyul-
duğundanormaleğitimeekola-
rak o dilen iyi şekilde öğretflme-
lidir. Bunun için yükseköğretim
öncesi okullarda Milli Eğitim
BakanlığL yükseköğretim ku-
rumlannda Yüksek Oğretim
Kurulu yetkili kılınmalıdır. Ya-
bancı dille eğitim yapümasıru
zorlayarak Türk dilinin güzel-
lik, zenginlik ve açüdığmdan;
kendi dilinde düşünebilme
K a r k a m ı ş B a r a j ı i k i y ı l i ç i n d e y u t a c a k
16 arkeolojikyeryokolacak
tstanbul Haber Senisi - Güneydoğu
Anadolu Bölgesi Projesi (GAP)
kapsamında yapılan barajlann sulan
altında kalacak 250 arkeolojik yerleşün
yerinin belgelenmesi çalışmalan sürüyor.
ODTÜ Tarihsel Çevre Araştırma Merkezi
(TAÇDAM) Başkanı Prof. Dr. Numan
Tuna, kültür tarihi açısından önemı olan
16 arkeolojik yerleşim yerinin iki yıl
içinde Karkamış Barajı'nın sulan altında
kalacağını belirterek "Gerekli önlemkr
ahnmazsa az araştmlmış bir bölgenin
geçmişini, neleri yitirdiğimizi bile
bilmeden yok edeceğiz. 'Zeugma'nm ikM
'Apameıa" belgelenmeden Birecik
Barajı'nın sulan altma çoktan gömülüp
gitti" dedi. Kültür Bakanhğı ve Devlet Su
Işleri'nin desteğiyle ODTÜ Tarihsel
Çevre Araştırma Merkezi (TAÇDAM)
tarafindan 1998 yılında başlatılan "Dısu
ve Karkamış Baraj GöBeri AHmda
Kalacak Arkeolojik Kültür Varhklannı
Kiirtarma Projesi'' kapsamında
sürdürülen çahşmalar, önceki gün Hilton
Oteli'nde düzenlenen toplantıda anlatıldı.
Anıtlar ve Müzeler Genel Müdürü Alpay
Pasinü, bu yıl GAP kapsamında Ilısu ve
Karkamış baraj gölleri altında kalacak
alanda 28 ayn araştırma kazısı
yapılacağmı belirtti. TAÇDAM Başkanı
Prof. Dr. Numan Tuna ise GAP'ın
bölgesel kalkınma açısmdan büyük önem
taşıdığını kaydederek "Ancak GAP'm en
olumsuz etkisi, arkeolojik bakundan iyi
araşünlmamış olan bölgede çok yoğun
olarak bulunan kültür varhklanm sular
alünda bırakmasıdır"' dedi. Tuna.
"Projenin başlangıcından bugüne kadar 2
miryon dolar harcandL Bölgedeki kazdar
içHi 50 ndlyoa dolara ihtiyaç var" dedi.
kolejler olduğuna dikkat çekti.
Eyüboğlu, "Bu tasannın alnna
imza atan sayın milktvekükri-
nin konuya yanhş girdiklerini
zannediyorum. Türkiye'de ya-
bancı dilde eğitim yapan hiçbir
kurum >Dktur. Yabancı dilde
eğitim yapmakla bazı derslerin
yabancı dilde okutulması ayn
şeylerdir" dedi.
Eyüboğlu, "Avrupa'ya gir-
meye çahştığunrz bu dönemde,
AvTupahlar 3-4 yabancı dih* bi-
ürken böylebirdüşünceson de-
rece rahatsızedicL Bu okullann
birinden mezun olan Başbakan
BülentEcevit, ülkesini mi unut-
tu, vatan haini mi oldu? Mesut
Yümaz, Ahnan Lisesi mezunu;
Tansu Çiller, Robert Kolej me-
zunu. Böyle bir tasannın geç-
memesi için ne gereldyorsa ya-
pacağız" diye konuştu.
Istanbul Lisesi yetkilileri,
matematik, kimya, fizik gibi
derslerin dilinin zaten yabancı
olduğunu, ancak kültür dersle-
rinin hep Türkçe okutulduğunu
hatırlatarak şunlan söylediler:
"Biz eğitim dfli veriyoruz, ko-
nuşma dili değü. Yabancı dili;
bilimi, terimleri öğretmek için
okutuyonız."
Özel Saint Michel Fransız
Lisesi yetkilileri de tasanyla il-
gili görüşlerini şöyle açıkladı-
lar: "Günümüzdearokbirva-
bana dilbile yeterli değiL Bu ta-
san, Fransa'nm Ermenilerleil-
güi tasanyı onaylaması nede-
ni\k mi hazuiandı bflemiyoruz,
ama böyle birhareketbiKmcza-
rar verir. Matematik, fen ders-
lerinin önemi düşünülmüyor.
Yoksa biz de dilin tüm okullar-
da iyiöğretUmesindenyanayrz."
Kanrtlar ,
Nâzım Hikmet, beyanat
vermek, yayın yapmak gibi
nedenlere dayanılarak yurt-
taşlıktan çıkartıhruştır. Bu
eylemler, Nâzım'ın Sovyet
hükûmetinin nızmetıne gir-
dığinın kanıtı kabul edil-
mektedir. Yurttaşlıktan çı-
karmayı gerektınci olduğu
ileri sürülen söz konusu be-
yanat ve yayının ne zaman,
nasıl ve ne şekilde gerçek-
leştiği, içeriğinin ne olduğu,
Sovyet hükümeti ile ilişkisi-
nın bulunup bulunnıadığı,
hiçbir metinde, hiçbir belge-
de veya kararnamede tartı-
şılmış bile değildir.
Bu beyanat ya da yayın
faaliyetinin, yurttaşlıktan çı-
kanlmayı gerektuici nitelik-
te veya bu anlama gelecek
bır biçimde kullanıldığına
ya da gerçekleştiğine ilişkin
de ciddi bir kanıt ve değer-
lendirme bulunmamaktadır.
Öne sürülmüş değildir.
Dikkatlice okunduğunda
görüleceği gibi, kararname-
de, tek satırîa olsun, bu yön-
de bir anlatım ve değerlen-
dirme, hatta tek bır sözcük
bile bulunmamaktadır.
Cözü kara hülcümet
Bu iddialar, hukuka uy-
gun ve ciddi kanıtlar olmak-
sızın ileriye sürülmektedir.
O nedenle iddia hukuki bir
dayanaktan yoksundur, so-
yut suçlamadan ibarettir.
Oysa, hukuk, suçlamala-
nn kanıtlanması yükümlülü-
ğünü öngörmektedir. Her id-
dianın. onu ileri süren tara-
findan kanıtlanması gerekir.
Bu, hukukun temel ilkesidir.
Hükümetın daha ilk adımda,
hukukun bu ilkesini gör-
mezden geldığı anlaşılmak-
tadır. NâzımHikmet'in yurt-
taşhktan çıkanlmasına iliş-
kin kararnameyi bu yönüy-
lehukuki saymak olanaksız-
dır. Kararname yasaya aykı-
ndır, keyfi bir uygulamayı
ifade etmektedir.
Ne ki, hükümet, gözünü
karartabümiş ve böylesine
bir karan alabilmiştir. O ne-
denle bu karar, Türk tarihi-
nin yüz karasıdu", utanılası
bir ayıbıdır.
SÜRECEK
(1) Türkiye, însan Hakla-
n EvrenselBildirisini, 6Ni-
san 1949 tarih ve 3/9119
Sayılı Bakanlar Kurulu Ka-
ran ile 27Mayıs 1949 tarih
ve 7217 No 'lu Resmi Gaze-
te'deyayımlarmstır.
AVRUPA'DAN
GÜRAY ÖZ
Yaşlı Avrupa Ne Satıyor?
Avrupa'nın benmerkezci düşünce tarzı, herola-
ya, olguya, gelişmeye bu açıdan bakması, Avru-
palılarda hem gereksiz bir böbürlenme duygusu-
na hem de genellikle yanlış sonuçlar üretilmesine
yol açıyor. Bu nedenle de kendilerinden daha do-
ğuda kalanlar ya da kendilerinden daha batıda
olanlarla ilgili eleştiri ve övgüleri değersizleşiyor.
Avrupa merkezci yaklaşımlar eleştiriyi yalnızca işe
yaramaz hale getirmiyor, aynı zamanda tepkiye de
yol açıyor.
Tûrkiye'nin Avrupa Birliği macerasına yaklaşım-
lan da böyledir.
Tûrkiye'nin coğrafi büyüklüğü, nüfusu onlan kor-
kuturken, aynı coğrafya, aynı nüfus geniş bir pa-
zar olarak onlan hep çekiyor. Bu nedenle de Tür-
kiye ellerinin altında olsun, ama içlerinde olmasın
istiyoriar. Bin dereden su getirerek her gün yeni ye-
ni gerekçeler uydurarak Türkiye-AB ilişkilerini bir
noktada tutmak istemeleri, kimi zaman "ileri", ki-
mi zaman "geri" adımlar atmalan bundandır. Türk-
lerden tarih boyunca hoşlanmamışlardır. Ama Tür-
kiye gerektiğinde ucuz işgücü deposu olarak kul-
lanılabiimekte, Türkler silah tekelleri, otomotiv dev-
leri, büyük fırmalar için, rüşvet ve benzeri yöntem-
lerie kolayca tavlanabilen alıcılar olabilmektedir.
• • •
Avrupa merkezci yaklaşım, Türkiye ile diyalog-
larda övgüyle ölçülü ölçüsüz eleştiriyi, şantajla sırt
sıvazlamayı biriikte kullanır. Avrupalı politikacılar,
kendi insanlanna Türkiye'yi anlatırken ise daha
açık konuşurlar: "Türkler farklı bir dine inan-
maktadırlar, Türkler Avrupalı gibi görünme-
mektediıier, Türkler yalnızca farklı bir kültüre
sahip değil, gerçekte kültürsüzdürier." Avru-
palılann bu düşünce tarzları yalnızca Türkiye ile,
Türklerle de ilgili değildir. Onlar genel olarak küçük
Avrupa'nın sınırian dışında kalan tüm uluslar ve
halklar için böyle düşünürler. Tarihleri boyuncase-
vemedikleri Ruslar dahil.
Amerika Birleşik Devletleri hariç.
Avrupa merkezci yaklaşım, ihtiyar Avrupa'yı ke-
miren bir hastalıktır. Şu sıralarda sık sık dile getir-
meye başladıklan "Tûrkiye'nin aydınlanma ha-
reketinden etkilenmediği, pozitivizmin değil,
bağnazlığın Türkiye'yi betirlediği" yolundaki dü-
şünceler de aynı Avrupa merkezci yaklaşımın be-
lirtileridir. Oysa Avrupa'nın uygariık tanımında ge-
çen yüzyıla göre bugün egemen olan aydınlanma
değil, aydınlanma fikrinden ipini koparmış bir bi-
lim ve teknoloji hayranhğı daha ağır basmaktadır.
Artık daha az okumakta, daha az yazmakta, felse-
feyi küçümsemekte, sosyolojiyi; insanlan, 'V'ğın-
lan" yönetme sanatı olarak algılamaktadırlar.
• • •
Peki, bütün bu doğru ya da yanlış Avrupa tahli-
linden bir Türkiye övgüsü, böbürienmesi çıkar mı?
Hayır. Tam tersine, Türkiye'yi etkisi altına alan, Ba-
tıhlaşma ile Avrupa hayranlığını birbirine kanştıran
yaklaşımlar her geçen gün daha fazla zarar verme-
ye başlamış durumdadır. Bir yandan Avrupa Birli-
ği'ni kurtuluşun tek yo)u sayan, AB kapısındaki bit-
mez tükenmez bekleyiş, öte yandan en küçük bir
kıvılcımla ortalığı sanveren "Fransız elmalannı
tepeleme" çılgınlığı, Türkiye'yi de her geçen gün
biraz daha kendisi olmaktan uzaklaştırmaktadır.
Türkiye, kendisi olarak uygar bir ülke haline ge-
lemez mi?
Gerçekte Türkiye'deki ilerici düşüncenin, akım-
lann veolabildiğince pratiğin omurgası, uygariık ve
Batı ile uygariığın sahibi gibi görünen Batılı ülkele-
ri birbirinden ayırmak, bu ikisini bir ve aynı şeymiş
gibi görmemektedir. Türkiye'de solun ve aydın ha-
reketlerinin belirleyici çizgisi geçmişte böyleydi.
Bugün kafalar epeyce kanşmış gibidir.
•••
Avrupa yaşlı ve yorgundur. Bu yorgunluk kendi-
ni, her şeyden önce düşünce akımlan karşısmda
bir bitkinlik, onlan gereksiz görme, onlann yerini içi
boş bir teknoloji hayranhğı ile doldurma olarak
gösteriyor. Geçmişte aydınlanma düşüncesiyle, fi-
lozoflanyla, edebiyat ve sanatıyla gurur duyan Av-
rupa, şimdi Amerika'dan aldığı bu "yeni malı"
"geri" ülkelere pazartamaya çalışmaktadır.
Türkiye'ye şu son zamanlarda Batı'dan en faz-
la ihraç edilen "mal" da işte budur.
Çevre örgutlerinden iSKİ'ye tepki
ÇED Yönetmeliği
göz ardı ediliyor
tstanbulHaber Servi-
si - Çevre örgütleri, İS-
Kl'nin Çevre Kanu-
nu'nun ÇED Yönetme-
liği'ni hiçe saydığını
belirterek su havzalan-
nın çevresindeki mut-
lak koruma alanının
1000 metreden 300
metreye indirdiğini
vurguladılar.
İSKİ, su havzalannın
korunması konusunda
eleştiri ve tavsiye almak
amacıyla çevre örgütle-
riyle birtoplantı düzen-
ledi. ISKJ'nın Aksa-
ray'daki binasında dü-
zenlenen toplantıda
Genel Müdür Prof. Dr.
Veysel Eroğlu, su hav-
zaîannın antılması için
111 trilyon liralık yati-
nfn yaptıklannı söyle-
di. Aralannda, Doğal
Hayatı Koruma Derne-
ği, TEMA, ÇEKÜL,
ÇYDD, TURMEPA ve
Mimarlar Odası'nın da
bulunduğu 76 sivil top-
lum örgütünün temsil-
cileri, antma için yapı-
lan yatınmlann, aslın-
da hiç kirletilmemesi
gereken bölgelerin te-
mizlenmesi için yapıl-
dığrnı ifade ettiler. Sivil
toplum örgütü temsilci-
lerinin. Ömerli Havza-
sı çe\Tesinde yapılacak
ağaçlandırmanm, ulus-
lararası hükümlerle ko-
runan fundalıklan yok
edeceği yönündeki
eleştirilerine karşı
Eroğlu, "Göroimiz oİ-
madığı halde ağaçlan-
dırma yapıyoruz. Tak-
dir edümemiz gereki-
yor" dedi.
Çevreciler, ağaçlan-
dırmanm tek başına
çevreyi korumaya yet-
meyeceğini belirterek
yanlış ağaçlandııma
nedeniyle ekosıstemle-
rin bozulduğuna dikkat
çektiler. Çevreciler su
havzalannınkorunması
ile ilgili yönetmeliğin
daha önce iptal edildi-
ğini anımsatarak yerine
hazırlanan yeni yönet-
meliğe karşı da dava
açıldığmı anlattılar. 76
sivil toplum örgütü adı-
na yapılan açıklamada,
Istanbul'da gıttikçe aza-
lan ve kirlenen suya da-
ha çok ücret ödenmeye
başlandığı it'ade edile-
rek "Ömerii Yapı AŞ ve
benzeri güişimlere, hav-
zalardaki diğer vapılaş-
ma isteklerineizin verD-
memelidir" denıldı.