28 Kasım 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 21 ŞUBAT 2001 ÇARŞAMBA HABERLER 25 Temmnz 1951'de komünist düşüncelere sahip olduğu gerekçesiyle yurttaşlıktan çıkanldı Nâzım'ayapılan haksızlık/ \ / âzım Hikmet, Tüık yurttaşhğın- dan hangi nedenlerle ve niçin çı- k l d 0 y Önce, o günlerin politik havasını şöyle bir hatırlayalım. Nâzım Hikmet Tûrk yurttaşlığından 1951 yüında çıkanldı. O yıllarda, Amerika ve Sovyetler Bir- liği arasında son derece ciddi bir gerilim yaşanmaktadır. Soğuk savaş politikalanrun gündeme geldığı bir dönemdir bu yıllar. Dünya ölçeğinde etkin güç ABD'dir. Türkiye Amerika'run ittifaklar sistemi içerisinde yer almaktadır. Sovyetler Bir- liği'ne karşı son derece duyarlı bir politi- ka izlemektedir. Amerikan Kongresi'nin Soruşturma Komisyonu uygulamalan, Amerikan ittifaklar sistemi içerisindeki tiim ülkelerde ve doğal olarak Türkiye'de öraek alınmakta ve taklit edilmektedir. Yani, McCarthy'cilik tüm ağırhğı ile ege- mendir. Türkiye'de Demokrat Parti iktıdan ku- rulmuş, tek parti dönemi sona enniştir. Ama özgürlük gelmemiştir. Baskıcı uygu- lamalar sürmektedir. Amerika'nın istek- lerine uygun bir politik çizgi izlenmeye başlanmıştır. Demokrat Parti iktidanna karşı olan herkesin komünistlikle ve Mos- kova'nın ya da Sovyet hükûmetinin hiz- metine girmekle suçlaması yaygınbir uy- gulama olarak yaşanmaktadır. Nâzım artışması ATİLLA COŞKUN •âzım Hikmet yurttaşlıktan çıkanlırken Türkiye'de Demokrat Parti iktidan kurulmuş, tek parti dönemi sona ermiştir. Ama özgürlük gelmemiştir. Baskıcı uygulamalar sürmektedir. Amerika'nın isteklerine uygun bir politik çizgi izlenmeye başlamıştır. Dünyanın ve Tûrkiye'nin böylesine baskıcı ve puslu bir ortamı yaşadığı sıra- da, Nâzım Hikmet Moskova'dadır. DP hü- kümetine karşı yoğun bir faaliyet içerisin- dedir. Nâzım'ın yurttaşlıktan çıkarılması Bakanlar Kurulu. 25 Temmuz 1951 gün ve 3/13401 Sayılı Karan ile, Nâzım Hik- met' in, komünistdüşüncelere sahip oldu- ğu ve bu amaçla Türkiye'deki hükümet biçimini ve hükümet edenleri eleştırmesi nedeniyle yurttaşlıktan çıkanlmasına ka- rar vermiştir. Karar, 15 Ağustos 1951 tarihli Resmi Gazete'de yayımlanacaktır: "Pasaportsuz olarak İstanbuPdan Ro- manya'ya kaçan \eoradan da Moskova'ya giderek havaalanında memieketi aleyhin- de beyanatta bulunduğu ve müteatdben radyo yaymlannda Tûrkhe'nin hükümet şekli ve hükümeti idare edenler aleyhinde geniş propaganda kampanyasına girişe- rekkomünizmi \avmak nıaksadını güden neşrnatıyla Sövyet hükûmetinin verdiği hizmeti ifa etmekte olan manıf komünist Nâzım Hikmet Ran'ın kendisine bu hiz- meti terketmesi hususundayapdacak teb- ligatın bir fayda vermeyeceği mülahaza edüdiğinden Türkvatandaşhğmdan çıka- nlması; İçişleri Bakanhğrnın 25.7.1951 tarihli ve 40945 sayıh yazısı üzerine. 1312 sayıh kanunun 10. maddesmegöre Bakan- lar Kumlunca 25.7.1951 tarihinde karar- laşünhnışür." Görüldüğü gibi, Bakanlar Kurulu'nca Nâzım Hikmet'in davranışı "memleketi aleyhine beyanatta buhuunak", "hükü- met şeldi ve hükümeti idare edenler aley- hinde propaganda yapmak"* ve nihayet, u komünizmi yaymak maksadını güden neşriynti", "Sovyet Hükûmetinin verdiği hizmeti ifa etinek" olarak yorumlanmış ve yurttaşlıktan çıkanlma gerekçesi sa- yılmışür.Nâzım Hikmet'in kararnameye konu konuşma ve açıklamalan ya da ya- yın faaliyeti, düşünce açıklama özgürlü- ğününkapsamı içerisindedir. Nâzım Hik- met'in salt düşünceleri nedeniyle suçlana- rak yurttaşlıktan çıkanlmış olduğu anla- şılmaktadır. Hukuk kabul etmez Böyle bir uygulamayı, hukukun kabul edebilmesi elbette ki mümkün değildir. Ama bu, yaşanmış bir gerçektir. Hükü- mete ve rejime yönelik her düşünceyi ve eleştiriyi, Sovyetler Birliği hükümetine bağlamak, o günlerin moda tutumudur. Nâzım Hikmet işte bu ruh haliyle suçlan- mış ve yurttaşlıktan çıkanlmıştır. Nâzım Hikmet'in düşünceleri nedeniy- le vurttaşhktan çıkanldığı gün, Türkiye, Birleşmiş Mılletler Teşkılatı'nın üyesidir, 1948 yılında însan Haklan Evrensel Bil- dirisi'ni de imzalarmştır(l). tnsan Haklan Evıensel Bildirisi'nin imzacı bulunan her devlet, bildirinin içer- diği hak ve özgürlükleri ayınmsız tüm yurttaşlanna tanımaklayükümlüdür. Bil- diri, herkesin düşünce ve inançlannı ülke sınırlan içinde ve dışında özgürce açıkla- ma hakkınıkabul etmektedir(Md. 18,19). Öte yandan, herkesin yurttaşhk hakkı bu- lunduğunu ve hiçbir zaman "keyfi ola- rak" yurttaşlıktan çıkanlmayacağını da öngörmektedir (Md. 15). İlkelerln antamı Anlaşılan o kı o günün Türkiye'si için, bu ilkelerin pek de bir anlamı yoktur. Bu anormallik içerisinde bir başka bo- yut daha bulunmaktadır. Nâzım'ın, yurttaşlıktan çıkanlmasının kanıtı olarak gösterilen "memleketi aleyhine beya- natta bulunmak", "hükü- mel şekli ve hüknmeti idare edenler aleyhine propagan- da yapmak" ve nihayet. "ko- münizmiyaymak maksadıy- la neşriyarı" yönündeki fa- aliyetinin suç niteliğinde olup olmadığı da beUrsizdir. Karamame bu eylemlerin içeriğini tartışma konusu yapmamaktadrr; bu yönde herhangi bir değerlendirme- ye yer vermemektedir. Nâzım Hikmet'in bu dü- şünce ve faaliyetınin yasalar karşısmda "suç" sayıldığı belirtilmemektedir. Bu anlamda bir iddia bile söz konusu edilmemektedir. Gerçekten de, kararnamede sözü geçen bu eylemler ne- deniyle 1951 yılında ve da- ha sonraki yıllarda, Nâzım Hikmet hakkında ne bir so- ruşturma yapılmış, ne de bir dava açılmışür. 20 bin çocuğa ücretsiztiyatıv Samsun Bfiyükşehir Belediyesi'nm, Düşevi Oyunculan Tıyatro Toplulnğu fle yapü- ğı ortak çahştnayla sahneye koyduğu, Haluk Işık'ın yazdığL, Cem Kaynar'ın yönet- tiği "Savaş Düşlerimi Çaldı" adh çocuk oyunu 20 bin çocuğa ücretsiz ulaşacak. Be- lediye Kûltür Sanat Mûdürü Şeref Aydaı, oyunun gala gecesinde yaptığı konuşmada. "Bugün ülkemizde diğer konularda olduğu gibi sanat ve kültür alanm- da da topluma en yakın kurumlar. yerel yönetimlerdir. Samsun'u geleceğe çocuklanmızla, gençjerimizle taşryacağız" dedi Düşevi Oyunculan'nca sahnele- nen Orhan Kemal'in yazdığı, A. Sabri Karataş'ın yönetüği "Eskici Dükkânr adh oyun da 5 bin izleyidye ulaştL Cumhuriyet sonrası yoksuiluk çeken bir ai- lenin dramını ve yabancı sermayeye teslim olmayışını anlatan oyun, her salı Samsun Gazi Sahnesi'nde oynanryor. (Fotoğraf: CEMİL GİGERİM) MHP ve ANAP'lılar, bütün okullardaki eğitim dilinin tümüyle Türkçe olmasını istediler AnadiLde eğitiın gebyorFtGENATALAY SELENBAYCAN Çoğunluğunu MHP ve ANAP'lılann oluşturduğu bir grup milletvekili, yabancı dil- le eğitim yapan tüm okullarda eğitim dilinin Türkçeye dönüş- türiilmesini öngören bir yasa tasansı hazırladı. Tasanda, "Sömürge ûlkeleri hariç dün- yanın hiçbir ülkcsinde, devlet okullannda anadilinden başka bir dilde eğitim yapılmamakta- dır" deniliyor. Ozel Okullar Derneği Başkanı Rüstem Eyü- boğlu. u Yabancı okuUardan mezun Bülent Ecevit, Mesut Yılmaz, Tansu Çiller, ülkeleri- ni mi unuttular, vatan haini mi oklular?" diyerek tasanya tep- ki gösterdi. "Yabana Dil Eğitimi ve Öğ- retimi Kanunu'nda Baa Deği- şiklikler Yapdması" konulu ya- sa teklifinin gerekçelerinden bir bölümü şöyle: "Yabancı diDe eğitim yaptğı- nı iddia eden pek çok okul ve üniversite, ne doğru dürüst bir yabancı dili ne de bir mesleğj öğretcbilmektedir. Toplumun eğitim dili, tekno- k>ji dili, sanatdili,siyasetdili,ü- caret diü vb. bir yabancı dilin boyıınduruğu altına girerse, o toplum, millet olma özelUğini kaybeder. Zira, millet olmanın en önemli öğesi, dildebiriik -bir anadilin bulumnası -özelüğidir. Dil, ana kültürün. Ata- türk'ün anladığı tam bağımsız- hk duygusunun ve ulusal benli- ğjn temelidir. Dilimiz,matema- tik kadar açık seçik, her dala yetişebilen üstûn tûretme yete- • Özel Okullar Demeği Başkanı Rüstem Eyüboğlu, Türkiye'de yabancı dilde eğitim yapan okul bulunmadığına, bazı dersleri yabancı dilde yapan kolejler olduğuna dikkat çekti. Eyüboğlu, "Bu tasannın altına imza atan sayın milletvekillerinin konuya yanlış girdiklerini zannediyorum" dedi. zevk, onur ve bağunsıziığmdan hiçbirTürkgendnimahrum et- me> < e hakkımız yoktur." Özel okuHar kar$ı Özel Okullar Derneği Baş- kanı Rüstem Eyüboğlu, Türki- ye'de yabancı dilde eğitim ya- pan okul bulunmadığına, bazı dersleri yabancı dilde yapan neği ile yabancı dilcileri bile kendine hayran bırakan bir dil- dir. Uluslararası haysiyetimiz, onurumuz da kendi dilimize verdiğimiz öneme bağlıdır. Sonuçolarak, Türkiye Cum- huriyeti'nin bütün okullannda eğitim dili, tümü ile Türkçe ol- mah. yabancı dil kesinlikle Türkçenin yerini almamahdır. Bir yabancı dile ihtiyaç duyul- duğundanormaleğitimeekola- rak o dilen iyi şekilde öğretflme- lidir. Bunun için yükseköğretim öncesi okullarda Milli Eğitim BakanlığL yükseköğretim ku- rumlannda Yüksek Oğretim Kurulu yetkili kılınmalıdır. Ya- bancı dille eğitim yapümasıru zorlayarak Türk dilinin güzel- lik, zenginlik ve açüdığmdan; kendi dilinde düşünebilme K a r k a m ı ş B a r a j ı i k i y ı l i ç i n d e y u t a c a k 16 arkeolojikyeryokolacak tstanbul Haber Senisi - Güneydoğu Anadolu Bölgesi Projesi (GAP) kapsamında yapılan barajlann sulan altında kalacak 250 arkeolojik yerleşün yerinin belgelenmesi çalışmalan sürüyor. ODTÜ Tarihsel Çevre Araştırma Merkezi (TAÇDAM) Başkanı Prof. Dr. Numan Tuna, kültür tarihi açısından önemı olan 16 arkeolojik yerleşim yerinin iki yıl içinde Karkamış Barajı'nın sulan altında kalacağını belirterek "Gerekli önlemkr ahnmazsa az araştmlmış bir bölgenin geçmişini, neleri yitirdiğimizi bile bilmeden yok edeceğiz. 'Zeugma'nm ikM 'Apameıa" belgelenmeden Birecik Barajı'nın sulan altma çoktan gömülüp gitti" dedi. Kültür Bakanhğı ve Devlet Su Işleri'nin desteğiyle ODTÜ Tarihsel Çevre Araştırma Merkezi (TAÇDAM) tarafindan 1998 yılında başlatılan "Dısu ve Karkamış Baraj GöBeri AHmda Kalacak Arkeolojik Kültür Varhklannı Kiirtarma Projesi'' kapsamında sürdürülen çahşmalar, önceki gün Hilton Oteli'nde düzenlenen toplantıda anlatıldı. Anıtlar ve Müzeler Genel Müdürü Alpay Pasinü, bu yıl GAP kapsamında Ilısu ve Karkamış baraj gölleri altında kalacak alanda 28 ayn araştırma kazısı yapılacağmı belirtti. TAÇDAM Başkanı Prof. Dr. Numan Tuna ise GAP'ın bölgesel kalkınma açısmdan büyük önem taşıdığını kaydederek "Ancak GAP'm en olumsuz etkisi, arkeolojik bakundan iyi araşünlmamış olan bölgede çok yoğun olarak bulunan kültür varhklanm sular alünda bırakmasıdır"' dedi. Tuna. "Projenin başlangıcından bugüne kadar 2 miryon dolar harcandL Bölgedeki kazdar içHi 50 ndlyoa dolara ihtiyaç var" dedi. kolejler olduğuna dikkat çekti. Eyüboğlu, "Bu tasannın alnna imza atan sayın milktvekükri- nin konuya yanhş girdiklerini zannediyorum. Türkiye'de ya- bancı dilde eğitim yapan hiçbir kurum >Dktur. Yabancı dilde eğitim yapmakla bazı derslerin yabancı dilde okutulması ayn şeylerdir" dedi. Eyüboğlu, "Avrupa'ya gir- meye çahştığunrz bu dönemde, AvTupahlar 3-4 yabancı dih* bi- ürken böylebirdüşünceson de- rece rahatsızedicL Bu okullann birinden mezun olan Başbakan BülentEcevit, ülkesini mi unut- tu, vatan haini mi oldu? Mesut Yümaz, Ahnan Lisesi mezunu; Tansu Çiller, Robert Kolej me- zunu. Böyle bir tasannın geç- memesi için ne gereldyorsa ya- pacağız" diye konuştu. Istanbul Lisesi yetkilileri, matematik, kimya, fizik gibi derslerin dilinin zaten yabancı olduğunu, ancak kültür dersle- rinin hep Türkçe okutulduğunu hatırlatarak şunlan söylediler: "Biz eğitim dfli veriyoruz, ko- nuşma dili değü. Yabancı dili; bilimi, terimleri öğretmek için okutuyonız." Özel Saint Michel Fransız Lisesi yetkilileri de tasanyla il- gili görüşlerini şöyle açıkladı- lar: "Günümüzdearokbirva- bana dilbile yeterli değiL Bu ta- san, Fransa'nm Ermenilerleil- güi tasanyı onaylaması nede- ni\k mi hazuiandı bflemiyoruz, ama böyle birhareketbiKmcza- rar verir. Matematik, fen ders- lerinin önemi düşünülmüyor. Yoksa biz de dilin tüm okullar- da iyiöğretUmesindenyanayrz." Kanrtlar , Nâzım Hikmet, beyanat vermek, yayın yapmak gibi nedenlere dayanılarak yurt- taşlıktan çıkartıhruştır. Bu eylemler, Nâzım'ın Sovyet hükûmetinin nızmetıne gir- dığinın kanıtı kabul edil- mektedir. Yurttaşlıktan çı- karmayı gerektınci olduğu ileri sürülen söz konusu be- yanat ve yayının ne zaman, nasıl ve ne şekilde gerçek- leştiği, içeriğinin ne olduğu, Sovyet hükümeti ile ilişkisi- nın bulunup bulunnıadığı, hiçbir metinde, hiçbir belge- de veya kararnamede tartı- şılmış bile değildir. Bu beyanat ya da yayın faaliyetinin, yurttaşlıktan çı- kanlmayı gerektuici nitelik- te veya bu anlama gelecek bır biçimde kullanıldığına ya da gerçekleştiğine ilişkin de ciddi bir kanıt ve değer- lendirme bulunmamaktadır. Öne sürülmüş değildir. Dikkatlice okunduğunda görüleceği gibi, kararname- de, tek satırîa olsun, bu yön- de bir anlatım ve değerlen- dirme, hatta tek bır sözcük bile bulunmamaktadır. Cözü kara hülcümet Bu iddialar, hukuka uy- gun ve ciddi kanıtlar olmak- sızın ileriye sürülmektedir. O nedenle iddia hukuki bir dayanaktan yoksundur, so- yut suçlamadan ibarettir. Oysa, hukuk, suçlamala- nn kanıtlanması yükümlülü- ğünü öngörmektedir. Her id- dianın. onu ileri süren tara- findan kanıtlanması gerekir. Bu, hukukun temel ilkesidir. Hükümetın daha ilk adımda, hukukun bu ilkesini gör- mezden geldığı anlaşılmak- tadır. NâzımHikmet'in yurt- taşhktan çıkanlmasına iliş- kin kararnameyi bu yönüy- lehukuki saymak olanaksız- dır. Kararname yasaya aykı- ndır, keyfi bir uygulamayı ifade etmektedir. Ne ki, hükümet, gözünü karartabümiş ve böylesine bir karan alabilmiştir. O ne- denle bu karar, Türk tarihi- nin yüz karasıdu", utanılası bir ayıbıdır. SÜRECEK (1) Türkiye, însan Hakla- n EvrenselBildirisini, 6Ni- san 1949 tarih ve 3/9119 Sayılı Bakanlar Kurulu Ka- ran ile 27Mayıs 1949 tarih ve 7217 No 'lu Resmi Gaze- te'deyayımlarmstır. AVRUPA'DAN GÜRAY ÖZ Yaşlı Avrupa Ne Satıyor? Avrupa'nın benmerkezci düşünce tarzı, herola- ya, olguya, gelişmeye bu açıdan bakması, Avru- palılarda hem gereksiz bir böbürlenme duygusu- na hem de genellikle yanlış sonuçlar üretilmesine yol açıyor. Bu nedenle de kendilerinden daha do- ğuda kalanlar ya da kendilerinden daha batıda olanlarla ilgili eleştiri ve övgüleri değersizleşiyor. Avrupa merkezci yaklaşımlar eleştiriyi yalnızca işe yaramaz hale getirmiyor, aynı zamanda tepkiye de yol açıyor. Tûrkiye'nin Avrupa Birliği macerasına yaklaşım- lan da böyledir. Tûrkiye'nin coğrafi büyüklüğü, nüfusu onlan kor- kuturken, aynı coğrafya, aynı nüfus geniş bir pa- zar olarak onlan hep çekiyor. Bu nedenle de Tür- kiye ellerinin altında olsun, ama içlerinde olmasın istiyoriar. Bin dereden su getirerek her gün yeni ye- ni gerekçeler uydurarak Türkiye-AB ilişkilerini bir noktada tutmak istemeleri, kimi zaman "ileri", ki- mi zaman "geri" adımlar atmalan bundandır. Türk- lerden tarih boyunca hoşlanmamışlardır. Ama Tür- kiye gerektiğinde ucuz işgücü deposu olarak kul- lanılabiimekte, Türkler silah tekelleri, otomotiv dev- leri, büyük fırmalar için, rüşvet ve benzeri yöntem- lerie kolayca tavlanabilen alıcılar olabilmektedir. • • • Avrupa merkezci yaklaşım, Türkiye ile diyalog- larda övgüyle ölçülü ölçüsüz eleştiriyi, şantajla sırt sıvazlamayı biriikte kullanır. Avrupalı politikacılar, kendi insanlanna Türkiye'yi anlatırken ise daha açık konuşurlar: "Türkler farklı bir dine inan- maktadırlar, Türkler Avrupalı gibi görünme- mektediıier, Türkler yalnızca farklı bir kültüre sahip değil, gerçekte kültürsüzdürier." Avru- palılann bu düşünce tarzları yalnızca Türkiye ile, Türklerle de ilgili değildir. Onlar genel olarak küçük Avrupa'nın sınırian dışında kalan tüm uluslar ve halklar için böyle düşünürler. Tarihleri boyuncase- vemedikleri Ruslar dahil. Amerika Birleşik Devletleri hariç. Avrupa merkezci yaklaşım, ihtiyar Avrupa'yı ke- miren bir hastalıktır. Şu sıralarda sık sık dile getir- meye başladıklan "Tûrkiye'nin aydınlanma ha- reketinden etkilenmediği, pozitivizmin değil, bağnazlığın Türkiye'yi betirlediği" yolundaki dü- şünceler de aynı Avrupa merkezci yaklaşımın be- lirtileridir. Oysa Avrupa'nın uygariık tanımında ge- çen yüzyıla göre bugün egemen olan aydınlanma değil, aydınlanma fikrinden ipini koparmış bir bi- lim ve teknoloji hayranhğı daha ağır basmaktadır. Artık daha az okumakta, daha az yazmakta, felse- feyi küçümsemekte, sosyolojiyi; insanlan, 'V'ğın- lan" yönetme sanatı olarak algılamaktadırlar. • • • Peki, bütün bu doğru ya da yanlış Avrupa tahli- linden bir Türkiye övgüsü, böbürienmesi çıkar mı? Hayır. Tam tersine, Türkiye'yi etkisi altına alan, Ba- tıhlaşma ile Avrupa hayranlığını birbirine kanştıran yaklaşımlar her geçen gün daha fazla zarar verme- ye başlamış durumdadır. Bir yandan Avrupa Birli- ği'ni kurtuluşun tek yo)u sayan, AB kapısındaki bit- mez tükenmez bekleyiş, öte yandan en küçük bir kıvılcımla ortalığı sanveren "Fransız elmalannı tepeleme" çılgınlığı, Türkiye'yi de her geçen gün biraz daha kendisi olmaktan uzaklaştırmaktadır. Türkiye, kendisi olarak uygar bir ülke haline ge- lemez mi? Gerçekte Türkiye'deki ilerici düşüncenin, akım- lann veolabildiğince pratiğin omurgası, uygariık ve Batı ile uygariığın sahibi gibi görünen Batılı ülkele- ri birbirinden ayırmak, bu ikisini bir ve aynı şeymiş gibi görmemektedir. Türkiye'de solun ve aydın ha- reketlerinin belirleyici çizgisi geçmişte böyleydi. Bugün kafalar epeyce kanşmış gibidir. ••• Avrupa yaşlı ve yorgundur. Bu yorgunluk kendi- ni, her şeyden önce düşünce akımlan karşısmda bir bitkinlik, onlan gereksiz görme, onlann yerini içi boş bir teknoloji hayranhğı ile doldurma olarak gösteriyor. Geçmişte aydınlanma düşüncesiyle, fi- lozoflanyla, edebiyat ve sanatıyla gurur duyan Av- rupa, şimdi Amerika'dan aldığı bu "yeni malı" "geri" ülkelere pazartamaya çalışmaktadır. Türkiye'ye şu son zamanlarda Batı'dan en faz- la ihraç edilen "mal" da işte budur. Çevre örgutlerinden iSKİ'ye tepki ÇED Yönetmeliği göz ardı ediliyor tstanbulHaber Servi- si - Çevre örgütleri, İS- Kl'nin Çevre Kanu- nu'nun ÇED Yönetme- liği'ni hiçe saydığını belirterek su havzalan- nın çevresindeki mut- lak koruma alanının 1000 metreden 300 metreye indirdiğini vurguladılar. İSKİ, su havzalannın korunması konusunda eleştiri ve tavsiye almak amacıyla çevre örgütle- riyle birtoplantı düzen- ledi. ISKJ'nın Aksa- ray'daki binasında dü- zenlenen toplantıda Genel Müdür Prof. Dr. Veysel Eroğlu, su hav- zaîannın antılması için 111 trilyon liralık yati- nfn yaptıklannı söyle- di. Aralannda, Doğal Hayatı Koruma Derne- ği, TEMA, ÇEKÜL, ÇYDD, TURMEPA ve Mimarlar Odası'nın da bulunduğu 76 sivil top- lum örgütünün temsil- cileri, antma için yapı- lan yatınmlann, aslın- da hiç kirletilmemesi gereken bölgelerin te- mizlenmesi için yapıl- dığrnı ifade ettiler. Sivil toplum örgütü temsilci- lerinin. Ömerli Havza- sı çe\Tesinde yapılacak ağaçlandırmanm, ulus- lararası hükümlerle ko- runan fundalıklan yok edeceği yönündeki eleştirilerine karşı Eroğlu, "Göroimiz oİ- madığı halde ağaçlan- dırma yapıyoruz. Tak- dir edümemiz gereki- yor" dedi. Çevreciler, ağaçlan- dırmanm tek başına çevreyi korumaya yet- meyeceğini belirterek yanlış ağaçlandııma nedeniyle ekosıstemle- rin bozulduğuna dikkat çektiler. Çevreciler su havzalannınkorunması ile ilgili yönetmeliğin daha önce iptal edildi- ğini anımsatarak yerine hazırlanan yeni yönet- meliğe karşı da dava açıldığmı anlattılar. 76 sivil toplum örgütü adı- na yapılan açıklamada, Istanbul'da gıttikçe aza- lan ve kirlenen suya da- ha çok ücret ödenmeye başlandığı it'ade edile- rek "Ömerii Yapı AŞ ve benzeri güişimlere, hav- zalardaki diğer vapılaş- ma isteklerineizin verD- memelidir" denıldı.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle