18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
21 ŞUBAT 2001 ÇARŞAMBA CUMHURİYET SAYFA 17 Emekli öğretmen Barbn'da öğretmenlik yapan Selahattin Aytuğrul, çağdaş değerieri savunduğu için sürgün ve soruşturmalaria geçen 23 yıllık hizmetinin sonunda emekli oluyor... Bartın Milli Eğitim Müdüriüğü, Selahattin Aytuğrul'a, hakkında devam eden bir soruşturma nedeniyle emekli olduktan iki ay sonra ceza veriyor! Milli Eğitim'in emekli öğretmenlere verebileceği bir ceza yok ama birileri Aytuğrul'u emekliliğinde bile rahat bırakmıyor... Aradan bir süre daha geçiyor ve tam bir yıl sonra emekli öğretmene Milli Eğitim Müdürlüğü'nden bir yazı daha geliyor... Bu kez Milli Eğitim, Aytuğrul'u Milli Eğitim'e yaptığı hizmetierin karşılığında şeref belgesini ve plaketini almak için törene davet ediyor... Aytuğrul da ortada bir belge olsun diye, Milli Eğitim Müdürlüğü'ne bir yazı yazıyor ve kendisine verilecek şeref belgesinin bir anlamı olmadığını bu nedenle davete katilmayacağını bildiriyor. Etektronik posta: [email protected] Tel: 0.212.512 05 05 Faks: 0.212.512 44 97 - Piyasalar allak bullak olmuş... "Çünkü siyasiler teoe taklak oldu!" is perdesi kalktı; Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer'in yolsuzlukların üzerine gi- dilmesi konusundaki uyarısını Başbakan Bülent Ecevit'in, kendisine yardımcıpl- maktan sorumlu Devlet Bakanı Hüsamettin Öz- kan'ın katkısıyla terbiye dışı davranış olarak algıla- dığı ve bu nedenle sinirden bir bardak su içtikten son- ra sesi titreyerek düzenlediği basın toplantısında Milli Güvenlik Kurulu toplantısını ağzına gelen ilk sözcüğe göre "ret", ikinci sözcüğe göre "terk" etti- ği anlaşılmış oldu. Ardından da Hükümet, halkın Sezer'e destek ver- diğini hiç hesaba katmadan Çankaya'ya karşı tek vücut oldu... Şimdi ne olacak? Hükümet, Cumhurbaşkanı ile olan ilişkilerini Milli Güvenlik Kurulu toplantıları dışında as- kıya almış; bundan böyle Çankaya'nın davetlerine katılmayacakmış; Sezer'in kamuoyu önünde Ece- vit'ten özür dilemesi gerekirmiş... Referandum Evet, Cumhurbaşkanı, ilkfırsatta halkın karşısına çıkmalıdır... Ancak televizyon ekranlanndan bir büyük bir alan- da kurulacak kürsüden halka seslenmelidir... Inanın böyle birtoplantı, Türkiye'nin yakın geçmi- şindeki en büyük meydan mitingi olacaktır; yüzbin- ler alana sığmayacaktır. Cumhurbaşkanı, hukukun üstünlüğünü, yargının bağımsızlığını, yasamanın egemenliğini, yürütmenin görevini, yolsuzluklarla savaşımın gereğini, demokrasinin önemini anlattık- ça yer yerinden oynayacaktır... Halk, Cumhurbaşkanı ile tek vücut olacaktır... Çünkü halk yolsuzluklardan tiksindi, yozluklardan bıktı, kandınlmaktan usandı, çıkar ilişkilerinden yıl- dı; birinin çıkıp bunları haykırmasını istiyor... Hükümet kendine güveniyorsa; Cumhurbaşka- nı'na küseceğine "cumhur"a dönüp sormalıdır... Bunun yolu Anayasa'nın herhangi bir maddesini değiştirmektir ki bugün için en uygun maddeler Cumhurbaşkanı'nın görev ve yetkilerini düzenleyen 104. madde ile görev süresini belirleyen 101. mad- dedir. Beşte üç çoğunlukla değil Meclis'te tek vücut olup oybirliği ile Anayasa'yı değiştirir ve Cumhur- başkanı'nın hiçbir yetkisi olmadığını, tek görevinin önüne konan yasaları imzalamak olduğunu hükme bağlarsınız, görev süresini de bir kez geçerli olmak üzere örneğin 1 yıla indirirsiniz, olur biter... Sonra Cumhurbaşkanı bu değişiklikleri halkın oyu- na sunar, referanduma gider... Var mısınız? Hükümeti ve muhalefeti oluşturan partiler olarak önünüze düşecek saçın ne renk ol- duğunu görmeye cesaretiniz var mı? Çıkın meydana da görelim! • ,• SESSİZ SEDASIZ (!) NURİKURTCEBE Yüksek Yerilim Hatt erdincutkum yahoo.com Yolsnzluklar çanKAYAya çarptı! ABD'deki köktendincilerin zaferi ABD Başkanı George W. Bush'un kabinede Adalet Bakanı olarak görev verdiği Cumhuriyetçi senatör John Ashcroft'u tanımakta yarar var: ABD'nin yeni Adalet Bakanı, Ame- rika'nın en azılı köktendinci kilisesi "Southern Babtisflerle sıkı fıkı olan bir din taciri... Ashcroft'un bakanlık kol- tuğuna oturtulması, seçimlerde Bush'u destekleyen "Hıristiyan Koalisyonu"na verilen bir prim olarak değerlendirili- yor, ABD'deki "Sivil Özgürlükler" der- nekleri, Ashcroft'un anayasadaki din ve devlet aynlığı ilkesini değişik takiy- yelerle deleceği kaygısını dile getiri- yor... ABD'nin Dışişleri ya da Savunma Bakanlıklan gibi Adalet Bakanlığı bi- zi ve bizim gibileri doğrudan ilgilen- ) dirmese de Bush'un politik çiz- J T T gisini göstermesi açısından önemli biri... Çünkü Türkiye'den kimi şeriatçıların kapağı attığı ve beslenip tedavi edildiği "büyük komşu"da pi- şen, kuşkunuz olmasın bize de düşe- cektir! Zaten Bush, Clinton dönemin- de devletin yoksullara yönelik tüm sosyalyardımlannı sivil kuruluşlardan alıp dini örgütlerin kontrolüne bırak- mış; dolarian kiliseterde papazlann, ca- milerde imamlann, sinagoglarda ha- mamlann eline vermiş bile... Amerika'da dağıtılan paranın mil- yarlarca dolar olduğu düşünülürse, "hicretteki şeriatçılar" da bundan na- siplenecek ve "tavşanın suyunun su- yu" ile Türkiye'de kimbilir ne işler çe- vireceklerdir! ÇED KOŞESİ OKTAY EKlNCt Antalya'da herkes 'masum' (Önce bir açıklama... ÇED Köşesi, pazar günlerinin yanı sıra artık "çarşamba " günle- ri de bu köşede... Bu ilk çar- şambayı iseAntalya'daki "Fi- nal Yapı Kooperatifi" tartışma- sına ayırıyoruz...) Yanıtlardan özetler... Cumhuriyet'te 31.01.2001'- de yayımlanan "Organize tmar Yolsuzluğu" başhklı ya- zıma. konuyla ilgili 4 kişiden toplam "12 bilgasayar sayfa- sı" yanıt geldi. Tümü de "ay- nen yayımlanması" ricasıy- la... Bu mümkün olmadığından, anlayışlarına sığınarak "en önemli vurgulamalarını" özetleyerek aktaracağım. Yar- gı tarafından imar planı iptal edilmiş bir arazıde. "ruhsatsız" yükselen kooperatif bloklan- na "özel bir imar planı" onay- lanmasını eleştirdiğim yazıyla ilgili açıklamalarda şunlar söy- leniyor: • Süleyman Evcimen (Mu- ratpaşa Belediye Başkanı): Böl- geyi (Kırcami) imara açan pla- na 1998'de "iptal davası" açan • Gülden Anıttepc (Final Koop. Başkanı): Çevrelerini yeni inşaatlar kuşatırken ken- dileri yıllarca "ruhsat" bekle- dikleri için "beceriksizlikle" suçlandıklannı belirten Anıt- tepe, "eski" Belediye Başka- nı Mehmet Manavoğlu'nun bilgisı altında ınşaatlanna baş- ladıklannı yineliyor. Kaçak bloklanna "imar" sağlayan ayncalıklı plan ona- yı için de şu yorumu yapıyor: "Adımız MIGROS, MNG, CARREFOURR, METRO vs. olsaydı, 7 yıl bu planı bek- lemezdik, imar iznini çoktan ahrdık..." • Yunus Ünsal (Arsa Sahip- leri Vekili): Bayan Anıttepe'yle benzer açıklamalar yapan Un- sal da arazinin imara açılmasın- da "Tanmsal açıdan sakınca görmeyen" resmi raporların şu gerekçesini anımsatıyor: "Çünkü, çevre zaten vapılaş- mış durumda, burada da ar- tık tanm yapılamaz..." Peki, suçlu kim?.. Bütün bu yanıtlara bakıhr- sa, ortada açık bir imar suçu var Önce inşa edildiler, sonra "imar planına" bağlandılar... oda yöneticilerinden birisi ola- rak, belediye başkanı seçilince tüm yasadışı inşaatlarlabirlik- te Final Koop. bloklarını da "mühürlediğini" vurgulayan Evcimen, aynı bloklan "kur- tarmaya" dönük plana "kar- şı çıktığını" da meclis tutana- ğıylabelgeliyor... Planlamanm "genel" olma- sını ve bu tür "ayncalıklı imar" olanaklannı yanJış bul- duğunu belirten Evcimen, di- ğer sorumlulardan "farklı" ve "duyarlı" bir tutum izlediği- ni de "görmemiz gerektiği- ni" yazıyor... • Alican Deveci (Avan Pro- je Müellifi): Müellifi olduğu "avan projeyi" 1997'de ko- operatife teslim ettiğini bildi- riyor. Kaçak inşaatlann uygu- lama projelerinin ise "çizilme- diğini" açıklayan Deveci, Bü- yükşehir Belediyesi'ndeki "Halka tlişkiler Müdürlü- ğü" görevine 1999'un eylül ayında başladığmı, bu neden- lerle de geüşmelerden "sorum- lu olmadığını" belirtiyor... ama "suçlu" yok!.. Yani, her- kes "masum"!.. Örneğin. henüz açıklama göndermeyenlerarasındaki "es- ki Belediye Başkanı" M. Ma- navoğlu da kaçak inşaata "Mahzuru yok, yapın" dedi- ği için mutlaka masumdur!.. Benzer şekilde "uygulama projesi bile çizilmeyen" 10 katlı bloklara "ruhsat" olana- ğı sağlamak üzere imar planı- na onay veren Büyükşehir Be- lediyesi Başkan Vekili Ibra- him Koç da aynı zamanda "In- şaat Mühendisleri Odası Şu- be Başkanı" olması bir yana. "A Grubu Yapı Dcnctim Fir- ması Kurucusu" olmasına rağ- men eminim ki yine de ma- sumdur!.. Peki, geriye "kim" mi kalı- yor?.. Yanıtlara göre "biz" suç- luyuz... Neden sayısız kaçak inşaat arasuıdan "bu örneği" seçmişiz?.. Söyler misiniz; bu denli "or- ganize masumiyet" içeren baş- ka bir örnek kolay bulunabilir mi?.. KİM KİME DUM DUMA BEHÎÇAK [email protected] ÇİZGİLİK KÂMİL MASARACİ HARBİ SEMİH POROY [email protected] TARİHTE BUGÜN MVMTAZ ARIKAN 21 Şubat LONDtiA KONFFRANSL İ921'pe BUSÜN,LONtMA KOHFEBAHSI BAÇLADI. TÜR- KİYE 8ÜYÛK H4İU-STMECÜSİ'NİNAÇtLlp VE 1921 *AŞLA_ RINOA KABUL EPİLEAI ANAW*SA, İTİLAF DEVtSTlERJH£, AAIAOOLU'DA KUKUtAN YENİ OEVL£Tİ 6Ö8UEZLİKTSN GELEMiYEC&CLEfiMBEURT*WÇT1. YENİ DUKUMU eÖBÜf- MEK isreDİtBR.LONOKA'YA, AUKABA'NIN TEMSİLCUE- RlYL£ 8İRUKTE, İSmNSUL'PAN F*C*ÇAH'lN TEMSflCİ- LERİNÎ OE ÇA&IROILAR.KONF£KANSTA,SAl>8A2AM TEVFfc PAŞA (SOUVİ) , 7ÜRtayE ADfNA KONUÇMAYA ANKAHA TEMSİLCİSİ g£K/# SAMÎ BSY'İN ÇSASOA) HAKKI OLDO6UHU BELİRTEREK JSST YAPACAKTHl. ANCAK, İTİLAP DEVLETL£Rİ SEVR ANIAŞMASINI TBMEL KABUL EDÎP MASAYA OTURDUI&AlilNDAN TOPLANnCAÜDA HİÇ BİR ÖNEMLİ KARAR ALIMA- BORNOVA 2. ASLİYE HUKUK HÂKİMLİĞl'NDEN 1998/1369 Esas 2000/975 Karar Davacı Süleyman Dündar vekili tarafından davalı Bayram Can aleyhıne açılan müdahalenin meni davasının yapılıp bitirilen yargıla- ması sonucu \erilen 10.11 2000 tarih, 1998 1369 esas, 2000/975 karar sayılı ilam ile sabit olan davanın kabulü ile Bornova Altmdağ, 1 pafta 11882 parselde ka\ıtlı (11948 sahife) davacının taşınmazına davalının vaki müdahalesinın menine eklı 5.1.2000 tarihli fen bılirki- şisi raporunda ışaretlı (yeşil ışaretlı) 54.70 m2'hk kısımdakı binanın kalıne. bakiye 78.750.000.-TL harcın davalıdan alrnmasına, davacı vekili ıçın tarife gereğince takdir olunan 75.O00.0O0.-TL ücreti vekâletin davalıdan alınmasına, davacı tarafın yapmış olduğu 82.373.000.- TL masrafın da davalıya yukletılmesine karar verilmiş olup 56 Sokak No: 50 Altındağ-tzmir adresınde olduğu bildirılen, ancak tebligat yapılamayan \e adresı tespıt edilemeyen davalı Bayram Can'a yukanda yazılı karar özetinin de dava dilekçesinin tebliği gibi ilanen teb- liğine, ılanın yayımlanmasından ıtibaren 15 gûn sonra karann kesinleşeceği hususu adı geçen davalıya tebliğ yerine kaim olmak üzere ılan olunur. 11.1.2001 Basın: 9491 PANO DENtZ KAVUKÇUOGLU , Nihayet...' Cumhuriyet Halk Partisi yönetiminin bir süre önce ansızın başlattığı "postmodern af///m"ın, özellikle aydınlar arasında önemli tartışmalara yol açması kaçınılmazdı... Sayın Deniz Baykal, çok derin ve kapsamlı tarihsel/toplumsal araştırma- ların ürünü olduğu ilk bakışta belli olan, daha ön- ce kimsenin aklına gelmemiş birtakım kavramla- rı birer birer ortaya attıkça, sosyal demokrasi için- deki tartışmalarda doğal olarak yoğunlaşıyor; bir yanda, "Oh, nihayet..." diye sevinen Anadolucu- lar, öbür yanda da, "Ne oluyor" diye soran şaş- kınlar arasındaki köprüler birer birer atılıyordu... Anadoluculann saflarında özlenen "uzlaşma" sağlanabilirse, Türkiye sosyal demokrasisi niha- yet "yerii" bir zemine oturabilecek, ama bundan da önemlisi Türk sosyal demokratlan da artık gö- ğüslerini gere. gere "Bizim!" diyebilecekleri bir "şeyh"e sahip olacaklardı!.. Şeyh Edebali sos- yal demokratlara, kişiliklerini, kişiliğiyle özdeşle- şebilecekleri tarihsel bir "kimlik" sunuyor olmak- la kalmıyor, içinden bir türtü çıkamadıkları "do- ğuş/köken" sorununa da bir çözüm getiriyordu. Edebali, 1295 yılında Bilecik'te dünyaya geldi- ği söylenen bir "a/7/"şeyhiydi... Âşıkpaşazadeta- rihine göre, kızı Mal Hatun'u Osmanlı Devleti'nin kurucusu Osman Gazi ile nikâhlamış, kızının bu evliliğinden de Ortıan Gazi dünyaya gelmişti. Bir başka tarihçi, Ismail Hakkı Uzunçarşılı, her ne kadar kızın adının Bala Hatun, doğan çocuğun da Orhan Gazi olmayıp Alaeddin Bey olduğunu yazıyorsa da bütün bunlar önemli değıldi... Önem- li olan, her iki tarihçinin de Şeyh Edebali'nin 125 yıl yaşadığı rivayetini kitaplarına almış olmalany- dı... Sosyal demokratlann, Anadolu-lslam tarihinin en uzun ömürlü şeyhini kimseye kaptırmayıp bir "önder kişilik" olarak saflarına katması, gerçek- ten alkışlanması gereken "taktiksel/stratejik" bir zaferdi... "Anadolu solculuğu" bu zaferle şahla- nacak, tüm ülkeyi alev alev saracaktı. Pariayan ilk kıvılcımlar, bozkın tutuşturmaya başlamıştı bi- le... Duvarları Edebali'nin vecizeleriyle süslü Şey- hülmeşayih kollarını sıvamış, teşkilat "babala- n"nın tayin ve azil muamelelerini bizzat eline al- mıştı... "Nakipler" ve "halifeler" memleketin dört biryanınadağılmışlar, yeni "talipler"e, "kalfalar"a, "ustalar"a peştamal kuşatıyorlar, ruhsat dağıtı- yorlardı. • • • Ne var ki, her yenilik gibi bu "postmodern" atı- lım hareketi de kısa bir zamanda kendi muhalif- lerini yaratmıştı. Muhalifler, ellerinde pankartlar- la sokaklara dökülmüşlerdi. Oysa yaşadığımız kü- reselleşme çağında her şey yeniden gözden ge- çirilirken sosyal demokrasinin de kendini gözden geçirmesi, üstüne başına bir çekidüzen vermesi çok doğal değil miydi? Dünya değişirken sosyal demorkasi de değişmeli, çağa ayak uydurmalıy- dı. Bir meyve ağacı nasıl aşılanıyorsa o da yeni düşüncelerle aşılanmahydı... Bir zamanlar şefta- liyi erikle aşrtamak kimsenin aklına gelmeseydi, "nektarin" denilen meyveyi tanıyabilir, tadabilir miydik bugün? Başlı başına yerli bir sentez olan "neo-Edeba- list" Anadolu solculuğu, sosyal demokrasimizi "salah"a, "selamet"e götürecekse, muhalif ay- mazlara göz açtınlmamalı, pabuç bırakılmamalı, mutlaka karşı konulmalıydı... Ulu birçınann kurt- lanmış dallanndan ne farklan vardı ki onlann?.. Ağa- cı kurtarmak için dallan nasıl budanıyorsa onlar da budanmalıydı gözlerinin yaşına bakılmadan. Bu- dana budana serpılıp buyüyecekti sosyal demok- rasi ağacımız... Sonra bir gün çiçeklenecek, ilk mey- velerini verecekti... Serin gölgesinde kol kola gi- rip "hu" çekecek, mis gibi Anadolu toprağı ko- kan ballı yemişlertoplayacaktık dallanndan... Dü- şünmesi bile bambaşka bir heyecan veriyordu insana... • • • Zamanımız vardı... Milletimiz beklemeye alışmış- tı... 700 yıldır bekliyordu... Daha 17 yıl, 70 yıl, 170 yıl beklese ne fark ederdi? Hem beklemeden mu- radına eren "derviş" nerede görülmüştü ki? Faks:0212-723 84 97 (e-posta: dkavukcuoglu(a tuyap.com) B U L M A C A SEDAT YAŞAYAN SOLDANSAĞA: 1/ Mayınlan, ^ radyoaktifmi- neralleri, man- 2 yetik dalgalan 3 bulmayayara- . yan aygıt. 2/ "Eşref —-": Ressamımız... Karadeniz'in kuzeyindeki iç deniz. 3/Gece 8 müziği. 4/Bir g görevin yürii- tülebilmesi için mer- kez olarak seçilen 1 2 3 4 5 6 7 8 8 9 8 A R T V T s T | T D 0 M IN 0 | A R A L A Y IN E B T L •L A F A Z A N Y O | D E R E L T A K B Ü K | L O T •T E K • lN R M A L | A C 1 | T A V A N T U R IN yer... Üzerine üçgen 2 biçiminde yelken ası- 3 lan seren. 5/ Danimar- 4 ka,NorveçveIsveç'in 5 küçük para birimi... g Hayvan ölüsü. 6/ Bir -, gösterme sıfatı... Üs- tü kapalı olarak anlat- ma... Kuzu sesi. II Herhangi bir topluluğu oluşturan bireylerden her bi- ri... " — bir ekin misali/Seni eken biçer bir gün" (Karacaoğlan). 8/ Içel'in Silifke ilçesinde antik bir kent... Uzaklık işareti. 9/ Eli işe yatkın, becerikli... Siyasal inancıru gizleyen kimse. YUKARIDAN AŞAGIYA: 1/ Birbirlerine göre kan kocanın analannın her biri. II Yunan mitolojisinde aşk tannsı... Kaşındıncı ve bulaşıcı bir deri hastalığı. 3/ Eşi olmayan, biricik... Rütbesiz asker. 4/ Genellikle tek parçalı kadın giye- ceği... Bir renk. 5/ Ürenin kanda birikmesi sonucu ortaya çıkan hastalık. 6/ Kalıpta pişen bir tür mey- veli pasta... Yapısına girdiği sözcüğe "karşı, karşıt" anlamı katan yabancı önek. II Nesnelerin gerçeği- ne değil, bireyin düşünce ve duygulartna dayanan... Demet durumundaki ekinler. 8/ Eski Mısır'da güneş tannsı... Büyüme, gelişme. 9/ Sesleringittikçe kuv- vetleneceğini belirten müzik terimi.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle