Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
21 ŞUBAT 2001 ÇARŞAMBA CUMHURİYET SAYFA
17
Emekli
öğretmen
Barbn'da öğretmenlik
yapan Selahattin
Aytuğrul, çağdaş
değerieri savunduğu
için sürgün ve
soruşturmalaria geçen
23 yıllık hizmetinin
sonunda emekli
oluyor... Bartın Milli
Eğitim Müdüriüğü,
Selahattin Aytuğrul'a,
hakkında devam eden
bir soruşturma
nedeniyle emekli
olduktan iki ay sonra
ceza veriyor! Milli
Eğitim'in emekli
öğretmenlere
verebileceği bir
ceza yok ama
birileri Aytuğrul'u
emekliliğinde bile
rahat bırakmıyor...
Aradan bir süre daha
geçiyor ve tam bir yıl
sonra emekli
öğretmene Milli Eğitim
Müdürlüğü'nden bir
yazı daha geliyor... Bu
kez Milli Eğitim,
Aytuğrul'u Milli
Eğitim'e yaptığı
hizmetierin
karşılığında şeref
belgesini ve plaketini
almak için törene
davet ediyor...
Aytuğrul da ortada bir
belge olsun diye, Milli
Eğitim Müdürlüğü'ne
bir yazı yazıyor ve
kendisine verilecek
şeref belgesinin bir
anlamı olmadığını bu
nedenle davete
katilmayacağını
bildiriyor.
Etektronik posta: denizsom@cumhuriyeLcom.tr Tel: 0.212.512 05 05 Faks: 0.212.512 44 97
- Piyasalar
allak bullak olmuş...
"Çünkü siyasiler
teoe taklak oldu!"
is perdesi kalktı; Cumhurbaşkanı Ahmet
Necdet Sezer'in yolsuzlukların üzerine gi-
dilmesi konusundaki uyarısını Başbakan
Bülent Ecevit'in, kendisine yardımcıpl-
maktan sorumlu Devlet Bakanı Hüsamettin Öz-
kan'ın katkısıyla terbiye dışı davranış olarak algıla-
dığı ve bu nedenle sinirden bir bardak su içtikten son-
ra sesi titreyerek düzenlediği basın toplantısında
Milli Güvenlik Kurulu toplantısını ağzına gelen ilk
sözcüğe göre "ret", ikinci sözcüğe göre "terk" etti-
ği anlaşılmış oldu.
Ardından da Hükümet, halkın Sezer'e destek ver-
diğini hiç hesaba katmadan Çankaya'ya karşı tek
vücut oldu...
Şimdi ne olacak? Hükümet, Cumhurbaşkanı ile olan
ilişkilerini Milli Güvenlik Kurulu toplantıları dışında as-
kıya almış; bundan böyle Çankaya'nın davetlerine
katılmayacakmış; Sezer'in kamuoyu önünde Ece-
vit'ten özür dilemesi gerekirmiş...
Referandum
Evet, Cumhurbaşkanı, ilkfırsatta halkın karşısına
çıkmalıdır...
Ancak televizyon ekranlanndan bir büyük bir alan-
da kurulacak kürsüden halka seslenmelidir...
Inanın böyle birtoplantı, Türkiye'nin yakın geçmi-
şindeki en büyük meydan mitingi olacaktır; yüzbin-
ler alana sığmayacaktır. Cumhurbaşkanı, hukukun
üstünlüğünü, yargının bağımsızlığını, yasamanın
egemenliğini, yürütmenin görevini, yolsuzluklarla
savaşımın gereğini, demokrasinin önemini anlattık-
ça yer yerinden oynayacaktır...
Halk, Cumhurbaşkanı ile tek vücut olacaktır...
Çünkü halk yolsuzluklardan tiksindi, yozluklardan
bıktı, kandınlmaktan usandı, çıkar ilişkilerinden yıl-
dı; birinin çıkıp bunları haykırmasını istiyor...
Hükümet kendine güveniyorsa; Cumhurbaşka-
nı'na küseceğine "cumhur"a dönüp sormalıdır...
Bunun yolu Anayasa'nın herhangi bir maddesini
değiştirmektir ki bugün için en uygun maddeler
Cumhurbaşkanı'nın görev ve yetkilerini düzenleyen
104. madde ile görev süresini belirleyen 101. mad-
dedir.
Beşte üç çoğunlukla değil Meclis'te tek vücut
olup oybirliği ile Anayasa'yı değiştirir ve Cumhur-
başkanı'nın hiçbir yetkisi olmadığını, tek görevinin
önüne konan yasaları imzalamak olduğunu hükme
bağlarsınız, görev süresini de bir kez geçerli olmak
üzere örneğin 1 yıla indirirsiniz, olur biter...
Sonra Cumhurbaşkanı bu değişiklikleri halkın oyu-
na sunar, referanduma gider...
Var mısınız? Hükümeti ve muhalefeti oluşturan
partiler olarak önünüze düşecek saçın ne renk ol-
duğunu görmeye cesaretiniz var mı?
Çıkın meydana da görelim! • ,•
SESSİZ SEDASIZ (!) NURİKURTCEBE
Yüksek Yerilim Hatt
erdincutkum yahoo.com Yolsnzluklar çanKAYAya çarptı!
ABD'deki köktendincilerin zaferi
ABD Başkanı George W. Bush'un
kabinede Adalet Bakanı olarak görev
verdiği Cumhuriyetçi senatör John
Ashcroft'u tanımakta yarar var:
ABD'nin yeni Adalet Bakanı, Ame-
rika'nın en azılı köktendinci kilisesi
"Southern Babtisflerle sıkı fıkı olan
bir din taciri... Ashcroft'un bakanlık kol-
tuğuna oturtulması, seçimlerde Bush'u
destekleyen "Hıristiyan Koalisyonu"na
verilen bir prim olarak değerlendirili-
yor, ABD'deki "Sivil Özgürlükler" der-
nekleri, Ashcroft'un anayasadaki din
ve devlet aynlığı ilkesini değişik takiy-
yelerle deleceği kaygısını dile getiri-
yor...
ABD'nin Dışişleri ya da Savunma
Bakanlıklan gibi Adalet Bakanlığı bi-
zi ve bizim gibileri doğrudan ilgilen-
)
dirmese de Bush'un politik çiz- J T T
gisini göstermesi açısından
önemli biri... Çünkü Türkiye'den kimi
şeriatçıların kapağı attığı ve beslenip
tedavi edildiği "büyük komşu"da pi-
şen, kuşkunuz olmasın bize de düşe-
cektir! Zaten Bush, Clinton dönemin-
de devletin yoksullara yönelik tüm
sosyalyardımlannı sivil kuruluşlardan
alıp dini örgütlerin kontrolüne bırak-
mış; dolarian kiliseterde papazlann, ca-
milerde imamlann, sinagoglarda ha-
mamlann eline vermiş bile...
Amerika'da dağıtılan paranın mil-
yarlarca dolar olduğu düşünülürse,
"hicretteki şeriatçılar" da bundan na-
siplenecek ve "tavşanın suyunun su-
yu" ile Türkiye'de kimbilir ne işler çe-
vireceklerdir!
ÇED KOŞESİ
OKTAY EKlNCt
Antalya'da herkes 'masum'
(Önce bir açıklama... ÇED
Köşesi, pazar günlerinin yanı
sıra artık "çarşamba " günle-
ri de bu köşede... Bu ilk çar-
şambayı iseAntalya'daki "Fi-
nal Yapı Kooperatifi" tartışma-
sına ayırıyoruz...)
Yanıtlardan özetler...
Cumhuriyet'te 31.01.2001'-
de yayımlanan "Organize
tmar Yolsuzluğu" başhklı ya-
zıma. konuyla ilgili 4 kişiden
toplam "12 bilgasayar sayfa-
sı" yanıt geldi. Tümü de "ay-
nen yayımlanması" ricasıy-
la...
Bu mümkün olmadığından,
anlayışlarına sığınarak "en
önemli vurgulamalarını"
özetleyerek aktaracağım. Yar-
gı tarafından imar planı iptal
edilmiş bir arazıde. "ruhsatsız"
yükselen kooperatif bloklan-
na "özel bir imar planı" onay-
lanmasını eleştirdiğim yazıyla
ilgili açıklamalarda şunlar söy-
leniyor:
• Süleyman Evcimen (Mu-
ratpaşa Belediye Başkanı): Böl-
geyi (Kırcami) imara açan pla-
na 1998'de "iptal davası" açan
• Gülden Anıttepc (Final
Koop. Başkanı): Çevrelerini
yeni inşaatlar kuşatırken ken-
dileri yıllarca "ruhsat" bekle-
dikleri için "beceriksizlikle"
suçlandıklannı belirten Anıt-
tepe, "eski" Belediye Başka-
nı Mehmet Manavoğlu'nun
bilgisı altında ınşaatlanna baş-
ladıklannı yineliyor.
Kaçak bloklanna "imar"
sağlayan ayncalıklı plan ona-
yı için de şu yorumu yapıyor:
"Adımız MIGROS, MNG,
CARREFOURR, METRO
vs. olsaydı, 7 yıl bu planı bek-
lemezdik, imar iznini çoktan
ahrdık..."
• Yunus Ünsal (Arsa Sahip-
leri Vekili): Bayan Anıttepe'yle
benzer açıklamalar yapan Un-
sal da arazinin imara açılmasın-
da "Tanmsal açıdan sakınca
görmeyen" resmi raporların
şu gerekçesini anımsatıyor:
"Çünkü, çevre zaten vapılaş-
mış durumda, burada da ar-
tık tanm yapılamaz..."
Peki, suçlu kim?..
Bütün bu yanıtlara bakıhr-
sa, ortada açık bir imar suçu var
Önce inşa edildiler, sonra "imar planına" bağlandılar...
oda yöneticilerinden birisi ola-
rak, belediye başkanı seçilince
tüm yasadışı inşaatlarlabirlik-
te Final Koop. bloklarını da
"mühürlediğini" vurgulayan
Evcimen, aynı bloklan "kur-
tarmaya" dönük plana "kar-
şı çıktığını" da meclis tutana-
ğıylabelgeliyor...
Planlamanm "genel" olma-
sını ve bu tür "ayncalıklı
imar" olanaklannı yanJış bul-
duğunu belirten Evcimen, di-
ğer sorumlulardan "farklı" ve
"duyarlı" bir tutum izlediği-
ni de "görmemiz gerektiği-
ni" yazıyor...
• Alican Deveci (Avan Pro-
je Müellifi): Müellifi olduğu
"avan projeyi" 1997'de ko-
operatife teslim ettiğini bildi-
riyor. Kaçak inşaatlann uygu-
lama projelerinin ise "çizilme-
diğini" açıklayan Deveci, Bü-
yükşehir Belediyesi'ndeki
"Halka tlişkiler Müdürlü-
ğü" görevine 1999'un eylül
ayında başladığmı, bu neden-
lerle de geüşmelerden "sorum-
lu olmadığını" belirtiyor...
ama "suçlu" yok!.. Yani, her-
kes "masum"!..
Örneğin. henüz açıklama
göndermeyenlerarasındaki "es-
ki Belediye Başkanı" M. Ma-
navoğlu da kaçak inşaata
"Mahzuru yok, yapın" dedi-
ği için mutlaka masumdur!..
Benzer şekilde "uygulama
projesi bile çizilmeyen" 10
katlı bloklara "ruhsat" olana-
ğı sağlamak üzere imar planı-
na onay veren Büyükşehir Be-
lediyesi Başkan Vekili Ibra-
him Koç da aynı zamanda "In-
şaat Mühendisleri Odası Şu-
be Başkanı" olması bir yana.
"A Grubu Yapı Dcnctim Fir-
ması Kurucusu" olmasına rağ-
men eminim ki yine de ma-
sumdur!..
Peki, geriye "kim" mi kalı-
yor?.. Yanıtlara göre "biz" suç-
luyuz... Neden sayısız kaçak
inşaat arasuıdan "bu örneği"
seçmişiz?..
Söyler misiniz; bu denli "or-
ganize masumiyet" içeren baş-
ka bir örnek kolay bulunabilir
mi?..
KİM KİME DUM DUMA BEHÎÇAK behicak@turk.net
ÇİZGİLİK KÂMİL MASARACİ
HARBİ SEMİH POROY semihporoy@yahoo.com
TARİHTE BUGÜN MVMTAZ ARIKAN 21 Şubat
LONDtiA KONFFRANSL
İ921'pe BUSÜN,LONtMA KOHFEBAHSI BAÇLADI. TÜR-
KİYE 8ÜYÛK H4İU-STMECÜSİ'NİNAÇtLlp VE 1921 *AŞLA_
RINOA KABUL EPİLEAI ANAW*SA, İTİLAF DEVtSTlERJH£,
AAIAOOLU'DA KUKUtAN YENİ OEVL£Tİ 6Ö8UEZLİKTSN
GELEMiYEC&CLEfiMBEURT*WÇT1. YENİ DUKUMU eÖBÜf-
MEK isreDİtBR.LONOKA'YA, AUKABA'NIN TEMSİLCUE-
RlYL£ 8İRUKTE, İSmNSUL'PAN F*C*ÇAH'lN TEMSflCİ-
LERİNÎ OE ÇA&IROILAR.KONF£KANSTA,SAl>8A2AM
TEVFfc PAŞA (SOUVİ) , 7ÜRtayE ADfNA KONUÇMAYA
ANKAHA TEMSİLCİSİ g£K/# SAMÎ BSY'İN ÇSASOA)
HAKKI OLDO6UHU BELİRTEREK JSST YAPACAKTHl.
ANCAK, İTİLAP DEVLETL£Rİ SEVR ANIAŞMASINI
TBMEL KABUL EDÎP MASAYA OTURDUI&AlilNDAN
TOPLANnCAÜDA HİÇ BİR ÖNEMLİ KARAR ALIMA-
BORNOVA 2. ASLİYE HUKUK HÂKİMLİĞl'NDEN
1998/1369 Esas 2000/975 Karar
Davacı Süleyman Dündar vekili tarafından davalı Bayram Can aleyhıne açılan müdahalenin meni davasının yapılıp bitirilen yargıla-
ması sonucu \erilen 10.11 2000 tarih, 1998 1369 esas, 2000/975 karar sayılı ilam ile sabit olan davanın kabulü ile Bornova Altmdağ, 1
pafta 11882 parselde ka\ıtlı (11948 sahife) davacının taşınmazına davalının vaki müdahalesinın menine eklı 5.1.2000 tarihli fen bılirki-
şisi raporunda ışaretlı (yeşil ışaretlı) 54.70 m2'hk kısımdakı binanın kalıne. bakiye 78.750.000.-TL harcın davalıdan alrnmasına, davacı
vekili ıçın tarife gereğince takdir olunan 75.O00.0O0.-TL ücreti vekâletin davalıdan alınmasına, davacı tarafın yapmış olduğu 82.373.000.-
TL masrafın da davalıya yukletılmesine karar verilmiş olup 56 Sokak No: 50 Altındağ-tzmir adresınde olduğu bildirılen, ancak tebligat
yapılamayan \e adresı tespıt edilemeyen davalı Bayram Can'a yukanda yazılı karar özetinin de dava dilekçesinin tebliği gibi ilanen teb-
liğine, ılanın yayımlanmasından ıtibaren 15 gûn sonra karann kesinleşeceği hususu adı geçen davalıya tebliğ yerine kaim olmak üzere
ılan olunur. 11.1.2001 Basın: 9491
PANO
DENtZ KAVUKÇUOGLU
, Nihayet...'
Cumhuriyet Halk Partisi yönetiminin bir süre
önce ansızın başlattığı "postmodern af///m"ın,
özellikle aydınlar arasında önemli tartışmalara yol
açması kaçınılmazdı... Sayın Deniz Baykal, çok
derin ve kapsamlı tarihsel/toplumsal araştırma-
ların ürünü olduğu ilk bakışta belli olan, daha ön-
ce kimsenin aklına gelmemiş birtakım kavramla-
rı birer birer ortaya attıkça, sosyal demokrasi için-
deki tartışmalarda doğal olarak yoğunlaşıyor; bir
yanda, "Oh, nihayet..." diye sevinen Anadolucu-
lar, öbür yanda da, "Ne oluyor" diye soran şaş-
kınlar arasındaki köprüler birer birer atılıyordu...
Anadoluculann saflarında özlenen "uzlaşma"
sağlanabilirse, Türkiye sosyal demokrasisi niha-
yet "yerii" bir zemine oturabilecek, ama bundan
da önemlisi Türk sosyal demokratlan da artık gö-
ğüslerini gere. gere "Bizim!" diyebilecekleri bir
"şeyh"e sahip olacaklardı!.. Şeyh Edebali sos-
yal demokratlara, kişiliklerini, kişiliğiyle özdeşle-
şebilecekleri tarihsel bir "kimlik" sunuyor olmak-
la kalmıyor, içinden bir türtü çıkamadıkları "do-
ğuş/köken" sorununa da bir çözüm getiriyordu.
Edebali, 1295 yılında Bilecik'te dünyaya geldi-
ği söylenen bir "a/7/"şeyhiydi... Âşıkpaşazadeta-
rihine göre, kızı Mal Hatun'u Osmanlı Devleti'nin
kurucusu Osman Gazi ile nikâhlamış, kızının bu
evliliğinden de Ortıan Gazi dünyaya gelmişti. Bir
başka tarihçi, Ismail Hakkı Uzunçarşılı, her ne
kadar kızın adının Bala Hatun, doğan çocuğun
da Orhan Gazi olmayıp Alaeddin Bey olduğunu
yazıyorsa da bütün bunlar önemli değıldi... Önem-
li olan, her iki tarihçinin de Şeyh Edebali'nin 125
yıl yaşadığı rivayetini kitaplarına almış olmalany-
dı...
Sosyal demokratlann, Anadolu-lslam tarihinin
en uzun ömürlü şeyhini kimseye kaptırmayıp bir
"önder kişilik" olarak saflarına katması, gerçek-
ten alkışlanması gereken "taktiksel/stratejik" bir
zaferdi... "Anadolu solculuğu" bu zaferle şahla-
nacak, tüm ülkeyi alev alev saracaktı. Pariayan
ilk kıvılcımlar, bozkın tutuşturmaya başlamıştı bi-
le... Duvarları Edebali'nin vecizeleriyle süslü Şey-
hülmeşayih kollarını sıvamış, teşkilat "babala-
n"nın tayin ve azil muamelelerini bizzat eline al-
mıştı... "Nakipler" ve "halifeler" memleketin dört
biryanınadağılmışlar, yeni "talipler"e, "kalfalar"a,
"ustalar"a peştamal kuşatıyorlar, ruhsat dağıtı-
yorlardı.
• • •
Ne var ki, her yenilik gibi bu "postmodern" atı-
lım hareketi de kısa bir zamanda kendi muhalif-
lerini yaratmıştı. Muhalifler, ellerinde pankartlar-
la sokaklara dökülmüşlerdi. Oysa yaşadığımız kü-
reselleşme çağında her şey yeniden gözden ge-
çirilirken sosyal demokrasinin de kendini gözden
geçirmesi, üstüne başına bir çekidüzen vermesi
çok doğal değil miydi? Dünya değişirken sosyal
demorkasi de değişmeli, çağa ayak uydurmalıy-
dı. Bir meyve ağacı nasıl aşılanıyorsa o da yeni
düşüncelerle aşılanmahydı... Bir zamanlar şefta-
liyi erikle aşrtamak kimsenin aklına gelmeseydi,
"nektarin" denilen meyveyi tanıyabilir, tadabilir
miydik bugün?
Başlı başına yerli bir sentez olan "neo-Edeba-
list" Anadolu solculuğu, sosyal demokrasimizi
"salah"a, "selamet"e götürecekse, muhalif ay-
mazlara göz açtınlmamalı, pabuç bırakılmamalı,
mutlaka karşı konulmalıydı... Ulu birçınann kurt-
lanmış dallanndan ne farklan vardı ki onlann?.. Ağa-
cı kurtarmak için dallan nasıl budanıyorsa onlar
da budanmalıydı gözlerinin yaşına bakılmadan. Bu-
dana budana serpılıp buyüyecekti sosyal demok-
rasi ağacımız... Sonra bir gün çiçeklenecek, ilk mey-
velerini verecekti... Serin gölgesinde kol kola gi-
rip "hu" çekecek, mis gibi Anadolu toprağı ko-
kan ballı yemişlertoplayacaktık dallanndan... Dü-
şünmesi bile bambaşka bir heyecan veriyordu
insana...
• • •
Zamanımız vardı... Milletimiz beklemeye alışmış-
tı... 700 yıldır bekliyordu... Daha 17 yıl, 70 yıl, 170
yıl beklese ne fark ederdi? Hem beklemeden mu-
radına eren "derviş" nerede görülmüştü ki?
Faks:0212-723 84 97
(e-posta: dkavukcuoglu(a tuyap.com)
B U L M A C A SEDAT YAŞAYAN
SOLDANSAĞA:
1/ Mayınlan, ^
radyoaktifmi-
neralleri, man- 2
yetik dalgalan 3
bulmayayara- .
yan aygıt. 2/
"Eşref —-":
Ressamımız...
Karadeniz'in
kuzeyindeki iç
deniz. 3/Gece 8
müziği. 4/Bir g
görevin yürii-
tülebilmesi için mer-
kez olarak seçilen
1 2 3 4 5 6 7 8
8 9
8
A
R
T
V
T
s
T
|
T
D
0
M
IN
0
|
A
R
A
L
A
Y
IN
E
B
T
L
•L
A
F
A
Z
A
N
Y
O
|
D
E
R
E
L
T
A
K
B
Ü
K
|
L
O
T
•T
E
K
•
lN
R
M
A
L
|
A
C
1
|
T
A
V
A
N
T
U
R
IN
yer... Üzerine üçgen 2
biçiminde yelken ası- 3
lan seren. 5/ Danimar- 4
ka,NorveçveIsveç'in 5
küçük para birimi... g
Hayvan ölüsü. 6/ Bir -,
gösterme sıfatı... Üs-
tü kapalı olarak anlat-
ma... Kuzu sesi. II
Herhangi bir topluluğu oluşturan bireylerden her bi-
ri... " — bir ekin misali/Seni eken biçer bir gün"
(Karacaoğlan). 8/ Içel'in Silifke ilçesinde antik bir
kent... Uzaklık işareti. 9/ Eli işe yatkın, becerikli...
Siyasal inancıru gizleyen kimse.
YUKARIDAN AŞAGIYA:
1/ Birbirlerine göre kan kocanın analannın her biri.
II Yunan mitolojisinde aşk tannsı... Kaşındıncı ve
bulaşıcı bir deri hastalığı. 3/ Eşi olmayan, biricik...
Rütbesiz asker. 4/ Genellikle tek parçalı kadın giye-
ceği... Bir renk. 5/ Ürenin kanda birikmesi sonucu
ortaya çıkan hastalık. 6/ Kalıpta pişen bir tür mey-
veli pasta... Yapısına girdiği sözcüğe "karşı, karşıt"
anlamı katan yabancı önek. II Nesnelerin gerçeği-
ne değil, bireyin düşünce ve duygulartna dayanan...
Demet durumundaki ekinler. 8/ Eski Mısır'da güneş
tannsı... Büyüme, gelişme. 9/ Sesleringittikçe kuv-
vetleneceğini belirten müzik terimi.