19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 21 ŞUBAT2001 ÇARŞAMBA HABERLER Rauf Denktaş btanbul'da • İstanbul Haber Servisi - Kuzey Kıbns Türk Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş, l. Ordu JComutaru Orgeneral Necdet Timur'u ziyaret etti. Selimiye'deki 1. Ordu Komutanhğı'na saat 16.00 sıralannda gelen Rauf Denktaş, Orgeneral Necdet Timur'la 45 dakika, basma kapalı olarak görüştü. Saydamlık Hareketi • İstanbul Haber Servisi - Toplumsal Saydamlık Hareketi Derneği Başkanı Erciş Kurtuluş, sivil toplum kuruluşlannın ülkenin demokratik ve toplumsal yaşamına olumlukatkılar sağlayabilmeleri için yönetim biçimlerinin her türlü yozlaşmadan annmış, saydam, güveniîir ve hiçbir maddi beklenti içinde olmamalan gerektiğini vurguladı. Kurtuluş, bu kuruluşlarda görev alacak kişilerin hiçbir maddi beklenti içinde olmamalan gerektiğinin de altını çizdi. çocuklar' • DİYARBAKIR (Cumhuriyet Bürosu) - PKK lideri Abdullah Öcalan'ın lehine gösteri yaptıklan gerekçesiyle yargılanan Yusuf Koşti (18), Osman Koşti Hişman Güngör (19), Mehmet Düzgün (20), MukaderBinici(19), ve Sıtkı Kurtoğlu'nun (18) yargılanmasına dün Diyarbakır 1 No'lu DGM'de devam edildi. Tutuksuz 3 çocuğun şarth salıverme yasası gereğince cezalarının ertelenmesine karar verilmesini isteyen savcı, iki yıldır rutuklu bulunan Osman ve Mehmet Koşti, Hişman Güngör, Mehmet Düzgün'ün 15 yıla kadar cezalandınlmalannı istedi. Duruşma, sanıklann tutukluluk hallerine devamına karar verilerek ertelendi. Önemli soruşturma ve davalarda yönlendirici konuşmalar yapmakla eleştirildi Ecevit'in 'müdahalelerTANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Se- zer'in "yargıya müdahale ederek anayasaya ayku-ı davranmakla" suç- ladığı Başbakan Bülent Ecevit, Fet- hullah Gülen ve Beyaz Enerji soruş- turmalan ile FP hakkmdaki kapat- ma davalan hakkrnda yönlendirici konuşmalar yapmıştı. Cumhurbaşkanı Sezer önceki gün yapılan MGK. toplantısının açılışın- da Ecevit'e yönelik olarak, yargıya müdahaleleri anımsatarak yargıç ve savcılan korkuttuğunu söyledi. Ece- vit'in, devletin zirvesinde yankı bu- lan yargı müdahaleleri şöyle: Fethullah Gülen: Ankara DGM Savcısı Nuh Mete Yüksel, Gülen hakkında "laik deviet yapısuu değiş- tirerek yerine dini kurallara dayah bir devlet kurmak amacıyla yasadışı örgüt kurup bu amaç doğrulrusunda faaliyetlerde bulunduğu" gerekçe- siyle 10 yıla kadar ağır hapis cezası istemiyle dava açtı. Ecevit'in Gülen'in okullannı fırsat buldukça övmesi nedeniyle üstü ka- palı olarak "Tarikat okullannı öv- mek son zamanlarda moda haline gelmiştir. Tarikat okullanna destek verenler Atatürkçü olamazlar" ifa- deleriyle eleştirdi. Ecevit soruştur- ma sürerken yaptığı bir açıklamada, Gülen'in yargılamadan aklanarak çıkmasını umduğunu dile getirdi. Adalet Bakanhğı, Savcı Yüksel hak- kında inceleme başlattı, bu çerçeve- de gazetecilerin de ifadeleri alındı. FP kapatma davası: Ecevit, parti- nin temelli kapatılması istemiyle açı- lan dava sürerken "FP'nin kapabl- ması Türkiye'ye bir yarar getirmez. Kapattkrsa olacaklan diişünmek bi- le istemiyorum" açıklamasında bu- lundu. Bunun üzerine Anayasa Mahke- mesi, Ecevit'in açıklamalannı ana- yasayı ihlal olarak değerlendirdi ve "tşimize kanşmayın'' görüşünü dile getirdi. BeyazEnerji: Başladığı ilk günden itibaren tartışmalann ve baskılann odağmdaki soruşturma oldu. Düğ- meye kimin bastığı tartışılırken so- ruşturmayı yürüten Savcı Talat Şalk, IMF, AB ve Dünya Banka- sı'nın temsilciliklerinden operasyon- la ilgili bilgi istedi. Ecevit, savcıyı devletin saygınlığı- na gölge düşürmekle suçladı ve bu- nu daha önceki girişimleriyle de ger- çekleştirdiğini öne sürdü. Adalet Ba- kanhğı da savcı hakkında inceleme başlattı. Soruşturma, Sezer'in istifa etmesi gerektiğini vurguladığı Cumbur Ersümer'in bakanlığına yönelik ha- len sürüyor. Sezer'i de Ecevit'i de hatalı buluyorlar MHP kavga dışı kalmak istiyor EMİNE KAPLAN ANKARA -Hükümetin MHP kanadı, Çankaya- hükümet bunalımında Başbakan Bülent Ecevit'e 'destek' mesajı vermesine karşın Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer'in yanı sıra Ecevit ve Deviet Bakanı Hüsamettin Öz- kan'ı da hatalı buluyor. Partisini kavganın dışmda tutmak isteyen MHP lide- ri Deviet Bahçeli. kurmay- lanna "Kavgayı büyütecek yorum ve değerlendirme- İerden kaçınm" talımatı verdi. Bir MHP kurmayı, Milli Güvenlik Kuru- lu'nda yaşanan olaylan, "Çocuk dövüşüne benze- di" diye nitelendirdi. Iktidar ortağı MHP, Çankaya-hükümet bunalı- mında tartışmalann dışın- da kalmaya çalışıyor. Türkmenistan gezisi bu- gün sona erecek olan MHP lideri Deviet Bahçe- li, kurmaylarına "Polemi- ğe girmeyin, kavgayı büyü- tecek siyasi yorumlardan ve değeıiendirmelerden kaçının" talimatı verdi. Sezer'in yanı sıra Ecevit ve Özkan'ın da tavnnı ha- talı bulan MHP yöneticile- ri, "Kesinlikle hoş bir olay değU" değerlendirmesin- de bulundular. Bir MHP kurmayı, "Böyieçocuklar gibi dö vüş olmaz, Bunun bir çözüme kavuşması gerekiyor. Dev- lette küslük olmaz" diye konuştu. Cumhurbaşkanı Sezer'in üslubunu doğru bulmadığını kaydeden bir MHP kurmayı da. "Hadi Sayın Cumhurbaşkanı bir hata yapn ve gündem dışı konuştu. Sayın Başba- kan'uı salonu terk etmesi bir başka hata. Hele hele Hüsamettin Özkan'ın müdahalesiçokyanhş" di- ye konuştu. MHP'li bir milletvekili de, Sezer'in Deviet Denet- leme Kurulu'nu devreye sokmasının da doğal kar- şılanması gerektiğini vur- guladı. ÎĞNELİFIRÇA ZAFER TEMOÇÎN Doğan ve Bilgin grubu gazeteleri Sezer'e yüklenirken Islamcı gazeteler Ecevit'i eleştirdi Medya Cımılııırbaşkaıırııa yüldendi İstanbul Haber Servisi - MGK'nin önceki günkü top- lantısında Başbakan Bülent Ecevit ve bakanlann toplantı- yı terk etmesiyle patlak veren deviet krizini, Doğan ve Bil- gin gruplanna ait gazetelerin, ağırlıkla Cumhurbaşkanı Ah- met Necdet Sezer'e yükleme çabalan dikkat çekti. Bu iki grubun dışındaki gazeteler ise Ecevit ve hükümetin tav- nnı eleştiren haber ve yorum- lara yer verdi. Gazetemizi arayan çok sayıda yurttaş da Sezer'e destek verdi. Dinç Bilgin'e ait Sabah ga- zetesi, kriz habenni "Ipler koptu" sürmanşetiyle verir- ken gazetenin başyazarı Gün- gör Meng'nin Sezer'i "basi- retsizKkle" suçlayan yazısını manşetine taşıdı. 'Terbiyesizce suçladı' Doğan Grubu'na ait Milli- yet gazetesi, haberi "Buna hakkınız yoktu" manşetiyle duyurdu. Milliyet iç sayfada- ki haberinde, Ecevit'in Se- zer'e yönelik sözlerine atıfta bulunarak "Terbiyesizce suç- ladı" başhğını kuîlandı. "Se- zer by-pass sendromu yaşı- yor" başlıklı haberde de Ece- vit'in doktoru Arif Abacı'ya ait olduğunu ileri sürdügü şu sözleriaktardı: "By-passgeçi- renler bir yıl boyunca denge- siz hareketler yapar. Kontrol- leri zayıflar." Doğan Grubu'nun en büyük gazetesi Hürriyet. kriz haberi- ni "İşte kavga" başlıklı sür- manşet ve "İşte fatura" baş- lıklı manşetiyle verdi. Hürriyet birinci sayfasmdaki haberde şu ara başlıklan kuîlandı: "Se- zer'in kavgayı başlatan sözle- ri; Sezer anayasayı Ece^ ife ftr- Dünya basını da olaya geniş yer verdi 'Türkiye J de devletin başında kriz' Dış Haberler Servisi - Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer ile Başbakan Bülent Ecevit arasında önceki gün MGK toplan- tısmda yaşanan anlaşmazlığa dünya bası- nı da geniş yer verdi. Almanya'da yayımlanan Frankfurter Allgemeine Zeitung gazetesi. Türkiye'de ilk kez bir cumhurbaşkanının başbakanla tartıştığını yazdı. Die Welt gazetesi ise "Türkrye'nin en güçlü iki yöneticisinin, Türtdye'yi sonu meçhul büyük bir krize sürüklediği" ifadesini kuîlandı. Frankfurter Rundschau gazetesi de, 'Cumhurbaşkanı Sezer ile Ecevit arasında- ki tarüşma büyüyor' başlığıyla verdiği ha- berde, Sezer'in Ecevit'i, 'yolsuzluklarla yeterli mücadele etmediği ve yasalara say- gı duvmadıgı' için eleştirdiğini kaydetti. Fransa'da yayımlanan Liberation gaze- tesi, olayı, 'Türkiye'de devletin başında kriz' başlığıyla duyurdu. Italya'da yayımlanan yüksek tirajlı eko- nomi gazetelerinden IlSole 24 Ore, birin- ci sayfasında kullandığı haberde 'Türid- ye'de siyasi kriz: Borsa düşüyor, Euro yük- seüyor' başhğını kuîlandı. Corriere Della Sera gazetesi ise haberi, 'Türkiye: Cumhurbaşkanı ve başbakan arasında hakaretler' başlığıyla verdi. La Stampa gazetesi de gelişmelerle il- gili haberinde 'Türk krizi Euro'ya kanat takıyor' başhğını kuîlandı. SlFIR NOKTASI /ORAL ÇALIŞLAR lattı; Ozkan'dan Sezer'e: 25'lik Cumhurbaşkanı; Terbiye dışı davrandı, özür dilesin; Hükü- met, istifayok; Asker: Tarafol- mayalım." Hürriyet'in başya- zan Oktay Ekşi ise "Bunu Ço- cuklar Yapmaz" başlıklı yazı- sında, Ecevit-Sezer arasındaki diyaloğu yorumladıktan sonra "Krizi Cumhurbaşkanı'nın tahrik ettiğj anlaşılmaktadır" dedi. Gazetemiz ise krizi, Cumhurbaşkanı'nın "Ülkeyi soydurtmayız" sözlerini baş- lık yaparak verdi. Islamcı gazeteler, haber ve yorumlarında genellikle Cumhurbaşkanı Sezer'den yana görüş belirtti. FP'ye ya- kınlığı ile bilinen Milli Gaze- te, Ecevit'i kastederek "Ne yaptığını bümiyor" başhğını kullanırken Fethullah Gülen cemaatinin gazetesi olarak bi- linen Zaman, haben "Zirve nezakete kilirJendi" başlığıy- la verdi. Radikal Islamcı Akit gazetesi, haberi "Terbi- yesiz kim?" başlığıyla verdi. [email protected] Cumhurbaşkanı'yla Başbakan ara- sında tırmanan krizde kimin haklı ki- min haksız olduğunun ne kadar önemi var? Bir önemi olduğu belli. Türkiye gi- bi, kritik dengeler uzerinde duran birül- kede, o ülkerıin tepesindeki kişıjerin daha dikkatli davranmalan, özenli bir üslup kullanmaları, en önemlisi de ip- leri germemeleri gerekir. Önceki gün- kü olayda görüldüğü gibi, dikkatli bir tutum içine girilmeyince "öfkeyle kal- kılmış, zararla oturvlmuş"Xur. Başbakan ve Cumhurbaşkanı birbir- lerine kibar davransalar, özenli bir dil kullansalar, böyle bir krizin yaşanma- yacağı söylenebilir mi? 1982 Anaya- sası kitapçığının havalarda uçuşması, aslında otoriter ve militer anayasal dü- zenin sonunun geldiğini mi haber veri- yor? Bugün olmazsa yarın bir kriz ya- şanması kaçınılmaz. Çünkü Türkiye, ciddi bir ekonomik kriz yaşıyor. "8eyaz Enerji" operasyonu bunun bir işaretidir. IMF'nin artık Türki- ye'ye haftalık paralar verecek kadar de- netimi arttırması da içinde bulunulan va- him durumu yansrtıyor. Birçok şirket if- las ediyor, işyerleri kapanıyor, işsizlerin Havada Uçuşan 1982 Anayasası sayısı artıyor. Türkiye, ekonomik krizin yanında ciddi bir siyasi kriz yaşıyor. Si- lopi'de hâlâ bulunamayan iki HADEP'lty- le ilgili gelişme, siyasi krizin bir yanını gözler önüne seriyor. Gaffar Okkan'ın Diyarbakır'ın ortasında, önünde arka- sında korumalar varken 15 eli silahlı ki- şi tarafından öldürülmesi de siyasi kri- zin bir yansımasıdır. Bugüne kadar cid- di bir ipucu ele geçirilememesi de kafa- larda soru işaretlerine neden oluyor. Türkiye ciddi bir yapısal kriz yaşıyor. Soğuk savaş döneminin anlayışlan bu ülkenin ruhuna sinmiş durumda. Dış politikaya da iç politikaya da yön ve- ren kavrayışlann, 1950'lerden, 1960'lardan, 1970'lerden hiçbir farkı yok. Bir bakan, Cumhurbaşkanfnı suç- larken "0nun çevresinde 1402'likler var" diyebiliyor. Nedir 1402'likler? 12 Eylül cuntacılarının görevden aldığı, solcu, demokrat bir kimliğe sahip dar- be yanlısı olmayan bürokratlar. Belli ki bakana rapor verenler, hâlâ 12 Eylül askeri darbesi döneminde kalmışlar. Istihbaratlan bu yönde çalışmaya de- vam ediyor. Her eleştiriye öfkeyle karşılık veren, Kıbns sorunu, Ermenı sorunu gibi te- mel konularda 1970'lerde kalanlann dış politikadaki egemenliği sürüyor. Denk- taş, bir başarısız politikacı örneğidir. 1974'ten bu yana çöken Kuzey Kıb- ns'ın mimandır, tek adamıdır. Kıbns po- litikası hâlâ onun üzerinden yapılıyor. Ermeni sorununda bir adım atılmadı. Dışanya öfke dışında, yeni yollar aça- cak ne bir bakış açısı ne de geleceğe yön veren bir perspektif söz konusu. Türk dış ve iç politikasına yön veren- ler, hâlâ Sovyet tehdidi varmış gibi si- yasetler çiziyoriar. Dunyanın değiştiği- nin, dünyadaki arayışların değiştiğinin, insanlığın çok önemli yeni sorunlaria yüz yüze olduğunun farkında bile de- ğiller. 12 Eylül darbesinin üzerinden 21 yıl geçti. Bu darbenin çizdiği siyasi, hu- kuki çerçeve değişmedi. Türkiye, Av- rupa Birliği'nin kapısında otoriter bir sistemleyönetiliyor. Insanlarhâlâyazıp çizdikleri için cezaevlerine konuyor, in- sanlar yasal bir siyasi partinin şubesi- ni açmaya kalktıklannda kaybedilebili- yorlar. Doçent Fikret Başkaya, bir ya- zısı nedeniyle yeniden 16 aya mahkûm oldu. Bu ceza Yargıtay tarafından da onaylandı. Bir öğretim üyesini sırf düşünceleri yüzünden "terörist" sayan başka bir Avrupa ülkesi var mı? Buna tepki gös- terenlere ve "Böyle giderseniz Avrupa Birliği'ne giremezsiniz" diyenlere de "Hıristiyan Kulübü" diyerek sorunlar geçiştirilmek isteniyor. Türkiye'nin savunma anlayışına böl- ge ülkelerinden gelecek potansiyel tehditleryön veriyor. Hemen çevremiz- deki tüm ülkelerle ciddi sorunlar yaşa- nıyorve bunlariagerilim birtüriü bitmek bilmiyor. Yunanistan'dan Ermenistan'a, Iran'dan Suriye'ye kadar çevremizi "düşmanlann" çevirdfği şeklindeki bir önyargı, dış politikanın temeli haiine gel- miş durumda. Buna Avrupa Biıiiği ülke- leriyle yaşanan yeni gerilimler de ekle- nince, soğuk savaş günlerine geri dö- nuyoruz. Zaten ülkeye yön veren siyasi gelenek de hâlâ soğuk savaş dönemi- nin refleksleriyle idare ediyor. ••• Cumhurbaşkanı, anayasa kitapçığı- nı Başbakan'a fırlatsa ne olur, fıriatma- sa ne olur? Fırlatmasa daha iyi oiur. Hü- kümet de Cumhurbaşkanı'yla hukukun en temel ilkelerini tartışmasa ve bu yüz- den gerilim çıkarmasa iyi olur. Bütün bunlar olsa bile, çürümüş Türkiye'nin batağa gömülmüş manzarası değiş- mez. Devletin tepesi ne kadar kibar olursa olsun, bu ülke böyle gitmez. 12 Eylül'ün üzerinden 21 yıl geçti. Hâlâ on- lann anayasasıyla, onlann çizdiği mili- ter çerçeve ile yönetiliyoruz. Artık yolun sonuna geldik. Havada uçuşan 1982 Anayasası'dır, o anayasa- nın kurduğu siyasi ve hukuki yapıdır. O anayasanın artık uçup gitmesi gereki- yor. Yoksa daha çok anayasa kitapçık- lan havada uçuşmaya devam eder. GLOBAl^OllrİKÜLTÜR ERGİN YILDIZOGLU 'Oyunun Sonu' Pazartesi sabahı Başbakan'ın Milli Güvenlik Ku- rulu'ndan çıktıktan sonra yaptığı açıklamayi izlerken "Ne oluyor?" diye sorunca, kendi kendime, aklıma Beckett'ın "Son oyunu" (Endgame, sanınm Türk- çe'ye oyun sonu olarak çevrildi) adlı, var olmaktan yok olmaya, yaşamdan ölüme geçiş anını konu alan piyesi geldi. Piyesin iki karakterinden (piyesin başında sahne- nin arkasındaki duvara dayalı iki çöp tenekesinde ya- şayan, belden aşağılan kesik kan kocayı saymazsak), sahnenin ortasındaki tekeriikli iskemleden hiç kalk- mayan kör adam, Hamm uşağı (belki de oğlu) Clov'a sorar: "Ne oluyor?" Clov şöyle cevap verin "Birşey kendi seyrini izliyor." Hamm ile Clov'un konuşması- nı hatırlayınca da Clov'un bu cevabının benim sor- duğum soruya ne kadar uyduğunu düşündüm ister istemez. Pazartesi günü izlediklerimiz, yalnızca Cumhurbaşkanı Sezer Çankaya'ya çıktıktan sonra- ki değil, çok daha eski, 1980'lerde Ozal programı- nın devreye girmesiyle başlayan bir sürecin kendi seyrini izlerken ortaya çıkardığı sonuçlardan yalnız- ca biriydi. Gelin, pazartesi günü, biraz da şaşkınhkla iziedi- ğimiz gelişmelerin, aynntılannı, diğer bir deyişle en zevkli kısmını, bir kenara bırakıp, bileşenlerine, so- ğuk sıkıcı özelliklerine, zemin mekaniğine şöyle kı- saca bir bakalım. Göreceğiz ki eskiden Türk filmle- rinin reklamlanndaki gibi "Aşk, kin, intikam hepsibu filmde var." Tabii karşı karşıya olduğumuz bir sos- yoekonomik süreç olduğu için, bizim çekicilik öge- lerimiz biraz daha farklı olacak: Para, iktidar, yolsuz- luk fılan! Pazartesi yaşananlann zemin mekaniğinin bile- şenlerine bakınca şunlan görüyoruz: Birincisi, olay gittikçe istikrannı kaybeden bir ekonomik ve siyasi ortamda gerçekleşti. Daha, geçenlerde Başbakan "Siyasi ve ekonomik istikran korumak giderek güç- leşiyor" demedi mi? Peki artan ekonomik ve siyasi istikrarsızlığın kaynağı neydi? IMF programının ülke halkının refahı üzerindeki olumsuz etkileri, (Başba- kanın deyimiyle "Sosyal konular karşısındaki duyar- sızlığı"), "gerçek ekonomide " yarattığı yıkım ve ülke bağımsızlığının giderek bir hayalete dönüşmeye baş- laması karşısında, hemen tüm sınrf ve tabakalann "Imdat!" diye bağırmaya başlaması değil miydi? Ikincisi, cumhurbaşkanı ile başbakan ve hükümet arasında çıkan tartışmanın ana konusu yolsuzluklar değil mi? Hatıriatmak isterim, 1990'lann ortasında bu rüşvet ve yolsuzluklann tüm dünyada önemli bir so- run haline geldiği ilk kez fark edildiğinde, bu olgu- nun küreselleşme ve "yeni dünya düzeniyle" ilişkisi üzerinde durmadık mı?" Çok büyük çapta nakit pa- ranın dünya yüzünde denetimsiz dolaşmaya başla- ması; etnik savaşlann, "soğuk savaşın" bitmesinin ardından dağılan ülkelerin, işsiz kalan gizli örgüt ve ilişkilerin getirdiği olanak ve fırsatlann üstünde ulus- lararası suç örgütlerinin oluşması; özelleştirme sü- reçlerinin hükümetler ve bürokratlar tarafından soy- gun alanı olarak kullanılması, büyük şirketlerin dev- tet kontratlan üzerinde rekabet ederken giderek ar- tan ölçüde rüşvete başvurması... Bu paralan sakla- yan, izını kaybettiren kıyı ötesi bankacıhk; Türkiye'nin para aklamada dünyada liste başı olması; bürokrat- lan borsa soygununa bulaştıran "insider trading..." Tüm bunlar gelip "serbestpiyasanın"yukandan aşa- ğı, dışardan içeri dayatılması sürecine bağlanmıyor mu? Bu da IMF'nin- Yapısal Uyum Programlanna... Bu programlan uygulayan ülkelerden Yugoslavya darmadağın olmadı mı? Endonezya hâlâ dağılmaya devam etmiyor mu? Krizin üçüncü ögesi borsanın, Başbakan'ın de- mecini duyar duymaz adeta dalışa geçmesi, bu ara- da yanm günde, ülkeden yaklaşık 5 milyar dolar kaç- ması değil mi? Bu yaşananlar, küreselleşmeyle bir- likte "yü/csefenp/yasa/ara"musallatolan "Sıcak pa- ra olgusuna", mali krize rağmen IMF'nin ısranyla sı- cak parayi teşvik eden politikalan uygulamakta ısrar etmeye bağlı değil mi? Bu kriz, ülkeye girip çıkan ser- maye üzerinde hiçbir kontrol olmadığı için, bir anda ülkenin ekonomisinde kocaman bir delik açılması- na göz yummakla ilgili değil mi? Bu sonuncusu da IMF'nin "Yapısal uyum programlannın" (ya da enf- lasyonla "mücadele" programının) bir ürünü değil mi? Bu zemin mekaniği aslında 1980'lerde başlayan dışa açılıyoruz, diyerek ülkeyi uluslararası mali ser- mayeye adeta babasının çiftliği gibi kullanmak üze- re teslim eden, ihracatı teşvik ediyoruz derken as- lında büyük ihracat yolsuzluklannı destekleyen, ha- yali ihracatı teşvik eden, "Benim memurum işini bi- lir", "Ben zengini severim" türünden bir anlayışın ürünü değil mi? Biraz daha dikkatle bakınca da 1990'larda "Kürt sorununun" aniden patlamasıyla, siyasal Islam'ın aniden bir sorun olmasıyla, Susur- luk konsepti ve sonuçlanyla da bu süreçler arasın- da, gizli, güçlü ve yakın ilişkiler görmüyor muyuz? Dolayısıyla pazartesi günü ekrana bakıp da kör ve tümüyle felç olmuş Hamm gibi "Ne oluyor?" diye sorduğumuzda aslında cevap karşımızda durmuyor mu? "Birşey kendi seyrini izliyor" işte o kadar! Ne- yin kendi seyrini izlediğini biliyoruz... Ve sonra ken- dimizi, sık sık gitmekten söz açmasına, oyunun so- nunda giyinip kuşanmasına rağmen, gidemeden, öylesine sahnenin kenannda kala kaian Clov gibi hissetmiyor muyuz? Birilerinin pervasızca oynadığı bir "son oyunu" değil mi bu, var olmakla yok olmak arasında, yaşamla ölüm... Biz öylesine, bu kimseye ait olmayan aianda kala kalmış... Sefa Sirmen'le görüştü Sezer çok rahat ANKARA (Cumhu- riyet Bürosu) - Cum- hurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer, Izmit Büyükşehir Belediye Başkanı Sefa Sirmen ile görüştü. Sirmen, Cumhurbaşkanı' nın u rahatolduğunu ve ça- lışmalannı sürdürdü- ğünü" belirterek "En ufak bir gerginlik his- setmedim" dedi. Sirmen, Çankaya Köşkü'nde basma ka- palı olarak gerçekle- şen görüşmenin ardın- dan gazetecilerin soru- su üzerine Sezer'le randevusunun çok ön- ceden belirlendiğini kaydetti. Deprem böl- gesindeki son durum hakkında Sezer'ı bilgi- lendirdiğiai anlatan Sirmen, Cumhurbaş- kanı'nın önceki gün yaşananlar hakkında bir yorumda bulunup bulunmadığının sorul- ması üzenne "Hayır, bu konuvB konuşma- dık" dedi.. Sirmen, "Sayın Cumhurbaşkanı ger- gin miydi"sorusu üze- rine, "Htyır, Sayın Cumhurbaşkammız gayet rahatve çahsry»r. En ufak bir gerginlik veya sıkutılı durum hissetmedkn" dedi.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle