24 Kasım 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 21 ŞUBAT 2001 ÇARŞAMBA 14 kultur(g)cumhuriyet.com.tr Sema Kaygusuz, sözcüklerin büyüsü ve gücünden sonra tartımıyla ilgileniyor Smukuı insankmn hcttahöyküleri • "Gençyazarlarüzerine üretilmiş düşünceler hep önyargı. Üretimlerle ilgilenerek, genelleme yapmadan, aynı ciddiyeti göstererek eleştiri mekanizmasını kullanmak gerekir. Bugünün genç yazarlan birbirinden çok farklı yerde, çünkü aralarında kan bağı yok. Herkes aynı yere bakmıyor." MELTEMKERRAR "Yeni bir şey yazmak için öğrendiğiın her şeyi bir kenara bırakmam gerekiyor" dıyor Sema Kaygusuz. Bu yılın Cevdet Kudret Ödü- lü'nü 'Sandık Lekesi' adlı kitabıyla Zehra Tırü'la paylaşan "gençyazar", 'Ortadan Ya- nsmdan" adlı ilk kitabının ardından öykü se- rüvenini sürdürüyor. - Yeni bir şey yazmak asbnda yeni bir yazar olmak bir anlamda derken, bu kitap nasıl bir yazar yarattı? SEMA KAYGUSUZ - Burada yeni bir şey yazma iddiası değil, kendini başka yerde ye- nilemek gibi bir iddia var. Benim yazdığım öykü, kesinlikle yeni bir öykü anlamına gel- miyor, çünkü ben artık kimsenin yeni bir şey söyleyeceğine inanmıyorum. Dünyada 14 çe- şit aşk klişesi var aslında ve o 14 ayn biçim- deki aşk klişesindenbinlerce farklı öykü, si- nema filmi, masal çıkmış; ama genellemeye kalktığınızda 14 tane hepsi! Her bir kitapta yeni bir yazar yaratmak derken, yazma eyle- minde bulunan kişinin mümkün olduğu ka- dar öykü formunda, deneysel ve öyküye la- yık, o laboratuvan daha iyi kullanacak ara- yışlar içinde olması gerektiğini kastediyo- rum. - Öykünün öyküsünü yanyonım,derken de bu tavnnızı destekliyorsunuz— KAYGUSUZ - Garantıli bir öykü anlayışı var aslında. Ağırbaşlı bir öyküyle hayatınızı geçirebilirsiniz, bu mümkün. Ama bana dü- şen bu değil diye düşünüyorum. Istikrarcı bir anlayışla öyküye yaklaşmak istemiyorum. Hata yapmak istiyorum, hata yaparken dene- miş de oluyorum. 50 kuşağırun içinde tlhan Tarus, klasik öyküde kült bir isimdir; Leyla ErbîTin deneyselliği 9O'lı yıllann ilgilendi- ği mescleyi çözmüştür. Aynı yazarlann kül- liyatını okuyup öykünerek, kabul görmüş olan bir şeyi tekrar yazmak istikrarsızlık olur. - Sınırü sayıda çıkış noktasından sınırsız öy- kü üretildiğinden söz ederken sizin yöntem- teriniz nekr? KAYGUSUZ - Ben bu işin yazarcılık kıs- Seraa Kaygusuz, "Öykünün en küçük zaman birimi içerisinden bile çıkabfleceğine inananlardanım" diyor. mmdan çok rahatsızım. Yazarcılık oynamı- yorum, sokağa öykü toplamaya da çıkmıyo- rum. Diyelim ki biraz sonra burada bir İcır- langıç yuvası keşfedeceğiz, ben karşımdaki- ninkırlangıç yuvasını keşif anıyla ilgileniyo- rum. O kırlangıç buraya nasıl gelmiş, bu yu- vayı nasıl yaprruş, ne olmuş değil, o insanın onu gördüğünde ne yapacağıyla ilgilenirim. 'Oykünün estetiğiyie meşgıdûm' - Övkükriniz birbirine benzemiyor, ama hepsinde ortak bir 'an' öyküsü var_ KAYGUSUZ - Öykünün en küçük zaman birimi içerisinden bile çıkabileceğine ina- nanlardanım. Ama bu demek değil ki olay öy- küleri sıradandır. 'Sandık Lekesi'nde en kü- çük zaman birimiyle ilgilendim, üçüncü ki- tabımda olayı ele ahnak tstryorum, durumu aynntıya sokarak olaym kendisiyle meşgul ol- mak istiyorum. - İlk kitapta 'sözcüklerin büyüsü', ikinci kitapta 'sözcüklerin gücü' önemliydi dryor- sunuz. Bu, Idtaplara nasıl yansıdı? KAYGUSUZ- İlk kitapta bıraz daha cesur, insanın içine akıttığı silsile haline gelen anı- lar, şimdiye kadar yazılmayı düşleyen bir- çok şey ve yazıyor olmanın verdiği keyifle yazdîm. Bütün bunlartam anlamıyla sözcük- lerin büyüsü. Ama 'Sandık Lekesi'nde öykü- yü kurcalayan bir yöntemle yazdım. - Argodan günlükdik, heröyküde farkb bir dil yapuuz var, bazen de bir kelimeden yola çıkarak öyküye ulaşıyorsunuz~. KAYGUSUZ - Sözcüklerin tartımını bul- maya çalışıyorum. 'Ortadan Yansuıdan' be- nim 20 yaşımdı. 'Sandık Lekesi' 28 yaşım. Bu kitap, 28 yaşıma kadar elde ettığim tar- tımlann bir karşılığıdır. Fakat yetkinleşme- me karan almış biri olarak -çünkü usta öy- kücü olmak gibi bir amacım yok- her sefe- rinde yeni keşifler yapmak istiyorum. Söz- cüklerin büyüsünü öğrendim, gücünû öğreh- dim, şimdi tartımıyla ilgilenmeye başladım. - Sözcükkrden geriye kalan mı tarüm? KAYGUSUZ - Evet, geriye ne kaldığı... Günlük hayatımızda kullandığımız sözcük- ler arasındaki seçimlerimiz. Bazen karşın di- yoruz, bazen rağmen diyoruz. Rağmen dedi- ğimizde aslında daha şiddetli bir karşı koyuş- tan söz ediyoruz, karşın dediğimizde soh- bet etmiş oluyoruz. - Birbirine benzemeyen öyküler ara- sındaki bağlantısızlık, bir anlamda Id- tabın bütünlüğünü mü sağlıyor? KAYGUSUZ- Öyküler arasında bir bağıntı yok, ama kahramanlar dışan- da karşılaşabilirler. Tacettin'le Aş- kar'daki kız bir gün karşılaşabilir. Ara- lanndaki ortak bağ bu. Onlann sahici olduğuna inanıyorum, kurgusal değil- ler çünkü. Hepimiz içlerinden birtane- si olabiliriz, ama her birimizin 'birkik' olduğunu unutmamalıyız. Öykü de o biri- cikle ilgilenir zaten! - tki kitapta da kısa ve yahn olmaktan ya- na bir tavnnız var_ KAYGUSUZ - Ekonomik olmasına çok dikkat ettim. Hiçbir safrası ol- masın, bir sözcük bile atılmasın, ama bir sözcük girince de dengesi bozuluversin he- men. Öykünün konula- nyla, içerdiği şeyle de- ğil, estetiğiyie meşgu- lüm. Binlerce değişik formda olabilir öykü. Önyargılarım yok. Karamsar öykü, acıkh öykü... Bir öykünün karamsar, acıklı ya da kötüm- ser olması, o öy- künün değerinin ölçütü değildir; önemli olan, karamsarlığı nasıl anlatmış ol- duğunuz. - Kitabın son öyküsünde de Türidye'de çok sayıdayazan kapsayan 'gençyazar' kavranu- nı eleştiriyorsunuz. Ödüllü bir genç yazar ol- mak nasıl bir şey? KAYGUSUZ - Bu ödülü ilk kitabıyla Zeh- ra Tırıl ve ben aldım; çok yeni bir şair İbra- him Baş da Cemal Süreya Ödülü'nü aldı. De- mek ki bu genç yazarlar üzerine üretilmiş düşünceler hep önyargı. Bu tür genellemeler insanlann işine yaramıyor. Üretimlerle ilgi- lenerek, genelleme yapmadan, aynı ciddiye- ti göstererek eleştiri mekanizmasını kullan- mak gerekir. Ben kendimi gerçek anlamıyla bir genç yazar hissediyorum, ama 'genç ya- zar' dendiğinde oluşan kristalleşmiş kavra- mm dışında kalmak için 'yeni yazar' deme- yi tercih ediyorum. Aynca bugünün genç ya- zarlan birbirinden çok farklı yerdeler. Nalan Barbarosoğlu, Murat Gülsoy, Zehra Tınl, Murat Yalçın Bunlann her biri birbirinden farklı, çünkü aralannda kan bağı yok. Her- kes aynı yere bakmıyor! MÜBtN ORHON'VN VAPITLAR1ISTANBUL'DA SERGİLENÎYOR İbadet eder gibi resim yapardı' KühürServisi- 1948'de Pa- ris'e giden, 1981 'de ölene ka- dar bu kentte yaşayan ve ça- hşan MübinOrhon'un çeşit- li dönemlerinden seçilen ya- pıtları kapsamh bir sergiyle ilk kez Istanbul'da sergileni- yor. 1924 yıhnda Istanbul'da doğan, Tanzimat Fermanı'nı ilan eden Sadrazam ReşitPa- şa'nm ailesinden gelen Mü- bin Orhon, Siyasal Bilgiler Fakültesi'ni bitirdikten son- ra doktora yapmak için Pa- ris'e gitti. Türkiye'deyken merkezinde Orhan VeÛ'nin bulunduğu çevreyle yakın ilişki içindeydi. Paris'te Sor- bonne Üniversıtesi'nde ikti- sat doktorasınabaşladı. Ama kısa bir süre sonra kendisini tamamen resme verdi ve öle- ne dek sadece resimle ilgilen- di. Paris'teki arkadaşlanndan Selim Turan, onun resimle ilişkisini şöyle anlatır: "Çok güzel renk armonilerh le çok sade resimler yaptı. ibadet eder gibi resim yapardı, en ufak bir fanteziyeyer verme- di. Dış görüntüleri mümkün olduğu kadar silip görüntü- lerin arkasında bizi hayran bırakan, anlamadığumz ve mutiaka meveut olanı aradL." Ingilız koleksiyoner Sir Ro- bert Sainsbury, Paris'te en önemli galerilerle çahşan sa- natçınm eserlerini ölümüne kadar aldı. Altmış üç resim- den oluşan bu koleksiyon, 1978 yıhnda East Anglia Üni- versitesi bünyesinde kurulan Sainsbury Görsel Sanatlar Sergide aynca Ara Güler'in 1948-1981 yıDan arasında Paris'te çektiği Mübin Orhon fotoğraflan da yer ahyor. Merkezi'nde düzenli olarak sergileniyor. Sanatçı Istanbul'daki ilk sergisini 1967'deaskerlikne- deniyle geldiğinde Galeri Melda Kaptana'da açtı. tkin- ci sergisini ise 19 yıl sonra 1979'da Maçka Sanat Gale- risi'nde gerçekleştirdi. Ölü- münden sonra 1982 ve 1986'da Maçka Sanat Gale- risi'nde, 1992'de Galeri Nev'de açüan sergiler ve özel- likle 1996 yıhnda Yapı ve Kredi Sanat Galerisi'nde Sa- insbury koleksiyonundaki re- simlerin yer aldığı özel ser- gi, Mübin Orhon'u Türkiye ile taruştırdı. Milli Reasürans Sanat Ga- lerisi'nde düzenlenen sergi, Mübin Orhon'un sanat yaşa- mının ana çizgilerini, değişik dönemlerinden seçilen resim- lerle ortaya koyuyor. Milli Reasürans Sanat Ga- lerisi Küratörü Ametie Edgü, Ara Güler'in objektifinden Mübin Orhon'u ve Mübin Orhon'un yapıtlannı bir ara- ya getirerek iki sanatçıyı iz- leme olanağı sunuyor. Bu ser- gide Ara Güler'in 1948-1981 yıllan arasında Paris'te çek- tiği Mübin Orhon'un 30 fo- toğrafı da yer ahyor. Robert Redford'un yeni filminin öyküsü geçmişiyle paralel Spor, yaşamın harika bir metaforuKültür Servisi - Hollyvvood'un önde ge- len isimlennden 63 yaşmdaki Robert Red- ford, aynı zamanda bağımsız sınemaya en büyük desteği veren kuruluşlardan Sun- danceFflmFestivali'nindekurucusu. Red- ford, Sundance Enstitüsü'nü kurduktan sonra yönetmenlik ve oyunculuk kariyerin- de bir gerileme yaşadı. Sundance'deki yo- ğun çahşmalanndan dolayı son yirmi yıl içinde sadece on filmde oynayan sanatçı ar- tık yorulduğunu söy- lüyor. Redford, Sun- dance' in bünyesinde yer alan ve yıl boyun- ca gerçekleştirilen fılm atölyelerinden olduk- ça hoşnut olmasına kar- şın, festivalin giderek daha da artan ticari ni- teliğinden rahatsızlık duyduğunu belirtiyor. Tüm zamanını Sundan- ce'in bulunduğu Utah ile New York arasında geçiren Redford, Holh/- wood'dan da oldukça uzak bir yaşam sürü- yor. İlk filmi 'Ordinary People' ile Oscar alan yönetmen, sonunda ye- ni bir filmle seyirci kar- şısına çıkmaya hazır- lanıyor. Yönetmenliği- ni yaptığı altıncı film olan 'The Legend of BaggerVance'in tanıtımı için Münih'te bu- lunan Redford, bu yüzden 20 yıldır ilk kez Sundance Film Festivali'ne katılamadı. Film. alkol bağımlısı olan eski profesyo- nel golfçu Rannulph Junuh'nun öyküsü- nü anlatıyor. Gençliğinde bir atlet olan Red- ford'un filmlerinde spor, önemli bir motif oluşturuyor. "Benim için spor, hayatın ha- rika bir metaforudur. Ve golf bunun en i>i örneğidir. Kendinize ve doğaya karşı o>nar- sınız. Sizden daha bü> ük güçler vardır." Redford, Junuh'yu Ulj'sses ya da Herkül gibi mitolojik kahramanlarla karşılaştınyor. FDmin bir klasikolduğunu düşünüyor. "Bir keşif >olculuğuna çıknor ve bu yoku- lukta karanhk bir dönem geçirerek yoldan çıkryor. Bu yokuluktan >uşam deneyinnne sahip, bügece ve tam bir insan olarak geri dönebflmekiçin sonuna kadar gitnıelisiniz. Bu anlamda film, bir klasik." Redford'un 17-21 yaşlan arasında aşın alkol kullandığı için Colorado Üniversite- si beyzbol takımmdan ve sonra da üniver- siteden ahlması göz önüne ahndığında, Ju- nuh ile Redford'un ya- şamlan arasında bir pa- ralelik olduğu söylene- bilir. Ama Redford ko- nuyu genel olarak ele aldığını söylüyor. Geç- mişinde bir sporcu ola- rak alkolle problemi ol- duğunu ve bunun da fil- me yansımış olabilece- ğini belirtiyor: "Şu an- da bunlara çok eleştirel bakı>orum. ama >aşa- dım bunlan. Veşimdi de bunlar hakkmda film- ler yapıyorum." Bu so- runlann her şeyin ka- zanmak üzerine kurulu olduğu bir dünyadan kaynaklandığını söyle- yen Redford, bunun en iyi örneğinin Amerikan yaşam tarzı olduğunu söylüyor; "Amerikanya- şanunda iki önemli nok- ta vardır: Para ve kazanmak. Bu, Ameri- kan yaşamına iyice aşüanmışnr.'' Artık Sundance Film Festivali'nin ken- disine gereksinimi olmadığını ve asıl işi- nin başına dönmek için de çok hevesli ol- duğunu belirtiyor Redford. Ama festivalin moda, Hollyvvood bir de medya dünyası ta- rafından giderek daraltılsa da hâlâ özünü koruduğunu söylüyor ve ekliyor "Medya, Sundance'de her şeyden çok törenlere ilgi gösterrvor, törenler de kendi kendini besli- yor. Bu artık kendisini dayatan bir şeye dö- nüştü." DEFNE GÖLGESİ TURGAY FtŞEKÇİ Öftt! Yıllann birikimıyle bilgisizlik, kültürsüzlük, beğeni düzeysizliği içine battık, çıkamıyonjz. 15 Şubat akşamı Show (Gösteri) televizyonunun ana haberterinde Nâzım Hikmet'in kimi eşyalannın Moskova'dan Türkiye'ye getirilişi anlatılıyor. Gidip Nâzım Hikmet Vakfı'nda çekim yapmışlar. Sunucu eşyalan kameraya gösteriyor, biryandan da anlatıyor. Işte, şaırin bebekliğinde giydiği zıbınlan, işte Cihangir'deki evindeki kitaplığı vb. Bu görün- tülerin ardından ikinci bir görüntü. Bir Sabena (Bel- çika Havayollan) uçağı, bir alana yeniden yenıden iniyor. Ne haberi hazırlayanın ne onu sunan "en çok iz- lenen" sunucunun aklına bile gelmiyor, elli yaşına dek ülkesinde yaşayan şairin bebeklik zıbınlannın ya da Cihangir'deki derme çatma evindeki kttaplı- ğın Moskova'da ne işi olduğu. llki kız kardeşinin, öteki de Memet Fuat'ın yıllar boyu saklayıp sonra da vakfa verdikleri eşyalar. Moskova'dan "gizli" olarak getirilen eşyalann ne- den Belçika Havayollan'yla geldiği de belli değil. Ulusal havayolu şirketimize aıt bir uçağın görüntü- sünü bile bulup koyamamışlar, haberi biraz daha inan- dıncıkılabilmekiçin. Geçmişte korsan kitaplarla ılgili bir haberi de de- nizlerde gemileri soyan korsanlann görüntüleriyle ve- ren de aynı televizyon değil miydi? • * * Yazılı basında da daha ileri bir özen görülmüyor Şunun bunun şairle ilgili söylediği her şeyi olduğu gibi kocaman kocaman yayımlıyoriar. Söyleyenin söylediği aynen basılsa bile yanına doğrusunu yaz- ma ya da açıklama gereği duyulmuyor. "Kurtuluş Savaşı Destanı"n\ Moskova'dayazmış. Destanı açıp bakanlar, sonunda yazıldığı yıl ve yerteri görürier; '939 Istanbul Tevkifanesi, '940 Çan- kın Hapisanesi, '941 Bursa Hapisanesi." Anlartığı bizim Kurtuluş Savaşımız degilmiş. Bu- nu söyleyebilmek için de okuduğunu anlayabilir dü- zeyde olmamak gerekir. Hele, "Mezanndan kalkıp dilekçe versin, baka- /ım'daki zekâ tncetığine verilebilecek bir karşılık bul- makzor. • • • ' " Acınası ülkemiz! Kendisini yönetecek, ilerletecek siyaset adamlarını bulmakta nasıl da yoksul! Ülkeyi yönetme savındaki siyasetçilerin en baş- ta ülkelerini, ınsanlannı ve dünyayı iyitanımalan bek- lenir. Yoksa nasıl dogru, yarartı adımlar atabilirier? Günümüzün uçarak ilerieyen toplumlannin iki ka- nadı var: Bilim ve kültür. Bilimsel ve teknolojik gelişmelere kapatı toplum- lann gelisebilmesı olanaksız. Bilim parayla, yatınm- la görece daha kolay ulaşılabilir bir alan. Küttürel yön- den gelişkın bir toplum yaratmak ise daha zor. Oku- ma yazmadan başlayacaksınız; dil sevgisi, toplum sevgisi, insanhk sevgısini geliştireceksiniz. Yurttaş- lar, tarih ve coğrafya ile üzerinde yaşadıklan toprak- lan, geçmiş uygarlıklanyla, bugünüyle sevecek; son- ra yeryüzü sevgisini, başka insanları, toplumlan, coğraryalan sevme yeteneği kazanacak; sonra ede- biyatla ve öteki şanatlarla tanışacak, yeryüzünytL her köşesinden sevrdtğl'yazarîâr.'sinemacırar, beS'-'' teciler olacak. Bir toplumun bireyleri, hele hele yöneticileri böy- le geniş bir kültürel donanıma ulaşamamışlarsa, o toplumda geleceğe iyimseriikle bakabilmek güç. Nâzım, küçük bir turnusol kâğıdı oldu, yönetici- lerimizi tanımak için. ; Adını ağzına alanlan boyadı geçti. Tenor Cemalettin Kurugüttü öldü • Kültür Servisi - Istanbul Devlet Opera ve Balesı solist sanatçılanndan tenor Cemalettin Kurugüllü kansere yenik düştü. Kurugüllü için yann saat 10.00-11.30 arasıAKM Büyük Salon'da anma töreni yapılacak. Teşvikiye Camii'inde öğle namazının ardından kılmacak cenaze namazından sonra Zincirlikuyu mezarhğına defnedilecek. 1951'de Sıvas'ta doğan Kurugüllü, tstanbul Devlet Konservatuvan'nı Özcan Sevgen'in öğrencisi olarak bitirdi. Salzburg Mozarteum Akademi'de Ertore Campogalliani ile, şeref diploması aldığı Siena Accademia Chigiana'da Daniel Ferro ile, Bussero Accademia Verdiana'da Carlo Bengonzi ile çalıştı. Mastır programını MSÜ Devlet Konservatuvan'nda. Prof. Güzin Gürel rehberhğinde tamamladı.l979'dan ben tstanbul Devlet Opera ve Balesi'nde solist sanatçı olarak görev yapan Kurugüllü" nun rol aldığı yapıtlar arasında, Mozart'ın 'Sihirli Flüt', "Saraydan Kız Kaçırma', 'Don Giovanni', 'Fıgaro'nun Düğünü', Verdi'nin 'La Travatıa'. 'Otello' ve 'Rigoletto'su. Puccinı'nın 'La Boheme' ve 'Tosca'sı, Gounoud'un 'Faust' ile 'Romeo ve Juliette'i bulunuvor. K Ü L T Ü R # Ç t Z İ K K Â M İ L M A S A R A C I
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle