Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
19 ŞUBAT 2001 PAZARTESf CUMHURİYET SAYFA
MİiM\\Ji\ O J r l l / ekonomi@cumhuriyet.com.tr 13
ŞtRKETLERDEN
• HALKSÜTVE
HALKYAĞ,"BuKaKte
HemdeBuFıyataHalk
Için" stogaruyla pryasaya
sunıüdu. Üretüen
ûrûnJerin dağrtınuna
tüm yurtta başlandL
• METRO
GROSMARKET, Ipek
Kâğıt tarafindan "2000
yıh Kalite Ödülleri"
kapsamında verilen
"Müşteri Ödülü"ne
layık görüldü. Ipek
Kâğıt yetkilileri,
ödüllerin birçok kriter
göz öniine alınarak
verildiğini belirttiler.
• KIA, otomotiv
dünyasımn en önemli
ödüflerinden biri olan
"Automotive Hall Of
Fame"i Amerika'da
düzenlenen törenle aidı.
• POAŞ Hava Satışlan
Müdürlüğü, uçak
tankeri filosuna 45 bin
litre kapasiteli 9 adet
Mercedes marka tankeri
ve hızlı bir şekilde yakıt
ikmali yapabilen 1 adet
dispenseri dahil ederek
uçak ikmal tankeri
sayısını 90'a çıkardı.
• BORUSAN
OTOMOTİV, Sigara ile
Savaşanlar Yakfi'na,
çocuklann sigaraya
başlamasını önleyed
eğitim ve faaüyetiere
yöneük kampanyalarda
kuUanılmak ûzere, 20
binmarkbağışyaptı.
• TURKNOKTANET
tarafindan altyapısı
hazırlanan,
www.sizinkiler.com,
çocuklann beğenisine
sunuldu. Salih
Memecan tarafindan
çizilen, Sizinkiler,
böylece sanal âleme de
taşınmış oldu.
• KALDER, kamu
yönetiminin
iyfleştirihnesi adına ilk
kez bir kamu
kuruluşuna, kalite ödühl
verecek. Ödül töreninin,
10 Mayıs'ta Ankara'da
gerçekleştirikceği
bikürikli.
• KOTON,
yatırımcılanndan gelen
yoğun istek üzerine
Türkiye genelinde yeni
satış noktalan verecek.
Koton, Kayseri,
Samsun, Eskişehir ve
Marmaris'te açtığı satış
noktası sayısını 30'a
çıkarmayı hedefliyor.
• LEOPRveMS&L
halkla ilişküer şirkederi,
stratejik ortaklık
kuruyor. Bu birieşme ile
network ûzerinden
mûşterüere halkla
üjşkiler hizmeti
verilebileceği belirtiliyor.
Grubun finans temsilcilerinin katıldığı ön toplantı İstanbul'da başladı
Sömürüye G-20 makyEkonomi Servisi - Bu yıl
içinde yapılacak maliye ba-
kanları toplantısının içeriği
ve tarihini belirleyecek G-20
ön toplantısı İstanbul'da baş-
ladı. Gelişmekte olan 20 ül-
kenin Asya krizinin ardmdan
birikimlerini paylaşmak ve
işbirliği amacıyla kurduklan
grubun toplantısı öncesinde
gazetecilere açıklama yapan
Hazine Müsteşan SelçukDe-
miralp, globalleşme ve glo-
balleşmenin getirdiği sorun-
lar ile finansal krizlerde özel
sektörûn rolü üzerinde dura-
• Dönem başkanlıklannı G-7 ülkelerinin sırayla üstleneceği, IMF ve Dünya
Bankası'nın da katılacağı zengin ve gelişmekte olan ülkelerin kısa adı G-20 olan
bu toplantılannda tartışılacak ağırlıklı konulann başında globalleşmenin getirdiği
sorunlar geliyor. G-20'ler KESK tarafindan 'küresel saldınnın bir
parçası' olarak tanımlandı.
caklannı kaydetti.
G-20 toplantısı sonrasmda
IMF Birinci Başkan Yardım-
cısı Stanley Flscher'in Anka-
ra'ya geçeceğinı belirten De-
miralp, uygulanan programa
ilişkin bir görûşme yapacak-
lannı söyledi. Demiralp, asıl
toplantmın bu sabah başlaya-
cağını ve özel olarak Türki-
ye'nin konuşulmayacağını,
her ülkenin kendi deneyimi-
ni anlatacağını vurguladj. De-
miralp, "Biz de Türkiye ile tt-
güi, özellikle fînansal sorun-
lar konusunda alman tedbir-
leri anlatacağız. Açıklamalar
bakanlar toplantısmda yapı-
lacak" dedi.
Toplantılara, IMF'yi tem-
silen IMF 1. Başkan Yardım-
cısı Stanley Fischer, Dûnya
Bankası'nın ve AB Merkez
Bankası üst dûzey yetkilileri-
nin katılacağı biliniyor.
G-20 'nin Fstanbul 'daki top-
lantısında Türkiye'yi Hazine
Müsteşan Demiralp ile Mer-
kez Bankası Başkan Yardım-
cısı Şükrü Binay temsil edi-
G-7'den 'yatıştıncı' mesajlar
Ekonomi Servisi - Italya'nın Palermo
kentinde bir araya gelen gelişmiş 7
ülkenin maliye bakanlan, ABD ve
dünya ekonomisinin büyüme hızırun
gerilediğini ancak Avnıpa'daki
manzaranın hâlâ kaygı verici olduğunu
ve bazı sektörlerin desteklenmesi
gerektiğıni kaydettiler. G-7'nin
piyasalan yatıştıncı mesajlar vermek
için çaba harcadığına dikkat çekilirken
uzmanlar, bugün piyasalarda hareketli
saatler yasanmasının kaçınılmaz
olduğunu belirtıyor. Öte yandan
ABD'nin yenı yönetimiyle G-7'nin
diğer üyeleri arasında uluslararası
polirika alanmdaki görüş aynlıklannın
keskinleşmesı de kaygı yaratıyor. ABD
Hazine Bakanı Paul O'NeiIl'ın "göçlü
dobtr" konusunda diretmesi bu görüşü
destekliyor. G-7 maliye bakanlan
toplantısmda, kara parayla mücadele,
Rusya'nın mali durumu ana gündem
maddelen arasında.
G-7temsilcilerinin hâlâ üzerindetarnşnklan, en yoksul ülkelerin uluslararası finans
sisteminc yönelik borçlannm süûımesi konusu, küreseDeşme karşrtlannın yoğun
tepkflerine yol açû. Jubile 2000 örgütü, G-7 üyeJerini 'samjmiyetsiziikle' suçladı.
yor. Toplantılann, bu akşam
Maliye Bakanı Sümer
Oral'ın vereceği yemekle so-
na ermesi bekleniyor.
KESKtentepki ~
Kamu Emekçileri Sendika-
lan Konfederasyonu (KESK)
Genel Başkanı Sami Evren,
G-20 toplantısına tepki göste-
rerek, "Butoplannyla,ödeye-
ceğimiz bedelin, verilecek ta-
vizkrin sayıs ve kapsamı be-
nüenecek" dedi.
Sami Evren, alınan bütün
kararlann IMF ve Dünya
Bankası tarafindan uygulatı-
lacağını vurgulayarak "Genel
Kurulumuz, G-20'lerin top-
lanüsının küresel saldınnın
bir parçasıoMuğukonusunda
karar akü. Konfederasyonu-
muz ulusai ve uluslararası dû-
zeyde yoğunlasan saldınlara
karşı dayanışma ve işbüiiğini
getiştirecektir" dedi.
G-20 1999'da kunıldu
G-20 (20'ler Grubu), 26
Eylül 1999'da, sanayüeşmiş 7
ülke ile aralannda Türkiye,
Arjantin, Brezilya, Çin, Hin-
distan, Meksika, Rusya,
Avustralya, Suudi Arabistan,
Güney Afrika ve Güney Ko-
re'nin de bulunduğu 11 ülke
ve IMF-Dünya Bankası ile
Avrupa Birliği gibi kurumlar
tarafindan oluşturuldu.
1997 Uzakdoğu krizinin
tahmin edilememesinin temel
nedeni olarak, ülkelerin mali
tablolannın şeffaf olmaması
gösterilirken gelişmiş ülke-
lerle daha sıkı bir işbirliği ku-
rulması görüşü benimsendi.
Bilim insanlığa ne kadar hizmetediyor?
Ekonomi Servisi - tnsanlığın genetik
haritasının keşfı "günümüzde büimsel
arasbrmalarveticaretgiderekdahaiçice
geçiyor" savmı yeniden gündeme geti-
rirken Uluslararası Yardım Kuruluşu
Oxfam'm "üçûncü dünya ülkelerinin
Babh ilaç firmalarunn ürünlerini satın
alamayacak kadar yoksul olduğu gerçe-
ğuıi" gözler önüne serdiğı rapor, tartış-
malan daha da alevlendirdi.
Bir zamanlar kuramsal ve uygulama-
lı bilimin ayru olduğunu ve yalnızca in-
sanlığa hizmet üzerinde odaklandığını
savunanlar, günümüzde dev şirketler ta-
rafından finanse edilen bilimsel araştır-
malann daha "kâr amacı" güttüğünü
belirterek ülkelerarası eşıtsizliklenn da-
ha da arttığını ve bilimin yoksula hiz-
metten giderek uzaklaştığını vurgulu-
yorlar.
Konuya "fiberal" bakış açısı ile yak-
laşan The Economist dergisi ise bu haf-
taki kapak konusunu "biKm ve kâr" te-
masına ayırdı. Ingiltere'de yayımlanan
haftalık dergiye göre özel sektör tarafin-
dan finanse edilen bilimsel araştırmalar
daha hızlı ve verimli bir şekilde yürüyor.
"Büunin yoksul ülkelerin yaranna kıd-
lanılmadığı" gerçeği üzerinde fazla dur-
mayan dergide genetik haritariın çıkanK
ması sürecinde özel şirketlerin devreye
girmesinin sakıncalı olmadığı iddia
edildi.
Dergi ilaçlara ulaşamayacak denli
yoksul olan üçüncü dünya ülkelerine ya-
pılması gereken yardımın ilaç şirketle-
rinden ziyade zengin ülkelerin bütçele-
rinden pay aynlarak gerçekleştirilmesi
gerektiğini savundu.
D Ü N Y A E K O N O M İ S İ N E B A K I Ş / ERGÎN YILDIZOĞLU LONDRA ergin.yildizoglu@btintemet.com
Tamam itirafediyorum. Bu, kendi di-
linde dahi pek kullanılmayan, Fransız-
ca sözcüğü dikkat çekmek için başlı-
ğa koydum. Ama bir nedeni daha var.
Sözcük bu yazının konusu, sosyal de-
mokrasiyle yakından ilgili, daha doğru-
su tarihiyle. Bu akımın tarihindekı tar-
tışmalarda, gerek Almanya'da gerek-
se Rusya'da bu sözcüğe sıkça rastla-
mak mümkün.
Yukandaki bağlamda "escamota-
ge", gereksiz bir sürü aynntryı, hatta
ilgisiz kavramlan, bağlamları, analiz
düzeylerini devreye sokarak tartışma-
nın özünü gizlemek, gözden kaçırtmak
anlamına geliyor. Psikanalizin ideoloji
tartışmalarına uygulandığı teorik ala-
na bakarsak (zaten bu alan da konu-
muzla yakından ilgili), "escamotage "ın
yerine koyabilecegimiz iki adet daha
yeni kavram da bulabiliriz. Birincisi
fantezi: Dayanılması çok zor bir bo-
zukluğun/hastalığın etkilerini bastır-
mak, bu etkilerin yerine koymak için,
bilinçattınca oluştuaılmuş, etkileri yad-
sıyarak yaşamaya olanak sağlayan bir
anlati. ikincisi "foredosure" (men et-
me): Bu acı veren sorunun bırakın çö-
zülmesini, varlığının ifade edilmesini
dahi önleyen, acıyı dile getirebilecek
kavramlan dışında bırakan biranla-
to. Evet, CHP'nin "Anadolu solıT,
"Yunus Emre de sosyal demokrat-
tr" gibi yeni anlatılanndan söz aç-
maya hazırlanıyorum.
Yenl' CHP
Deniz Baykal döndüğünden bu ya-
na CHP, nedense özellikle sağcı ya-
zarlardan büyük ilgi görüyor. Baykal 15
ay boyunca sosyal demokrat hareke-
tin tarihini çözümlemiş, geçmişi değer-
lendirmiş, sonunda: 1) CHP birbiriyle
çelişen ve hertürlü aynm üstüne poli-
tika yapılan bir garip koalisyona ben-
ziyondu; 2) Halk bu partiyi bünyesine
yabancı göruyordu. CHP bu nedenler-
le, bugünkü duruma düştü sonucuna
ulaşmış. Öyleyse; partiyi tek sesli bir
hale getirmek ve yeni bir kimlik edin-
mek gerekiyor. Pratikte birincisi, birta-
raftan sol muhalefeti susturmak, diğer
taraftan sağın aydınlannın/ideolojisinin
etkisine açılmak; ikincisi de "Anadolu
solu" olmak anlamına geliyor. İlk ba-
kışta, önemli birsıçrama. Hikmet Çe-
tinkaya biraz daha yakından bakıyor
"Bir dönem Güney Kore modelini
'Escamotage'
benimseyen, ardmdan ABD Moon
tarikatyla ilişki kuran, olmadı 'Yeni
sol'da karar kılan, bugünlerde ise
'Anadolu Solu' diyen Baykal da as-
lında önemli bir değişiklik yok."
Hımm. Yakın tarihi hatırlamakta sanı-
nm fayda var.
CHP 1989 seçimlerinde yüzde 30'a
yakın oy aldı. Emekçi kesimler, özellik-
le metropollerde CHP'yi kendi partile-
ri olarak göruyordu. 1995 seçimlerin-
de CHP'nin oyu yüzde 10'a düştü.
Metropollerde emekçilerin önemli bir
kısmı bildiğiniz gibi bir başka partiye oy
verdiler. Kendisi de, 1999'da, tüm "///.
Yb/"culuk çabalarına rağmen ancak
yüzde 8.7 alabilen, emekçi kesimler
tarafindan tümüyle reddedilen Bay-
Yenilenme arayan bir sosyal demokrat
için gerekli ders ise "sosyal demokra-
sinin" 1989'da emekçilerin desteğini
alan, sol reform önerileri içeren seçim
platformuyla, (aradaki perişan iktidar
deneyimini de unutmadan) daha son-
raki neo-liberalizme uyumlu platform-
lan arasındaki farkta yatıyor.
'Anadolu solu' falan fllan...
Ama Baykal'ın, belli ki bunlarla kay-
bedecek vakti yok! Ona göre önce şu
sınıf kavramından acilen kurtulmak ge-
rekiyon "Sosyalist teorideki sınıf, öyle
gelir gruplanna göre, bilmem yoksul-
lar, yoksul olmayanlar sınıfı filan değil;
üretim araçlanna göre sınıf. Sınıf, tek-
kal'ın gözüyle bakarsak; "Demek ki,
1989'dan sonra parb ryice dogma-
tik, 19. yüzyılcı, sınıf saplantlı, ter-
cüme bir sol haline gelmiş, bu yüz-
den de emekçiler bu partiyi terk et-
mişler" diyebiliriz. Ya da dahagerçek-
çi, örneğin, en azından pozitivist bir
açıdan yaklaşıp "Bu yüzde 30'luk
CHP ile yüzde 10'luk CHP arasında-
ki farkı açıklayabilecek, somut et-
kenler var mı" diye de sorabiliriz. Evet
var. 1993-95 arasında, ekonomik kriz,
istikrar tedbirleri, ani yoksullaşma,
600.000'den fazla (çoğunluğu "Bahar
Eylemleri"n\r\ liderleri) tenkisat. Peki
bu sırada CHP ne yapıyor? Kitlelerin
hafızası zayrftır, ama o kadar da değil.
Destek bir kez siyasi hareketten çeki-
lip tam karşıtı bir yere ve ideolojiye git-
ti mi, bir daha kolay kolay geri gelmez.
nik bilimsel bir terimdir. Yani günlük
sözlüğümüzdeki, günlük konuşmala-
nmızdaki folklordaki sınıfı kastetmiyo-
ruz. Başka birşey, yani o anlamda, el-
bette var. Yani sosyal demokrat dü-
şüncenin hedefi yoksullar, düşük ge-
lir gruplu insanlar, ekonomik sıkıntısı,
ekonomikbunalımı olan insanlar... Es-
kiden sınıfkavramı sol düşüncenin te-
mel ana unsuruydu. Şimdi böyle bir
şeyyok. Şimdiki sınıfanlayışının Mark-
sist terminolojideki sınıfanlayışı ile bir
ilişkisiyoktur... Şimdi sınıfçatışmasıy-
la değil bilgi teknolojisiyle gelişme
sağlanıyor. Şimdi bilgi, toplumu de-
ğiştirmenin en temel unsuru olarak
görülüyor." (Gün-dem 5/02 sf 4). Böy-
lece Baykal'ın solun üç sacayağı ola-
rak insan, sevgi ve bilgryi seçmesinin
de "bilimsel sosyolojik arka planını"
öğrenmiş oluyoruz -bir de ne dediğini
anlayabilseydik! Bize bir "Anadolu so-
lu" vaat eden Baykal'ın, partisinin ge-
leceğini tasarlarken "sosyal demokra-
sinin" 1989-95 arasında Anadolu de-
neyiminden hiç söz açmamasını da
anlayamıyoruz. Sakın bu "Anadolu so-
lu" aslında 1989-95 döneminin "sar-
sıcı, travma yaratan deneyiminin
acılannı" unutturmak, bunlann konu-
şulmasını "men etmek" için üretilmiş
olmasın? Sakın bu sınıf üzerine yapı-
lan, "an/aş//maz"saptamalardanhare-
ketle karşımıza gelen "Anadolu so-
lu", aslında, ağır ekonomik toplumsal
krizin etkisiyle patlama noktasına gel-
miş bir halkın, sınrflann olası tepkileri-
ni şimdiden uyuşturmak için üretilmiş
bir fantezi olmasın?
Bu "Anadolu solu" kavramının üre-
tiliş tarzı da bu kuşkulanmızı destek-
ler nitelikte. Baykal, solun temel daya-
naklarını, hertürlü tarihsel, toplumsal
özellikten soyutlayarak insan, sevgi
ve bilgi olarak saptıyor; böylece de
solu metafizik bir kavram haline geti-
riyor. Bu yöntemde, tarihin dtşına çı-
kan Baykal, artık, burada her seçtiği
dönemden, toplumsal ilişkiden ve kül-
türden istediğini alıp bir araya koyabi-
lir ve Şeyh Edebali, Yunus Emre,
Mevlana ile birlikte bir "Anadolu so-
lu", "tasavvur" edebilir. Her halkın
baskı ve sömürüye direniş geleneğinin
tarihsel kökleri tabii ki önemlidir, bilin-
miyorsa araştırılarak bulunmalıdır.
Ama "Yunus Emre köşeyi mi dön
dedi?" gibi garip yaklaşımlaria bu iş
olmaz. Hele Mevlana'nın "Kim olur-
san ol gene gel" yaklaşımını da "ne
olursam olayım gene partiye, mut-
laka iktidara geleyim" olarak oku-
mak da mümkün değildir. Diğer taraf-
tan, tarihin dışına çıkmasına, sınıftan
kurtulmasına, bilgi toplumu söylemini
benimsemesine rağmen Baykal'ın,
nedense bu görüşleri her gün kullanan
postmodern yazariar tarafindan bile
kuşkuyla karşılanması da düşündürü-
cü. Belli, Baykal'ın, IMF programı, Av-
rupa Birliği, bölge jeopolitiği ve yeni
savunma konsepti vb. gibi can alıcı
konularda kendi önerilerini sunmak
yerine, kimi eleştirilerle yetinmek iste-
mesine, daha çok metafizik kavram-
laria oynamayı seçmesine bakarak,
onlar bile, bir siyasi çizgiyle değil, bir
seri fanteziyle karşı karşıya oldukla-
nnı hissediyorlar.
ANKARAPAZARI
YAKUPKEPENEK
Türk Telekom Kurtulmah
Dünya ülkeleri, günümüzde sahip oldukları bili-
şim ve iletişim yeterliliklerine göre sınıflandırıd-
yor. Bilişim ve iletişim yeteriiliği, yalnız başkaları-
nın ürettiği bilgisayar ve cep telefonlarını kullan-
mak anlamına gelmiyor; bunların üretimine kat-
kı ya da katılmadaki büyüklük olarak algılanıyor.
Çağdaş ekonomi bilişim ve iletışime dayalı gelişı-
yor.
Birulusun bilişim ve iletişim teknolojılerinde kat-
kı yapabileceği alanların başında da kısa yazılışı
Telekom olan tele iletişim geliyor.
IMF'ye verilen 18.12.2000 tarihli Niyet Mektu-
bu'nda, hüküm'et, kuvvetli yönetım hakkı devriy-
le beraber Türk Telekbm hisselerinın yüzde
33.5'ini stratejikyatınmcılara satış ihalesını yapa-
caktır dedikten sonra, 14 Aralık'ta ihale duyuru-
sunun yapıldığını ve ihale şartnamesinin onaylan-
dığını; bir ay içinde güçlü yönetim hakkına ılışkın
açıklamanın yapılacağını belırtiyor ve:
• İhale komisyonu nihai ihale belgelerinı -yet-
kilendirme anlaşması ve tarife düzenlemelen da-
hil- yayımlayacak ve 30 Mart 2001 'e kadar teklif-
lerin verilmesini talep edecektir (yaprsa! perfor-
mans kriteri) ve
• Mayıs 2001 sonuna kadar ihale komisyonu
kazanan teklifî seçecektir. diyor (s.11) Ozetle.
mart sonuna dek teklifler toplanacak ve sonrakı
iki ay içinde de satış sonuçlandırılacaktır.
Ancak, Özelleştirme Idaresi Başkanı U. Bayarın
iki hafta önce yurtdışına yaptığı Telekom u pazar-
lama gezisi tam bir başansızlıkla sonuçlandı; Al-
manya'da yapılan toplantıya ilgi azdı; aynı neden-
le Londra gezisi iptal edildi. Yabancılar. Turk Tele-
kom'a ilgi göstermiyorlar.
İlk çağlardan bu yana her satıcı bilir kı alıcılar il-
gi göstermiyorsa ürün ucuza gider. Çelişkıye ba-
kın; bir taraftan IMF Mayıs 2001 sonuna kadar ya-
bancıya satacaksınız dıye kesın koşul koyuyor,
öbür taraftan da yabancılar ilgi duymuyor. Fı/at kır-
manın, sudan ucuza almanın başka adı var mı?
Bu durum karşısında Türkiye, koşullar uygun
değil, Telekom'un özelleştirilmesını erteiıyorum,
bile diyemiyor. Imdada yine IMF yetişiyor(!) IMF Av-
rupa Direktörü M. Deppler, kurtancı kesılıyor: Te-
lekom'u "birlikte güzelleştirelim" dıyor Ve ekli-
yor, satış koşullannın "daha cazip" duruma geri-
rilmesi gerekir. öunun yolunun da yönetım konu-
sunda daha çok ödün vermek olacağı açıklanıyor.
•••
Var olan yasa Telekom'un yüzde 49'unu ozel-
leştiriyor. Ancak kazm ayağı öyle değil; özelleştır-
dikten sonra kendisi yönetemeyecek; yönetımi
yüzde 33.5 gibi çok az bir sermaye payına sahip
olacak olan yabancıya teslim edecektir Yabancı-
ya ortak deme olanağı da yok; yabancı ya da ya-
bancılar, 33.5 pay ile geriye kalan yuzde 66.5 ser-
maye payını yönetecektir. Deppler'in yetersız
bulduğu bu durumdur; yabancılar için TelekonYu
bundan daha da çekici kılalım önerısı yapıyor.
Şirketin yandan fazlası satılsın ve yonetim hakkı
da verilsin isteniyor. Bu konuda yeni bir yasa one-
risi gündeme getirilmış bulunuyor.
Yönetimini önemli kılan Telekom'un özelliğidır.
Telekom, yeni ekonominin temeli olan iletişim
teknolojilerinin bırincil uygulama ve kullanım ala-
nıdır. Telekom'u yönetecek yabancı ortak, yalnız-
ca bir şirketi yönetmeyecektir; Türkıye'nın tekno-
lojik geljşmesinde de birinci derecede karar sa-
hibi ve belirieyici olacaktır. Telekom'un özelleştı-
rilmesiyle, Türkiye, teknolojık geleceğinin yöne-
timini yabancılara vermektedir. Oysa, yuksek
oranda kâr eden Telekom'un araştırma ve gelış-
tirmeye kaynak ayırarak ülkenin çok gereksînim
duyulan teknolojik yeteriiliği güçlendirilebilır.
Yabancı ortağa bir de süslü bir ad bulunuyor:
Stratejik ortak. Strateji sözcüğü Fransızca; kok-
leri Yunanca stratos=ordu ve ago=gütmek olan
sözcüklerin birieşmesinden oluşuyor. Sözcük ye-
rine oturuyor; Telekom'un özelleştirilmesınde Tür-
kiye gerçekten güdülüyor.
* • •
Türkiye yaklaşık 15 yıl önce, TELETAŞ'ın ozel-
leştirilmesiyle benzer bir süreç yaşadı; bir ulusun
yaşamında çok kısa sayılabilecek bir sure içinde
aynı yanlış yapılırsa bunun adına ne denir?
Eski Genel Müdür Fikret Yücel. Anılar'ında
(Baskıya Hazırlayan Yurdakul Ceyhun, TMMOB
Elektrik Mühendisleri Odası, 1997, s.164). "TE-
LETAŞ'ın Özelleştirilmesi ya da Yok Edilmesi"
başlığı özelleştirmeyi çok güzel özetlıyor. TELE-
TAŞ'ın "özelleştirilmesinde ideolojik bir
amaç"... olduğunu vurguluyor ve eklıyor. "Ya-
bancı ortak temsilcileri hep mensup oldukla-
n şirketin merrfaatlannı koruyacak yönde dav-
ranıyorlardı; ülke ihtiyacını karşılamaya yeter-
li yerii tasan ve buna dayalı üretim tamamen
ortadan kalkmak üzeredir."
Yıllar sonra Telekom için deaynı sözler yazılma-
sın. TELETAŞ deneyini yaşayan Türkiye'nın, kısa
bir süre sonra aynı yanlışı yapmasını geleceğin ta-
rihçileri, ya bife bile hainlik ya da aptallık olarak
adlandınrsa kim ne diyebilir?
e-posta: yakup(« metu.edu.tr
Bir haftada yüzde 80 yükseldi
Sebze ve meyve
fiyadarı el yakıyor
KAYSERİ (AA) -
Seralarda üretimin
azalması ve Kurban
Bayramı'nın yaklaş-
ması nedeniyle sebze
ve meyve fiyatlan bir
haftada yüzde 80'lere
varan oranlarda arttı.
Alınan bilgıye göre,
daha önce kilosu 700
bin lira olan sivribiber.
1 mılyon 280 bin lira-
ya, 300 bin lira olan
domatesin fiyatı da
420 bin liraya çıktı.
Salatalık fiyatı da
400bmliradan520bin
liraya yükseldi. Fiyat-
lardaki artışa seralarda
üretimin azalması ve
Kurban Bayramı önce-
si başlayan voğun tale-
bin yol açtığı bıldirildi.
Bu arada. geneilıkle
Şili ve Uzakdoğu ülke-
lerınden ıthal edilen
sebze \e mey\e fivat-
lan da halkın bütçesi-
ne uygun gözükmü-
yor.
Yaz mevvelerınden
şeftali. nektarın 6 mıl-
yon 800 bm lira, ka-
vun. karpuz 2 nıilyon
400 bin lira. erik 5.5
milyon lıradan tüketi-
ciye sunulurken bir ki-
lo tatlı Kıbrıs patatesi 4
milyon 490 bin lıradan
satılıyor.