Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 18ŞUBAT2001PAZAR
HABERLER
BUGUN
AIİ SİRMEN
Istanbul'a Olimpiyat...'
Sevgili,
Bilmem bu hafta içinde kimi gazetelerde çı-
kan ilanlan gördün mü, hani şu "Istanbul'a
Olimpiyat yakışır" diyenleri?..
önce 2000 Olimpiyatlan için sıvamıştık kol-
lan, sonra 2004, derken 2008'i hedefledik.
Şimdi bu sonuncunun olması için çaba har-
cıyor kimileri.
Bilmem kendileri bu işe inanıyorlar mı? Yok-
sa amaçları "yarbana bir eğlence" kabilinden,
dostlar alışverişte görsün türü bir meşgale bul-
makmı?
Bilmem, Türkiye'nin insanlan, istanbul'un her
gün trafikten yılmış, hâlâ çağdaş olamayan bir
kentin sorunlanyla boğuşmak zorunda olan,
üçte ikisi "gecekondu" denen, ama zaruretten
yapılmanın ötesine geçmiş, kendine özgü ka-
çakyapılardan oluşan mahallelerde, kasabalar-
da oturan halkı buna, yani "Istanbul'a Olimpi-
yat yakışacağına" inanıyor mu?
Yanlış anlama Sevgili, "biz adam olmayız",
"biz yapamayız" türünden düşünce ve davra-
nışlardan yana değilim.
Tam tersine, toplumlann, büyük istekler, hat-
ta ütopyalar peşinde koşmalarında birçok ya-
rarvar.
En olmaz şeylerin olur kılındığını, ütopyalann
gerçeğe dönüşebildiğini ve yılgın toplumlardan
nice enerjik cevherlerin fışkırdığını, biz kendi ta-
rihimizde 20 yüzyılın ilk yansında görmüş bir
toplumuz.
•••
Ancak ütopyanın gerçekleşmesi için birtop-
lumun bütün gücünü seferber ederek elinden
geleni ardına koymaması ve bütün olasılıklann
'gerçekçi bir biçimde değeriendirilmesi gerek.
Şu anda Istanbul için aynı şeyi söylemek ola-
naksız.
Her şeyden önce, bu metropolümüz birinci
derecede deprem kuşağı içinde yer alıyor. Za-
manını tam olarak kestiremesek bile, 20, en geç
30 yıl içinde hiç de küçümsenmeyecek bir dep-
rem bekleniyor.
Bizim bildiğimiz bu gerçeği cümle âlem de bi-
liyor.
Üstelik yine cümle âlem biliyor ki, henüz dep-
reme hazırlıklı bir kent değiliz.
Bir kısım mahalleler, hatta bölgeler, depreme
dayanaksız arazi üzerine kondurulmuş, depre-
me dayanık zeminler üzerindeki binalar da bu
olasılık göz önünde bulundurularak yapılma-
mış, yapım sırasında denetim olmamış, kent
hâlâ "bişiiy olmaz abi" zihniyetinin egemen ol-
duğu bir diyar.
İstanbul'un rakibi kentlerin yöneticileri toplu
taşımacılığı zayıf, yollan yetersiz, nüfusu kaldı-
rabileceğinin üç katı olan kentin bir de bu dep-
rem dezavantajını gündeme getirmeyecekler
mi sanıyoruz?.
Kanalizasyon şebekesinden içme suyuna ka-
dar birçok sorun var.
Nüfusun çoğu kâğıt üzerinde kentli, ama he-
nüz kent kültürünü özümseyememiş; böyle
olunca da kent saydığımız yer "köy kent" de-
ğilse de "kent köy."
Bu ortamdan olimpiyat ruhunun fışkımnasını
beklemek güç.
••• • •
Sanıyorum şimdi "Görüyorsun burada olim-
piyat olmaz! Bütün bunlar nafile çaba" deyip
konuyu bağlayacağımı sanıyorsun.
Hayır!
Olmasına olur; hatta bu kadar olumsuz ko-
şullan bir araya toplamış olan Istanbul benze-
ri, metropol olmaktan ziyade ur kent olan Mek-
siko City'de de olimpiyat yapılmıştı.
Nitekim Istanbul da bütün çarpıklıklanna, ek-
siklerine, yoksunluklanna karşın sinema, tiyat-
ro, müziğin her türünden örneklerle dolu festi-
valleri, etkirriikleriyle önemli kültür kentlerinden
biri olabilmiştir. Ama, bütün bu etkinlikler 10
• milyonu aşan bir kentte yalnızca 50 bin kişi ara-
sında geçiyor.
Yine de, Istanbul'da olimpiyat bir gün olacak.
O günün zamanını ise bu ülkenin devleti, ku-
rumları, sivil toplum kuruluşlan, insanlannın bu
amacı ne denli ciddiye aldıklan, hedefe varmak
için örgütlenme hünerleri belirleyecek.
Istanbul'da olimpiyat istiyoruz, "Istanbul'da
bir gün olimpiyat da olur" diyoruz. Ama bugün-.
kü organizasyon, bugünkü çaba yeterli değil.
Bunlan söylemek bozgunculuk ya da ulusal
davaya ihanet sayıl.tr mı acaba?
Anılar ve Düşünceler 3 cıkıyor
İnönü, 84seçimlerinden
sonmyoşananlan ankıttı
ANKARA (AA)-Ki-
şisel tarihini, 'Anılar ve
DûşünceJcr' adı altında
kaleme alan Erdal Inö-
nü, kitabının üçüncü
cildinde 1984 Seçimle-
rinden sonra gelişen
olaylan anlatıyor.
Doğan Yayıncılık'ın
gelecek aypiyasaya sü-
receği kitapta, Inö-
nü'nün siyaset yaşa-
mındaki öyküsü ile üni-
versite yıllanndaki anı-
lan, kendı yorumlan ve
tanıklann gözlemleriy-
le aktanlıyor. Yerel se-
çimlerden ikinci partı
olarak çıkan, ancak par-
lamentoda" temsil edil-
meyen Sosyal Demok-
rat Parti'nin muhalefet
arayışlan ile Halkçı
Parti'ye birleşme çağn-
sını kitabın ilk cildinde
ele alan Inönü, bu sefer.
yaşananlan tüm detay-
lanyla işliyor.
TÜBtTAK'm nasıl
kurulduğunu, kuruluş
yasasının hazu"hğında
çalışmış insanlann ta-
mklığına dayandırarak
aktaran lnönü, 'Günk-
rin Getirdikieri 3' baş-
lıklı bölümde Ata-
türk'ün daha önce ya-
yımlanmamış bir mek-
tubunu ve babası İsmet
tnönü ile çalışmış kişi-
lerin anılannı da okur-
la buluşturuyor.Erdal
tnönü, 'Anılar ve Dü-
şünceler' dizisine, 4.
ciltte kaldığı yerden de-
vam edecek.
10 yılı aşkın süren işlemleri, mahsuplaşma dışmda pek çok usulsüzlük ve yolsuzluğu da banndınyor
AKTAŞ paravanlarla kazandıANKARA (Cumhuriyet Büro-
su) - AKTAŞ şirketi, kendisinin
yan şirketleri ve paravan şirketler
aracılığıyla haksız kazancımn bo-
yutunu arttınrken bu şirketler ara-
cılığıyla yapılan işleri de gerçek
değerlerin üzerinde göstererek
devletten yatınm adı altında yük-
sek paralar tahsil etti.
AKTAŞ, abonelerden de yatı-
rımlara katılım bedeli olarak tesi-
se iştirak bedeli topluyor, ancak
bu bedelleri devlete ödemesi ge-
rekirken kendi hesabına aktan-
yor.
Yatınmlar dışmda sözleşme ge-
reği, devletten satın aldığı elekt-
rik için ödeyeceği bedelden düşe-
ceği kayıp-kaçak oranlarını da
yüksek göstererek şirket, devlet
zaranna haksız kazanç sağlıyor.
Elektrik Mühendisleri Odası
(EMO), 29 Ocak 2001 tarihinde,
AKTAŞ'ın yönetim kunılu üye-
leri M. Sabri Artam, Kadir Ba-
şeğmez, Salih San, Hayati Şaylan
ve Abdurrahman Artan hakkın-
da Kadıköy Cumhuriyet Başsav-
cılığı'na suç duyurusunda bulun-
du.
Kadıköy Cumhuriyet Savcısı
Halit Ulaş'ın incelemekte olduğu
2001/3364-3368 hazırlık numa-
ralı dosyalarda bulunan
EMO'nun 5 suç duyurusunda,
AKTAŞ'ın usulsüzlük ve yolsuz-
luk içeren uygulamalan şöyle sı-
ralandı:
• Şirketin yapacağı yatınmlar,
AKTAŞ'I TÜRKÎYE'NİN HUKUK SKANDAII OLARAK NİTELEPİLER
EMO
]
yargıyı göreveçoğunyorANKARA (CumhuriyetBürosu)
- Özelleştirme ışleminin devlet ve
halk için yarattığı kayıplara örnek
oluşturanAKTAŞ şirketi, Enerji ve
Tabii Kaynaklar Bakanlığı ve döne-
min hükümetlerinin de desteğiyle
işlemlerini 11 yıldır yasadışı ola-
rak yürüttü.
AKTAŞ'taki ve Enerji Bakanlı-
ğYnın diğer ihalelerindeki hukuk-
suzluklara karşı yıllardu- mücadele
yürüten EMO, bu süreci şöyle or-
taya koydu:
• AKTAŞ, Istanbul-Anadolu ya-
kasını kapsayan 16. görev bölge-
sinde 7 Eylül 1989 tarihinde Res-
mi Gazete'de yayımlanan Bakanlar
Kurulu karanyla görevlendirildi.
24 Kasrm 1989'da görev verme
sözleşmesi, 30 Mart 1990'da işlet-
mehakkj devir sözleşmesi, 1 Tem-
muz 1990'da da Elektrik Satış An-
laşması imzalandı.
• Vahap Eycan ısimli işçinin aç-
tığı iptal davası üzerine Danıştay
10. Dairesi, 29 Nisan 1993 tarihin-
de AKTAŞ'la TEK arasında imza-
lanan işletme hakkı devir sözleş-
mesini iptal eder. Dava Daireleri
Genel Kurulu da temyiz aşamasın-
da iptal karannı 21 Ocak 1994 ta-
rihinde onaylar.
• Bu karar üzerine AKTAŞ'a iş-
ten el çektirilmesi gerekirken Ba-
kanlar Kurulu, 28 Aralık 1994 tari-
hinde şirketin faaliyetini sürdürme-
sine izin verir. Böyle bir işlemin ise
hukuken geçerliliği yoktur.
• Böylece AKTAŞ şirketi, 3 yıl
boyunca sözleşmesiz olarak kamu
hizmeti olan elektrik dağıtım işini
sürdürürken 2 Aralık 1997 tarihin-
de Enerji Bakanhğı ile şirket arasın-
da yeniden imtiyaz sözleşmesi im-
zalandı. EMO sözleşmenin iptali
için dava açü. Danıştay 10. Daire-
si reddetti. Bu karann temyiz aşa-
masında, Damştay Idari Dava Da-
ireleri Genel Kurulu 24 Ağustos
1999 tarihinde ret karannı kaldıra-
rak kamu yaran bulunmadığı sap-
tamasıyla sözleşmenin yürütmesi-
ni durdurma karan verdi. Bunun
üzerine Enerji Bakanhğı AKTAŞ'a
el koymak zorunda kaldı.
• Danıştay 10. Dairesi'nin E-
MO'nun açtığı davayı esastan red-
detmesi üzerine el koyma karan
kalktı. Danıştay îdari Dava Daire-
leri Genel Kurulu, yeniden 16 Ha-
ziran 2000 tarihinde, şirket ile ba-
kanlık arasındaki sözleşmede ala-
cak-borç ilişkilerinin düzenlenme-
miş oluşu ile şirketin kamuya kar-
şı üstlendiği taahhütlerini yerine
getirmediğine dikkat çekerek yü-
rütmeyi durdurma karan verir. Son
olarak da Idari Dava Daireleri Ge-
nel Kurulu, önceki gün esastan gö-
rüşerek 10. Daire'nin ret karannı
bozdu ve AKTAŞ sözleşmesini ip-
tal etti.
devlete ödeyeceği elektrik enerji-
si bedelinden düşülüyor. Ancak
şirket yatırımlara katılım payı
olarak, elektrik tüketicilerinden
tesise iştirak bedeli tahsil ediyor.
Bu bedelleri TEDAŞ'a ödeme-
si gerekirken ödemiyor. Bu ne-
denle şirket aleyhine TEK ve TE-
DAŞ'ın açtığı davalar mevcuttur.
Başbakanlık Teftiş Kurulu'nun
Kasım 1999 tarihli yazısında da
bu durum ortaya konuluyor.
• Enerji Bakanlığı'nın AK-
TAŞ'ayönelik 1998'dehazırladı-
ğı 1997 yılı denetim raporuna gö-
re, şirket uyanlara rağmen elekt-
rik dağıtım hizmetlerinin yürütül-
mesi amacıyla kendilerine tahsis
edilen birtakım yerlerin mülkiye-
tini usulsüz bir şekilde kendi mül-
kiyetine geçirdi. Bu kamu mülki-
yetinin özel şirket mülkiyetine
geçirilmesi demek olup ağır bir
suç niteliği taşıyor. Geri devir söz
konusu olduğunda bu taşınmaz-
lar kamuya geçemeyecek.
• Enerji Bakanlığı'nın 1997 yı-
lı raporunda, şirketin ihalelerinde
hiçbir koşula uymaksızm, alım-
lann sürekli olarak aynı firmalar-
dan yapıldığı, bu firmalann çoğu-
nun AKTAŞ'ın yan şirketleri ol-
duğu tespit edilirken bu ihaleler-
de rekabet koşullannın oluşturul-
madığı, teknik şartnamelere uyul-
madığı ortaya konuluyor.
Başbakanlık Teftiş Kurulu da
sürekli 3 firmadan alım yapıldı-
ğını, 3 firmanın da aynı adreste
olduğu, ihalelerde yüzde 1-2 gibi
çok düşük kırımlann olduğunu
tespit ediyor. Bunlara ilişkin doğ-
ru düzgün kayıtlann tutulmadığı,
satın alma komisyon karar defte-
ri bile olmadığı saptandı.
'Cezaevleri sivil
denetime açılsın'
Tutnklu ve hükümlü yakmlan, Galatasarm
LJsesi önünde Ftipcezae*lerini protesto etti.
"FtipJeriKapatdsuı". "Yeni ÖlümJer
Istemiyoruz" stogantannı atan tntuklu
yakmlan açıklamalannda, öhun orucu
eyleminin 122. gününe ulaşuğma dikkat
çektfler. Yeni Ölünüer obnadan tutukhı ve
hûkûmlûJerin taleplerinin kabul edilmesini
isteyen aileler,u
Çocuklannuzuı haklı
taleplerini biz de savunuyoruz" dediier.
tstanbul Feminist tnsiyatifı ve ÖDP'li
kadınlann da aralannda bulunduğu bir grup
da Ftiplerinetepki olarak cezaevkrindeki
kadın tutuklu ve hükümlülere üzerindeu
endişeüyiz" yazdı kartiar gönderdi.
Operasyoniar nedeniyie kesflen görüşmelerin
yeniden başlamasını isteyen kadınlar, Adalet
Bakanı Hikmet Sanıi Tûrk'ün sözünü
tutarak, cezaevierini srvü denetime açmasını
istediler. İHD tstanbul Şubesi'nde dernek
yöneticileriyle biriikle bir açıklama yapan
SÂem Ateş ise 5 Şubat gûnünden beri takip
edadigini savundu. (Fotograf: VEDAT ARIK)
Eski Bakan
Atasoy
kendi
dönemini
savundu
• ANAP
milletvekili
Veysel
Atasoy,
Enerji
Bakanlığı
bünyesinde
yapılan usulsüzlüklere
ilk el atanın kendisı
olduğunu savunarak, ilk
mahsuplaşmanın 1994
yüuıda bakanlığı
dönemınde yapıldığını
söyledi.
ANKARA (Cumhuriyet
Bürosu) - Başbakan Büient
Ecevit'in girişünleriyle
Enerji Bakanlığı'ndaki
usulsüzlükler kapsamına
alınmak istenen eski
bakanlardan, ANAP
Zonguldak Milletvekili
Veysel Atasoy, 1994
yılında ilk mahsuplaşmayı
kendisinin yaptığını
anımsataraİc, "Olayda 11
bakan sorumlu diye bir şey
olur mu? Testiyi kıranta
götüren bir mi? Beili bir
dönem icraat yapmışım,
bu dönemin icraaünın
hesabuu veririm" dedi.
Olaya ilk el atan kişinin
kendisi olduğunu söyleyen
Veysel Atasoy, bakanlık
yaptığı 1994 yılına kadar
herhangi mahsuplaşma
yapılmadjğını anımsatü.
Bağımsız denetim birimi/tr^
kurduğunu belirten
Atasoy, dönemi şöyle
anlattı: "1994te
mahsuplaşmasmı yaptoük.
Benden sonra Yüksek
Denetieme Kurulu bu
mahsuplaşma işlemini
iptal etti. Ama Aktaş'la
olanı iptal etmiş. Aynı
işlem Kayseri civan
eJektrikle de yapddı. İki
işlemden biri doğru, biri
yannş. Ya müfettişlerde ya
da bizde yanhş var. tlk
mahsuplaşmada
eksiklikler olabilir ama
iptal ederek devleti kimin
zarara soktuğu ortada."'
Kültür Bakanı îstemihan Talay, Nâzım Hikmet'in saygınlığını inkâr edenlerin küçüldüklerini vurguladı
Nâzım tarbşmasında düzey çagrısıANKARA (CumhuriyetBürosu)-Kül-
tür Bakanı tstemihan Talay, bazı MHP'li
bakanlann Nâzım Hikmet'e vatandaşhk
hakkının ıadesiyle ilgili itirazlar ilen sür-
düğünü belirterek, "Bu itirazlar, kamu-
oyunda tarüşıbyor. Tabii, taroşmarun se-
viyesi önenüidir" dedi
Bakan Talay, "Nâzun Hikmet'üı bütün
dünyada sayguı bir yeri var, bunu kimse
inkâredemez.İnkâretmek,inkâredenle-
ri küçümu-" diye konuştu.Talay, Ankara
Çağdaş Sanatlar Müzesi olarak duzenlen-
mesi planlanan TCDD'nin eski hangar
binalannda yaphğı inceleme öncesinde,
gazetecilerinsorulannıyanıtladı. Nâzım
Hikmet ile ilgili kararnamenin hukuki alt-
yapıya uygun olarak hazırlandığını belir-
ten Talay, şunlan söyledi:
"Ancak MHP'ü bazıbakanlar,bukonu-
da itirazlar ileri sürdüler. Bu itirazlar, ka-
muoyunda tarüşdıyor. Tabii, tarnşmanın
seviyesiçokö^ıeınlidir.Sonuçitibarıybtar-
taşdan bir insan ve bu insan da büyük bir
TürkşaiıiNâzımHikmet,vatan hainiola-
rakdeğâ, 141ve 142.maddetere^ozaman-
ki kkotojik anlayışa ters düşen bir bataş-
la muhalefet ettiği için mahkûm olmuş ve
vatandaşhktan çıkanlnuş. 141 ve 142.
maddeierortadankaknnkn,ogündenbu-
güne aflar çıkü ve Türkiye, çok ileri bir
aşamay-a gddl Nâzım Hikmet'in bütün
dünyada sayguı bir yeri var, bunu kimse
inkâr edemez. BugerçekiereveOrtaAs-
ya Türk cumhuriyetlerinde Nâzun Hik-
met'in nasıl aigüandığı,ilgigördügü konu-
sundaldgerçeklere tersdüşecekbirrutum
içinde ohnak, bence çağdışı ounakur."
Ecevit: Umanm imzalanır
Başbakan Büient Ecevit dün. gazeteci-
lerin "Nâzun Hikmet kararnamesiyle U-
güi stkmb aşuabildi mi" sorusu üzerine,
"Son dunımu bümiyorum. Umanm im-
zalanır yüruriüğe gircr" dedi.
SlFIR NOKTASI /ORAL ÇALIŞLAR oralcalislar@yahoo.com
Kanal 7'de önceki gece ülkücü ol-
duğunu söyleyen bazı gençlerle ve
MHP'yeyakınlığıyla bilinen bazı gaze-
teci ve avukatlarla, devletin hukuk dı-
şınaçıkıp çıkmayacağını tartışmak zo-
runda kaldık. Aslında böyle bir konu-
nun Türkiye gibi bir ülkede, 21. yüzyı-
la girdiğimiz şu günlerde tartışılabilir
olması bile büyük bir acı.
Susurluk davası sanıklarının avu-
katlanndan birinin yorumu şu: "Yasa-
larda bireyin kendinikoruma hakkı ol-
duğu gibi, yani meşru müdafaa hak-
kı olduğu gibi devletin de vardır. Dev-
let de kendisini korumak için hukuk
dışına çıkabilir." Ülkücü gençler bu
savunma tarzından çok mutlu oldu|ar.
Heyecanla benzerfikirleri savunmaya
çalıştılar.
Biz bu tartışmayı yaptığımız saatter-
de Silopi'de Jandarma Komutanlı-
ğı'na girdikten sonra bir daha kendi-
lerinden haber alınamayan iki HA-
DEP'li hâlâ kayıptı. Aslında kayıp de-
ğildi, kaybedilmişti. "Devletgerekirse
hukuk dışına çıkabilir" mantığı, sanı-
nm bu olay nedeniyie yeniden tartış-
Devlet Hukuk Dışma Çıkar mı?
ma gündemine oturdu.
• • •
Bizler hukukçunun dediklerinetakıl-
mıştık. Bir hukuk adamı nasıl oluyor-
du da, "devletin hukuk dışına çıkabi-
teceğ/n/"söyleyebiliyordu. Meşru mü-
dafaa bireyin, kendisini korumak için
başvurduğu kaçınılmaz bir savunma
biçimiydi. Devletin kendisini savun-
ması için hukuki kurumlan vardı. Sa-
vaş hali varsa ordu harekete geçerdi,
günlük asayiş sorunlan için polis ve
jandarma örgütlenmişti. Bu güvenlik
güçleri, suçlu olduklannı düşündükle-
rini yargıya teslim etmekle görevliydi.
Güvenlik güçterinin ve istihbarat ör-
gütlerinin, sanıklan yargıya teslim et-
mek yerine infaza girişmesi hukuk
devletlerinde düşünülemezdi bile.
Böyle bir şey yapıldıysa savunula-
mazdı bile. Devletin hukuk dışına çı-
kabıleceğıni söyleyenler ve bu duru-
ma kılıf arayanlar, Almanya'da Ba-
ader-Meinhof grubunun cezaevinde
öldürülmesini örnek gösteriyorlar. Al-
man devleti hiçbir zaman yasadışı ol-
duğu bilinen bu ölüm eylemini savun-
madı. Onlann intihar ettiğini söyledi.
Alman devleti aradan yıllargeçtiği hal-
de bu olayın hesabını vermeye çalışı-
yor. Bizimkiler, "Herkes yapıyor, biz
de yapıyonız" diyoriar. Bu nedenle
hukuksuzluk büyük bir fütursuzlukla
devam ediyor.
Bir hukuk devletinde, Silopi'de ya-
sal bir partiyi örgütlemek isteyen yurt-
taşı bir devlet goreviisi tehditedemez-
di. O yurttaşlar kaybolduğu zaman, o
bölgenin güvenlik güçlerinden ve bü-
rokrasisinden bunun hesabı sorulur-
du. Şırnak Valisi'nin açıklaması, insa-
nı dehşete düşürecek düzeyde. "İki
saat sonra beni aradılar, nereden bi-
liyorlar kayıp olduklannı" diyebiliyor.
Silopi'de daha önce tehdit edilmiş
iki HADEP'li, birçok insanın bilgisi da-
hilinde jandarma karakoluna gidiyor
ve aradan birkaç saat geçmesine rağ-
men kendilerinden haber alınamıyor
ve o yurttaşlann yakınlan, endişeyle
devlete başvuruyor. Bu başvuruyu va-
li bey, incelemek ve harekete geçmek
için bir uyan olarakalmakyerine, "Ne-
den bu kadar çabuk harekete geçti-
ler?" diyerek insanlan üritütecek bir
tutum içine giriyor.
• • •
Susurluk kazasıyla biriikte, bazı ka-
nun dışı kişilere devletin en üst düze-
yinde bulunan kişilerce kimlikler veril-
diği, onlann hukuk dışı işlere yöneltil-
diği ortaya çıktı. Daha doğrusu bu ya-
pılanlar toplumun gözünde gerçeklik
haline dönüştü. Son Susurluk karan
bu nedenle önemli. Bir yargı kurumu,
devlet içinde bazı görevlilerin, devle-
tin bazı kademelerince de kollanarak
çete oluşturduklanna ve hukuk dışına
çıktıklanna hükmetti.
Bu karar Susurluk'ta ortaya çıkan
büyük bozulmayı açıklamaya yeter
mi? Tabii ki yetmez. Önceki gece Ka-
nal 7'deki tartışmada da gördüğümüz
gibi, bir kesim hâlâ devletin hukuk-
suzluk yapabileceğini savunuyor ve
devlet adına her an böyle davranışla-
nn gerçekleştirilmesi gerektiğine ina-
nıyor. Türkiye, son 35-40 yılını bu an-
layıştaki bir devlet yönetme tarzıyla
geçirdi. Devlet adına adam öldürül-
dü, devlet adına her türlü suç işlendi.
Cinayet işleyenler hepimizin gözle-
ri önünde korunup kollandılar. Bazıla-
n devletin etkili yeriennde görev aldı-
lar. Zengin oldular, güç sahibi haline
geldiler. Susurluk sanıklan için mah-
kemenin verdiği karar bu nedenle
önemli. Belki bir yolu açabilir.
Silopi'de yaşananlar ise Susuriuk'un
hâlâ devam ettiği gerçeğini gözler
önüne seriyor. Birileri hâlâ "devletiçin
adam öldûrülebileceği" hukuksuzlu-
ğunda ısrar ediyor. Içişleri Bakanlı-
ğı'nın geç de olsa harekete geçmesi
veSilopi'yi müfettiş göndermesi olum-
lu bir adım. Umuyoruz arkası gelır ve
kanunsuzluklar yapanın yanına kâr
kalmaz. Bu kara tablo içinde yine de
umudumuzu korumak istiyoruz.