Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
18 ŞUBAT 2001 PAZAR CUMHURİYET SAYFA
J. U l \ kultur@cumhuriyet.com.tr 15
Berlin Film Festivali'nde Soderberg üe Gus Van Sant çekişiyor
ltın Ayı Amerika'ya gidecekVECDt SAYAR
BERLİN-
Berlin'de on iki
gündür devam
eden maraton bu
akşam yapüacak
ödul töreni ile
sona eriyor. Yüzü
aşkın ülkeden on
beşbin
profesyonelin
katıldığı
festivalin çeşitli
bölümlerinde
gösterilen
yüzlerce film dört yüz bini aşkın seyirci
tarafindan izlendi. Yanşmalı bölûmde bu
yıJ 23 film yer almıştı. Şu satırlan
yazdığımız sırada heniiz dört yanşma
filmi izlenmemiş durumda: Alman-
Yunan ortak yapımı "Benim Güzel
Evim" (Fihppos Tsitos), Amerika'dan
"Fînding Forrester" (Gus Van Sant),
Çin'den "Pekin BtsüdetT (VVang
Xiadshuai) ve Ingiltere-Kanada'dan
^The ClainT (Michael W interbottom).
Özellikle son üç yönetmenin
yapıtlanndan bir sürpriz beklenebilir.
Her zaman olduğu gibi, iyi bir final
kaygısıyla yanşmanın üç iddialı yapımı
sona yerleştirilmiş. Ne yapalım, biz de
bu yapıtlardan daha sonra söz ederiz.
51. Berlin Film Festivali, oldukça keyifli
başlarruştı. Başyapıt olmasa da,
rahatlıkla izlenen, eli yüzü düzgün
filmlerin art arda geldiği ilk üç gün
sonrasında ortam iyice ağırlaştı. Festival
seyircisinin hiç de yabancısı olmadığı
vasat, sıkıcı filmler kapladı ortalığı.
Uzakdoğu'dan gelen filmlerin büyük
kısrru bu tanıma uyan filmlerdi.
(Umalım ki Çin'den gelen "Pekin
Bisikleti" bu havayı son gün dağıtsın.)
Uzakdoğu sinemalan dört filmle yer
almıştı yanşmadı. Bunlardan Japon
yapımı "Chloew
ye değinmiştik. Diğer
Japon filmi, tannlarla kadmlann
çatışmasını konu alan fantastik yapım
"Inugami" ile günümüz Tayvan'ından
gençlik manzaralan çizen Tayvan-Çin
ortak yapımı "Betelnut Beauty"
Uzakdoğu'dan güzel sürprizler bekleyen
festivalcileri düş kınkhğına uğrattı. Ama
gene de belli olmaz. Jünde bir Çinli, bir
de Japon üye var çünkü.
Kore filmi JSA (Joint Security Area) da
Uzakdoğu'nun üzerindeki kara bulutlan
dağıtamadı. Kuzey-Güney Kore
sınınndaki tarafsız bölgede işlenen bir
cinayetin soruşturması üzerinde
odaklanan yapım, banşçı içeriğine
karşın sinemasal bir heyecan
yaratmaktan uzak kaldı.
ALmerikan
sinemasından en
fazla ilgiyi Steven
Soderberg'in
'Trafik'i çekti.
Oscar savaşlan
öncesinde
Berlin'de bir ilk
zafer kazanması
hiç de sürpriz
olmaz.
Gus Van Sant'ın
'Forrester'la
Buluşma"sı
festivalin en iyisi.
Film, Altın
Ayı'yı Trafik'e
kaptınrsa Sean
Connery'nin en
iyi erkek oyuncu
seçilmesi büyük
olasılık.
Bağımsızlann başarısıAmerikan sinemasından gelen örneklerarasın-
da kuşkusuz en fazla ilgiyi Steven Soderberg'in
"Trafik^i çekti. Amerika-Meksıka sınınndaki
uyuşturucu trafığini önlemeyi amaçlayan görçv-
ülerin rüşvet bataklığı içine gömülmelerini ve bu
trafiğin içyüzünü ortaya çıkarmakla görevlendi-
rilen Amerikalı bir yargıcın savaşımını konu alan
film, Amerikan toplumunun bu kanayan yarası-
na koyduğu gerçekçi teşhisle (Kaçakçılan yaka-
lamakla uyuşturucu trafiğini önlemek mümkün
değil, çünkü esas sorun Amerikan ailesinin ken-
di içinde yatıyor, diyor Soderberg) olduğu kadar,
bağımsız sinemadan gelen Soderberg' in klişele-
ri dışlayan yalın anlatımı ile de ilgi çekiyor. Os-
car savaşlan öncesinde Berlin'de bir ilk zafer ka-
zanması hiç de sürpriz olmaz. Jüri başkanının bir
Amerikalı ("Trtanic" ve "OuflTs" gibi filmlerin
yapımcısı) oluşu da fılme avantaj sağlayabilir. Za-
ten, şu ana dek "Trafik"i zorlayabilecek çapta
bir yapıtla karşılaşmış değiliz.
Yanşmadaki bir diğer Amerikan yapımı, Mi-
keNkhob'un "Atal" (Wıt)adh filmi de ödül tab-
losunu zorlayabilecek filmlerden biri. Özellik-
le, kansere yakalanan kadın profesör yorumu ile
Emma Thotnpson, Kadın Oyuncu dalındaki Gü-
müş Ayı'nın en belirgin adayı (Bu daldaki öteki
adaylann "Samimiyet''teki rolüyle Kerry Fox ve
a
Feüx ve Lola''daki rolüyle Chartotte Gainsbo-
urg, yani gene Avrupalılar...). Spike Lee'nin
"GösteriZamanı" (Bamboozled) adlı filmi için-
se herhangi bir yargıda bulunamayacağım, izle-
mediğim için. Ama, ortalıkta pek fazla adı geç-
miyor.
Özellikle yönetmen dalında sürpnz yapabile-
cek Gus Van Sant'ın "Forrester'k Buluşma"sı-
nı (Finding Forrester) merakla bekliyoruz elbet-
te. Gus Van Sant da, hpkı Soderberg gibi bağım-
sız sinemacı kimliğini bir yana bırakarak büyük
şirketlerle çalışmayı seçmiş. Amerikan yapımev-
lerinin ne denli esnek bir politika îzlediklerinin
bir göstergesi bu. Alteraatifı hemen içlerine ala-
rak eritmeyi deniyorlar. Ve "Eğer böyle bir pa-
zarvarsao pazara da bizegemenohıruz" düşün-
cesini yürürlüğe koyuyorlar. Bu, bağımsız sine-
macılan ne ölçüde taviz vermeye zorlayacak,
hep birlikte göreceğiz.
Son dakika: Gus Van Sant'ın "Forrester'la
Buhışma"sı festivalin en iyisi. Film, Altın Ayı'yı
"Trafik"e kaptınrsa Sean Connery'nin en iyi
erkek oyuncu seçilmesi büyük olasılık. Emma Thompson, ödüie en güçlü aday.
Jose Luis Garci'nin filmi festivalin iyileri arasında
Savaş sonrası îspanya
1) Catherine
BreiBat,
2)Patrice
Chereau,
3) Serra Vılmaz
veFerzan
Özpetek.
4) Sean Connery,
5)GeoffreyRush.
araücıbkla tîcaret el ele
Bağımsız sinemanın, majör di-
ye tanımlanan büyük yapımev-
lerinin denetimine girmesi. dün-
yada uzun süre iki karşıt kutup ola-
rak yaşarmş iki yaklaşımın. sine-
mayı bir eğlence ve para kazan-
ma aracı olarak gören "ticari si-
nema" anlayışı ile sinemayı öz-
gün bir ifade aracı olarak gören
ve yönetmenlerin imzasında so-
mutlaşan "yaratıct sinema'' an-
layışının bütün dünyada birbiri-
ne yaklaşmasının, kimi zaman iç
içe geçmesinin bir göstergesi.
Amerikahlar bu işi oldukça iyi
beceriyorlar. Soderberg'in. Nic-
hob'un ürünleri başka tûrlü na-
sıl izah edilebilir? Ama, Avrupa-
hların bu işi ellerine yüzlerine
bulaştırdıklan söylenebüir. Tor-
natore'nm "Malena''sı, Hallst-
röm'ün "Çikolata"sı en tipik ör-
nekler. Evet, işin ticari yanı sağ-
lama almmış ama, yarahcı sine-
ma adına fazla bir şey kalmamış
gibi. Bu bağlamda en başanlı Av-
rupa yapımlanndan biri Ferzan
Özpetek'in "Cahil PerilerP ka-
nımca (SerraYümazdan Yardım-
cı Kadın Oyuncu dalında bir Gü-
müş Ayı 'yı esirgemezdim ben ol-
sam).
Kompozisyonundan ötürü ya-
ratıcı sinemaya ağırlık vereceği-
ni sandığımjürinin (Eski San Se-
bastian Festivali yöneticisi Diego
Galan'ı, Japon eleştirmen Kyoko
Hirano'yu, Çinli yönetmen Xie
Fei'yi, Fransız oyuncu Domini-
que Blanc'ı ve Brezilyalı Hector
Babenco'yu düşünüyorum bunla-
n söylerken. FatihAkm'ı yeterin-
ce tanımıyorum, JacqueÜne Bis-
set'nin de ne yapacağını kestire-
miyorum), tican yanı ağır basan
filmlerden çok, Patrice Che-
rau'dan ''Samimiyet'',Catherine
Brdllat'dan "KtzKardeşane!" gi-
bi filmlere yönelmesi, bu filmler-
den birine -böylelikle, yarancı si-
nemada aslanlar gibi direnen
Fransız sinemasına- Yönetmen
ya da Senaryo dalında bir Gü-
müş Ayı kazandırması sürpriz ol-
maz. Bana kalsa, Chereau'ya yö-
netmen, Breillat'ya senaryo ödü-
lünü verirdim.
Yok eğer jürideki temaşa zev-
ki ağır basarsa, o zaman Jofan Bo-
orman usta "Panama TerasF' ile
En iyi Yönetmen ödülünün sahi-
bi olur (Tabii, bu ödül de Soder-
berg'e gitmezse). "PanamaTer-
asi"nin ödül şansı en fazla öğe-
si ise hiç kuşkusuz terzi rolünde-
ki Geoffrey Rush'un oyunu (Bu
dalda, "Samimryet"in oyuncusu
Mark Rylance'a da şans tanıdı-
ğımı belirtmeliyim).
Yanşmada yer alan tek Doğu Avru-
pa filmi, Polonyah VVojciech Marc-
zewsld'nin "Weiser"i de festivalin düş
kınklığı yaratan yapımlanndan biri ol-
du. 1967 yıhnda geçen öykü, yetişkin-
liğe adım atmakta olan bir grup Po-
lonyah çocuğun tanıştıklan Yahudi bir
çocukla yaşadıklan gizemli serüveni an-
latıyor. Polonyatarihinin karanlık say-
falanna gönderme yapan Marczevvs-
ki'nin yapıtı da festivalin zayıf halka-
lanndan biri olarak nitelendirildi. Do-
ğu Avrupalı sinemacılann kapitalizm-
le tanışmalanndan sonra kendilerini
bir türlü toparlayamamalan üzücü ve
öğretici.
Ispanyol yapımı "Geçnaj-
tenBirOykû" (Una Historia
de Entonces) ise nostaljiden
hoşlananlar için biçihniş kaf-
tan. Deneyunli yönetmen Jo-
se Luis GarcL savaş sonrası
Ispanyası'nda geçen hüzün-
lü bir öykü anlatıyor. Sevdi-
ği adamın hapiste öldüğünü
öğrenen bir kadın, Mad-
rid'den aynlarak Asturias'ta-
ki aile çiftliğine gider. Ora-
da, kocasının bir hapishane
arkadaşı ile tanışır, arkadaş
olur. Onunla ve çiftlikte yaşayan hala-
sının torunu ile kurduğu dostluk, genç
kadının yeniden hayata bağlanmasına
yol açacaktır...
Yönetmen, dönemin atmosferini yan-
sıtacak bir biçem arayışı içinde filmi
siyah-beyaz olarak çekmiş ve o günle-
rin filmlennden ahntılarla süslemiş.
Festivalin iyi filmleri arasında sayabi-
leceğimiz "Geçmişten BirÖykû", "Ra-
ul PerezCubero'nun görüntü çalışma-
sı ya da oyunculan ile (özellikle yar-
dımcı erkek oyuncu Juan Diego) bir
Gümüş Ayı alabilir. Tabii, Benkio Del
Toro'dan (Trafik) fırsat kalırsa...
'Geçmişten Bir Öykü' nostaljiyi sevenler için...
New York'ta bir Senegalli
Cezayir kokenli, Fransa doğumlu
yönetmen Rachid Bouchareb'in Fran-
sız-Alman-Cezayir ortak yapımı "Kû-
çükSenegal" yanşmada Afrıka'yı tem-
sil eden tek yapım. Senegal'de Köle-
lik Müzesi'nde yıllarca çalışnktan son-
ra emekli olan bir adamın, Ameri-
ka'ya 200 yıl önce köle olarak gön-
derilen ailesinin izlerini bulmak üze-
re New York'a gidişini, aile ağacının
izini sürerek akrabalan ile buluşma-
smı anlatıyor Bouchareb. Öykü za-
man zaman dağıhyor ama temeli sağ-
lam olduğu için sonuna dek izlettiri-
yor kendini. Özellikle, kökleri konu-
sunda sonderece hassas olan Senegal-
li yaşlı adamın, Afnka'daki kökenini
hiç umursamayan zenci gençlerle ara-
sındaki uçunımu, kültür farkım vur-
guladığı sahneler son derece ilginç.
Son günlerde Amerika'daki zenci-
lerin kölelik dönemine ilişkin tazmi-
nat taleplerinin dile getirilmeye baş-
lanması da filme güncel bir boyut ka-
tıyor. Bir jüri özel ödülü niçin olma-
sın? Ama, biliyorsunuz top yuvarlak-
tır. Ve jüriler alabildiğine sübjektif.
Öyle ise burada buakalun. Son film-
leri ve de ödülleri gördükten sonra ye-
niden buluşmak üzere.
KUŞBAKIŞI
MEMET BAYDUR
Müşflk Kentep, Ferhan
Şensoy, Murat Belge
Altmışlı yıllarda Ankara Sanat Tiyatrosu ile sev-
dalandım tiyatroya. AST, dünyatiyatrosunun, Türk
tiyatrosunun olağanüstü örneklerini birbiri ardı-
na, bütün olanaksızlıklara rağmen en yetkin biçim-
de sunuyordu seyircisine. Beckett, Sermet Ça-
ğan, Gorki, Orhan Kemal ve niceleri. AST. An-
kara bozkırında ülke tiyatrosunu hallaç pamuğu
gibi atıyordu. Bence kısasürdü o dönem. Amati-
yatro virüsü girmişti kanıma bir kere.
Sonra ülkeye 12 Mart virüsü girdi ve bir daha
çıkmadı. Herkes, hepimiz çeşitli şekillerde nasi-
bimizi aldık olup bitenlerden. Özellikle o yıllarda
doğan çocuklar.
1978-1980 arasında yazdığım ilk oyunumu, Li-
mon'u Adalet Ağaoğlu aracılığıyla Müşfik Ken-
ter'e verdim, o sahneye koydu. Limon'ia ikimiz de
ödül aldık. Müşfik Abi olmasaydı ben oyun yaza-
rı olmayacaktım. Onu da yıllarca hiç dinmeyen bir
hayranlıkla seyrertim sahnede. Tarifi mümkün ol-
mayan bir albenisi vardır Müşfik Kenter'in. Sah-
nede eşi benzeri olmayan, görmeyene zor anla-
tılır bir ışık. Herhangi bir oyunun ortasında, gider
sahnenin bir ucundaki iskemleye oturur ve iki ke-
lime söyler. Yazarın yazdığı, oyunun metninde
olan iki sözcük. Ertesi gün aklınızda yalnızca o iki
sözcük ve Müşfik Kenter kalır. Değil yazan, oyu-
nun ismini bile anımsamayabilirsiniz. Müşfik Ken-
ter'i hep Alec Guiness, Richard Burton, Albert
Finney gibi "ecnebi" ustalarta birlikte düşünmek
gerekir. Nasıl derler, telefon rehberini okusa, müş-
külpesent tiyatro seyircisi ayakta alkışlar Müşfik
Kenter'i. Yalnızca ona ait bir eda, bir duruş, bir ba-
kış vardır çünkü.
Bunlan Kent Oyunculan sahnesinde Oğuz Ararın
kaleme aldığı tek kişilik "Huysuz Ihtıyar" adlı oyu-
nu seyrederken de düşündüm. Yine bir oyuncu-
luk şöleni ile karşı karşıyayız. Oyun başlar başla-
mazyazıyı unutup sahnedeki büyük ustanın elekt-
riğine kaptırıyorsunuz kendinizi, tıklım tıklım dolu
salonda. Yeter ki perde açılsın. ışık gelsin ve Müş-
fik Kenter ağzını açıp konuşmaya başlasın sah-
nede. Ben de bir süre sonra nerede olduğumu unu-
tup derin bir hayranlıkla seyrettim bu büyük us-
tayı. Sonra herkes gibi ayakta alkışladım Müşfik
Kenter'i.
Beş gün içinde dört oyun seyredip taşkente dc-
necegim ya, oradan oraya koşturuy aruz. BlLoAK
Tiyatro Atölyesi'nin Anton Çehov'dan uyarladığı
"İyi Hava, Kötü Hava" adlı oyunu görmeyi çok is-
tiyordum. Ben oradayken oynamıyorlardı! Zuhal
Olcay'la Haluk Bilginer'ın oynadıklan "Aynlış"\
dagömnek istiyordum. Onlarda Ankara turnesin-
delermiş!
Birçok oyununu defalarca gördüğüm Ferhan
Şensoy'un "Fişne Pahçesu"nu bir kez olsun gör-
mediğimi düşünüp utandım ve oğlum Yunus'la ora-
ya yelken açtık. Artık 150. oyun mu, 200. oyun mu
bilmiyorum, dört başı mamur bir başeserdi Fişne
Pahçesu. Bütün oyunu, başından sonuna kadar
gülümseyerek tiyatro adına sevinçle seyrettim.
Ferhan Şensoy ve tiyatrosu kanun kuvvetinde
bir kararnameyle StT alanı ilan edilmeli ve ulusal
hazine olarak korunmaya alınmalıdır diyorum!
Şensoy, yazar-yönetmen-oyuncu-idarecı olarak ti-
yatromuzun kafasına düşmüş bir armağandır ben-
ce. Ortaoyuncular eşı benzeri olmayan bir tiyat-
ro. Katalan tiyatro ekibi Els Joglars iie birlikte şu
anda Evropa'nın en özgün tiyatrosunu yapıyorlar.
Bir ilginç nokta: Ferhan Şensoy'un artık bası-
na, eleştirmene fHan ihtiyacı yok. Gerçek bir tiyat-
ro ustası olarak, bildıgi yolda ödün vermeden,
çağdaş birtiyatro kölesi gibi çalışarak gidiyor. Biz- •
lerin, seyirci olarak yapmamız gereken tek şey, bü-
tün Şensoy oyunlarını gidip seyretmek. Tepeden
tırnağa enfes bir tiyatro işiydi Fişne Pahçesu. Çe-
hov usta görseydi iftihar ederdi, bir Laz olarak...
•••
Yolculukta gereğinden fazla gazete okuyorum
ben. İki pazar önce Hürriyet gazetesinde bir ha-
nım, Radikal'den Ismet Berkan'a soruyor. Soru
aynen şöyle: "Radikal kimleriyazarolarak Türk hal-
kına armağan etmiştır?" Ismet Berkan kısa, öz,
kesin bir yanıt veriyor; o da aynen şöyle: Mine
Kırıkkanat), Perihan Mağden'/, Hakkı Dev-
rivn'i, Murat Belge'y;, Turgut Tartıanlı'y/, Erdal
GüvenV, Ismet Berkan'ı ve tabii Mehmet Yıl-
maz'/. Kazandırdığı en önemli isim Mehmet Yıl-
maz. Maalesef şimdi yazmıyor. Umanm yakında
yeniden başlaryazmaya..."
Şimdi, aradan o kadar zaman geçmesine rağ-
men adı geçenlerin hiçbiri, itiraz etmedi yukarı-
daki yanrta. Benimse okur olarak küçük bir itira-
zım olacak Sayın ismet Berkan'a. Murat Belge'yi
"yazar olarak Türk halkına armağan eden" ne
Radikal'dir, ne de Madikal! Ben sevgili Murat'ı
otuz küsur yıl önceki Yeni Dergi. Papirüs, Halkın
Dostları gibi dergi yazılarında tanıdım. Joyce çe-
virilerini filan saymayayım şimdi, ama Tarihten
Güncelliğe (1983), Sosyalizm, Türkiye ve Gelecek
(1989), Marksist Estetik (1989), Türkiye Dünya-
nın Neresinde (1992) gibi kitaplannı okudum hay-
ranlıkla. Ortalıkta ne Radikal vardı, ne de Madi-
kal. Hele Madikal hiç yoktu o zamanlar! Çıkışları
son yıllara rastlar. Bu Kuşbakışı'nı da miyop bir
kuş olarak, buradan sevgili Murat'a bir selam sar-
krtıp kapatahm.
Manic Street Preachers,
Havana'da konser verecek
• HAVANA (AFP) - Galli rock grubu Manic
Street Preachers, dünya turnesine Havana'da
vereceği bir konserle başlıyor. Küba'da
bulunan Ingiliz Kültür Merkezi Başkanı
Michael White, bu konserin 1979 yıhnda Billy
Joel'in verdiği konserden sonra gerçekleşecek
en büyük rock konseri olacağmı söyledi.
Turnede grubun altıncı albümü 'Know Your
Enemy' de tanıtılacak. Albümde Küba ve
ABD arasında ideolojik bir savaşa neden olan
Elian Gonzales'e ithaf edılen 'Baby Elian' adlı
şarkı da bulunuyor.
BUGÜN
• BEKSAV'da Sol Yayınlan'ndan çıkan
Mara'ın 'Jenny'ye Adanmış Aşk Şürleri'nin
çevirmeni Banş Pirhasan ile kitap üzerine hiı
söyleşi gerçekleşecek. [549 91 5jy