24 Kasım 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
18 ŞUBAT 2001 PAZAR CUMHURİYET SAYFA J. U l \ kultur@cumhuriyet.com.tr 15 Berlin Film Festivali'nde Soderberg üe Gus Van Sant çekişiyor ltın Ayı Amerika'ya gidecekVECDt SAYAR BERLİN- Berlin'de on iki gündür devam eden maraton bu akşam yapüacak ödul töreni ile sona eriyor. Yüzü aşkın ülkeden on beşbin profesyonelin katıldığı festivalin çeşitli bölümlerinde gösterilen yüzlerce film dört yüz bini aşkın seyirci tarafindan izlendi. Yanşmalı bölûmde bu yıJ 23 film yer almıştı. Şu satırlan yazdığımız sırada heniiz dört yanşma filmi izlenmemiş durumda: Alman- Yunan ortak yapımı "Benim Güzel Evim" (Fihppos Tsitos), Amerika'dan "Fînding Forrester" (Gus Van Sant), Çin'den "Pekin BtsüdetT (VVang Xiadshuai) ve Ingiltere-Kanada'dan ^The ClainT (Michael W interbottom). Özellikle son üç yönetmenin yapıtlanndan bir sürpriz beklenebilir. Her zaman olduğu gibi, iyi bir final kaygısıyla yanşmanın üç iddialı yapımı sona yerleştirilmiş. Ne yapalım, biz de bu yapıtlardan daha sonra söz ederiz. 51. Berlin Film Festivali, oldukça keyifli başlarruştı. Başyapıt olmasa da, rahatlıkla izlenen, eli yüzü düzgün filmlerin art arda geldiği ilk üç gün sonrasında ortam iyice ağırlaştı. Festival seyircisinin hiç de yabancısı olmadığı vasat, sıkıcı filmler kapladı ortalığı. Uzakdoğu'dan gelen filmlerin büyük kısrru bu tanıma uyan filmlerdi. (Umalım ki Çin'den gelen "Pekin Bisikleti" bu havayı son gün dağıtsın.) Uzakdoğu sinemalan dört filmle yer almıştı yanşmadı. Bunlardan Japon yapımı "Chloew ye değinmiştik. Diğer Japon filmi, tannlarla kadmlann çatışmasını konu alan fantastik yapım "Inugami" ile günümüz Tayvan'ından gençlik manzaralan çizen Tayvan-Çin ortak yapımı "Betelnut Beauty" Uzakdoğu'dan güzel sürprizler bekleyen festivalcileri düş kınkhğına uğrattı. Ama gene de belli olmaz. Jünde bir Çinli, bir de Japon üye var çünkü. Kore filmi JSA (Joint Security Area) da Uzakdoğu'nun üzerindeki kara bulutlan dağıtamadı. Kuzey-Güney Kore sınınndaki tarafsız bölgede işlenen bir cinayetin soruşturması üzerinde odaklanan yapım, banşçı içeriğine karşın sinemasal bir heyecan yaratmaktan uzak kaldı. ALmerikan sinemasından en fazla ilgiyi Steven Soderberg'in 'Trafik'i çekti. Oscar savaşlan öncesinde Berlin'de bir ilk zafer kazanması hiç de sürpriz olmaz. Gus Van Sant'ın 'Forrester'la Buluşma"sı festivalin en iyisi. Film, Altın Ayı'yı Trafik'e kaptınrsa Sean Connery'nin en iyi erkek oyuncu seçilmesi büyük olasılık. Bağımsızlann başarısıAmerikan sinemasından gelen örneklerarasın- da kuşkusuz en fazla ilgiyi Steven Soderberg'in "Trafik^i çekti. Amerika-Meksıka sınınndaki uyuşturucu trafığini önlemeyi amaçlayan görçv- ülerin rüşvet bataklığı içine gömülmelerini ve bu trafiğin içyüzünü ortaya çıkarmakla görevlendi- rilen Amerikalı bir yargıcın savaşımını konu alan film, Amerikan toplumunun bu kanayan yarası- na koyduğu gerçekçi teşhisle (Kaçakçılan yaka- lamakla uyuşturucu trafiğini önlemek mümkün değil, çünkü esas sorun Amerikan ailesinin ken- di içinde yatıyor, diyor Soderberg) olduğu kadar, bağımsız sinemadan gelen Soderberg' in klişele- ri dışlayan yalın anlatımı ile de ilgi çekiyor. Os- car savaşlan öncesinde Berlin'de bir ilk zafer ka- zanması hiç de sürpriz olmaz. Jüri başkanının bir Amerikalı ("Trtanic" ve "OuflTs" gibi filmlerin yapımcısı) oluşu da fılme avantaj sağlayabilir. Za- ten, şu ana dek "Trafik"i zorlayabilecek çapta bir yapıtla karşılaşmış değiliz. Yanşmadaki bir diğer Amerikan yapımı, Mi- keNkhob'un "Atal" (Wıt)adh filmi de ödül tab- losunu zorlayabilecek filmlerden biri. Özellik- le, kansere yakalanan kadın profesör yorumu ile Emma Thotnpson, Kadın Oyuncu dalındaki Gü- müş Ayı'nın en belirgin adayı (Bu daldaki öteki adaylann "Samimiyet''teki rolüyle Kerry Fox ve a Feüx ve Lola''daki rolüyle Chartotte Gainsbo- urg, yani gene Avrupalılar...). Spike Lee'nin "GösteriZamanı" (Bamboozled) adlı filmi için- se herhangi bir yargıda bulunamayacağım, izle- mediğim için. Ama, ortalıkta pek fazla adı geç- miyor. Özellikle yönetmen dalında sürpnz yapabile- cek Gus Van Sant'ın "Forrester'k Buluşma"sı- nı (Finding Forrester) merakla bekliyoruz elbet- te. Gus Van Sant da, hpkı Soderberg gibi bağım- sız sinemacı kimliğini bir yana bırakarak büyük şirketlerle çalışmayı seçmiş. Amerikan yapımev- lerinin ne denli esnek bir politika îzlediklerinin bir göstergesi bu. Alteraatifı hemen içlerine ala- rak eritmeyi deniyorlar. Ve "Eğer böyle bir pa- zarvarsao pazara da bizegemenohıruz" düşün- cesini yürürlüğe koyuyorlar. Bu, bağımsız sine- macılan ne ölçüde taviz vermeye zorlayacak, hep birlikte göreceğiz. Son dakika: Gus Van Sant'ın "Forrester'la Buhışma"sı festivalin en iyisi. Film, Altın Ayı'yı "Trafik"e kaptınrsa Sean Connery'nin en iyi erkek oyuncu seçilmesi büyük olasılık. Emma Thompson, ödüie en güçlü aday. Jose Luis Garci'nin filmi festivalin iyileri arasında Savaş sonrası îspanya 1) Catherine BreiBat, 2)Patrice Chereau, 3) Serra Vılmaz veFerzan Özpetek. 4) Sean Connery, 5)GeoffreyRush. araücıbkla tîcaret el ele Bağımsız sinemanın, majör di- ye tanımlanan büyük yapımev- lerinin denetimine girmesi. dün- yada uzun süre iki karşıt kutup ola- rak yaşarmş iki yaklaşımın. sine- mayı bir eğlence ve para kazan- ma aracı olarak gören "ticari si- nema" anlayışı ile sinemayı öz- gün bir ifade aracı olarak gören ve yönetmenlerin imzasında so- mutlaşan "yaratıct sinema'' an- layışının bütün dünyada birbiri- ne yaklaşmasının, kimi zaman iç içe geçmesinin bir göstergesi. Amerikahlar bu işi oldukça iyi beceriyorlar. Soderberg'in. Nic- hob'un ürünleri başka tûrlü na- sıl izah edilebilir? Ama, Avrupa- hların bu işi ellerine yüzlerine bulaştırdıklan söylenebüir. Tor- natore'nm "Malena''sı, Hallst- röm'ün "Çikolata"sı en tipik ör- nekler. Evet, işin ticari yanı sağ- lama almmış ama, yarahcı sine- ma adına fazla bir şey kalmamış gibi. Bu bağlamda en başanlı Av- rupa yapımlanndan biri Ferzan Özpetek'in "Cahil PerilerP ka- nımca (SerraYümazdan Yardım- cı Kadın Oyuncu dalında bir Gü- müş Ayı 'yı esirgemezdim ben ol- sam). Kompozisyonundan ötürü ya- ratıcı sinemaya ağırlık vereceği- ni sandığımjürinin (Eski San Se- bastian Festivali yöneticisi Diego Galan'ı, Japon eleştirmen Kyoko Hirano'yu, Çinli yönetmen Xie Fei'yi, Fransız oyuncu Domini- que Blanc'ı ve Brezilyalı Hector Babenco'yu düşünüyorum bunla- n söylerken. FatihAkm'ı yeterin- ce tanımıyorum, JacqueÜne Bis- set'nin de ne yapacağını kestire- miyorum), tican yanı ağır basan filmlerden çok, Patrice Che- rau'dan ''Samimiyet'',Catherine Brdllat'dan "KtzKardeşane!" gi- bi filmlere yönelmesi, bu filmler- den birine -böylelikle, yarancı si- nemada aslanlar gibi direnen Fransız sinemasına- Yönetmen ya da Senaryo dalında bir Gü- müş Ayı kazandırması sürpriz ol- maz. Bana kalsa, Chereau'ya yö- netmen, Breillat'ya senaryo ödü- lünü verirdim. Yok eğer jürideki temaşa zev- ki ağır basarsa, o zaman Jofan Bo- orman usta "Panama TerasF' ile En iyi Yönetmen ödülünün sahi- bi olur (Tabii, bu ödül de Soder- berg'e gitmezse). "PanamaTer- asi"nin ödül şansı en fazla öğe- si ise hiç kuşkusuz terzi rolünde- ki Geoffrey Rush'un oyunu (Bu dalda, "Samimryet"in oyuncusu Mark Rylance'a da şans tanıdı- ğımı belirtmeliyim). Yanşmada yer alan tek Doğu Avru- pa filmi, Polonyah VVojciech Marc- zewsld'nin "Weiser"i de festivalin düş kınklığı yaratan yapımlanndan biri ol- du. 1967 yıhnda geçen öykü, yetişkin- liğe adım atmakta olan bir grup Po- lonyah çocuğun tanıştıklan Yahudi bir çocukla yaşadıklan gizemli serüveni an- latıyor. Polonyatarihinin karanlık say- falanna gönderme yapan Marczevvs- ki'nin yapıtı da festivalin zayıf halka- lanndan biri olarak nitelendirildi. Do- ğu Avrupalı sinemacılann kapitalizm- le tanışmalanndan sonra kendilerini bir türlü toparlayamamalan üzücü ve öğretici. Ispanyol yapımı "Geçnaj- tenBirOykû" (Una Historia de Entonces) ise nostaljiden hoşlananlar için biçihniş kaf- tan. Deneyunli yönetmen Jo- se Luis GarcL savaş sonrası Ispanyası'nda geçen hüzün- lü bir öykü anlatıyor. Sevdi- ği adamın hapiste öldüğünü öğrenen bir kadın, Mad- rid'den aynlarak Asturias'ta- ki aile çiftliğine gider. Ora- da, kocasının bir hapishane arkadaşı ile tanışır, arkadaş olur. Onunla ve çiftlikte yaşayan hala- sının torunu ile kurduğu dostluk, genç kadının yeniden hayata bağlanmasına yol açacaktır... Yönetmen, dönemin atmosferini yan- sıtacak bir biçem arayışı içinde filmi siyah-beyaz olarak çekmiş ve o günle- rin filmlennden ahntılarla süslemiş. Festivalin iyi filmleri arasında sayabi- leceğimiz "Geçmişten BirÖykû", "Ra- ul PerezCubero'nun görüntü çalışma- sı ya da oyunculan ile (özellikle yar- dımcı erkek oyuncu Juan Diego) bir Gümüş Ayı alabilir. Tabii, Benkio Del Toro'dan (Trafik) fırsat kalırsa... 'Geçmişten Bir Öykü' nostaljiyi sevenler için... New York'ta bir Senegalli Cezayir kokenli, Fransa doğumlu yönetmen Rachid Bouchareb'in Fran- sız-Alman-Cezayir ortak yapımı "Kû- çükSenegal" yanşmada Afrıka'yı tem- sil eden tek yapım. Senegal'de Köle- lik Müzesi'nde yıllarca çalışnktan son- ra emekli olan bir adamın, Ameri- ka'ya 200 yıl önce köle olarak gön- derilen ailesinin izlerini bulmak üze- re New York'a gidişini, aile ağacının izini sürerek akrabalan ile buluşma- smı anlatıyor Bouchareb. Öykü za- man zaman dağıhyor ama temeli sağ- lam olduğu için sonuna dek izlettiri- yor kendini. Özellikle, kökleri konu- sunda sonderece hassas olan Senegal- li yaşlı adamın, Afnka'daki kökenini hiç umursamayan zenci gençlerle ara- sındaki uçunımu, kültür farkım vur- guladığı sahneler son derece ilginç. Son günlerde Amerika'daki zenci- lerin kölelik dönemine ilişkin tazmi- nat taleplerinin dile getirilmeye baş- lanması da filme güncel bir boyut ka- tıyor. Bir jüri özel ödülü niçin olma- sın? Ama, biliyorsunuz top yuvarlak- tır. Ve jüriler alabildiğine sübjektif. Öyle ise burada buakalun. Son film- leri ve de ödülleri gördükten sonra ye- niden buluşmak üzere. KUŞBAKIŞI MEMET BAYDUR Müşflk Kentep, Ferhan Şensoy, Murat Belge Altmışlı yıllarda Ankara Sanat Tiyatrosu ile sev- dalandım tiyatroya. AST, dünyatiyatrosunun, Türk tiyatrosunun olağanüstü örneklerini birbiri ardı- na, bütün olanaksızlıklara rağmen en yetkin biçim- de sunuyordu seyircisine. Beckett, Sermet Ça- ğan, Gorki, Orhan Kemal ve niceleri. AST. An- kara bozkırında ülke tiyatrosunu hallaç pamuğu gibi atıyordu. Bence kısasürdü o dönem. Amati- yatro virüsü girmişti kanıma bir kere. Sonra ülkeye 12 Mart virüsü girdi ve bir daha çıkmadı. Herkes, hepimiz çeşitli şekillerde nasi- bimizi aldık olup bitenlerden. Özellikle o yıllarda doğan çocuklar. 1978-1980 arasında yazdığım ilk oyunumu, Li- mon'u Adalet Ağaoğlu aracılığıyla Müşfik Ken- ter'e verdim, o sahneye koydu. Limon'ia ikimiz de ödül aldık. Müşfik Abi olmasaydı ben oyun yaza- rı olmayacaktım. Onu da yıllarca hiç dinmeyen bir hayranlıkla seyrertim sahnede. Tarifi mümkün ol- mayan bir albenisi vardır Müşfik Kenter'in. Sah- nede eşi benzeri olmayan, görmeyene zor anla- tılır bir ışık. Herhangi bir oyunun ortasında, gider sahnenin bir ucundaki iskemleye oturur ve iki ke- lime söyler. Yazarın yazdığı, oyunun metninde olan iki sözcük. Ertesi gün aklınızda yalnızca o iki sözcük ve Müşfik Kenter kalır. Değil yazan, oyu- nun ismini bile anımsamayabilirsiniz. Müşfik Ken- ter'i hep Alec Guiness, Richard Burton, Albert Finney gibi "ecnebi" ustalarta birlikte düşünmek gerekir. Nasıl derler, telefon rehberini okusa, müş- külpesent tiyatro seyircisi ayakta alkışlar Müşfik Kenter'i. Yalnızca ona ait bir eda, bir duruş, bir ba- kış vardır çünkü. Bunlan Kent Oyunculan sahnesinde Oğuz Ararın kaleme aldığı tek kişilik "Huysuz Ihtıyar" adlı oyu- nu seyrederken de düşündüm. Yine bir oyuncu- luk şöleni ile karşı karşıyayız. Oyun başlar başla- mazyazıyı unutup sahnedeki büyük ustanın elekt- riğine kaptırıyorsunuz kendinizi, tıklım tıklım dolu salonda. Yeter ki perde açılsın. ışık gelsin ve Müş- fik Kenter ağzını açıp konuşmaya başlasın sah- nede. Ben de bir süre sonra nerede olduğumu unu- tup derin bir hayranlıkla seyrettim bu büyük us- tayı. Sonra herkes gibi ayakta alkışladım Müşfik Kenter'i. Beş gün içinde dört oyun seyredip taşkente dc- necegim ya, oradan oraya koşturuy aruz. BlLoAK Tiyatro Atölyesi'nin Anton Çehov'dan uyarladığı "İyi Hava, Kötü Hava" adlı oyunu görmeyi çok is- tiyordum. Ben oradayken oynamıyorlardı! Zuhal Olcay'la Haluk Bilginer'ın oynadıklan "Aynlış"\ dagömnek istiyordum. Onlarda Ankara turnesin- delermiş! Birçok oyununu defalarca gördüğüm Ferhan Şensoy'un "Fişne Pahçesu"nu bir kez olsun gör- mediğimi düşünüp utandım ve oğlum Yunus'la ora- ya yelken açtık. Artık 150. oyun mu, 200. oyun mu bilmiyorum, dört başı mamur bir başeserdi Fişne Pahçesu. Bütün oyunu, başından sonuna kadar gülümseyerek tiyatro adına sevinçle seyrettim. Ferhan Şensoy ve tiyatrosu kanun kuvvetinde bir kararnameyle StT alanı ilan edilmeli ve ulusal hazine olarak korunmaya alınmalıdır diyorum! Şensoy, yazar-yönetmen-oyuncu-idarecı olarak ti- yatromuzun kafasına düşmüş bir armağandır ben- ce. Ortaoyuncular eşı benzeri olmayan bir tiyat- ro. Katalan tiyatro ekibi Els Joglars iie birlikte şu anda Evropa'nın en özgün tiyatrosunu yapıyorlar. Bir ilginç nokta: Ferhan Şensoy'un artık bası- na, eleştirmene fHan ihtiyacı yok. Gerçek bir tiyat- ro ustası olarak, bildıgi yolda ödün vermeden, çağdaş birtiyatro kölesi gibi çalışarak gidiyor. Biz- • lerin, seyirci olarak yapmamız gereken tek şey, bü- tün Şensoy oyunlarını gidip seyretmek. Tepeden tırnağa enfes bir tiyatro işiydi Fişne Pahçesu. Çe- hov usta görseydi iftihar ederdi, bir Laz olarak... ••• Yolculukta gereğinden fazla gazete okuyorum ben. İki pazar önce Hürriyet gazetesinde bir ha- nım, Radikal'den Ismet Berkan'a soruyor. Soru aynen şöyle: "Radikal kimleriyazarolarak Türk hal- kına armağan etmiştır?" Ismet Berkan kısa, öz, kesin bir yanıt veriyor; o da aynen şöyle: Mine Kırıkkanat), Perihan Mağden'/, Hakkı Dev- rivn'i, Murat Belge'y;, Turgut Tartıanlı'y/, Erdal GüvenV, Ismet Berkan'ı ve tabii Mehmet Yıl- maz'/. Kazandırdığı en önemli isim Mehmet Yıl- maz. Maalesef şimdi yazmıyor. Umanm yakında yeniden başlaryazmaya..." Şimdi, aradan o kadar zaman geçmesine rağ- men adı geçenlerin hiçbiri, itiraz etmedi yukarı- daki yanrta. Benimse okur olarak küçük bir itira- zım olacak Sayın ismet Berkan'a. Murat Belge'yi "yazar olarak Türk halkına armağan eden" ne Radikal'dir, ne de Madikal! Ben sevgili Murat'ı otuz küsur yıl önceki Yeni Dergi. Papirüs, Halkın Dostları gibi dergi yazılarında tanıdım. Joyce çe- virilerini filan saymayayım şimdi, ama Tarihten Güncelliğe (1983), Sosyalizm, Türkiye ve Gelecek (1989), Marksist Estetik (1989), Türkiye Dünya- nın Neresinde (1992) gibi kitaplannı okudum hay- ranlıkla. Ortalıkta ne Radikal vardı, ne de Madi- kal. Hele Madikal hiç yoktu o zamanlar! Çıkışları son yıllara rastlar. Bu Kuşbakışı'nı da miyop bir kuş olarak, buradan sevgili Murat'a bir selam sar- krtıp kapatahm. Manic Street Preachers, Havana'da konser verecek • HAVANA (AFP) - Galli rock grubu Manic Street Preachers, dünya turnesine Havana'da vereceği bir konserle başlıyor. Küba'da bulunan Ingiliz Kültür Merkezi Başkanı Michael White, bu konserin 1979 yıhnda Billy Joel'in verdiği konserden sonra gerçekleşecek en büyük rock konseri olacağmı söyledi. Turnede grubun altıncı albümü 'Know Your Enemy' de tanıtılacak. Albümde Küba ve ABD arasında ideolojik bir savaşa neden olan Elian Gonzales'e ithaf edılen 'Baby Elian' adlı şarkı da bulunuyor. BUGÜN • BEKSAV'da Sol Yayınlan'ndan çıkan Mara'ın 'Jenny'ye Adanmış Aşk Şürleri'nin çevirmeni Banş Pirhasan ile kitap üzerine hiı söyleşi gerçekleşecek. [549 91 5jy
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle